Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
asrı, saadet

Cevap : Asr-ı Saadet

Eski 04-22-2009   #31
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Asr-ı Saadet




HENDEK SAVASI
Hz Peygamber (sas)'in müsriklerle yaptigi büyük ve en önemli savaslarindan birisi Uhud savasindan iki yil sonra, Hicret'in besinci yilinin sevval ayinda (23 subat 627) Medine'nin kuzeyinde cereyan etmistir
Kureys müsrikleri Uhud savasinda basarili olmuslardi ama müslümanlarin gücünü kiramamislardi Tam tersine müslümanlar Medine'deki birlik ve beraberliklerini saglamlastirmis, askeri bakimdan daha güçlü bir duruma gelmislerdi Medine'de sürekli problem çikaran Yahudi Benu Nadir kabilesi sürülmüs; doguda Zatu'r-Rika, kuzeyde Dumetü'l-Cendele yapilan seferler kesin zaferle sonuçlanmis, müslümanlarin gücü ve etkinligi gün geçtikçe daha da büyümüstü Bunun sonucu olarak Mekke müsriklerinin Misir, Suriye ve Irak yönündeki kervan yollari tamamen kapatilmisti
Müslümanlarin bölgeye hakim bir güç olmaya baslamasi Islâma katilanlarin sayisini hizla artirmis, geçen zaman, müslümanlarin sosyal hayatlarini düzenleme ve yerlestirme yolunda önemli adimlar atmasina firsat tanimisti Islâm'in bu gözle görülür güçlenisi karsisinda müslümanlarin baslica düsmanlarindan olan yahudiler, düsmanca faaliyetlerine hiz verdiler Özellikle Medine'den sürülen Benu Nadir kabilesi bütün çevrede Islâm aleyhinde sürekli propaganda yapiyor, Islâm'in güçlenmesini önlemek için müslümanlara kesin bir darbe vurmanin yollarini ariyordu Bu çalismalari sonuçsuz kalmamis, yahudiler aralarinda görüs birligi saglanarak Kureys ve diger müsrik kabilelerle birlesmenin yollari aranmaya baslamisti
Yahudilerden olusan bir heyet Mekke'ye gelerek kiskirtici çalismalardan sonra Kureys'e ortak düsmanlari olan müslümanlara birlikte saldirmayi Rasûl Aleyhisselâm'i ve Islâm'i ortadan kaldirmayi teklif ettiler Ticaret yollarinin kesilmesiyle ekonomik bir çikmaza düsen ve içlerinde hala Bedir'in acisini tasiyan müsrikler bu teklifi olumlu karsiladi (Taberî, Tarihu't-Taberi, Misir,1961, II, 564-5) Yahudi heyeti ve Kureys'ten seçilen elli adam Kâbe örtüsünün altina girip gögüslerini kâbe duvarina dayayarak tek baslarina kalincaya kadar müslümanlarla savasmaya yemin ettiler Artik tek düsünceleri vardi Bu savasi mutlaka basarmak ve Islam'i ebediyyen yok etmek (Ibnü'l-Hisâm, es-Siretü'n-Nebeviyye, Beyrut, 14I7/1987, II, 254, 255)
Yahudiler Kureys'le anlastiktan sonra Necid'e giderek Benu Süleym ve Gatafan kabilelerini de bu ittifaka dahil etmeye çalistilar Gatafan kabilesini Hayber'in bir yillik hurmasinin yarisi karsiliginda müslümanlara karsi savasmaya razi ettiler Arkasindan diger Arap kabilelerini dolasarak putperestligin Islam'dan üstün oldugunu, fakat müslümanlarla savasilmadigi takdirde putperestligin sonunun yaklastigi propagandasiyla savasa kiskirttilar Bu çalismalari sonunda Fezare, Süleym, Sa'd ve Esedogullari kabileleri de ittifaka dahil oldu (Taberî, age, II, 566)
Savas hazirliklarina baslayan Kureys, üçyüz at, bin besyüz devenin bulundugu dörtbin kisilik bir ordu donatti Buna Yahudi ve diger Arap kabilelerinin kuvvetleri de eklenince yaklasik onbin kisilik bir ordu meydana geldi Bu büyük ordu Islâm'a son ve öldürücü darbeyi vurmâk, Allah'in nurunu bogmak niyet ve umuduyla Medine'ye yöneldi Arap yarimadasi belki de o güne kadar böyle büyük bir orduya sahit olmamisti (Ibn Hisam, es-Siretit'n-Nebeviyye, Misir, 1375/1955, II, 214, 216, 22I):
Râsulullah (sas) müttefiklerin girisimini haber alir almaz derhal bir savas meclisi topladi Mecliste düsmana karsi ne gibi tedbirler alinmasi, nasil bir savas taktigi izlenmesi gerektigi konusunda istisare edildi Ashâbin çogunlugu Medine'yi içerden savunmanin uygun olacagi görüsünde idi Bu görüs benimsendikten sonra Selman-i Farisî hazretleri, "bizde bir sehir üstün kuwetlerle kusatildigi zâman daima çevresine bir hendek kazilir ve sehir bu sekilde savunulur" seklinde görüs bildirince Rasûl aleyhisselam bunu uygun görerek savunma planinin bu dogrultuda hazirlanmasini emretti Vakidî'nin Hendek Savasi sirasinda Rasûlullah'in Kureys lideri Ebû Süfyan'a yazdigim söyledigi bir mektuba göre ise, sehrin çevresine hendek kazilmasini dogrudan dogruya sani yüce Allah, Rasûlüne ilham etmistir Düsmanin gelecegi yöne kazilacak hendekle sehrin korumasi esas olmakla birlikte Selmân-i Farisî'nin teklifi içinde Medine'yi çevreleyen binalar arasina kapatmak da vardi, zaten sehrin diger tarafi dag ve hurmaliklarla çevrili idi (Ibn Hisam, age, II, 255)
Rasûlullah, vakit kaybetmeden, ileri gelen sahabîlerle birlikte kesfe çikarak hendek kazilmasi gereken yerleri tesbit etti Düsmanin saldirisina açik bulunan yerlerin tesbitinden sonra bütün müslümanlar toplanarak hendek kazma çalismalarina basladilar Medine'deki bütün araçlar toplandigi halde yine de birçok müslüman araçsiz kalmisti Bunun üzerine Rasûlullah, müslümanlarla anlasmali bulunan Benu Kurayza kabilesinden ödünç aletler aldirdi
Basta Rasûl aleyhisselam olmak üzere bütün müslümanlar canla basla çalisiyorlardi Mevsim kis oldugu için çalismak oldukça güç ve yorucuydu Buna ragmen müslümanlar büyük bir coskuyla çalisiyor, hep bir agizdan "bizler ömrümüz oldukça Muhammed'le birlikte savasa devam etmek üzere bey'ât etmisizdir" anlaminda misralar okuyorlardi Hendek kazarken Hz Peygamberin birçok mucizesinin geldigini yine Islâm tarihçileri nakletmektedirler (Ibn Hisam, a g e, II, 217, 219)
Rasûlullah da coskuyla çalisan arkadaslari ile birlikte toprak kaziyor, tasiyor, onlarla bir agizdan su anlamdaki beyitleri okuyordu: "Allah'in lütfu ve hidayeti olmasaydi biz ne hidayete erer, ne sadakalar verir, ne de ibadet ederdik Ya Rab! Bizi huzur ve sükuna erdir Düsmanla karsilasirsak bize sebat ve metanet ver Bize saldiranlar fitne çikararak fesat pesinde kosuyorlar Biz ise onlara karsi koyuyoruz" Münafiklar ise bu isi agirdan aliyor ve çesitli bahanelerle çalismamak istiyorlardi (Ibn Hisam age, II, 216; Taberî, age, II, 566, 567)
Bu sekilde iki hafta boyunca süren gayret sonunda Medine çevresinin gerekli yerleri hendeklerle kusatilmis, hendeklerden çikan topraklar iç tarafa yigilarak siperler olusturulmustu
Hendek kazma çalismalari biter bitmez Rasûl aleyhisselam savasabilecek durumdaki bütün müslümanlari topladi Müslüman mücahitlerin sayisi üçbindi ve otuz alti da at vardi Müslüman savasçilar gruplar halinde siperler gerisine yerlestirildi Bu sirada Ebû Süfyan komutasindaki ordu Medine'nin Batisindan, Necid kabileleri de Dogudan Medine önlerine geldiler
Kureys ordusu Medine'nin kuzeyinden dolasarak Uhud dagi civarina geldi Ortaligi bos görünce evvelce Uhud savasinda aldiklari mevkiye dogru yaklastilar Burada diger kuvvetlerle birleserek Uhud-Medine yolu üzerinde ilerlemeye basladilar Bir müddet sonra Rasûlullah'in hendekler gerisinde görülen çadirlari karsisina geldiler ve onun karsisinda yer aldilar (Taberî, age, II, 57I)
Müsrikler çevrede müslümanlari görmeyince hizla Medine üzerine atildilar Fakat müslümanlar tarafindan kazilan hendeklere gelir gelmez ne yapacaklarini sasirdilar O zamanlar böylesi istihkamlar insa etmek Araplar tarafindan bilinmiyordu Rasûlullah'in bu degisik savunma yöntemi müsrikleri hayret ve saskinlik içinde birakti Içerlerinde bazilari atlarini hendekler boyu sürerek bir geçit aradilar Fakat hendek gayet derin kazilmis oldugu için geçmeyi basaramadilar Bu arada hendek gerisinde siperlenen müslümanlar düsmani ok ve tas yagmuruna tuttular Düsman süvarileri de bu sekilde karsilik vermek zorunda kaldilar Müsrikler bir aya yakin bir süre hendek gerisinde kaldilar Iki taraf arasinda herhangi bir savas olmadi Bir kaçi mübareze ve karsilikli ok atmaktan baska ciddi bir hareket olmadi (Taberî, age, II, 572)
Müslümanlar arada sirada taarruz eden düsmani bu sekilde karsilayarak savunma süresini uzatiyorlardi Fakat bu sirada müslümanlarla anlasma içindeki Benu Kurayza kabilesinin anlasmayi bozarak geceleyin Medine üzerinde baskin yapmak için hazirlandiklari söylentisi yayildi Bu haber müttelik ordulara göre oldukça zayif olan müslümanlar arasinda büyük bir endiseye neden oldu Rasûl aleyhisselam durumun açikliga kavusturulmasi için Kurayza kabilesine birisini gönderdi Benu Kurayza kabilesinin reisi Kaab b Esed'in Benu Nâdir kabilesi reisi Nayy b Ahtab tarafindan kandirilmis oldugu ve Kurayzalilarin gerçekten anlasmayi bozmus olduklari anlasildi Kurayza kabilesi ile Evs kabilesi arasinda dostluk bulundugu için Evs'in lideri Sa'd b Muaz ve bazi Evs ileri gelenleri özel olarak Benu Kurayza kabilesine gönderildi ise de olumlu bir sonuç alinamadi
Kur'ân düsmanin gelisini ve durumun vehametini söyle dile getirir:
"Onlar size yukarinizdan ve asaginizdan gelmislerdi Gözler dönmüs, yürekler agizlara gelmisti Allah için çesitli tahminlerde bulunuyordunuz" (el-Ahzab, 33/1I) Rasûlullah zaman geçirmeden ortaya çikan yeni duruma uygun tertibati aldi Müslümanlara hitaben, "emin olunki bunun sonu hayirlidir Müslümanlarin yegane koruyucusu Allah'tir" buyurarak müslümanlara güven verdi Sehir içinde ve savunma hatti çerçevesinde güvenlik önlemleri bir kat daha artirildi Geceleri düsmanin ani bir baskin yapmasini önlemek amaciyla devriye kollari çikarilmaya baslandi
Gece basar basmaz bütün devriye görevlileri görev yerlerine dagiliyor, Rasûlullah ise savunma hattinin en zayif noktasinda bekliyordu Geceleri çok soguk oldugu için savasin zorluklari kendisini daha agir biçimde hissettiriyordu Bununla birlikte Müslümanlar inançla ve sabirla görevlerini yerine getiriyorlardi
Bu arada münafiklar da bos durmuyor bir takim tesvikler ve aldatici sözlerle imani zayif kimseleri kandirmaya çalisiyorlardi Nitekim Kur'ân bu duruma "Iki yüzlüler ve kalplerinde hastalik olanlar" Allah ve Rasûlü size sadece kuru vaadlerde bulundu" diyorlardi (el-Ahzab, 33/12) Ayetiyle isaret etmektedir
Kusatma onbes günden fazla sürdügü halde müsrikler hiçbir sonuç alma basarisini gösteremediler Muhasaranin devami sabahlara kadar siperlerde bekleyen müslümanlari oldukça kötü etkiliyordu Sehrin disariyla bütün baglarinin kestirilmis olmasi yiyecek sikintisinin baslanmasina neden oldu Münafiklar bundan da güç alarak yersiz konusmalarini çogalttilar Eskiden beri meydan savaslarina alismis olan müslümanlar düsman karsisindâ hiçbir sey yapmadan beklemekten sikilmaya baslamislardi Mevsimin siddeti bu durumu daha da etkiliyordu Özellikle geceleri çikan sogukta devriye görevini yapanlar fazlasiyla muzdarip olmaya basladilar Hatta hayvanlarina yedirecek birsey bulamaz hale geldiler Müslümanlarin direnci yavas yavas kirilmaya yüz tutmustu Kur'ânin deyimiyle "Iste orada mü'minler denenmis ve çok siddetli sarsintiya ugramislardi" (el-Ahzab, 33/11)
Durumun vehameti karsisinda Hz Peygamber, Müsriklerin birligini bozabilmek için bir ara Gatafanlilarin reisleri Uyeyne b Hisn b Huzeyfe ve el-Haris b Avf b Ebi harise el-Murriye haber göndererek dönüp gitmeleri karsiliginda Medine hurmalarinin üçte birini onlara vermek üzere anlasmak istediyse de (hatta anlasma metni bile hazirlanirken) Sa'd b Mu'az ve Sa'd b Ubâde ile istisaresi sonucu bu fikirden vazgeçti (Ibn Hisam, age, II, 223; Taberî, age, II, 572-3)
Diger yandan düsman ordusu baskisini giderek arttiriyordu Degisik yönlerden pespese saldirilarda bulunuluyor, hendegi asamayarak çaresiz geri dönüyordu Muhasaranin olaganüstü siddet kazandigi bir sirada müsrikler ne pahasina olursa olsun hendegi asmaya karar verdiler Savasçiliktaki büyük ustaligi ve Kahramanligiyla söhret kazanmis olan Amr b Abdived ile Ikrime b Ebû Cehl, Nevfel b Abdullah, Dirar b Hattab, Hübeyre b Ebî Vehb hendegi geçmek üzere ileriye gönderildi Ebû Süfyan ve Halid b Velid de onun arkasindan genel bir saldiri için kuvvetlerini ileriye dogru hareket ettirdiler Amr ve yanindakiler binbir güçlükle de olsa hendegi asmayi basardilar
Amr b Abdived atini ileriye sürerek müslümanlari kendisiyle savasacak bir savasçi taleb etti Amr birçok savaslarda bulunmus, yigitlik ve gözüpekligi sayesinde birçok birlikleri dagitmis gayet usta bir silahsor, çevik bir süvari oldugundan, onunla dövüsmeye kimse cesaret edemezdi Nitekim müslümanlardan da kimse onun istegine cevap veremedi
Bu durumu gören Hz Ali, Amr'a karsi çikmak için izin istedi Fakat Rasûlullah izin vermedi Amr tekrar ileriye atilarak müslümanlara hitaben; "Içinizden kahramanlik meydanina çikacak kimse yok mu? Hani ölenlerinizin gidecegini söylediginiz Cennet?" diye bagirdi Müslümanlardan yine ses çikmayinca Hz Ali ikinci defa izin istedi Rasulullah kendi zirhini çikarip Ali'ye giydirdi, beline zülfikâr'i takti ve ellerini açarak "Ya Rabb amcam Übeyd Bedirde; Hamza Uhudda sehid oldular bu Ali ise kardesimdir ve amcamin ogludur Onu koru, beni kimsesiz birakma Sen Varislerin en hayirlisisin" diye dua ederek ugurladi
Amr'in karsisina çikan Hz Ali kendisini tanitti Amr, Ali'nin gençligini ve babasiyla olan dostlugunu ileri sürerek onunla savasmak istemedi Hz Ali ise kendisiyle savasmayi ve onu öldürmeyi arzuladigini bildirdi Kendisinin savasa çikanlarin üç tekliflerinden birini kabul ettigini duydugunu; eger öyleyse, üç teklifi oldugunu söyledi Ya müslüman olmasini, ya savasi birakip gitmesini, yada kendisiyle dövüsmesini teklif etti Ilk ikisini reddeden Amr dövüsmeyi seçti
Ilk saldiri Amr'dan geldi Vurdugu kiliç darbesi Ali'nin kalkanini parçalayarak basindan yaralanmasina neden oldu Sira kendisine geldiginde Ali indirdigi darbe ile Amr'i cansiz yere yuvarladi Müslümanlar sevinçle tekbir getirirken müsrikler büyük bir hayal kirikligina ugradilar
Hz Ali Amr'in isini bitirince Dirar ile Hübeyre Ali'nin üzerine yürüdüler Dirar Hz Ali'nin yüzüne bakar bakmaz dönüp kaçmaya basladi Sonradan Dirar, "ölüm melegi surete bürünmüs bana görünmüstü," diyecektir, bu kaçis hakkinda Çarpismaya yeltenen Hübeyre de Ali'nin bir kiliç vurusu ile zirhi delinince kurtulusu kaçmakta buldu, (Ibn Hisam, age, II 224-225)
Hz Ömer, kaçan kardesi Dirar'in pesinden, Zübeyr b Avvam da Hübeyr'in arkasindan kostular Bu sirada Nevfel b Abdullah hendege düsmüs, yaralanmisti Müslümanlar onu tasa tuttular Fakat Ali onlari durdurdu, hendege inerek boynu kirilmis Nevfel'in kafasini uçurdu
Bu kötü sonuç karsisinda Ebû Süfyan çaresiz ordugahina döndü
Ertesi günü Benu Kurayza Kabilesi de düsman ordusuna katildi Müttefikler böylece kuvvet kazaninca bir kat daha cesaretlenerek saldirilarini siklastirmaya, tazyiklerini arttirmaya basladilar Ok ve tas muharebeleri aksama kadar sürüp gitti Karanlik basinca müsrikler ordugahlarina çekildiler Genel bir saldiri düsüncesi müslümanlar arasindaki endiseyi bir kat daha artirdi
Bu arada savasin yönünü degistirecek önemli bir olay oldu Düsman saflarinda iken müslüman olan Nuaym b Mes'ud es-Sakafî gizlice Rasulullah'in ordusuna katildi Durumun kötülügünü gören Nuaym, müttefiklerle Benu Kurayza Kabilesinin arasini bozmak için iyi bir vesile oldu Hz Peygamber ona Benu Kurayza ile müsriklerin arasini açmasi için talimat verdi Islâma girdigi bilinmedigi için rahatça Benu Kurayza lideri Kaab b Esed'in yanina gitti Kaab'in yaninda daha baska Yahudi liderleri de bulunuyordu Onlara yahudilere bir iyilik etmek istegimi söyleyerek Kureys ve Gatafan kabilelerinin artik savastan usandigindan söz etti "hatta daha fazla zahmet çekecek olurlarsa sizi birakip gidecekler O zaman siz Islâm ordusuna karsi koyamazsiniz Bu tehlikeyi önlemek için Kureys ve Gatafan kabileleri ileri gelenlerinden birkaç kisiyi rehin alin" dedi Yahudiler bu haberden son derece memnun oldu
Nuaym, oradan Ebû Sufyan'in ordugahina geldi Ona Kurayzalilarin anlasmayi bozduklarindan dolayi pismanlik duyduklarini ve anlasmayi gizlice yenilediklerini, hatta suçlarini affettirmek için Kureys ve Gatafan liderlerinden birkaç kisiyi rehin alarak müslümanlara teslim etmeyi düsündüklerini söyledi Bu haber Ebû Süfyan'i vesveseye düsürdü Derhal kurayza liderine Ikrime b Ebî Cehl ve Benî Gatafanli bir grupla haber göndererek muhasaranin çok uzadigini, askerin açliktan sikayet ettigini bu nedenle ertesi günü genel bir saldiri ile bu duruma bir son verilmesi gerektigi arzusunda oldugunu söyledi Buna karsilik Kurayzalilar, Kureys ve Gatafan ileri gelenlerinden birkaç kisi rehin verilmedikçe kendilerine güvenemeyeceklerini bildirdiler Kureys ve Gatafan liderleri bu haberi isitince Nuaym'in sözüne hak vererek rehin vermekten imtina ettiler Kurayza kabîlesi ise onlarin tavrinin Nuaym'i dogruladigini görünce müttefiklerden ayrilarak onlari kendi baslarina biraktilar, (Ibn Hisam, age II 23I) (Taberî, age II 578-9)
Kusatma yine sürüyordu, ama eski siddetini kaybetmisti Rasûlullah (sas) bu günlerde, bugün Ahzab Mescidinin bulundugu yerde ayakta durup ellerini yukariya kaldirarak müsrik kabileleri aleyhinde üçgün boyunca dua ettiler Üçüncü gün ögle ile ikindi namazi arasinda duasinin kabul edildigi kendisine vahyedildi Ashab bunu Rasûlullah'in yüzünde dalgalanan sevinçten anladi Cebrail (as) "sevininiz, Allah onlara bir rüzgar saldi"diyerek Allah'in müsrikleri kasirga ile perisan edecegini haber vermisti Allah Rasûlü hemen iki dizi üzerine çöküp ellerini kaldirdi gözlerini yere indirdi ve "bana ve ashabima acidigin için sana sükranlarimi sunarim Allah'im" dedi Sonrada haberi ashâbina o müjdeledi
Beklenen rüzgar birkaç gün sonra geldi Bu soguk, dondurucu bir rüzgardi Tozlari, topraklari müsriklerin gözlerini dolduruyordu Rüzgar, onlari kendi baslarinin derdine düsürmüs, çekilmek, zorunda birakmistir Çadirlarin bezlerini, derilerini yirtiyor, direklerini söküyor, sergileri kumlara gömüyor, yakilan atesleri, asiklari söndürüyor, develeri, atlari birbirine karistiriyor, hiç kimse kimsenin yanina gidemiyor Müsrikler ordugahlarindan devamli tekbir sesleri, silah sakirtilari duyuyorlardi Kalplerine büyük bir korku düsmüs, amansiz bir panige kapilmislardi Kur'an sonradan bu olayi mü'minlere söyle hatirlatmaktadir: "Ey mü'minler Allah'in size olan nimetini anin Hani üzerinize ordular gelmisti Biz de onlarin üzerine rüzgar ve görmediginiz ordular göndermistik Allah yaptiklarinizi görüyordu "(ef-Ahzâb 33/9)" "Allah kâfirleri öfkeleri ile geri çevirdi Hiçbirsey elde edemediler Savasta iman edenlere Allah'in yardimi kâfi geldi Allah güçlüdür, herseye galiptir" (el-Ahzâb; 33/25)
Gece boyunca devam eden firtina, sabahleyin biraz sükûnet buldu Allah Rasûlü, Huzeyfe b Yeman'i düsman ordusu hakkinda bilgi almasi için gönderdi Huzeyfe, düsman ordusunun perisan halini görerek geri döndü Hz Peygamber bundan son derece memnun oldu ve sonucu beklemeye basladi (Ibn Hisâm, age II 231-2)
Ebû Süfyan ansizin ugradigi bu büyük felâket üzerine Kurayza kabilesinin ordudan ayrildigi ve orduda ihtalâf çiktigi bahanesiyle kusatmayi sona erdirerek geri çekilme emrini verdi Amr Ibnû'l-âs ile Halid b Velid ikiyüz süvari ile müsriklerin geri çekilisini denetlediler Müsrikler basansizliklarindan dogan umutsuzluk ve sikinti içerisinde hizla ricat etmeye basladilar
Kureys ordusu Mekkeye, Gatafan kabileleri Necid'e dogru yol alirken müslümanlar savunma hattindan çikarak düsman ordugahina vardilar Düsmanin telas ve heyacan içinde geri çekilirken birakmis olduklari erzak ve zahirelere ve Ebû Sufyan'in yahudi reislerinden Hayg'a gönderdigi yirmi deveye el koydular Develer kurban edildi, hurma dolu sepetler bosaltildi ve müslümanlara dagitildi Bu ganimet vasitasiyla muhasaranin ortaya çikardigi kitlik ortadan kalkmisti Rasûlullah (sas) müslümanlara hitab ederek, "Ey Islâm mücahidleri! Emin olunuz ki bu muzafferiyet sizin için ölümsüz bir basaiidir Bundan böyle Kureys kabilesi size degil, siz Kureys'e taarruz edeceksiniz" buyurdu Rasûlullah'da bu sözleriyle müsriklerin bütün gücünün tükendigini, artik müslümanlarin zafer yollarinin açildigini da müjdelemis oluyordu
O gün ögleye dogru Hz Peygamber, aldigi ilâhi bir emir geregi müslümanlara derhal bir ilan yaptirarak bu savasta müsriklerle bir olup, kendilerini arkadan vuran Benu Kurayzaya karsi savasmak üzere su emri verdi: "Kim dinler ve itaat ediyorsa, ikindi namazini Benû Kurayza önlerinden baska yerde kilmasin" Bu emri alan müslümanlar derhal hareket ederek bu yahudi belasini da ortadan kaldirdilar, (bk Benû Kurayza Savasi) (Ibn Hisam, age II 233-34)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Asr-ı Saadet

Eski 04-22-2009   #32
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Asr-ı Saadet




KURAYZAOGULLARI VE ONLARLA SAVAS
Kurayzaogullari Medine'de yasamis bir Yahudi kabilesidir
Resûlullah (sas) Medine'ye hicret ettigi zaman Yahudiler, küçük nüfus topluluklari halinde Suriye'den güneyde Yemen ve Umman bölgelerine kadar yerlesik halde yasiyorlardi Fakat onlarin en kuvvetli olduklari yer Hayber bölgesiydi Ayni insan kitlesi Medine (Yesrib)'de de mevcuttu Ancak anlasildigina göre bunlar, daha ziyade bir göz yumma ve müsamaha sayesinde buralarda barinmaktaydilar Zira Hz Peygamber'in Medine'de yürürlüge koydugu anayasada, insan unsurunu tayin ve tesbit eden maddeler, Yahudileri, meydana gelen konfederasyonun müstakil ve otonom kabile topluluklari degil, Evs veya Hazrec gibi çesitli Arap kabilelerine mensup, onlarin himayesine siginmis insan topluluklari olarak tavsif edip göstermektedir (M Hamidullah, Rasûlüllah Muhammed, Terc Salih Tug, Istanbul 1973 s174; Salih Tug, Islâm Ülkelerinde Anayasa Hareketleri, Istanbul 1969, s31-40 vd)
Bunlar üç ana kümeden ibarettiler: Kaynukalilar, Nadîrliler ve Kurayzalilar Fakat bunlarin arasinda kan davalari bulundugundan, ayrica kendi dost ve müttefikleri arasinda da bölünmüslerdi Bunlardan Kaynukaogullari Hazrec'in müttefiki, Nadîrogullari ile Kurayzaogullari ise Evs'in müttefiki idiler (Ibn Hisam, es-Siretü'n-Nebeviyye, Nesr Mes-Sekâ, Iel-Ebyârî, Aes-Sibli, Misir 1375/ 1955, l, 540)
Evslilerle Hazrecliler arasinda savas oldugu zaman, Kaynukaogullari, Hazrecle; Nadîrogullari ve Kurayzaogullari, Evsle beraber çikar ve her grup, kardeslerine karsi, kendi müttefiklerine yardim ederler ve karsilikli olarak birbirlerinin kanlarini dökerlerdi Halbuki Tevrat ellerindeydi ve içinde (gerek lehlerinde gerekse aleyhlerinde) ne yazili oldugunu biliyorlardi Evs ve Hazrec ise müsriktiler; putlara tapiyorlar, ne Cennet ne Cehennem, ne ölümden sonra dirilme, ne kiyamet, ne kitab, ne helal ne de haram taniyorlardi (Ibn Hisam, age, II, 540)
Savas sona erince, biribirlerinden aldiklari esirleri, gûya Tevrat'a uyarak fidye karsiliginda serbest birakiyorlardi Kaynukalilar; Evslilerin elinde olan esirlerini, fidye vererek serbest biraktirdiklari gibi, Nadîrogullari ve Kurayzaogullari da, Hazreclilerin elinde bulunan esirlerini fidye ödeyerek biraktirirlardi Müsriklere yardim etmek için döktükleri kanlara ve aralarinda öldürülenlere karsilik kisas uygulamazlardi Cenab-i Allah, bu tutumlarindan dolayi onlari söyle azarlamaktadir:
"Bir zaman sonra siz, o kimseler oldunuz ki, artik birbirinizi öldürmeye aranizdan bir zümreyi yurtlarindan çikarmaya, kötülük ve düsmanlikta onlara karsi birlesmeye basladiniz Eger onlar size esir olarak getirilirlerse onlar (fidye karsiliginda) esirlikten çikarmak size haram kilinmisken, esir mübadelesi yapiyordunuz" (el-Bakara, 2/85)
Hz Peygamber Medine'ye geldigi zaman, müslümanlarla müslüman olmayanlar arasinda genel bir antlasma ve mukavele yapmisti Bu mukavele hükümleri arasinda; Yahudilerin de Mü'minlerle bir topluluk teskil ettikleri kabul olunmakta, Hz Peygamber (sas)'in izni olmadikça kendilerinin herhangi bir askerî harekâtta bulunamayacaklari, ne Kureyslileri ne de onlara yardim edenleri hiçbir sekilde korumayacaklari, Medine'ye bir saldiri oldugunda elbirligiyle müdafaada bulunacaklari hükmü yer almakta, bu sirada Medine'de yasayan Kurayzaogullari da ayni hükme dahil edilmekteydi
Nadîrogullari ile Kurayzaogullari, ayni müsrik kabîlenin müttefikleri olduklari halde, Nadîrogullari Yahudileri kendilerini, soydaslari Kurayzadan üstün tutarlardi Bir Kurayzali, Nadîrden birini öldürecek olsa tam diyet ödemeye mecbur tutuldugu halde; bir Nadûli Kurayzadan birini öldürdügünde yarim diyet öderdi Böyle bir dönemde Nadîrogullarindan biri bir Kurayzaliyi öldürmüs her iki taraf Peygamberimize müracaat ederek aralarinda hüküm vermesini istemislerdi Asagidaki âyet bunun iizerine nâzil olmustur:
"Eger sana gelirlerse ister aralarinda hükmet, istersen onlardan yüz çevir (kendi hallerine birak) Onlardan yüz çevirirsen sana bir zarar veremezler Sayet aralarinda hükmedersen adaletle hükmet" (el-Mâide, 5/42)
Bunun üzerine Rasûlüllah (sas), her iki cemaati esit muameleye tabi tutmak suretiyle aradaki imtiyazi kaldirmis, Kurayzalilari, Nadîrlilerin seviyesine yükseltmistir (Ibn Hisam, age, II, 566)
Ne var ki, Kurayzaogullari nankörlük ederek, Rasûlüllah ile olan muahadeyi bozan ve O'na karsi savasa kalkisan Nadîrlilere katildilar Peygamberimiz, Nadîrogullari Yahudilerini muhasara ederek yurtlarindan sürüp çikardigi halde Kurayzaogullari Yahudilerini affetti Yeni bir muahede ile onlari yerlerinde birakti (Buhârî, Megâzî, 14; Müslim, Cihad ve Siyer, 2I)
Buna ragmen Kurayzaogullari Yahudileri sinsi düsmanliklarini sürdürmüsler; Hendek kusatmasi sirasinda Nadîrogullarina ait casuslar, onlari müsriklerle isbirligi yapmaya tahrik ve tesvik etmis, onlar da bu propagandaya kapilarak sehrin savunma planlarini bosa çikaracak sekilde içerden harekete geçmislerdi Fakat Cenab-i Allah, kâfirlerin tuzagini bosa çikarmis, Müslümanlari bunlarin serrinden korumustu (el-Vakidî, el-Megâzî, Kahire 1367/1948, s29I)
Islâm düsmanlari, Hendek muhasarasini kaldirip gidince Resûlullah (sas), evine gelerek silahlarini çikarip yerine koymus ve yikanmisti Bu arada Cibrîl (as) Peygamber (sas)'e geldi ve:
"Sen silahini çikarmissin! Vallahi biz melekler henüz silahlarimizi çikarmadik Haydi onlara dogru yola çik ! " dedi Peygamber: "Nereye?" diye sorunca; Cibrîl, Kurayzaogullari yurdunu isaret ederek: "Iste suraya" dedi Bunun üzerine Peygamber (sas), Kurayzaogullarina dogru hareket etti (Buhâri, Megâzî, 32)
Enes Ibn Malik der ki; "Resûlullah (sas) Kurayzaogullarina sefer ettiginde, Cibril'in melek alayinin Ganmaogullari sokagindan geçtikleri sirada yükselen tozunu bugün bile hâla görür gibiyim" (Buhârî, Megazî, 32; Ibn Sa'd, Tabakât, II, 76)
Hz Peygamber (sas), ordusuyla Kurayzaogullari yurduna varip onlari kusatma altina aldi Kusatma yirmi bes gece sürdü Kurayzaogullari muhasaranin gittikçe uzamasindan ve siddetlenmesinden dolayi büyük bir sikintiya düstüler; teslim olmaktan baska çare kalmadigini anladilar Resûlullah (sas)'e, kendileri hakkinda hüküm vermek ve onun verecegi hükme göre teslim olmak üzere bir hakem tayinini istediler Peygamber de; "Ashabimdan istediginiz kimseyi hakem seciniz" dedi Bunun üzerine Sa'd Ibn Muaz'i hakem seçtiler (Ibn Hisam, age, III, 239; Buhârî, Cihad, 32; Taberî, Tarih, Nsr Muhammed Ebu'l-Fadi Ibrahim, Beyrut II, 592)
Resûlullah (sas), bunlar hakkinda hüküm vermesini Sa'd Ibn Muâz'a havale etti Sa'd da:
"Ben onlar hakkinda söyle hüküm veriyorum: Bunlarin savasanlari öldürülsün, kadinlari ve çocuklari esir edilsin, mallari da taksim olunsun" dedi (Buhârî, Cihâd, 32; Taberî, age, II, 592)
Hz Peygamber (sas), onlari Medine'de bir evde hapsettikten sonra, hendekler kazdirmis ve eli silah tutan erkeklerin boynunu vurdurmus, kadinlarini, çocuklarini ve mallarini da müslümanlar arasinda taksim etmistir (Ibn Hisam, age, III, 240, 244)
Cenab-i Allah, bu hususu Kur'ân-i Mubîninde söyle dile getirir:
"Allah, Kitap ehlinden kâfirleri destekleyenleri kalelerinden indirmis, kalblerine korku salmisti; onlarin kimini öldürüyor kimini de esîr ediyordunuz" (el-Ahzâb, 33/26)
"Yerlerini, yurtlarini, mallarini ve henüz ayaginizi dahi basmadiginiz yerleri Allah size miras olarak verdi Allah her seye kâdirdir" (el-Ahzâb, 33/27; Ayrica Ibn Hisam; age, III, 250; M Hamdi Yazir, Hak Dini Kur'ân Dili, VI, 3886)
Kaynak: Islam tarihi

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Asr-ı Saadet

Eski 04-22-2009   #33
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Asr-ı Saadet




HUDEYBIYE BARISI
Hz Peygamber ve ashabinin Kabe'yi ziyaret maksadiyla Mekke'ye gitmek istemeleri ve bunun müsrikler tarafinda engellenmesi üzerine çikan olaylardan sonra müslümanlarla müsrikler arasinda yapilan anlasma Allah Rasûlü'nün hicretinin üzerinden mücadeleler ve savaslarla dolu alti yil geçmisti Hem muhacirler, hem de Ensar, Kâbe'yi ziyaret özlemiyle yanip tutusuyorlardi
Allah'in elçisi, bu yilin Zilkade ayinin basinda bütün ashabin özlemlerine beklentilerine cevap anlami tasiyan bir rüya gördü Rüyasinda ashabi ile birlikte güvenlik içinde Kâbe'yi ziyaret ediyordu Rasûlullah'in ashaba anlattigi rüya, hizla bir mustu gibi yayildi Medine'ye
Hz Peygamber bu genel cosku üzerine, Kâbe'yi ziyaret etmek isteyenlerin hazirlanmasini emretti Hattâ Islam'i kabul etmeyen kabileleri bile kendileriyle birlikte hac yapmaya çagirdi
Hazirliklarin tamamlanmasindan sonra, Zilkade'nin ilk Pazartesi günü (13 Mart 628) bin dörtyüz kisi ile birlikte Mekke'ye dogru hareket etti Niyetinin baris oldugunu göstermek için yanlarina yolcu kilici denilen kiliçtan baska savas silahi almamislardi Zül-Huleyfe mevkiine geldiklerinde ihrama girdiler ve Umre için niyet ettiler Yanlarinda Mekke'de kurban edilmek üzere sabin alman yetmis deve bulunuyordu ve bunlar kurbanlik oldugu belli olacak biçimde nisanlanmisti
Mekkeli müsrikler Hz Muhammed'in hareketini ögrenince toplanarak ne pahasina olursa olsun, Rasûlullah'in Mekke'ye girmesine izin vermemeyi kararlastirdilar Rasûlullah'in Mekke'ye daha fazla yaklasmasina engel olmak üzere de Halid bin Velid komutasinda ikiyüz atlidan olusan bir birlik gönderdiler
Bu arada Hz Peygamber Hudeybiye mevkiine gelmisti Devesi burada kendiliginden çöktü ve bütün çabalara ragmen kaldirilamadi Bunun üzerine çesitli fikirler ileri sürenlere karsilik Allah Rasûlü,"Filin Mekke'ye girmesine engel olan kuvvet bu deveyi de çökertti" diyerek herkesin inmesini emretti
Peygamber Efendimiz, Mekke müsriklerinin durumu anlama ve umreyi gerçeklestirebilme konusunu görüsmek için Hz Osman (ra)'i Mekke'ye gönderdi Hz Osman (ra) kiminle görüstü ise, umre yapmanin mümkün olmadigini anladi Zira müsrikler, müslümanlarin Mekke'ye girisini kendileri için büyük bir zillet sayiyorlar ve bütün Arap dünyasinin gözünden düsecekleri seklinde yorumluyorlardi Bundan dolayi umre hiç mümkün gözükmüyordu
Bu arada Hz Osman (ra)'nin tutuklandigi ve öldürüldügü haberi yayildi Bu haber üzerine peygamber Efendimiz, bütün mü'minlerden "ölüm" üzere bey'at aldi Ashab-i Kirâm'in ölüm için yarisircasina bey'at etmelerini müsriklerin casuslari da görüyorlardi Bu durumu süratli bir sekilde Mekke'ye bildirdiler
Sahabenin bey'atini bildiren âyet-i kerime'de söyle buyurulur: "Sana bey'at edenler gerçekte Allah'a bey'at etmektedirler Allah'in eli onlarin ellerin üzerindedir Kim ahdini bozarsa, kendi aleyhine bozmus olur ve kim Allah'a verdigi sözü tutarsa Allah ona büyük bir mükafat verecektir" (el-Feth, 48/1I) ve "Allah su mü'minlerden razi olmustur ki, onlar agacin altinda sana bey'at ediyorlardi Allah onlarin gönüllerindekini bildigi için onlarin üzerine huzur ve güven indirdi ve onlara yakin bir fetih verdi Yine onlara alacaklari birçok ganimetler bahseyledi Allah üstündür, hikmet sahibidir" (el-Fetih, 48/18-19) âyetleri bu olayi anlatmakta ve Cenab-i Hakk'in biat edenlerden razi oldugunu bildirmektedir Bu âyetlerden dolayi, bu beyata, razilik biati anlaminda "Biatü'r-Ridvân" ve Hz Peygamberin altinda oturdugu agaca da razilik agaci anlaminda "Seceretü'r-Ridvân" adi verilmistir Kisa bir aradan sonra Hz Osman (ra)'la ilgili ölüm haberinin asilsiz oldugu anlasilmistir
Bu arada karsilikli elçiler gidip geliyor, bir uzlasma yolu araniyordu Müsrikler müslümanlarin Mekke'ye girmelerine izin vermeyeceklerini açikça söylüyorlardi Hz Peygamber ise "Biz buraya kesinlikle savasmak için gelmedik Amacimiz Kâbe'yi ziyarettir, Umre yapmaktir Kureysliler eski savaslarda zayif düsmüslerdir Dilerlerse onlarla bir anlasma, bir sure için baris anlasmasi yapmak isterim Kabul ederlerse ne âlâ, aksi takdirde Allah'a yemin ederim ki, ölünceye kadar onlarla savasirim" diyerek baris öneriyordu
Allah Rasûlü'nün kararliligi yüzünden müsrikler savasi göze alamadilar Amr oglu Süheyl'i kendileri adina bir anlasma yapmak üzere gönderdiler
Rasûlullah ile Süheyl uzun görüsmelerden sonra anlasma sartlarini tesbit ettiler Buna göre;
1-Müslümanlarla müsrikler on yil süreyle savasmayacaklar, birbirlerine saldirmayacaklardi
2- Müslümanlar bu yil Kabe'yi ziyaretten vazgeçerek geri dönecekler, ancak gelecek yil umre yapacaklar, müsriklerin bosaltacagi Mekke'de üç gün kalacaklar ve yanlarinda yolcu kiliçlarindan baska silah tasimayacaklardi
3- Mekke'den birisi müslüman olarak Medine'ye sigindigi zaman iade edilecek; fakat Medine'den Mekke'ye siginanlar iade edilmeyecekti
4- Arap kabileleri istedikleri tarafla anlasma yapmakta serbest olacaklardi
Hudeybiye andlasmasinin bütün sartlari görünüste müslümanlarin aleyhine idi Bu nedenle müslümanlar büyük bir hayal kirikligina ugradilar Bu andlasmayi bir asagilanma, bir küçük düsürülme olarak kabul ettiler "Sen Allah'in Rasûlü degil misin? Davamiz hak dava degil mi? Bu zilleti neden kabul ediyoruz?" diyen Hz Ömer'in sözleri, müslümanlarin genel üzüntülerinden dogan tepkinin dile getirilisinden baska bir sey degildi Fakat süphesiz Allah ve Rasulü neyin hayirli, neyin ser, neyin izzet, neyin zillet oldugunu daha iyi bilirdi
Allah Rasûlünün kurbanlarini kesip baslarini tiras etmeleri istegi yankisiz kaldi Büyük bir üzüntü ile çadirina girdi Sonra mü'minlerin annesi Ümmü Seleme hazretlerinin tavsiyesi üzerine kendi kurbanini kesti ve tiras oldu Bunun üzerine bütün müslümanlar yarisircasina kurbanlarini kesip tiras oldular
Hudeybiye'de ondokuz gün kalindiktan sonra Medine'ye dogru yola çikildi Yolda, "Biz sana apaçik bir fetih verdik Bununla Allah senin geçmis ve gelecek günahlarini bagislayacak ve sana olan nimetini tamamlayacak ve seni dogru bir yola iletecek Allah sana sanli bir zafer verecek" (el-Fetih, 48/1,2) âyetleriyle baslayan Fetih Sûresi nazil oldu
Sani yüce Allah, Hudeybiye barisini bir "Feth-i Mübin" (apaçik bir fetih) olarak niteliyordu Gerçekten de bunun böyle oldugu çok geçmeden herkes tarafindan anlasildi Hudeybiye'yi Hayber gibi, Mekke'nin fethi gibi zaferler izledi
Hudeybiye andlasmasinin en önemli yanlarindan veya sonuçlarindan birisi hiç kuskusuz siyasî yönüdür Daha önce Mekkeli müsrikler, Medine Islam toplumunun varligina bile tahammül edemezlerdi Hatta müslümanlari kökten yok etmek amaciyla Bedir, Uhud ve Hendek savaslarinda oldugu gibi birçok girisimde bulunmuslardi Iste bu andlasma ile ilk kez müsrikler Medine Islam toplumunu resmen taninmis oluyorlardi Bu durum Islam'in kabileler arasindan büyük bir önem kazanmasina neden oldu
Andlasmadan önce müslümanlarla müsrikler arasinda hemen hiç bir iliski yoktu Hudeybiye'den sonra ise iki taraf arasindaki ticari ve ailevi iliskiler canlandi Hz Peygamber istedigi yerde Islam'i rahatça teblig etme imkanina kavustu Bu nedenle hem Mekke'de, hem de çevre kabileler arasinda Islam'i kabul edenler hizla artti Öyle ki, Hudeybiye ile Mekke'nin fethi arasinda geçen iki yil içinde müslüman olanlarin sayisi, Hudeybiye'den önceki ondokuz yil boyunca müslüman olanlarin iki katina ulasmisti
Andlasma maddelerinden müslümanlari en çok üzenlerden birisi, Mekke'den kaçan müslümanlarin iade edilmesi hakkindaki madde idi Daha andlasma imzalanir imzalanmaz zincirlerini sürükleyerek gelen Ebu Cendel'in, "Müslüman oldugum için bu kadar zulümlere iskencelere ugramistim Beni tekrar ayni iskencelere atmak mi istiyorsunuz? Beni yine müsriklere mi teslim edeceksiniz?" çigliklarina ragmen antlasma geregince Kureys adina andlasmayi yapan müsrik Amr oglu Süheyl'e teslim edilmesi, müslümanlari gözyaslari içinde birakmisti
Süheyl b Amr, oglu Ebû Cendel'i çeke çeke Kureyslilerin yanina götürdü Müslümanlar, onun feryadina dayanamayarak aglamaya basladilar (Vâkidî, Megâzi, ll, 6I8'den naklen Asim Köksal, Islâm Tarihi, Vl, 2I4) Hz Muhammed (sas), Ebû Cendel'i su sözleriyle teselli ediyordu: "Ey Ebû Cendel, su toplulukla aramizda yazilan baris yazisi tamamlandi Sen biraz sabret, katlan, yüce Allah'tan da bunun ecrini dile süphesiz Allah, senin ve senin yaninda bulunan zayif mü'minler için bir genislik ve çikar yol ihsan edecektir Biz onlara Allah'in ahdiyle söz verdik, onlar da bize söz verdiler Onlara verdigimiz sözü çigneyemeyiz Verdigimiz sözde durmamak bize yarasmaz" (Asim Köksal, age, Vl, 2I4) Hz Ömer, bu geri çevirmenin dis görünüsüne bakarak çok üzülmüs, din için bu kadar hakarete katlanmanin sebebini anlayamadigini söylemisti Mekke'ye girip, Beytullah'i ziyaret etmeyi uman sahabe bu gerçeklesmedigi gibi Hudeybiye Andlasmasi gibi aleyhlerine olan bir sözlesmeyi kabul etmek zorunda kalmislardi
Mekke'den kaçan fakat Medine'ye kabul edilmeyen müslümanlar Mekke Sam kervan yolu üzerindeki Is mevkiinde üslendiler Kisa zamanda sayilari üçyüze ulasan müslümanlar müsriklere karsi gerilla savasi yürütmeye basladilar Kureys'in kervanlarina saldiriyor, ellerine düsen Mekkeli müsrikleri öldürüyorlardi Kureys müsrikleri bu durum karsisinda müslümanlari Mekke'de tutmanin zarardan baska bir sey getirmeyecegini, gerçekten iman etmis bir mü'mini hapsetmenin serbest birakmaktan daha zararli oldugunu anladilar ve ilgili maddenin andlasmadan çikarilmasi için basvurdular Bunun üzerine Rasûl aleyhisselam isteklerini kabul ederek Is'teki müslümanlari Medine'ye çagirdi
Bütün bu sonuçlar Hudeybiye barisinin göründügü gibi kötü bir anlasma olmadigini, tersine müslümanlara zafer kapilarini açan bir "feth-i mübin" oldugunu açik bir biçimde ortaya koymaktadir
Kaynak: Islam tarihi

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Asr-ı Saadet

Eski 04-22-2009   #34
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Asr-ı Saadet




HAYBER GAZVESI
Hz Peygamber'in hicretin 7 yilinda fethettigi, Sam-Medine yolu üzerinde Medine'nin 15I km kuzeyinde Yahûdilerin oturdugu bir yerlesim merkezi Hayber Yahûdi dilinde kale demek olup burasi ayni zamanda hurma ve tahil merkezidir Kalesinin yedi burcu vardir Bunlar Nâim, Kamûs, Sik, Netah, Sülâfim, Vatih ve Ketîbe'dir (Ibn Sa'd et-Tabakâtü'l-Kübrâ II,106) Hz Peygamber Hayber Yahûdilerinin Medine'ye karsi müsriklerle ittifak halinde olmalari ve pek çok Yahûdi kabilesi'nin burada toplanmasindan dolayi Hudeybiye musalahasindan sonra Hayber'i fethetmek üze re hazirliklara basladi (Vakidî, Kitabü'l Megazî, II, 441-442, Ibn Hisâm, es-Siretü'n-Nebeviyye, III, 201)
Hz Peygamber, bu cihad hareketi için sadece cihada ragbet edenlerin katilmasini emretti Medine'de Siba' b Urfuta'yi vekil birakti Esi Ümmü Seleme'yi yanina alarak 1400 yaya, 200 süvari ile yola çikarken; "Biz buranin hayrini isteriz" buyurmustur Rasûlullah Medine'den hareket ettikten sonra Hayber ile Gatafan kabilesi arasina karargahim kurdu Sabaha kadar burada bekledi (Ibn Hisâm, es-Sîre, III/343) Gatafanlilarin Hayber'e yardimini engellemek için burada konaklamis bulunuyordu Hayberliler sabaha kadar, müslümanlarin gelisinden haberdar olmamislardi Sabahleyin kalelerinin kapisini açtiklarinda; "Muhammed gelmis ve günlerden de cumartesidir" diyerek kalelerine tekrar döndüler Yahûdiler mukaddes günleri oldugu için cumartesi günü muharebe etmezlerdi Rasûlullah bunu görünce; "Allahû Ekber, Hayber harab oldu" buyurdu (Ibn Sa'd, et-Tabakat, II,106) Müslümanlarin bu muharebede beyaz renkli sancagini da Hz Ali tasiyordu Bu gazvede müslümanlarin kullandiklari parola; "Yâ Mansür, Emit, Emit" "Ey Allah'in galip kildigi müslüman asker öldür öldür' idi (Ibn Sa it, II,1I6, Ibn Hisâm, III, 347)
Hayber'in fethi, Nâim kalesi ile basladi Burada Mahmûd b Mesleme atilan tasla sehit oldu Sonra Kamûs kalesi ele geçirildi Daha sonra, Vatîh, Sülâlim, Sik, Netah ve Ketîba kaleleri alindi Bu kalelerin ele geçirilmesinde siddetli çarpismalar oldu Müslümanlardan yirmi bes kisi sehid olurken, Yahûdilerin kaybi doksan üç kisi oldu Hayber'in ileri gelenlerinden Useyr, Yâsir, Emir ve Kinâne b Ebi'l-Hukayk ve kardesi öldürüldü (Ibn Sa'd, II, 1I7)
Müslümanlar bu gazvede pek çok esir aldilar Ancak Hayber halki esirlerinin iadesini, kendilerinin de affedilmesini istediler Rasûlullah da bunu kâbul etti Yahûdilerin ileri gelenlerinden Huyey Ahtab'in kizi Safiyye de esirler arasinda idi Rasûlullah Hz Safiyye'ye ailesinin yanina dönmeyi teklif ettigi halde Safiyye, müslüman olarak Hz Peygamber'e es olmayi tercih etti Hz Safiyye Hayber gazvesinden önce Kinâne b Rabia ile evlenmisti Ilk gece, gördügü bir rüyayi Kinâne'ye anlatmis O da; "Sen ancak Muhammed'i istiyorsun" diyerek yüzüne bir tokat vurmustu da, gözü morarmisti Safiyye'nin Hz Peygamber ile evlendigi zaman hâlâ bu morlugun izi vardi Nitekim Rasûlullah'in bunu sormasi üzerine esi de bu hadiseyi ona anlatmistir (Ibnü'l-Esîr, el-Kâmil, II, 221)
Bu muharebe sonunda Zeynep bint el-Hâris, Rasûlüllah'a zehirli bir koyun ikram etti Rasûlullah ondan bir parça aldi, ancak yutmadan koyunun zehirli oldugunu bildirdi Kadin çagirildi, suçunu itiraf etti ve söyle dedi:
"Gerçekten Peygamber isen, sana bundan haber verilir, eger hükümdar isen senden kurtulmus oluruz" Ancak Bisr b Berâ bundan aldigi lokma ile zehirlenerek vefat etti Bunun üzerine kadin Bisr'e kisas olarak öldürüldü Rasûlullah son hastaliginda dahi Hayber'de aldigi bu lokmanin tesirini hissettigini beyan buyurmustur (Ibnü'l-Esîr, el-Kâmil, II, 222)
Bu gazve sonunda Hayberlilerin hayatlarinin korunmasi, çoluk ve çocuklarinin serbest birakilmasi sartiyla Hayber'den çekilip gitmeyi ve topraklarini, altin ve gümüslerini, üzerindekiler hariç, elbise ve silâhlarini teslim etmeyi, hiç bir sey saklamayacaklarini kabul etmek sartiyla Hz Peygamber ile sulh andlasmasi yaptilar Rasûlullah da Hayber arazisini, ashabi arasinda taksim etmislerdi Ancak Yahûdilerin; "Biz topragi islemeyi ve hurma yetistirmeyi biliriz, bizi yerimizde birak" demeleri üzerine Hz Peygamber, onlari kendi mülklerinde yarici olarak çalismalarina ve orada kalmalarina izin vermistir (el-Belâzürî, Fütûhu'l-Büldân, Çev: Mustafa Fayda, Ankara 1987, s 88) Bu duruma göre çoluk ve çocuklari bagislanmis, araziler elde edilen mahsulün ikiye ayrilmasi suretiyle onlara birakilmisti Buna mukabil hiç bir mal saklanmaksizin teslim edilecekti Iste Kinâne b Rabi' bu andlasma hükümlerine uymadigi, iâdesi gereken mallari sakladigi ve Mahmûd b Mesleme'nin ölümüne sebep oldugu için öldürülmüstür (Ibn Hisâm III, 351) Ayrica yapilan bu andlasmaya göre Rasûlullah onlari Hayber'den istedigi zaman çikaracakti (Ebû Dâvûd, Harâc, 24)
Hayberliler, Hz Peygamber'in irtihalinden sonra da Hz Ebû Bekir ve Hz Ömer zamanina kadar belirlenen usûl ile yanci olarak orada kalmaya devam ettiler Bu arazilerin gelirlerin toplamak isi ile, Hz Abdullah b Ravâha görevlendirilmisti Ancak Hz Ömer zamaninda aralarinda zinânin çogalmasi, müslümanlara kârsi iyi davranmamalari, Hz Ömer'in oglu Abdullah'a suikast girisiminde bulunmalari ve müslümanlarin Hayber topragini isletecek duruma gelmeleri üzerine yahûdiler Hayber'den Sam'a sürülmüslerdir (el-Belâzürî, age, s 38-40; Yâkût el-Hamevî, Mu'cemü'l-Büldân, Hayber mad) Yahûdilerin Hayber'den çikarilmalarina Rasûlullah'in "Arabistan'da iki dinin bir arada olmayacagina dâir" hadisinin de sebep oldugu rivayet edilmektedir (Imâm Mâlik, Muvatta', Medine 17-19; Ibn Hanbel, Müsned VI, 275) Hz Ömer, Yahûdileri Hayber'den çikardiktan sonra Hayber arazisini daha önce Rasûlullah'in taksim ettigi ashaba ve ailelerine dagitmistir
Kaynak: Islam tarihi

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Asr-ı Saadet

Eski 04-22-2009   #35
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Asr-ı Saadet




HAZRETI PEYGAMBERIN ELÇILERI
Hudeybiyeden dönüldükten sonra bütün insanlara ve cinlere Peygamber olarak gönderilen son peygamber Hazreti peygamber tarafindan , Islam dinine davet icin etraftaki hükümdarlara gönderilmek üzere , Hicretin Yedinci senesi Muharrem ayinda alti tane mektup yazildi Hükümdarlar Mühre Itimat ettiklerinden, gümüsten bir mühür yaptirildi Üzerine "Muhammed Rasulullah" diye Kazitildi Yazilan mektuplara bastirildiHer Mektubu götürmek icin birer elçi seçildi ve gönderildi
Necasi, Yani Habes Sultani Bahr oglu Ashama ya Amr bin Umeyye gönderildi
Necasi Amr bin Umeyye ye layik oldugu ikrami yapmis ve gereken hürmeti göstermistir Ve kendiside Gizlice Müslüman olmustur
Rum Kayseri de Hazreti Muhammedin Mektubunu saygili bir sekilde eline alip yüzüne sürmüs ve Dihye `ye pek cok hürmet edip bir cok hediyeler vermistir
Cünkü Rum Kayseri ile Iran Kisrasi arasinda bir süredir sert carpismalar oluyordu Önce Kisra üstün gelerek Suriyeyi almis ve bütün Arabistani benimsemisti Iranlilar Müsrik oldugundan, bütün Ehl-i Kitabin düsmani idiler Rumlar ise Ehli Kitab olan Hiristiyan dininde bulunuyorlardiIranlilarin Rumlara üstün gelmesinden dolayi Kureys Müsrikleri sevinmisler müslümanlar ise üzülmüslerdi
Yemame Hükümdari Hevze`ye Selit Amiri gönderilmisti Hevze Mektubu alip okudugunda eger Peygamber beni kendisine veliaht tayin ederse iman ederim demis Peygamberimiz ise "Ya Rabbi sen onun hakkindan gel "diyerek dua etti ve kisa bir zaman sonra Hevze Kafir olarak ölmüstür
Gassan Hükümdarina Suca Esedi (ra)gönderilmis Gassan Hükümdari Ebu Simr Gassani gelen Mektubu yirtip atmis ve ''Iste ben onun üzerine ordu gönderiyorum 'diyerek kötü muamelede bulunmustu Peygamberimiz bu haberi duyunca ' Memleketi yok olsun' diyerek beddua etmis, çok geçmeden Haris , küfür üzere ölerek cehennemi boylamisti
Iran Kisrasi Husrev Perhiz'e Abdullah bin Huzafe gönderilmisti Hüsrev Perhiz Rasulullahin Mektubunu Hiddetlenerek yirtip atti ve emrindekilere ''Su hicaz tarafinda peygamberlik davasi güden adami bana gönderin'' diye emretmis fakat çok kisa bir süre sonra oda oglunun baskinina ugrayip öbür dünyayi boylamistir
Kaynak: Islam tarihi

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Asr-ı Saadet

Eski 04-22-2009   #36
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Asr-ı Saadet





(Akabe mescidi)
Efendimiz'e dil uzatanin âkibeti

Fars'in reisi (Kisra, MK) Efendimiz (sav)'den gelen mektubu okur okumaz parçalayip atmisti Efendimiz (sav) de bu durumu sahâbîlerine haber vermis ve "Benim mektubumu parçaladi, Allah (cc) da onun saltanatini paramparça edecek " buyurmustu Çok geçmeden kendi öz oglu onu paramparça etti ve daha sonra da saltanati parçalanarak Peygamberimiz (sav)'in sahâbîsinin (Sa'd Ibn-i Ebî Vakkas, MK) ayaklari altinda kaldi O'na dil uzatanlarin âkibeti hep Fars krali gibi olacaktir Bugün olmasa da yarin bu hakikat görülecektir
Kaynak: Salih Suruç, Kâinatin Efendisi Peygamberimizin hayati, Cilt 2, Yeni Asya yayinlari, Istanbul, 1993, S 363-370

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Asr-ı Saadet

Eski 04-22-2009   #37
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Asr-ı Saadet




MUTE SAVASI
Mute, Kudüs'e yakin bir mahal'dir Efendimiz (sav)'in Busra (simdiki Havran) emirine gönderdigi elçinin katledilmesi üzerine bilmukabele hareket etmek zarureti dogmustur
Efendimiz (sav) 3000 kisilik bir kuvvet hazirlayip basina Zeyd b Hârise (ra)'yi geçirdi Bu küçük orduyu ugurlarken, düsmanin önce Islam'a da'vet edilmesini ve kabul etmedikleri takdirde harb edilmesini emredip sunlari buyurdu:
«Sayet Zeyd b Hârise sehid olursa yerine Ca'fer bin Ebu Tâlib ve o da sehid olursa yerine Abdullah bin Revaha kumandan olsun, o da sehid olursa ehl-i Islam içlerinden birini seçsin»

Islam askerinin karsisina, Bizans kuvvetlerinin de katilmasiyla 100000 kisilik bir ordunun çiktigi yukarida geçen üç Sahabe-i Kiram Efendilerimizin (ra) sirasiyla sehid oldugu bu harbte son olarak Hz Halid bin velid (ra) sancagi eline almis o gün aksama kadar harbe devam etmistir Sabahleyin yeni bir hücumla düsmani bozan ve bir hayli zayiat verdiren Islam askeri salimen Medine'ye döndü Bu harbten sonra Hz Halid bin Velid (ra) demisdir ki: "Mute gününde elimde dokuz kiliç parçalandi, yalnizca, agzi enli Yemâni bir kiliç vardi Elimde o mukavemet etti"
Kaynak: Zaman gazetesi namaz vakitleri takvimi, 12011997
Islâm devletinin Medine'de kurulmasindan sonra Müslümanlarla Rumlar arasinda yapilan ilk savas Mûte, Sam bölgesine giren Belka yakinlarinda bir yerin adidir Hz Peygamber, Ashabtan Hâris b Umeyr (ra)'i Busra (Havran) Emiri Surahbil b Amr el-Gassânî'ye Islâm'a davet mektubunu sunmak üzere yollamis, ama bu sahabi Gassanile tarafindan sehid edilmisti Halbuki; "elçiye zeval yoktur" anlayisi geregince düsman ülkeler bile birbirlerinin elçilerine dokunmazlardi Hz Peygamber, ashabina çok düskündü, onlardan birinin basina bir sikinti geldi mi ondan çok rahatsiz olurdu Bu sebeple ashabindan birinin küstahça öldürülüsüne seyirci kalamazdi Hemen 3000 kisilik bir ordu hazirladi Ordunun kumandani Zeyd b: Hârise idi Sayet bu zât sehid düserse yerine Cafer b Ebi Talib, o da sehid düserse Abdullah b Revâha geçecekti Düsman önce Islâm'a davet edilecekti, kabul etmez ve cizyeye de razi olmazsa Islâm elçisini öldüren bu cânilerle savasilacakti Peygamberimiz (sas) orduyu Seniyyetü'l-Veda'ya kadar yürüyüp ugurladi
Halid b Velid gibi yüksek askerî bir deha ve üstün strateji bilgisine sahip bir kimse de bu savasa bir nefer olarak katilmistir H8/M629 yilinda Islâm ordusu Medine'den çikip Mûte'ye ulastiginda karsilarinda Bizans'in desteginde Hristiyan Araplardan olusan 100000 kisilik bir ordu bulmuslardi Islâm ordusunun kumandanlari meseleyi tartistilar; geri dönmek, Hz Peygamber'e haberci yollamak hususlarini görüstüler Ancak savas görüsü agir basmis ve iki ordu karsilasmisti Zeyd b Hârise (ra) sehit düsünce, sancagi, Cafer aldi Ca'fer'in sag eli kesildi; bu sefer sancagi sol eliyle tuttu Sol eli de kesilince sancagi yine birakmadi; kesik iki elinin kalan kisimlariyla sikistirarak gögsü arasinda tuttu Nihayet o da sehid düstü Bundan sonra sevgili Peygamberimizin emrine uyularak sancagi, Sahabenin sâirlerinden Abdullah b Revâha aldi; o da siirler söyleyerek harbetti ve sehâdet serbetini içti Iste bu sirada askerde genel bir çöküntü dogmak üzereydi ki, askerin hemen hepsinin istegi üzerine Hâlid b Velid kumandayi ve sancagi eline aldi O gün aksama kadar savas yapildiktan sonra Halid, ertesi sabaha kadar sag kanatta bulunan müslüman askerleri sol kanada, sol kanattakileri sag kanada, arkadakileri öne ve öndekileri arkaya alarak yerlerinde degisiklik yapti Böylece düsmana yeni destek kuvvetleri geliyormus izlenimini vermek istiyordu Bir yandan da Islâm ordusunu kesin hezimete ugramaktan ve bütünüyle kiliçtan geçirilmekten korumak için yavas yavas geriye çekiliyordu Hatta ric'atten evvelki bir hücumunda Hâlid, düsmana bir hayli kayip verdirmis ve bol ganimet de elde etmisti Iste bu sekilde Islâm ordusunu Medine'ye sag-saglim geri getirdi Peygamber Efendimiz bu savasi Medine'de, oldugu gibi görmüs ve her safhasini minberden müslümanlara anlatmisti Sira ile kumandanlarin sehadetini anlattiktan sonra sira Hâlid'e gelince "En sonunda sancagi Allah'in kiliçlarindan bir kiliç aldi " buyurmus ve bundan sonra Halid b Velid'e "Seyfullah" lakabi verilmisti Hâlid b Velid diyor ki: "Mûte Savasinda elimde dokuz kiliç parçalandi" Bu ifadeden Mûte Savasinin ne kadar siddetli geçtigini anliyoruz
Bu savasa katilmis bulunan Abdullah b Ömer diyor ki: "Mute günü ben Ca'fer'i sehid edilmis olarak gördüm Onun vücudunda süngü ve kiliç darbesiyle elli yara saydim Bu elli yaradan hiç biri arkasinda degildi "Bundan Ca'fer b Ebu Talib'in ne kadar korkusuzca ve sanki arkasina hiç dönmeden düsmanla savasmis oldugu anlasilmaktadir Ca'fer sehit olduktan sonra "Ca'fer-i Tayyar: Uçan Ca'fer" diye anilmistir Allah yolunda kesilen iki koluna karsilik Cenab-i hak ona iki kanat ihsan etmistir ki, bu; onun mânen yüce mertebelere eristirildigine isarettir denilmektedir Hz Peygamber (sas), bütün ashabini ayirdetmeksizin çok severdi Bu üç sehid kumandani ve Habesistan muhacirlerinden amcasinin oglu Ca'fer'i de çok severdi Bir süre, sehitlerin ardindan agladi Bu; sevgi, sefkat, merhametin eseri olan aglamakti, yoksa feryat degildi Nitekim feryat tarzindaki aglama haberleri kendisine ulasinca böyle aglamaktan müslümanlari yasakladi Peygamber Efendimiz sehitlerin ve bu arada amcasinin oglu Ca'fer'in ailesini de teselli etmisti

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Asr-ı Saadet

Eski 04-22-2009   #38
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Asr-ı Saadet




MEKKENIN FETHI
Hudeybiye andlasmasina göre Huzaa kabilesi, Resulullaha,Bekirogullari kabileside Kureys kabilesi himayesine girmisdiFakat Bekirogullari kabilesi ansizin Kureyslilerden Saffan bin Umeyye,Ikrime bin Ebu Cehil, Süheyl bin Amr, Huveytib bin Abduluzza, Mükrez oglu Hafz ve bir kisim kureysli müsriklerle Huzaa kabilesi üzerine saldirmislar ve onlardan 23 kisiyi öldürmüslerdiBunun üzerine Huzaa kabilesinden Amr bin Salim Huzai 4I kisilik toplulukla peygamberimize geldiler ve olayi Resulullaha anlattilar Resulullah Kureyslilere, ya bu saldirida öldürülen 23 kisinin diyetinin ödenmesini yada Kureyslilerin Bekirogullarinin himayesini birakmasini istedi Kureysli Müsrikler bunlari da kabul etmedilerFakat yinede anlasmayi bozduklari için içlerini korku bürüdü Ve tekrar anlasma yapmalari için Ebu Süfyan-i Medineye yolladilar Ebu Süfyan Peygamberimizden ve Sahabilerden Eman dilediysede kabul görmedi ve mekkeye eli bos olarak döndüPeygamberimiz büyük bir ordu hazirlayarak gizlice Mekke sehrini kusatti Aniden basilan Mekkeli Müsrikler neye ugradiklarini sasirmislar ve savas hazirligini bile yapamamislardi On ikibin kisilik büyük islam ordusu hiç bir büyük olaya karismadan kolayca Mekke sehrini fethetmislerdirHicretin sekizinci yilinda Resulullah (sas)'e boyun egen Mekke, bu tarihten sonra yeni bir dönemi yasamaya basladi Allah Teâlâ'nin mübarek kildigi, Islâm dininin merkezi olan bu belde, sirkten, putperestlikten ve bütün diger hurafelerden arindirilmis yeni bir hayata kavustu Daha önce bagimsiz bir sehir devleti olan Mekke'nin, fetihten sonra ekonomik ve sosyal durumu da degismisti Mekke, ihtiyaçlarini temin edebilmek için ihtiyaç duydugu yogun kervan faaliyetlerine eskisi gibi bagimli degildi Zira, Islâm devleti elde ettigi gelirleri ihtiyaç olan yerlere adil bir sekilde taksim ettigi için Mekke'nin ihtiyaç duydugu her sey Islâm devleti eliyle saglaniyordu Ayrica eski ticarî faaliyetler, Mekke için artik hayatî olma özelligini yitirmisti Mekke, Hac zamanlarinda çok degisik bir manevî atmosfer altinda hareketli ve canli günler yasiyordu Bu zaman zarfinda çok yogun bir ticarî faaliyeti de sahne oldu Ayrica Mekke, yeryüzündeki bütün müslümanlarin kalplerinde yasattiklari ve oraya ulasip, Hac ibadetini yerine getirmek için büyük fedakârliklari göze aldiklari bir manevî sehir olma özelligini kiyamete kadar sürdürecektir
Kaynak: Islam tarihi

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Asr-ı Saadet

Eski 04-22-2009   #39
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Asr-ı Saadet




HUNEYN SAVASI
(Sevval, 8 H/630 M)
Mekke'nin fethinden sonra Müslümanlarla Havazin Müsrikleri arasinda meydana gelen savas
Rasûlüllah (sas) Mekke'nin fethi için Medine'den ayrildigi zaman, nereye gidecegini açiklamamisti Rasûlüllah'in Havazin kabilesi kendi üzerlerine gelebilecegi endisesiyle savas hazirliklari yapmisti Müslümanlar Mekke üzerine yürüyüp orayi fethedince, Havazin kabilesi artik siranin kendilerine geldigini anladilar ve savas hazirliklarini tamamlayip kendilerinin saldirmalarinin daha uygun olacagini hesapladilar Rasûlüllah bütün Arabistan'i tevhid bayragi altinda birlestirmek kararinda oldugu için, müslümanlarla müsriklerin er veya geç çatismalari kaçinilmazdi
Havazinliler; Taifli Sakifogullari ve diger müsrik Arap kabileleri ile ittifak kurarak kisa bir zaman içinde yirmibin kisilik bir ordu hazirlamislardi Havazinlilerin lideri Mâlik bin Avf, bu savasin bir ölüm kalim savasi oldugunun farkinda idi Askerlerinin bütün güçleriyle savasmasini saglamak için kabilesinin bütün çocuklarini, kadinlarini ve mallarini birlikte getirmisti Bu hareketiyle, bir yenilginin onlar için top yekûn yok olma anlami tasiyacagini herkese anlatmak istiyordu
Rasûlüllah (sas), müsrik kabilelerin bu ittifaklarini ve savas hazirliklarini haber alir almaz derhal savas hazirliklarina basladi Hazirliklari süratle tamamladiktan sonra 12III kisilik bir orduyla Mekke'den çikti Islâm ordusunun dörtbini Ensardan, bini Muhacirlerden, besbini müslüman olan Arap kabilelerinden, ikibini de Mekkelilerden olusuyordu Hatta Seksen kadar Mekkeli müsrik de onlarla birlikte idi Müsriklerin baslica amaci, galibiyet halinde ganimetten pay almak ve müslümanlarin durumlarini görmekti
Islâm ordusu muntazam bir yürüyüsle Huneyn civarina geldi Islâm ordusunun böylesine büyük bir kuvvetle savasa çikmasi müslüman savasçilar üzerinde son derece büyük bir etki uyandirdi Hatta içlerinden bazilari isi kibir noktasina kadar götürerek böyle büyük bir ordunun asla yenilemeyecegini düsündüler Bunu Rasûlüllah'a açikça söyleyenler bile oldu Rasûl aleyhisselam bu sözlerden hiç hoslanmadi Çünkü, ordu ne kadar büyük ve kuvvetli olursa olsun, gurur ve ihmal yüzünden darma dagin olabilirdi Müslümanlari simdiye kadar zafere ulastiran sayilari ve kuvvetleri degil, Allah'a olan imanlari ve Allah'in yardimi idi Bunu unutmak, kulluk bilincinin zedelenmesine ve her zaman felâketlere neden olmustu
Mâlik bin Avf, ordusuyla Huneyn'e daha önce gelmisti Huneyn, Mekke ile Tâif arasinda, Tihame bölgesinde birçok inisli çikisli, dar geçitleri ve gizli yollari olan genis bir vâdidir Mâlik, vadinin dogal durumundan yararlanarak ordusunu pusuya yatirdi
Rasûlüllah Huneyn civarina gelince bir yoklama yaparak Islâm ordusuna savas düzeni aldirdi Ögütler vererek çarpismaya tesvik etti; sadakat ve baglilik gösterirler, güçlüklere gögüs gererek dayanirlarsa zafere ulasacaklarini müjdeledi
Islâm ordusunun öncü süvârî birliginin kumandani Halid b Velid idi Ordu Huneyn vadisine dogru hareket etti Halid b Velid gururlu bir sekilde, düsmanin pusu kurmasi ihtimalini hiç hesaplamaksizin düsmanin isgal ettigi tahmin edilen yere dogru ilerledi Fakat hiç ummadiklari bir anda müthis bir saldiriya ugradilar Askerler ne yapacaklarini sasirdilar Bu ani ve amansiz saldiri, Halid b Velid'in komuta ettigi Süleymogullari atlilari arasinda büyük bir bozguna yol açti Geriye dönüp hizla kaçmaya basladilar Korku ve panik bir anda asil ordu içinde de yayildi Ordu saskin bir vaziyette kaçismaya basladi
Yirmi yildir çetin mücadelelerle elde edilen parlak sonuç, simdi, bu sabahin alaca karanliginda bir anda sönüp gidecek miydi? Hayir Allah, Rasûlünü birakmaz, dünya yine sirkin karanligina dönemez, tevhid dini sönmezdi Ufuktan günes dogmadan, sabahin alaca karanliginda, Islâm'in günesi batamazdi Yalniz Allah'in emir buyurdugu üzere sabretmek, dayanmak gerekiyordu
Rasûlüllah da öyle yapti Yaninda sadece Hz Ali, Hz Abbas, amcasi Haris'in oglu, Ebu Süfyan ve iki oglu (ki birisi ilk anda sehid olmustur) Fazl ibn Abbas, Eymen ibn Ubeyd (Rasûlüllah'in azadlisi Ümmü Eymen'in oglu) ve Üsame Ibn Zeyd'den olusan sekiz kisi kalmisti Buna ragmen büyük bir kahramanlik ve dayanaklilik örnegi göstererek yaninda kalan bir avuç müslümanla birlikte savasa koyuldu Hz Abbas, Rasûlüllah (sas)'e bir zarar gelmemesi için atinin dizgininden tutmus, çevrelerini saran düsmani yarmaya çalisiyordu
Bu arada, bazi Mekkeliler müslümanlarin dagilisini görünce, sevinç duygularini gizlemeye bile gerek görmeden kalblerinde bulunani dile getiriyorlardi Çantasinda tasidigi fal oklariyla savasa gelen Ebu Süfyan b Harb, "artik onlarin bu bozgunlari denize varincaya kadar sürer Andolsun ki Havazinliler onlari yener" derken, Safvan b Ümeyye'nin sözde müslüman olan kardesi Kelede, "Muhammed ile ashabinin bozguna ugradiklarim müjdelerim; artik bugün sihir bozuldu" diyordu Uhud'da öldürülen Kureys'in sancaktari Osman ibn Ebi Talha'nin oglu Seybe ise, "Bugün Muhammed'den intikam aliyorum" diye bagiriyor, firsattan istifade ederek Rasûl aleyhisselâmi öldürmenin yollarim ariyordu
Savasin kargasasi içinde Rasûlüllah vadinin sag tarafina dogru çekildi Câbir'den yapilan bir rivâyete göre Rasûlüllah (sas) kaçisan müslümanlara, "Nereye gidiyorsunuz ey insanlar! Ben Rasûlüllahim, Ben Muhammed b Abdullah'im" diye sesleniyordu Fakat develer birbirine giriyor, insanlar alabildigine kaçisiyordu Bunun üzerine Rasûl aleyhisselâm yanindaki Hz Abbas'tan müslümanlari çagirmasini istedi Hz Abbas yüksek sesle "Ey Akabe'de biat eden Ensar, gelin! Ey Ridvan agaci altinda bey'at edip söz veren Muhacirler, dönün! Muhammed buradadir! Nereye gidiyorsunuz?" diye bagirmaya basladi Bu çagriyi duyanlar "lebbeyk" diyerek kosup Rasûlüllah'in çevresinde toplanmaya basladilar
Rasûlüllah (sas), çevresinde toplanan müslümanlari muntazam bir birlik haline getirerek düsmana karsi saldiriya geçti Çarpismanin olaganüstü bir siddet kazandigi sirada "Iste ocak simdi kizisti" buyuran Rasûlüllah, yerden bir avuç toprak alip düsmanlarin üzerine firlatti
Çarpisma siddetle sürerken Hz Ali büyük bir fedâkarlik ve teslimiyet örnegi göstererek Havazin kabilesinin sancaktarini öldürmeye muvaffak oldu Bu olay müslümanlarin savas güç ve isteklerini bir kat daha artirdi Savas öylesine siddet kazanmisti ki, düsman bu kesin taarruza karsi koyamayarak hezimete ugradi ve kaçmaya basladi
Allah'in yardimi bir kere daha yetismisti Allah müslümanlari sinamis, bir anlik gafletlerinin sonucunu onlara aci bir sekilde göstermisti Bu savastan sonra nazil olan bir âyette bu durum söyle dile getirilmektedir: "Andolsun ki Allah size birçok yerlerde ve çoklugunuzun sizi böbürlendirdigi fakat bir faydasi olmadigi, yeryüzünün genis olmasina ragmen size dar gelip de bozularak arkanizi döndügünüz Huneyn gününde yardim etmisti" (et-Tevbe, 9/25)
Rasûlüllah (sas) düsmanin kaçmaya basladigini görür görmez derhal takip edilmesini emir buyurdu Düsman gayet siddetli bir sekilde takip edilmeyle baslandi Havazin kabilesi reisi Mâlik bin Avf yaninda az bir kuvvet oldugu halde yüksek bir tepe üzerinden ordusunun geri çekilmesini himaye etmeye çalisti Fakat ordu ile birlikte getirdigi kadin ve çocuklari savunma basarisini gösteremedi
Bu savasta müslümanlar düsmandan çok sayida esir ve ganimet elde ettiler Savasta öldürülmüs olanlarin miktari sayildiginda Islâm ordusunun bes sehid, düsman ordusunun ise yetmis kayip verdigi anlasildi
Düsman ordusu daginik biçimde ve degisik yönlerde geri çekildigi için birçok kollara ayrildi Bir kismi Mâlik bin Avf komutasinda olduklari halde Mekke-Taif yolunu izleyerek Taif kalesine, bir kismi Batn-i Nahle'ye, bir kismi da Evtâs taraflarina gittiler
Rasûlüllah Evtâs yönünde kaçanlari izlemek üzere bir birlik görevlendirdi Bu birlik düsmana Mekke'nin kuzey dogusunda bulunan Evtâs'a vardi Aralarinda son derece kanli bir savas oldu Hatta savas sirasinda müslüman birligin komutani Ebu Amr sehid oldu Fakat onun yerine geçen kardesi Ebu Mûsâ el-Es'arî düsman kesin bir yenilgiye ugratti
Rasûlüllah (sas) bu zaferden son derece büyük bir memnunluk duydu Elde edilen ganimeti münasib bir zamanda müslüman savasçilar arasinda taksim etmek üzere bir sahabenin muhafazasina birakan Taif` kalesine siginan düsmani takiben Taif'e dogru hareket etti Huneyn savasiyla Arap yarimadasinin Sirkten temizlenmesi ve tevhidin hakim kilinmasi yolunda önemli bir adim daha atilmis oluyordu

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Asr-ı Saadet

Eski 04-22-2009   #40
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Asr-ı Saadet



EVTAS OLAYI Hicretin sekizinci yilinda Huneyn gazvesinden sonra meydana gelen olay
Mekke'nin fethinden sonra Nasrogullari kabilesinden Mâlik b Avf liderliginde Hevâzin ve Sakif kabilelerinden olusan müsrik ordusu müslümanlara savas açmis ve kadin, çocuk ve esyalarini da ordunun arkasina alarak Huneyn vadisine gelmislerdi Hz Peygamber (sas) de müslüman ordunun hazirlanmasinda henüz müslüman olmamis müsrik Savfan b Umeyye'den ordunun silah ve teçhizatini borç almak seklinde saglamis ve Islâm ordusu asilerin üzerine gitmisti Ancak müslüman askerler çokluklariyla övünerek tedbirsizce ilerlerken Mâlik b Avf'in askerleri onlari ok yagmuruna tutarak bozguna ugrattilar Savas alaninda Hz Peygamber (sas) ve en yakin ashâbi kalirken, müslüman askerler geri kaçmaya basladilar
Müslümanlar çokluklariyla magrur olmuslardi Kelede b Hanbel, "Bugün sihir bozuldu" derken, Seybe b Osman b Ebi Talha adli müsrik de Uhud savasinda öldürülen babasinin intikamini almak için Hz Peygamber (sas)'e saldirdi; ancak bir mucize eseri eli kolu baglandi kaldi Daha sonra o söyle dedi: "Resulullah'i öldürmek istedim, ancak basima bir hal geldi, hatta kendimden geçtim, onu öldürmeye güç yetiremedim, nihâyet onun korunmus oldugunu anladim" (Ibn Hisâm, es-Sire, IV, 72-80)
Bu sirada Abbâs b Abdülmuttalib'in gür sesini duyan müslümanlar tekrar toplandilar ve mevzilerinden çikan kâfirleri bozguna ugrattilar Mâlik b Avf Taif'e kaçarken, bir kisim düsman askeri de çocuk, kadin ve esyalariyla Nahle ve Evtas ovalarina çekildiler
Hz Peygamber (sas) esir ve ganimetlerin Cirâne'de bekletilmesini emrederek Mâlik b Avf'i tâkip etti; onun sigindigi Tâif'i haram aylardan Zilkâde girinceye kadar kusatti, sonra Cirâne'ye döndü (Ibn Sa'd, Tabakat, II, 114 vd; Ibn Hisâm, es-Sîre, IV, 128)
Hz Peygamber (sas) Ebû Amir Es'ârî'yi Evtâs'daki asilerin üzerine yolladi Ebû Âmir savasirken sehid düsünce yegeni Ebû Musa el-Es'ari, yerine geçerek âsileri yendi; baslarinda bulunan Düreyd b Simme'yi öldürdü; esirler ve ganimetlerle Hz Peygamber'in yanina döndü Esirler arasinda Hz Peygamber'in süt kardesi olan Sa'd b Bekirogullari kabilesinden Seymâ binti Hâris de bulunuyordu Onu Hz Peygamber'in huzuruna çikardilar Hz Peygamber, onun süt kardesi oldugunu ve sütannesi Halime'nin yillar önce öldügünü duyunca, gözleri doldu Süt kardesine yaninda kalabilecegini söyledi; fakat o, kabilesine dönmek istedi Hz Peygamber de onu yanina bir köle, iki cariye vb hediyelerle kabîlesine geri gönderdi
Allahu Teâlâ, Kur'an-i Kerîm'de, müslümanlarin bu savastaki halini söyle anlatmaktadir; "Huneyn gününde de hani çoklugunuz, sizi gurura sevketmisti de, size fayda vermemisti Yeryüzü, bunca genisligiyle size dar gelmisti Sonra ardiniza dönüp, kaçmistiniz Sonra Allah, Resulune ve müslümanlarin üzerine sükûnet ve huzurunu indirdi" (et-Tevbe, 25/26)
Hz Peygamber, Taif'ten döndükten sonra Cirâne'de Havâzin kabilesinin heyetini kabul etti Onlar, müslüman oldular, esir ve ganimetlerini istediler Hz Peygamber, kadinlarini verdi, mallarini ise ganimet olarak birakti Bu sirada kadin esirlerden bazilarini ellerinde bulunduran müslümanlardan yeni Islâm'a girmis olan Mekkelilerden Akra b Habîs, Uyeyne b Hisn, Abbâs b Mirdâs, ellerindeki esirleri vermek istemediler Resulullah, "Onlari birakiniz; o esirlerden herbiri için kendisine düsecek ilk ganimetten size alti hisse verilecektir" dedi (H Ibrahim Hasan, Islâm Tarihi, çev: Ismail Yigit ve digerleri, Istanbul 1983, I,191) Hz Peygamber, bu yeni müslümanlara, kalpleri Islâm'a isinsin diye, ganimetten fazlaca verince, ensâr, bu taksimden kirilmisti Bunu belli edince, Hz Peygamber, onlari bütün Arap kabilelerinden daha çok sevdigini söyledi; kendisinin de onlardan oldugunu belirterek, dua etti Bunun üzerine ensâr, sevinçten agladi Hz Peygamber, onlara söyle hitap etmisti:
"Ey ensâr toplulugu, sizden gelen bir söylenti ve nefsinizde hissettiginiz öfke, bana ulasti Siz müsrikken, Allah (cc) sizi benimle hidâyete ulastirmadi mi? Birtakim kimseleri Islâm'a kazandirmak, kalplerini Islâm'a Isindirmak için verdigim biraz dünyalik yüzünden bana kirildiniz Halbuki ben, sizin dindeki samimiyetinize güvenmistim Allah'a yemin ederim ki, eger Hicret olmasaydi, ensârdan bir fert olmayi tercih ederdim"
Ensâr, "Biz, Allah'in Resulunün bizim payimiza düsmesine râziyiz" dediler (Taberî, III, 138-139)
Sait KIZILIRMAK

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Asr-ı Saadet

Eski 04-22-2009   #41
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Asr-ı Saadet



CI'RÂNE OLAYI
Peygamber Efendimiz'in Huneyn gazvesinde elde edilen ganimetleri dagitimi sirasinda ortaya çikan hâdise
Mekke Fethi'nden hemen sonra Hevâzin ve Sakîf kabilelerinin büyük bir ordu hazirlayarak harekete geçtigini ögrenen Peygamber Efendimiz, derhal Mekke'den takviye edilen ordusuyla düsman üzerine yürümüs, Huneyn'de Hevâzin ve Sakîf kuvvetlerine agir bir darbe vurarak büyük zayiat verdirmisti
Huneyn'den kaçan düsman kuvvetlerinin bir kisminin Evtâs adli bölgede toplandigi, bir kisminin da Tâif kalesine çekildigi ögrenilince, Hz Peygamber, Evtâs'a; önce Ebû Âmir el-Es'arî'nin idaresinde olup onun sehit düsmesinden sonra da Ebû Mûsâ el-Es'arî'nin idaresine geçen bir seriyye gönderdi ve buradaki düsman birligini tamamen dagitti
Bunu tâkiben, kendisi, elde edilen ganimetleri Ci'râne mevkiinde birakarak, Tâif'e hareket etti ve kaleyi muhâsara altina aldi Yirmi gün kadar süren muhasaradan sonra tekrar, ganimetlerin muhafaza edildigi Ci'râne bölgesine döndü
Ci'râne, Mekke ile Tâif arasinda, Mekke'ye daha yakin bir mevki olup, burada ayni adi alan bir su kaynagi ve birbirine yakin su kuyulari vardir (Yâkût el-Hamevî, Mu'cemü'l-Büldân, Beyrut 1977, II, 142)
Peygamber Efendimiz burada on gün kadar, sayisi büyük bir miktar tutan esirleri ve bol miktardaki ganimeti askerleri arasinda taksim etmeksizin bekledi Maksadi, müslüman olarak gelip kendisine müracaat edeceklerini ümit ettigi Hevâzin heyetine esirleri ve ganimet mallarini iade etmekti Fakat Hevâzinliler gecikti Bu arada henüz yeni müslüman olduklari için Islâmî bir suura iyice erememis ve mal hirslisi olan bazi bedevîler ile birtakim münâfiklar, ganimetleri kendilerine dagitmasi konusunda Hz Peygamber'i zorladilar; hatta kaba tavirlarla O'nu rencide ettiler
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, Beytü'l-mâl hissesi olarak 1/5'i yani Humus'u* ayirdiktan sonra, mevcut esirleri ve ganimeti askerleri arasinda taksim edip dagitti Fakat bu taksimattan sonra Hevâzin heyeti gelip kabile olarak müslüman olduklarini belirttiler ve esirler ile mallarinin iadesini istediler Taksimat dolayisiyla Peygamber Efendimiz bu ikisinden ancak birisinin iadesini saglayabilecegini ifade etti ve Hevâzinliler'in istegi üzerine esirler kendilerine, Islâm askerlerinin rizasi alinarak geri verildi Iadeye razi olmayan bazilarina da ilk zaferde bunu fazlasiyla telafi edecek ganimet verilecegi va'dedilerek is halledildi Bu arada esirler arasinda bulunan Hz Peygamber'in Hevâzinli süt kardesi Seymâ bint el-Hâris, Peygamber Efendimiz'e gelerek O'nun iltifatlarina mazhar olmustu
Bunun ardindan Hz Peygamber, Beytü'l-mâl hissesi olarak ayrilan ve harcama yetkisi tamamen kendisinde bulunan Humus'tan müellefe-i kulûb (kalbleri Islâm'a isindirilacak kimseler)'a bol ihsanlarda bulundu Bunlar daha ziyade, Mekke fethi ile yeni müslüman olmus Kureysliler ve Kureys reisleri ile bazi bedevî kabile reisleri idi Bu fondan, samimi müslümanlara, bu arada Ensâr'a hiç hisse verilmemisti Çünkü onlar Islâm'a mal kaygusuyla bagli degildiler Ama bu dagitim, bazi sizlanmalara, hatta itirazlara sebep teskil etti
Ensâr içerisinde bulunan bir münâfik: "Bu, Allah'in rizasi gözetilmemis bir dagitimdir" dedi Diger kabile reislerine oranla kendisine daha az ganimet verilmis olan Süleym kabilesi reisi Abbâs b Mirdâs, söyledigi bir siirle bu duruma itiraz etti Bunlara karsi Peygamber Efendimiz sabir gösteriyor ve mümkün oldugu derecede istekleri yerine getiriyordu Bu sirada Temîm kabilesinden Zü'l-Huveysira adinda biri, Hz Peygamber'in karsisina çikip kaba bir sekilde: "Âdil ol ey Muhammed! Senin adil davranmadigini görüyorum" deme küstahliginda bulundu Bu tavrina karsi ashab-i kirâm'dan bir kismi onu öldürmek için Hz Peygamber'den müsâade istedilerse de Peygamber Efendimiz buna izin vermedi ve: "Bunun öyle taraftarlari olacak ki, bunlarin namazi karsisinda sizden biri kendi namazini az görecek; bunlarin orucu karsisinda kendi orucunu az bulacak Bunlar Kur'an okuyacaklar; ama Kur'an bogazlarindan asagi inmeyecek Bunlar, okun avi delip süratle çikip gittigi gibi Islâm'dan süratle çikacaklar " buyurdu Hz Ali döneminde ortaya çikan Hâricîler'in bu adam ve taraftarlarindan olustugu söylenir (Bu konuyla ilgili hadisler ve muhtelif varyantlar için bk Buhârî, Menâkib, 25; Megâzî, 61; Müslim, Zekât, 142-160) Fakat bu sirada Hz Peygamber için bütün bunlardan daha üzücü bir hâdise cereyan etti Münâfiklikla itham edilemeyecek ve Islâm'a aslinda samimiyetle bagli bazi Ensâr gençlerinde bu dagitim dolayisiyla sizlanmalar görüldü Bunlar: "Allah, Rasûlüne rahmet etsin; kiliçlarimizdan henüz Kureysliler'in kani akarken Rasûlullah bizi birakiyor da Kureysliler'e ihsânda bulunuyor!" diyorlardi Dostlarindan gelen bu sözleri duyunca fevkalâde üzülen Peygamber Efendimiz, tüm Ensâr'i büyük bir çadirda toplayip, kulagina gelen sözlerin mahiyetini sordu Ensâr ileri gelenleri ve büyükleri, kendilerinin ve Ensâr'in büyük çogunlugunun da bu sözleri tasvip etmediklerini, ancak bâzi Ensâr gençlerinin art niyet tasimaksizin, sâdece kendilerine de ihsanda bulunulmasini arzu ederek böyle söylediklerini belirtip onlar adina özür dilediler Bunun üzerine Peygamber Efendimiz kalkip etkili bir konusma yapti Konusmasinda: "Ey Ensâr! Kendilerine mal verdigim bu adamlar, mal ve mülkleri ile, deve ve koyun sürüleri ile yurtlarina dönerken, siz araniza Allah'in Rasûlü'nü alip memleketinize dönmeye razi degil misiniz? Ben, bu kimselere ancak kalblerini Islâm'a kazanmak için ihsanda bulunmusumdur" buyurarak bu dagitiminin hikmetini açikliyor, bu arada Ensâr'a verdigi deger ve önemi de belirtiyordu Rasûlullah'in konusmalarindan sonra tüm Ensâr, büyük bir heyecan ve gözyasi içinde O'ndan özür dilediler
Böylece taksimat isi tamamlandiktan sonra Peygamber Efendimiz, ihrama girerek Mekke'ye umre yapmaya gitti Umreyi îfasindan sonra tekrar Ci'râne'ye gelip ashabi ile Islâm devletinin merkezi Medine 'ye avdet etmek üzere Ci'râne'den ayrildi
Burada bu günlerin ve bu olaylarin hatiralarini tasiyan bir de mescid vardir (Ibn Kesîr, el-Bidâye ve'n-Nihâye, Beyrut 1966, IV, 352-368)
Ahmet ÖNKAL

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Asr-ı Saadet

Eski 04-22-2009   #42
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Asr-ı Saadet




TEBÜK SEFERI
Hz Peygamber'in Hicretin dokuzuncu yilinda, Sam'da toplanan kirkbin kisilik Bizans ordusuna karsi çarpismak üzere Medine'den Tebük'e kadar sevkettigi en son ve en güçlü askerî hareket
Tebük arap yarimadasinin kuzeyinde Medine ile Sam'in ortasinda bir yerin adidir Suyu ve hurmaligi olan bir yerdir Bu savas yolculugunun son ucu burasi oldugu için "Tebük Gazasi" adi ile anilmistir Bu seferde savas olmamis fakat en güçlü bir Islâm ordusu techiz edilmis, böylece askerî ve siyasî açidan önemli bir zafer kazanilmistir
Seferin nedeni: Bizans Imparatoru Heraklius'a bir mektup yazan Suriye'li hristiyanlar, Muhammed'in öldügünü, müslümanlarin da kitlik ve yokluk içinde perisan olduklarini, üzerlerine asker gönderilirse, onlari kendi dinine katmanin tam zamani bulundugunu bildirdiler (Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, VI, 191) Bunun üzerine Heraklius silahlandirdigi kirk bin kisilik askeri bir gücü Kubad'in komutasi altinda yola çikardi Cüzam, Lahm, Gassân ve Âmile adini tasiyan arap kabilelerinin de Rumlarla birlikte hareket edecek!eri haberi Medine'ye ulasti Zaten Allah'in elçisi kuzey sinirindan güvende degildi Böyle bir askerî harekât hazirligini ögrenince genel seferberlik ilân etti Allah'in Resulu diger gazvelerde genellikle seferin nereye olacagini gizli tutarken bu defa Bizans ordusuna karsi bir sefer düzenlenecegini açiklamisti Çünkü gidilecek yer uzak, havalar sicak ve kurak, düsman güçlü idi Ordunun buna göre hazirlik yapmasi gerekiyordu Mekke'den ve diger arap kabilelerinden asker toplamak için de görevliler çikarilmisti
Sicak, kuraklik, kitlik, uzaklik ve güçlü düsman unsurlari bu seferi "güç ve zor bir sefer" haline getirmisti Bu yüzden seferin rastladigi zamana Kur'an-i Kerim'de "Sâatü'l-usre" (güçlük zamani) denilmis, bu sefere de Kur'an dilinden alinarak "Gazvetü'l usre (zorluk gazâsi)" adi verilmistir Bu sefere katilan orduya da "Ceysü'l-usre (Güçlük ordusu)" denilmistir (bk et-Tevbe, 9/117; ez-Zebîdî, Tecrîd-i Sarih, Terc ve Serh, Kamil Miras, 6 Baski, Ankara 1983, X, 4I8, 4I9; Ibn Ishak, Ibn Hisam, es-Sîre, IV, 161; Ahmed b Hanbel, Müsned, IV, 75; Vâkidî, Megâzî, III, 991)
Hz Peygamber savas için hazirlik yapilmasini emrettigi zaman mevsimin olumsuzluklari, ürünün hasat zamani olusu ve insanlarin yazin sicaginda agaç gölgesinde oturmayi sevmesi yüzünden, böyle sikintili bir yolculuga isteksizlik vardi Ashab-i kiramin agir davranmasi dikkati çekmisti Bu yüzden Allah'u Teâlâ müminleri söyle uyardi:
"Ey iman edenler! Size ne oluyor da: Allah yolunda cihata çikin, denildiginde, bazilariniz agirdan alarak, bulundugunuz yerden kimildamak istemiyorsunuz? Yoksa siz ahireti birakip, sadeœ dünya hayatina mi razi oldunuz? Halbuki dünya hayatinin geçici zevki ahiret saadeti yaninda pek az ve degersizdir" (et-Tevbe, 9/38) Devami ayetlerde, eger bu cihata çikmazlarsa can yakici bir azapla karsilasacaklari, bunun zararinin Allah'a degil kendilerine olacagi, Allah'in Resulune yardim etmeseler bile, Allah'in O'na yardim edecegini, nitekim Mekke'den hicret ederken de Resulullah'a yardim edildigi, magarada da o, arkadasina; "üzülme, Allah bizimle beraberdir" diyordu, böylece Allah'in Resulune emniyet ve güven verdigi, simdi de ayni yardimi yapabilecegini bildirdi (et-Tevbe, 9/39, 4I)
IIslâm toplumu su ayetle topluca cihata çagrildi: "Ey müminler! Güçlünüz zayifiniz hep birlikte savasa kosun Allah yolunda mallarinizla canlarinizla cihat edin Eger bilirseniz bu sizin için daha hayirlidir" (et-Tevbe, 9/41)
SAHABENIN ORDUYA YARDIMLARI:
Hz Peygamber her gün minberine oturur ve "Allahim! Sen su bir avuç Islâm toplumunun yok olmasina firsat verirsen, artik yeryüzünde sana ibadet olunmaz" diyerek yalvarir ve müminleri mallariyla ve canlariyla cihata tesvik ederdi Bunun üzerine servet sahibi müminler orduya yardim getirmeye basladilar
Hz Ömer bu sefere dörtbin dirhem gümüs para (bes dirhem yaklasik bir koyun bedeli) getirmis ve Hz Peygamber'in "Geride ne biraktin?" sorusuna "malimin yarisini" diye cevap vermistir (Ibn Esîr, Üsdü'l-Gâbe, III, 326-327; M Asim Köksal, Islâm Tarihi, 2 baski, Istanbul, ty, IX, 156, 157) Hz Ebû Bekir de dörtbin dirhem getirince, Allah elçisinin "Aile fertleri için ne biraktin?" sorusuna; "Onlara Allah ve Resulunü biraktim" diye cevap verince, bunu isiten Hz Ömer hayir yarisinda Ebû Bekir'i geçemeyecegini belirterek aglamistir (Vakidî, Megâzî, III, 991; Ibnü'l-Esîr age, III, 327)
Abdurrahman b Avf da sekizbin dirhem sermayesinin yarisini getirince Allah elçisi; "Allah senin getirip verdigini de, ev halkin için ayirdigini da bereketlendirsin" (Vâkîdî, Megâzî, III, 991; Taberî, Tefsir, X, 197) diye dua etmistir
Hz Osman ise ordunun techizinde en büyük yardimi yapmisti O, üçyüz deve, yüz at bagislamis, ayrica bin altin lirayi Resulullah'in kucagina dökünce, Allah elçisi; "Ey Allah'im! Ben Osman'dan râziyim, sen de razi ol" diye dua etmis ve Osman'in bundan sonra olmus olacak seylerden bir sorumlulugunun bulunmayacagini bildirmistir (bk Ahmed b Hanbel, IV, 75; Vâkidî, age, III, 991; Ibn Ishak, Ibn Hisâm, Sîre, IV, 161) Ayrica Hz Osman'in birer altin sarfi ile onbin askeri techiz ettigi, su içtikleri kaplarin agiz baglarina ve aski iplerine kadar saglanmadik ihtiyaçlarinin birakmadigi nakledilmistir (Vâkidî, Megâzî, III, 991; Belâzurî, Ensâbü'l-Esraf, 1, 368)
Malî durumu zayif olanlar da ellerinden gelen yardimi yapiyorlardi Hz Peygamber; "Kim bugün bir sadaka verirse sadakasi kiyamet günü Allah katinda onun lehine sahitlikte bulunacaktir" buyurunca, bir adam basina sardigi sarigi vermis, siyah, hor görünüslü bir yoksul da çok güzel bir deveyi bagislayip gitmisti Ebû Ukayl iki ölçek hurma karsiliginda sabaha kadar su çekmis, bir ölçegini ev ihtiyaci için ayirmis, bir ölçegini de orduya bagislamisti Hz Peygamber onun için de hayir ve bereketle dua etti (Taberî, Tefsir, X, 194, 195) Baska bir yoksul Ulbe b Zeyd ise mali, mülkü, biniti olmadigi için cihata hiçbir katkisi olamayisindan çok üzgündü Gece namazindan sonra Allah'a niyazda bulundu, imkânlarinin olmayisindan yakindi Ertesi gün sikilarak, alay edilmeyi göze alarak çok az bir 'i Hz Peygamber'e getirdi Bu da sadakalara karistirildi Ertesi gün Hz Peygamber az bir sadaka veren bu yoksulu davet etti ve söyle buyurdu: "Muhammed'in varligi, kudreti elinde bulunan Allah 'a yemin ederim ki, sen sadakasi kabul olunanlarin Divan'ina yazildin" (Ibn Kayyim, Zâdu'l-Meâd, Misir 139I/197I, III, 4; Vâkidî, age, III, 994; Ibn Hacer, el-Isâbe, II, 5II)
Kadinlar da ellerinden gelen yardimi yapmaktan geri durmuyorlardi Ümmü Sinan el-Eslemiyye söyle anlatir: "Hz Âîse'nin evinde Resulullah (sas)'in önüne serilmis bir örtü gördüm ki üzerinde bilezikler, bazubentler, halhallar, yüzükler, küpeler, develerin ayaklarini baglayacak bir takim kayislarla, kadinlar tarafindan gönderilen ve savasta ise yarayabilecek bir takim seyler bulunuyordu" (Vâkidî, Megâzî, III, 991, 992)
Tebük Seferi ve Münafiklar:
Münafiklar müminleri basariya götürebilecek her önemli iste oldugu gibi gerek Tebük gazvesi hazirliklari ve gerekse yolculuk sirasinda bozgunculuk yapmaktan geri durmadilar
Münafiklarin basi Abdullah b Ubey b Selül; "Muhammed Roma devletini oyuncak mi saniyor? Onun ashabiyla birlikte yakalanip esir olacaklarini gözümle görmüs gibi biliyorum" diyerek halka korku ve ümitsizlik vermeye çalisiyordu (Ahmet Cevdet Pasa, Peygamberlerin Kissalari ve Halifelerin Tarihleri, Istanbul 1977, I, 2I6)
Münafiklardan bir topluluk hiçbir özürleri olmadigi halde Tebük seferine katilmamak için Hz Peygamber'den izin istediler Allah'in Resulu seksenden fazla münafiga izin verdi Kimi münafiklar da ganimet almak için Tebük ordusuna katilmis ve gittikleri yerlerde bozgunculuk yapmaktan geri durmamislardir (Ibn Ishak, Ibn Hisam, Sîre, 16I vd; Taberî, Tarih, III, 142 vd; Vâkidî, Megâzî, III, 995; et-Tevbe, 9/66)
Orduya özürsüz katilmayan münafiklarla ilgili çesitli ayetler indi Bazilari sunlardir: "Onlardan bazisi peygambere: "Bana izin ver, beni fitneye düsürme" diyordu Bilin ki onlar zaten fitne içine düsmüslerdir Süphesiz cehennem, kâfirleri çepeçevre kusaticidir" (et-Tevbe, 9/49) "Cihatdan geri kalanlar, Allah'in Resulune muhalefet ederek oturup kalmalarina sevindiler Allah yolunda mallariyla canlariyla cihat etmeyi hos görmediler "Bu sicakta savasa çikmayin " dediler De ki: "Cehennem atesi daha sicaktir" Keske bilseydiler Yaptiklarinin cezasi olarak, artik az gülsünler çok aglasinlar" (et-Tevbe, 9/81, 82; ayrica bk 9/42-48, 63-64, 79, 83, 86, 87, 9I, 93-96)
YAHUDI SÜVEYLIM 'IN EVININ YAKILMASI:
Münafiklardan bazi kisilerin Yahudi Süheylim'in Casum mevkiindeki evinde toplanip, Tebük gazasina çikacak halki Hz Peygamber'in etrafindan dagitmak üzere toplandiklari haber alindi
Bunun üzerine Allah elçisi Talha b Ubeydullah'i (ö 36/656) bazi sahabelerle birlikte onlara gönderip Süveylim'in evini atese vererek üzerlerine yikmasini emretti Emir yerine getirildi Dahhâk b Halîfe evin damindan atlayinca ayagi kirildi Ibn Übeyrik ve arkadaslari ise damdan atlayip kaçtilar (Ibn Ishak, Ibn Hisâm, Sîre, IV, 16I; Diyarbekri, Hâmis, II, 124)
IHMALCILIK YÜZÜNDEN SEFERE KATILMAYAN MÜSLÜMANLAR:
Mümin olduklari halde ihmalcilik yüzünden sefere katilamayanlar da olmustu Bunlar: Kâ'b b Mâlik, Mirâre b Rabî' ve Hilâl b Ümeyye (r anhüm) idi
Kâ'b b Mâlik; Akabe'de Hz Peygamber'e bey'at etmis, Bedir disinda tüm gazalara katilmisti Tebük seferine katilmak için her türlü imkâna sahip oldugu halde sirf ihmalciligi nedeniyle bu gazaya katilamadigini söyle belirtmistir: "Hz Peygamber bu gaza için hazirlanmaya basladilar Ben de onlarla birlikte yol hazirligini görmek üzere sabahleyin evden çikip dolasir, hiç bir is görmeden aksam üzeri döner, gelirdim Kendi kendime; hazirlanmak için çok vaktim var, derdim Bu ihmalcilik bende sürdü gitti Sonunda Resulullah ve ashabi birden yola çikiverdiler" (Vâkidî, Megazî, III, 997, 998)
Diger iki sahabe de benzer ihmal içinde olup gecikmisler ve sefere katilmamislardi Ancak daha sonra bu üç sahabe ruhen çok daraldi ve dünya kendilerine dar geldi Onlarin bu sikintisi Kur'an-i Kerîm'de söyle açiklanir: "Ve savastan geri kalan o üç kisinin tövbesini de kabul etti Bütün genisligine ragmen yeryüzünün kendilerine dar geldigi, ruhlari son derece sikildigi, Allah'tan baska bir siginak olmadigini anladiklari zaman tövbe etsinler diye, Allah onlari bagislamisti Süphesiz ki, Allah, tövbeleri çok kabul eden ve çok merhametli olandir" (et-Tevbe, 9/118)
ÖZÜR NEDENIYLE SEFERE KATILAMAYANLARIN ECRE ORTAK OLUSU:
Ashab-i kiramdan mesrû özürleri yüzünden Tebük gazvesine katilamayanlarin, katilan askerlerin kazandigi tüm ecre ortak olduklari hadis-i serifle sabittir
Enes b Mâlik (ra)'den rivayete göre Hz Peygamber Tebük seferi sirasinda söyle buyurmustur: "Medine'de bir topluluk kalmistir ki, biz bir dag yolunda, bir vadide her yürüyüsümüzde, onlar da bizimle birliktedirler Ashap: Yâ Resulullah, onlar nasil bizimle birlikte olur?" diye sorunca da; "Onlari burada bulunmaktan (hastalik, gücü yetmemek gibi) mesrû özürleri menetmistir" (Buhârî, Cihâd, 14I, Temennî, 9, Menâkibu'l-Ensâr, 1, 3, Megâzî, 56; Müslim, Zekât, 133, 136136; Tirmizî, Menâkib, 65; Kâmil Miras, Tecrid-i Sarîh, VIII, 299, 3II)
TEBÜK'E BÜYÜK YOLCULUGA IMKÂN BULAMAYANLARIN AGLAYISI:
Varlikli sahabelerin yardimi ile ihtiyaçli gaziler techiz ediliyor, fakat sayi çok fazla oldugu için bu yardim da yetismiyordu Islâm tarihinde "aglayanlar" diye anilan yedi kisi Resulullah (sas)'a gelerek, bu gazveye katilmak istediklerini, fakat binit ve yiyeceklerinin bulunmadigini bildirdiler Hz Peygamber'in kendilerine binit kalmadigini söylemesi üzerine bu yedi kahraman aglayarak geri dönmüslerdi Bunlar Salim b Umeyr, Ulbe b Zeyd, Ebû Leylâ el-Mâzinî, Seleme b Sahr, Irbâd b Sâriye; bir rivâyete Abdullah b Mugaffel ve Ma'kil b Yesâr veya Amr b Gunme (r anhüm)'dür Onlarin bu hali Kur'an-i Kerim'de söyle haber verilir: "Cihada çikabilmek için binek vermen için sana geldikleri vakit: "Size verecek bir binit bulamiyorum" dediginde, savas araç ve gereçleri bulamadiklarini üzülüp gözleri yasla dolu olarak geri dönenlere de bir sorumluluk yoktur" (et-Tevbe, 9/92)
Bunun üzerine bu yedi mücahidden ikisine Ibn Yamin, ikisine Hz Abbas b Abdilmuttalib, üçüne de Hz Osman binit saglamistir (Ibn Ishak, Ibn Elisâm, Sîre, IV, 161, 162; Vâkidî, Megâzi, III, 994; Taberî, Tarih, III, 143)
TEBÜK YOLCULUGUNUN BASLAMASI:
Hz Peygamber (sas) Tebük gazasini Medîne'den Hicretin 9 yili Recep ayinda persembe günü çikmisti Çünkü O, cihada persembe günü çikmayi severdi Bu, Resulullah (sas)'in sonuncu gazasi oldu
Medine'de vekil birakilan Hz Ali için münafiklarin "Muhammed, Ali'yi onda görüp hoslanmadigi bir sey için geri birakmistir" gibi dedikodular yapmasi üzerine, Hz Ali silahlanip Cürf mevkiinde Hz Peygamber'e yetisti Resulullah'in gelis nedenini sormasi üzerine hakkindaki dedikodudan söz etti Hz Peygamber; "Onlar yalan söylemislerdir Ben seni arkamda biraktiklarima vekil tayin ettim Hemen geri dön, gerek benim ev halkim ve gerekse senin ev halkin içinde vekilim ol Sen bana göre, Musa'ya göre Harun'un durumunda olmak istemez misin? Ancak benden sonra Peygamber gelmeyecektir" dedi Hz Ali; "Ey Allah'in elçisi öyledir" diye cevap verdi ve Medîne'ye geri döndü" (Ibn Ishak, Ibn Hisâm, Sîre, IV, 163, Ibn Sa'd, Tabakât, III, 24 25, Taberî, Tarih, III, 144, Ibnü'lEsîr, el-Kâmil, Beyrut 1385/1965, II, 278)
Hz Peygamber'in komutasindaki onbin kisilik Islâm ordusu Medine'den Tebük'e kadar onsekiz yerde konakladi, ondokuzuncu konaklama yeri Tebük oldu Bu konaklama yerlerinde namaz kilinan yerler günümüzde de adlariyla mescit olarak bilinmektedir Zülhusub, Feyfâ, Zülmerve, Rak'a ve Vâdilkurâ mescidleri gibi
Yolculuk sirasinda ve konaklama yerlerinde pek çok ibretli ve hikmetli olaylar vuku buldu Allah'in elçisi yol boyunca ögütlerini sürdürdü Bunlardan bazilari sunlardir:
1) Sekizinci konaklama yeri olan Hicr'da olanlar:
Hicr, Semûd kavminin yasayip helâk oldugu yerdir Salih Peygambere isyan eden bu toplulugu Yüce Allah korkunç bir haykirisla helâk etmisti (bk el-A'râf, 7/73-9; el-Hicr, 15/8I-84; es-Suarâ, 26/141-159; Hûd, 11/61-68; en-Neml, 27/45-53) Hz Peygamber bu kavmin mucizeleri gördükleri halde peygamberlerine karsi gelmelerini açikladi ve bu yerden hizli geçilmesini emir buyurdu
Hicr kuyularindan alinan sulari döktürdü ve bununla hazirlanan ekmek hamurlarinin develere yedirilmesini emir buyurdu (Vâkidî, Megâzî, III, 1II8; Ahmed b Hanbel, II, 9: Asim Köksal, age, IX, 185 vd) Böyle hüzünlü bir beldeye nes'eyle girilmesini, Hicr'da oturan halkla temas etmemelerini emir buyurdu (Vâkidî, Megâzî, III, 1II8; Ahmed b Hanbel, V, 231)
Allah elçisi, Hicr'da gece siddetli kasirganin kopacagini, bu yüzden kimsenin yaninda arkadasi olmaksizin disari çikmamasini ve develerin dizlerinin baglanmasini bildirdi Kasirga çikti ve uyariya uymayan iki kisiden birisi nefes darligina ugradi, digerini firtina sürükledi
Mücahitler Hicr'da sabahlayinca siddetli susuzlukla karsilastilar Allah elçisi özellikle Hz Ebû Bekir'in yagmur duasi yapmasini istemesi üzerine, ellerini kaldirip yagmur için dua etti Daha ellerini indirmeden yagmur yagmaya baslamisti (Ibn Ishak, Ibn Hisâm, Sîre, IV, 165; Taberî, Tefsîr, XI, 55; Tarih, III, 144) Bunun üzerine daha önce; "Muhammed hak peygamber olsaydi, Musa peygamber'in Allah'tan yagmur istedigi ve yagdirdigi gibi, O da yagmur ister ve yagdirirdi" diyerek dedikodu yapan münâfiklar seslerini kesmislerdi
>Hz Peygamber'in devesi "Kasvâ"in kaybolmasi:
Bir konaklama yerinde Resulullah (sas)'in devesi Kasvâ kaybolmus ve aramalara ragmen bulunamamisti Benî Kaynuka Yahudilerinden müslüman olan Zeyd b Lusayt adli münafik; "Kendisinin peygamber oldugunu söyleyen ve size göklerden haberler veren Muhammed bugün kaybolan devesinin yerini bile bilmiyor" diyerek müminlerin kalbine süphe sokmaya çalisiyordu Bunu haber alan Resulullah (sas), Cebrail (as) haber vermesi üzerine devenin bulundugu yeri ve ipinin bir dala takili bulundugunu bildirdi ve "Allah'a yemin olsun ki, gerçekten ben, bir seyi Allah bana bildirmedikçe bilemem" buyurdu Gerçekten o yana giden sahabiler deveyi bulup getirdiler (Ibn Ishak, Ibn Hisâm, Sîre, IV, 166, 167; Vâkidî, age, III, 1I1I)
Zeyd b Lusayt bu olaydan sonra, ertesi sabah kalbindeki Hz Muhammed'in peygamberligi konusundaki süphelerinin yok oldugunu söylemistir (Vâkidî, Megâzî, III, 1I1I) Bazilari onun tövbe ettigini söylerken Hârice b Zeyd gibi bazi sahabiler de onun tövbe ettigini kabul etmemislerdir (Ibn Ishak, Ibn Hisâm, IV, 167;Vâkidî, age, III, 1I1I)
>Abdurrahman b Avf'in imam olusu:
Hicr'le Tebük arasinda bir konaklama yerinde tan yeri agardiktan sonra Allah elçisi ihtiyacini gidermek için uzak bir yere gitmisti Cemaat günesin dogmasindan korkarak Abdurrahman b Avf (ra)'i öne geçirdiler Hz Peygamber abdest alip dönünce Abdurrahman rukû'da idi Cemaat Resulullah'in geldigini anlayinca neredeyse namazi bozacaklardi Abdurrahman da imamliktan çekilmek istedi Fakat Resulullah (sas)'in isareti ile namaza devam etti Allah elçisi bir rekâti imamla, bir rekâti da selãmdan sonra ayaga kalkarak tek basina kildi Namaz bitince de; "Güzel yaptiniz" buyurdu (Ahmed b Hanbel, IV, 247; Vâkidî, Megâzî, III, 1I11)
>Abdestte tek yikama ve mestlere meshetme:
Avf b Mâlik'ten rivayete göre, Hz Peygamber Tebük seferi sirasinda yolcular için mestler üzerine üç gün üç gece, mukîm olanlar için bir gün bir gece süreyle meshedilmesini emir buyurmustur (Ahmed b Hanbel, Müsned, VI, 27) Hz Ömer'in bildirdigine göre abdest alinirken abdest azalari birer defa yikanmakla yetinilmistir (Ahmed b Hanbel, 1, 23)
>Vaktinde kilinamayip kaza edilen sabah namazi:
Yolculukta Allah elçisi uykuda iken kaldirilmamis ve sabah namazi vakti çikip günes bir mizrak boyu yükselmisti Resulullah (as) Bilâl'e: "Ben sana bu gece bizi bekle ve sabah olunca uyandir" demedim mi?" buyurdu Bilâl: "Seni uyutan beni de uyuttu" dedi Hz Peygamber o yerden kalkip biraz gittikten sonra, önce sünneti sonra da farzi kaza etti (Vâkidî, Megâzî, III, 1I15, 1I16)
>Hz Peygamber'in Tebük'te ashabi ile istisare etmesi:
Tebük'e geldikten sonra Sam üzerine yürünüp yürünmemesi konusunda Allah elçisi ashabi ile istisare etti Hz Ömer: "Eger gitmekle emrolundun ise git" dedi Hz Peygamber: "Eger bu konuda Allah tarafindan emrolunmus bulunsaydim, size danismazdim" buyurdu Bunun üzerine Hz Ömer: "Ey Allah'in Resulu orada Rumlar çok fazladir, müslümanlardan tek kisi bile yoktur, senin bu derece yakina gelmen onlari korkutmustur Uygun bulursaniz bu yil buradan geri dönülsün veya yüce Allah bu konudaki buyrugunu bildirir" Bunun üzerine Hz Peygamber Tebük'ten ileri geçmedi (Ibn Ishak, Ibn Hisâm, Sîre; IV, 17I; Ibn Sa'd, Tabakâl, II, 166; Vâkidî, age, III, 1I19)
>Diger peygamberlere verilmeyip yalniz Hz Muhammed'e verilen bes haslet:
Hz Peygamber Tebük'te gece namazini (teheccud) çadirinin önünde kildigi bir gece, yanina gelen sahabilerle sohbet ederken söyle buyurmustur: "Benden önceki peygamberlerden hiç birisine verilmeyen su bes sey bana verilmisti:
a- Önceki peygamberler yalniz bir kavme gönderilmisken, ben bütün insanlara gönderildim
b- Yeryüzü bana mescit ve temizlik araci kilindi Bu yüzden namaz vakti nerede olursa teyemmüm edip namazimi kilarim Önceki ümmetler ise ibadetlerini ancak Kilise ve Havralarda yapabilirdi
c- Savas ganimetleri bana helal kilindi Halbuki önceki peygamberlere helâl kilinmamisti
d- Bana sefaat makami verildi
e- Ben bir aylik uzak yerdeki düsmanin kalbine korku salmakla yardim olundum" (bk Buhârî, Teyemmüm, 1, Salât, 56; Müslim, Mesâcid, 3, 4, 5; Ebû Dâvud, Salât, 24; Tirmizî, Mevâkît, 119, Siyer, 5; Nesâî, Cusl, 26; Ibn Mâce, Tahâre, 9I; Dârimî, Salât, 111, Siyer, 28; Ahmed b Hanbel, I, 25I, 3I1, II, 222, 24I, 25I, 312; Vâkidî, Megâzî, III, 1I21 vd )
Hz Peygambere ve ümmetine ayricalik saglayan bu niteliklerin Bizans'a karsi yapilan böyle büyük bir harekât sirasinda açiklanmasi su noktalari akla getirmektedir
Çevrede en güçlü olarak bilinen Dogu Roma imparatorluguna karsi durabilecek bir güce sahip olan Islâm toplulugu, yakinda bu yöreleri ele geçirecek ve rum diyari Islâm'a girecek, böylece arap toplumlari disina çikan Islâm evrensellik özelligine kavusacaktir
Islâm ordusu yolculuk sirasinda günlerce çesitli yer ve mevkilerde, arz üzerinde farz ve nafile namazlari kilmis ve böylece ibadetin yalniz mescidlerde yapilabilecegi imaji yerine namaza evrensel bir mescid anlayisi kazandirilmistir Abdest ve gusülde de su yerine, gerektiginde teyemmümle yetinmenin uygulamalari yapilmistir
Bu gibi askeri hareketlerde zafer sonrasi elde edilecek ganimetlerin beste biri beytülmalin, beste dördü de gazilerin hakki olmak üzere mesrû kilinmistir Bu da savaslarda ayri bir tesvik unsurudur (bk "Ganimet" mad )
Çevrede bir aylik uzak yerde bulunan düsman o gün için Dogu Roma Imparatorlugu ve bunlarin baskani Heraklius olmalidir Imparatorun ve askerlerinin kalbine korku düstügü için Hicaz'a saldirip yakip yikmak üzere yola çiktiklari halde bu cesareti gösterememislerdir Güçlü Islâm ordusunun hazirlikli, düzenli ve her çesit savas rizikosunu göze alarak Tebük'e kadar gelmesi, güç dengesini psikolojik bakimdan Müslümanlarin lehine çevirmistir Böylece düsman için, savas olmasa bile güç hazirlamayi emreden ayetin hükmü gerçeklesmistir
Ayette söyle buyrulur: "Onlara karsi gücünüzün yettigi kadar kuvvet ve savas atlari hazirlayin ki, bununla Allah'in düsmani ve sizin düsmaninizi ve daha bundan baska sizin bilmediginiz, fakat Allah'in bildigi diger düsmanlari korkutasiniz Allah yolunda ne harcarsaniz, karsiligi size eksiksiz ödenir, asla haksizliga ugratilmazsiniz" (el-Enfâl, 8/6I)
Hz Peygamber Tebük'te bulundugu sirada Halid b Velid'i dört yüz atli ile bir hristiyan topluluk olan Dûmetülcendel'in krali Ükeydir b Abdilmelik üzerine gönderdi Dûmetülcendel Sam yolu üzerinde Tebük'e yakin, sulu, hurma ve ekinleri bol, büyük bir ticaret merkezi idi Halid b Velid az sayida bir askerle bilmedikleri bir yörede krali nasil bulacaklarini sorunca, Allah elçisi onu "yabanî sigir avlarken bulup yakalayacagini" haber verdi
Gerçekten Halid ve arkadaslari kaleye yaklastiklari sirada normal kirsal kesimde az rastlanan bir yaban sigirinin kale kapisina yaklasmakta oldugunu gördüler Yukaridan Ükeydir ve ailesi de bu semiz hayvani görmüslerdi Ükeydir silahlanip birkaç adami ile birlikte sigiri avlamak üzere kaleden disari çikinca da onu yakaladilar ve elleri bagli olarak kalenin önüne getirdiler
Orada Halid'le Ükeydir arasinda yapilan anlasmaya göre, Ükeydir Müslümanlara: Iki bin deve, sekiz yüz at, dört yüz zirh gömlek, dört yüz mizrak vermek ve Ükeydir ile kardesi Mudad Hz Peygamber'e kadar götürülüp haklarinda Allah elçisi hüküm vermek üzere sulh oldular Bundan sonra kaleye girilerek belirlenen ganimet mallari teslim alindi (bk Vâkidî age, III, 1I27, 1I34; Ibn Ishak, Ibn Hisam, Sire, IV, 169 vd; Ibn Sa'd, Tabakât, II, 62, 166)
Eyle, Ezruh ve Cerba Melikleri ile Sulh Anlasmasi Yapilmasi:
Hz Peygamber Tebük'te bulundugu sirada Kizildeniz'in kuzeyinde ve Akabe körfezinin sonunda deniz sahilindeki Eyle hükümdari Yuhanna b Ru'be, gelerek yillik belirli miktarda cizye vermek üzere kendisi ile sulh anlasmasi yapti Hz Peygamber Yuhanna'ya su ahitnameyi yazili olarak verdi
"Bismillahirrahmânirrahîm Bu, Allah ve Peygamberi Muhammed'den Yuhanna b Ru'be ile Eyle halkindan denizdeki gemilerde bulunanlari ve karadaki gezen, dolasanlari için eman yazisidir: Gerek bunlar ve gerek Sam, Yemen ve deniz sahili halkindan Eylelilerle birlikte bulunanlar, Allah'in ve Resulunün himayesindedirler Onlardan bir kötülük isleyeni yanindaki mali koruyamayacak, bu mal, alana da helâl olacaktir Denizde, karada herkes diledigi tarafa yolculuk yapma hakkina sahiptir" (Ebu Ubeyd, el-Emvâl, Misir 1388/1968, s 287 vd; Ibn Ishak, Ibn Hisâm, Sîre, VI, 169)
Eyle krali Yuhanna ile birlikte Ezruh ve Cerba halki temsilcileri de Tebük'e gelip Hz Peygamber'le cizye vermek üzere anlasma yaptilar Bunlar her yil Recep ayinda saf altindan yüz dinar cizye ödemeyi kabul ettiler ve buna karsilik onlara birer emannâme (güven mektubu) verildi Bu iki topluluk da Eyleliler gibi Yahudi toplumudur (Ibn Sa'd, Tabakât, 1, 289 vd; Ibn Ishak, Ibn Hisâm, Sîre, IV, 169; Vâkidî, Megâzî, III, 1I31)
MESCID-I DIRÂR OLAYI:
Hz Peygamber Tebük'te yirmi gün kadar kaldiktan sonra, ashab-i kiramin ileri gelenleri ile istisare ederek geri dönmeye karar verdi Çünkü Bizans ordusu saldirmaya cesaret edememis ve amaca ulasilmisti O gün için daha fazla ileri gidip kan dökmeye ihtiyaç yoktu Çünkü Sam yöresini fetih gibi bir amaçla yola çikilmamisti Üstelik Sam yöresinde bulasici bir hastalik (tâun) oldugu da haber alinmisti Geri dönüs için yola çikan ordu Ramazan'in ilk günlerinde Medîne'ye ulasti Hz Peygamber Tebük'e giderken Medine'ye bir saat uzakliktaki Ziyevan köyüne geliniginde münâfiklardan bir heyet gelerek: "Ey Allah'in Resulu! Biz hastalar ve Kuba mescidine gelemeyenler için özellikle yagmurlu gecelerde namaz kilmak üzere bir mescid bina ettik Tesrif edip burada namaz kildirsaniz, hayir ve bereketle dua buyursaniz" dediler Hz Peygamber bunun dönüste olabilecegini söylemislerdi Bunun üzerine Tebük dönüsü bu sözü Allah elçisine hatirlatip yeni yapilan mescide gelmesini rica ettiler
Bu mescid Ebû Âmir Fâsik adli bozguncu münafik ve fasigin tesviki ile münafiklarca Kuba Mescidinin cemaatini bölmek niyetiyle yapilmis ve Hz Peygamber'e suikast düzenlemek üzere içi silâhla doldurulmustu Hz Peygamber bu mescide gitmeye hazirlanirken Cebrail (as) gelerek durumu haber verdi
Kur'an-i Kerîm'de bu mescidden söyle söz edilir:
Zarar vermek, inkâr etmek, müminlerin arasini ayirmak ve daha önce Allah ve Resulune karsi savasanlara gözetleme yeri hazirlamak üzere bir mescid yapanlar; "Biz sadece iyilik yapmak istiyorduk" diye yemin ederler Allah da sahittir ki bunlar yalancidirlar" (et-Tevbe, 9/1I7) "Ey Muhammed! Bu mescidde asla namaz kilma Süphesiz ki, baslangicindan itibaren takva üzere kurulan mescidde (Kuba mescidi) namaz kilman daha hayirlidir O mescidde kendilerini maddî ve manevi kirlerden temizlemeyi seven adamlar vardir Allah temizlenmek isteyenleri sever" (et-Tevbe, 9/1I8; bk 1I9, 11I)
Bunun üzerine Hz Peygamber ashab-i kiramdan Mâlik b Dehsan ile Ma'n b Adiyy (r anhümâ)'yi Mescid-i Dirar'i yikmak üzere gönderdi Bu sahabeler mescidi yakip yiktilar Böylece kötü amaç için bina edilen bir mescid ortadan kaldirilmis oldu (bk Ibn Ishak, Ibn Hisâm, Sîre, III, 71; Ibn Sa'd, Tabakât, III, 54I vd; Ibn Kesîr, Muhtasar Tefsîr, II, 169; Kâmil Miras, Tecrîd-i Sarih, X, 422)
>Özürsüz cihada katilmayan üç kisinin çilesi:
Resulullah (sas) Tebük'ten dönüste Medîne'ye giriste dogrudan Mescidi Nebevî'ye girip iki rekat namaz kildi Çünkü seferden dönüste bu, Resulullah (sas)'in âdeti idi Sonra mescitte oturdu Tebük gazvesine katilamayip Medine'de kalanlar tek tek gelip özürlerini yeminle teyit ettiler Hz Peygamber dis görünüslerine bakarak özürlerini kabul edip, iç yüzlerini Allah'a havale etti ve haklarinda istigfarda bulundu Bunlarin sayisi seksen kadar idi
Ancak Kâ'b b Mâlik, Mirare b Rabî ve Hilâl b Ümeyye mesrû bir özürleri bulunmadigi halde cihada katilmamislardi Hz Peygamber'in huzuruna girince mazeret uydurma yoluna gitmeden dogruyu söylediler
Resulullah (sas) halki bu üç sahabe ile görüsüp konusmaktan menetti Üçü de bir köseye çekilerek elli gün süreyle yalnizliga itildiler Dünya baslarina zindan oldu Kirk gün geçince Hz Peygamber bunlara Hüzeyme b Sâbit (ra)'i göndererek kadinlarindan da ayri durmalarini bildirdi Böylece eslerinin cihaddan geri kalan bu sahabelere hizmeti de men edilmis oluyordu Yalniz Hilâl b Ümeyye'nin esi Allah elçisine gelerek; "Hilâl yaslidir, hizmetçisi de yoktur Yalniz mutfak islerine yardimci olsam" diye izin istedi Kendisine yalniz ev hizmeti için izin verildi
Elli gün tamamlaninca bu üç sahabenin magfiret edildigini bildirilen ayet indi Bunu müjdeleyen sahabeye, Ka'b b Mâlik sevincinden bir kat elbise giydirmisti Mescide geldiklerinde Allah'in Resulu Ka'b b Mâlik'e söyle buyurdu: "Annen seni dogurdugu günden beri yasadigin günlerin en hayirlisini sana müjdeliyorum" Ka'b; "Bu müjde tarafinizdan mi, yoksa Allah tarafindan mi?" diye sorunca, Hz Peygamber; "Dogrudan Yüce Allah tarafindan" buyurdu Bunun üzerine Ka'b, bütün servetini Allah yolunda tasadduk etmek istedigini bildirdi Hz Peygamber, bir bölümünü kendisine ayirmasinin daha hayirli olacagini söyledi (Kâmil Miras, Tecrîd, X, 424 vd, Hadis No: 1659; Ibn Kesîr, age, II, 175 vd)
Allah Teâlâ bu üç sahabenin halini ve affedilmelerini söyle bildirir: "Ve savastan geri kalan o üç kisinin tövbesini de kabul etti Bütün genisligine ragmen yeryüzünün kendilerine dar geldigi, ruhlari son derece sikildigi, Allah 'tan baska bir siginak olmadigini anladiklari zaman tövbe etsinler diye, Allah onlari bagislamisti Süphesiz ki Allah, tövbeleri çok kabul eden ve çok merhametli olandir" (et-Tevbe, 9/118)
Ka'b b Mâlik ve arkadaslari bu ilâhî iltifata, dogru sözlülükleri ve samimi davranmalari sayesinde kavustular Ka'b bu olay üzerine, artik ömrü boyunca dogrudan baska bir söz söylemeyecegine dair Allah elçisine söz verdi Diger münâfiklar uydurduklari yalan mazeretler yüzünden helâk olurken onlar selâmete çiktilar
Kaynak: Islam tarihi

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Asr-ı Saadet

Eski 04-22-2009   #43
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Asr-ı Saadet



Tebuk Gazvesinden Dersler
Tebuk, Vadi'l-Kura ile Şam arasında bir yerdir Hicretin dokuzuncu yılının (M 630) Receb ayında vuku bulan Tebuk gazvesi, Resulullah (sas)'in en son gazvesidir Resulullah (sas) ashabına, Rum (Bizans)larla savaşmak için hazırlanmalarını emretmişti Yol uzun, düşman kuvvetli, zaman yaz mevsiminin en sıcak günleriydi Kuraklık ve kıtlık vardı Buna mukabil hurmaların olgunlaşıp meyve vereceği, hurma ağaçlarının gölgesinde yaşandığı günlerdi Böyle bir hayatı bırakıp aç-susuz, uzun bir sefere çıkmak zordu Bundan dolayı Kur'an dilinde, bu seferin tesadüf ettiği zamana "zorluk zamanı", bu sefere "zorluk gazvesi", bu savaşa katılan orduya da "zorluk ordusu (ceyşu'l-usre)" denmiştir Resulullah (sas) savaşa hazırlandığı diğer zamanlarda, nereye sefer düzenleneceğini gizli tutmasına rağmen bu kez alışılanın aksine, böyle bir ihtiyata lüzum görmeyerek Rumlar üzerine gidileceğini bildirmişti Bunun amacı, yolun uzun, zamanın zor ve düşmanın çok olmasından dolayı, hazırlıkların ona göre yapılmasını sağlamaktı Resulullah (s as) sefere çıkmakta kararlıydı Ashabına yol için hazırlanmalarını emretti Zenginleri Allah yolunda infaka teşvik edip binek hayvanları vermelerini istedi Zengin sahabiler de bütün imkanlarını Allah yolunda seferber ettiler
Ashabın İhlas ve İnfakı
Resulullah (sas)'in emri üzerine, sahabiler (r anhum) orduya sadaka, nafaka ve binek hayvanları getirmeye başladılar Hz Ebu Bekir (ra) malının tamamı olan 40 bin dirhem altın getirdi Resulullah (sas) ona: "Kendi ehline herhangi bir şey bıraktın mı?" diye sorunca o: "Onlara Allah ve Resulünü bıraktım" diye cevap verdi Hz Ömer (ra) malının yarısını getirdi Resulullah (sas) ona da: "Kendi ehline herhangi bir şey bıraktın mı?" diye sorunca Ömer (ra): "Evet, malımın yarısını" diye cevap verdi Abdurrahman ibnu Avf iki yüz evkiye altın, Asım ibnu Adiy yetmiş deve yükü hurma getirdi Hz Osman (ra) ise ordunun üçte birini techiz etti İbnu Hişam'ın bildirdiğine göre Osman ibnu Affan bu sefer için büyük bir infakta bulundu; öyle ki, o zamana kadar hiç kimse bu kadar infakta bulunmamıştı Osman ibnu Affan, Tebuk gazvesinde dar durumda olan orduya bin dinar infak etti Bunun üzerine Resulullah (sas) mealen şöyle buyurdu: "Allah'ım! Osman'dan razı ol, çünkü ben ondan razıyım"
Cihada Katılamadıklarından Dolayı Ağlayanlar
Müslümanlardan yedi (diğer bir rivayette yediden fazla) kişi Resulullah (sas)'in yanına geldiler ve Resulullah (sas)'den kendilerini bindireceği ve seferde yüklerini yükleyecekleri hayvan istediler Çünkü kendileri bu imkana sahip değillerdi Resulullah (sas) da onlara: "Sizi bindireceğim bir binek bulamıyorum" dedi Bunun üzerine onlar infak edilecek şey bulamamaktan ötürü üzülerek gözyaşları içinde geri döndüler
Münafıkların Yeniden Ortaya Çıkışı ve Yaptıkları Planlar
Hudeybiye anlaşmasından sonra münafıklar hayli azalmıştı Hudeybiye anlaşması ve Mekke'nin fethinden sonra İslam toplumu büyümeye başlamış, İslam ordusu yirmi kat artmıştı Bu dönemde kendi istekleriyle İslam'ı seçenler olduğu gibi korkuyla İslam'ı seçenler de vardı Münafıkların lideri Abdullah ibnu Ubey henüz hayattaydı ve münafıklar bloğunun yeniden yapılanmasını başlattı Tebuk gazvesi sırasında münafıkların hareketi belirgin bir şekilde ortaya çıktı Münafıkların seferberlik öncesi faaliyetleri, Müslümanları Resulullah (sas)'den uzaklaştırmak ve onları dünyanın aldatıcı güzelliklerine çekmek doğrultusundaydı Bazı münafıklar, Müslümanlarla birlikte sefere çıkmamak için: "Vallahi, kavmim ensar bilir ki, ben kadınlara düşkün bir adamım Beni Asfar'ın (Rumların) sarışın kadınlarını görünce sabır gösteremeyip bir fitneye düşerim" diyerek mazeret ileri sürdüler
Münafıklardan bir kısmı da izin istemekle kalmayıp havanın çok sıcak olduğundan bahsederek sefere iştirak eden müminleri de caydırmaya çalışıyorlardı Münafıkların diğer bir kısmı da Resulullah (sas)'e gelerek: "Gücümüz yetseydi, sizinle beraber çıkardık" diyerek yalan söylemişlerdi Münafıkların ordu içindeki durumları da şöyleydi: Devamlı olarak emirlere muhalefet ediyor, ordu içinde fitne çıkarmaya çalışıyorlardı Planlarının içinde en tehlikeli olanı da Resulullah (sas)'i bir suikastla öldürme girişiminde bulunmaktı Medine'deki münafıklara gelince, onlar sığınacakları, İslam düşmanlarına karargah olacak Dırar mescidini inşa etmişlerdi Ayrıca Resulullah (sas)'e yahudi Süveylim'in evinde bir kısım münafıkların toplandıkları ve halkı gazadan döndürecek sözler söyledikleri bildirilmişti Bunun üzerine Resulullah (sas) bir grup sahabiyi göndererek o evi ateşe verdi ve orada toplanan münafıkları dağıttı
Hz Ka'b İbnu Malik ve Arkadaşlarının Durumu
Hz Ka'b ibnu Malik ile arkadaşları Hilal ibnu Umeyye ve Murare ibnu'r-Rabi'in durumu meşhurdur ve bütün kaynaklarımızda uzun uzadıya anlatılmaktadır Burada olayın detayına girmeyeceğiz Fakat biz, bu yazımızdaki "Dersler ve İbretler" bölümünde günümüzün davetçileri için çok önemli bulduğumuz bazı noktalara temas etmeye çalışacağız
Dersler ve İbretler
Tebuk gazvesi ders, ibret ve öğütlerle doludur Dolayısıyla günümüz davetçilerinin, Tebuk gazvesini tekrar tekrar okumaları ve ondan çıkarılacak dersler ve öğütler ışığında hizmet ve çalışmalarını sürdürmeleri gerekmektedir Tebuk gazvesi; zengin Müslümanların fedakarlığı, fakirlerin durumu, münafıkların hile, tuzak ve planları, savaşa gitmemek için uyduruk mazeretler ileri sürerek Resulullah (sas)'den izin isteyen insanların hali, hiçbir mazeret ileri sürmeden savaşa gitmeyen ve daha sonra Resulullah'a yalan mazeretler ileri sürenlerin durumu, bazı dünyevi sebeplerden dolayı gitmeyen ve daha sonra Resulullah'a doğruyu söyleyerek hiçbir mazeret beyan etmeyen samimi Müslümanların durumu gibi çeşitli yönleri içermektedir Tebuk gazvesinden çıkarılacak ders, ibret ve öğütleri şu şekilde sıralayabiliriz:
1 Bütün İslami çalışmalarda Resulullah (sa s)'i ve sahabilerini örnek almak
Resulullah (sas) ve sahabileri savaşta, barışta, darlıkta, bollukta, kısacası hayatın bütün alanlarında kıyamete kadar gelecek bütün Müslümanlara örnektirler Dün seferin uzunluğu, düşmanın kuvvetli olması, yaz mevsiminin kızgın sıcaklığı, zamanın kuraklık, kıtlık ve meyvelerin olgunlaşma zamanı olması gibi dünyevi sebepler sahabileri Resulullah (sas)'in emrini yerine getirmekten alıkoymadığı gibi bugün de makam, mevki, görev ve iş yerleri gibi sebepler hiçbir zaman Müslümanları İslami hizmet ve çalışmalardan alıkoymamalıdır Dünya, içindeki eşyayla birlikte fanidir Baki olan Allah'tır Dolayısıyla dünyanın geçici ama aynı zamanda çekici güzelliklerine kanıp Allah yolunda yapılacak hizmetlerden geri kalmamak gerekir
2 Zor anlarda yardımlaşma ve dayanışmanın önemi
Resulullah (sas) Allah yolunda infaka teşvik ve emir buyurduğu zaman zengin sahabilerin bütün imkanlarını Allah yolunda seferber ettikleri görülmektedir Müslümanların bölük pörçük ve dağınık bir vaziyette oldukları şu asrımızda, dayanışma ve yardımlaşmaya daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır Maddi imkanları yerinde olan duyarlı Müslümanlar Allah yolunda infaka davet edildikleri zaman gönül hoşnutluğu içerisinde vermeleri ve kıyamete kadar gelen bütün Müslümanlara örnek olan sahabilerin Allah yolunda mallarını infak ettikleri gibi bugünün Müslümanlarının da mallarını tereddütsüz infak etmeleri gerekmektedir Şunu unutmamak gerekir ki, malının en azından bir bölümünü Allah yolunda harcamayan bir Müslümandan hayır gelmez
3 Sorulan sorularla kişilerin genel tavırlarının ve özelliklerinin ortaya çıkarılması
Resulullah (sas) infaka katılan sahabilerin arasında Ebu Bekir ve Ömer (ranhum)'a: "Kendi ehline herhangi bir şey bıraktın mı?" sorusunu ayrı ayrı yöneltmesi büyük önem arz etmektedir Hz Ebu Bekir'in: "Onlara Allah ve Resulü'nü bıraktım", Ömer'in de: "Evet malımın yarısını bıraktım" diye cevap vermeleri ayrı bir önem taşımaktadır Bugünün dava liderleri de, kendi maiyetlerindeki şahısların genel tavırlarını ve özelliklerini anlayabilmek için onlara çeşitli sorular sorabilir ve aldıkları cevaplar doğrultusunda teşhislerini koyabilirler
4 Allah yolunda İslami hizmetlerde harcanacak malın bulunmamasına üzülmek
Maddi imkanların yerinde olması halinde infak etmek, olmaması halinde de üzülmek ve ağlamak gerçek ve samimi Müslümanların şiarıdır Görülüyor ki, bazı Müslümanlar yoksul oldukları zaman geçimleri samimi ve fedakar Müslümanlar tarafından karşılanıyor Ama yoksulluk devri bitip herhangi bir şekilde durumları iyileştiği zaman mallarının az bir bölümünü bile Allah yolunda harcamamak için samimi Müslümanları gıybet ve itham ederek başkalarını suçlayıcı tavırlar içine giriyor ve kendi cimriliklerini haklı çıkarmak için de uyduruk mazeretler ileri sürmeye başlıyorlar Biz "ama", "fakat" ve "lakin"leri bırakalım ve canımızda, malımızda ve vaktimizde İslami standartlara uygun fedakarlık zırhına bürünelim Bize yaraşan budur Yoksa Sa'lebe'leşmenin hiçbir manası olmadığı gibi hiçbir faydası da yoktur Hep birlikte Sa'lebe'nin yolunda değil Ebu Bekir ve Ömer'in yolunda yürüyelim
5 Uyduruk ve yalan mazeretler ileri sürmenin münafıkların alametlerinden olması
Münafıklar ve münafık olmayan ama kalpleri hasta olan bazı Müslümanlar İslami hizmetlere iştirak etmemek için yalan mazeretler uydurmakta gayet mahirdirler Şeytanın yardımıyla da hemen mazeret uydurabilirler Örneğin, Resulü Ekrem (sas) münafıkların liderlerinden Cid ibnu Kays'a (ki Hudeybiye'deki Rıdvan beyatına bu adamın dışında herkes katıldı Hatta iki defa beyat edenler oldu Ancak o beyat etmemek için develerin altında saklandı): "Ey Cid! Bizimle birlikte Rumlar üzerine gitmek ister misin?" diye sorduğunda münafık Cid: "Ya Resulullah! Bu seferde bana izin verseniz de, beni fitneye düşürmeseniz olmaz mı? Vallahi, kavmim ensar bilirler ki ben kadınlara düşkün bir adamım Rumların sarışın kadınlarını görünce sabredemeyip bir fitneye düşerim" dedi Resulü Ekrem (sas) ondan yüzünü çevirerek: "Sana izin verdim" buyurdu Bunun üzerine şu mealdeki ayeti kerime nazil oldu: "Onlardan bir de: "Bana izin ver, beni fitneye düşürme" diyen var İyi bilin ki, onlar zaten fitnenin içine düşmüşlerdir Cehennem de kafirleri kuşatacaktır" (Tevbe, 9/49)
Yine münafıklardan bir kısmı Resulü Ekrem'e gelerek: "Gücümüz yetseydi sizinle beraber çıkardık" diyerek yalan söylemişlerdi Bunların durumu da Resulü Ekrem'e vahyedilmiş ve onlar hakkında şu mealdeki ayeti celile inmiştir: "Eğer (savaşa) çıkmak isteselerdi onun için hazırlık yaparlardı Ama Allah onların savaşa çıkmalarını hoş görmedi ve onları durdurdu Kendilerine: "Oturanlarla birlikte siz de oturun" denildi" (Tevbe, 9/46) Bu her iki olay da çok anlamlıdır ve çok şeyi ifade etmektedir Tabii ki ahiret menfaatini dünyevi menfaatlere üstün tutan aklı selim sahipleri için
Bugün İslami davayı omuzlayanların yukarıda anlatılan her iki olayı daima göz önünde bulundurmaları gerekmektedir Belli bir sorumluluk sahibi bir Müslüman kendine verilen vazifelerde asla gevşek davranmamalı, şer'i mazeret olmadan gerekli etkinliklerden geri kalmamalı ve programını uygulamalıdır Vazifelerinde gevşek davrandığı veya programını uygulamadığı zamanlarda da yalan ve uyduruk mazeretlere tevessül etmemelidir Ayrıca sorumluluk sahibi diğer Müslümanları şüpheye düşürecek söz ve davranışlardan mutlaka kaçınmalıdır Zira bu tür şeylere bulaşmak nifak kanserine yakalanmanın alametidir ve bunun kıyamet gününde vebali de büyük olur Şu halde bu müzmin hastalığın belirtilerini taşıyan kardeşlerimize, zaman kaybetmeden bir an önce tedavi olmalarını yani tevbe edip Allah'a sığınmalarını tavsiye etmeliyiz Şunu da unutmamalıyız ki bizim için örnek Cid ibnu Kays'lar ve İbnu Selul'ler değil, Resulullah (sas) ve sahabileri (r anhum)dir
6 Dünyanın çekiciliğine aldanmanın zararı ve içiyle dışının bir olmasının önemi
Hz Ka'b ibnu Malik (ra) savaşa katılmak niyetindeydi Ancak atına güvendiği için "biraz geç de çıksam, arkadan yetişirim" diye düşündü ve bahçesindeki soğuk suların ve ağaçların serin gölgesinin oluşturduğu rehavete kapılarak önce orduyla birlikte sefere çıkmayı erteledi Sonra da artık gitmesinde fayda olmayacağını düşünerek gitmedi İslam ordusu dönünce seferden geri kalanlar Resulullah'a gelerek mazeret beyan ettiler Ama Ka'b, hiç bir mazeret ileri sürmedi ve doğru neyse onu söyledi Ka'b'dan önce de Bedir gazvesine katılan Hilal ibnu Umeyye ve Mürare ibnu'r-Rebi adındaki sahabiler de hiç bir mazeret beyan etmemişlerdi Resulullah (sas) onları affetmediği gibi onlarla konuşmayı kesti ve sahabilerin de (r anhum) onlarla konuşmamalarını emretti Bütün ashab verilen emre uyarak onlarla konuşmayı kesti Ka'b (ra) en sevdiği amcasının oğlunun yanına gidiyor selam veriyor, onunla konuşuyor ama amcasının oğlu selamını almıyor, cevap vermiyor ve ondan yüz çeviriyordu Daha sonra Resulullah (sas) onlara haber göndererek hanımlarına yaklaşmamalarını emretti Onlar da bu emre uydular Böylece geniş olan dünya Ka'b'ın başına dar gelmeye başladı Bundan da daha zoru o sırada Gassan oğulları sultanından ona bir mektup gelmesi oldu Mektupta, Resulullah'tan ve sahabilerinden gördüğü -haşa- bunca hakareti haketmediğini, memleketinin kapısının ona açık olduğunu ve eğer gelirse ona layık olduğu değerin verileceğini ifade eden sözler yer alıyordu Ka'b mektubu okuyunca daha bir sıkıntıya düştü Ama imanı onun ikinci bir hataya düşmesine engel oldu Tam elli gün süren bu zor durumdan sonra Arş-ı A'la'dan onların tevbelerinin kabulüyle ilgili ayetler indi Sahabiler bu duruma sevinerek onları tebrik etmeye geldiler
Ka'b ve arkadaşlarının olayında, mal, mülk ve makamın zaman zaman rehavete ve hizmetten geri kalmaya sebep olması gibi dikkat edilmesi gereken bir çok önemli nokta vardır Bu olayda ibret verici en önemli husus ise, her ne sebeple olursa olsun Ka'b'ın sefere çıkmadığı için cezai müeyyideye tabi tutulması ve onun sabretmesidir Ka'b için en zoru İslami cemaatten ayrı kalması ve başkaları tarafından kendi saflarına davet edilmesiydi Günümüzde İslami davaya gönül verenlerin de böyle durumlarla karşı karşıya kaldıkları zaman Hz Ka'b'ın yolunu izlemeleri gerekir Oysa günümüzde bazen yaptıkları yanlışlardan dolayı bir azar işitenler bile kendilerini haklı çıkarabilmek için kendilerini azarlayanları, yanlışlarını düzeltmelerini isteyenleri suçlamakta hatta bazı zayıf kalpliler iftira atma yoluna bile başvurabilmektedirler Oysa bu hareketleriyle hem dünyalarını hem de ahiretlerini yıkıyorlar da farkında olmuyorlar Allah cümlemizi hakkı görüp ona uyan, batılı görüp ondan sakınan kullarından eylesin
Sadullah Ergün

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Asr-ı Saadet

Eski 04-22-2009   #44
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Asr-ı Saadet



DÛMETÜ'L-CENDEL OLAYI
Dûmetü'l-Cendel, Tebük'e yakin, Sam'a bes gecelik mesafede bir yerdir Hz Peygamber Sam'da hristiyan Araplar'in ve Bizans imparatoru Herakleios'un destekledigi Rum askerlerinin Medîne'ye saldiri için hazirlik yaptiklarini ögrenince, onlardan önce davrandi ve otuz bin kisilik bir Islâm ordusu ile hicretin dokuzuncu yilinda Tebük'e kadar geldi Gerek Rum'dan ve gerekse Araplar'dan bir hareket görülmeyince orada durdu Ayrica Sam'da bulasici tâûn (veba) hastaliginin bulundugu haberi de gelmisti Allah Rasûlü, ashabi ile istisare ederek bir süre Tebük'te kaldi
Iste Hz Peygamber Tebük'te bulundugu sirada Hâlid b Velid (ö 21/641)'i çagirdi ve yanina dörtyüz atli asker verip, kendisini Dûmetü'l-Cendel'de bulunan Ükeydir b Abdilmelik'e gönderdi Ükeydir Kindeliler'den olup, onlarin krali idi Ve hristiyandi Halid, emrindeki güçlerle birlikte gece vakti Ükeydir'in kalesine yaklasti Ükeydir o sirada bazi adamlariyle birlikte yaban sigiri avlamak amaciyle kale disina çikmisti Hz Hâlid ve adamlari Ükeydir'e saldirip, onu yakaladilar Kardesi Hassan çarpismaya devam etmek isteyince öldürüldü Digerleri kaçip kaleye girdiler (Ibn Hisam, Sîre, Beyrut 1391/1971, IV,161,170; Ibn Sa'd, Tabakât, Beyrut 1376/1957, II, 165, 167; Vâkidî, Kitabü'l-Megâzî, Kahire 1965, III, 1025, 1026, 1027, 1031; et-Tevbe, 9/117; Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Istanbul, Âmire 1329, V, 128; Ahmed b Hanbel, Müsned, IV, 75, VI, 387; Dâre Kutnî, IV, 195-196)
Hâlid b Velid ile Ükeydir arasinda kale halkinin durumu ile ilgili olarak yapilan anlasmaya göre, Hâlid'e, 1) Iki bin deve, 2) Sekiz yüz at, 3) Dört yüz zirh gömlek, 4) Dört yüz mizrak, verilecek; 5) Ükeydir'le kardesi Mudad, Hz Peygamber'e kadar götürülüp, haklarinda orada hüküm verilecekti (Vâkidî, Megâzî, III, 1027; Ibn Sa'd, Tabakât, II,166) Ükeydir, kardesi ve ganîmetler Tebük'e getirildi Hz Peygamber ganîmetlerin beste birini beytü'l-mâl için ayirdiktan sonra, beste dördünü mücahidler arasinda bölüstürdü
Rasûlullah (sas) Ükeydir'le kardesini Islâm'a davet etti Fakat yanasmadilar, cizye ödemeye razi oldular Kendileri serbest birakildi Onlara emân ve sulh maddeleri ihtiva eden bir yazi verildi Ükeydir Tebük'ten tekrar Dûmetü'l-Cendel'e döndü (Vâkîdî, Megâzî,III,1030; Ibn Hisam, Sîre, IV, 170) Dûmetü'l-Cendel akar suyu, hurmalik ve ekinleri bulunan, büyük bir panayir ve ticaret merkezi idi Arap kabilelerinin birer birer müslüman olduklarini görünce, Dûmeliler, Hz Peygamber'den korkmaya baslamislardi Ancak bu olaydan sonra da Islâm'a girmek yerine cizye ödemeyi tercih ettiler
Hamdi DÖNDÜREN

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Asr-ı Saadet

Eski 04-22-2009   #45
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Asr-ı Saadet




VEDA HUTBESI
Hz Peygamber'in, hicri 10 yilda yaptigi Veda Hacci'nda sayilari yüz on dört bini bulan haciya hitaben irad ettigi hutbe Peygamber (sas) bu son hutbesinde, bundan sonra bir daha haccedemeyecegini bildirip vefatinin yaklastigini ima ettigi, sonraki gelen günler de onun bu sözlerini dogruladigi için bu hacca Veda Hacci, bu hac esnasinda irad ettigi hutbeye de Veda Hutbesi adi verildi Veda Hutbesi her ne kadar tek bir hutbe imis gibi kabul edilmekteyse de, gerçekte bu hutbe, Arafat ta, Mina da ve bir gün sonra yine Mina'da olmak üzere arafe günü ile bayramin birinci ve ikinci günlerinde parça parça irad edilmistir (Tecrid-i Sarih, Terc X, 396) Degisik yer ve zamanda irada buyuruldugu için de hutbe, birçok kisi tarafindan birbirinden farh sekillerde rivâyet edilmis; kisinin ya da grubun duydugunu digerleri isitmediginden, hutbenin tamaminin biraya toplanmasinda bu farkli rivâyetlerden yararlanilmis ve daha sonraki yillarda bu üç ayn yer ve zamanda buyurulan hutbe tek bir hutbe olarak biraraya getirilmistir
Rasûlüllah'in bu son haccindan bir yil önce nâzil olan Tevbe sûresinde, müsriklerin pis oldugu ve bu yildan sonra Mescid-i Haram'a yaklasmamalari (et-Tevbe, 9/28) emredildigi için, Veda Hacci'nda Mekke'de sadece Müslümanlar vardi, hutbeyi de yalnizca Müslümanlar dinlemisti Zaten Mekke'in fethinden sonra müsriklerin sayisi parmakla sayilacak kadar azalmisti Rasûlüllah, Medine'den kendisiyle birlikte yola çikan yüzbin civarindaki ashâbiyla Mekke'ye haccetmek için geldiklerinde bir yil önceki uyari sebebiyle Mekke'de müsrik kalmamisti; çogunluk Müslüman olurken Mekke'yi terkedenler de vardi Rasûlüllah, haccin bütün erkâmin bizzat kendisi yaparak Müslümanlara ögretmis, Islâm'in hac konusundaki emirleri de böylece tamamlanmisti Islâm'in tamamlandigini bildiren bazi âyetler de bu Veda Hacci'nda nâzil oldu
Cahiliye döneminde disaridan gelen hacilar Arafat'ta vakfeye dururken, Kureys esrafi diger insanlardan üstün olduklarini belli edercesine Arafat yerine Müzdelife'de vakfeye dururlardi Rasûlüllah cahiliye döneminin bu sinif üstünlügüne dayali âdetini ortadan kaldirdi ve bütün hacilar gibi Arafat'ta vakfeye durdu Rasûlüllah'a orada bu dinin tamamlandigi su âyet-i kerimeyle müjdelendi: "Ey Mü'minler, su küfreden müsrikler bugün dininizi söndürmekten ümidlerini kesmislerdir Artik bundan böyle onlardan korkmayiniz; ancak benden korkunuz Bugün dininizi kemale erdirdim; ve size ihsan ettigim nimetimi tamamladim Din olarak da size Islâm'i seçtim"(el-Mâide, 5/3) Dinin kemale erdirilmesine bütün Müslümanlar sevinirken yalnizca Hz Ebû Bekir ile Hz Ömer, bunun, Hz Peygamber'in vefatinin yaklastigina delalet ettigini anlamislar ve gözlerinden yaslar akmisti Gerçekten de bundan sonra Rasûlüllah seksen iki gün yasamis ve vefat etmistir
Arafat'ta yüz binin üzerindeki haciya hitaben bir hutbe irad eden Rasûlüllah sesinin bütün hacilar tarafindan isitilmesi için belli mesafelerde gür sesli sahabilerden bazilarini görevlendirdi Rasulüllah'in sözlerini tekrar eden bu kisiler hutbenin bütün hacilar tarafindan duyulmasini sagliyorlardi Devesi Kusva'nin sirtinda oldugu halde Rasûlüllah su hutbeyi irac etti:
"Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha bulusamayacagim Ey Insanlar bu günleriniz nasil mukaddes bir gün ise, bu aylariniz nasil mukaddes bir ay ise, bu sehriniz nasil mübarek bir sehir ise; canlariniz, mallariniz, irzlariniz da öyle mukaddestir, her türlü saldiridan emindir Ashabim! Yarin Rabbinize kavusacaksiniz ve bugünkü her hal ve hareketinizden sorulacaksiniz Sakin benden sonra eski dalâletlere dönüp birbirinizin boynunu vurmayin Bu vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara bildirsin Olabilir ki bildirilen kimse, burada bulunup da isitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmis olur
Ey ashabim! Kimin yaninda bir emanet varsa onu sahibine versin Fa izin her çesidi kaldirilmistir, ayagimiz altindadir Lakin borcunuzun aslin vermek gerekir Ne zulmediniz ne de zulme ugrayiniz Allah'in emriyle faizcilik artik yasaktir Cahiliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayagimin altindadir Ilk kaldirdigim faiz de Abdulmuttalib'in oglu (amcam) Abbas'in faizidir
Ashabim! Cahiliyet devrinde güdülen kan davalari da tamamen ortadan kaldirilmistir,' ilk kaldirdigim kan davasi da Abdulmuttalib'in torunu (yegenim) Rebîa'nin kan davasidir
Ey Insanlar! Bugün seytan sizin su topraklarinizda yeniden nüfuz ve saltanat gücünü ebedi surette kaybetmistir Fakat bu kaldirdigim seyler haricinde küçük gördügünüz islerde de ona uyarsaniz bu da onu memnun edecektir Dininizi korumak için bunlardan sakininiz
Ey Insanlar! Kadinlarin haklarina riayet etmenizi ve bu hususta Allah' tan korkmanizi tavsiye ederim Siz kadinlari Allah'in emaneti olarak aldiniz Ve onlarin namuslarini ve ismetlerini Allah adina söz vererek helal edindiniz Sizin kadinlar üzerindeki hakkiniz; onlarin, aile serefini koru mallari ve evlerinizi sizin hoslanmadiginiz hiç kimseye açmamalari, çignenmemeleridir Eger onlar, razi olmadiginiz herhangi bir kimseyi evinize alirlarsa onlari hafif bir sekilde dövebilir, azarlayabilirsiniz Kadilarin da sizin üzerinizdeki haklari; örfe göre her türlü giyim ve yiyeceklerini temin etmenizdir Ey mü'minler, size bir emanet birakiyorum ki siz ona simsiki sarildikça yolunuzu hiçbir zaman sasirmazsiniz O emanet Allah'in kitabi Kur'ândir
Ey mü'minler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi muhafaza ediniz Müslüman müslümanin kardesidir ve bütün Müslümanlar kardestir Din kardesinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz, baskasina helal degildir Ancak gönül hosluguyla verilen baska Ashabim! Nefsinize de zulmetmeyiniz Nefsinizin de üzerinizde hakki vardir:
Ey insanlar! Cenab-i Hak her hak sahibine hakkini vermistir Varis için vasiyete gerek yoktur Çocuk kimin döseginde dogmussa ona aittir Zinakâr için mahrumiyet cezasi vardir Babasindan baskasina nesep iddia eden soysuz yahut efendisinden baskasina uymaya kalkan nankör, Allah'in gazabina, meleklerin lanetine ve bütün Müslümanlarin düsmanligina ugrasin Cenab-i Hak bu insanlarin ne tevbelerini ne de sehadetlerini kabul eder"
Rasûlüllah sözlerinin burasinda dinleyenlere sordu: "Ey insanlar! Yarin beni sizden soracaklar Ne dersiniz?" Ashab-i Kiram cevap verdi:
"Allah'in risâletini teblig ettin; risalet görevini yerine getirdin, bize vasiyyet ve nasihatte bulundun diye sehadet ederiz" Rasûlullah sehadet parmagini göge kaldirarak üç kez "Sahit o! ya Rab! Sahit o! ya Rab! Sahit ol ya Rab!" buyurarak Arafat'taki hutbesini bitirdi
Hz Peygamber günes batincaya kadar vakfede durdu Tam buradan inmeye karar verecegi bir anda yukarida zikredilen Mâide sûresinin üçüncü âyeti nazil oldu Daha sonra devesine binen Rasûlüllah yavas adimlarla Arafat'tan inerek Müzdelife'ye geldi Burada bir ezan iki kamet ile aksam ve yatsi namazlarini birlestirerek kildi Ve istirahata çekildi Sabah olunca cemaatle birlikte sabah namazini kaldi ve ortalik iyice agardiktan sonra Müzdelife'den Cemretü'l Akabe mevkiine geldi Seytan taslamadan sonra Mina'ya geçen Rasûlüllah burada da Veda Hutbesi'nin diger bölümünü irad etti Allah'a hamdü senadan sonra devamla:
"Ey insanlar! Sizi Allah'in kitabina baglayan peygamberinizin sözlerini iyi dinleyiniz, ona itaat ediniz Hac ibadetinizin bütün hareketlerini benden gördügünüz gibi ifa ediniz Öyle saniyorum ki, ben bu seneden sonra bir daha haccedemem " Rasûlüllah bundan sonra halkla sorulu cevapli sürdürdügü hutbesini: "Ey insanlar! Aylarin yerini degistirerek geri birakmak inkârda asiri gitmektir Kafirler böyle yapmakla dogru yoldan saptilar Allah'in haram kildigi aylarin sayisini uygun yapmak için, bir yil haram ayini helal, diger yil onu haram sayarlar Böylece Allah'in haram kildigini helal kabul ederler Zaman, Allah'in gökleri ve yeri yarattigi gün gibi ayni duruma döndü Allah'in katinda aylarin sayisi on ikidir Bunlarin dördü mukaddes (haram) aylardir ki üçü arka arkaya gelen Zilkade, Zilhicce ve Muharrem, dördüncüsü de Cemaziyelahir ile Saban'in arasindaki Receb'tir Ey mü'minler! Bu ay hangi aydir?"-Allah ve Rasûlü daha iyi bilir"-Zilhicce ayi degil midir?"-Evet Zilhiccedir"-Bu içinde bulundugumuz belde hangi beldedir?"-Allah ve Rasûlü daha iyi bilir-Mekke Sehri degil midir?"-Evet Mekke'dir"-Bugün hangi gündür?
-Allah ve Rasûlü daha iyi bilir"Yevmü'nnahr (kurban kesme günü) degil midir?"-Evet yevmünahr'dir Bu diyalogdan sonra Rasûlüllah sahabelere dönerek "Su halde iyi bilin ki; bu sehrinizde, bu beldenizde, bu gününüzün mukaddes (haram) oldugu gibi birbirinize kanlarinizi dökmek, mallarinizi haksiz yere olmak, namuslarinizi kirletmek de haramdir, her türlü saldiridan masumdur Muhakkak ki, siz Rabbinize kavusacaksiniz, o zaman bütün bu islerden sorulacaksiniz Ey Insanlar! Aklinizi basiniza alinda benden sonra birbirinizin boynunu vuracak sekilde dalâlete, vahsete düserek cahiliye devrine dönmeyin Ey insanlar! Bu nasihatlerime kulak verip bunlari burada hazir bulunanlariniz burada bulunmayanlara teblig etsin Olabilir ki, kendisine tebligi edilen kimse burada bulunup isiten bir kisim kimseden daha iyi anlayip bellemis olur" ardindan Rasûlüllah iki kez:"- Teblig ettim mi?" buyurduSahabîler:-Evet ettin, deyince O;"Sahit ol ya Rab!" dedi ve tekrar hatirlatti: "Burada bulunanlar bulunmayanlara teblig etsin "
Rasulüllah Mina'daki bu hutbesinden sonra kurban kesim yerine gelerek önceden hazirlanan yüz devenin altmis üçünü bizzat kendi kurban etti digerlerini de Hz Ali kestikten sonra her deveden birer parça et alinarak pisirilip yenildi Daha sonra tras olan Hz Peygamber ihramdan çikti ve Kabe'yi tavaf etti Ögle namazini da orada kildiktan sonra Zemzem suyunun yanina gitti ve kendisine sunulan bir bardak suyu içtikten sonra tekrar Mina'ya döndü Rasûlüllah Mina'da geçirdigi tesrik günlerinde seytan taslama görevini yerine getirmis, bu arada çevresinde bulunan insanlara hutbeler irad buyurmustu
"Allah'in yardimi ve fetih geldigi ve insanlarin dalga dalga Allah'in dirine girdiklerini gördügün zaman Rabbini överek tesbih et O'ndan magfiret dile Çünkü o tevbeleri çok kabul edendir" (en-Nasr, 11I/1-3) mealindeki Nasr sûresinin nâzil oldugunu duyan Müslümanlara, hem yeni nâzil olan bu sûreyi okumus hem de kendilerine nasihat ettigi hutbelerinden birini irad buyurmustur Bu hutbesinde de yine Müslümanlarin mal, can, namus emniyetinden bahseden Rasûlüllah insan haklarinin temelini olusturan bu üç hakki tekrar tekrar ümmetine hatirlatmisti Degisik yer ve zamanda irade edilen bu hutbeler, tek bir hutbe seklinde bütünlestirilmistir
Hutbenin toplum hayatina getirdigi prensipler:
Incelendigi zaman Veda Hutbe'sinde Peygamber (sas)'in baslica su noktalara degindigi görülür:
1- Her iste daima Allah'a hamd-ü sena etmek gerekir
2- Nefis, insani her zaman serre yöneltmek ister Bu sebeple nefislerin ser-inden de Allah'a siginmak lâzimdir
3- Can, mal ve irz kutsaldir Yasama hakki tabii bir haktir Irz, seref, haysiyet, hürriyet ve mülkiyet saldiridan korunmus haklardir
4- Cahiliye gelenekleri kaldirilmistir Insanlar alisa geldikleri kötü seyleri körü körüne yapmaktan vazgeçmelidirler
5- Faiz haramdir
6-Kan davasi gütmek haramdir
7- Emânetler yerlerine verilmelidir Emânete hiyanet
edilmemelidir
8- Küçük büyük önemli-önemsiz her iste seytana uymaktan sakinilmalidir
9- Kadinlarin ve erkeklerin karsilikli hak, vazife ve sorumluluklari vardir Kadinlara nezâketle davranilacaktir
1I- Hem kadin hem de erkekler zinadan siddetle kaçinacaklardir
11- Köle ve hizmetçilere iyi davranilacaktir
12- Bütün Müslümanlar kardestir Her türlü sinif farklari ve ayricaliklar kaldirilmistir Üstünlük fazilet iledir
13- Zulümden sakinmak gerekir, halkin mali haksiz yere yenemez, birine ait bir sey sahibinin izni olmadikça baskasi için helâl olmaz
14- Müslümanlar birbirleriyle savasmaktan sakinacaklardir
15- Allah'in Kitâb'ina ve Peygamber'in sünnetine uyanlar asla sapikliga düsmezler
16- Islâm sadeliginden ayrilmamak, asiriliklara sapmamak gerekir
17-Hak Teâlâ'ya ibadet olunacak; bes vakit namaz kilinacak, oruç ayinda oruç tutulacak, Hz Peygamber'in tavsiyelerine uyulacaktir Bunlari hakkiyla yerine getirenlerin mükâfati cennettir
Kaynak: Islam tarihi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.