Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık > Genel Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
çocuk, genel, hastalıkları

Çocuk Hastalıkları (Genel)

Eski 10-19-2012   #31
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çocuk Hastalıkları (Genel)




BOĞULMA

1 Boğulma nedenleri

-Solunum yolu; bilinçsiz olarak dilin arkaya gitmesi, başın öne doğru bükülmesi, yabancı cisim, takma diş, ağızda biriken kanın solunum yolunu kapatması veya solunum yollarının yaralanması, ses tellerinin şişmesi gibi nedenlerle tıkanabilir

-Çeşitli zehirli gazlar, kafa yaralanmaları gibi nedenlerle santral sinir sisteminin çalışmasının yavaşlaması, suda boğulma ve iple boğulmalar vb nedenlerle solunum yavaşlayabilir veya durabilir

-Kalp durması, şok durumu, elektrik çarpması, karbonmonoksit zehirlenmesi nedeniyle de solunum durabilir

-Göğüs duvarının delici cisimlerle yaralanmaları sonucu da boğulma olabilir

2 Boğulma belirtileri Duygu ve Bulguları

Bunlar boğulmanın derece ve şiddetine göre ikiye ayrılırlar

a İlk Safhada Görülenler

-Baş dönmesi ve halsizlik,

-Nefes darlığı,

-Nabız sayısının artması,

-Kısmi bilinç kaybı,

-Boyun damarlarında şişme,

-Yanak ve dudaklarda morarma ile birlikte yüzde kızarma, kan toplanması

b Sonraki Safhada Görülenler

-Dudaklar, burun, kulaklar ve ayak parmakları mavimtırak gridir

-Solunum kesik kesiktir veya hiç yoktur

-Nabız yavaş ve düzensizdir

-Tam bilinç kaybı vardır

c Ne Yapmalıyız?

-Boğulmaya neden olan etken ortadan kaldırılır (yabancı cisim, ağızda takma diş, sakız vb)

-Boyun, çene yere dik olacak şekilde, arkaya bükülür Çene açılır, dil öne çekilir

-Ağızdan ağıza yapay solunum yapılır Solunum yollarının açılması ilk üç dakika içinde yapılmalıdır, beyin daha fazla oksijensizliğe dayanamaz

3 Suda Boğulmada İlk yardım

-Suda boğulma tehlikesi geçiren kişiyi karaya çıkarıp, sırt üstü yatırın

-Yakasını, kemerini gevşetiniz

-Takma dişini çıkarınız

-Ağzının içindeki yabancı cisimleri temizleyiniz Ağızdan ağıza yapay solunum yapınız Soluk verdiği zaman kişinin başını yana çeviriniz Bu hareketi 5-6 kez tekrarlayınız Böylece; fazla su köpürerek dışarı çıktığı gibi kişiye yeterli solunum da yaptırmış olursunuz

-Daha sonra ıslak giysileri çıkarıp battaniyeye sarın,

-Yutulan suyu çıkartmak için iki elinizle karnı altından tutarak hastayı yukarı kaldırınız Bu suretle hava yolundaki suların boşalmasına yardım etmiş olursunuz

4 Ağızdan ağıza Sun'i Teneffüs Metodu

-Kişiyi düz bir yere sırtüstü yatırınız

-Çenesini yukarı gelecek şekilde başını geriye çekerek solunum yollarını açınız

-Ağız çevresini temizleyiniz

-Çeneye bastırarak ağzın açılmasını sağlayıp, diğer elinizle burun deliklerini tıkayınız

-Derin nefes alıp ağızdan ağıza dakikada 12-15 defa üfleyiniz

-Göğüs kafesinin yükselip, yükselmediğini kontrol ediniz

-Solunum normale dönünceye kadar veya hastaneye ulaştırıncaya kadar işleme devam ediniz






RE: Çocuk Hastalıkları (Genel) frmacil dördüncü 4 sayfa RE: Çocuk Hastalıkları (Genel)

Alıntı Yaparak Cevapla

Çocuk Hastalıkları (Genel)

Eski 10-19-2012   #32
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çocuk Hastalıkları (Genel)




BÖCEK SOKMALARI

Böcek sokmaları özellikle yaz ve sonbahar başlarında tarlada çalışan, tatil ve piknik yapan insanlar için keyif kaçırıcı bazen de yaşamı tehdit edici bir sorun olmaktadır Ülkemizde de en önemli böcek sokmaları yaban arısı, eşek arısı ve bal arısı ile ortaya çıkmaktadır

Böcek sokmalarından sonra yerel reaksiyon, sistemik reaksiyon ve sistemik toksik reaksiyon oluşabilmektedir Seyrek olarak böcek sokmasından 1 ya da 2 hafta sonra serum hastalığı ya da anafilaksi ortaya çıkabilir

Böcek sokmasından sonra ortaya çıkan reaksiyon kişiden kişiye ve böcekten böceğe değişiklik gösterir Isırıklar tek tek ya da bir böcek, bir alanda birden çok ısırık yaptığı için gruplar halindedir Bebekler genellikle reaksiyon göstermezler, küçük çocuklar gecikmiş aşırı duyarlılık reaksiyonu, büyük çocuklar hem gecikmiş, hem hızlı aşırı duyarlılık reaksiyonu gösterirler Olağan reaksiyon ağrı, şişme ve sokulan bölgede etrafında oluşan renk değişikliğidir

Bölgenin su ve sabunla yıkanması en basit ve etkili tedavidir, buz uygulanması şişliği ve ağrıyı azaltabilir

Geniş yerel reaksiyon; sokulan bölgenin çevresindeki geniş bir alanın da etkilenmesi durumudur (örneğin dizden sokulan bir kimsede tüm bacağın şişmesi) Bu durumda tedavi normal reaksiyondaki gibidir Ancak yakınmaları azaltmak için ağızdan bazı ilaçlar vermek gerekebilir Bu ilaçlara bir doktorun karar vermesi uygun olur

Bal arısı soktuktan sonra deri içinde kalan iğneyi çıkartma çabaları daha çok, venomun deri içine sokulması ile sonuçlanmaktadır

Karınca ile sokulmadan 30-60 dakika sonra yerel kaşıntı ve küçük su toplamış kabarcık (vezikül) ortaya çıkmaktadır Bunu 8-24 saat sonra püstül oluşumu izler Karınca sokmasından sonra ikincil enfeksiyonlara engel olmak için bol su ve sabunla yıkanmalı, içi su dolu kabarcık sıkılmamalıdır Topikal steroidli merhemler ve ağızdan H1 antihistaminikler kaşıntıyı azaltmak için kullanılabilir

Böcek sokması sonrası olan alerjik belirtiler nelerdir?

Böcek sokması olan bölgeden uzakta şişme, kızartı, ürtiker, kaşıntı, kolik şeklinde karın ağrısı, kusma, ishal, göğüste sıkışma hissi, nefes almada zorluk, hırıltılı solunum, at sesi (larinks ödemi bulgusu), dilde şişme olabilir Bu bulgular, ciddi alerjik reaksiyon ve anafilaksi bulgularıdır ve birkaç dakika içinde ortaya çıkar Nabzın alınamaması ve kan basıncının düşmesi, bilinç bulanıklığı ve kalp durması yaşamı tehdit eden bulgulardır

Anafilaksi gelişen her böcek sokması acil tedavisi yapıldıktan sonra alerjiste gönderilmelidir

Böcek sokmalarından nasıl kaçınabiliriz?

Otların üzerinde açık ayakkabı ve çıplak ayakla yürünmemeli

Pikniğe, çocuk bahçesine giderken parlak renkli, kol ve bacağı açıkta bırakan giyecekler giyilmemeli

Yakında uçuşan arı görüldüğünde panik yaratıp, kaçması için saldırıya geçilmemeli (yaban arıları kendilerine saldırıldığında sokmaktadırlar), bir yüzeye yapışmışsa nazikçe kaldırılmalıdır

Ağzı açık kalmış tatlı içecekler yeniden içilmemelidir

Çöp tenekelerin ağzı sıkıca kapalı tutulmalıdır

Ev dışında yenilen yiyeceklerin paketleri sıkıca kapatılmalı, uzun süre ağzı açık bırakılmamalıdır

Pikniğe, parka giderken tatlı ve bitki kokulu parfümler sıkılmamalıdır

Evlerin ve arabaların camları kapalı olmalıdır

Böcek sokmalarında anafilaksi geliştiğinde tedavi nasıl olmalıdır?

Böcek sokmasına bağlı anafilakside tedavi:

ABC (Airway= havayolu açıklığı, Breathing= solunum, Circulation=dolaşım) sağlanması

Bacakların yükseğe kaldırılması,

Sokulan bölgenin üst kısmına turnike uygulanması,

Oksijen desteği sağlanması,

Ayrıca, hastaya uygulanacak ilaçlara bir doktorun karar vermesi gerekir

Hastalar anafilaksiye yönelik gerekli tedavileri yapıldıktan sonra en az 48 saat gözlem altında tutulmalıdır Daha önce anafilaksi geçiren bir kişinin yanında her zaman hazır şırınga edilebilir adrenalin bulunmalıdır Bu preparatlar ülkemizde yoktur Daha önce anaflaksi geçirmiş hastalar






Alıntı Yaparak Cevapla

Çocuk Hastalıkları (Genel)

Eski 10-19-2012   #33
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çocuk Hastalıkları (Genel)




BRONŞ KİSTİ

Bronkojenik kist: Konjenital kistler çoğunlukla bronkojenik kistlerden oluşur Anterior mediasten veya hilus çevresinde bulunurlar Sıklıkla radyografi sırasında insidental olarak saptanır Kistler gençlerde bronşial obstrüksiyona neden olabilir Adultlarda ise bulgular kistin enfeksiyonu ile ilişkilidir Genellikle sol akciğerde ve ilk dekadda saptanır, her iki cinsiyette eşittir Alışılmadık diğer lokalizasyonlarda da olabilir Periferal ve intrapulmoner bronkojenik kistler de bulunur ve cerrahi olarak enfeksiyon açısından önem taşırlar Abse ve diğer edinilmiş patolojilerden ayrımı güçtür

Kistler 10 cm çapa ulaşabilir Hava yolları ile ilişkisi yoktur Trakeobronşial ağaca komşu olabilirler Kist içeriği berraktır, enfekte ise püy veya hemoraji olabilir Respiratuar epitel ile döşelidir, bazen skuamoz metaplazi olabilir Dunvarında seri kesitler ile kıkırdak gösterilebilinir Kist duvarında seromüsinoz glandlar ve fibromüsküler bağ doku bulunur






Alıntı Yaparak Cevapla

Çocuk Hastalıkları (Genel)

Eski 10-19-2012   #34
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çocuk Hastalıkları (Genel)




BRONŞEKTAZİ: BRONŞ GENİŞLEMESİ

TANIM:

Akciğer parenkiminin enflamatuar hastalıklarının erken tanı ve tedavisi, iyileşen yaşam koşulları ve artan bilinç düzeyi, bronşektazi prevalansının azalmasına yardımcı olmuştur Tüberküloz sonrası sekellerin insidansı da azalmıştır Bununla birlikte yeterince tedavi edilmeyen çocukluk çağı ve adolesan dönemi pnömonileri silindirik, sakküler ve kistik bronşektazinin gelişimine yol açabilir Bu tür yapısal değişiklikler, bakteri kolonizasyonu ve hatta oldukça dirençli patojenlerin yol açtığı kronik infeksiyonu kolaylaştırabilir Bunlar en yaygın olarak Klebsiella pneumoniae, Proteus mirabilis, Escherichia coli'nin da arasında yer aldığı gram negatif bakteriler, hatta oldukça sık olarak Pseudomonas aeruginosa ve stafilokoklardır Haemophilus influenzae infeksiyonları sık olarak antibiyotik tedavisini gerektirir; bu tedavi ise dirençli suşların seleksiyonunu destekler Yineleyen pnömoniye ek olarak, yaygın bir şekilde bronşektaziye eğilim oluşturan durumlar arasında boğmacanın şiddetli biçimi, rubella, tüberküloz, KOAH, hipogamagiobulinemi, bronşlarda yabancı cisim, aspirasyon, hatta selim tümörler yer almaktadır

Klinik Tablo:

Klinik olarak inatçı pünülan balgam üretimi, kronik pnömoni belirtileri, göğüs ağrısı, yineleyen pnömoniyle karakterizedir, zaman zaman hemoptizi görülür İnatçı balgam üretimi, zaman zaman oluşan hemoptizi ve tutulan alan üzerinde masif inspiratuvar ve ekspiratuvar krepitasyonlar karakteristik klinik semptomlardır Bu infeksiyonlar yıllarca klinik olarak sessiz kalabilirler, ancak hastalık ilerledikçe uzun süreli pürülan ekspektorasyon ve hemoptizi belirginleşir En küçük solunum yollarında oluşan kalıcı yapısal harabiyete bağlı olarak, patolojik oskültasyon bulguları, bronşektazideki birbirini izleyen infektif şiddetlenmeler arasından bile devam etme eğilimi gösterir Kronik pürülan infeksiyonun sonucunda yaygın hastalıkla birlikte parmaklarda çomaklaşma olabilir İlişkili kronik kor pulmonale ile birlikte sekonder KOAH da gelişebilir Bronşektazinin majör komplikasyonları arasında akciğer absesi, ampiyem, sepsis ve beyin absesi yer almaktadır

Tedavi:

Balgam örneklerinde rutin mikrobiyolojik analizlerin ve duyarlılık testlerinin yapılması önerilmektedir Daha önce belirtilen, çoğu kez dirençli olan gram negatif patojenlerin dışında, infeksiyonlara kronik bronşitte olduğu gibi en yaygın olarak Haemophilus influenzae ve Streptococcus pneumoniae neden olmaktadır Aspergillus türleri ender darak izole edilir Yükselmiş serum IgE düzeyleri veAspergillus'a spesifik yüksek IgE ve IgG düzeyleriyle birlikte merkezi bir bronşektazi paterni olduğunda, immünolojik bir yanıt olarak oluşan alerjik bronkopulmoner aspergillozdan kuşkulanılabilir Farmakolojik tedavi genellikle yeterli enflamasyon kontrolü sağladığı için, günümüzde bronşektazinin cerrahi tedavisi nadiren gerekli olmaktadır Hemorajinin tekrarlanmasına yol açabilen sekonder fungus infeksiyonunun ya da şiddetli hemoptizinin variiğında cerrahi rezeksiyon endikasyonu bulunmaktadır Hemoraji genellikle kanayan damarın embolizasyonuyla ya da endobronşiyal tamponadla tedavi edilir Postüral drenaj manevralarına ek olarak beta 2 agonistler, mukolitik ajanlar ve antioksidanlar (N-asetilsistein), teofilin ve zaman zaman oksijen kullanılabilir Bronşektazideki komplikasyon gelişmemiş bakteriyel şiddetlenmeler, kronik obstrüktif bronşitte olduğu gibi, yani amoksisilin ya da amoksisilin/klavulanik asit ile tedavi edilebilir Diğer gram negatif etkenler izole edilmişse ikinci ya da üçüncü kuşak sefalosporinler ve kinolonlar verilebilir Kanıtlanmış pseudomonas infeksiyonu, ilk birkaç gün aminoglikozidlerle kombine olarak seftazidim ya da sefoperazon gibi antipsödomonas üçüncü kuşak sefalosporinlerle ya da yalnızca imipenem/silastatinle tedavi için bir endikasyondur Başlangıçta parenteral yolla, iki ya da üç gün sonra oral yolla verilen siprofloksazin alternatif bir tedavi biçimidir Hem kinolonlar hem de daha yeni kuşak sefalosporinler, harabiyet oluşmuş bronşektazik dokuya bile mükemmel penetre olmaktadırlar Bronşektaziye yönelik antibiyotik tedavisi en az üç hafta, zaman zaman iki ay ve ender olarak bir yıl sürdürülmelidir Son durumda periyodik mikrobiyolojik analizlerin ve duyarlılık testlerinin yapılması önerilmektedir Balgam analizinde stafilokoklar görüldüğünde, duyarlılık testlerine dayanarak antistafilokoksik antibiyotiklerle tedavi endikedir






Alıntı Yaparak Cevapla

Çocuk Hastalıkları (Genel)

Eski 10-19-2012   #35
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çocuk Hastalıkları (Genel)




BRONŞİOLİT

Tanım:

Bronşiollerin (Küçük hava yollarının) inflamasyonudur(iltihaplanmasıdır) Yaşamın ilk iki yılında görülen akut (ani gelişen) bir alt solunum yolu infeksiyonudur

Klinik bulgular: Akut başlangıçlı wheezing( hırıltılı solunum) la karekterize olup, çoğunlukla öksürük, burun akıntısı, takipne(sık nefes alıp verme) ve solunum sıkıntısı ile karekterizedir Genelde üst solunum yoluna ait bulgular ve ateşten 2-3 gün sonra öksürük, solunum hızında artış görülür Anoreksi(iştahsızlık ve aşırı zayıflama), huzursuzluk, letarji(uykuya meyil) eşlik edebilir Hastalığın ilerlemesiyle takipne, taşıkardi(nabız hızında artma) belirgin hale gelir Gögüs duvarında çekilmeler, burun kanatlarının solunuma katılması, görülür Siyanoz (deride morarma) daha nadirdir, bu dönemde ateş olmayabilir Dinleme bulguları saatler içinde degişebilir Wheezing, beraberinde raller(anormal akciğer sesleri) duyulabilir Dispnenin(nefes darlığı) artışıyla akciger seslerinde azalma olur ve ilerleyici bir obstrüksiyon (tıkanma)göstergesidir Dehidratasyon (susuz kalma) sıklıkla eşlik eder Otitis media(orta kulak iltihabı) , konjunktivit (konjonktiva iltihabı) ve bazen diyare(ishal) eşlik eden semptomlar (belirtiler) olabilir Akut dönem 3-7 gün içinde sona erer İyileşmeden sonra ilk iki yılda tekrarlamalar olabilir, gitgide şiddeti azalır

Etiyoloji(etkenler): Respiratory syncytial virus majör(ana) patojendir(enfeksiyon sebebi) , ikinci sıklıkta parainfluenza viruslar yer alır Adenovirus, rhinovirus ve nadiren Mycoplasma pneumoniae ve enteroviruslar da etken olabilir

Epidemiyoloji : Mevsimsel bir özellik gösterir Olguların çogu kış-bahar aylarında görülür Parainfluenza virusları ilkbahar ve sonbaharda daha sık hastalık nedenidir En fazla 2-10 aylık bebeklerde görülür

Tanı: Öykü, klinik bulgular ile konur Akciger grafisi çogu olgularda tanı ve tedavi için gerekli değildir Ayırıcı tanı açısından önem kazanabilir Diyaframda depresyon(diyafram kasının çökmesi) , kostafrenik (diafram ve kaburga arasındaki açı)açıda azalma, bronkovasküler(bronş damar yapısı) görünümde artış olabilir ve klinikle korelasyon göstermez Virusun kültürü, direkt antijen testleri yararlı olmakla birlikte rutin kullanımı gerekmez

Ayırıcı Tanı: Astma, gastrik reflü(mide muhtevasının geriye kaçması) , aspirasyon, yabancı cisim, retrofaringeal (yutak arkası abseleri) apse, adenoid vejetasyon(burun etleri) , kistik fibrozis, konjestif kalp yetmezliği

Tedavi: Hastaneye yatırılan çocuklarda oksijenizasyonun sağlanması, destekleyici tedavi, bronkodilatör(bronşgenişletici) tedavisi Antibiyotiklerin tedavide yeri yoktur Hastaneye yatırılan ciddi ağır seyirli, altta kardiyopulmoner (kalpdamar sistemi) hastalığı olan olgular ve prematürelerde(erken doğmuş bebeklerde) 2-5 gün kadar ribavirin(bir antivirüs ilacı) aerosol tedavisi uygulanabilir






Alıntı Yaparak Cevapla

Çocuk Hastalıkları (Genel)

Eski 10-19-2012   #36
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çocuk Hastalıkları (Genel)




BRUSELLOZ: BRUCELLOZ

Tanım:

Brusella cinsi bakterilerle oluşan; koyun, keçi, sığır, manda ve domuz gibi hayvanların etleri, süt ve idrar gibi vücut sıvıları, infekte süt ile hazırlanan süt ürünleri, infekte hayvanın gebelik materyali aracılığı ile insanlara bulaşabilen; titreme ile yükselen ateş, kas ve büyük eklem ağrıları ile seyreden bir zoonozdur

Bruselloz halk arasında “Malta Humması” , “Mal hastalığı” adlarıyla bilinir

Bu hastalık yönünden kimler daha fazla risk altındadır?

Ülkemizde hastalık her yaş ve cinste görülmektedir Hastalık görülme oranı 15-35 yaş grubunda en yüksektir Bazı meslek grupları; hayvan yetiştiricileri, veteriner hekim ve sağlık memurları, mezbaha işçileri, et sanayisinde çalışanlar, veteriner araştırma laboratuvarında çalışan elemanlar bruselloz açısından riskli gruplardır

Hastalık mevsimsel özellik gösterir mi?

Hastalık her mevsimde görülebilirse de yaz aylarında insanların kırsal kesime seyahat olanaklarının artması, süt ve süt ürünlerinden taze peynir ve krema tarzında yağları taze olarak elde etme imkanları, infeksiyonun yaz mevsiminde 4 kat fazla görülmesine neden olur

Bulaş yolları nelerdir?

1- İnfekte çiğ süt ve süt ürünlerinin tüketimi: Ülkemizde en çok bulaş çiğ sütten yapılan taze peynir ve krema yağlarla olur Kırsal kesimde sütler pastörize edilmemektedir Sıcak yaz günleri hayvanlardan sağılan sütlere, hiçbir ısıtma muamelesi uygulanmadan peynir mayası ilave edilir veya santrifüj esasına dayanan yağ makinelerinden krema yağlar elde edilir Yoğut ile bulaşma söz konusu değildir Çünkü yoğurt yapılrken süt mutlaka kaynatılır ve ilave edilen maya sütü asidifiye eder

2- Hasta hayvanın çıkartıları veya plasentası ile direkt temas: Hasta hayvanın genital akıntısı, düşük materyali veya idrarının hasarlı cilt ile teması yolu ile infeksiyon alınabilmektedir

3- Hasta hayvan etinin iyi pişirilmeden tüketilmesi ile: Özellikle karaciğer, dalak gibi organların iyi pişirilmeden yenmesi ile bulaş olabilir

4- Solunum yoluyla: Bu yol ile bulaş daha çok brusella bakterisi izole edilen mikrobiyoloji laboratuvar çalışanlarında görülür

Hastalığın belirtileri nelerdir?

Hastalığın inkübasyon süresi 2-8 hafta arasındadır Hastalık genellikle iştahsızlık, halsizlik, yaygın kas ve eklem ağrıları, subfebril ateş ile başlar Ateş üşüme-titreme ile 38-39°C lere kadar ulaşır ve her gün yarım derecelik artış ile 40°C ye kadar yükselebilir Ateş genellikle öğleden sonraları üşüme-titreme ile başlar ve gece yarısından sonra bol terleme ile düşer Bazen bu şekilde 1hafta-10 gün devam eden ateş, yükseldiği gibi yavaş yavaş düşerek birkaç gün içinde 37° C ye geriler 3-5 gün ateşsiz dönemden sonra ateşin tekrar yükseldiği görülür

Brusellozda ateş ile beraber en önemli ikinci bulgu yaygın kas ve eklem ağrılarıdır Hastalık kronikleştikçe ateş ve terleme şikayetleri azalır kas ve eklem ağrıları önde gelen şikayetler olmaya başlar Bruselloz tüm eklemleri etkilemekle birlikte en çok vücudun ağırlığını taşıyan eklemleri (sakroilak, kalça, omuz, diz gibi) etkiler

Yukarıda belirtilen tipik belirtilerin dışında çok daha farklı belirti ve bulgularla da başlıyabilir Örneğin epididimoorşit, menenjit, depresyon ya da cilt döküntüleri gibi belirtilerle de başlıyabilir Bu nedenle bu hastalığın yaygın olarak görüldüğü ülkemizde bruselloz pek çok hastalığın ayırıcı tanısında düşünülmelidir

Hastalığın tanısı nasıl konur?

Hastalığın tanısı kan kültüründen brusella bakterisinin izole edilmesi ve /veya serum aglütinasyon testi (SAT) ile konur SAT testinin ³ 1/160 olması ve klinik bulgularla bruselloz düşünülmesi tanı için yeterlidir

Tedavi

Brusella bakterisinin hücre içinde çoğalabilmesi ve hızlı direnç geliştirebilmesi nedeniyle ikili, bazen üçlü antibiyotik kombinasyonları tedavide kullanılmaktadır

Dünya Sağlık örgütü tarafından önerilen tedavi şekli doksisiklin 100 mg 2x1 + rifampisin 600-900 mg /gün kombinasyonunun 6 hafta süreyle uygulanmasıdır Bunun dışında doksisiklin + streptomisin 1 g (IM) kombinasyonu da tedavide kullanılmaktadır

Çocuklarda tedavi de ise 8 yaş üzerinde doksisiklin 5 mg/kg/gün 3 hafta + gentamisin 5 mg/kg/gün (IM) 5 gün verilmesi önerilir

8 yaş altında ise Trimetoprim-sulfametoksazol 3 hafta + gentamisin 5 gün verilmesi önerilmektedir

Hastalıktan korunma nasıl mümkün olabilir?

1- Hayvanlarda brusellozun kontrol altına alınması: Bu amaçla brucella bakterisi ile infekte olmamış süt danaları ve süt kuzuları aşılanmalıdır

2- Halkın Bilinçlendirilmesi: Sütün pastörize edilerek tüketilmesi ve salamura yapılıp teneke üzerinde ve satış yerlerinde yapılış tarihlerinin belirtilmesi, infeksiyonun yaygın olduğu yerlerde kaşar ve tulum peynir tüketilmesi önerilir

Brusella bakterisi %10 tuz içeren salamura peynirde 45 gün, %17 tuz içerenlerde ise 1 ay yaşayabilir Bu nedenle salamura peynir tenekelerinin üzerine yapılış tarihi yazılmalıdır

3- Personelin bilinçlendirilmesi ve eğitimi: Hastalığın temas yoluyla bulaşını önlemek için mezbaha işçileri, veterinerler, sağlık memurları, hayvan bakıcıları, et paketleyicilerinin hayvanların






Alıntı Yaparak Cevapla

Çocuk Hastalıkları (Genel)

Eski 10-19-2012   #37
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çocuk Hastalıkları (Genel)




Büyüme ve Gelişme

TANIM:

Büyüme, hücre sayısı ve büyüklüğünün artışıyla vücut hacmi ve kitlesinin artışıdır Gelişme ise hücre ve dokuların yapı ve içeriğinin değişimiyle bedensel olgunlaşmayı ifade eder

Çocukluk çağı, erkek ve dişi üreme hücrelerinin birleşmesi ile başlar ve ergenliğin tamamlanmasına kadar devam eder Çoğunlukla bu iki kavram bir arada değerlendirilir Çocukluk dönemini diğer dönemlerden ayıran en önemli özellik, gebeliğin başlangıcından ergenliğin tamamlanmasına kadar devam eden bir büyüme ve gelişme süreci oluşudur Büyüme ve gelişme bu evrede zaman zaman daha hızlı seyreder Doğadaki diğer canlıların yaşam süreçleriyle karşılaştırıldığında çocukluk çağı insanda çok daha uzundur

Çocuklar sürekli büyüyen ve gelişen organizmalar olmaları sebebiyle, sağlık durumlarını bozan her türlü etken, büyüme ve gelişme süreçlerini yavaşlatabilir, hatta durdurabilir 0 - 1 yaş ya da süt çocukluğu dönemi olarak ifade edilen devrede, büyüme hızının belirgin olarak yüksek oluşu nedeniyle, maruz kalınan etkenler büyüme ve gelişme sürecinde daha ağır ve kalıcı değişiklikler yaratır

Normal büyümenin tarifi oldukça güçtür Ancak kabaca, hastalık belirtisi göstermeyen, yaşına uygun bedensel büyüme ve olgunlaşma, ruh ve zeka gelişimi sergileyen bir çocukta büyüme ve gelişmenin normal olduğunu söyleyebiliriz Yaşa uygunluk, toplumda daha önce sağlıklı çocuklarda yapılmış geniş çaplı araştırmalarla ortaya konmuş olan normal büyüme eğrilerine göre değerlendirilir Büyüme ve gelişme durumunun yaşa göre normal, geri ya da ileri olduğunun belirlenmesi, çocuklarda klinik muayenenin en önemli bölümünü oluşturur

ÇOCUKLUK DÖNEMLERİ

Çocuklar büyüme süreci içinde değişik dönemlerden geçerler Her birinde farklı sorunların görülebildiği bu dönemler, doğum öncesi ve doğum sonrası olmak üzere önce iki gruba ayrılır, daha sonra kendi içinde alt gruplar halinde tasnif edilir (Tablo 1)

Tablo 1

Doğum Öncesi ( Anne karnında geçirilen ) Dönem

----------------------------------------------------------------------

Embriyonal Dönem ( 0 - 10 hafta )

Fetal Dönem ( 10 haftalıktan doğuma kadar )

Doğum Sonrası Dönem

-----------------------------------------------------------------------

Yeni doğan Dönemi ( 0 - 4 hafta )

Süt Çocukluğu Dönemi ( 1 ay - 12 ay )

Oyun Çocukluğu Dönemi ( 1 - 3 yaş )

Okul Öncesi Dönemi ( 4 - 5 yaş )

Okul Çocukluğu Dönemi( kızlarda 6-10, erkeklerde 6-12 yaş )

Ergenlik Dönemi ( kızlarda 10-18 yaş, erkelerde 12-20 yaş )

Sevgili anne ve babalar, Tablo 1'de gördüğünüz, gebeliğin başlangıcından ergenliğin sonuna kadar olan evrelere, ilgili bölümlerde ayrıntılı olarak değinilecektir Kendine özgü karakteristikleri nedeniyle her dönemde fizyolojik ve patolojik bulguların sınırları birbirinden farklı olduğundan, dönemlerin her biri kendi özellikleri çerçevesinde değerlendirilecektir

İntrauterin Dönem

Günümüzde yaşamın döllenmeyle başladığı kabul edilmektedir İntrauterin dönem dediğimiz gebelik süresi, bebeğin doğumdan sonraki yaşam standardını belirleyen en önemli evredir

Büyüme ve gelişme, en hızlı seyrini anne karnındaki dönemde gösterir Özellikle gebeliğin ikinci yarısında boy ve tartı artışı daha da belirgindir 10 haftada bütün organ taslakları tamamlanmıştır Grafik 1'de, gebelik haftasına göre bebeklerin büyüme eğrilerinde görüldüğü gibi anne karnındaki 12 haftalık bir bebeğin ağırlığı 18 gram, boyu 6,5 cm kadardır 16 haftada ağırlık 135 gram, boy 16 cm olur Bundan sonra sırasıyla haftalara göre tartı / boy değerleri: 20 haftada 340 gr / 25 cm, 24 haftada 570 gr / 33 cm, 28 haftada 900-1000 gr / 37 cm, 32 haftada 1600 gr / 40,5 cm, 36 haftada 2500 gr / 46 cm, 40 haftada 3400 gr / 51 cm kadardır

Sevgili anne ve babalar, çocuğunuzun büyüme ve gelişmesinin çeşitli faktörlerden etkilenebileceğini unutmamalısınız Bebeğinizin büyüme ve gelişmesinde yavaşlama saptandığında daha sık ve yakın takibe girmeniz gerekmektedir Günümüzde bebeğin gebelik evresi bir muamma olmaktan çıkmıştır Yeni metodlarla bebeğinizin durumu belirlenebilmektedir






Alıntı Yaparak Cevapla

Çocuk Hastalıkları (Genel)

Eski 10-19-2012   #38
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çocuk Hastalıkları (Genel)




İntrauterin dönemin başlangıcı olan embriyonal dönemde (0-10 hafta) bebek, dış etkilere karşı son derece hassastır Çoğu doğumsal anormallikler bu dönemde maruz kalınan etkenler sonucu meydana gelmektedir Bu nedenle gebeliğin ilk haftalarında, diğer dönemlerden çok daha dikkatli olunmalıdır

Fetal dönem 11 haftada başlar ve doğuma kadar devam eder Bu dönemde doku ve organların olgunlaşma süreci ile hızlı büyüme gerçekleşmektedir Fetal büyümenin değerlendirilmesinde rahim büyüklüğü, ultrason, son adet tarihi ve bebeğe ait ölçümler gibi parametreler kullanılmaktadır

Fetal dönemde, özellikle gebeliğin ikinci yarısında bebeğin büyüme ve gelişmesi belirgin olarak hızlanmaktadır Aşağıdaki tabloda sunulduğu gibi *bebeğe, *anneye, *plasentaya ve *çevreye bağlı nedenler bebeğin gelişimini çok çeşitli yönlerden etkileyebilirler Bu faktörlerin önemli bir bölümü, girişimde bulunulduğunda bebeğin gelişimini iyi yönde etkileyebilecek özelliklerdir

Sevgili anneler, hayatınızın en önemli evresi olan gebelik döneminde sağlığınıza özen gösteriniz Yeterli ve dengeli besleniniz Düzenli olarak gebelik kontrollerinizi yaptırınız ve zararlı çevresel faktörlerden kaçınınız

Böylece bebeğiniz kendi genetik potansiyeli doğrultusunda en uygun şekilde büyüme ve gelişme gösterecektir

Tablo 2

Fetal Büyümeyi Etkileyen Faktörler

---------------------------------------------------------------

Bebeğe Ait Nedenler

Irk

Cinsiyet

Genetik

Kromozom anomalileri

Fetal infeksiyonlar

Doğumsal anomaliler

Çoğul gebelik (ikiz, üçüz, vb)

Anneye Ait Nedenler:

İnfeksiyonlar

İnfeksiyon Dışı Nedenler

Boy

Yaş ( <18, >35 )

Azalmış besin alımı

Gebelikte yetersiz tartı alımı

Doğum öncesi düşük kilo

Yetersiz bakım

İlaç bağımlılığı, sigara ve alkol

Kronik hastalık (kalp, böbrek, şeker hast, astım)

Yüksek tansiyon

Sık doğumlar

Plasentaya Ait Nedenler

Plasenta, anneyle bebek arasında oksijen ve besin alışverişini sağlayan, "eş" olarak da adlandırılan bölümdür

İnfeksiyon

Plasenta tartısı

Plasentada iletim bozukluğu

Plasenta tümörleri

Plasentanın kısmen ayrılması

İkizden ikize kan geçişi

Çevresel Nedenler

Çevre Hijyeni

Radyasyon

Yüksek irtifa






Alıntı Yaparak Cevapla

Çocuk Hastalıkları (Genel)

Eski 10-19-2012   #39
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çocuk Hastalıkları (Genel)




Sevgili anne ve babalar, gördüğünüz gibi bebeğin anne karnında büyümesini etkileyen birçok faktör mevcuttur (Tablo II: I-IV Maddeler) Bunlardan herhangi biri bebeğinizin büyümesini yavaşlatabilir Hamilelik esnasında hekim denetiminde yapılacak düzenli takiplerle, büyümeyi etkileyen faktörler geç kalınmadan kontrol altına alındığında, anne karnındaki dönemde büyüme normal olacak, sağlıklı bir bebek dünyaya gelecektir

Yeni doğan Dönemi

Doğumdan sonraki ilk 4 hafta yeni doğan dönemidir Dünyaya yeni gelmiş olan bebek, dış ortama hızla uyum sağlamak durumundadır Anne karnındaki ideal dönem artık sona ermiştir Kendi vücut ısısını kendisi düzenlemek, solunum, kan dolaşımı ve sindirim faaliyetleri gibi işlevlerini kendisi yerine getirmek zorundadır Bu devrede uygun oda sıcaklığının sağlanması ve anne sütüyle beslenme son derece önemlidir

Her annenin sütü kendi bebeği için özeldir Erken doğum yapan annenin sütü hızlı büyüyen ve yaşıtlarını yakalamaya çalışan prematüre bebeğin beslenmesi için yeterli miktarda protein, yağ ve kalori içermektedir

Sevgili anneler, bebeğinizin en iyi şekilde beslenmesini, büyüme ve gelişmesini sağlayan anne sütünü ondan esirgemeyiniz Bebeğinizi doğar doğmaz ilk yarım saat içinde mutlaka emziriniz!

Anne sütü ilk 4-6 ay sağlıklı büyüme ve gelişme süreci için tek başına yeterlidir!

Sevgili anne ve babalar, yeni doğan bebeğinizin diğer dönemlerden farklı olarak hastalık belirtisi olmayan bazı fizyolojik özellikleri vardır ki bu özel durumları bilmenizin son derece yaralı olacağı kanısındayım

Sağlıklı bir yeni doğanın cilt rengi gül kurusu pembesidir Doğumu izleyen ilk saatlerde daha koyu olabilir, ancak birkaç saat içinde normale döner Koyu kırmızı renk devam ediyorsa kan hücrelerinin fazlalığı söz konusu olabilir Solukluk ise kansızlığı düşündürür Her iki durumda da gerekli kan tahlilleri yapılarak nedene yönelik tedavi uygulanmalıdır

Normal yeni doğanlarda göz kapaklarında el, kol ve bacaklarda hafif ödem saptanabilir Doğumu izleyen birkaç gün içinde kendiliğinden düzelir Ciltte küçük damar genişlemeleri görülebilir, çok belirginse doktorunuza danışınız Kalça ve sırtta kurşuni mavi renkte doğum lekesi olabilir, herhangi bir hastalığa delalet etmez, 1 yaşına kadar kaybolur Prematüre bebeklerde ciltte bol miktarda tüy bulunabilir, kısa sürede dökülürYeni doğanların yaklaşık %40'ında yüzde inci beyazı renkte, toplu iğne başı büyüklüğünde kabarıklıklar görülebilir, tedavi gerektirmez Bazen anneden geçen hormonların etkisiyle bebeğin yüz ve boynunda sivilceler oluşabilir, kız çocuklarda vaginal akıntı olabilir, tedavi etmeye gerek yoktur, kendiliğinden geçer Yine aynı nedenle yeni doğan bebeğin memeleri şiş olabilir Kesinlikle sıkılmamalı, düzelme zamana bırakılmalıdır

Süt Çocukluğu, Oyun Çocukluğu ve Okul Öncesi Dönemi

Süt çocukluğu dönemi 1 - 12 ay, oyun çocukluğu 1 - 3 yaş, okul öncesi çocukluk dönemi 4 - 6 yaş arasındaki evredir Bu evreler birbirleriyle olan yakın ilişkileri nedeniyle bir arada ele alınmışlardır

Süt çocukluğu dönemi, yeni doğan döneminden sonra insan yaşamındaki en önemli evrelerden biridir Bebeğin doğum sonrasında en hızlı büyüdüğü dönemdir Bir yaşın sonunda çocuk, doğum ağırlığının 3 misline, boyu 15 misline ulaşır






Alıntı Yaparak Cevapla

Çocuk Hastalıkları (Genel)

Eski 10-19-2012   #40
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çocuk Hastalıkları (Genel)




Okul Çocukluğu Dönemi

6 yaşından cinsel olgunlaşma belirtilerinin başladığı ergenlik dönemine kadar çocuğun gelişmesindeki başlıca özellikler, gittikçe anne babaya olan yakın ilginin azalması; öğrenme, yarışma, ödev, sorumluluk ve başarma duygularının yerleşmesidir

İlkokula yeni başlayan çocuklarda kısa veya uzun süreli uyum sorunları çok yaygındır Sınıfa annesiyle birlikte girmek, sınıfta durmamak, sıraya oturmamak, altını ıslatmak, altını kirletmek, ağlamak, derste gezinmek, bir şeyler yemek gibi belirtilerle kendini gösteren uyum güçlükleri birkaç gün ya da birkaç haftayı bulabilir Bazı çocuklarda okul fobisi görülebilir Bu aşırı okul korkusu aslında okuldan korkma değil, anneye aşırı bağımlı olan çocuğun, okula gitmekle annesinden ayrılması sırasında ortaya çıkan anneden ayrılma korkusudur

Okula uyum sorunlarının çözümü için okula yeni başlayan çocukta okuma yazma öğrenmekten önce evdeki olumlu ilişkinin okulda da sürdürülmesi, bir tür anne baba modeli olan öğretmenin çocuğa duygusal doyumu sağlayacak şekilde davranması ve bizzat kendi davranışlarıyla da çocuk için iyi bir örnek oluşturması gereklidir

Sevgili anne ve babalar, aynı yaştaki çocukların tartı ve boy değerleri tıpatıp aynı olamayacağı gibi, aynı nörolojik ve ruhsal gelişim özelliklerini sergilemezler Bu nedenle yaşa uygun beceriler değerlendirilirken, her bir çocuğun istenen tüm hareketleri yapması beklenmez Ancak normalden sapmalar varsa, doktorunuza başvurarak nörolojik ve psikolojik durumunun değerlendirilmesini sağlamanız çok yararlı olur

Ergenlik Dönemi

Ergenlik, çocukluktan erişkinliğe geçiş sürecidir Bu süreç iç salgı bezlerinden salgılanan hormonlar tarafından başlatılır ve sürdürülür Testis ve yumurtalık gibi cinsiyet organlarının ve cinse özgü dış görünüm özelliklerinin gelişmesi, büyüme ve kemik olgunlaşmasında belirgin hızlanma, vücut oranlarında ve bedensel yapıda değişiklik, ergenlik sürecinin özelliklerini oluşturur

Vücutta ergenliğe yol açan hormonal değişikliklerin başlamasından sonra dış görünümdeki ilk değişiklikler kız çocuklarında 10 (8-13), erkeklerde 12 (9,5-15) yaşında ortaya çıkar Değişikliklerin tamamlanması genellikle 3-5 yıl sürer Ergenlik döneminin sonunda -kızlarda otalama 16, erkek çocuklarda 18 yaşında- bireyin büyüme ve gelişmesi büyük ölçüde tamamlanmıştır

Adolesans, kimi zaman ergenlikle eş anlamda kullanılmakla birlikte aslında, hayatın bu devresinde vücutta oluşan biyolojik değişikliklere eşlik eden ruhsal gelişme ve psikososyal değişiklikleri de kapsayan bir terimdir

ERGENLİKTE BÜYÜME VE GELİŞME

Boy Büyümesi

İlk 4 yaştan sonra büyüme hızı erkek ve kız çocuklarında benzer şekilde yılda 5-7 cm gibi oldukça durağan bir gidiş gösterir Ergenlik belirtilerinin başlamasıyla beraber cinsiyet hormonlarının vücut kitlesini arttırıcı etkisiyle boy uzamasında belirgin bir hızlanma görülür

Kız çocuklarında ergenlik erkeklere kıyasla 2 yıl daha erken başlar Bu nedenle büyüme hızlanması da kızlarda daha erken olur 10-12 yaşlar arasında kız çocukları erkeklerden daha iri olurlar Ergenlikte büyümenin en hızlı olduğu "büyüme hızı doruğu" kızlarda ortalama yılda 9 cm, erkeklerde ortalama yılda 10,5 cm'dir Ergenlik sürecinin daha geç başlaması erkek çocuklara büyümede aşağı yukarı 2 yıl kadar bir süre kazandırır Kalıtım faktörlerinin etkisine bağlı olarak ergenliğe erişme yaşı çok değişken olduğundan büyüme hızı doruğunun görüldüğü yaş da bir çocuktan diğerine farklılık gösterir Bu nedenle aynı yaştaki iki çocuğun ergenlik belirtilerinin başlayıp başlamamış olmasına göre boy ve vücut yapılarında büyük farklılıklar olması doğaldır

Boy uzaması ergenliğin son evrelerinde giderek yavaşlar, kızlarda 16-18, erkeklerde 18-20 yaşlarında hemen hemen durur Ancak 30 yaşa dek omurga büyümesinin bir miktar daha devam etmesi sebebiyle 3-4 milimetrelik bir artış gözlenebilir

Kilo Artışı

Okul öncesi döneminden ergenliğin başlangıcına kadar olan evrede, boy büyümesine koşut olarak yıllık tartı artışı, 2-3 kilogram arasındadır Ergenlikte vücut ağırlığı kızlarda yaklaşık 16 kg, erkeklerde 20 kg artar Erkek çocuklarda kas gelişmesi ve iskelet kitlesinin artması vücut ağırlığının artmasında önemli pay alırken, kızlarda tartı artışı büyük ölçüde yağ depolanması sonucudur

Kemik Büyümesi ve Olgunlaşması

İlk önce el ve ayakların büyümesi hızlanır Bunu ön kol ve bacaklar, daha sonra üst kol ve uylukların uzaması izler Ardından enine büyüme hızlanır Kalçalar, göğüs ve omuzlar genişler Kızlarda kalçaların, erkeklerde omuzların genişlemesi belirgindir

Yüz kemikleri hızla büyür, yüz görünümü değişir Çene uzar ve kalınlaşır, burun büyür, profil değişir

Ergenlik öncesi kemik olgunlaşması kızlarda 2 yıl daha ileridir Bu nedenle kız çocuklarda epifizler daha erken kapanır Boy artışı erkeklerde 17-18 yaşlarına kadar sürerken, kızlarda büyüme 15-16 yaşlarında durur

Ergenlik Dönemiyle İlgili Sorunlar

Vücuttaki yapısal değişikliklere ve çevreye uyum gerektiren bu dönem son derece duyarlı olunması gereken bir devredir Çocukluktan çıkıp erişkinliğe ilk adımını atan insanın bedeninde ve biyolojik işlevlerinde meydana gelen değişikliklere alışması ve kabullenmesi, ayrıca fiziksel değişiklikleri nedeniyle çevresindekilerin kendisine karşı davranışlarına alışması gerekmektedir Yine bu dönem okulda kendisinden beklenen sorumlulukların arttığı, içgüdülerini kontrol ederek davranışlarında ölçülü olmasının beklendiği bir dönemdir Geleceği için meslek seçimi ve yaşam biçimi gibi konularda karar vermesi gerekmektedir

Sevgili ebeveynler, çocuğunuzun hem bedensel hem de ruhsal değişimlerin yarattığı karmaşanın içinde boğuştuğu erişkinliğe geçiş sürecinde, anne ve babasının mutlak desteğine gereksinimi vardır Ona bir erişkin gibi yaklaşmanız, sevgi ve ilginizi hissettirmeniz, sorunlarını anlamaya çalışmanız kuşkusuz çok yararlı olacaktır






Alıntı Yaparak Cevapla

Çocuk Hastalıkları (Genel)

Eski 10-19-2012   #41
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çocuk Hastalıkları (Genel)




Başarılı emzirme öğütleri

Bebeğinizi yaşamının en az ilk 4, mümkünse 6 ayında sadece emziriniz

Bu dönemde onun yararlanabileceği tek besin anne sütü olup suya dahi ihtiyacı yoktur Bu dönemde yapay gıdaların hiçbiri sizin sütünüzün yerini tutamaz Ancak 6 aydan sonra mutlaka uygun ek gıda başlayınız Beraberinde bebeğiniz iki yaşına gelene kadar emziriniz

Başarılı Bir Emzirme İçin;

Bebeğinizi doğumdan hemen sonra henüz çıplakken sizin çıplak göğsünüze konmalıdır Bu tensel temas bebeğinizle aranızda önemli bir “bağ” kurulmasını sağlar Erken dönemde kurulan bu bağ onun uzun süreli başarılı bir şekilde emzirilmesini sağlayacaktır/

Bebeğinizi doğumdan hemen sonra,bu mümkün değil ise en geç yarım saat içerisinde emzirmeye başlayınız Bebeğin emmeye en istekli olduğu bu dönem geçirilirse bebek uzunca bir süre emmeye isteksizlik gösterecek ve ilk emzirme çok gecikecektir Sezeryanla doğum yapan anneler ise kendilerine gelir gelmez yardım ile bebeklerini emzirebilirler

Bebeğinizi emzirmeden önce başka hiçbir şey (şekerli su veya süt gibi) vermeyiniz İlk emzirdiğinizde gelen süt kolostrum (ağız) adı verilen koyu kıvamlı bir süt olup az miktardadır Bu sütün asıl görevi bebeğinizi enfeksiyondan korumak olduğu için bir damlasının dahi ziyan edilmemesi gerekir

Sütünüzün bol olmasını sağlayan en önemli faktör bebeğinizin emmesidir Bebeğiniz bir memeden ne kadar çok emerse o memede o kadar süt yapılır Bu nedenle bebeğinizi anne memesini her aradığında gece ve gündüz sık sık emziriniz Emzirmek için onun sinirlenip ağlamaya başlamasını beklemeyiniz Bebekle aynı odada yatmanız onu her istediğinde emzirmenizi ve böylece sütünüzün bol olmasını sağlar Emzirme süresi bebekten bebeğe ve aynı bebekte farklılık göstermekle birlikte normal bir emzirme süresi 4-30 dakikadır Bu süre ilk günlerde daha uzun olabilir

Bebeğinizi bir memenizdeki sütün tamamı bitene kadar aynı memeden emziriniz Bebeğiniz emmeye başladığında gelen ilk süt önsüt adı verilen bol sulu süttür Emmeye devam ettikçe süt giderek koyulaşır ve yağdan zengin bir hale gelir Bu sonsüt onun doymasını ve memeyi kendiliğinden bırakmasını sağlar Bu nedenle her öğünde tek bir memeden emziriniz Bir sonraki öğünde ise diğer memenizi veriniz Aynı öğünde, her iki memeden de az az emzirilen bebekler yağlı sonsütü alamadıkları için doymazlar

Memenize temizlik veya bakım amacıyla hiçbir krem sürmeyiniz, karbonatlı veya sabunlu su ile yıkamayınız Emzirdiğiniz sürece memenizi koruyacak maddeler meme başının etrafındaki küçük bezlerden salgılanmaktadır

Bebeğinize biberon vermeyiniz Biberon verilen bebekler daha sık ishale yakalanırlar Ayrıca bu bebekler anne memesinden de biberon gibi emmeye çalışırlar Sadece meme başını emmeye çalışan bu bebeklerin dilleri geride olup meme dokusunu ağızlarına almadıkları için sütü sağamaz ve meme başını boş yere emerek acıtırlar Böyle bebekler kısa bir süre içinde anne memesini emmeyi bırakırlar

Çalışmanız bebeğinizi emzirmeniz için engel değildir Sütünüzü sağıp, bunu oda ısısında 8 saat, buzdolabında 24 saat saklayabilirsiniz Sizin olmadığınız dönemde bu süt bebeğinize kaşıkla veya fincanla verilebilir

Doğru Emzirme Pozisyonu

Memeye iyi yerleşmiş ve etkili emen bir bebek;

Memeyi iyice kavramış, ağzı geniş ve iyice açıktır Dilini öne doğru uzattığı için alt dudağı dışa dönüktür Çenesi anne memesine değer Yanakları yuvarlak ve dolgundur Meme başı ve etrafındaki koyu renkli meme dokusunun büyük bir kısmı bebeğin ağzı içindedir

Memeye iyi yerleşmemiş bir bebek;

Meme başını emmeye çalışır Süt kanallarına ulaşamadığı için sütü sağamaz ve alamaz Dıştan bakıldığında bu bebeğin ağzı geniş açık değildir, yanakları içe çökük, alt dudağı içe dönük, dudaklarını ileriye uzatmıştır Çenesi anne memesine değmez ve memenin koyu renkli kısmının tümü dışarıda kalmıştır

Bebek Etkisiz Emmiyorsa

Bebeğin etkisiz emdiği durumlarda memeler boşalmaz, sürekli şiş ve gergindir Emzirme anne için ağrılı olup rahatsızlık verir Meme başı ezilmiş görünümde olup kızarıktır, ucunda çatlak görülür Memeden yeterli süt alamayan bebek çok ağlar, aç kaldığı için sık veya uzun süre emmek ister Giderek huzursuzlanır, memeden kayar, emmeyi reddeder, kendini geri çeker Doymadıkları gerekçesiyle ek gıda başlanan bebeklerin büyük çoğunluğu gerçekte memeye iyi yerleşmemiş bebeklerdir







RE: Çocuk Hastalıkları (Genel) frmacil beşinci 5 sayfa RE: Çocuk Hastalıkları (Genel)

Alıntı Yaparak Cevapla

Çocuk Hastalıkları (Genel)

Eski 10-19-2012   #42
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çocuk Hastalıkları (Genel)




Bebek beslenmesi

Annelere Ek Besin Verme Önerileri

Hazırlayan: Hacettepe Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü

Sosyal Pediyatri Anabilim Dalı

Bebeğinizi 4-6 ay sadece anne sütü ile besleyiniz Bu dönemde ona ek gıda vermeyiniz Bebek 4-6 aydan önce ek gıda almaya hazır değildir ve bu dönemde ek gıda başlanmaması için çok önemli sebepler vardır:

Bu dönemde ağzına verilen yiyecekleri dili ile dışarı atar Bu aslında bebeğe erken dönemde ek gıda verilmesini önleyici doğal koruyucu bir reflekstir

4-6 aydan önce ısırma, çiğneme-yutma hareketlerini koordineli olarak yapamaz

Tam olarak başını dik tutamaz, oturamaz

Böbrekleri ek gıda ile alınan proteinlerin artıklarını ve mineralleri yeterince atamaz

Nişastalı besinleri sindirmekte güçlük çeker

Barsağın yeterli olgunluğa ulaşmadığı bu dönemde verilen yiyecekler besin hassasiyeti ve allerjilere yol açar

4-6 ay arasında her bebeğin ek gıda almaya hazır olduğu zaman farklıdır Bunun için bebeğinizin ek gıda almaya hazır olduğunu gösteren ipuçları bekleyin

Bu ipuçları şunlardır:

Ağıza verilen yiyecekleri dil ile dışarı atma refleksinin kaybolmaya başlaması (dudaklarına kaşık değdiğinde ağzını açmasıyla beraber dilini dışarı doğru çıkarmaması) Başını tamamen rahatça dik tutarak oturabilmesi

Isırma, çiğneme-yutma koordine hareketlerinin başlaması Herhangi bir nesneyi parmakları ile tutabilmesi

Başlangıçtaki emme şeklinin daha olgunlaşması ve emmenin adeta bir sıvı içiyormuşçasına güçlenmesi Parmakları ile tuttuğu nesneyi ağzına götürebilmesi

Diş çıkarmaya başlaması Yiyeceği gözleri ile takip edebilmesi ve yiyecek verilince ağzını açması

Altıncı aydan sonra her bebek ek gıda almaya hazırdır Ek gıdaya başlanması altı aydan sonraya geciktirilmemelidir Altıncı aydan sonra bebeğin ek gıdaları kabul etmesi güçtür

Bebeğinize ek gıda başlarken aşağıdaki noktalara dikkat edin

Bebeğinize vereceğiniz ek gıdayı onun gelişim düzeyine göre ağzında kontrol edebileceği ve yutabileceği besinlerden yumuşak, pürtüksüz yarı sıvı besinler seçin

Bebeğinize vereceğiniz her türlü gıda doğal ve taze hazırlanmış olmalıdır

Bebeğiniz için hazırladığınız besinlere katı yağ, şeker, tuz ve baharat katmayın Besinlerin doğal tatlarına alışmalarını sağlayın

Hazırladığınız gıdaları oda ısısında 2 saatten fazla bekletmeyin

Konserve, dondurulmuş ve paketlenmiş yiyecekleri, hazır meyve suları ve kolalı içecekleri, içine boya, tatlandırıcı veya aroma katılmış besinleri bebeğinize asla vermeyin

Yeni besinleri bebeğiniz aç iken deneyin Onur yorgun olmadığı ve sakin olduğu bir dönem seçin

Yutmasını kolaylaştırmak ve ek gıdanın akciğere kaçmasını engellemek için ek gıda verirken onu kucağınızda kendini güvende hissedecek şekilde dik olarak tutun

Her yeni gıdaya tek tek ve yavaş yavaş başlayın, az miktarda başlayıp, miktarı zamanla (3-4 gün) artırın

Sevmediği bir gıdayı zorla vermeyin, yeniden denemek için bir süre geçmesini bekleyin

Ek gıdaları bebeğe uygun bir kaşıkla verin, biberon kullanmayın

Beslemeden önce bebeğin kaşıktaki yiyeceğe ilgi göstermesini bekleyin

İsterse bebeğin yiyeceği elleyerek tanımasına izin verin

Öğünlerde alacağı gıda miktarını bebeğinize bırakın, yemek istemediği takdirde ısrar etmeyin

Yeme hızı bebek tarafından belirlenmelidir

Zamanla bebeğinizin kendi kendine yemesine izin verin, bu onun özgüvenini artırır

Ek gıdalara başladıktan sonra da bebeğinizi 2 yaşına kadar emzirmeye devam edin

Çocuğunuza bir yaşına gelene kadar mümkünse inek sütü vermeyin Erken yaşta verilen inek sütü çocuğunuzda allerji ve kansızlık yapar

Çocuğunuzu kansızlıktan korumak için demir yönünden zengin (et, yumurta, mercimekli baklagiller, pekmez) ek gıdalar verin

Çocuğunuza vereceğiniz ek gıdaların A vitamini açısından da zengin (taze sebze ve meyve) olmasına dikkat edin Bu onu hastalıktan koruyacaktır

Üç yaşın altındaki çocuklar günde altı öğün beslenmelidir

Çocuğunuz ile birlikte siz de yiyin Bu onun iştahını artıracaktır Çocuklar kalabalıkta yemek yemeyi severler

Beş yaşına kadar çocuğunuza fındık, fıstık, çekirdek gibi küçük kuru yemişler vermeyin Bunlar nefes borusuna kaçarak boğulmaya ve akciğerlerin zarar görmesine neden olabilir

9-12 ay Aile sofrasına oturur

7-9 ay Çoklu karışımlar

6-7 ay İkili karışımlar

4-6 Tekli karışımlar

Doğum

ANNE SÜTÜ

4-6 ay

Çocuğunuza tek bir gıda türü içeren yumuşak, topaksız, yarı sıvı tekli karışımlar verin Bu gıdalara en iyi örnekler; yoğurt

meyve püreleri ve meyve suyu (elma, şeftali, muz gibi) sebze püreleridir (kabak, havuç, patates gibi)

6-7 ay

Çocuğunuza iki çeşit gıda içeren ikili karışımlar verin Besinleri ince ince kıyın veya rendeleyin bir sıvı veya yoğurtla karıştırın Bu gıdalara örnekler;

yoğurtlu sebze püreleri

meyveli yoğurt

tavuklu sebze

etli sebze

tarhana çorbası

yoğurt çorbasıdır

Ayrıca bu dönemde yumurtanın sarısı, beyaz peynir gibi kahvaltılıklarda vermeye başlayın

7-9 ay

Artık çocuğunuza üç veya daha fazla besin türü içeren çoklu karışımlar verebilirsiniz Bu gıdalara örnekler;

sebze çorbası

dolma

baklagiller

ızgara köftedir

Çocuğunuzun yemeklerine bir tatlı kaşığı zeytinyağı ekleyin Dokuzuncu aydan sonra çocuğunuz aile sofrasına oturabilir






Alıntı Yaparak Cevapla

Çocuk Hastalıkları (Genel)

Eski 10-19-2012   #43
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çocuk Hastalıkları (Genel)




Bebeğim duyuyormu?

BEBEĞİM NORMAL DUYUYOR MU?

Çocuğunuzun işitme kaybının olup olmadığının belirlenmesi:

Çocuğunuzun işitme kaybı olduğunu düşünüyorsanız haklı olabilirsiniz Aşağıdaki kontrol listesi, çocuğunuzun bir işitme kaybı olduğunun belirlenmesinde yardımcı olacaktır Her maddeyi dikkatlice okuyun ve sadece size, ailenize veya çocuğunuza uyan faktörleri dikkate alın

İşitme kaybı için göstergeler:

Uyan her maddeyi kontrol edin

Anne hamilelik sırasında

Kızamıkçık, viral bir enfeksiyon ve grip geçirmiş

Alkollü içecek tüketmiş

Yenidoğan (doğumdan ilk 28 güne kadar)

Doğumdaki kilosu 1600 gramdan düşük

Yüz ve kulaklarının görüntüsü farklı

Doğumda sarılığı oldu ve kan değişimi uygulandı

Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde beş günden fazla kaldı

Damardan iğne ile antibiyotik aldı

Menenjit geçirdi

Ailemde

Erken yaşlarda olan veya gelişmiş, kalıcı veya ilerleyen işitme kaybı olan, bir veya daha fazla birey var

Bebeğim(29 gün ile 2 yaş arası)

Damardan antibiyotik aldı

Menenjit oldu

Nörolojik bir bozukluğu var

Kulaktan kanamanın olduğu veya olmadığı kafatası kırığı olan ciddi bir yaralanma geçirdi

3 aydan fazla süren, kulakta sıvının olduğu tekrarlayan kulak enfeksiyonu var

Çevreye Cevap Verme (konuşma ve lisan gelişimi)

Yenidoğan (doğumdan 6 aya kadar)

Beklenmedik yüksek sesli gürültülerle irkilmiyor, hareket etmiyor, ağlamıyor veya her hangi bir şekilde tepki vermiyor

Yüksek sesli gürültülerle uyanmıyor

Kendiliğinden sesleri taklit etmiyor

Sadece sesle sakinleştirilemiyor

Başını sesime doğru çevirmiyor

Küçük bebeğim (6 ay-12 aya kadar)

Sorulduğunda tanıdık kişi veya eşyaları gösteremiyor

Konuşma sesi çıkarmıyor yada konuşma sesi çıkarmayı bıraktı

12 aylıkken, “el salla” ,”elini çırp” gibi basit sözleri yalnız dinlemekle anlamıyor

Büyük bebeğim (13 ay-2 yaş )

Hafif bir sesle ilk seslenişte doğru yöne dönmüyor

Çevreden gelen seslere duyarsız

İlk seslenişte cevap vermiyor

Sese cevap vermiyor veya sesin nereden geldiğini anlıyamıyor

Tanıdık insanlar ve evde çevresindekiler için basit kelimeleri kullanmaya ya da taklit etmeye başlamadı

Benzer yaştaki diğer çocuklar gibi ses çıkarmıyor ve konuşamıyor

Normal ses yüksekliğinde televizyon seyretmiyor

Anlama ve iletişim için kelimelerin kullanımında yeterli gelişmeyi göstermiyor

Ne Yapmanız Gerekir?

Bu göstergelerden bir veya daha fazlasını tespit ettiyseniz, çocuğunuzun işitme kaybı olması ihtimali olabilir

Çocuğunuzda bu göstergelerden bir veya daha fazlası varsa, çocuğunuzu kulak muayenesi ve işitme testine götürmeniz gerekir Bu herhangi bir yaşta, doğumdan hemen sonra bile yapılabilir

Bu faktörlerden hiçbirini belirlemediniz, fakat çocuğunuzun normal duymadığından şüpheleniyorsanız, çocuğunuzun doktoru endişelenmiyorsa bile çocuğunuzun işitmesini ölçtürün

İşitme kaybı olmasa bile testin ona bir zararı olmaz Ne var ki, çocuğunuzda işitme kaybı varsa, geç teşhis konuşma ve lisan gelişimini etkileyebilir

Bu kontrol listesi maddelerinin hiçbiri bulunmasa bile işitme kaybı mevcut olabilir

18 yaşın altındaki bir çok çocukda farklı derecelerde işitme kaybı vardır Siz ebeveynler ve onların ana babaları bebeklerinizdeki işitme kaybını keşfedecek kişilersiniz Çünkü onlarla en fazla vakit geçiren sizsiniz Eğer herhangi bir zaman bebeğinizin işitme kaybı olduğunu düşünürseniz bunu doktorunuzla görüşün

Bebeğinizin duyması profesyonel olarak herhangi bir yaşta test edilebilir Bilgisayarlı işitme testleri yenidoğanları taramayı mümkün kılar Bazı bebeklerin diğerlerine göre ortalamadan daha fazla işitme kaybı olasılığı vardır Bu listedeki herhangi bir maddeyi belirlerseniz, mümkün olan en kısa zamanda çocuğunuza işitme testi yaptırmalısınız

Okula başlamadan önce tüm çocuklara işitme testi yapılmalıdır Bu anne, baba veya çocuğun farketmediği hafif işitme kayıplarını ortaya koyabilir Tek kulaktaki bir kayıp bu yolla saptanabilir Böyle bir kayıp, belirgin olmasa da konuşma ve lisanı etkileyebilir

İşitme kaybı kulak kiri veya kulakta sıvı birikmesinden bile kaynaklanabilir Bu tipte geçici işitme kaybı olan bir çok çocuğun, ilaç tedavisi veya küçük bir cerrahiyle işitmesi düzeltilebilir

Geçici işitme kaybının tersine bazı çocukların kalıcı olan sinir kaynaklı sağırlığı vardır Bu çocukların çoğunluğunun bir miktar kullanılabilir işitmesi olur Çok azı tamamen sağırdır Erken teşhis, erken işitme cihazı uygulanması ve özel eğitim programlarına erken başlamak, çocuğun mevcut işitmesini en yüksek seviyeye getirmeye yardımcı olabilir






Alıntı Yaparak Cevapla

Çocuk Hastalıkları (Genel)

Eski 10-19-2012   #44
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çocuk Hastalıkları (Genel)




Boşanma ve çocuk üzerine etkileri

Boşanma hiç kuşkusuz, çocukların başına gelebilecek en sarsıcı olaylardan birisi ve potansiyel olarak onların gelişmelerini ciddi bir biçimde etkileyecek bir dizi değişikliği de beraberinde getirmektedir “Potansiyel bir durumdur, çünkü boşanmış bir ailenin bireyi olarak yaşamak kaçınılmaz olarak çocuklara zarar veren bir durum değildir Önemli olan anne ve babanın evliliklerinin sona ermesini nasıl karşıladıkları, boşanmadan sonra hayatlarını ve ilişkilerini nasıl sürdükleri ve çocukları ile ilgilenmeye devam etmeleridir 1 yılda 1 milyondan fazla çocuk, anne baba boşanması ya da ayrılığı yaşamaktadır Boşanmaya karşı çocukların tepkilerinin varlığının farkında oluşun artmasıyla, 1960’lardan bu konu üzerine bir çok araştırma yapılmıştır

1975’ten bu yana boşanmalar yılda 1milyonu aştı

Bugün yapılan iki evlilikten biri boşanma ile sonuçlanacak

1983’te doğan çocukların %45’nin anne babası boşanacak %35’inin anne babası tekrar evlenecek, %20’sinin anne ya da babası ikinci eşinden de ayrılacak

Evliliklerin yarısı ilk 7 yıl içerisinde sona eriyor Buna göre 1980’lerde doğmuş çocukların aşağı yukarı üçte biri 18 yaşına gelmeden tek ebeveynli bir evde yaşayacak

Bu istatistiksel veriler boşanmanın ciddi bir sosyal sorun olduğunu şüphe götürmez bir tarzda kanıtlamaktadır Ancak boşanmayı iyi ya da kötünün karşıtlığı olarak görmek çok basit bir yaklaşım olur

Boşanma ile ilgili düşündürücü gerçeklerin ve anne babası boşanmış çocukların gelişimle ilgili ve psikolojik sorunlar yaşamak açısından diğer çocuklardan daha fazla risk altında olduğuna dair artan verilerin ışığı altında, giderek daha fazla çift aileyi dağıtmanın doğru olup olmayacağını sorgulamaktadır Bazıları, en azından çocuklar büyüyüp evden ayrılana kadar, kişisel isteklerini bir kenara atıp evliliği sürdürmeyi düşünebilir Boşanmayı karşı tarafın istediği durumlarda, eşler karşı tarafın önüne istatistikleri koyarak, karşı tarafta suçluluk duyguları uyandırıp, fikrini değiştirmeyi deneyebilir Araştırma sonuçları göstermiştir ki; sadece çocukların iyiliği için bir arada kalmanın çok nadir işe yaradığıdır Bazen, birarada kalmak, çocuklara, anlaşamayan eşlerin boşanmasından daha çok zarar verebilmektedir Kasıtlı sessiz kalmalardan, sürekli bağrış çağrışlardan, fiziksel şiddet göstermeye kadar çeşitli anlaşmazlık tezahürlerine şahit olmuş çocuklar, boşanmış aile çocuklarından daha uyumsuzdur Kısacası, bazen, bir evlilik sorununu çözmenin tek yolu evliliği sona erdirmek olabilir

Günümüzde evliliklerin sona ermesi sık rastlanır bir olay olduğu için, bir çok çocuk- çok küçük olanlar hariç- boşanma kelimesini bilmektedirler Eğer evliliğiniz bir süredir gergin ve mutsuzsa, çocuklarınızın birşeylerin yolunda gitmediğinin farkında olmaları büyük bir olasılıktır Kavganın-özellikle fiziksel şiddet ve alkolizm- bol olduğu ailelerde, çocuklar farkında olmadan, anne babalarının ruhsal durumlarını okumayı öğrenirler Kızgın ya da mutsuz bir ebeveyne yaklaşmak için en doğru zamanı çeşitli ayrıntılardan yola çıkarak bulabilirler Aynı şekilde ne zaman ortada olmamaları gerektiğini de bilirler Boşanma hakkında az çok bir şeyler bilmek ve sürekli anne-babanın kavgasına tanık olmak bile birçok çocuğu anne babasının ayrılıyor ya da boşanıyor olduğu haberine hazırlamaz Olay patladığı zaman, ki bu çoğu kez anne ya da babanın evden ayrılması ile kanıtlanır, bir çok çocuk gerçekten sarsılır Eğer çocuk anne ve babasının kavgalarından uzak tutulmuşsa daha da büyük bir şok yaşar İstismar eden biri bile olsa, bir ebeveynden ayrı olmak çocukları dehşete düşürür Çocuğun aileyi terk etmiş olan ebeveyni özlemesi doğaldır Ebeveynin ayrılmış olması çocukların bağlılık duygularını yok etmez

Amato ve Keith (1991) boşanmış ailelerin çocuklarıyla ilgili yapılan 92 çalışmanın metaanalizini yapmışlardır Boşanma sırasında çocuğun yaşının, çocuğun psikolojik ve sosyal uyum ve anne-baba ile ilişkilerine üzerine en anlamlı etki eden faktör olduğunu saptamışlardır Her çocuğun gelişim hızı aynı olmasa da, aynı yaş grubundaki çocuklar benzer özellikler taşır Ailenin dağılması, aynı yetişkinlerde olduğu gibi, çocuklarda da bir çok değişik duygusal tepkiye yol açar Çocuklar bu duyguları ilerideki yaşamlarının çeşitli aşamalarında tekrar tekrar yaşayabilirler İçinde bulundukları yaşa göre bazı duygular öne çıkar, diğerleri geri planda kalıp ilerki yaşlarda tekrar yoğunluk kazanır

Sevilen Ebeveynin Kaybına Tepkiler

Disforik tepkiler

Diğer bakımvericiye tepkiler

Dışa vuran Tepkiler

Acı ve umutsuzluk Kendini rahatlatma Bağımlılık Kayıp korkusu Kızgınlık Huzursuzluk

Bebeklik Kederli, ağlayan, yasta, apati Parmak emme, oyuncaklarına sarılma Yapışkanlık Ayrılık kaygısı Ayrımsız öfke Ajitasyon

Okul öncesi Ağlama (fakat azalmış), üzüntü, çekilme Masturbasyon Yapışkanlık, bakım görme arzusu Ayrılık kaygısı Oyunlarda kızgınlık ve öfkenin dışa vurması Ajitasyon

Orta Çocukluk Ağlama, üzüntü Yapışkanlık, mızmızlanma, bebeksi konuşma, bağımsızlık Okul fobisi İtaatsizlik, okuldan kaçma, suç işleme Huzursuzluk, okul başarısında azalma

Ergenlik Gözü yaşlılık, üzüntü, bitkinlik Okul fobisi Asilik, kavgacılık, kabalık, ilaç kötüye kullanımı, içki kullanma, evden kaçma, seksüel aktlar Huzursuzluk, okul başarısında azalma

Okul öncesi yaşlar

Okul öncesi çocukların ebeveyn boşanmasına tepkileri

Regresyon

Emosyonel gereksinimlerde artma

Bağımlılık, Clinging (yapışkanlık, yetişkinin eteklerinin dibinden ayrılmama)

Artmış Agresyon

Korku, üzüntü, kızgınlık olarak gözlenebilmektedir

Klinik çalışmalarda genel olarak okul öncesi dönemdeki çocukların akut yas dönemimi yaşantılarının benzer olduğu belirtilmektedir

Gelişimsel evreye bağlı olarak 3 özgün faktör zedelenebilirliği (vulnerability) belirlediğine işaret edilmektedir (Roseby, 1985):

Cinsiyet (Gender): Bir çok bildiride okul öncesi erkeklerin, kızlara oranla daha fazla gelişimsel bozuklar gösterdiği ve bu problemlerin daha uzun sürdüğü gösterilmiştir (Emery 1982, Hetherington ve ark 1978, 1979, Hodges ve Bloom 1984, Kurdek ve Berg 1983, Wellerstein ve Kelly 1980b) Cinsiyetler arası fark olmadığını bildiren çalışmalarda vardır (Pett 1982, Reinhard 1977) Boşanmalarda sıklıkla evi baba terk etmekte, psikanalitik çerçeveden erkek çocuğun neden daha sık etkilendiği bu açıdan izah getirilebilmektedir Okul öncesi çocukların boşanma sonrası babanın yokluğunda erkekliği telafi (compensatory masculinity), egosentrik düşünce ve ödipal korkularla izah edilmektedir (Roseby, 1985)

Boşanma öncesi evde yaşanan Stres: Boşanma öncesi yaşanan olayların niteliği önemlidir Eğer boşanma öncesi şiddet ve çatışmalar yoğun yaşanmış ise çocuklar bozuklukları daha şiddetli yaşamakta ve uzun süreli etkilere daha yatkın olmaktadırlar (Wallerstein & Kelly 1974)

Ebeveynlik işlevlerinin yeterli gösterilmemesi (Lack of adequate parenting): Bu durum çocukların güven ve otonomi duygusunu olumsuz olarak etkilemektedir (Wertman 1972)

Kısa Dönemdeki (Akut ) Etkiler

Okul öncesi çocukların bilişsel, gelişimsel sınırlılıkları ve duygusal immaturiteleri sebebiyle, boşanmaya tepkileri abartılı olmaktadır Wallersteib ve Kelly (1980b) okul öncesi çocukların boşanmanın akut dönemdeki kriz etkilerine oldukça duyarlı olduklarına dikkat çekmişlerdir Bu semptomlar bu yaş çocuklarının olaylara immatur yaklaşımları, fantazi ile gerçeği ayırt etmede güçlükleri, bakım ve korunma için anne-babaya muhtaç ve bağımlı oluşlarının farkında oluşlarıyla ilişkilidir Erkekler babanın gidişini kızlara oranla daha az tolere etmektedirler Bu çalışmada ayrılık sonrasında 1 yıl sonra yapılan değerlendirmede bu çocukların çoğunda; regresyon, agresyon ve korkunun kaybolduğu gözlenmiştir Eğer bu bulgular devam ediyorsa, bu durum boşanmanın kendisinden başka faktörlere bağlıydı Bunlar: devam eden ebeveyn çatışması ve yetersiz anne-baba işlevlerinin olmasıydı Bu durum çalışmadaki 34 çocuğun yarısında gözlenmekteydi Bu durum ; çok küçük çocuklarda boşanma kararı ve erken yas evresinde kriz tepkilerinin normal olabileceğini düşündürmektedir Wallerstein ve Kelly: ebeveyn çocuk ilişkisinin kalitesinin boşanmayı takiben ilk yılda küçük çocuğun durumla başa çıkabilmesinin en önemli belirleyicisi olduğu sonucuna vardılar

Davranışsal Tepkiler

Regresyon

Artmış Agresyon

Klinik çalışmalarda okul öncesi çocukların çoğunun, anne ve babasının ayrılmasına ve boşanmasına, gelişimlerinde tamamladıkları bir aşamaya geri dönerek tepki gösterir Bu kısa vadede (bir kaç ay) normal sayılabilir Çocuklara zor durumlardan kaçarak, kontrolü elinde tuttukları, zihinsel olarak emin ve rahatlatıcı bir yere sığınma imkanı verir Bu davranışların 1 yıl sonrasında iyileşmeye başladığı belirtilmektedir (Hetherington ve ark 1978)

Tipik gerileme davranışları parmak emme, yatağı ıslatma, tutturmalar, anne ve babaya vurma, anne babaya aşırı düşkünlük gösterme ve eskiden sevilen bir oyuncuğa yada nesneye tekrar bağlanmaktır

Çocuklar, anne ve babalarının evliliğinin sona ermesine duydukları öfkeyi, yaşlarına, kişilik özelliklerine ve ailenin durumuna göre değişen şekillerde ifade ederler Çoğu çocuk, özellikle erkek çocuklar sık sık kavga ederek, anne ve babaya, öğretmenlerine ve onlarla ilgilenen diğer kişilere bağırarak ve kırıp dökerek öfkelerini açığa vurular Kalter ve Rembars’ın çalışmalarında (1981): bu yaş grubu için agresyonu diğer yaş gruplarına göre düşük bulmuştur Wallerstein ve Kelly (1975) Odipal dönemdeki okul öncesi çocukların daha agresif ve bağımlılık gösterdiklerini belirtmektedir

Duygusal Tepkiler

Wallerstein ve Kelly (1975) boşanma veya ayrılma kararını açıklandığı erken yas evresindeki 25-6 yaş arasındaki küçük çocukların emosyonel tepkileri başlıca:

Korku, anksiyete ve üzüntü

İrritabilite

Akut seperasyon anksiyetesi

Uyku Problemleri

Bilişsel konfüzyon

Otoerotik aktiviteler (masturbasyon)

Bütün çocuklar anne ve babalarının ayrılmasından ve ailenin dağılmasından sonra korkuya kapılırlar Okul öncesi çocukları daha çok, birlikte yaşadıkları evde kalan ebeveyninde kendini terk edip gitmesinden, giden ebeveyn tarafından eskisi kadar sevilmemekten, yiyecek ya da yatacak yer bulamamaktan korkarlar Bu korkularını ağlamak, ebeveynden başka kimse ile kalmayı reddetmek veya ebeveyni göz önünden ayırmamak şeklinde ortaya çıkar

Bu dönemde çocuklar yaşadıklarına bir anlam verebilmek için fantazilere ve masallardaki büyülü olaylara sığınabilirler Doğadaki olayların merkezinin kendileri olduklarını inandıkları için ebeveynin gidişinin kendisinin suçu olduğunu düşünürler Hayallerinde, anne babanın hiç ayrılmadığını kurar, reddedilme ve kaybetme duyguları ile başa çıkabilmek için türlü şeyler uydururlar

Çocuklar anne babanın ayrılma kararı konusunda söz hakkına sahip değillerdir Ancak suçluluk duygusu bu konuda onların da rolü olduğu düşüncesine yol açar Bu duygunun nedeni kendilerinin dünyanın merkezi olduklarına inanmaları ve bu yüzden her şeyin nedeninin kendileri olduğunu düşünmeleridir Eğer daha uslu olsalardı, okulda daha iyi notlar alsalardı, gizlice babalarının gitmelerini istemeselerdi, annelerine geçen gece karşı gelmeselerdi vb gibi nedenlerle her şeye kendilerinin sebep olduğunu düşünürler Hatta durumu düzeltmenin de kendilerine bağlı olduğuna inanırlar

Anne ve babanın boşanmasının üzerinden yıllar geçse de, hatta onlar ikinci kez evlenmiş olsalar bile bir çok çocuk hala onları bir araya getirme hayalleri kurar, bazen anne ve babalar çocuklarına yanlış sinyaller vererek, onların boş yere umutlanmasına yol açarlar

Okul öncesi yaşlardaki çocukların çoğu cansız nesneleri insan gibi düşünür ve anne ve babanın onları her türlü şeyden koruyabileceğine inanır Dolayısıyla en büyük korkuları, onları koruyan bu kişileri kaybetmektir Bir ebeveynin evden ayrılması bu korkunun gerçeğe dönüşmesidir Bir ebeveyn gittiğine göre, diğeri de her an gidebilir diye düşünürler Zaman ve mesafe kavramları tam olarak gelişmemiş olduğu için, onlara göre, bir ebeveynin her sabah işe gitmesi ile başka bir şehirde yaşaması arasında bir fark yoktur Ayrıca aynı örneklem grubundaki daha büyük çocuklarına oranla daha akut ve büyük tepkiler gösterdiklerine işaret etmişlerdir Okul öncesi erkek çocukların, aynı yaş grubu kız çocuklarına oranla boşanmadan daha fazla etkilendikleri ifade edilmektedir Okul öncesi çocuklarda boşanmanın akut etkileri bir yıllık sürede genellikle düzelmektedir

Uzun Dönemdeki Etkiler (Long-term Effects)

Wallerstein (1984), erken dönemdeki bulguların aksine, 10 yıllık takip çalışmalarında: küçük çocukların daha büyük çocuklara oranla anlamlı derecede daha az emosyonel problem yaşadıklarını saptamıştır Araştırmacı bunu o dönemde yaşananları küçük çocukların anımsayamamaları ile ilişkili olarak değerlendirmiştir

Erkek çocukların Cinsiyet Özdeşimi

Yapılan ilk çalışmalarda (Biller 1970, Westman 1970): cinsiyet özdeşimi ve bozulmuş güven ve otonomiyi araştırmak amacıyla araştırmalar yapmışlar Psikoseksüel gelişimin odipal evresinde boşanma yaşayan erkek çocukların, 3 yaş öncesi ebeveyn boşanması yaşayan erkek çocuklara oranla daha fazla agresif davranışlar gösterdiklerini saptamışlardır

Santrock (1970) yaptığı çalışmada 0-2yaş, 3-5 yaş ve 6-9 yaşlarında boşanma veya ayrılık yaşamış 11 yaşındaki çocukları çalışmasına almış: erken yaşlarda boşanma yaşayan çocukların daha düşük derecede agresyon gösterdiklerini bildirmiştir

Psikoanalitik alnda çalışan araştırmacılar ve klinisyenler baba-yokluğu çalışmalarında tipik olarak altını çizdikleri; ödipal evrede artmış agresyonu erkekliği telafi ile açıklamaktadırlar (Gardner 1977)

Kızların Cinsiyet Davranışı

Kalter ve Rembar (1981) 3-5 yaşlarında ebeveyn ayrılığı veya boşanmış ergen kızlarla yaptıkları çalışmada; bu kızların arkadaşlarına karşı daha fazla agresyon gösterdiklerini, aynı yaş grubundaki erkeklere oranla daha fazla akademik problemler yaşadığı gözlenmiştir Araştırmacılar: bu kızların ödipal dönemde yaşadıkları boşanmaya karşı öfkeyi internalize ederek puberteye kadar taşıdıklarını ileri sürmektedirler

Hetherington (1972): 13-17 yaşında intakt, dul ve boşanmış aile kızlarıyla yaptığı çalışmada: boşanmış ailelerdeki kız çocuklarının dul ailesi kız çocuklarına oranla daha fazla heteroseksüel patern ve düşük benlik sayısı saptamıştır 5 yaşından önce ebeveyn boşanması yaşamış kızlar, 5 yaşından sonra ebeveyn boşanması yaşayan kızlara oranla; daha fazla erkeklerle uygunsuz ilişkiye girdikleri, daha fazla baştan çıkarıcı davrandıkları, daha erken ve daha sık flörte ve cinsel ilişkiye başladıkları görülmüştür Baba yokluğu açısından bakıldığında Hetherington kızların ödipal dönemde bir erkek ebeveyni kaybının etkilerini ergenlik döneminde gösterdiklerini ileri sürmüştür Baba yokluğu, kızların erkeklerle etkileşimlerini etkişlediğini iddia etmiştir






Alıntı Yaparak Cevapla

Çocuk Hastalıkları (Genel)

Eski 10-19-2012   #45
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çocuk Hastalıkları (Genel)




Forum da güzel paylaşımlar var paylaşım güzel
Bu tür konuların devamını dilerim iyi paylaşımlar
Yararlı bilgiler yararlı konular






Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.