Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
alfabetik, hastalıklar, sıralı, tedavi, teşhis, yöntemleri

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı

Eski 08-04-2012   #31
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı



~ DIYAFRAGMATIK FITIK ~


Diyafragmatik fıtık, diyaframda normal olmayan bir açıklığın karın bölgesi içeriğinin bir kısmının göğüs bölgesine doğru taşmasını mümkün kıldığı durumlarda meydana gelir Çok ciddi vakalarda, mide ve barsakların büyük bir kısmı, kalp ve akciğerlerin yer değiştirmesine neden olur

Bu anormallik doğumdan kısa bir süre sonra bebeğin fıtık yüzünden solunum güçlüğü çekmesi ile teşhis edilir Bu durum bebeğin yaşamını tehdit eden bir durumdur ve acilen ameliyat edilmesi gerekir Bununla beraber; çoğunlukla fıtık aylar sonrasına kadar kendini belli etmeyebilir

Geç ortaya çıkan diyafragmatik fıtık semptomları arasında kusma, ağır karın ağrıları, beslenme sonrası rahatsızlık ve kabızlık sayılabilir Kimi zaman herhangi bir belirti ortaya çıkmaz ve problem ancak rutin röntgen çekimleri esnasında keşfedilebilir Eğer doktorunuz bebeğinizde diyaframatik fıtıktan kuşkulanıyor ise, teşhisi desteklemek için röntgen çekimine gerek duyulabilir

Ameliyat gerekli bir tedavi şeklidir Doğduktan sonraki ilk 3 gün esnasında diyafragmatik fıtık teşhisi konan ve hastalıktan ciddi şekilde etkilenmiş olan bebeklerde, ölüm oranı %50 dir Bununla beraber, solunum güçlüğü şikayeti olmayan bebeklerin çoğu hayatta kalmayı başarabilir


~ DIZ YARALANMALARI ~


Diz eklemi, bacağınızın üstüne bastığınızda ortaya çıkan darbe etkisini azaltmak için yastık benzeri oluşumları kapsar Bu oluşumlarda yırtılma veya zedelenme ortaya çıkarsa ağrılı diz hastalığı da denilen diz incinmeleri oluşur

Belirtiler

- Dizde ağrı ve şişme

- Dizin sağlam basamaması, sendeleme duygusu

- Bir patlama sesi, bir sürtünme duygusu veya eklemin fiziki olarak kilitlenmesi

- Diz belirli bir pozisyonda sertçe kilitlenirse veya bir travma olayı şiddetli bir ağrı meydana getirip de diz normal fonksiyonunu yapamaz olursa derhal tıbbi yardım sağlayınız

Diz eklemini yaralanmalara duyarlı hale getiren iki önemli faktör bulunmaktadır İlki, dizin konumu, dizi beklenmedik darbelere maruz kalmasına ve sürekli kullanılan bir eklem olmasına neden olmaktadır İkincisi, dizin yapısının karmaşıklığıdır Dizin hareket aralığı, vücuttaki diğer eklemlere benzemez: Bükülme dışında, daha karmaşık hareketleri de yapmamızı sağlar

Teşhis

Bir diz yaralanmanız olduğu zaman, çeşitli pozisyonlarda muayene edilmesi gerektiği için, doktorunuz hareket ettirdiğinde ağrıyı azaltmak amacıyla uyuşturucu bir ilaç verebilir

Dizin dıştan muayenesinden sonra, dizin içindeki yapıların ve oluşan hasarın görülmesi-ni sağlayan testler yapılabilir Geleneksel yöntem diz röntgeninin çekilmesidir Diğer yöntemler arasında, artrografi (eklem boşluğuna boyalı bir madde verildikten sonra röntgen çekilmesi) ve manyetik rezonans (MRI; manyetik bir alana dokunun verdiği yanıtın bir bilgisayar tarafından yorumlandığı, eklem yapısını gösteren yöntem) sayılabilir Artroskopi (eklem boşluğunun, küçük bir kesiden eklem içine sokulan fiberoptik bir boru aracılığıyla incelenmesi) de yapılabilir

Diz incinmelerinin şiddet derecesi farklılık gösterir, bu mafsalın uğradığı hasarın tipine bağlıdır Çoğu diz incinmelerinin sınıflandırıldığı birkaç ana grup vardır Hepsi de mafsalda ağrı ve dengesizlik güçsüzlük meydana getirebilir

Menisküs Yırtıkları

Menisküs dizde, uyluk kemiğinin ucuyla kaval kemiği uçları arasında bulunan yarımay şeklinde bir kıkırdaktır Belirli darbe ve bükme zedelenmeleri ve menisküsde yırtılmaya yol açar ve mafsalda ağrı yapar Bazen zedelenme anında bir ses duyulur

Çoğu zaman bu zedelenme sizin bükülüp kalmanıza yol açacaktır Bazı durumlarda, ayağa kalkıp hatta aktiviteye devam edebilirsiniz, fakat büyük ihtimalle dizdeki bir kıkırdak yırtılması derhal şişmeye ve sürekli ağrıya sebep olacaktır Birkaç haftalık bir sürede iyileşse bile nüksedebilir

Serbest Cisimler

Bazı diz zedelenmelerinde diz kapağının veya kıkırdağın (menisküs) parçaları yerlerinden kopar ve mafsal boşluğunda rasgele dolaşmaya başlar Bunun yaptığı etki bir kapıya kalem sıkışmasına benzer Küçük bir başıboş kıkırdak parçası bile diz mafsalına takılıp mafsalı "kilitleyebilir veya ağrı yapabilir

Tedavi

Diz incinmesi için gereken tedavi her incinmeye göre farklıdır Nispeten küçük diz zedelenmeleri için uygun tedavi yaklaşımı koruma, dinlenme, buz, kompres ve yükseltme olarak özetlenebilir incittiğiniz zaman dizinizi kullanmayı bırakın Şişmeyi sınırlı tutmak için buz ve bandaj (sarma, sıkıştırma kullanın Ağrıyı ve şişmeyi azaltmaya yardımcı olmak için bacağınızı yükseğe kaldırın

Eğer ekleminiz ağır şekilde hasar görmüşse rekonstrüktif cerrahi gerekecektir, belki kemikleri, eğer yerinden çıkmış veya kırılmışsa yerine yerleştirmek için, veya kopan veya yırtılan bağları tekrar yerine bağlamak için çoğu zaman, ufak zedelenmeler için büyük bir yer açmadan küçük bir bölgede yapılan bir işlem olan artroskopi ile tamir edilebilir

Rehabilitasyon

Ameliyattan sonra, ilk iyileşme süresi içinde bir destek aracı, aparey veya alçı uygulanabilir Dizi hareket ettirmenize izin verildikten sonra hareket kapasitesini geri döndürmek ve mafsalın gücünü tekrar kazanması için size bir egzersiz program verilecektir İyileşmenizi bir fizik tedavi teknisyeni veya rehabilitasyon uzmanı gözlemleyebilir__________________

Alıntı Yaparak Cevapla

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı

Eski 08-04-2012   #32
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı



DOLAMA ~


Dolama, tırnağın çevresindeki derinin yüzeysel bir enfeksiyonu olup en büyük sıklıkla stafilakoklar veya mantar tarafından meydana getirilir Bu durum genellikle bir şeytan tırnağını ısırıp kopartma gibi bir yaralanmanın veya tırnak dibindeki deriyi bir işleme tabi tutmak veya deri itmek gibi hareketlerin sonucu olur

Tırnağa bitişik olan cildin üzerinde kırmızı, şişkin bölge ile kendini gösterir

Bakteriyel dolama genellikle ani ve ıstıraplı bir enfeksiyondur Yüzeysel cerahat dolu kabarıklar belirebilir Tutulan bölgeyi bastırınca cerahat sızıntısı olabilir

Dolamanın bir başka çeşidine mantar enfeksiyonu sebep olur ve bu, şeker hastalığı olan kişilerde ve ellerini uzun süre su içinde bulunduranlarda yaygındır Mantar enfeksiyonları ağır ağır gelişir, fakat inatçı olma eğilimi gösterir Bazen hem bakteriler hem de mantar vardır, böylece daha fazla şişme ve cerahate yol açılır

Akut bir enfeksiyon tırnağın çevresinden ve epidermisten dolaşarak bunların altına işleyip ağrılı bir apse meydana gelmesine yol açar Tırnak dibindeki deri kabarır Tırnak ayrılabilir

Tırnakta bozulma veya renk atması meydana gelir Nadir olmakla birlikte, bu enfeksiyon parmağın içine işleyerek tendon dokusuna yayılabilir Deri boyunca görülen kırmızı çizgiler, bakteriler kanınıza karıştığının işaretidir Eğer böyle bir durum olursa, doktora gidin Teşhis için dolamaya hangi tip mikroorganizmanın neden olduğunu belirlemek amacıyla cerahat kültürü yapılabilir

Tedavi

Sıcak banyolar: Dokuların iltihapla şişmesini azaltmaya yardım edecektir Bunları takiben bir antibakteriyel madde (bakteri enfeksiyonları için) sürülebilir veya eğer bir mantar enfeksiyonu varsa yüzde 1 lik gentian violet solüsyonu kullanılabilir


~ DUPUYTREN KONTRAKTURU ~


Bu hastalık adını 19 yüzyıl başlarında yaşamış ve onu tarif etmiş olan Fransız cerrahı Baron Dupuytren den almıştır özelliği cildin altındaki dokunun üstünün sertleşmesidir (palmar fascia)

Belirtiler

- Bir veya birkaç parmağı açamamak,

- Avuç içinde küçük bir şişkinlik veya sertlik

Dupuytren kontraktürü genellikle ağrılı değildir, fakat elde ilerleyen bir deformasyon meydana getirebilir Aynı zamanda ayak tabanında da buna benzer doku sertleşmesi ve çekmesi görülebilir Bu rahatsızlık en çok yüzük parmağı ve küçük parmakta oluşur fakat herhangi bir parmağı, ayak tabanını hatta penisi etkileyebilir

Hastalığın nedeni bilinmemektedir Fakat kalıtım öğesi güçlü görülmektedir Çünkü bu problem aynı ailenin bireylerinde daha fazla görülür Bir diğer ortak özellik, orta yaşlı erkekler olup bazıları alkolik veya epileptiktir Bu bağlantının nedeni bilinmiyor Tek bir travmatik olaya bağlı olma ihtimali fazla değildir

Teşhis

Bu hastalığın teşhisi için fizik muayene genellikle yeterlidir Hasta bölgenin üzerindeki derinin çukurlaşması oldukça karakteristiktir Derinin altında, hareket ettirilemeyen bir doku şeridi de olabilir Bileğin pozisyonundaki bir değişiklik kontraktürü etkilemez

Teşhis koyulduktan sonra, hastalığın ilerlemesini gözlem altında tutmak önemlidir Doktorunuz avuç içiniz aşağı gelecek şekilde elinizi düz bir yüzeye koymanızı isteyebilir Eğer bu durumda parmağınızı açamazsanız, tedavi gerekebilir Testin sonucu negatif bile olsa, zaman zaman bu testi tekrarlamanız gereklidir Sonuç, durumun kötüleştiğini gösterirse, ameliyat yapılabilir

Bu sık rastlanan hastalık, çoğunlukla ağrılı olmamasına rağmen parmakların esnekliğinin gittikçe azalması zaman içinde rahatsızlığa yol açabilir Fakat birçok vakada tedavi gerekmez

Ameliyat gerekli olduğu zaman sıklıkla, normal hareket yeteneğinin tamamı veya çoğu geri dönebilir, yine de, bazı kimselerde rahatsızlık nüksedebilir

Tedavi Ameliyat

Ameliyat, büzüşmüş dokuların çıkarılması ve bazı vakalarda vücudun diğer bölgelerinden alınan derinin bu bölgeye nakledilmesi (gref) ya da diğer cerrahi girişimlerden oluşur El birkaç gün ya da hafta açık pozisyonda parmaklarla birlikte sarılacak ve daha sonra parmak ve el egzersizlerinden oluşan fizik tedavi başlayacaktır


~ DUSUK TANSIYON (HIPOTANSIYON) ~


Kan basıncının düşük olması nadir olarak görülen bir durumdur Genel olarak sağlık açısından her hangi bir tehlikesi yoktur; dahası tansiyonu düşük insanların daha uzun yaşasığını ve kalp ve böbrek hastalıklarına daha az yakalandıklarına dair bulgular mevcuttur Bununla birlikte, bazı araştırmacılar tarafından sikulatuvar asteni (dolaşım zayıflığı denebilir) denilen bir hastalık tanımlamışlar ve bunun tedavisine yönelik oalrak, kan basıncını yükselten ilaç geliştirmişlerdir

Tansiyon düşüklüğü olanlarda ani kalkışlar sırasında; hafif bir başağrısı ve zihin bulanuklığı olabilir Bunu engellemenin en iyi yolu pozisyon değiştirirken dikkatli olmaktır

Sürekli yorgunluk ve halsizlik hissedenlerin bazılarında sinirsel kaynaklı tansiyon düşüklüğü olduğu ileri sürülmektedir Bu kişilerde uzun süre ayakta durmaya, egzersize veya sıcak ortamlarda uzun süre kalmaya bağlı olarak ani tansiyon düşmeleri meydana gelmektedir Johns Hopkins Universitesinde gerçekleştirilen bir çalışmada, bu tür rahatsızlığı olanlara bol-tuzlu diyet ve kan basıncını yükselten ilaç vermeyi müteakip hastaların %75 inde, yorgunluk şikayetlerinin ortadan kalktığı gözlenmiştir

Benzer bir durum yaşlılarda da meydana gelebilir Yaşlılarda özellikle yemeklerden sonra kanın sindirim organlarına hücum etmesine bağlı olarak, bir halsizlik hissedilebilir Bu duruma yemek-sonrası tansiyon düşüklüğü adı verilir ve genellikle tansiyonu yüksek olan hastalarda gözlenir Bu kişilerde asıl problem, kan basıncının yüksekliğinden dolayı, göreceli olarak dolaşımda azalmış olan kanın hayati organlardan olan beyne pompalanmasının azalmaya uğramasıdır Eğer böyle bir probleminiz varsa, günde en az 6 bardak su içerek damar içinde dolaşan kan miktarını arttırın ve yemeklerden sonra az bir miktar yürüyün

Kan basıncı düşük olan yaşlılarda ölüm oranının daha fazla olduğunu iddia eden araştırmacılar bulunmakla birlikte, sorunun kanbasıncından kaynaklanmadığını öne sürenler de vardır; bunlara göre sorun kalpten kaynaklanmaktadır ve tedavi edilebilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı

Eski 08-04-2012   #33
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı



~ EGZAMA ~


Atopik dermatit oalrak da bilinen egzama, allerjik bir deri hastalığıdır Yeni doğanlarda, çocuklarda ve genç yetişkinlerde sık olarak gözlenir Kaşıntılı, kalınlaşmış, kırmızı alanlarla kendini gösterir ve vücudun değişik yerlerinde olabilir Kaybolup tekrar ortaya çıkabilir ve astım gibi allerjik hastalıklarla birlikte bulunabilir

Tedavide genelde steroidli pomadlar kullanılmaktadır Ancak uzun süre bu tür tedaviler almış ve tedavi olamamışsanız, aşağıdaki tedavi yöntemi sizin için uygun olabilir

- Diyetinizden süt ve tüm süt ürünlerini çıkarın

- Günde iki kez 500 mg kuş üzümü yağı veya bulamıyorsanız 50şer gram kuş üzümü yiyin 12 yaşından daha küçükler için miktarların yarısını verin Buna 6-8 hafta devam edin

- Sizi rahatlatacak herhangi bir yöntem bulun, bu hipnoz olabilir Hipnozun allerjik durumlarda fayda sağladığını ortaya koyan sonuçlar vardır

- Kaplıcalar egzamada son derece faydalı olabilir Bunun için uzun süre her gün kaplıca suyu ile yıkanmanız gerekir Bu süre içerisinde ilaç kullanmamanız daha iyi olabilir

- Sarı sabır bitkisinden elde edilen krem ve nergis losyonu etkilenen bölgelere sürülebilir

- Protein tüketiminizi azaltın, günlük kalori alımınızın %10unu geçmesin Protein kaynağı olarak hayvansal ürünler yerine bitkisel ürünleri tercih edin

- Doğal şartlarda yetiştirilmiş sebze ve meyveleri tüketin, suni gübre ve ilaçlarla yetiştirilen besinlerden uzak durun

- omega-3 yağ asitlerini daha fazla tüketin

- hidrojenize veya kısmen hidrojenize yağlardan kaçının (margarinler, hamburger yağları)

- banyodan sonra sadece kurulanın, derinizi ovalamayın


~ EKTODERMAL DISPLAZI (Ectodermal Dysplasia) ~


Deri ve derinin eklerinin (saç, tırnaklar, dişler ve ter bezleri) gelişim bozukluğu ile kendini gösteren kalıtımsal bir hastalıktır Ektodermal displazinin çok sayıda tipi bulunmakla birlikte en sık rastlanılan tipi; X-kromozomuna bağlı olarak geçiş gösteren anhidrotik ektodermal displazidir (terleme yokluğu/azlığı ile birlikte olan tipi) ve sadece erkeklerde gözlenir Otozomal kromozomlara (cinsiyet kromozomları dışındaki kromozomlar) bağlı olarak dominant (baskın) geçiş gösteren diğer bir tipi ise hem erkek hem de kız bebeklerde aynı oranda gözlenir Otozomal dominant tip ile X-geçişli tipde gözlenen şikayetler ve belirtiler aynıdır

Ektodermal displazide, derinin tüm ekleri değişik derecelerde etkilenmiş olabilir Anhidrotik ektodermal displazide ter bezlerinin anne karnında iken gelişmemesi sonucu meydana gelir Etkilenen bebeklerde vücut sıcaklığının kontrolünde sorun vardır ve çok hafif hastalıklarda bile son derece yüksek ve tehlikeli ateş yükselmesi gözlenebilir, çünkü teleyerek ateşin kontrol mekanizması ortadan kalkmaktadır Yetişkin hastalarda ise sıcak ortamlarda bulunmak ve çalışmak zorlaşır

Mukozaların (vücudun iç boşluklarını döşeyen deri) tutulduğu hastalarda burunla ilgili kronik enfeksiyonlar daha sık gözlenir, solunum yolu enfeksiyonları artmıştır ve burundan sürekli kötü kokulu bir akıntı gelebilir Saç telleri çok ince olabilir veya saçta dökülmeler görülebilir Cİlt ince ve rengi açık olabilir Diş gelişimi anormaldir ve bir çok diş eksik olabilir

Bu hastalıktan korunmak için yapılması gereken en önemli şey; ailesinde ektoermal displazi olduğu bilinen anne - babaların hamilelik öncesi genetik danışmanlık hizmetleri için için ilgili bir birime müracaat etmeleridir, hamilelik sırasında hastalığın saptanmasını sağlayacak bir analiz bulunmamaktadır

Belirtiler ve Şikayetler

- diş sayısının az olması

- sivri dişler

- diş çıkmasının gecikmesi

- terleme yokluğu

- gözyaşı yokluğu (nadiren)

- ince deri

- cilt rengi açıklığı

- kötü kokulu burun akıntısı

- sıcağa tahammül edememe

- vücut sıcaklığınd aani yükselmeler

- ince saş telleri

- saç yokluğu

- tırnaklarda şekil bozukluğu (kalınlaşma)

- burunda basıklık

Tanı

Biyopsi ile tanı konur (deri ve mukozalardan örnek alınır)

Tedavi

Ektodermal displazinin özel bir tedavisi yoktur

Tedavide genelde kozmetik yöntemler kullanılır: Takma diş veya protez, saç için peruk gibi çözümler kullanılabilir Gözlerde kurumayı engellemek için sentetik gözyaşı damlaları kullanılabilir Burundaki akıntıları ve enfeksiyon gelişimini engellemek için sık sık bir hekim tarafından burun iç kısmının temizlenmesi gerekebilir

Erken yaşlarda panaromik diş grafisi çekilir Erken aşamada protezlerin kullanılması yüzde yapısal anomalilerin ortaya çıkmasını önleyebilir Daha yeni yöntemlerden biri de protetik dişlerin içine yerleştirildiği kemik implantları kullanmaktır

Vücut sıcaklığının kontrolü sürekli bir problem olabilir; sık sık soğuk su ile duş almak, serin ortamlarda bulunmak ve serinletici spreyler kullanmak gerekebilir Aktiviteler, giysiler, soğutma yöntemleri ve hatta daha serin iklimli bir yere taşınmak gerekebilir

Anhidrotik ektodermal displazili hastalarda atopik ekzema da sıktır ve tedavi edilmelidir Hastaların çoğunun derisi kurudur ve nemlendiriciler kullanılmalıdır Palmoplantar keratoderma varsa keratolitikler kullanılır

Bu hastalıkla birlikte bulunabilecek yarık damak ve dudak, uretral stenoz, vaginal adezyonlar, mukozal ve kutanöz malignite, sindaktili ve diğer yapısal anormallikler için cerrahi tedavi gereklidir Mukozal lökoplaki ve atrofik deri bulunursa malignite açısından; diskeratozis konjenita varsa kan diskrazileri için düzenli izlem gereklidir

Tırnak distrofisi olan hastalarda özel ayakkabı kullanılmalıdır Akut paronişi varsa antibiyoterapi uygulanır

Sonuç

Ektodermal displazi hayat boyu sürecek ve gerekli önlemler alındığında hayatı tehdit etmeden kontrol edilebilecek bir hastalıktır Ancak özellikle vücut sıcaklığının kontrolü konusuna özellikle dikkat edilmelidir

Ateş yükselmesine bağlı havale geçirilebilir, bu konuya özellikle dikkat edilmelidir Ayrıca vücut sıcaklığındaki aşırı yükselmeler beyinde hasara neden olabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı

Eski 08-04-2012   #34
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı



EPIGLOTIT (NEFES BORUSU KAPAKCIGI ILTIHABI) ~


Epiglotit nefes borusunun üstündeki ufak kıkırdağın iltihabıdır En sık 2-5 yaş arasındaki çocuklarda görülür ama yetişkinlerde de rastlanır Erkeklerde kadınlardan, beyaz ırkta diğerlerinden daha sıktır Epiglotit bakteri enfeksiyonudur Hodgkin hastalığı, lösemi ve bağışıklığı yok edici hastalıklar epiglottitisli ortam yaratırlar

Belirtiler

- Boğaz ağrısı

- Ateş,

- Yutma zorluğu

- Kısık-boğuk ses

- Nefes alma güçlüğü (acil)

Teşhis

Epiglotit belirtileri farenjit ve bademcik iltihabı belirtilerine benzer Çocuğunuzda boğaz ağrısı görülür ve yutma çok güçleşir Ateşlenirler ve sesleri kısılır 1-2 günden uzun sürerse doktora başvurun Doktor boğazını muayene edip, kültür testi yaptırmak için örnek alacaktır Bakteri bulunursa, doktor antibiyotik tedavisine başlar Belki boğaz röntgeni de ister iltihap hızlı bir şekilde başlayıp 1-2 saatte akut hale gelir Küçük dil şişince nefes borusunu tıkayıp nefes almayı güçleştirebilir Kişi boynunu ileri uzatıp öne eğilerek daha yi nefes almaya çalışır Böyle bir durumda derhal ambülans çağırın ve hastaneye ulaşın

Tedavi

Genelde antibiyotik tedavisiyle bakteri yok edilebilir Çok güç nefes alma hallerinde nefes borusundan içeri tüp sokularak nefes almaya yardımcı olunur (tracheostomi)


~ EPILEPSI (SARA) ~


Epilepsi (nöbetleri), beyindeki ani elektriksel aktivite artışları sonucu meydana gelen ve beynin normal işlevlerini hasara uğratan bir durumdur Epilepsili hastalar, genelde doğumsal olarak bu hastalığı taşırlar, ancak bazılarında daha sonraki yıllarda (kaza sonrası gibi) gelişebilir Epilepsi ataklarının şiddeti çok değişken olabilir İlk kez gözlendiğinde kesinlikle bir acil servise ve nöroloji uzmanına müracaat etmek gerekir

Epilepsi tedavisinde antikonvülzan adı verilen ilaç grubu kullanılır, bunlar genelde yatıştırıcı etki gösterirler Bunlardan en eskisi fenobatbital ve fenitoindir Şu an için piyasada bu amaçla kullanılan çok sayıda ilaç bulunmaktadır İlaçlarınızı kesinlikle bir nöroloji uzmanının kontrolünde kullanmanız gerekir

Epilepsi için önerilen tedaviye yardımcı yöntemlerden birisi ketojenik diyettir Bu diyet yüksek oranda yağ, az miktarda karbohidrat ve protein ile sınırlı miktarda sıvı içerir Bu diyet vücutta keton cisimlerinin artmasına yani ketozise neden olur Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte bu durum (ketozis) epilepsi ataklarının sıklığını ve oluşumunu azaltır Özellikle 1-10 yaş arasındaki çocuklarda ve ilaçlarla yeterli derecede tedavi edilemeyen (ilaçlardan fayda görmeyen) hastalarda etkilidir Yetişkinlerde ve adölesan dönemde etkin olmadığı gözlenmiştir

Aşağıda epilepsi hastalarının tedavilerine yardımcı olabilecek bazı öneriler sunulmuştur, ancak BU YÖNTEMLERDEN FAYDA GÖRSENİZ BİLE KESİNLİKLE HEKİMİNİZE DANIŞMADAN İLAÇALRINIZI BIRAKMAYI VEYA İLAÇ DOZUNU DEĞİŞTİRMEYİN

- uyarıcı özelliğe sahip tüm alışkanlıklarınızı bırakın: tütün, kahve, kola, çikolata gibi

- yemeklerle birlikte hergün 3 kez 500 mg kalsiyum ve 250 mg magnezyum alın Bunlar sinirlerin aşırı uyarılabilirliğini azaltmaya yöneliktir

- vitamin - E alın bu konudaki çalışmalar yetersiz olmakla birlikte, fayda sağladığı hastalar bulunmaktadır önerilen doz 40 yaş altındakiler için 400 IU / gün, daha yaşlılar içinse günde 800 IU dir

- solunum egzersizleri ve stres kontrol egzersizleri yapın

- bu yöntemler muhtemelen ilaç kullanma gereksiniminizi ortadan kaldırmayacaktır, ancak uzun sürede ilaç dozunu azaltmanıza yardımcı olacaktır


~ FARENJIT ~


Farenks (Pharynx) bademciklerle ses kutusu arasında kalan kısımdır Dolayısıyla farenjit boğaz ağrısı denilen hastalığın başka bir adıdır Bu akut veya kronik olabilir Akut farenjite sebep ya bir bakteri (beta-streptococcus) veya bir virüstür Beta-Streptococcus hastalığına strep throatı adı da verilir Kronik şekli sürekli sinüs, akciğer veya ağız enfeksiyonundan olabilir ve sinüslere yayılır

Belirtiler:

- Boğaz ağrısı,

- Yutma güçlüğü,

- Ateş

Ayrıca çok alkol, sigara veya kötü, dumanlı hava solumak da başlıca sebepleri arasındadır

Teşhis

Boğazınız kızarıp şişerek, yutkunmayı ve bazen soluk almayı bile zorlaştırabilir Cerahat da görülebilir Boğazınızda yanma hissedebilirsiniz Bu belirtiler birkaç günden fazla sürerse doktorunuza başvurun

Doktorunuz boğazınızı muayene edecek ve enfeksiyon etkeninin bir bakteri olup olmadığını belirlemek için, laboratuvara gönderilmek üzere bir kültür örneği alacaktır Ayrıca burun ve solunum yolları enfeksiyonu gibi diğer hastalıklar yönünden de muayene edecektir

Tedavi

Çoğunda tedavi gerekmez Ancak bakterinin yaptığı farenjit için antibiyotik verilebilir Virüs nedeniyle olanlarda antibiyotiğin yararı olmaz

Bol bol dinlenmeli, aspirin veya benzer bir ilaç olmalı ve günde birkaç kez ılık tuzlu suyla gargara yapmalısınız Pastiller de rahatlatabilir

Yumuşak yiyecekler yiyerek boğazınızı tahrişten kaçınabilirsiniz

Alıntı Yaparak Cevapla

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı

Eski 08-04-2012   #35
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı



FIBROZ DISPLAZI ~


Bir ölçüde Paget hastalığına benzeyen fibröz displazide kemik dokusunun anormal kistik büyümesi söz konusudur Bu hastalıkta kemik dokusu daha çok fibröz yapıdadır Nedeni bilinmeyen bu hastalık genellikle ilk çocukluk döneminde ortaya çıkar ve birden fazla kemiği etkileyebilir Fibröz displazinin bir tipi, kızlarda erken cinsel olgunlaşma (Albright sendromu) ile birlikte görülür

Belirtiler

- Özellikle bacağın alt bölümünde kemik ağrısı,

- Yürüme zorluğu,

- Nadir olarak kırıklar ve birçok kemikte şekil bozukluğu,

- Çoğu kez herhangi bir belirti vermez

Teşhis

Fibröz displazinin varlığı, kemik röntgenleri ve biyopsi yapılarak kemik dokusundan alınan örneğin laboratuvarda incelenmesi ile doğrulanır

Tedavi

Fibröz displazi tedavi edilebilen bir hastalık değildir, ancak kemiklerdeki aşırı fıbröz büyüme ameliyatla çıkarılabilir Kemik grefi de (başka bir kemikten alınan dokunun etkilenen bölgeye yerleştirilmesi) gerekli olabilir


~ FITIKLAR ~


Çoğu kimse fıtığı ağır kaldırmanın bir neticesi olarak düşünür Esasında fıtığın genel olarak belirli bir nedeni yoktur Herhangi bir kimse hatta yeni doğmuş bir bebeğin bile fıtığı olabilir Karın içi organlarımız ince bir kas örtüsüyle yerlerinde tutulurlar Bu organlardan birinin herhangi bir kısmı bu kas örtüsünün zayıf bir yerinden dışarı çıkar ve fırlarsa veya bu kas duvarını yırtarsa, fıtık oluşur

Belirtileri

- Eğilirken veya bir şey kaldırırken rahatsızlık duymak;

- Kasıkta hassas bir kitle bulunması

Karın bölgesini etkileyen üç tip fıtık vardır Kasık (inguinal) uyluk (femoral) ve göbek (umblikal) fıtığı Başka bir fıtık da hiatal fıtıktır Bu da diyaframın yemek borusuna açılan deliğinden (midenin bir bölümünün) fırlamasıdır Eğer sıkışan bağırsak parçasına kan gitmezse buna bağırsak düğümlenmesi denir

Kasıkta Görülen Fıtık

Erkeklerde fıtık ekseriyetle testise uzanan sperm kordonunun karından çıkıp skrotuma (torba) girdiği yerde belli olur Bu geçitteki (halka) bağ dokusu (dış kasık bağı) zayıflarsa, bağırsağın bir bölümü buradan dışarı çıkabilir ve kasık bölgesinde bir kitle oluşturur Bu doğrudan (direkt) kasık fıtığıdır

Karından çıkan bir bağırsak kitlesi sperm tüpünün yolunu izleyip skrotumdan (torba derisinden) içeri girerse buna dolaylı (endirekt) kasık fıtığı denilir Bu fıtık çok sancılı olabilir ve skrotumu şişirebilir Bu iki tür fıtık erkeklerde görülen her 5 fıtığın dördünü oluşturur Kadınlarda kasık fıtığı az görülür ve karından mesaneye idrar yolu geçitleri saran dokularla bir araya geldiği yerde meydana gelir

Uyluk Fıtığı

Özellikle şişman veya hamile kadınlarda görülür ve uyluğun üst kısmındadır Ana kan damarlarını (uyluk arteri) bacağa taşıyan kanalda oluşur Bu fıtık ekseriyetle kasıkta görülen fıtıktan biraz aşağıdadır Uyluk fıtığının düğümlenmesi olasılığı diğer bütün fıtıklardan daha fazladır

Göbek Çevresi Fıtığı (Paraumilical Hernia)

Bu tür fıtığa çok daha az rastlanır Göbeği saran karın duvarındaki zayıflık nedeniyle göbekte bir kitle meydana çıkar Bazı yeni doğmuş bebeklerde buna benzer bir problem görülür ve ona göbek fıtığı denir Bu türde bağırsağın bir kısmı bir kısmı kanına dönmek yerine göbek kordonunda kalmıştır

Kesi Yeri Fıtıtı (Incisional Hernia)

Cerrahi bin müdahaleden sonra gerektiği gibi eski halini almayan bir karın duvarı fıtık yapabilir Bu tip fıtıklar genellikle az problem yaratır Fakat bağırsakların bir bölümü fıtıktan dışarı çıkıp rahatsızlık verebilir

Baskı yapılarak karın duvarından geri (içeri) itilemeyen fıtıkların sıkışmış ve düğümlenmiş olması mümkündür

Tedavi edilmezse, düğümlenmiş ve sıkışmış olan kısım dolaşan taze kandan oksijen alamaz Neticede kangren olur Bu da hayatı tehlikeye atan ve derhal ameliyat gerektiren bir durumdur

Tedavi

Ameliyat : Birçok fıtık için en iyi tedavi fıtığı ameliyatla karına geri itmek ve karın duvarındaki zayıf adaleyi dikmektir Ameliyattan aşağı yukarı bir ay sonra güç gerektiren normal hareketlerinizi yapmaya başlayabilirsiniz

Diğer Tedaviler

Korsa giymek kabul edilebilir bir fıtık tedavisi şekli değildir Doktorunuz ameliyattan önce problemin ilerlemesini önlemek üzere korse giymenizi isteyebilir Bu kalıcı bir çare değildir


~ FOLIK ASIT EKSIKLIGI ~


Folik Asit Eksikliği Erkeklerde Kısırlığa mı Neden Oluyor ?

Vitamin B9 olarak da bilinen Folik asit, özellikle sebzelerde, portakal suyunda ve tahıllarda bulunuyor Bugüne kadar folik asitin, özellikle hamilelik döneminde bebeğin sağlıklı bir şekilde gelişimi için olan önemi üzerinde durulmakta idi

Ancak Kaliforniyalı araştırmacılar folik asit ile ilgili yaptıkları bir çalışmanın sonucunu açıkladıklarında, bu vitaminin farklı bir rolü üzerinde de durulmaya başlandı Araştırma sonuçlarına göre erkeklerde genelde kısırlıkla birlikte olan sperm sayısı azlığı durumunda aynı zamanda folik asit (bir tipi) eksikliği de bulunduğu saptandı

Araştırmacılardan Lynn Wallock (Oakland Araştırma Enstitüsü Çocuk Hastanesinde araştırma görevlisi), yaptığı açıklamada sonuçların erkek üreme sağlığı açısından önemli olduğunu gösterdiğini belirtti

Ancak Kaliforniya Üniversitesi üroloji bölümü öğretim görevlilerinden Paul Turek, sperm sayısının erkek üreme yeteneğinin ancak bir kısmının göstergesi olduğunu belirterek söz konusu çalışmada incelenen sperm sayısı düşük erkeklerin çoçuk yapıp ypamadıklarının incelenmediğini ve erkeğin üreme yeteneği bakımından normal olması için mutlaka normal sperm sayısına sahip olmasının gerekli olmadığını söyledi

24 sigara içen ve 24 sigara içmeyen erkeğin incelendiği çalışmada aynı zamanda, düşük folik asit seviyesinin sperm içindeki DNA bozuklukları ile de ilişkili olabileceği saptandı Wallock, bu durumun bebeklerdeki doğumsal defektlerle ve yavrunun ileri yaşlarda orataya çıkabilecek kanser hastalıkları ile de ilişkili olabileceğini söyledi Çalışmanın tamamı Fertility & Sterility dergisinin son sayısında yayınlandı

Wallock, "Bazen sperm sayısını normal düzeyde saptayabiliriz, ancak sperm içindeki DNA hasarlı olabilir Sperm hücresi DNA içeriden bir paket taşıyıcısıdır Taşıyıcı paketi çok iyi bir şekilde yerine ulaştırabilir, ancak paket açıldığında içindeki DNA nın hasarlı olduğu ortaya çıkar" dedi Ancak bu tespit de öncekiler gibi eleştirilere maruz kaldı

Turek, bu çalışmanın folik asit düzeyi ile doğumsal defektler arasındaki potansiyel riski ortaya koyamayacak kadar basit olduğunu belirtti ve bu çalışma ile tür spekülasyonları ortaya atmanın erken olduğunu söyledi

Oregon Sağlık Bilimleri Üniversitesinden Peter Sutovsky, bu çalışmanın gereksiz yere bazı sigara içenlerin çocuklarına kanser bulaştıracakları (geçirecekleri) korkusuna yol açabileceğini söyledi Ve bu çalışmada sigara içenlerde sadece bir folik asit tipinin eksikliğinin saptandığının altını çizdi

Çalışmadaki sigara içenlerin sigara içmeyenlere göre daha yüksek sperm sayılarının olduğuna dikkat çeken Sutovsky, sigara içenlerin spermlerinde DNA hasarı bulunma oranının daha yüksek olmasından dolayı vücudun üretkenliği koruyabilmek için daha fazla miktarda sperm ürettiğini ortaya attı

Bu üç araştırmacının konu üzerindeki birleştikleri ortak konu ise, erkek üreme sağlığının devamı için iyi bir diyetin gerekli olduğu

Turek, kısırlık problemi olan erkeklerin iyi yemeleri, iyi uyumaları, streslerini azaltmaları ve vücutlarına bir mabet yeri gibi özenli davranmaları gerektiğini söyledi "İyi üreme sağlığı iyi bir beden sağlığı ile mümkündür" dedi

Wallock, erkeklerin her gün 5-9 porsiyon sebze ve meyve yemeleri gerektiğini söyledi 1998 yılında devletin aldığı kararla belirli yiyeceklerin foli asit ilave edilerek güçlendirildiğini ve çoğu erkeğin yeterli miktarda folik asit aldığını belirtti Bununla birlikte folik asit ilavesinin tam etkisinin bilimediğini söyleyen bayan araştırmacı, yüksek miktarda alkol alan, bazı mide ve barsak rahatsızlıkları bulunan ve kanser tedavisi için antifolat ilaçlar kullanan erkeklerin besinlerdeki folik asitten yeterince faydalanamayacaklarını iave etti

Ne Yapmalı ?

Eğer bebeğiniz olmuyorsa (erkek veya dişi olmanız farketmez) yediklerinizi gözden geçirin Wallock, bu küçük çaplı araştırmanın bile beslenme ile erkek üreme sağlığı arasında olası ilişkiler olabileceğini gösterdiğini söyledi ve folik asit yemek konusunda da aşırıya kaçmamak gerektiğini, çünkü nadir de olsa aşırı folik asit tüketiminin hastalığa neden olabileceğini söyledi

Alıntı Yaparak Cevapla

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı

Eski 08-04-2012   #36
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı



~ GALAKTORRHEA ~


Normal olarak, sadece doğum yaptığınızda veya 1-2 gün evvel süt salgılarsınız Eğer bunun dışında memelerinizden süt sızarsa olağan dışı bir durumunuz var demektir; buna galaktorrhea (Yunanca gala: süt, rhoia: akıntı) denir Araştırmacılar vakaların yüzde 50 sinde sebebin bulanamadığını, yüzde 25 de sebebin, prolaktinma denilen bir tür hipofiz tümörü olduğunu söylemektedirler Bu tümör genellikle selim olmasına karşın, süt üretimini düzenleyen prolaktin hormonu salgılar kalan yüzde 25te galaktorrhea çeşitli nedenlere bağlı olabilir (Örneğin, hipertiroidizm belirtisi veya bir ilacın yan etkisi), Galaktorrhea ya sebep olan ilaçlar methildopa (yüksek tansiyon için kullanılan bir ilaç), phenotiazinler (bir müsekkin grubu) depresyona karşı çeşitli ilaçlar ve dekstroamfetamin içerirler

Belirtiler

- Genellikle her iki meme başından beyazımsı veya yeşilimsi akıntı;

- Amenore ile birlikte olabilir

Teşhis

Doktor memenizi ve (bazen kanserle birlikte görülen kanlı akıntı olmadığından emin olmak için) memeden gelen sıvıyı inceleyecektir Tıbbi olarak tarihçeniz, galaktorrheanın aldığınız bir ilacın yan etkisi olup olmadığını aydınlatır Prolaktin seviyenizi belirlemek için kan testleri ve hipotalamus ve hipofizin CT scani (bilgisayarlı tomografi) yapılabilir

Galaktorrhea bir hipofiz tümöründen kaynaklanmadığı takdirde sağlığınızı tehdit etmez Bu cins tümörler yavaş gelişir ve bazıları sonunda olduğu gibi kalır Çoğunlukla ilaçla tedavisi başarıyla sonuçlanır Eğer başarısız olursa ameliyat veya radyoterapi kullanılabilir

İlaç Tedavisi

Hipotiroidizm için tiroksin verilir Hipofiz bir tümörünüz varsa veya testten galactorrhea için hiçbir izahat alınamıyorsa, doktorunuz muhtemelen tümörü küçültebilmek, prolatin seviyesini düşürebilmek için bromokriptin verecektir Bromoktriptin, çoğunlukla belirlenmeyen bir sebepten de olsa, galaktorrhea yı tedavi eder

Ameliyat

Büyük bir hipofiz tümöründe ameliyat gerekli olabilir Çünkü bu tümörler yeniden gelişebilirler Uzun süreli bir bromokriptin tedavisine veya radyoterapi ye ihtiyacınız olabilir


~ GANGLION ~


Ganglion, cildin altında beliren bir şişliktir, genellikle el bileğinde olur fakat bazen ayağın üst kısmında veya bileğin (el) iç tarafında veya parmaklarda olabilir

Belirtileri

- Bilekte bir şişkinlik

- Bu şişkinlikle birlikte ağrı, özellikle bilek açıldığı veya eğildiği zaman bulunabilir fakat genelde bu şişlik ağrısızdır

Bir mafsal veya tendon içine sızmış olan koyu bir sıvının birikmesinden meydana gelir Genellikle dokunulduğunda esnektir ve çeşitli büyüklüklerde olabilir

Teşhis

Bir fizik muayene yapıldıktan sonra, başka sorunların varolmadığından emin olmak için bazı testler ve röntgen gerekebilir Teşhisi doğrulamak için bazen ultrason incelemesi yararlı olur

Esas itibariyle zararsızdır Fakat bileğinizde veya ayağınızda bir şişlik fark ederseniz, habis bir tümör gibi diğer nedenleri saf dışı bırakmak için bir doktora danışın Eğer ganglion ağrılıysa doktorunuz ameliyat veya diğer yollarla rahatlama sağlayabilir fakat çoğu durumlarda bu zararsız küçük şişlik tedavi gerektirmez ve yaşayışınızı etkilemez

Tedavi, Ameliyat

Doktorunuz ganglionu birkaç yerden iğneyle deldikten sonra üzerine basınç uygulayarak patlatabilir veya içindekileri iğneyle çekebilir Çoğu vakalarda ameliyat gereksiz görülür fakat gangliyon ağrılı ise ve direnaja cevap vermiyorsa cerrahi olarak çıkartılabilir


~ GILBERT HASTALIGI ~


Doğumsal ve ailevi bir hastalıktır Nadiren görülür Hafif olan olgularda hastalığın farkına varılmaz Mekanizması tam olarak bilinmemekle birlikte, karaciğer hücreleri kandaki bilirubini alamamaktadır Bazı hastalarda karaciğer içerisine giren bilirubinin ancak bir kısmı konjüge hale çevrilebilir Bu durumda indirekt bilirubin 10 mg a kadar çıkabilir

Hafif derecede bilirubin artışı ile seyreden bir hastalıktır Serumda indirekt bilirubin değerlerinin arttığı gözlenir Toplam bilirubin düzeyi 2-5 mg civarındadır

Doğuştan olmakla birlikte, 15-45 yaşlarında ve erkeklerde sık olarak görülür Zararsız bir sarılık türüdür

Hastalarda bilirubinin arttığı dönemlerde hafif bir halsizlik, bulantı ve karın üst kısmında ağrılar meydana gelebilir Karaciğer ve dalakta büyüme olmaz

Karaciğer testleri ve SGOT, SGPT değerleri normaldir Karaciğer biyopsisi normaldir Hemolitik anemi hastalığı ile karışabilir, ancak kan sayımı ile kolayca ayırt edilebilir

Hastalık şiddetlenme ve hafifleme şeklinde seyreder Yorgunluk, açlık, heyacan ve üzüntülerin sarılığın ortaya çıkışında ve alevlenmesinde etkili olduğunu gösteren çalışmalar vardır

Tedavi gerektirmez, sarılık bir kaç günde kendiliğinden kaybolur Uzun süren sarılıklarda barbitüratlar verilebilir


~ GLOKOM (KARASU) ~


Göz duvarının iç yüzeyi bir basınç altındadır Bu durumu, kabaca, gözkapakları kapalıyken gözün üzerine iki parmakla basarak saptamak mümkündür Göz doktorları özel aygıtlar yardımıyla bu basıncı kesin olarak saptayabilirler Basıncın sürekli artmasına glokom ya da karasu adı verilir Genellikle gözlerin ikisi birden bu hasta1ığa yakalanır Hastalık, görme sinirlerinin zedelenmesine ve görüş açısının daralmasına neden olur Göz içindeki basıncın artması, başka göz hastalıklarında da görülebilir Fakat çoğu zaman tamamen sağ1ık1ı gözleri yakalayan bir hastalıktır ve sinirsel etkenler büyük rol oynarlar

Belirtileri:

İki tür glokom vardır Basit glokom, krizlere neden olmaz, ama görme güçlükleri hastayı doktora gitmeye zorlar Ameliyatlar bu durumda etkili olmaz ve çoğu zaman muhtemel bir kör1üğün önüne geçilemez iltihaplı glokomda geçici göz kararmaları, gözlerin önünde renkli daireler görülmesi, hafif baş ve göz ağrısı gibi belirtilerle ortaya çıkar Şiddetli ve tek yanlı baş ağrısı, göz boş1uğunda dayanılmaz basınçlar yapar Alında, diş1erde, yanaklarda zonklama ve görme güçlükleri glokom krizlerinde ortaya çıkan şikayet1erdir Göz akları kriz sırasında kanlı ve suludur Kornea tabakası dumanlı, gözbebekleri büyük ve sabittir

Seyri:

Glokom krizleri günlerce ya da haftalarca sürebilir Krizler ne kadar uzun sürer ve ne kadar sık görülürse hasta1ığın iyi1eşme ~ansı da o kadar azalır Bazen bir tek kriz kör1üğe yol açabilir Krizler arasında tüm belirtiler sürebilir ya da iltihaplı bir durum olabilir

Tedavi:

Erken tedavi şarttır Eğer bir iyi1eşme olmazsa ameliyat gerekebilir Önemle üzerinde durulması gereken konulardan biri de genel tedavidir Heyecan ve ruhsal zorlamalardan kaçınmalı, hafif giysiler giymeli, giysinin yakaları boğazı sıkmamalıdır Yere doğru eği1erek ça1ışma1ardan, ağır kaldırma ve ağır eşya taşımaktan kaçınmalıdır__________________

Alıntı Yaparak Cevapla

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı

Eski 08-04-2012   #37
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı



~ GRIBE KARSI HAZIRLIKLI OLUN ~


Grip mevsimi yaklaşıyor Özellikle aşı üreticisi firmalar tarafından grip aşısının gerekliliği üzerinde yoğun olarak durulmakla birlikte, risk gruplarına ve iş gücü kaybının büyük sorunlara yol açabileceği mesleklerde çalışanlara aşı yapılmasının faydalı olacağı söylenebilir

Bazı uzmanlara göre, "öldürücü" bile olabilen gripten korunmanın tek yolu, her yıl aşı olmak Ancak aşı bir yıl öncesinin en yaygın hastalık yapan 3 grip virüsüne karşı oluşturuluyor bu nedenle tam bir koruma hiç bir zaman gerçekleşemiyor Aşının yararlı olması için salgın başlamadan önce yapılması gerektiğini, uygun başlangıç zamanının ise Eylül – Ekim ayları olduğunu belirtiyor

Grip virüslerinin neden olduğu akut bir solunum sistemi hastalığı olan grip, alt ve üst solunum yollarını tutarak, genellikle ateş, baş ağrısı ve halsizlik gibi belirtilerle kendini gösteriyor Bu hastalıkla, geçmişte çeşitli yollarla savaşılmasına rağmen gribin henüz tam anlamıyla tedavi edilmediği bilinen bir gerçek Halen gripten korunma yollarının başında ve en etkili yöntem olarak aşılanma geliyor

Toplumdaki her yaştan bireyin aşılanabileceğini, ancak risk grubundaki kişilerin, sağlık çalışanlarınının, risk grubu bakıcılarının ve aile yakınlarının aşılanmaları gerektiğine dikkat çeken uzmanlar buna karşın yumurta alerjisi olanlara grip aşısı yapılamayacağı konusunda uyardı

Aşılama gribe bağlı ölümlerde azalmayı sağlamanın yanısıra işe ve okula devam sürelerindeki kayıpları ve ilaç harcamalarını belirgin şekilde azaltıyor Son yıllarda grip aşısı yaptıranların sayısında hızlı bir artış gözleniyor 1989 yılında dünyada grip aşısı yaptıranların oranının yüzde 33’den 1997’de 655’e yükselmesi dikkat çekiyor

GRİP NEDİR?

Grip, Influenza denilen virüsün, solunum yoluyla insan vücuduna girerek özellikle sonbahar sonu, kış ve ilkbahar başında salgınlara neden olduğu bir infeksiyon hastalığıdır

Grip enfeksiyonu toplumun yüzde 1’ini etkileyen önemli bir sağlık sorunudur Toplumun yüzde 10’undan fazlasını etkilemesi ise bir grip salgını anlamına geliyor Grip, tüm dünyada, işe devamsızlığın yüzde 10’undan sorumlu enfeksiyondur

Grip, daha önceden de bilinmesine rağmen aslında 1918 yılında yol açtığı büyük salgınla gündeme oturmuş bir hastalıktır İspanyol gribi nedeniyle 1918 yılında yaklaşık 20 milyon kişi öldü Daha sonra da daha ufak çapta salgınlar görüldü Örneğin, 1957 yılında Asya gribi diye bilinen, 1968 yılında Hong Kong gribi diye bilinen grip salgınları oldukça büyük sayıda insan topluluklarını etkiledi

1957-1985 yılları arasında ortaya çıkan 16 salgının her birinde ABD’de 10 bin-40 bin arasında ölüm vakası kaydedilmiştir

NASIL BULAŞIR?

Grip de nezle gibi, hasta kişilerin bulunduğu ortamlarda, hapşırma ve öksürme yoluyla ve virüs bulaşmış ellerle temas (örntokalaşma) sonrasında kolaylıkla bulaşır

Enfekte olanlar enfeksiyon başlamadan 2 gün öncesinden başlayarak semptomlar başladıktan 7 gün sonrasında kadar virüs yayarlar Bu süre içinde duyarlı kişiler için enfekte olma riski yüksektir Dünya nüfusunun tahmini olarak yüzde 10’u ila yüzde 20’si her yıl gribe yakalanmaktadır

RİSK GRUPLARI

Küçük çocuklar ve 65 yaşından büyük olan kişiler en önemli risk grubunu oluşturmaktadır

Bunların dışında uzmanlar özellikle;

*Şeker hastaları

*Astım ve kronik akciğer hastalığı olanlar

*Transplantasyonlu organ nakli yapılmış hastalar

*Böbrek hastaları

*Bakımevlerinde ve huzurevlerinde kalanlar

*Bağışıklık sistemini baskılayıcı tedavi gören kişiler

*Anne adayları (gebeliğin 3 ayından sonra)

*6 aylık veya daha büyük bebeklere de grip aşısı yaptırılması gerektiğini kaydediyorlar

Yapılan analizler sonucunda Türkiye’de bu gruptaki hasta sayısının 10 milyon olduğu belirlenmiştir

GRİP HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?

*Ateş

*Titreme

*Baş, sırt, kol ve bacaklarda ağrı

*Boğaz ağrısı ve kuru öksürük

*Halsizlik

*İştah kaybı

*Kas ve eklem ağrısı

*Bulantı

*Gözlerde yanma

*Burun aktıntısı

Grip, solunum hastalığı veya diğer kronik rahatsızlığı olanlarda çok ciddi durumlara yol açabilir

GRİP, BAŞKA HASTALIKLARA NEDEN OLABİLİR Mİ?

Bütün üst solunum yollarında infeksiyonlara neden olan virüsler gibi, influenza, yani grip etkeni olan virüsler, sadece gribal infeksiyon tablosuyla sınırlı kalmaz;

*Farenjit

*Larenjit

*Sinüzit

*Orta kulak iltihabı da yapabilir

Sağlıklı insanlarda grip, 1 hafta içerisinde kendiliğinden iyileşir Ancak bazı kişilerde, örneğin kronik hasatalık nedeniyle vücut direnci zayıf durumda olanlarda, kalp-akciğer hastalığı olanlarda, yaşlılarda, şeker hastalarında, pnömoni (zatürre), meningoensefalit (beyin iltihabı), miyokardit (kalp kası iltihabı) gibi ciddi ve ağır seyredip ölümle sonuçlanabilecek hastalıklar görülebilir

GRİBİN EKONOMİK VE SOYAL SONUÇLARI

*Üretkenliğin kaybedilmesi ile ortaya çıkan işgücü kaybı

*Küçük çocukların anne ve babalarından çocuklara geçebilecek enfeksiyon riski

*Çalışanların işlerine gidememelerinden kaynaklanan ekonomik maliyetler

*Yalnız yaşayan çocuklu kadınların hem işlerinden kalmaları, hem de çocuklarının karşı karşıya kaldıkları riskler

KORUNMA YOLLARI

Gripten korunmanın en başta gelen yöntemi grip aşılarıdır Grip aşısı, özellikle hastalığa yakalanma ve sonrasında oluşabilecek hastalıklar yönünden risk taşıyan Yüksek Risk Grubu dediğimiz kişilere faydalıdır

Her yıl Eylül sonu - Ekim aylarında tek doz şeklinde yapılmalıdır Aşı ile koruyuculuk sağlıklı kişilerde %80 lere varmaktadır; yaş ilerledikçe koruyuculuk %50 - 60 lara inmekle birlikte hastalığın hafif geçirilmesi sağlanmaktadır

Aşı uygulaması, erişkinlerde omuz kası içine veya cilt altına, 2 yaşın altındaki çocuklarda uyluğun ön-yan kısmına bir sağlık görevlisi tarafından yapılmalıdır Her sene aşı içeriği değiştiğinden kişi o sene üretilen aşı ile aşılanmalıdır Bu şekilde yapılan aşı, 1 yıl kadar gripten koruma sağlar Aşı, embriyonlu yumurta kesesinden elde edilmektedir; bu nedenle yumurta allerjisi olanlar kullanmamalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı

Eski 08-04-2012   #38
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı



~ GRIP ve NEZLE ~


Grip mi yoksa nezle mi oldugunuzu nasil anlarsiniz ?|iki hastalik arasindaki farklar ve korunma yollari aşagida belirtilmiştir:

|Grip:|Grip ve nezle ayni yollardan kiSiden kiSiye geçer Hastalarin öksurup aksirmasindan havaya mikroplu su damlaciklari dagilir ve bunlar diger kiSilere solunum yoluyla geçer Ancak grip, nezleden daha yaygindir Bazi kiSilerde, özellikle 65 yaSin ustunde olanlarda zaturree gibi ciddi sorunlara yol açabilir Kalp hastalarinda ölume neden olabilir|Belirtileri:|Grip ateS, titreme, kaslarda agri, agizda ve bogazda kuruluk, baS agrisi, öksuruk ve yataktan kalkamayacak derecede bitkinlik ve uyuma hissi ile kendini gösterebilir Bazi kiSilerde kusma görulebilir Genellikle 7-10 gun surer

|Korunma Yollari:|Grip bir çogumuzu ciddi olarak etkilemese bile bazi kiSiler için hastalik tehlikelidir ve bu kiSilerin her yil gribe karSi aSi olmalari gerekir Bunlar arasinda: - 65 yaSin uzerinde olan kiSiler - Astim dahil kronik akciger hastalari - Kalp ve böbrek hastalari ve - BagiSiklik sistemini zayiflatan ilaçlari kullanan hastalari sayabiliriz Her zaman kendinizi saglikli hissetseniz bile eger risk grubu içinde iseniz, doktorunuzdan size aSi yapmasini rica etmelisiniz ASi, size grip mevsimi baSlamadan önce bagiSiklik sisteminizi takviye etmeniz için olanak verecektir
Grip aSisi, yaSli kiSilerle veya bagiSiklik sistemi zayiflamiS kiSilerle ilgilenen saglik görevlileri için de tavsiye edilir Grip aSisi, gebe kadinlar ve yumurtaya alerjisi olan kiSiler için uygun degildir Gribi önlemenin diger yolari arasinda gripli kiSilerden uzak durmak, öksurenlerin ve aksiranlarin bulundugu kalabalik yerlere gitmemek ve bulunmamaktir Bazen mikroplar vucudumuza ellerimizden geçtiginden, ellerimizi sik sik yikamak faydali olabilir Olabildiginiz kadar saglikli olmaya çaliSin, sigara içmeyin (sigara içenler nezle ve gribe daha çok yakalanirlar), yeterince dinlenin ve bol bol sebze meyve yiyin

|Grip Olunca:|AteSiniz normal duzeyine inip bu seviyede yaklaSik 48 saat kalincaya kadar yataktan çikmayin Yatak istirahati vucudunuzun virusle savaSmasina yardimci olur Bol bol sivi Seyler için AteS için aspirin veya parol gibi ilaçlar kullanilabilir, ancak çocuklarda aspirin kullanmayin Belirtiler kötuleSirse, (örnegin nefes almakta guçluk, öksururken sarimsi veya yeSilimsi balgam, Siddetli baS agrisi, aSiri su kaybi gibi) veya riskli grupta iseniz mutlaka doktora gidin

|Nezle:|cocuklar yilda ortalama 10 defa, buyukler ise 2-3 defa nezleye yakalanirlar Hastaligin en kötu belirtileri 2-3 gun surer Belirtiler arasinda hafif ateS, baS agrisi, burun akmasi ve aksirma sayilabilir onlem ve tedavi gripte oldugu gibidir Ancak nezlenin aSisi yoktur ve genelde hastalara yatak istirahati gerekmez Gripte oldugu gibi, nezleye tutuldugunuz zaman da baSkalarindan uzak kalarak hastaligin onlara bulaSmasini engellemelisiniz


~ GRIPTEN KORUNMANIN YOLLARI ~


Kış, insanların en çok gribe yakalandığı mevsimdir Belirtiler tanıdıktır, ilk olarak boğazda bir karıncalanma, ardından hapşırık gelir; nihayet burun akmaya başlar Bunlara bir de baş, eklem ve boğaz ağrıları, öksürük eklenir ve ateş çıkar Teşhis: grip Çoğu zaman buna yol açan zayıf bir bağışıklık sistemidir Soğuk algınlığına neden olan yaklaşık 200 çeşit virüse karşı bağışıklık sistemini güçlendirmek gerekir

Soğuk duş

Her sabah soğuk bir duş, özellikle burun - gırtlak bölümünde kan dolaşımını düzenler ve saldırgan virüslere karşı iyi bir savunma oluşturur

Sauna

Saunada terledikten sonra soğuk suyla dolu bir küvete girmek çok önemli Soğuk suyun uyarıcılığı damarları hareketlendirir, metabolizmayı düzenler ve bedenin serbest radikallere karşı savunma gücünü çoğaltır

Ayaklara dönüşümlü sıcak - soğuk su banyosu

Her iki ayağınızı yaklaşık 12 derece soğukluktaki suya daldırın, bir kaç dakika sonra 40 derece sıcaklıktaki suya sokun Bir kaç defa tekrar edin Burada dikkat edeceğiniz nokta, daima soğuk suyla bitirmeniz Bu uygulama, ağız ve gırtlak bölümündeki mukozanın sıcaklığının bir derece yükselmesini sağlar Bu bir derecelik fark ise, hastalığa yol açan virüsleri anında öldürür

Dayanıklılığı arttırıcı egzersizler

Bisiklete binmek veya yürüyüşe çıkmak (en azından haftada iki defa), vejetatif sinir sisteminin düzenleme yeteneğini artırır Ayrıca vücudun serbest radikallerden korunma mekanizmasını güçlendirir

Doğru beslenme

Sağlıklı ve vitamin açısından zengin besinler yemelisiniz A vitamini (süt, balık), C (narenciye), ve E (bitkisel yağlar, bakliyat) antioksidan özelliklere sahip besinlerdir Soğan ve sarımsak, grip virüslerini öldüren bitkisel yağları içerir

Diş etini fırçalamak

Dişlerinizle beraber, diş etinizi, damak ve dilinizi de fırçalamayı unutmayın Bu işlem, mukozanın virüslere karşı dayanıklılığını artırır Bağışıklık sistemini güçlendiren bir diğer etmen de, soğuk suyla yapılan gargara

Doğru giysiler

Bir tek kalın giysi yerine, bir kaç tane ince giysiyi üstüste giymek daha iyidir Ayakların üşümesini engellemek için saf yün çoraplar ve sağlam, kalın ayakkabılar kullanılmalı

Oda sıcaklığı

Odayı aşırı ısıtmayıp devamlı havalandırın En iyisi, bir kaç damla bitki özlü yağ (örnane yağı) damlatılmış nemli bezleri ısıtma cihazınızın üzerine serin

Kış uykusu

Soğuk mevsimlerde, vücudun enerji ihtiyacı artar Bu nedenle daha uzun süre dinlenmek gerekir Yani yeterince uyumak çok önemlidir

Güneşe çıkın

Fırsatını buldukça güneşe çıkın Doğal ultraviyole ışınları, bedenin savunma mekanizmasını uyarır Böylece, kemik oluşumu ve kalsiyum dolaşımı için önemli olan D vitamini üretimi artar Güneş ışığı ayrıca kış depresyonlarına yol açan "üzüntü" hormonu, Melatonin in üretimini azaltır

Alıntı Yaparak Cevapla

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı

Eski 08-04-2012   #39
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı



~ GUATR ~


Latince boğaz anlamında olan guttur kelimesinden gelen guatr terimi, çeşitli birçok durumu belirtmek için kullanılır Aslında guatr sadece tiroid bezinin büyümesini belirtir Bu büyüme az küçük, lokalize bir şişkinlik şeklinde, veya her iki lobun daha genel bir şişkinliği şeklinde olabilir

Büyüyen tiroid bezi hormonunu, normal, normalin altında veya aşırı ölçüde salgılayabilir Nadir durumlarda büyüme nefes borusunun çevresini sararak nefes borusunun daralmasına yol açar Bu büyüme yutkunmayı zorlaştırabilir şaşırtıcı olan şey, genelde guatrların fazla rahatsızlık vermemesidir Kişinin boğazında bir basınç veya şişkinlik hissi duyulduğu çoğu vakalarda rahatsızlık duygusal gerginlikten kaynaklanmaktadır

Geçmişte guatrın en sık görülen nedeni, toprağın iyot yönünden yetersiz olduğu bölgelerde beslenmedeki iyot eksikliğiydi İyotlu tuz piyasaya çıktıktan sonra, guatr çok daha nadir görülür oldu, hem de şimdi yiyeceklerimiz öyledir ki insan iyotlu tuz kullanmasa bile iyot eksikliği olma ihtimali pek yoktur Dünyanın başka yerlerinde eksiklikleri pek de az rastlanan bir durum olmasa da Amerika Birleşik Devletleri nde iyot takviyesi almak gereksiz ve dolayısıyla arzu edilmeyen bir şeydir

Basit Guatr

Basit guatrın özelliği, tiroid bezinin yumuşak ve yaygın şekilde büyümesidir En yaygın olduğu dönemler hamilelik ve buluğ çağıdır şayet basit guatr estetik problemi yaratacak kadar büyükse, küçültmek için tiroid hormonu verilebilir

Graves Hastalığı

Graves hastalığı, genellikle tiroid bezinde hafif, fakat genel bir şişme meydana getirir Bu, tiroid bezinin 1 aşırı derecede uyarılmasının sonucudur Bazen bezin kendisi de büyüyebilir

Adenomlu Guatr

Adenomlar, kendilerini bezin geri kalan kısmından bir duvar gibi ayıran az çok normal tiroid dokusu büyümeleridir çok sık rastlanmayan bir durum olarak, bir veya daha fazla adenom aşırı miktarlarda tiroid hormonu üretir ve bunun sonucunda hipertiroidizm ortaya çıkar Bazen de ender olarak bir adenom nefes borusunu kısmen tıkar ve bu durum yüzeysel olarak astımı andıran bir nefes alma zorluğu doğurabilir

Tiroid Kanseri

Çoğu tiroid kanserleri yavaş gelişir Bunlar, boyundan radyasyon tedavisi görmüş olan kimselerde bir ölçüde daha sık görülme eğilimi gösterirler Sık görülen tipleri papiler ve folüküler tiplerdir Papiler tipi boyundaki lenf bezlerine yayılma (sıçrama) eğilimi gösterir Folüküler tipi akciğerlere ve vücudun daha uzak yerlerine atlayabilir

Tiroid kanseri gelişirken, başlangıçta tiroid bezinde küçük bir şişkinliktir ve bir adenomdan kolayca ayırt edilemeyebilir

Kanserli olduğundan şüphelenilen şişkinlikten iğneyle doku alınıp mikroskop altında incelenir Bu test her zaman şişkinliği kanserli olup olmadığı konusunda net bir cevap sağlamazsa da alınan sonuç şişkinliği cerrahi olarak çıkartılmasında yol göstermeye yeterli olur

Ameliyatta şişkinliğin habis olduğu ortaya çıkarsa (patalog, cerraha çıkartılan şişkinliğin habis olup olmadığını birkaç dakika içinde söyleyebilir), cerrah tiroid bezinin büyük bölümünü çıkartacaktır Belirli şartlar altında ameliyattan sonra cerrahi tedaviyi desteklemek için radyoaktif iyot verilebilir ilaç olarak tiroid hormonu vermenin de geri kalan kanser hücrelerinin büyümesini geciktirdiği düşünülmektedir

Tiroid Bezinin Medüler Kanseri

Bu az görülen bir tiroid kanseri çeşididir Bu kanserin hücreleri Kalsitonin denen bir hormon salgılar ve kanserin ilerlemesi kandaki Kalsitonin konsantrasyonunu ölçülmesi yoluyla izlenebilir Medüler karsinom sıklıkla aynı ailenin üyeleri arasında ortaya çıkar ve buna tutulan kişide aynı zamanda feokroma sitoma da bulunabilir

Lenfositik Tiroidit

Bu tip guatra bazen Hashimoto hastalığı denir; bu isim hastalığı tarif eden Japon pataloğun adıdır Bu durumda anormal bir antikor, tiroidin normal fonksiyonunu kaybetmesine neden olur Bu etki hipotiroidizme yol açar Genelde bez orta derecede büyümüştür ve doku olarak oldukça esnek lastik gibidir

Genellikle tiroid hormonu tedavisi bezin küçülmesini sağlar; öyle ki ameliyata gerek kalmaz Bu, bütün tiroid bozuklukları içinde en çok görülebilir Antikoru tespit etmek için yapılan kan testi teşhise yardımcı olur ve yapılacak tiroid iğne biyopsisi genellikle bunu teyid edecektir

Subakut Tiroidit

Bu, yutkunma ile artan bir tiroid ağrısına yol açan, az görülen bir durumdur Tiroid bezi hafifçe büyümüş olup çok hassastır Sedimantasyon hızı testi denen özel bir test yapılabilir Subakut tiroidit durumunda sedimantasyon hızı çok yüksek, tiroid hormonu değerleri düşük veya yüksek olabilir

Tiroid genellikle birkaç ay içinde normale döner Çoğu zaman aspirin, belirtiler düzeltebilir, yalnız doktorunuz, eğer belirtileri daha belirgin hale gelirse kortikostiroid ilaçlar verebilir


~ GUILLAIN-BARRE SENDROMU ~


Guillain Barre sendromu akut bir sendrom olup periferik sinirlerin tümü ya da bir bölümü üzerinde ciddi hasara yol açar Hastalık, sinir liflerini kaplayan miyelin tabakasının iltihaplanması ve tahrip olmasından kaynaklanır

Belirtiler

- Ayak veya el parmaklarına yayılan uyuşmalar ve karıncalanma;

- Kas zafiyeti

- Yaygın karıncalanma ve uyuşma;

- Solunum zorlukları

Guillain-Barre sendromunun nedeni belli değildir ancak vakaların üçte ikisinde viral bir enfeksiyondan sonra ortaya çıktığı görülür Bu viral enfeksiyon, Epstein-Barr virüsünde olduğu gibi bir tür herpes olabileceği gibi, grip, nezle veya diğer basit enfeksiyonlardan sonra da ortaya çıkabilir Bu sendrom ayrıca Hodgkin hastalığı gibi diğer rahatsızlıklarla da beraber görülebilir

Tüm vakaların yüzde beş ile onu bir ameliyat sonrası ortaya çıkmaktadır Kısa bir süre için, Guillain-Barre sendromuna bir aşının neden olduğu düşünülmüştü 1976-1977 yıllarında yaygın bir grip aşısı kampanyasından sonra bu kanıya varılmıştı Ancak yürütülen araştırmalar bunun doğru olmadığını ortaya koymuştu Belirtiler, neden olan iltihaplanmadan birkaç gün ile bir-iki hafta, veya bir ameliyattan bir veya dört hafta sonra görülebilir El ve ayak parmaklarında karıncalanmanın ardından genel bir kas zafiyeti oluşabilir Bu zafiyet hissi giderek bacaklardan kollara ve yüze yayılır ciddi vakalarda zafiyet felce dönüşebilir ve solunum kasları etkilenebilir Göz, yüz, konuşma, çiğneme ve yutkunma ile ilgili kaslara da yayılabilir

En ağır şeklinde, Guillain-Barre sendromu acil tıbbi müdahale ve hastanenin yoğun bakım servisine kaldırılmayı gerektirebilir Bu rahatsızlığı olan kişilerin bazıları hastalığın bir aşamasında solunum yardımına gereksinim duyarlar

Genelde, iyileşme birkaç ay süren bir devre sonrasında gelir Ciddi şekilde etkilenmişseniz, uzun süren rehabilitasyon dönemine gereksinim vardır Tüm vakaların yaklaşık yüzde onunda geçmeyen bir sakatlık kalır Ölüm oranı yüzde üç ile dört arasında değişir

Alıntı Yaparak Cevapla

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı

Eski 08-04-2012   #40
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı



~ GUT HASTALIGI ~


Hastalığın diğer isimleri: podagra, damla hastalığı, nikris

Pürin adı verilen ve bir madde ile ilgili meydana gelen sorunlar nedeni ile gelişen bir hastalıktır

Metabolik ve renal adı verilen iki tip gut hastalığı vardır Metabolik olarak adlandırılanda; pürinli maddelerin fazla yapımı, renal tipinde ise pürinli maddelerin böbreklerden yetersiz düzeyde atılması söz konusudur

Her iki durumda da vücutta artan pürin maddesi sonunda ürik asite (ürat) dönüşür ve vücutta ürat miktarı artar Kanda artan ürat eklemlerde, deride, eklem kılıflarında ve kulak kepçesinde birikir Bunlara tofus adı verilir

Hastaların %90 ından fazlası erkektir Ayrıca yaş ilerledikçe kandaki ürik asit miktarı artar

Zamanla beyin ve böbrek damarlarında sertleşme ve darlık meydana gelebilir Gut hastalarında böbrek taşı gelişimi sıktır

Gut hastalığının tanısının konulabilmesi için; dokularda ürat kristalleri birikmeli ve en az bir eklemde artrit meydana gelmesi gerekir Yani kanda ürik asit miktarının artması tek başına gut hastalığı tanısı koydurmaz Hastalık akut ataklarla seyreder

Ailevi bir durum söz konusudur Aşırı beslenme ve alkol bu hastalığın gelişmesine katkıda bulunur

İlk ortaya çıkışı ve ilk gut atağı genelde ayak başparmağının ilk ekleminde ortaya çıkar Eklem şiş, üzerindeki deri kırmızı-leylak rengi karışımı ve son derece ağrılıdır

Atakların tedavisi

Hasta yatak istirahatine alınır ve kolşisin, antiinflamatuvar, kortikosteroid grubu ilaçlar kullanılır

Ataklar arasında yapılacak tedavi

Gut krizi tedavi edildikten sonra; soğuk ve rutubetten korunulur, günde 2-3 litre su içilir ve kilo vermeye çalışılır

Diyet: Bol miktarda pürin içeren sakatatlar, konserve balıklar ve diğer deniz ürünleri, et suları alınmamalıdır Diğer beyaz etler ve sığır eti az miktarda alınabilirAlkol kesinlike zararlıdır Çay, kahve ve kakaoda az miktarda pürin bulunur, bunlar az miktarda alınabilir Baklagiller de bol miktarda pürin içerir, bu nedenle alınmaz Pirinç alınabilir, tereyağında pürin yoktur

Ürik asit yapımını azaltan ilaçlar kullanılır: allopürinol

Ürik asit atılımını arttıran ilaçlar kullanılır: probenesid, sulfinpirazon

Ürik asit normal değerleri:

Erkeklerde : 25 - 80 mg / dL

Kadınlarda : 15 - 60 mg / dL


~ HALLUKS VALGUS ~


Ayak başparmağı diğer parmağın üstüne bindiğinde bunyon oluşur Bu durum, halluks valgus (Latincede çarpık anlamına gelen valgus ve ayak başparmağı anlamına gelen halluks sözcüklerinden gelir) denilen kalıtımsal bir özelliğin sonucudur ve ayakta şekil bozukluğu-na neden olur Ayak başparmağının ayağa birleştiği bölüm, ayağın normal profilinin dışına taşarak, bunyon denilen çıkıntıyı yapar Bunyon sürekli sürtünmeye maruz kaldığı için, bu bölgedeki deri zamanla kalınlaşır

Belirtiler

- Ayak başparmağının ayağa birleştiği bölümde kemiksi bir çıkıntı

- Ağrı ve hareket kısıtlılığı da olaya eşlik eder

Bu hafif ancak yaygın sorun kadınlarda daha sık görülür Bazı kişiler genetik olarak bunyona eğilimli olsa da, daha çok yüksek topuklu ve sivri burunlu dar ayakkabıların giyilmesi sonucu oluşur

Teşhis

Doktorunuz teşhisi doğrulamak için birkaç açıdan röntgen çektirebilir

Bunyon genellikle hafif bir rahatsızlığa neden olur Bununla birlikte, bunyona bursit ya da osteoartrit eşlik ederse ağrı ve eklemde katılık oluşabilir Bunyon ayağınıza uygun ayakkabı bulmanızı zorlaştırabilir ve uygun ayakkabıların dış görünüşü de hoşunuza gitmeyebilir Eğer ağrınız olursa, doktorunuza başvurun

Tedavi

Ayağınıza iyi uyan ayakkabıların kullanımı çoğu kez en iyi çaredir ve bunyonun yarattığı rahatsızlığı önleyebilir Eğer bursit gelişirse, eski bir ayakkabının bunyonun üstüne gelen bölümünde açılacak bir delik rahatlama sağlayacaktır

Bunyonun üstüne konacak yumuşak bir yastıkçık yararlı olabilir Bazı nadir durumlarda fazla kemik dokusunu çıkartmak ve kemiğe eski biçimini vermek için ameliyat yapılabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı

Eski 08-04-2012   #41
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı



~ HAREKETSIZLIGIN BEDENSEL ETKILERI ~


Hareketsizliğin insan organizması üzerinde olumsuz etkiler meydana getirdiği, çok eski dönemlerden beri bilinmektedir Beden hareketliliğini azaltan bir hastalık, yaralanma veya belirli bir neden olmadan insanların sedanter yaşam tarzını seçmeleri sonucunda, organizmanın pek çok fonksiyonunda gerilemeler ortaya çıkmaktadır 1960 lı yıllarda başlayan uzay hekimliği çalışmaları çerçevesinde, uzun süreli uzay yolculukları sırasında insanların karşılaşacakları yerçekimsiz ve hareketsiz yaşam koşullarında organizmada oluşan değişiklikler ayrıntılı olarak incelenmiştir Bu çalışmaların paralelinde, tüm dünyada hareket azlığının kardiovasküler risk faktörlerinden biri olarak kabul edilmesiyle birlikte konuya ilgi artmış ve çalışmalar hızlandırılmıştır

Hareketsizliğin olumsuz yöndeki etkileri başlıca 4 grup insan üzerinde incelenmiştir:

1Hastalık ya da yaralanma sonucu uzun süre yatak istirahati yapan kişiler,

2Çeşitli paralitik (felç) durumlar nedeniyle nöromüsküler (sinir-kas iletimi) aktivitesi önemli ölçüde kısıtlanan hastalar,

3Yerçekimi etkisini azaltan, oturma, yatma gibi değişik pozisyonlarda uzun süre kalan kişiler,

4Uzay yolculuklarında ve uzun süreli su altı çalışmalarında yer çekimsiz ortamda bulunanlar

Sayılan bu inaktivite tiplerinin her biri, kısa süre içinde, gizli fizyolojik değişikliklere yol açabilmektedir

Ortostatizm gibi belirgin klinik tablolar 5-7 gün içinde ortaya çıkabildikleri halde, ankiloz veya böbrek taşı gibi komplikasyonlar, ancak bir kaç ay sonra görülebilirler

Hareketsizliğin mekanizmasının daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla, fizik kapasiteyle ilgili bazı kavramları hatırlatmakta yarar var:

1Fonksiyonel kapasite : Zorlu bir çaba sırasında varılan maksimum metabolik değeri ifade eder

2Fizyolojik maksimum potansiyel : Aynı kişinin sistemli bir antreman programından sonra varabildiği maksimum metabolik değerdir

3Fonksiyonel rezerv : Fonksiyonel kapasite ile fizyolojik maksimum potansiyonel arasındaki farktır

Hareketin daha da azalması, örneğin kesin yatak istirahati halinde, fonksiyonel kapasite iyice azalır Daha sonraki dönemde bu durumdaki bir kişiye birden bire aşırı fizik aktivite programı verilirse, fonksiyonel kapasitede iyileşme sağlanamaz Kişinin önceki fonksiyonel kapasitesi ve rezervi dikkate alınarak yavaş yavaş artan yoğunlukta bir egzersiz programı verilerek durumu düzeltilmeye çalışılır

Düzenli fizik egzersizler yapan kişinin fonksiyonel kapasiteleri, fizyolojik maksimum potansiyel düzeyine çok yakın olduğu halde sedanter kişilerde fonksiyonel kapasite düşüklüğü çok belirgindir Fonksiyonel rezerv önemli ölçüde azalmıştır

Uzun süreli hareketsizliğin sistemler üzerindeki etkilerini şu şekilde özetleyebiliriz Merkez Sinir Sistemi Duygusal algılamada azalma olması nedeniyle bazı duyu bozuklukları gelişebilir, parestezi ve ağrı eşiğinde düşmeler görülür

İstirahat sırasında kaslarda kasılmalar yapılmadığı taktirde, motor verimlilikte azalmalar belirir Özellikle felçli hastalar durumun çok belirgin örneğidir

Sedanter kişilerde otonom sinir sistemi oldukça dengesizdir Düşük veya aşırı aktivite şeklinde fonksiyonel bozukluklar saptanabilir Bu dengesizlik kardiovasküler sistemin çalışmasını da olumsuz yönde etkiler

Aktivite azlığı, kişilerde anksiyete ve depresyon gibi ruhsal sorunların gelişmesine de zemin hazırlar

- Hareket Sistemi: Hareket azlığının uzun zaman sürecinde en belirgin etkileri hareket sistemini oluşturan elamanlardan ortaya çıkar

En önemli belirtiler kas ve kemik dokularında görülen değişikliklerdir

Hareket azlığıyla birlikte kas gücü azalmaya başlar Örneğin hiç bir fiziksel rahatsızlığı olmayan bir kişinin bir haftalık kesin yatak istirahatinden sonra eldeki kavrama gücü % 20 oranında azalır Kas gücündeki bu azalmaya parelel olarak, kişinin dayanıklılığında da azalma olur Diğer taraftan hareketsiz kaslarda, kısa süre içinde atrofi (kas kaybı) gelişir Atrofinin derecesi, hareketsizliğin süresine bağlıdır

Atrofi, güç kaybı ve duyarlılığın azalması sonucu, hareketlerin koordinasyonunda yetersizlik ortaya çıkar Bu durum hem alt, hem de üst uzuvlarda görülür ve günlük yaşamda beceri isteyen aktivitelerin yapılmasında veya sportif aktivitelerin yapılışı sırasında eksiklik ortaya çıkar

- İskelet Sistemi: Hareketsizliğin en olumsuz etkilerinden biri, kemik dokusunda ortaya çıkan osteoporozdur Bilindiği gibi kemik yapımının düzenli olabilmesi ve kemik kitlesinin yenilenebilmesi için, tendonların (bağlar) çekme fonksiyonu ile oluşan gerilmelere ve ayak ta durma sırasındaki yer çekimi kuvvetine gereksinim vardır Hareket azaldığı durumlarda ise kemiğin organik ve inorganik elemanlarındaki kayıplar sonucunda, kemik kitlesi azalmaya başlar, kemikteki kalsiyumun mobilize olmasıyla geçici bir hiperkalsemi (kan kalsiyum seviyesinin artışı) ve yumuşak doku içinde ektopik kalsifikasyonlar (kemikleşmeler) gelişebilir Sonuçta kemiklerin kırılganlığı artar ve kendiliğinden yada minör travmalarla kırılma olasılığı ortaya çıkar

Kemik dokusunun yanı sıra eklemlerde aktif ve pasif hareketlerin azlığına bağlı sertlikler gelişir ve eklem hareket açıklığı azalmaya başlar Başlangıçta geri dönüşebilir nitelikte olan sertleşme, hareketsizliğin uzun sürmesi halinde kemiksel nitelik kazanır ve geri dönüşümü mümkün olmayan eklem hasarları ortaya çıkar

- Kardiovasküler Sistem: Uzun süre hareketsizlik sonucunda kardiovasküler sistem büyük zarar görür ve bazal koşulların üzerindeki metabolik gereksinimleri karşılayamaz duruma gelir

Kardiovasküler sistemdeki gerilemenin en belirgin göstergesi, maksimum oksijen tüketiminin (Max V02) azalmasıdır

10 günlük yatak istirahatından sonra tamamen sağlıklı ve genç kişilerde dahi Max V02 nin % 20 oranında, kalp atım hacminin ise % 10 oranında azaldığı gösterilmiştir Bir kaç günlük istirahatten sonra dahi, aynı şiddetteki egzersize verilen nabız yanıtında artma olmaktadır

Kardiovasküler sistemle ilgili bir diğer olumsuz gelişme kan basıncıyla ilgilidir Uzun süre istirahatlarden sonra ortostatizm denilen durum gelişmekte ve kan basıncı dengesi bozulmakta ve kişi ayağa kalktığında ani tansiyon düşüklüğü olmaktadır

Toplar damarlar üzerindeki kasların pompalayıcı etkilerinin azalması sonucu venöz yatakta birikmeler olmakta ve tromboflebit gelişebilmektedir

Pıhtılaşma mekanizmasındaki değişiklikler, trombosit kümeleşmesindeki artış, tromboflebit gelişmesine yardımcı olmaktadır

- Solunum Sistemi: Hareketsizliğe bağlı olarak solunum sistemi ile ilgili hemen tüm parametrelerde gerileme olur ve sonunda kısıtlayıcı tip solunum bozukluğu tablosu ortaya çıkar

Sağlıklı kişilerde solunum parametrelerinde önemli bir düşme görülmemesine karşın istirahat süresinin uzaması durumunda, örneğin felçli hastalarda, solunum kapasitesi ve fonksiyonel solunum kapasitesinde % 25-50 oranında azalmalar olur Sınırlayıcı tarzdaki gelişmeler ve yatay pozisyonun akciğer dolaşımı üzerindeki etkisi sonucu solunum-kanlanma oranında önemli bozukluklar ortaya çıkar

Ayrıca mukus temizleme fonksiyonlardaki azalmaya bağlı olarak, solunum sisteminde mukus birikmeye başlar Bu koşullar altında öksürük mekanizması bozulur Karın kaslarındaki zayıflık durumu daha da kötüleştirir ve basit bir üst solunum yolu enfeksiyonunda ciddi akciğer rahatsızlıkları gelişir

- Sindirim Sistemi: Hareket azlığı, sindirim sistemindeki aktivitelerin azalmasına yol açar Bu azalma, hem içeriğin ilerletilmesinde hem de salgılama fonksiyonlarında olur Sonuçta bir taraftan iştah kaybı gelişirken, diğer taraftan bağırsak hareketlerindeki azalma nedeniyle kabızlık görülür

- Endokrin (hormonlar) ve Böbrek (renal) Sistemler: Endokrin sistemin diğer sistemlerle karşılıklı etkileşmesi sonucu, önemli metabolik ve renal değişiklikler görülür

Vücudun uzun süre yatay pozisyonda kalması nedeniyle hücre dışındaki sıvılar, kılcal damar yatağının venöz (toplar damar) kısmına geçer ve kirli kanın kalbe dönüşünde artma olur Sonuç olarak, sağ atriumun (kalp kulakçığı) hacim sensörlerinde bir uyarılmayla birlikte antidiüretik hormonda azalma ortaya çıkar ve idrar çıkışı artar

Hareketsizliğin etkisiyle sodyum ve kalsiyum atılımı da artar

İdrarla fazla kalsiyum atımı, üriner yolda tıkanma ve enfeksiyon faktörlerinin etkisiyle, hareketsiz kişilerde idrar yollarında taşlar oluşmaya başlar

- Deri: Uzun süreli hareketsizlik, deri ve deri üzerindeki oluşumları da olumsuz yönde etkilenir

Deri altındaki yağ dokusundaki incelme ve deri gerginliğinin bozulması nedeniyle basınç yaraları gelişebilir Aynı vücut bölgelerin sürekli olarak basınç altında kalmaları ve bu bölgedeki basıncın kılcal damar basıncın üzerine çıkması, yara oluşumunu kolaylaştıran dış etkenlerin başında gelir

Saydığımız tüm bu olumsuz gelişmeler, hareketsizliğe bağlı problemlerin yalnızca bir kısmıdır

Hareketsizliğin uzun sürdüğü durumlarda, olumsuz gelişmelerden etkilenen doku ve sistemler durmadan artar ve bir noktada yaşamı tehdit eder duruma gelebilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı

Eski 08-04-2012   #42
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı



HEMOROİDDEN NASIL KORUNULUR ? ~


Hemoroid oldukça yaygın olarak görülen bir hastalıktır Makat bölgesinde 3 ana toplardamar ağı mevcuttur Biri solda, ikisi sağdadır Bunlara toplardamar yastıkları denir Kabızlık nedeni ile bunlar genişler ve iç hemoroidleri oluşturur Zamanla bunlar makat dışına sürüklenir ve dışkılama esnasında dışarı sarkarlar

Kanama, ağrı, akıntı gibi şikayete sebep olan hemoroid hastalığı erken evrede ise ameliyata gerek kalmadan lazer, bant ligasyon ve ilaç enjeksiyonu ile tedavi edilir İleri evredeki hastalar için tek tedavi seçeneği ameliyattır Hemoroid hastalığı sıklıkla kabızlık, şişmanlık ve gebelik gibi karın içi basıncının arttığı durumlarda ortaya çıkar Kansere dönüşmez, ancak hemoroid hastalığından korunmak için yapılan uygulamalar kabızlığı ortadan kaldırdığı için fissür ve bağırsak kanseri riskini de azaltır

11 Altın kural

Kişisel tuvalet temizliğine dikkat edilmeli, mümkünse tuvalet kağıdı yerine daha yumuşak olan ıslak mendil veya havlu kullanılmalı

Fazla kilo almaktan, sigara, alkol, acı biber ve baharatlı yiyeceklerden sakınılmalı

Düzenli olarak egzersiz yapılmalı

Lif yönünden zengin besinlerle (meyve, sebze, kepekli ekmek) dengeli beslenilmeli, öğün atlamamalı ve mutlaka kahvaltı yapılmalı

Bol su içilmeli (gün içinde 8 bardak)

Oturarak çalışılıyorsa her saat başı en az 10 dakika ayağa kalkmalı, ayakta çalışılıyorsa 10 dakika oturulmalı

Günde en az bir defa ve düzenli olarak tuvalete gitmeli (örneğin kahvaltıdan 10-15 dakika sonra)

Uzun süre dışkı yumuşatıcı (laksatif) kullanmaktan kaçınılmalı

Tuvalette fazla ıkınmaktan ve zorlanmaktan kaçınılmalı, gazete, dergi okuyacak kadar kalınmamalı, gün içinde tuvalet ihtiyacı geçiştirilmemeli

Sıcak yerlerden (sauna, hamam) kaçınılmalı

Dar giysiler giymekten kaçınılmalı


~ HEPATIT A ~


Hepatit A hastalığı, Hepatit A virüsünün (HAV) neden olduğu bir karaciğer hastalığıdır Bulaşma dışkıdan olur Hastalık geçirildikten sonra kanda HAV bulunmaz, bu nedenle taşıyıcılık ve kan nakli ile bulaşma olmaz Siroz meydana getirmez

Kuluçka dönemi 2-6 haftadır

Kırıklık, hafif ateş, bulantı, kusma, ishal, iştahsızlık, hafif kas ve eklem ağrıları gibi genel şikayetlerle başlar Sarılık bulguları 3-4 haftada kaybolur ve 6-8 haftada hastalar tamamen iyileşir Sonuç genelde iyidir, ancak hastaların %1 inde fulminan hepatit denilen durum ve ölüm meydana gelebilir

Tanı

İlk hafta içinde IgM tipi antikorlar yüksek düzeydedir ve 2 ay içinde tamamen kaybolur IgG tipi antikorlar ise 1 ay sonra ortaya çıkar ve yıllarca kalır IgG tipi antikorların saptanması hastalığın daha önceden geçirildiğinin bir göstergesi olarak kabul edilir ve kanda saptandığı sürece o kişide HAV hastalığı tekrar gelişmez

Korunma

Hepatit A dan korunmak için, el ve tırnak temizliğine son derece dikkat etmek gerekir

Şehirlerin kanalizasyon sistemlerinin uygun olması önemlidir

Hepatit A geçiren kişilerin mikrobu bulaştırmalarını önlemek için, iç çamaşırlarının, çarşaflarının ve tuvaletlerin %3 lük formalin veya %25 lik kloramin solüsyonu ile temizlenmesi gerekir

Hastayla ilgilenenlerin (doktor, hemşire, bakıcı, akraba gibi) sık sık ellerini mikrop öldürücü sıvılarla (zefiran) temizlemeleri gerekir

Aşı

iyi seyirli bir hastalık olduğu için Hepatit A ile meydana gelen hastalıklar için aşı genelde gerekli değildir Ancak hasta ile irtibatı olan kişiler için (hekim, aile fertleri gibi) immünglobülin ile korunma önerilebilir (Beriglobin) Yetişkinlere kas içine 4-5 ml yapılır ve 4-8 hafta korunma sağlar

Tedavi

Yatak istirahati : Sırt üstü yatmak karaciğerin kanlanmasının en iyi şekilde olmasını sağlar Bu şekilde istirahat edilerek karaciğerin yükü azaltılır ve iyileşme hızlanır

Diyet : İlk günlerde hastalar genelde iştahsız olduklarından sindirimi kolay besinler (meyva suyu, açık çay, süt, çorba, püre, kızarmış ekmek, bal, reçel ve yoğurt) verilmelidir Ancak hastaya yemesi için ısrar edilmemelidir; çünkü karaciğer kendini korumak için iştah azaltıcı bazı önlemler alabilir İştahsızlık uzun sürerse asidik özel karışımlar hekim tarafından verilir Böyle bir durumda iştah açılınca hemen proteinli besinler verilir Karbonhidratlı gıdalar normal şekilde verilmeye devam edilir Tuzsuz yemeğe gerek yoktur Alkol yasaklanır Günlük alınan yağ miktarı 50 gramı geçmemelidir Günlük kalori 3000 i geçmemelidir Sarılık ortadan kalktıktan sonra 6 ay boyunca alkol, kızartma, baharat, sirke ve mezeler verilmez

İlaç : Sindirim zorluğu olanlara sindirimi kolaylaştırıcı ilaçlar verilir Ayrıca B ve C vitaminleri verilir Kaşıntı, bulantı-kusma için de gerekirse ilaç verilebilir Kusmaları fazla olanlara serum takılabilir Yine hastanın durumuna göre ilaç tedavisi hekim tarafından başlanabilir


~ HEPATIT B ~


Hepatit B, hepatit B virüsünün (HBV) neden olduğu, tedavisi bulunmayan ciddi bir karaciğer hastalığıdır Belirti olmadan ya da iştahsızlık ve bulantı gibi hafıf belirtilerle geçirilebilir ya da enfeksiyonun yaşam boyu devam etmesi, karaciğer sirozu, karaciğer kanseri, karaciğer yetersizliği ve ölüm gibi ciddi bir hastalık tablosuyla seyredebilir HBV ye karşı en iyi korunma, öncelikle virüsün bulaşmasını engellemektir

|HBV nin Bulaşması:
HBV, enfekte kişinin kanı ya da vücut sıvılarıyla doğrudan temas yoluyla ya da enfekte anneden yenidoğana bulaşır

|Aşılanma:
Hepatit B aşısı, tıbbi, bilimsel ve toplum sağlığı ile ilgili kurumlar tarafından, hastalık ve ölümün önlenmesi için güvenli ve etkili bir yöntem olarak önerilmektedir
Hepatit B aşılarının içinde bulunan, timerosaldeki (aşıdaki koruyucu madde) küçük miktardaki cıvanın aşı uygulanan yenidoğanlar için oluşturabileceği risk konusunad çeşitli tartışmalar olmuştur, ancak günümüzde timerosal içermeyen yeni aşılar piyasaya sunulmuştur Birçok bilimsel çalışma bu aşının çok güvenli olduğunu ve multipl skleroz gibi başka kronik hastalıklarla ilişkisinin bulunmadığını göstermiştir ABD deki birçok sağlık örgütü, bu aşının çocuklara rutin olarak uygulanmasını önermektedir

|Hepatit B nin Bulaşmasının Önlenmesi:

·Sizde ya da eşinizde HBV enfeksiyonu varsa, cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanın

·Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişide hepatit B varsa, test yaptırınız, henüz enfekte olmamışsanız aşılanınız

·HBV enfeksiyonu olan bir kişiyle birlikte yaşıyorsanız, , test yaptırınız, henüz enfekte olmamışsanız aşılanınız

·Gebeyseniz, HBV enfeksiyonu için tarama yaptırmalısınız; enfeksiyon varsa ya da durumunuz kesin bilinmiyorsa, çocuğunuza doğumu izleyen birkaç saat içinde hepatit B aşısı yapılmalıdır

·HBV ile enfekte kişilerin kan ya da diğer vücut sıvılarıyla temas etmeyin

|Hepatit B Enfeksiyonu Olanların Yapması Gerekenler:

·Kanınıza ya da diğer vücut sıvılarınıza dokunduktan sonra ellerinizi yıkayın

·Kullandığınız kağıt mendilleri, adet sırasında kullandığınız petleri ve tamponları kağıt torbalara koyarak atın

·Vücudunuzdaki tüm açık yaraların ve kesiklerin üzerini kapatın

·Karaciğerle ilgili anormallikler yönünden kontrol edilmek için 6 ay ila 1 yılda bir hekiminizi müraccat edin

|Yapmaması Gerekenler:
·Ciklet, diş fırçası, jilet, havlu ya da kan ya da başka vücut sıvılarınızla temas edebilecek herhangi bir eşyayı başkalarıyla ortak kullanmayın

·Bebeklere çiğnediğiniz yiyecekleri vermeyin

·Kan, plazma, organ, doku ya da sperm bağışında bulunmayın

·Kullandığınız şırınga ya da iğneleri başkalarıyla paylaşmayın__________________

Alıntı Yaparak Cevapla

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı

Eski 08-04-2012   #43
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı



HEPATIT C ~


Hepatit C, hepatit C virüsünün (HCV) neden olduğu bir karaciğer hastalığıdır Viral hepatite neden olan beş farklı virüsten (A, B, C, D ve E olarak tanımlanır) biri olan hepatitis C, karaciğerde iltihaba neden olur Enfekte kişinin kanı ya da cinsel ilişki yolu ile yayılır Her yıl, HCV ile enfekte kişilerin % 85 inde kronik enfeksiyon geliştiği tahmin ediliyor; bununla birlikte, enfeksiyon bulunan birçok kişide belirti görülmez Bazılarında ise bu enfeksiyon, siroza (karaciğer hücrelerinde hasar), karaciğer yetersizliğine ve olası karaciğer kanserine yol açabilir
Hepatit C, en sık görülen kanla bulaşan enfeksiyonlardan biridir ve karaciğer nakline yol açan nedenler arasında birinci sırada yer alır Tüm dünyada yaklaşık 170 milyon kişi bu virüs ile enfektedir Hastalığa yakalananlarda bazen 20 yıl boyunca belirti gözlenmediğinden, kişiler hastalıklarının farkına çok geç varırlar Önümüzdeki on yılda bu hastalık nedeniyle ölenlerin ve karaciğer nakli için bekleyenlerin sayısında dramatik bir artış beklendiğinden, toplumda öncelikli bir sağlık sorunu durumuna gelme olasılığı yüksektir
Erken tanı, hepatit C nin daha fazla yayılmasını önlemede ve virüsün karaciğerde yol açacağı hasarın azaltılmasında büyük önem taşır|Hepatit C Testi:
Aşağıda belirtilen kişiler / gruplar risk altında oldugundan Hepatit-C testi uygulanmalıdır
- Temmuz 1992 tarihinden önce kan nakli ya da organ nakli yapılan kişiler, 1987 yılından önce pıhtılaşma sorunları nedeniyle kan ürünü verilenler ya da uzun süreli böbrek diyalizine bağlı olanlar
- Kronik böbrek yetersizliği, hemofili ya da kemoterapi gerektiren kanser vakaları gibi sık olarak kan ürünlerinin verildiği hastalar
- Sağlık hizmetlerinde çalışanlar
- Enjeksiyonla madde kullananlar, eskiden enjeksiyonla madde kullanmış olanlar
- Yüksek risk taşıyan cinsel etkinlikleri, birden çok eşi ve/veya cinsel yolla bulaşan hastalığı olan kişiler|Korunma
- Üzerinde kan bulunabileceğinden iğne, diş fırçası, makas ya da benzeri araç ve gereci kimseyle paylaşmayın
- Eldiven giymeden kimsenin kanına dokunmayın
- Cinsel etkinliğiniz varsa, güvenli cinsel ilişki kurun ve prezervatif kullanın
- Vücudunuza dövme yaptıracaksanız, kullanılan araç ve gerecin steril olmasına dikkat edin
- Hepatit C virüsü taşıyorsanız, kan ya da plazma bağışlamayın
- Hepatit C enfeksiyonunuz varsa fazla miktarda alkol kullanmayın


~ HEPATİT-A YAZ AYLARINDA DAHA SIK GÖZLENİYOR ~


Ateş, halsizlik, bulantı, karnın sağ üst tarafında ağrı ve idrarda koyulaşma halinde belirtilerle ortaya Hepatit A hastalığından korunmak için hijyene dikkat edilmesi, meyve ve sebzelerin kabuklu yenilmemesi ve kontrolsüz suların içilmemesi öneriliyor


Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof Dr Reşit Mıstık, hava sıcaklıklarının giderek arttığı bu dönemlerde, çocuklarda hepatit A hastalığına yakalanma riskinin büyüdüğünü belirtti


HİJYEN VE EL TEMİZLİĞİ


Çocukların hijyene ve el temizliğine dikkat etmedikleri için hepatit A hastalığına daha kolay yakalandıklarını ifade eden Prof Dr Mıstık, hastalığın, genellikle tuvaletlerden ve iyi temizlenmemiş gıdalardan bulaştığına dikkati çekti


Anneden çocuğa geçen antikorlar sayesinde hepatit A hastalığının 2 yaşına kadar hiçbir bulgu vermeden atlatıldığını vurgulayan Prof Dr Mıstık, yaşın büyümesiyle bu hastalığın oluşma riskinin yükseldiğini vurguladı Hastalığın, su kaynaklarının kirletilmesiyle kolayca geniş kitlelere bulaşabileceğini anlatan Prof Dr Mıstık, bulaşıcı bir hastalık olan hepatit A’nın tıbbi bir tedavisi olmadığını, ancak yüzde 100’e yakın bir oranda kendiliğinden iyileşebildiğini bildirdiÇocukların havaların ısınmasıyla serinlemek amacıyla havuzlara veya su birikintilerine girdiklerine dikkati çeken Prof Dr Mıstık “Sularda hepatit virüsü bulunma riski oldukça fazla Bu nedenle havuzlarda ve su birikintilerinde dezenfeksiyona dikkat edilmelidir” diye konuştu


BELİRTİLERİ VE KORUNMA YOLLARI


Hastalığın, ateş, halsizlik, bulantı, karnın sağ üst tarafında ağrı ve idrarda koyulaşma halinde belirtilerle ortaya çıktığını bildiren Prof Dr Mıstık, şöyle konuştu:


“Hepatit A, oldukça yaygın bir hastalıktır Çocukların yüzde 70’inden fazlası hepatit virüsüyle karşılaşmıştır Bu oran 7-20 yaş arasında yüzde 90’lara kadar çıkıyor Bunun için, ileriki yaşlarda test yapılmadan hepatit aşısı yaptırmaya gerek yoktur Aşı yapılacaksa erken yaşlarda yapılmalıdır Hepatit A hastalığından korunmak için hijyene dikkat edilmeli, meyve ve sebzeler kabuklu yenilmemeli ve kontrolsüz sular içilmemelidir

Alıntı Yaparak Cevapla

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı

Eski 08-04-2012   #44
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı



HIPERTANSIYON ~


Hipertansiyon Nedir ?


Hipertansiyon, kan damarlarinin içerisindeki basincin yukselmesidir; kelime anlami yuksek kan basincidir Hipertansiyon kan damarlarina zarar verir Felç, kalp krizi, kalp yetmezligi ve böbrek yetmezligi gibi ciddi rahatsizliklara neden olabilir


Doktorum Hipertansiyon Hastasi Olduguma Nasil Karar Verdi ?


Buyuk tansiyon 140 veya uzerinde oldugu zaman veya kuçuk tansiyon 90 ve uzerinde ise hipertansiyon duşunulur Tansiyonunuz yukseldiginde başagrisi, nefes darligi, gögus agrisi gibi şikayetler olabilir Ama hipertansiyon hastasi oldugunuzu anlamanin tek yolu tansiyonunuzun ölçulmesidir


Neler Hipertansiyona şebep Olur ?


Hipertansiyon bazi ailelerde sik olarak görulmektedir, dolayisi ile ailevi (kalitsal) olabilir, ancak bu kesin degildir Diger bir çok durum hipertansiyona neden olabilmektedir Bunlardan bazilari şunlardir : şeker hastaligi, şişmanlik, hareketsizlik, aşiri alkol kullanmak, çok tuzlu, çok yagli ve bol kalorili (hamur işleri, tatlilar) yiyecekler yemek, sebze ve meyveyi az yemek


Tansiyonumun Yukselmesini Nasil Engellerim ?


Tansiyonunuzun yukselmesini engellemek ve meydana getirebilecegi rahatsizliklari engellemek için yaşam tarzinizi degiştirmeniz gerekmektedir Yaşaminizda degiştirmeniz gerekenlerin başinda şunlar gelmektedir: Eger şişmansaniz, zayiflayin Alkol kullaniyorsaniz, hiç içmeyin veya azaltin Haftada 4 - 6 gun, en az 30 dakika spor yapin, en azindan açik havada yuruyun Dengeli beslenin Bol sebze ve meyve yeme alişkanligi edinin Hamur işi ve tatli gibi yagli ve şekerli yiyeceklerden uzak durun Hayvansal yag ve doymuş yag (margarin) kullanmayin Yemeklerinize çok tuz atmayin Ama tamamen tuzsuz yemek de yemeyin şigara içmeyi birakin Kahve ve çayi az için


Doktorum Beni Nasil Tedavi Edecek ?


Doktorunuz hipertansiyonunuz olduguna kesin olarak karar verdikten sonra, bu hastaliga neyi sebep oldugunu araştiracak Bunun için sizi muayene edecek, ailenizde kalp krizi, felç gibi bir hastalik olup olmadigini soracak ve size kan tetkikleri yaptirarak kan şekerinize, kan kolesterol duzeyinize bakacak Doktorunuz daha sonra tedavinizi duzenleyecek Tansiyonunuz hafif derecede yuksek ise yukarida siralanan tavsiyelere uymanizi isteyecek, eger tansiyonunuz daha yuksek ise veya başka bir hastaliginiz varsa doktorunuz bunlara yönelik ilaçlar yazacak


Bu Hastaliktan Kurtulabilecek miyim ?


Hipertansiyon için 80 den fazla ilaç mevcuttur Ilaçlarini duzenli olarak kullanan her 10 hastadan 9 u bu ilaçlardan fayda görmektedir Aşagidaki önerilerimize uyarsaniz durumunuz daha da iyiye gidecektir Doktorunuza yardimci olun ve ondan bir şey gizlemeyin Yapacaginiz şeylere ailenizi de dahil edin ; onlarla birlikte spor(yuruyuş) yapin, onlarin da sizin gibi duzenli beslenmesini saglayin, onlara da sigara içirmeyin Tansiyonunuzu duzenli olarak ölçturun veya ölçun ve bunlari formun arkasindaki çizelgeye yazip doktorunuza gösterin Ilaçlarinizi duzenli olarak alin Doktorunuzun söyledigi herşeyi yerine getiriyor ama şikayetlerinizin geçmedigini duşunuyorsaniz bunu doktorunuza iletin Tansiyonunuz normale inse bile doktorunuzun tavsiyelerini birakmayin Doktorunuz aksine bir şey söylemezse 3 - 6 ayda bir doktorunuza kontrole gidin


~ HIPERTIROIDI ~

Hipertiroidi, kişide yüksek miktarda tiroid hormonu bulunması durumuna verilen isimdir Boynun alt kısmında bulunan tiroid bezi tarafından üretilen tiroid hormonları, vücudun enerjisini düzenlemekten sorumludur Tiroid hormon seviyeleri yüksek olduğunda, vücut hızlı bir şekilde enerji tüketir ve yaşamsal fonksiyonlar hızlanır

Çoğu durumda, hipertiroidizm tiroid bezinin kendisindeki bir problemden kaynaklanmaktadır, ve tiroid bezi başka bir bulgu vermeksizin sadece fazla miktarda tiroid hormonu üretir Bu durumun en sık nedeni Graves hastalığıdır; bu hastalık bağışıklık sisteminin rol aldığı bir hastalıktır ve tiroid bezinin hormon kontrol mekanizmasını tahrip eder, ayrıca kontrolsüz bir şekilde yüksek miktarda hormon üreten iyi huylu tümör gelişimi de vardır (tiroid bezi dışarıdan şişkin görülür) Tiroid infeksiyonları sonucu kısa süreli hipertiroidizm meydana gelebilir Nadir olarak hipertiroidizm, hipofiz bezinden tiroid stimüle edici hormon (TSH) un aşırı üretilmesi sonucu meydana gelebilir

Hipertiroidizmin en sık nedeni oaln Graves hastalığı, tipik olarak 20-40 yaş arasındaki genç kadınları etkiler, bununla birlikte hastaların yaklaşık olarak %12 si erkektir Graves hastalığının genetik faktörlerle ilgisi vardır ve bu nedenle Graves hastalığı aynı ailede 3-4 kişiyi etkileyebilir

Nadiren, fazla tiroid hormonun kaynağı tiroid bezi değil, dış kaynaklardır; struma ovarii (kadınlarda overlerde bulunan ve tiroid hormon üreten anormal bir doku) Tiroid takviyesi alan kişilerde de hipertiroidizm belirtileri saptanabilir

Belirtiler

Sinirlilik, uykusuzluk, dramatik duygusal dalgalanmalar, titremeler, artmış kalp atım hızı, barsak hareketlerinde artma, nedeni açıklanamayan kilo kaybı (artmış iştaha rağmen), sıcak ortama karşı aşırı duyarlılık (daima sıcaklama hissi), kas zayıflığı, nedes darlığı ve çarpıntı Kadınlarda adet dönemleri, kısalabilir (adetler sıklaşabilir) veya tamamen durabilir Daha ileri yaşlarda, hastalar kalp yetmezliği veya angina ağrısından şikayetçi olabilir

Hipertiroidizm özellikle Graves hastalığına bağlı olarak meydana geldiğinde egzoftalmus denilen duruma da neden olabilir Egzoftalmus, gözlerin arkasında bulunan dokuların şişerek gözlerin ileri doğru çıkmasına verilen isimdir, hasta dik dik bakıyormuş gibi görünür

Tanı

Yukarıda sıralanan belirtiler araştırılır Bunun yanı sıra fizik muayene de yapılır Test olarak kanda tiroid hormon, TSH seviyeleri ile radyoaktif iyot alımına (RAIU) bakılabilir Sintigrafi faydalı olabilir Kalp problemi olabilecek hastalarda ilave olarak kalple ilgili muayene ve testler yapılabilir

Tiroid infeksiyonuna bağlı gelişen hipertiroidizmlerde, tiroid hormon seviyeleri 3-4 ayda normal düzeylerine inebilir Graves hastalığı olanların az bir kısmında kendiliğinden iyileşme görülürken genelde tedavi gereklidir

Hipertiroidizmden korunmayı sağlayacak herhenfi bir aşı veya yaşam şekli bilinmemektedir

Tedavi

Hipertiroidi, anti-tiroid ilaçlar adı verilen ilaçlarla tedavi edilebilmektedir Bunlar propiltiyourasil veya metimazol gibi ilaçlardır ve tiroid hormonlarının üretimlerini engellerler Beta-blokör ilaçlar hipertiroidiye bağlı şikayetleri önlemek için tedaviye ilave edilebilir En sık kullanılan tedavi yöntemlerinden birisi de radyoaktif iyot vermektir Radyoaktif iyot tiroid bezini tahrip etmektedir Tiroid bezinin bir kısmının çıkarılması da kullanılan cerrahi yöntemlerdendir, ancak daha nadir kullanılmaktadır

Anti-tiroid ilaçlarla 12-24 ay tedavi edilen hastaların yarıyı yakınında uzun süreli şikayetsiz dönemler görülmektedir Radyoaktif iyot tedavisi kısa süreli ve etkili bir yöntemdir Ancak bu yöntemle hastaların %40-70 inde 10 yıl içerisinde hipotiroidi gelişebilmektedir Ancak hipotiroidi çok daha kolay tedavi edilebilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı

Eski 08-04-2012   #45
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı



~ HIPERTROFIK KARDIOMIYOPATILER ~


Bilinmeyen bir nedenle, muhtemelen ailevi (doğuştan) olarak miyokart (kalp kası) hipertrofiktir (kalınlaşmıştır) Miyokardın kalınlaşması ilerleyici karakterdedir ve bütün kalbi ilgilendirmeyebilir En ziyade ventrikül (kalbin karıncığı) septumunun (ara duvar) kaideye yakın kısmında ve sol ventrikülün serbest duvarında bulunan hipertrofi bazen de sadece septuma veya sağ ventriküle lokalizedir En ziyade rastlanan lokalizasyonuna göre septum kaidesindeki hipertrofi, ventrikül boşluğundaki sistolojik basıncın (kalbin atımı sırasındaki basınç) sistolik aort basıncından (kalbin atımı sırasında aort ana atardamarında meydana gelen basınç) daha yüksek olmasına neden olur Bundan dolayı hipertrofik kardiomiyopatinin bu formuna "İdiopatik hipertrofik subaortik stenoz" denmektedir Böylece sol ventrikülün boşalması güçleşir

Klinik tablo: Dispne, çarpıntı ve kalp ağrıları başlıca yakınmaları teşkil eder Yorgunluk ve atım bozuklukları da olur Aile hakkında sorulan sorularda bu tür yakınmalarla hastalanan bireylere rastlanır Heredite (kalıtsallık) oranı % 30 dur Erkekler daha sık hastalanır Hastalık çocukluk yaşlarında ortaya çıkar Bazen ömür boyu belirti vermeden kalır

Muayenede kalbin uç kısmına denk gelen kısımda veya göğüs orta kemiğinin sol kenarında kalbin atımıyla uyumlu olarak hafif bir üfürüm (sistolik sufl) duyulur (stetoskopla) 2/6 şiddetindedir Karotisler (şah damarı) boyunca yayılmaz Bu üfürüm bacakların yukarı kaldırılmasıyla hafifler

Röntgende kalp normal büyüklükte veya büyümüş bulunabilir EKG her zaman anormaldir: Sol ve bazen de sağ hipertrofi bulguları, QRS dalgası ve T dalgası değişiklikleri, derin Q dalgaları, dal blokları vs, görülebilir Derin Q dalgaları nedeniyle miyokard infarktüsüyle karıştırılmalar olabilir

Ekokardiogramda septumdaki ve sol ventrikül duvarındaki hipertrofi ile mitral kapağının ön kanadının öne doğru sistolik hareketi ayırt edilebilmekte ve kesin tanı konabilmektedir

Sonuç: Hastalık oldukça ciddidir Hasta kendine dikkat etmezse yaşam süresi son derece kısa olabilir Ancak kendiliğinden iyileşmeler de görülmektedir Hastaların çoğunda ölüm nedeni aniden gelişen atım (ritim) bozukluklarıdır

Tedavi

Kesin bir tedavisi yoktur Hastanın her tür efordan kaçınması gerekir

Kullanılması sakıncalı olan ilaçlar: Digitalis, sempatikomimetikler, kalsium, nitrogliserin gibi ilaçlar verilmez Digitalis pozitif inotrop (kalbin atım gücünü arttırıcı) etkisiyle hastanın durumunu bozar Diüretikler de verilmemelidir Ancak zorunlu hallerde düşük dozlarda verilebilir

Beta reseptör blokerleri (Betadol, Dideral, Prent vs): Kullanılabilir Negatif inotrop etkileri nedeniyle hastaya yararlı olabilirler Dozaj: Günde 1 tablet Betadol veya 2 defa 20-40 mg Dideral

Kalsium antagonistleri (Kardilat, Nidilat, İsoptin, Sensit, Diltizem): Negatif inotrop etkileri nedeniyle (yani kalp kontraksiyonlarını artırmadıkları için) kullanılırlar Dozaj: Günde 3 defa birer adet yemeklerden birer saat önce

Cerrahi girişim: Her hastada cerrahi tedavi olup olamayacağı mutlaka araştırılmalıdır Ameliyata karar verilirse ventrikülomiyotomi yapılır, buna kas rezeksiyonu eklenir veya eklenmeyebilir Bazı durumlarda mitral valvüloplasti de gerekli olur Bu konu için bir kalp - damar cerrahı ile görüşmek faydalı olur


~ HIPOPITUITARIZM ~


(Hipofiz Ön Lob Hormonlarının Yetersiz Salgılanışı) Hipopitüitarizm, hipofiz bezinin hipofiz bezi hormonlarından bir veya daha fazlasını yetersiz miktarda salgılaması ile görülen bir rahatsızlıktır Hastalığın adı Yunancada "altında" anlamına gelen hipo kelimesinden kaynaklanır Bazı kişilerde kalıtsal olarak hipopituitarizme eğilim vardır Diğer insanlar bilinmeyen nedenlerden dolayı bu hastalığa yakalanırlar Ancak olayların birçoğunda nedenin belirlenmesi mümkündür Bu durum bezdeki herhangi bir tümör nedeniyle ortaya çıkabilir veya ciddi bir kafa yaralanmasından sonra gelişebilir Hipopituarizm bazı kadınlarda doğumdan sonra ortaya çıkar çünkü hamilelik sırasında normal olarak büyümesi gereken bez öylesine fazla büyür ki, bunun için gerekli olan oksijen veya kanla verilen diğer maddeler vücut tarafından temin edilemez hale gelir Daha sonra hipofiz bezi dokularının bir kısmı veya hepsi ölür

Belirtiler

Çocuklarda:

- Büyüme ve cinsel gelişimde yavaşlama,

- Hipoglisemi (kan şekerinin aşırı düşüşü)

Yetişkinlerde:

- Kadınlarda adetten kesilme, kısırlık veya doğumdan sonra süt verememe,

- Erkeklerde azalan cinsel istek, sakal ve vücut kıllarının dökülmesi,

- Göz ve ağız çevresindeki ciltte ince kırışıklıklar;

- Bitkinlik

- İştahta azalma ve bazen kilo kaybı

- Stresli bir durum veya enfeksiyon nedeniyle tansiyonun çok fazla düşmesi ve ateş

Hipofiz bezinin diğer bezleri de harekete geçiren diğer hormonları salgılaması nedeniyle, bu hormonların yetersiz salgılanması hipotiriodizm ve Addison hastalığı da dahil olmak üzere diğer bazı hastalıkların belirtilerini ortaya çıkarabilir

Teşhis

Hipofiz hormonlarının yetersiz salınımı çocuklarda cüceliğe neden olacaktır

En önemli bulgu büyümede yavaşlamadır Bu yavaş gelişme çocuğun normal muayenelerinde doktor tarafından saptanacaktır Bu hastalık oldukça ender görülür Akranlarından daha kısa çocukların çok azında hormon yetersizliği vardır

Eğer doktorunuz hipopitüitarizmden kuşkulanıyorsa kan ve idrarda hormon düzeyini ölçmek üzere çeşitli testler yapacaktır Kan şeker düzeyini düşürmek üzere insülin iğneleri - yapılır ve bu durum hipofiz bezinde hormon üretimini sağlar Sonra bu hormonların miktarı ölçülebilir

Eğer test sonucu hipofiz hormonlarının düşük düzeyde olduğunu gösteriyorsa, altta yatan nedeni saptamak üzere daha ileri tetkikler yapılır Olasılıklardan biri hipofiz tümörüdür

Hipofiz hormonlarının azlığı yada yokluğu yaşamı tehdit edebilir çünkü böbreküstü bezi herhangi bir güçlü stres ya da enfeksiyona cevap veremez hale gelebilir Böyle bir durumda doktor kortikosteroid tedavisi yapacaktır

Cüce bir çocuğa büyüme hormonu enjeksiyonu yapılarak normal gelişimini sağlamak mümkündür çocuk tedavi edilmezse erişkin ölçülerine ulaşamayacaktır cinsel gelişimi de diğer hormonların normal miktarda olup olmamasına bağlıdır

Yetişkinlerde de aynı hormon tedavisi gereklidir

İlaç Tedavisi

Hipopitüitarizmin tedavisi hipofiz bezindeki işlev bozukluğunun derecesine bağlı olarak çeşitli hormonların verilmesine dayanır

Büyüme Hormonu: Bu ilaç tedavisi hipofiz bezi hormonlarının yerini tutabilecek hormonları içerir Büyüme hormonunun yanı sıra böbreküstü bezi ve tiroid hormonları ve hatta yumurtalık hormonları (kadınlar için) ya da testosteron (erkekler için) gerekli olabilir

Kortikosteroidler: Böbreküstü bezinin işlevi azaldığında doğal kortizol hormonunun yerine genellikle prednizon ya da hidrokortizon gibi bir ilacın günlük alınımı gerekir

Ameliyat ya da ciddi bir stres karşısında bu steroid hormonların daha yüksek dozda alınması gerekebilir,

Diğer Hormonlar: Eğer östrojen, testosteron ya da tiroid hormonları yetersizse, bunlarında alınması gerekebilir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.