Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bakara, kuran, mevdudi, suresi, tefhimul, tefsiri

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )

Eski 11-04-2012   #46
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )



188- Birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin ve siz, bile bile günahla insanların malarından bir bölümünü, yemeniz için onları hakimlere aktarmayın(197)
189- Sana, hilalleri (doğuş halindeki ayları) sorarlar De ki: "O, insanlar ve hacc için belirlenmiş vakitlerdir(198) İyilik (birr) , evlere arkalarından gelmeniz değildir, ama iyilik sakınan(ın tutumudur) Evlere kapılarından girin Allah'tan sakının, umulur ki kurtuluşa erersiniz(199)
190- Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın,(200) (ancak) aşırı gitmeyin Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez(201)
191- Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkalrı yerden siz de onları çıkarın Fitne, öldürmeden beterdir(202) Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın Kâfirlerin cezası işte böyledir

AÇIKLAMA

197 Bu ayetin iki yönü vardır: Hiç kimse hâkimlere rüşvet vererek başkalarının malını ele geçirmeye çalışmamalı ve başkalarının malını ele geçirmek için yalan iddialarla mahkemeye başvurmamalıdır Varolan delillere göre hâkimin, haksız kimse lehine hüküm vermesi mümkündür Fakat bu, o malın haksız kişiye helâl olduğu anlamına gelmez Hz Peygamber (sa) böyle kimseleri şu şekilde uyarmıştır: "Her şeyin ötesinde ben de bir insanım Benim önüme getirilen bir davada, karşısındakinden daha iyi konuşanın lehine hüküm vermek mümkündür Fakat bilin ki ben onun lehine hüküm vermiş olsam da, bu şekilde bir şeyler kazanan kişi, aslında kendisine Cehennem'den bir yer kazanmaktadır"
198 Ay'ın görünüşü her çağdaki insanların dikkatini çekmiş ve bunlarla ilgili her toplulukta çeşitli bâtıl inanç ve gelenekler türemiştir Araplar da bununla ilgili birçok bâtıl inançlara sahiptirler Ay'ın konak yerlerinin kendi geleceklerini etkilediğine inandıkları için, yolculuk, evlilik ve iş gibi konularda Ay'ın konaklarını delil olarak alırlar ve birçok bâtıl törenler düzenlerlerdi Bu nedenle, aynı konuda Allah'ın Peygamberi'ne (sa) de sorular sordular Hz Peygamber (sa) de onlara, bu konuların tabiî bir takvimden ibaret olduğu cevabını verdi Araplar için dinî, kültürel ve ekonomik önem taşıyan hac burada özellikle anılmıştır Dört ay, hac ve umre için belirlenmiştir ve bu aylarda savaş ertelenir, yollar güvenilir olur ve barış nedeniyle ticaret gelişirdi
199 Bu, onların bâtıl geleneklerinden biri idi Araplar İhram (hac için belirlenen kıyafet) giydiklerinde, evlerine ön kapılarından girmezler, arka pencerelerden eve atlarlardı
Bu ayette Allah, onları bu bâtıl gelenek nedeniyle eleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda onları, atalarının bâtıl gelenek ve inançlarını körü körüne takip etmenin doğru olmadığı konusunda uyarıyor
200 Yani, "Sizi Allah yolundan alıkoyan, hayatı Allah'ın hidayeti üzere düzenlemeye çalıştığınız için size düşman olan ve görevinizi yapmamanız için ellerinden geleni yapanlarla savaşın"
Bundan önce, müslümanlar zayıf ve dağınık iken, onlara, İslâm'ı tebliğ etmeleri ve bütün zulümlere sabırla dayanmaları emredilmişti Fakat müslümanlar Medine'de küçük bir devlet kurduklarında, ilk kez, İslâm'a karşı çıkanlarla savaşmalarına izin veriliyor Bedir ve onu izleyen bir dizi savaş bu emirden sonra vukû bulmuştur
201 Müslümanlar, savaşmalarının sebebinin şahsî çıkar, maddî kazanç veya intikam olmaması gerektiği konusunda uyarılıyorlar Bu nedenle müslümanlar, kendilerine saldırmayan ve işlerini engellemeyenlerle savaşmamalıdırlar Bundan Allah Hz Peygamber'e (sa) savaşın insanî boyutlarda sürdürülmesi için gerekli birçok talimatlar da vermiştir Savaşta barbarca metodlar kullanmaktan sakınılmasını istemiş, kadın, çocuk, yaşlıların ve yaralıların öldürülmesini yasaklamıştır Bunların yanısıra cesetlerin hırpalanmasını, tarlaların, ağaçların ve hayvanların tahrip edilmesini ve buna benzer her tür barbarlık ve vahşiliği yasaklamıştır Müslümanların, sadece kaçınılmaz durumda ve gerekli olduğu kadar kaba kuvvet kullanmalarına izin verilmiştir
202 Bu ayette kullanıldığı şekliyle, Arapça "fitne" kelimesinin tam karşılığı "Şiddete başvurarak bir fikri bastırmak ve ortadan kaldırmak"tır Bu ayette, o gün yaygın olanlara ters düşen inanç ve teorileri savunan kişi veya grupları baskı ve şiddetle cezalandırmanın çok kötü bir hareket olduğu ve toplumdaki durumu düzeltmeye yarayan fikir ve teorileri yayan ve savunan kimseleri işkence ve kaba kuvvetle bundan vazgeçirmeye çalışmanın zulüm olduğu anlatılmak istenmektedir Kan dökmek çok kötü bir şey olmasına rağmen insanları kendi inanç ve ilkelerine bağlayan kimseleri bastırıp ezmek ve onları baskı gruplarının inançlarını benimsemeye zorlamak bundan da kötüdür Bu nedenle tartışıp anlaşma yerine, vahşi gücü seçen bu insanlara karşı zor kullanmak helâldir ve haklı bir sebebe dayanmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )

Eski 11-04-2012   #47
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )



192- Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de son verin) : şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir(203)
193- (Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın(204) Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur(205)
194- Haram ay, haram aya karşılıktır206) hürmetler (de) karşılıklıdır Öyleyse kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki muhakkak Allah, korkup-sakınanlarla beraberdir
195- Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın(207) İyilik edin Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever(208)

AÇIKLAMA

203 Yani, "Siz kendinizle, Allah'ta varolan sıfatlara benzer nitelikler geliştirmeye çalışmalısınız O, en azılı günahkârları ve suçluları bile bağışlar ve onlara merhamet eder Siz de kendinizi bu modele göre biçimlendirmeye çalışmalısınız Yaptığınız savaş kana susamışlığınızdan değil, Allah rızasından kaynaklanmalı
Onlar, Allah'ın yoluna engel oldukları müddetçe onlarla savaşın Fakat onlar savaşı bırakıp, düşmanca tutumlarından vazgeçer vazgeçmez, siz de savaşı bırakın"
204 Bu ayetteki fitne kelimesi 191 ayettekinden farklı bir anlamda kulanılmıştır Burada kelime, Allah yolu'na tâbi olmak için gerekli olan özgürlük ve güven gibi şartlara sahip olunamayan bir toplum durumunu anlatmaktadır Bu nedenle, müslümanlara bu durumu düzeltmeleri, tekrar Allah yolunda barış ve özgürlüğü sağlamaları için savaşa devam etmeleri emredilmektedir Arapça din kelimesinin orijinal anlamının "teslimiyet" olduğuna ve teknik olarak bir kimsenin emir ve düzenlemelerinin geçerli olduğu hayat tarzını anlatmak için kullandığına dikkat edilmelidir Bu nedenle, insanın insana hükmettiği ve Allah yolu'na tâbi olmanın imkânsız olduğu bir toplumda, fitne hüküm sürüyor demektir İslâm'ın savaşmaktan amacı, fitneyi ortadan kaldırmak ve insanları İlâhi tebliğe uygun bir şekilde Allah'ın kulları olarak yaşayabilmeleri için, Allah'ın yolunu tesis etmektir
205 Bu, İslâm'ın müminlere kâfirleri kılıç zoruyla küfür ve şirkten vazgeçirip, bunun yerine Allah'a ibadete yöneltmek için savaşmalarını emrettiği anlamına gelmez Savaşın amacı, sadece, onları fitneden vazgeçirmektir Gerçekte İslâm, tüm gayri müslimlere inanç özgürlüğü verir Kişi istediği yaşama tarzını seçebilir ve istediği şeye tapıp tapmamakta özgürdür İslâm müminlere, kâfir ve müşrikleri yanlış inanç ve alışkanlıklarından ikna yoluyla vazgeçirmeye çalışmalarını tavsiye eder; fakat, bu amaçla savaş yapmaya izin vermez Diğer taraftan kimseye, insanları Allah'a kulluktan vazgeçirip başka bir şeye kul etme hakkı da vermez Böyle adalete aykırı bir durumu ortadan kaldırmak için, şartların gerektirdiği şekilde tebliğe ve savaşa izin verir Bu nedenle fitne, yani kâfirlerin hakimiyeti ve politik üstünlükleri ortadan kaldırılmadıkça ve Allah'ın dini için gerekli özgürlük sağlanmadıkça müminlere dinlenme yoktur
"Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur" ayetinden çıkarılan anlam şudur: İslâm yönetimi küfür yönetiminin yerine geçerse, Hakk'a karşı çıkma konusunda zulüm işleyenden başkaları için genel bir af ilân edilmelidir Bu ayet, zafer anında müminlerin merhamet göstermesine izin vermesine rağmen, İslâm'a düşmanlıkta tüm sınırları aşan zalimleri cezalandırmasını da yasaklamaz
Çok merhamet ve af taraftarı olan Hz Peygamber (sa) bile bu haktan yararlanmış ve Bedir'de savaş esiri olarak alınan iki kâfiri ölüm cezasına çarptırmıştı Bu bağlamda, Mekke'nin fethinden sonra genel bir af ilân edilmesine rağmen, İslâm düşmanlarından on yedisi bu aftan hariç tutulmuş ve dördü ölüm cezasına çarptırılmıştır
206 Bu ayet, ay takvimine göre haram aylar olan Zilka'de, Zilhicce, Muharrem (hac ayları) ve Recep (umre ayı) aylarında savaşmakla ilgili soruya bir cevap niteliğindedir Bu aylar haram aylar olarak adlandırılmıştır; çünkü Hz İbrahim'in (as) zamanından beri, hacıların Kâbe'ye barış ve güven içinde gidip gelebilmeleri için bu aylarda cinayet, hırsızlık ve her türlü kanuna karşı davranış şekli yasaklanmıştır
Fakat zamanla Araplar, hile ile bu yasağı çiğnemeye başladılar Kendi isteklerine uydurmak için ayların normal sırasını değiştirdiler Eğer hırsızlık yapmak veya kan dökmek isterlerse haram bir ayı çiğniyorlar ve onun yerine başka bir haram ay tayin ediyorlardı Bu nedenle müslümanlar, bu hileyi kullanarak kendilerine haram bir ayda saldırmaları mümkün olan müşriklere karşı savunmasız durumdaydılar
Bu ayet, onlara eğer kâfirler haram ayda saldırırlarsa, kendilerini savunabileceklerini söyleyerek bu zorluğu ortadan kaldırmaktadır Fakat müminler kendileri hiçbir şekilde kutsal aylara tecavüz etmemelidirler Eğer kâfirler haram ayların kudsiyetine saygı gösterir ve saldırmazlarsa, müminler de aynısını yapmalıdırlar Fakat kâfirler haram aylara tecavüz eder ve müminlere saldırırlarsa, müminler de onlara karşılık vermelidir
207 "Allah yolunda infak etmek", Allah tarafından emredilen hayat nizamını kurmak için malî fedâkârlıkta bulunmaktır Ayet şu anlama gelir: "Eğer bencil davranır ve Allah yolunda harcamada bulunmazsanız, bu dünyada aşağılık bir hayat sürer ve ahiret'te de en büyük azaba uğrarsınız Bunun sonucunda Allah, bu dünyada kâfirleri size hâkim kılar ve ahiret'te de O'nun verdiği serveti yine O'nun yolunda harcamadığınız için sizi cezalandırır"
208 Gerçek bir müslüman Allah sevgisi ile çalışır Eğer bir kimse Allah'ı gerçekten samimiyetle severse, bütün kalbini, aklını, nefsini, bedenini ve her şeyini O'nun yolunda çalıştırır Böyle bir kimse, sadece, Allah korkusu nedeniyle yapılan bir ibadetle yetinmez; fakat, Allah yolunda çalışmak için tüm gücünü sarfeder

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )

Eski 11-04-2012   #48
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )



196- Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin) (209) Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin(210) Kim sizden hasta ise ya da başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir) (211) Güvenliğe kavuşursanız,(212) hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban (ı kesmesi gerekir) Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere, bunlar, tamı tamına on (gündür) oruç vardır Bu, ailesi Mescid-i Haram'da olmayanlar içindir(213) Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası pek çetin olandır
197- Hac, bilinen aylardır Böylelikle kim onlarda haccı farz eder, (yerine getirir) se, (bilsin ki) hacda kadına yaklaşmak,(214) fısk yapmak(215) ve kavgaya girişmek(216) yoktur Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir Azık edinin, kuşkusuz, azığın en hayırlısı takvadır Ey temiz akıl sahipleri, benden korkup-sakının(217)

AÇIKLAMA

209 Yani, "Kâbe'ye ilerlemenizin engellendiği, yolculuğunuzu kesmek zorunda kaldığınız bir durumda Allah'a, deve, inek, koyun gibi herhangi bir hayvan kurban etmeniz gerekir"
210 Burada "(kurbanın) yeri" ile neyin kastedildiği konusunda farklı görüşler öne sürülmüştür Hanefî mezhebine göre bununla Mescid-i Haram'ın çevresi, Allah'ın evi anlatılmak istenilmektedir Eğer bir kimse yola devam edemeyecekse, oraya kendi adına kurban edilecek bir hayvan veya bedeli olan parayı göndermelidir İmam Malik ve İmam Şafii'ye göre kişi, yolda devam edemeyip kaldığı yerde kurban kesmelidir Traş olmak ile, kurbandan sonra saçların kestirilmesi kastolunuyor
211 Bir hadis-i şerifte Hz Peygamber (sa) böyle bir durumda üç gün oruç tutulması, altı muhtaç kimsenin doyurulması veya en azından bir koyun kurban edilmesi gerektiğini bildirmiştir
212 Burada güvene kavuşmaktan kasıt, düşman saldırısı dahil, o zaman hac'dan alıkoyan asıl sebep her ne ise, onun ortadan kalkmasıdır Nasıl "engel" ile hac yolculuğunu engelleyen tüm sebepler kastedilmekteyse, güven ile de tüm bu sebeplerin ortadan kalkma durumu anlatılmak istenmektedir
213 İslâm'dan önce Araplar aynı seferde hem hac, hem de umre yapmayı büyük bir günah olarak kabul ederlerdi Onların kendi uydurdukları kanunlarca hac ve umre için ayrı ayrı yolculuklar yapılmalıydı Bu ayette, Mescid-i Haram içinde yaşayanlardan başkası için bu sınırlama kaldırılmaktadır Mescid-i Haram'da yaşayanların ayrı yolculuk yapmaları zor olmadığı için hac ve umre'yi ayrı ayrı yapmaları gerekmektedir Onların umre'yi yaptıktan sonra İhram'dan çıkmaları ve gerekli yasaklardan kurtulmaları ve aynı ibadetleri hac için tekrardan yapmaları yeterlidir
Bundan sonraki ayetlerde sık sık değinilecek olan hac ile ilgili vecibeleri tam anlamıyla kavrayabilmek için şunlara kısaca bir göz atmak yararlı olacaktır Hacılar mik'at'lardan birine, yani Mekke'ye ulaşan bütün yollardan belirlenmiş olan noktalardan birine vardıklarında ihram giymelidirler Bundan sonra hac için belirlenmiş olan kurallara uymalıdırlar Eğer bir hacı Mekke'ye vardığında umre yapmak isterse, o zaman Zilhicce'nin 7'sine kadar ihramdan çıkmalı ve onun gerektirdiği yasaklardan da kurtulmalıdır Zilhicce'nin 8'inde Mekke'de tekrar ihram giymeli ve yaklaşık altı mil uzaklıktaki Mina vadisine gitmelidir 9'uncu gün Mina'dan beş mil uzaklıktaki Arafat'a gitmeli ve o gün akşama kadar orada kalmalıdır Daha sonra Arafat ile Mina arasında yer alan Meş'ar-i Haram'a (Müzdelife) gitmeli ve Zilhicce'nin dokuzunu onuna bağlayan geceyi orada namaz, dua, tefekkür gibi ibadetlerle geçirmelidir Onuncu günün sabahı tekrar Mina'ya gelmeli ve orada kurban kesmelidir Bundan sonra İhram'dan çıkmalı ve Mekke'ye dönerek Tavaf-ı Ziyaret (Kâbe'nin etrafında yedi kez dönmek) yapılmalıdır Daha sonra Mina'ya gitmeli ve orada iki üç gün kalmalıdır Bu üç güne (Zilhicce'nin 11 ile 13'ü arası) Teşrik günleri adı verilir
214 Hac sırasında karı ile koca arasında sadece cinsel ilişki değil, cinsel şehveti uyandırabilecek türden konuşmalar da yasaklanmıştır
215 Her tür kötü iş her zaman yasak olmasına rağmen, eğer bunlar hac esnasında işlenirse daha büyük bir günaha neden olurlar
216 Hiç kimse bir hizmetçiyi dahi azarlayamaz
217 Bu ayet yanlış bir takva kavramını izale etmektedir
İslâm'dan önce hac yolculuğuna çıkarken erzak almak dünyevî bir tutum olarak nitelenir ve gerçek muttaki bir insanın Allah'ın evine giderken yanına hiçbir dünyevî eşya almaması beklenirdi Burada yanına hiç erzak almaksızın Mekke'ye hac'ca gitmenin bir meziyet olmadığı bildirilmektedir Gerçek meziyet kişinin Allah'tan korkması, O'na itaat etmesi ve hayatını günahlardan temizlemesidir Eğer bir hacı Allah'tan korkmaksızın günah işliyorsa, hac'ca giderken yanına hiçbir dünya malı almasa da aslında anlamsız bir takva gösterisi yapmaktadır Böyle bir kimse hem Allah'ın, hem de insanların gözünde kendisi ve yaptığı hac'cı küçük düşürmektedir Diğer taraftan eğer bir kimse Allah'tan gerçekten korkuyor ve ahlâken temizliğini koruyorsa, hac'ca giderken birçok dünya malı götürse de hem Allah katında, hem de diğer insanlar katında şeref kazanır
HARİTA -II-
Bu harita Hac ibadetinin ifa edilişinde dolaşılan yerleri göstermektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )

Eski 11-04-2012   #49
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )



198- Rabbinizden bir fazl istemenizde size sakınca yoktur(218) Arafat'tan hep birlikte indiğinizde Allah'ı Meş'ar-ı Haram'da anın O, sizi nasıl doğru yola yöneltip-ilettiyse, siz de O'nu anın Gerçek şu ki, siz bundan evvel sapık olanlardandınız(219)
199- Sonra insanların (topluca) akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah'tan bağışlanma dileyin(220) Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir
200- (Hac) ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi hatta ondan da kuvvetli bir anma ile Allah'ı anın(221) İnsanlardan öylesi vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada ver" der; onun ahirette nasibi yoktur
201- Onlardan öylesi de vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru" der
202- İşte bunların kazandıklarına karşılık nasibleri vardır Allah, hesabı pek seri görendir

AÇIKLAMA

218 Araplar, hac hakkında yanlış bir görüşe daha sahiptirler Hac döneminde ticaret yapmayı da kötü görüyorlardı Kur'an bu yanlış anlamayı da ortadan kaldırır ve Allah'tan korkan ve geçimini kazanmak için ticaret yapan kimsenin Allah'ın fazlından bir şeyler kazanmaya çalıştığını bildirir Allah'ın rızası ile birlikte, O'nun nimetini de kazanmayı istemenin yanlış bir tarafı yoktur
219 Yani, "Allah'a ortak koştuğunuz tüm putlardan ve tüm cahiliye âdetlerinden vazgeçmelisiniz Şimdi Allah'ın size vahyettiği hidayet'e uygun olarak sadece ve sadece Allah'a kulluk edin"
220 Hz İbrahim (as) ve Hz İsmail (as) zamanından beri bütün hacılar, Zilhicce'nin dokuzuncu günü Mina'dan Arafat'a giderler ve aynı günün akşamı oradan Müzdelife'ye dönerlerdi Fakat sonraları Kureyşliler kendi kendilerine bir kural koydular ve: "Diğerleriyle birlikte Arafat'a gitmek bizim şerefimize leke sürer; çünkü biz, Allah'ın evinde yaşayan halkız" dediler Buna uygun olarak o gün, diğerleri Arafat'a giderlerken kendileri Mina'da kalmaya başladılar Daha sonra bu ayrıcalık Kureyş'in müttefikleri ve akrabalarına da tanındı ve onlar da Arafat'a gitmemeye başladılar Bu ayette bu ayrıcalık hakkı ortadan kaldırılmakta, Kureyş'in bu kibri kırılmakta ve bütün insanların Mekke'ye dönmeden önce aynı ibadetleri yapması gerektiği bildirilmektedir Aynı zamanda onlara, Hz İbrahim'in (as) yaptığı hac ibadetine aykırı olan eski âdetler için bağışlanma dilemeleri söylenmektedir
221 Hac ibadetlerini bitirdikten sonra Araplar, Mina'da toplanıp kendilerinin ve atalarının başarılarıyla övünüp sohbet etmeyi alışkanlık haline getirmişlerdi Burada, onlara bu kötü alışkanlıktan vazgeçmeleri ve atalarının adını anmak yerine, vakitlerini Allah'ı anmak ve tefekkür etmekle geçirmeleri bildirilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )

Eski 11-04-2012   #50
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )



203- Sayılı günlerde Allah'ı anın İki günde (Mina'dan dönmek için) elini çabuk tutana günah yoktur, geri kalana(222) da günah yoktur (Bu) sakınan için(dir) Allah'tan korkup-sakının ve gerçekten bilin ki, siz O'na döndürülüp-toplanacaksınız
204- insanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir;(223) oysa o azılı bir düşmandır(224)
205- O, iş başına geçti mi (225) (ya da sırtını çevrip gitti mi) yeryüzünde fesad çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar Allah ise, fesadı (bozgunculuğu ve kışkırtıcılığı) sevmez
206- Ona: "Allah'tan kork" denildiği zaman, onu büyüklük gururu günaha sürükleyerek alıp-kuşatır Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o
207- İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'ın rızasını ara(yıp kazan) mak amacıyla nefsini satın alır Allah, kullarına karşı şefkatli olandır
208- Ey iman edenler, hepiniz topluca 'barış ve güvenliğe (silm'e İslam'a) girin(226) ve şeytanın adımlarını izlemeyin Çünkü o, size apaçık bir düşmandır
209- Size, apaçık belgeler (ayetler) geldikten sonra yine ayağınız kayarsa, bilin ki Allah, gerçekten üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir(227)

AÇIKLAMA

222 Yani, "Teşrik günlerinde Mina'dan Mekke'ye Zilhicce'nin 12'sinde veya 13'ünde dönmenizde bir beis yoktur Önemli olan, Mina'da geçirdiğiniz günlerin sayısı değil, oradaki günlerinizi Allah'a yaklaştırıcı şeylerle mi, yoksa eğlence ile mi geçirdiğinizdir"
223 Bu dünya hayatına bağlı insan tipi, herkese bir nasihatçı olduğunu göstermeye çalışır Tekrar tekrar insanları ikna etmeye çalışarak şöyle der: "Benim iyilikten başka bir şey dilemediğime Allah şahittir Ben şahsî çıkar için değil hak, doğruluk ve insanların kurtuluşu için çabalıyorum" Ama dünyaya bağlı bu tip adamın, tüm bu güzel sözleri yalandır ve iki yüzlülükten kaynaklanır
224 O "Hakk'ın en büyük düşmanı"dır Çünkü o, düşmanlığında, akıcı konuşmasına, ikna edici sözlerine ve Allah'a ettiği yeminlere rağmen Hak aleyhine her tür kötü, hilekâr girişimlerde bulunmaktan çekinmez
225 Bu, "Bu yapmacık konuşmasından sonra her zamanki günlük hayatına döndüğünde" anlamına da gelebilir
226 Yani, "Hiçbir tereddüte mahal bırakmaksızın her şeyinle İslâm'a gir Düşüncelerin, teorilerin, kültürün, bilimin, davranışların, ilişkilerin, çabaların ve buna benzer her şeyin, hayatının her vechesi İslâm'a teslim olmalıdır Hayatını bir bölümünde İslâm'a uyulan, diğer bölümünde de İslâm'a uyulmayan parçalara ayırmamalısın"
227 Yani, "O, günahkârları cezalandırma kudretine sahiptir ve onlarla nasıl ilgileneceğini de bilir"

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )

Eski 11-04-2012   #51
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )



210- Onlar, bulut gölgeleri içinde Allah'ın (azabının) meleklerle onlara gelmesini ve işin bitirilivermesini mi gözlüyorlar?(228) Oysa bütün-işler Allah'a döner
211- İsrailoğularına sor, onlara nice açık ayet(ler) verdik Kendisine geldikten sonra kim Allah'ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek şiddetli olandır
212- İnkâr edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi) Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler Oysa korkup-sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir Allah, dilediğine hesapsız rızık verir
213- İnsanlar tek bir ümmetti Allah, müjdeciler ve uyarıcı-korkutucular olarak peygamberler gönderdi(229) ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı-olan 'azgınlık ve kıskançlıkları yüzünden anlaşmazlığa düşenler,(230) o, (Kitap) verilenlerden başkası değildir' Böylece Allah, iman edenleri, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izniyle eriştirdi Allah, kimi dilerse onu doğruya yöneltip-iletir

AÇIKLAMA

228 Bu sözlere özellikle dikkat edilmelidir; çünkü bunlar, evrensel bir gerçeği yansıtmaktadırlar Allah insanı, bir imtihandan geçmesi için bu dünyaya göndermiştir O, rasûlleri aracılığıyla Hakk'ı (İslâm) vahyetmiş ve insana bu gerçeğe inanma veya inanmama, inandıktan sonra da ona teslim olma veya olmama özgürlüğünü vermiştir O, gerçeği insandan gizli tutar ve gönderdiği rasûller, kitaplar ve rasûllerin gösterdiği ayetler (mucizeler) ışığında, o gerçeği, mantığını ve aklını kullanarak değerlendirip hüküm vermeyi insana bırakır Allah, gerçegi hiçbir zaman herkesin kayıtsız şartsız kabul edeceği bir şekilde çırılçıplak gözler önüne sermez; çünkü, o zaman imtihan diye bir şey söz konusu olamaz ve başarı veya başarısızlık kavramları anlamlarını yitirirler Bu nedenle Allah insanları şöyle uyarmaktadır: "Allah'ın melekleri ile birlikte tüm azametiyle önünüze çıkacağı günü beklemeyin O zaman sizin için azap mühürle onaylanmış olacak ve hiçbir şansınız da olmayacaktır O zaman iman ve itaat etmenin hiçbir anlamı kalmayacaktır İman ancak, gerçek sizin duyularınızdan gizli (gayb) iken ve siz aklınız ile muhakeme edip, hiçbir zorlama olmaksızın onu kabul ederek ahlâkî seviyenizi gösterdiğinizde değerli olur Allah'ı, istiva ettiği Arş'ta gözlerinizle görüp, yerde ve gökte görevli melekleri müşahade ettiğiniz ve kendinizi tamamen O'nun kudreti altında hissetiğiniz zaman, iman ve itaatin hiçbir değeri olmayacaktır O zaman inatçı kâfirler ve en büyük günahkârların bile inanmama ve itaat etmeme seçenekleri olmayacaktır
Fakat artık iş işten geçmiş olacaktır; çünkü imtihan süresi dolmuştur Perde kaldırılıp gerçeği herkes gözleriyle görebildiğinde, kimseye şans tanınmayacak ve artık imtihan olmayacaktır; çünkü artık Hüküm Günü gelmiştir
229 Müslümanlara bu konuda özellikle İsrailoğulları'na bakıp ibret almaları tavsiye edilmektedir; çünkü onların yerine, dünyanın önderliğini üstlenen müslümanlar için İsrailoğulları, yaşayan bir örnektir İsrailoğulları'na nimet olarak peygamberler ve ilâhî kitaplar verilmiş ve bütün dünyanın önderleri olma görevi onlara emanet edilmişti Fakat onlar kendilerini dünyevî arzulara, iki yüzlülüğe ve kötü amellere teslim ettikleri için kendi kendilerini bu nimetlerden mahrum bıraktılar Bu nedenle onların makamına geçen müminler, bu kötülüklere karşı uyanık olmaları ve onların tarihinden ders almaları konusunda uyarılıyorlar
230 Burada dinde evrim fikrine karşı çıkılmaktadır Bilim adamı denilen kimseler, insanın dinî hayatına karanlık içinde başladığını ve tabiat güçlerine tapma ve politeizmin (çoktanrıcılığın) ilk dinler olduğunu söylerler: Güya insanlar zamanla Allah'a tapmaya başlamışlar; fakat, O'na ortak koşmaya da devam etmişlerdir Bu uzun bir süre devam etmiş, fakat en sonunda insan Allah'ın birliğini farketmiştir Kur'an bu fikre tamamen karşı çıkar ve insan hayatının karanlıklarda değil, ilâhî nurun ışığında başladığını bildirir Allah ilk insan Hz Adem'i (as) yarattığında O'na Hakk'ı vahyetmiş ve doğru yolu göstermişti Hz Adem'in (as) torunları uzun bir süre O'nun yolunda gitmişler ve hepsi de bir ve aynı ümmete bağlı kalmışlardır Fakat sonraları yeni yollar ve sapık dinler icat etmişlerdir Onlara gerçek gösterildiği halde, sadece kendilerine ayrılan paydan ve verilen haktan daha fazlasını elde etmek için böyle yapmışlardır Bu sapık insanları kötülüklerinden alıkoymak için Allah, onlara, gerçek "Hak Yol'u" gösteren peygamberler göndermiştir Bu peygamberler, kendi adlarıyla anılacak yeni dinî topluluklar kurmak için gönderilmemişlerdir Bilâkis onlar, doğru yoldan sapanları insanlığın ilk ve gerçek dinine ve insanın yeryüzündeki hayatına ilk başladığı zaman, Allah'ın hidayeti üzere kurulan tek ümmet haline döndürmek için gönderilmişlerdir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )

Eski 11-04-2012   #52
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )



214- Yoksa sizden(231) önce gelip-geçenlerin hali, başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda peygamber, beraberindeki mü'minlerle: "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu Dikkat edin Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır
215- Sana neyi infak edeceklerini sorarlar De ki: "Hayır olarak infak edeceğiniz şey, anne-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yol oğluna (yolda kalmışa) dır Hayır olarak her ne yaparsanız, Allah onu kuşkusuz bilir"

AÇIKLAMA

231 Bu ayetle, bir önceki ayet arasındaki uzun hikâye atlanmıştır Çünkü ayet bunu ima etmektedir ve zaten daha önce Mekke'de indirilen surelerde de bu konu ayrıntılı olarak ele alınmıştır Bir önceki ayette, peygamberlerin dinde ortaya çıkan ihtilafları ortadan kaldırmak için gönderildikleri bildirilmekte; fakat Mekkî surelerde ayrıntıyla ele alındığı için, onların çektikleri zorluklara ve işkencelere değinilmemektedir Bu şekilde müminler, rasûller ve onlara uyanların her zaman, Allah'a asi olanlarla savaşmak zorunda kalacakları ve İslâm'a gerçekten iman etmenin kolaylıklarla dolu bir yol olmadığı konusunda uyarılmaktadır Hak dini ikâme etmek ve bunu engellemeye çalışanlara karşı savaşmak için kişinin tüm gücünü harcaması, hatta gerekirse canını bile vermesi gerekir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )

Eski 11-04-2012   #53
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )



216- Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı) Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir Allah bilir de siz bilmezsiniz
217- Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar De ki: "Onda savaşmak büyük (bir günahtır) Allah katında ise, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid,i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır)
Fitne ise, katilden beterdir(232) Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden döner ve kâfir olarak ölürse, artık onların bütün yapıp-etmeleri (amelleri) dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır, onda sürekli kalacaklardır(233)
218- Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler;(234) işte onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler Allah bağışlayandır, esirgeyendir

AÇIKLAMA

232 Haram ayda savaş etmekle ilgili sorulan soru, hicret'in ikinci yılında Recep ayında meydana gelen bir olayla ilgilidir
Hz Peygamber (sa) Mekke ile Taif arasında bir bölge olan Nahle'ye sekiz kişilik bir gözcü grubu göndermişti Onlara düşmanı gözlemelerini ve onların gelecekle ilgili planlarını öğrenmelerini emretmişti Hz Peygamber (sa) onlara savaş izni vermediği halde bu grup, Kureyş'in küçük bir ticaret kervanına saldırmış, bir kişiyi öldürmüş, geri kalanını esir alarak ganimetlerle birlikte Medine'ye getirmişti
Olayın Recep'in sona erdiği gün mü, yoksa Şaban'ın ilk günü mü meydana geldiği tam bilinmediğinden, saldırının, haram aylardan olan Recep'te mi, yoksa Şaban'da mı olduğu konusunda şüphe uyanmıştı Bunun sonucunda Kureyşliler ve onların gizli müttefikleri olan yahudilerle, Medine'de müslüman gözüken münafıklar, karşı-propaganda yapmak ve müminler aleyhine konuşmak için ellerine geçen bu fırsatı kaçırmadılar Şöyle diyorlardı: "Ne kadar da dinlerine bağlı insanlar! Haram ayda bile kan dökmekten sakınmıyorlar" Bu tür itirazlara bu ayet şöyle cevap vermektedir: "Şüphesiz kan dökmek çok kötü bir şeydir Fakat onların itirazları dayanaksızdır Çünkü bu söz, on üç yıldan beri sadece Allah'a inandıkları için kendi kardeşlerine en acımasız işkenceleri yapan insanlardan çıkmaktadır Bunlar sadece, kardeşlerini yurtlarından çıkarmakla kalmamış; Kâbe, kimsenin tekelinde olmadığı halde, onları Kâbe'yi ziyaretten engellemişlerdir Onların günahı daha büyüktür; çünkü, böyle bir düşmanlık ve kin, iki bin yıldan beri hiç görülmemiştir Bu nedenle günah listeleri kapkara olan bu zalimler, böyle bir meselede itiraz hakkına sahip değildirler"
Ayrıca bu olay Hz Peygamber'in (sa) izni olmaksızın gerçekleşmişti ve İslâm toplumunun birkaç üyesinin sorumsuz bir hareketinden başka bir şey değildi
Bu grup, ganimet ve esirlerle birlikte Medine'ye geldiğinde Hz Peygamber'in (as) : "Ben size savaş izni vermemiştim" dediğine ayrıca dikkat edilmelidir O, ganimetten Beytülmal'ın payı olan beşte biri de kabul etmemiştir Bu da olayın kanun dışı ve emirlere aykırı bir hareket olduğunu göstermektedir Diğer müslümanlar da olaydan sorumlu arkadaşlarını suçlamışlardı ve Medine'de onların hareketini onaylayan tek bir mümin bile olmamıştı
233 Bazı müslümanlar Yahudiler ve kâfirler tarafından yöneltilen yukarıdaki eleştiriyi haklı gördüler Onlar bu eleştirilerin samimi olduğunu ve bu anlaşmazlığın ortadan kaldırılması halinde eleştiricilerin tatmin olacağını ve onlarla barış yapılabileceğine inanıyorlardı Bu ayette müslümanlar, onlar hakkında bu tür fikirler beslememeleri için uyarılıyorlar Çünkü onlar, gerçeğin ortaya çıkması için değil, müslümanlara karşı propaganda yapabilmek için itiraz ediyorlardı Müslümanlara karşı çıkmalarının asıl sebebi onların İslâm'ı kabul etmeleri ve tüm dünyayı da buna çağırmalarıydı Bu nedenle müslümanlara düşmanları hakkında safdil düşünceler beslememeleri söyleniyor Müslümanlar, kendilerini inançlarından döndürmeye çalışanların, mallarını çalmaya çalışanlardan daha büyük bir düşman olduğunu hatarlamalıdırlar Çünkü hırsız, geçici olan bu dünyalarına zarar verir, oysa onları inançlarından döndürmeye çalışan kimse, ebedî olarak ahiret hayatlarını mahvetmeye çalışmaktadır
234 Arapça "cihad" kelimesi bir amaca ulaşmak için kişinin elinden gelen çabayı sarfetmesi anlamına gelir "(Kutsal) Savaş" ile eş anlamlı değildir, bundan daha geniş bir anlamı vardır ve her tür çabayı içerir Mücahid ise her zaman idealini elde etmeye çalışan, onu dili ile, kalemi ile tebliğ eden ve onun yolunda tüm kalbi ve bedeni ile çalışan kimsedir Kısacası o, tüm gücünü ve kaynaklarını bu ideali elde etmek için harcar ve ona karşı çıkan tüm güçlerle savaşır; o kadar ki hayatını bile bu yolda feda etmekten kaçınmaz Böyle bir kimsenin çabası ve gayreti teknik olarak cihaddır Buna karşı, bir müslüman tüm bunları Allah'ın ortaya koyduğu hayat biçimini hâkim kılmak ve O'nun kelâmını yüceltmek için belli ahlâkî sınırlamalar dahilinde, Allah yolunda yapmak zorundadır Müslüman cihad ederken bundan başka bir gayeye sahip olmamalıdır İşte bu şekilde, müslümanın cihadının "kâfirleri ortadan kaldırmak için açılmış genel bir savaş" olmadığı açığa kavuşur

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )

Eski 11-04-2012   #54
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )



219- Sana içkiyi ve kumarı sorarlar De ki: "Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı) yararlar vardır Ama günahları yararlarından daha büyüktür"(235) Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar De ki: "İhtiyaçtan artakalanı" Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz;
220- Hem dünya (konusun) da, hem ahiret (konusunda) Ve sana yetimleri sorarlar De ki: "Onları ıslah etmek (yararlı kılmak) hayırlıdır(236) Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir Allah bozgun (fesad) çıkaranı ıslah ediciden bilir (ayırdeder) Eğer Allah dileseydi size güçlük çıkarırdı Şüphesiz Allah güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir"
221- Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır Onlar, ateşe çağırırlar,(237) Allah ise kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır O, insanlara ayetlerini açıklar Umulur ki öğüt alıp-düşünürler
222- Sana 'kadınların aybaşı halini' sorarlar De ki: "O, bir rahatsızlık (eza) dır(238) Aybaşı halinde kadınlardan ayrılın ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın(239) Eğer temizlenirlerse, Allah'ın size emrettiği yerden onara gidin(240) Şüphesiz Allah, tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever"

AÇIKLAMA

235 Bu, alkollü, sarhoş edici içkiler ve şans oyunları ile ilgili verilen ilk emirdir Burada, ileride kesin yasaklamaya giriş teşkil edecek şekilde bunların kabul edilemeyeceği bildirilmektedir Bu emrin ikinci aşaması, müminlere sarhoşken namaz kılmanın yasaklanmasıdır En sonunda içki ve kumar tamamen haram kılınmıştır (Bkz Nisa: 43, Mâide: 90)
236 Bu ayet nazil olmadan önce yetimlerin hakkının korunmasını emreden çok sert uyarılar yapılmıştı
"Yetimlerin hakkını yiyenler, karınlarını ateşten başka bir şeyle doyurmuyorlar" yolundaki uyarılar müslümanları o kadar korkutmuştu ki, yetimlerin velileri, onlarla ayrı yemek yemeye başlamışlardı Buna rağmen yine, de onların mallarından bir kısmının kendi malarına karışmasından ve Allah'ın bu sebepten dolayı kendilerini cezalandırmasından korkuyorlardı Bu nedenle Hz Peygamber'den (sa) yetimlerle nasıl bir ilişki içinde olmaları gerektiğini ayrıntı ile açıklamasını istemişlerdi Burada onlara iki tarafın çıkarına uygun olanı yapmaları ve aynı zamanda Allah'ın her şeyi bildiğini unutmamaları söylenmektedir
237 Müminlerin müşriklerle evlenmelerinin yasaklanmasının nedeni "onların ateşe çağırması"dır Yani bu tür evlilikler, müminleri şirk yollarına yöneltebilir Çünkü karı-koca arasındaki ilişki sadece cinsel değil, aynı zamanda duygusal ve kültürel bir ilişkidir Müslüman bir eşin müşrik bir eşi etkileyip onu, ailesini ve çocuklarını İslâm'a kazanması mümkündür Fakat müşrik eşin müslüman eşi, ailesini ve çocuklarını şirk yollarına düşürmesi de aynı derecede mümkündür Büyük bir ihtimalle böyle bir evliliğin sonucu olarak İslâm ve gayri İslâm aynı ailede gelişmeye devam edecektir Bir gayri müslim bunu kabul edebilir; fakat bir müslüman kabul edemez İslâm'a samimi olarak inanan bir kimse, sadece şehvetini tatmin etmek için böyle bir riske atılamaz O kendisini veya en azından çocuklarını küfre, isyana ve şirke götürebilecek bir şeyi yapmaktansa arzularını bastırmayı tercih eder
238 Arapça "eza" kelimesi hem hastalık, hem de pislik için kullanılır Adet kanamaları sadece pislik değil, aynı zamanda hastalıktır Adet kanamaları sırasında kadınlar sağlıktan çok hastalığa yakındırlar
239 Kur'an, bu tip ince meselelerde çok dolaylı ve imâlı bir ifade kullanır "Onlardan ayrılın" ve "Onlara yaklaşmayın" diye ifade edilen emirler, Yahudilerde, Hindularda ve diğer bazı toplumlarda olduğu gibi âdet kanaması boyunca kadınlara hiç dokunulmayacağı anlamına gelmez Hz Peygamber (sa) bu emrin sadece, âdet boyunca onlarla cinsel ilişkide bulunulamayacağını kastettiğini bildirmiştir Tüm diğer ilişkiler daha önceki gibi devam edebilir
240 Arapça "emr" kelimesi kanuni bir düzenlemeyi kastetmez Her insan ve hayvanda varolan ve herkes tarafından bilinen doğal içgüdüyü kasteder

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )

Eski 11-04-2012   #55
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )



223- Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz gibi varın(241) Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak güzel davranışlar) takdim edin(242) Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki elbette O'na kavuşucusunuz İman edenlere müjde ver
224- Bir de yeminlerinizi bahane ederek iyilik yapmanız, sakınmanız ve insanların arasını düzeltmenize Allah'ı engel kılmayın(243) Allah işitendir, bilendir

AÇIKLAMA

241 Allah kadınları sadece erkeklerin hoşça vakit geçirmesi için yaratmamıştır Kadınla erkek arasındaki ilişki, tarla ile çiftçi arasındaki ilişki kadar ciddidir Çiftçi tarlasına sadece hoşlandığı için değil, onu ekmek ve ürün almak için de gider Aynı şekilde bir erkek de karısına çocuk üretmek amacıyla yaklaşmalıdır Allah'ın kanunu tarlanın ekilme metoduyla ilgilenmez; fakat, çiftçiden ekmek için başka yere değil, kendi tarlasına ve üretim için gitmesini ister
242 Arapça kelimeler çok geniş anlamlıdır Soyunuzun devam etmesi için çocuk yapmalısınız anlamına gelebilir Aynı zamanda şu anlama da gelebilir: Çocuklarınızı doğru yolda eğitip yetiştirebilmek için birçok zorluğa katlanmalısınız Bu ayette iki anlam da kastedilmiştir Bu nedenle ikinci ayette müminler, bu vecibeleri yerine getirmediklerinde cezalandırılacakları konusunda uyarılıyorlar
243 Sahih hadislerden öğrendiğimize göre eğer bir kimse bir şeyi yapmaya veya yapmamaya yemin eder, sonra da yemini bozmanın daha hayırlı olduğunu farkederse, yeminini bozmalı ve kefaretini vermelidir Yemini bozmanın kefareti, on muhtacı doyurmak ve giydirmek, ya da bir köle azat etmektir Eğer yemin eden kimse bunlara güç yetiremezse üç gün oruç tutmalıdır (Bkz Maide: 89)

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )

Eski 11-04-2012   #56
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )



225- Allah sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş sözler (lağv) 'den dolayı sorumlu tutmaz;(244) fakat sizi kalplerinizin kazandıklarından dolayı sorumlu tutar Allah bağışlayandır, yumuşak davranandır
226- Kadınlarından uzaklaşmaya yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır(245) Eğer (bu süre içinde) dönerlerse, şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir(246)
227- (Yok) Eğer boşamada kararlı davranırsa(247) (boşanırlar) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir

AÇIKLAMA

244 Farkında olmadan söz arasında edilen yeminler için ne kefaret, ne de ceza vardır
245 Karı ile koca arasındaki ilişkilerin her zaman için uyumlu olmadığı doğru ise de, Allah, eziyet verici bir ilişkinin devam etmesine izin vermez Bu nedenle ayrılmaları için, karı kocanın kanunen nikâhlı kaldıkları, fakat pratikte ayrı yaşayıp ilişkide bulunmadıkları dört ay gibi maksimum bir süre belirlemiştir Bu tür bir ayrılığa İslâm Hukuku'nda "ilâ" denir Bu süre içinde karı koca ya barışmalı, ya da hoşlandıkları uygun kimselerle evlenebilmeleri için iyilikle ayrılmalıdırlar
Hanefî ve Şafiî mezhebi imamları "Kadınlardan uzaklaşmaya yemin edenler" ibaresinde, dört aylık sürenin sadece yemine bağlı ayrılıklarda söz konusu olduğu sonucunu çıkarmışlardır Yemin etmeksizin karı ve kocanın bir müddet birbirinden ayrı yaşamaları halinde bu kural geçerli olmaz Diğer taraftan Malikî mezhebi imamları, maksimum dört ay sürenin her tür boşanma olayı için geçerli olduğu görüşündedirler İmam Ahmed'in bir sözü de bu görüşü destekler niteliktedir
Hz Ali, İbn Abbas ve Hasan Basri, bu kuralın sadece aşırı geçimsizlik sonucu olan ayrılıklar için geçerli olduğu ve karı kocanın belli bir ortak çıkar için karşılıklı anlaşma ile cinsel ilişkiyi kesip, diğer toplumsal ilişkilere devam etmeye karar verdikleri bir durum için geçerli olmadığı görüşündedirler Bazı fakihler de, karı ile koca arasındaki ilişki iyi olsun, kötü olsun, yemine dayanan her tür ayrılık için ilâ kuralının geçerli olduğuna, yani bu tür ayrılığın dört ayı geçmemesi gerektiğini savunurlar
246 Bazı fakihler bu ayeti "Eğer karı koca yeminlerini dört ay içinde bozup cinsel ilişki kurarlarsa, o zaman kefaret vermeleri gerekmez" diye tefsir etmişlerdir Bu durumda Allah, onların yeminlerini kefaretsiz bağışlayacaktır Fakat fakihlerin çoğunluğu her ne olursa olsun kefaretin ödenmesi gerektiği görüşündedirler "Allah bağışlayandır, esirgeyendir" sözü kefaretin verilmeyeceği anlamına gelmez Bu sadece, Allah'ın kefareti kabul edeceği ve ayrılık süresince birbirlerine yaptıkları haksızlıkları affedeceği anlamına gelir
247 Hz Osman, İbn Mes'ud, Zeyd bin Sabit ve bazı fakihlere göre (Allah hepsinden razı olsun) karı ile koca ancak bu dört ay içinde tekrar birleşebilir Bu sürenin bitmesi kocanın karısını boşamaya karar verdiğinin bir delilidir Bu nedenle süre biter bitmez boşanma otomatik olarak gerçekleşecek ve koca tekrar birleşme şansını kaybedecektir Fakat her iki tarafta karar verirse, tekrar evlenebilirler Hz Ömer, Hz Ali, İbn Abbas ve İbn Ömer'in ve Hanefî mezhebi fakihlerinin de (Allah hepsinden razı olsun) bu görüşü destekler nitelikte hükümleri vardır
Hz Sa'id bin Müseyyeb, Mekh-ül Zühri ve başka fakihler (Allah hepsinden razı olsun) dört aydan sonra boşanmanın otomatik olarak gerçekleştiği, fakat bu boşanmanın tek taraflı geri dönülebilir bir boşanma olduğu ve kocanın eğer isterse iddet süresi dolmadan tekrar birleşme hakkına sahip olduğu, bu süre içinde birleşmezlerse her ikisinin de istediği kişilerle evlenme hakkına sahip oldukları görüşündedirler
Diğer taraftan Hz Aişe, Ebu'd-Derda ve birçok Medine'li fakih (Allah hepsinden razı olsun) dört ayın sonunda meselenin bir mahkemeye götürülmesi gerektiği ve hâkimin ya kocaya tekrar karısına rücu etme veya karısını boşama emri verebileceği görüşündedirler Hz Ömer, Hz Ali ve İbn Ömer'in (ra) bu görüşü desteklediklerini gösterir nitelikte hükümleri vardır Bu görüş İmam Malik ve İmam Şafiî tarafından da kabul edilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )

Eski 11-04-2012   #57
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )



228- Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç 'hayız ve temizlenme süresi' beklerler Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara helal olmaz Kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse,(248) onları geri almada (herkesten) daha çok hak sahibidirler(249) Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak vardır Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece (farkı) var Allah Aziz olandır Hakim olandır

AÇIKLAMA

248 Yani, "Allah'tan korkun ve karılarınızı sudan ve haksız sebeplerle boşamayın Çünkü O herşeyi bilir"
249 Fakihler bu ayetin yorumu hakkında farklı görüşlere sahiptir Hanefî fakihlere göre, koca karısı üçüncü âdetinden temizlenene dek onunla tekrar birleşme hakkına sahiptir Bu aynı zamanda Hz Ebu Bekir, Hz Ömer, Hz Ali, İbn Abbas, Ebu Musa Eş'ari, İbn Mesud ve sahabeden diğerlerinin de (Allah hepsinden razı olsun) görüşüdür Şafiî ve Mâlîki fakihleri ise kocanın, karısının üçüncü âdet kanamasını görünceye dek tekrar birleşme hakkına sahip olduğu görüşündedirler Hz Aişe, İbn Ömer ve Zeyd bin Sabit'in (Allah hepsinden razı olsun) görüşü de budur Fakat kocanın bir veya iki kez boşadığı zaman tekrar birleşme hakkına sahip olduğu, üç kez boşadığında tekrar birleşme hakkını kaybettiği noktası iyice anlaşılmalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )

Eski 11-04-2012   #58
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )



229- Boşanma iki defadır (Sonra ise) Ya iyilikle tutmak ya da güzellikle bırakmadır(250) Onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi geri almanız sizin için helal olmaz251) Ancak ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutmayacaklarıdan korkmuş olmaları (durumu başka) Eğer ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamıyacaklarından korkarsanız, bu durumda (kadının) fidye vermesinde ikisi için de günah yoktur(252) İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin Kim Allah'ın sınırlarına tecavüz ederse, onlar zalimlerin ta kendileridir

AÇIKLAMA

250 Bu ayet İslâm'dan önce Arabistan'da yaygın olan çok ciddi ve kötü bir sosyal alışkanlığı düzeltmeyi amaçlar O zamanlarda bir koca istediği kadar ve istediği zaman boşama hakkına sahipti Ne zaman karısı ile ilişkisi kötüye gitse onu boşar ve işine gelirse tekrar onunla evlenirdi Buna bir sınırlama getirilmediği için, olay sık sık tekrarlanabilirdi Bu nedenle kadın, ne onunla tam bir karı-koca ilişkisi içinde olur, ne de başkası ile evlenebilecek özgürlüğe sahip olurdu Kur'an'ın bu ayeti, bu tür zulmü ortadan kaldırmaktadır Bütün evlilik yaşamı boyunca bir koca, karısını ancak iki kez boşama hakkına sahiptir Bundan sonra ne zaman onu üçüncü kez boşarsa, artık ondan tamamen ayrılmış olur
Fazla düşünmeden verilmiş kararları kontrol etmek ve her aşamada barışma kapısını açık bırakmak için Kur'an ve hadisler tarafından öğretilen doğru boşanma şekli şöyledir:
Boşanma kaçınılmaz hale geldiğinde koca, karısını ancak aybaşı halinde olmadığı zaman boşayabilir Aylık periyod sırasında boşamak doğru değildir Koca, karısının âdet kanamasının bitmesini bekler ve sonra dilerse boşadığını söyler Daha sonra bir ay daha bekler ve ikinci âdeti bittikten sonra eğer boşamaya hâlâ kararlı ise, yine boşadığını söyler Daha sonra üçüncü âdeti de bekler, üçüncü ve son kez, onu boşadığını söyler Bununla birlikte kocanın, birinci ve ikinci boşamalarda meseleyi tekrar gözden geçirmesi faydalıdır Çünkü bu durumda geri dönme, yani barışma imkânı vardır Fakat üçüncü kez boşadıktan sonra, koca geri dönme hakkını kaybeder ve bu çiftler bir daha evlenemezler
Üç boşamayı da bir kerede ve aynı mecliste yapan cahil kimseler ise bu kanuna karşı büyük bir günah işlemektedirler Hz Peygamber (sa) bu uygulamayı yasaklamıştır Hz Ömer (ra) de böyle yapan erkekleri kamçı ile cezalandırırdı Ancak bu şekildeki bir boşama, günah olmasına rağmen 4 mezhebe göre de geçerlidir
251 Koca, karısına mehir olarak verilen evlilik hediyelerini, elbise ve takıları geri isteme hakkına sahip değildir Birisine hediye olarak verilen bir şeyi geri istemek İslâm'ın ahlâk kurallarına tamamen aykırıdır Hz Peygamber (sa) bu ahlâkâ aykırı hareketi, kustuğunu yalamaya benzetmiştir Bilhassa bir koca için, daha önceden isteyerek karısına verdiği şeyleri boşandıktan sonra geri istemek, çok utanç verici bir durumdur İslâm, kocanın mehir olarak karısına bir şeyler vermesini mutlak olarak emretmektedir (Bakara: 241)
252 Eğer kadın belli bir fidye karşılığında kocasını boşanmaya razı ederse, buna İslâm fıkhında hulû denir Eğer karı ile koca aralarında belli şartlarla boşanma konusunda anlaşırlarsa da, aynı kanun uygulanır Fakat mesele mahkemeye götürülürse, mahkeme ilk önce kadının artık onunla yaşayamayacak denli kocasından nefret edip etmediğini araştırır Eğer mahkeme onların birlikte mutlu olamayacaklarına kanaat getirirse o zaman belirli bir fidye miktarı belirler Koca bunu kabul edip, karısını boşamak zorundadır Fakihler arasında genel olarak bu fidyenin, kocanın nikâh sırasında karısına verdiği mehri aşamayacağı görüşü yaygındır
Böyle bir durumda koca, boşanmadan sonra tekrar birleşme hakkına sahip olamaz; çünkü bu hak karısı tarafından (satın) alınmıştır Tabii ki iki taraf da isterse, tekrar evlenmeleri helâldir
Cumhur'a göre hulû durumunda kadının iddeti, boşanmadaki iddetin aynısıdır Fakat Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace ve diğer bazı kitaplarda Hz Peygamber'in (sa) böyle bir kadına sadece bir ay iddet belirlediğine dair hadisler vardır Hz Osman (ra) da bir keresinde bu hadise göre hüküm vermiştir (İbn Kesir, cilt I s 276)

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )

Eski 11-04-2012   #59
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )



230- Yine onu (kadını üçüncü defa) boşarsa, (kadın) onun dışında bir başka kocayla nikâhlanmadıkça ona helâl olmaz Eğer (bu koca da) onu boşarsa, onlar (ilk koca ile karısı) Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için de günah yotur(253) İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklar
231- Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamlamışlarsa, onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın Kim böyle yaparsa artık o, kendi nefsine zulmetmiş olur(254)
Allah'ın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Allah'ın size verdiği nimeti ve size öğüt olsun diye size indirdiği Kitab'ı ve hikmeti anın(255) Allah'tan da korkup-sakının ve bilin ki, Allah her şeyi bilendir
232- Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini de tamamlamışlarsa -birbirleriyle maruf (bilinen meşru biçimde) anlaştıkları takdirde- onlara, kendilerini kocalarına nikâhlamalarına engel çıkarmayın(256) İşte, içinizde Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere bununla (böyle) öğüt verilir Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir Allah, bilir de siz bilmezsiniz

AÇIKLAMA

253 Sahih hadisler, bir erkeğin, tekrar eski kocasına dönebilmek için ileride boşamak üzere, önceden anlaşarak bir kadını nikâhlamasını yasaklar Bu, helâl bir davranış değildir ve böyle bir nikâh nikâh değil zinadır Kadın böyle önceden ayarlanmış bir nikâh yapıp, sonradan boşanmakla önceki kocasına helâl olmaz Hz Ali, İbn Mes'ud, Ebu Hureyre ve Ukbe bin Amir (Allah hepsinden razı olsun) Hz Peygamber'in (sa) böyle yapanları lânetlediğine dair hadis rivayet etmişlerdir
254 Bir erkek için karısını boşadıktan sonra, iddet henüz bitmeden, onu incitmek ve üzmek için tekrar bir fırsat elde etmek üzere, onunla tekrar birleşmesi doğru değildir Bu nedenle Allah şöyle buyuruyor: Eğer koca gerçekten tekrar karısıyla birleşmek isterse ona iyi davranma niyetiyle onunla tekrar birleşmelidir Aksi takdirde en iyi şey onu güzellikle bırakmak olacaktır (Bkz an: 250)
255 Yani, "Allah'ın sizi büyük sorumluluk gerektiren bir konuma getirdiğini unutmayın O size Kitab'ı vermiş, hikmet'i öğretmiş ve sizi bütün ümmetlere önderler kılmıştır O sizi Vasat Ümmet ve hakkın şahitleri kılmıştır Bu nedenle safsata yaparak Allah'ın ayetleri ile oynamamanız, şer'î kuralları istismar etmemeniz ve tüm dünyaya doğru yolu göstermeniz beklenirken, evlerinizde zavallı ve adalet dışı bir hayat sürmeniz size yakışmaz"
256 Yani, "Eğer iddet süresinin bitiminden sonra her ikisi de tekrar evlenmek isterlerse, boşanan kadının akrabaları onu, kendisini iki kez boşayan eski kocasına dönmekten alıkoymamalıdırlar Aynı şekilde hiçbir erkek de, üçüncü kez boşadığı karısının iddeti dolduktan sonra başka biriyle evlenmesine engel olmamalıdır Kendisi boşadığı için, o kadının başkası ile evlenmesini engellemenin hiçbir anlamı yoktur"

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )

Eski 11-04-2012   #60
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefhimu'l Kuran Tefsiri - Bakara Suresi Tefsiri ( Mevdudi )



233- Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler(257) Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği bilinen (örf) e uygun olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir Kimseye güç yetireceğinin dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez Anne, çocuğu, çocuk kendisinin olan baba da, çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın; mirasçı üzerindeki (sorumluluk ve görev) de bunun gibidir(258) Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse, ikisi için de bir güçlük yoktur Ve eğer çocuklarınızı (bir süt anneye) emzirtmek isterseniz, örfe uygun vereceğinizi ödedikten sonra size bir sorumluluk yoktur Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah yapmakta olduklarınızı görendir
234- İçinizden ölenlerin (geride) bıraktığı eşler, kendi kendilerine dört ay on (gün) beklerler(259) Bu bekleme süresi dolduğundan, artık onların kendi haklarında maruf (meşru) bir şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur Allah, işlediklerinizden haberi olandır
235- (İddeti bekleyen) Kadınları nikâhlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur Gerçekte Allah, sizin onları (kalbinizden geçirip) anacağınızı bilmiştir Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikâh bağını bağlamaya kesin karar vermeyin Ve bilin ki, elbette Allah kalbinizden geçeni bilmektedir Artık ondan kaçının Ve bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak davranandır

AÇIKLAMA

257 Karı ile koca arasında hangi tür ayrılma (boşanma, hulû veya mahkemenin boşaması) olursa olsun, çocuk henüz emzikli ise bu kural geçerlidir
258 Eğer baba ölürse, anneye veya bebeği emziren süt anneye bakım parası verme sorumluluğu, aynen baba gibi sorumlu olan velinindir
259 Belirlenen iddet, kocaları ile cinsel ilişkide bulunmamış olan dullar için de geçerlidir Hamile dul ise bundan müstesnadır Onun iddeti (bekleme süresi) çocuğu doğuncaya kadardır
"Dört ay on gün beklerler" sözü ile bu süre içinde evlenmemeleri ve kendilerini süsleyip ortaya koymamaları gerektiği anlatılmak istenir İddet süresince kadınların takı takmamaları, renkli ve gösterişli elbiseler giymemeleri ve süslenip ortaya çıkmamaları gerektiği hakkında hadisler de vardır Fakat dul eşin bu iddeti, ölen kocasının evinde mi yoksa başka bir yerde mi geçireceği konusunda farklı görüşler vardır Hz Ömer, Hz Osman, Hz İbn Ömer, dört mezhebin imamları ve daha birçok fakih, iddetin ölen kocanın evinde geçirilmesi gerektiği görüşündedirler Hz Aişe, Hz İbn Abbas, Hz Ali ve birçok fakih de (Allah hepsinden razı olsun) iddeti istediği yerde doldurmakta serbest olduğu görüşündedirler

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.