Cevap : Çocuk Masalları |
04-06-2008 | #76 |
rock_alltime
|
Cevap : Çocuk MasallarıUYUYAN GÜZEL
Bundan yıllar önce uzak ülkelerin birinde bir kralla güzeller güzeli bir kraliçe yaşıyorduKocaman görkemli bir şatoda oturan kral ve kraliçeyi ülkenin halkı çok seviyordu Özellikle güzel olduğu kadar iyi kalpli olan kraliçeye herkes hayrandı Bu iyi yürekli kraliçenin hayattaki en büyük dileği bir çocuk sahibi olmaktı Sonunda bu dileği gerçekleşti ve güzel bir ilkbahar sabahı harika bir kız çocuğu dünyaya getirdi Genç kralla Kraliçenin mutluluğuna diyecek yoktu Küçük prensesle doğumunu kutlamak için o güne kadar görülmemiş bir şenlik düzenlendi Bu şenliğe o ülkedeki bütün insanlar ve periler davet edilmişti Şenlikler şatonun büyük salonlarında kutlanıyordu Her taraf o günün şerefine süslenmişti Bütün davetlerin dikkati, yatağında uslu uslu yatan minik prensesin üzerindeydi Melek yüzlü iyilik perileri beşiğin çevresinde toplanmıştı Her biri sırayla bebeğe iyi dileklerde bulundular Kimi ona güzellik, kimi akıl, kimi de cömertlik armağan etti Fakat büyük bir talihsizlik olmuş ve yaşlı bir periyi şenliğe davet etmeyi unutmuşlardı Bütün konuklar neşe içinde eğlenirken yaşlı peri birden ortaya çıkıverdi Şenliğe davet edilmediği için çok kızmıştı Öfkeyle küçük prensesin beşiğine yaklaşarak "Onaltı yaşına geldiğinde parmağına bir iğ batacak ve öleceksin" dedi Oradaki herkes şaşkınlıktan donakalmıştı İşte tam bu sırada henüz dilekte bulunmayan perilerin en genci ileri atıldı " Üzülmeyin, dedi yavrunuz ölmeyecek Küçük prenses yüz yıl sürecek derin bir uykuya dalacak ve bir prens gelip onu öptüğünde bu uzun uykudan uyanacak" Kral ve Kraliçe genç periye teşekkür ettiAma kral yinede bu kehanetin gerçekleşmesinden büyük kaygı duyuyordu Hemen bütün muhafızlarına, ülkedeki iğlerin kaldırılmasını emretti Bu emre uymayanların cezası ölüm olacaktı Böylece aradan uzun yıllar geçti Mutlu bir hayat süren prenses hergün biraz daha büyüyüp güzelleşiyordu Onaltı yaşına geldiğinde bir gün şatoyu gezmeye karar verdi Şato okadar büyüktü ki, bilmediği pek çok yeri vardı O zamana kadar görmediği küçük bir odada yaşlı bir kadına rastladı Kadın elindeki iğ ile iplik eğiriyordu Bu iğ nasıl olduysa muhafızların gözünden kaçmıştı Çok meraklanan prenses tanımadığı bu garip alete dokunmak istedi ve iği eline alır almaz eline battı Kötü kehanet sonunda gerçekleşmişti Hemen uykuya dalan güzel prenses ipek örtüler içinde altından yapılmış bir yatağa yatırıldı Prensesle birlikte bütün şato yüz yıl sürecek derin bir uykuya daldı Kral Kraliçe muhafızlar, hizmetkarlar ve saray çalgıcıları da uyumuştu Sadece onlarda değil Sahibiyle birlikte avludaki köpek, ahırdaki koşulmuş at, hatta dallardaki kuşlar bile uyudu Her tarafa derin bir sessizlik çökmüş onları uyandırmamak için rüzgar bile susmuştu Ağaçların yaprakları da kımıldamaz olmuştu Bu arada uyuyan şatonun çevresinde sık bir orman göğe doğru yükselip onu bütün gözlerden gizledi Bu arada aradan tam yüz yıl geçmişti Yine ilkbahar gelmiş bütün doğa uyanmıştı günlerden bir gün genç ve cesur bir prensin ormana yolu düştü Uyuyan güzel efsanesini duymuş ve onu bulmaya karar vermişti Günlerce aradıktan sonra, önüne geçemediği bir duygu onu bu ormana çekmişti Sonunda şatoyu buldu ve prensesin uyuduğu odaya girdi Daha onu görür görmez yüreğini tarifsiz bir sevgi kapladı Prenses'e daha o anda aşık olmuştu Genç kıza doğru eğildi ve onu hafifçe öptü Güzel bir prenses sihirli bir değnekle dokunulmuş gibi hemen gözlerini açtı Onunla birlikte şatodakilerde gözlerini açtı Kötü kalpli perinin büyüsü artık bozulmuştu İki genç kısa süre sonra görkemli bir düğünle evlendiler ve uzun yıllar birlikte mutlu bir hayat sürdüler Bilinmiyor |
Cevap : Çocuk Masalları |
04-06-2008 | #77 |
rock_alltime
|
Cevap : Çocuk MasallarıÜÇ ARKADAŞIN HİKAYESİ
Bugün seni özledim sevgili aynacık Hemen akşam olsun istedim Çünkü benim için hazırladığın güzel masalları özlemiştim Çağırdım çağırdım, gelmedin Şöyler misin, masallar hep gece olunca mı okunmalı? Ve aynacık ay gökyüzüne çıkar-çıkmaz, soluğu padişah kızı’nın yanında almış Masalı anlatmaya başlamadan önce ona şunları söylemiş: Masallar gecenin karanlığında yaşar Hem uyumadan önce anlatılsın ki güzel rüyalar göresin Haydi şimdi dinlemeye başla… Baratis adındaki bir ülkede kış mevsimi çok uzun geçermiş Öyle soğuk olurmuş ki; ilkbahar hiç gelmeyecek sanılırmış Artık insanlar soğuk gecelerden sıkılırlarmış Dua ederlermiş Sıcak günlerin gelmesini isterlermiş Bahar gelir-gelmez de insanlar kendilerini sokağa atarlarmuş Kırlarda gezintiye çıkarlar, çiçek toplarlarmış Çocuklar bütün kış boyunca dışarıda oynauamadıkları oyunların tadını doya doya çıkarırlarmış Kışın donan nehirler, gürül gürül aköaya başlarmış Boyunlarını büken ağaçlar gökyüzüne doğru uzanırlarmış Yani ilkbahar tüm güzelliğiyle gelirmiş insanların arasına İşte bu ülkede uzun kış mevsiminin ardından bu güzel baharlardan birisi çıkagelmiş Çoluk-çocuk insanlar kendilerini sokaklara atmışlar Bu insanlar arasında üç tane can-ciğer arkadaş varmış Bunlar da tabîatın tadını çıkarmak için yemyeşil dağlara tırmanmaya başlamışlar Konuşa konuşa yürüyorlar, ağır ağır ormanın derinliklerine dalıyorlarmış Bir süre sonra yorgunluk hisseden bu üç arkadaş kocaman bir çam ağacının gölgesine oturmuşlar Az ileride usulca akan bir derenin şırıltısını duyuyorlarmış Bahar yeli yaprakları hafif hafif sarsıyormuş Bu üç arkadaş sohbet ederken, birisinin eline çiviye benzer bir şey batmış Elini kanatan şeyi merak eden adam toprağı sıvazlarken birden demir bir kapak yerinden oynamış İyice meraklanan adam kapağın altında ne olduğunu öğrenmek istemiş ve kapağı kaldırmış Bir de ne görsünler, içeriye doğru uzanan karanlık mı karanlık daracık bir yol çıkmış ortaya Önce ürkmüşler karanlıktan İçeri girmekten çekinmilşer Fakat bir cesaret gelivermiş üzerlerine başlamışlar yürümeye Yirmi adım ancak yürümüşler, birden jarşılarına üç adam boyunda bir kapı çıkmış Korkarak itmişler kapıyı Bu kapı, büyük bir odaya açılıyormuş Üç arkadaş hayretler içinde kalmışlar Sanki odanın içinde güneşten bir parça varmış Parıl parıl parlıyormuş oda Çil çil altınlar, küme küme duruyorlarmış yerlerde Yakutlar, elmaslar, inciler… Çılgına dönen adamlar öücevherlerin içine atmışlar kendilerini “Zengin olduk, zengin olduk” diye bağırıyorlarmış Bir süre sonra yorulmuşlar ve bir köşeye oturmuşlar Birisi; --- Bu mücevherleri nasıl taşıyacağız, diye sormuş Diğeri ibir fikir atmış ortaya: --- Ben şehre gideyim Siz burada bekleyin Atları alıp hemen dönerim Sonra da hep beraber yola koyuluruz Bu fikir kabul edilmiş İkisi beklemeye başlamışlar, üçüncüsü şehre doğru yola çıkmış Giderken aklına öyle kötü düşünceler girmiş ki; arkadaşlarını öldürmeye karar vermiş Şöyle düşünmüş: --- Neden o kadar parayı üçe böleyim ki? Paranın tamamı benim olabilir Bu düşünceden bir türlü vazgeçemiyormuş Eve varınca karısına; --- Artık çok zengin olacağız, demiş Hemen tencereler dolusu yemek hazırla Arkadaşlarım acıkmıştır Onlara götüreceğim Ben çarşıya gidiyorum, almam gerekenler var Adam evden çıkmış, tanıdığı ne kadar kişi varsa bir bir ziyaret etmiş Atlarını bir süre için ödünç almış Eve dönerken kuvvetli bir zehir satın almayı da unutmamış Heyecanla eve gelmiş, karısının yemekleri hazırladığını görünce daha bir heyecan kaplamış yüreğini Karısı görmeden cebindeki zehiri çıkarmış, yemeklere koyup bir güzel karıştırmış Daha fazla zaman kaybetmeden yemekleri yanına almış ve atlarla yola çıkmış Giderken de düşüncelere dalmış: --- Şimdi arkadaşlarım ne çok meraklanmışlardır Pek de acıkmışlardır Kimbilir nasıl da yiyecekler bu lezzetli yemekleri Ben de onları seyredeceğim Yaşasın hazinenin tamamı benim olacak İkisini de öldüreceğim Fakat hazinenin yanında kalan iki arkadaşı da boş durmamışlar Onların da akıllarında kötü düşünceler gezinmekteymiş Aralarında şöyle konuşmuşlar: --- Gelir-gelmez onu öldürmeliyiz Neden hazineyi üçe bölelim ki? İkiye böleriz daha çok paramız olur Heyecanla bekliyorlarmış Biri kapının sağ köşesine, diğeri kapının sol köşesine yerleşmiş Saatler geçmiş aradan ve nihayet atların nal seslerini duymuşlar Adam da arkadaşlarına seslene seslene geliyormuş: --- Ben geldim Güzel güzel yemekler getirdim size İçeriden sevinç çığlıkları yükselmiş, fakat yerlerinden kımışdamamışlar: --- Hoşgeldin, sevgili dostumuz Gözümüz yollarda kaldı Nerelerdeydin? Bizi merakta bırakman hiç doğru değil Adam yavaş yavaş odaya doğru yürümüş Tam kapının ağzına gelmiş ki; ikisi birden adamın üzerine atlamışlar Bir çırpıda öldürüvermişler arkadaşlarını Hiç de üzülmemişler bunu yaptıkları için Güle-oynaya yemekleri önlerine çekmişler Başlamışlar afiyetle yemeye Fakat pek kısa bir aradan sonra zehir etkisini göstermiş İkisi de ne olduğunu anlayamadan son nefeslerini vermişler Böylece hazineye üçü de sahib olamamış Açgözlülükleri yüzünden hazinenin tamamını kaybetmişler Paylaşmanın ne kadar güzel, insanları sevmenin ne kadar yüce bir duygu olduğunu hiçbir zaman öğrenemedikleri için canlarından olmuşlar Bu hayatta paradan güzel öyle çok şey var ki Naz Ferniba |
Cevap : Çocuk Masalları |
04-06-2008 | #78 |
rock_alltime
|
Cevap : Çocuk MasallarıYAŞLI KADIN
Bir yaşlı kadın vardı Gece, gündüz ağlardı Gözyaşları durmadan Çağlayan bir pınardı Ev dediğin tek oda Yaşanır mı burada? Sabah, akşam hep çorba Dertler bekler sırada Bir gün bir adam geldi Kadına selam verdi “Satın aldım burayı Boşalt odayı “dedi “Vay benim dertli başım Hiç dinmedi gözyaşım Nerelere giderim Yok bir dikili taşım“ “Bugün var, yarın yoksun Kalacak yerin olsun; Karşıdaki arsaya Yatağını kurarsın ” “Aman oğlum olur mu? Düşene vurulur mu? Etmeyin, eylemeyin Sokakta yatılır mı? “ Gün döndü, yarın oldu Odasından taşındı Geceleri arkadaş Ay ile yıldız oldu Serdar Yıldırım |
Cevap : Çocuk Masalları |
04-06-2008 | #79 |
rock_alltime
|
Cevap : Çocuk MasallarıYILDIZ YAĞMURU
Kış, beyaz ağaçlar yaratır topraktan; bazı insanlardan umutsuzluk yaratır, ama bir sevgi iliştirir bu umutsuzluğa, dünyanın en garip çiçeğini yaratır Annesi babası ölmüştü kızın, başında bir kukuletası sırtında yırtık bir elbisesi ve tüyleri yağmur yemiş bir paltosu vardı Böyle bir kızın cebinde olsa olsa bir dilim ekmeği olur ancak, avucunda sıkı sıkı tuttuğu birazcık bozuk parası olur Ama kış güveni nedense kaybolmamıştır Kuşlara bakarak ısınmaya çalışır Titrerken düşünüyordu kız -Bahar gelecek günün birinde Kar taneleri yerine tomurcuk yağacak gökten sincaplar ılıklığı yukarı taşıyacak Kış baharın habercisidir, meleklere mektup yazar, gönderilmesini ister baharın bu arada yeryüzünü oyalar Bunları düşünürken yaşlı bir adam çıktı karşısına -Param yok, karnım aç, dedi bana para ver biraz, sen küçük bir çocuksun nasılsa doyururlar seni Hiç düşünmedi bile kız bütün parasını ihtiyara uzattı Sanki beyaz bir aslan girmişti şehre, alev yerine kar soluyordu şemsiyesi olanların şemsiyesini, düşleri olanların düşlerini parçalıyordu Ama umutsuzluğa kapılmadı kız, sokakta bir başına yürüdü Bir kadın belirdi yanı başına -Güzel çocuk, dedi yiyecek bir şey var mı cebinde? Ağzıma üç gündür lokma koymadım kime başvurduysam geri çevirdi beni Bir dilim ekmeği vardı ya, onu yesin zavallı kadın, kendisi bir şey yemeyeli iki gün olmuştu daha -Al teyze, dedi, benim karnım tok, daha demin yemek yedim İnan bana, daha olsaydı daha verirdim Sonra küçük bir çocuğa giydirdi paltosunu, gömleğini kendi boyunda bir kıza armağan etti, hava kararmıştı nasıl olsa, kimseler göremezdi kendisini Ama o bir kedi yavrusunu gördü; soğuktan sesi bile donmuştu kedinin, bıyıklarında buz tutmuştu miyavlaması dergiciler görseydi, kış resmi olarak dağların değil onun resmini koyarlardı dergi kapaklarına Başından çıkardığı kukuletaya sardı kediyi Kış,adımlarını yönetir insanların; kürklü olanları tiyatroya götürür, paltolu olanları sinemaya götürür, ceketli olanları evlerine götürür, çıplak olanları korulara götürür Derken, kendini bir koruda buldu kız, saçlarının arasına sokup ellerini gökyüzüne baktı O anda tipi dindi, bulutlar açıldı ve ansızın beliren samanyolundan bir yıldız kaydı, sonra bir yıldız,bir yıldız daha, bütün samanyolu, büyük ayı, küçük ayı, hepsi ayaklarının dibine düştü kızın, sonra çoban yıldızı düştü Yeryüzü inanılmaz sevinçler yaratır Eğilip baktı kız, toprağa değdikçe altın oluyordu yıldızlar Artık gelmemek üzere gidiyordu kış yoksulların, kedilerin yanından; güzel yemekler, kalın kumaşlar alınırdı bu altınlarla Göğü seven denizcilerin tanıdığı bütün yıldızlar birer birer düştü yere onları gören ay bile çekinmedi havada parçalandı ve dallarına altın birer yaprak olarak kondu ağaçların Alışverişi seven sincaplar için işte bir sürü altın Şeytanın Elleri Grimm Kardeşler'den Masallar Yazan:Ülkü Tamer YKY YAYINLARI |
Cevap : Çocuk Masalları |
04-06-2008 | #80 |
rock_alltime
|
Cevap : Çocuk MasallarıYOKSUL ODUNCU
Yoksul bir oduncu, ıssız bir ormanın kıyısındaki küçük bir kulübede karısı ve üç kızıyla birlikte oturuyormuş Bir sabah yine işine giderken karısına demiş ki "Bugün öğle yemeğimi büyük kızla ormana gönder Çünkü öğleye kadar işimi bitiremeyeceğim Kız yolunu şaşırmasın diye yanıma bir torba darı alıp yollara serpeceğim" Güneş ormanın tepesine kadar yükselince, kız bir tas çorbayla yola çıkmış Fakat ormanlarda, kırlarda uçuşan serçeler, çayır kuşları, ispinozlar, kara tavuklar, kanaryalar darı tanelerini çoktan toplayıp yemişlermiş Bu yüzden kız yolu bulamamış Gün batıncaya, gece oluncaya kadar sağ ve esen dolaşıp durmuş Gecenin karanlıkları içinde ağaçlar uğulduyor, baykuşlar ötüyormuş Kızın içine bir korku girmeye başlamış O sırada uzakta, ağaçların arasında parıldayan bir ışık görmüş "Orada insanlar olsa gerek Bunlar beni gece yanlarında misafir ederler" diye düşünmüş; ışığa doğru ilerlemiş Çok geçmeden bir evin önüne varmış Pencerelerinde ışık görünüyormuş Kız kapıyı çalmış İçeriden boğuk bir ses "gel" diye bağırmış Kız evin karanlık taşlığına girmiş Odanın kapısını vurmuş Aynı ses "girsene içeri" demiş Kız kapıyı açtığı zaman saçı sakalı bembeyaz bir adamın masanın başında oturduğunu görmüş Adam yüzünü iki eliyle kapamışmış Ak sakalı masanın üzerinden yere kadar uzanıyormuş Sobanın yanında üç hayvan uzanmış, yatıyormuş: küçük bir horoz, mini bir tavuk, alaca tüylü bir inek Kız başından geçenleri yaşlı adama anlatmış Geceyi geçirmek için ondan bir yer istemiş Adam hayvanlara seslenmiş "güzel tavuk, güzel horoz, alacalı güzel inek! Ne dersiniz buna siz? " Hayvanlar hep bir ağızdan "bizce uygun" demişler Yaşlı adam kıza dönerek "burada her şeyden bol bol var! Haydi ocağa git, bize akşam yemeği pişir" demiş Kız mutfakta ne aradıysa bulmuş Güzel bir yemek pişirmiş, ama hayvanları hiç düşünmemiş Doldurduğu tabakları sofraya getirip koymuş Ak saçlı adamın yanına oturmuş, karnını tıka basa doyurduktan sonra "o kadar yorgunum ki demiş, uzanıp uyuyacağım yatak nerde? " Hayvanlar seslenmişler "onunla yedin içtin bizleri düşünmedin Geceyi nerede geçirirsen geçir! Bunun üzerine yaşlı adam "haydi merdivenden yukarı çık Orada iki yataklı bir oda göreceksin O yatakları düzelt, beyaz keten çarşaflarını yay Biraz sonra ben de gelip yatarım" demiş Kız yukarı çıkmış Yatakları düzeltip çarşaflarını yaydıktan sonra, yaşlı adamı beklemeden, bunlardan birinin içine girip uzanmış Bir süre sonra ak saçlı adam gelmiş Elindeki ışığı kızın yüzüne tutmuş Başını sallamış Kızın derin uykuda olduğunu görünce döşemedeki kapağı açmış Kızı, odanın altındaki mahzene indirmiş Akşam üstü ortalık kararırken oduncu evine dönmüş Kendisini bütün gün aç bıraktığı için karısına çıkışmaya başlamış Kadın "benim suçum yok Kız yemeği alarak çıkıp gitmişti Herhalde yolunu şaşırmış olacakSabahleyin dönüp gelir" Oduncu güneş doğmadan kalkmış Yine ormana gidecekmiş Bugün de öğle yemeğini ortanca kızın getirmesini tembih etmiş: "Yanıma bir torba mercimek alıyorum Taneleri darınınkinden iridir Kız bunları daha iyi görür, yolunu şaşırmaz!" Öğle üzeri kız yemeği alıp yola çıkmış Fakat mercimekler ortada yokmuş Ormandaki kuşlar bunları da, dünkü gibi, yiyip bitirmişlermiş Kızcağız bütün gün ormanda dolaşıp durmuş Akşam olunca o da yaşlı adamın evine varmış İçeri alınmış Yiyecek bir şeyle, yatacak bir yer istemiş Ak saçlı adam yine hayvanlara sormuş "Güzel tavuk, güzel horoz, alacalı güzel inek! Ne dersiniz buna siz?" Hayvanlar aynı yanıtı vermişler "bizce uygun" demişler Bundan sonra her şey bir gün önceki gibi olmuş: Kız güzel yemekler pişirmiş Yaşlı adamla birlikte yemiş, içmiş; fakat hayvanları düşünmemiş Yatacağı yeri sorunca hayvanlar "onunla yedin içtinBizleri düşünmedin Geceyi nerde geçirirsen geçir!" Kız uykuya dalınca yaşlı adam gelmiş Kafasını sallayarak kızı seyretmiş Onu da mahzene indirmiş Üçüncü gün sabah oduncu karısına demiş ki bugün bana yemeği küçük kızla gönder! Bu çocuk her zaman usludur, söz dinler Herhalde dosdoğru yoluna gidecek, öbür haylaz kardeşleri gibi ormanda dolaşıp durmayacak!" Fakat annesi bu kızını da göndermek istemiyormuş "En sevgili yavrumu da mı yitireyim?" demiş Adam da "merak etme, kız yolunu şaşırmaz! Bu kez bezelye götüreceğim Yollara serpeceğim Bunlar mercimekten daha iridirler Ona yolu gösterirler" Fakat kız kolunda bir sepetle yola çıktığı zaman kuşlar bezelyeleri yiyip bitirmişlermiş Kızcağız nereye gideceğini şaşırmış Üzüntü içindeymiş Babasının acıkacağını, yiyecek bir şey bulamayacağını, gecikirse anneciğinin merak edeceğini düşünüyormuş Sonunda ortalık kararınca uzaktaki ışığı görmüş Ormandaki evin yanına varmış Geceyi orada geçirmesini güler yüzle rica etmiş Ak sakallı adam yine hayvanlara sormuş "güzel tavuk; güzel horoz, alacalı güzel inek! Ne dersiniz buna siz?" Onlar da bir ağızdan "bizce uygun" demişler! Bunun üzerine kız, önünde hayvanların yattığı sobaya doğru gitmiş Tavukla horozun parlak tüylerini okşamış Alaca ineğin alnını hafif hafif kaşımış Yaşlı adamın isteği üzerine güzel bir çorba pişirmiş Tasa koymuş Sofraya getirmiş Sonra "ben karnımı doyururken bu hayvancıklara hiçbir şey yok mu? Dışarıda her şeyden bol bol var Önce onlara yiyecek getireyim" demiş Dışarı çıkmış; arpa getirerek tavukla horozun önüne serpmiş İneğe de bir kucak dolusu güzel kokulu saman vermiş: "Afiyetle yiyin sevgili hayvanlar! Susadığınız zaman içersiniz diye size serin su da getireyim" demiş Bir kova su getirmiş Tavukla horoz hemen kovanın kıyısına sıçramışlar, gagalarını suya daldırmışlar; sonra kafalarını havaya kaldırmışlar Böylece su içmeye başlamışlar Alaca inek de bu sudan kana kana içmiş Hayvanlar yemlerini yiyince kız, yaşlı adamın yanına giderek sofraya oturmuş Ondan artan yemekleri yemiş Çok geçmeden tavukla horoz başlarını kanatları arasına sokmaya başlamışlar Alaca inek de gözlerini kapamış Bunun üzerine kız "artık ben de dinlenmeliyim" demiş Kız merdivenlerden çıkmış, yatağı düzeltmiş, tertemiz örtüler örtmüş İşi bitince yaşlı adam gelmiş, yataklardan birine yatmış Ak sakalı ayaklarına kadar uzanıyormuş Kız ikinci yatağa girmiş, duasını etmiş, uykuya dalmış Küçük kız gece yarısına kadar rahat bir uyku uyumuş Fakat ondan sonra evin içinde bir karışıklık olmuş Evin köşe bucağından gıcırtılar, çıtırtılar duyuluyormuş Kapılar kendiliğinden açılıyor, duvarlar yumruklanıyormuş Tavanın kirişleri yerlerinden fırlayacaklarmış gibi büyük bir gürültü olmuş Az sonra daha güçlü bir çatırtı duyulmuş Bu kez de evin damı çöker gibi olmuş Sonunda her yanı yine sessizlik kaplamış Keza hiçbir şey olmamış Yattığı yerden kımıldanmamış, yine uykuya dalmış Sabahleyin ortalık aydınlandıktan sonra uyandığı zaman bir de ne görsün? Kendisi büyük bir salonun ortasında yatıyormuş Kız sanki bir saraydaymış Duvarlarda yeşil ipekten fon üzerinde altından çiçekler fışkırıyormuş Yatak fil dişindenmiş Üstündeki yorgan kırmızı kadifedenmiş Yanındaki bir sandalyenin üzerinde incilerle işlenmiş bir çift terlik duruyormuş Kız bunları düşte gördüğünü sanmış Fakat içeriye çok şık giyinmiş üç uşak girmiş Ne gibi buyrukları olduğunu sormuşlar Kız "gidin, şimdi yataktan kalkacağım, yaşlı adama çorba pişireceğim Güzel tavukla güzel horoza, alacalı güzel ineğe de yem vereceğim" Kız yaşlı adamın kalktığını sanıyormuş Onun yatağına bakmış Fakat yatakta yaşlı adamın yerine yabancı bir erkek yatıyormuş Dikkatle bakınca bu adamın hem genç, hem de güzel olduğunu görmüş Adam uyanmış Yatakta doğrulmuş "ben bir prensim demiş, kötü bir cadı beni ak saçlı, ak sakallı bir yaşlı kılığına sokarak ormanda yaşamaya zorlamıştıBir tavuk, bir horoz ve alacalı bir inek kılığında üç uşaktan başka hiç kimse benim yanıma gelemiyordu Eski durumuma dönmem için yalnızca insanlara değil; hayvanlara da iyilik etmeyi seven, temiz yürekli bir kızın yanıma gelmesi gerekti İşte bu kız sen oldun Cadının yaptığı tılsım, bu gece yarısı senin yardımınla bozuldu Eski orman kulübesi yeniden sarayıma dönüştü" Yataktan kalkınca prens üç uşağını kızın ana-babasına yollamış Onları düğüne çağırmış Bu sırada kız "ama benim öbür kız kardeşlerim nerede?" diye sormuş Oğlan yanıt vermiş: "Onları mahzene kilitledim Sabahleyin ormana götürülecekler Kötü huylarını düzeltinceye, zavallı hayvanları aç bırakmayıncaya kadar bir kömürcüye hizmetçilik edecekler! " Bilinmiyor |
Cevap : Çocuk Masalları |
04-06-2008 | #81 |
[KAPLAN]
|
Cevap : Çocuk MasallarıOldukça güzel bir konu hazırlamışsınız Konunuz "Yarının Büyükleri" isimli forumumuza taşınmış ve sabitlenmiştir Değerli paylaşımınız için teşekkürler Sevgili Rock_alltime |
Cevap : Çocuk Masalları |
04-06-2008 | #82 |
rock_alltime
|
Cevap : Çocuk MasallarıBen tesekkür ederim Sevgili KAPLAN |
|