Esmâü’L Hüsnâ Dualar::::: |
08-23-2012 | #31 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::Yâ Bâsıt: Kimine çok rızk, kimine uzun ömür veren; kiminin de kalbini açarak hayra rağbetli kılan anlamını taşıyan Yüce Allah’ın ism-i şerifidir “Giydirdiğin güzel huyla Gökten indirdiğin suyla Hemi bahar yağmuruyla Ruhu yuyarsın “Yâ Bâsıt” (Musa Tektaş) Ey Sevgili En sevgili, Allah’ım, Yâ Bâsıt, Seni tanıyan özüm, seni söyleyen sözüm üstüne nüzul eden rahmetinin yağmurları, ıslatıyor can evimi Sevincimden ağlıyorum Gözlerimin şebneminden bir kubbe dikiyorum gecenin karasına Senin mucizelerinin şavkında yürüyorum sana gelen yollarda Yollar umut demek, yollar sonsuzluk Her biri sana getirir bizi, sana kavuşur bütün yollarımız Bir kemend gibi yakalamış beni sevgin İçimde ne firuze şehirler boy veriyor Rabbim Gökyüzüne ne dualar fısıldıyor müminin can evi Ol dualar hakkı için Rabbim, bizi de al dergahına Hüzünden ırgalanan yüreğime ferah ver Ne poyrazlar yemiş yaralı gönlüm, ne kederler gizlenmiş dil mahzenime El açtım yalvarıyorum, Gönlüme inşirah ver Huzur denen peri, limanlara sığınır Ben sana sığınırım Allahım Ben sana Rahmetin geniş âleme Sonsuz yayarsın “Yâ Bâsıt” Güzelliğin eş âleme Makbul sayarsın “Yâ Bâsıt” Rabbim, Ulu Sultanım, büyük Allahım, İnatçı yosunlar gibi kayaların arasına tutunmuş minicik canlıların rızkını, kuzeyden güneye esen rüzgarın uğultusunu, Kureyş üzümlerinin salkım salkım bereketini, bir bedevi çadırında uğurladığımız günbatımını, nazarlarımıza sunan efsununun önünde şaşkınım, hayretlerdeyim, hayranlığım ruhumu aşıyor Ruhumu, senin sevginin dizleri dibinde unutmak, kalbimin süveydasını, senin nurunla nakışlamak umudundayım Nasip eyle ne olur Bir sofi bakışıyla senin aşkının güneşi, ığıl ığıl aksın içime Sultan Süleymandan kalma bir kederli mevsimin kollarında, içimden geçeni döküyorum ummanına Levni nakışlar içinde sarmaladığım dualarımın rükusunda açtım ellerimi Allahım Beni ruhumun çürümüş kafesinden kurtar, Sofyan bir şarkının dizesi gibi, hep seni anayım, hep seni çağırayım Kurşun benizli bulutlarının yağmuru olayım, damla damla rıhtımına düşen Rahmet yüklü yağmurlar toprağa sığınır Ben sana sığınırım Allahım Ben sana İmanı aşk hayasıyla Rıza niyaz mayasıyla İç-dış İslam boyasıyla Bütün boyarsın “Yâ Bâsıt” Ey büyük Allah’ım, Ulu Sultanım, Yâ Bâsıt, Yunus düşünceli bir firuze şarda, ruhumun renkleri, bir vaktin sadağında, kehribar bir tesbihin tanesi olmak diler, her dem seni zikreden Gönlümüzün zembereği boşalmış Bir çöl yangını yüreğimiz Çöller ki aşkın zirvesi Çöller ki Mecnunlar yurdu Çöller bir derviş yürüyüşlü bilge Çöllerin bildiğini, bilmeyen gönlüm meyus, utangaç çöl serabında Kararmış kalbimize senin nurunun ziyalarını sal Rabbim, aydınlansın can evimiz Rahmetini bir kadim çeşmeden gürül gürül akıt ki ferahlasın yangınımız Testilerimize senin aşkın dolsun Sular arınsın, aşkımız yunsun rahmetinin efsunlu ellerinde Esrâr-ı dil-i zârımı, hüznün harabesinde bıraktım Ruhumun karasına kandil kandil feyiz ver Allah’ım Sana gelen yollara nurundan bir iz ver, Rabbim Yıldızlar küme küme kehkeşanlara sığınır Ben sana sığınırım Allahım Ben sana Kuşatıp kemâl halini Aşlayıp cemâl hâlini Terbiye edip kulunu Nefsi soyarsın “Yâ Bâsıt” Ey sevgili, En sevgili, Yâ Bâsıt, Karanlık giyinirken pusatlarını, rüzgar uğuldarken, pamuk yığını bulutlar ırgalarken gökyüzünü, güneş yanarken, ay sönerken derinden derine ürperir, ruhumun titrek kanatları Kuruyup kökünden ayrılmış gevenler gibi, ayrı düşmüşüm can evimden Gizli bir tebessümün hayalindeyim Dualarım dilekçe, sunuyorum dergahına Derviş yürüyüşlü, bedir gülüşlü ırmaklarına sürükle beni şefkatinin sellerinde Aşkının tılsımı her dem yakalıyor beni Çağlayanlarına düşüyorum Rabbim Senin nurunla doluyor ruhumum karanlıkları Seretan burcuna dokunuyor kanatlarım Uçuyorum sana doğru kırık kanatlarımla Beni onar Allahım, beni güneşlerinin ışığıyla aydınlat Bu azgın kalabalıkta yalnızım Ordular arasında kalmış bir biçareyim Beni sevdiklerine kat Aşkının terkisinde gül, gülzara sığınır Ben sana sığınırım Allahım Ben sana Zikrinle kalpler genişler Gider gönülden teşvişler Buyruğunla nice başlar Hakka eğersin “Yâ Bâsıt” Ey büyük Allahım, Sultanım, Tutuklu yüreğimizin anahtarı sendedir Bir fetret devrinde, çağ mahkemelerinde tutukludur yüreğimiz Ruhumun zindanlarına, bir ikindi güneşinde sızan ışıklarının huzmesi, gizli bir dili konuşuyor gibi Dil bilmez göçmen kuşları andırıyor ahvalimiz Nerede kaybettik bülbülümüzü, biz unuttuk Allahım, sen görüyor, sen biliyorsun Hangi çağda unuttuk türkümüzü, hangi gülzarda bıraktık gülümüzü, biz unuttuk Tutuklu yüreğimizin anahtarı sendedir Bizi azat eyle Talan olmuş bu bağı, yeni baştan gülzar eyle Haritasını kaybettik sana gelen yolların Yollar sarpa sarıyor sensiz Yollarımızı tan eyle Künyemizi yeni baştan yaz Allahım, yeni baştan bir yürek ver el değmemiş Senin her şeye gücün yeter Rabbim İçimize döndür bizi, aşka çevir yüzümüzü Allahım Karanlıklar bastı mı hüzzamlar şarkılara sığınır Ben sana sığınırım Allahım, Ben sana Ben, sana sığınırım |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar::::: |
08-23-2012 | #32 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::Yâ Kâbıd: Dilediğinin rızkını daraltan, ruhları alan Yüce Allah’ın ismi Şerifidir “Emrine misli “dâl” eyle Tevekkülle hemhâl eyle Rızkımızı helâl eyle Haram aş verme “Yâ Kâbız” (Musa Tektaş) Yâ Kâbıd, Yâ Bâsid, Ey Alemlerin Rabbi olan büyük Allah’ım, Ey genişlikler sahibi, rahmeti sonsuz Allah’ım, Bütün kederlerimiz, bütün melalimiz, bütün hüznümüz senden eserdir Sendendir Ebû cehil çağını aratmayan çağ yanılgıları Rızkımızı azaltan, kahrımızı çoğaltan sensin Bunları bir şebnem gibi dallarımıza düşüren senin dileğindir Güzelliğin yanına çirkinliği katıp bunun tezadını ruhumuzun tentelerine düşüren senin efsunundur Güzele talip olan gönlümüzü çirkine, İyiye olan meylimizi kötüye düşürme Allah’ım Senin sırrına akıl ermez Sırlarının içinde nice sır vardır nesre çevrilmeyen Ruhumuzu her gece bedenimizden ayırıp, uyandığımızda tekrar üzerimize giydiren sensin Sensin bizi bir beyaz huzmenin yedi rengi kılan Ruhumuza nur gibi dolan sensin Allahım Genişlik ve darlık sendendir Yâ Kâbıd, Gönlümüze gökyüzü genişliği lütfet Yolumuzu şaşırdık Allah’ım, bizi affet “Genişlik ve darlık senden Dara düşürme Yâ Kâbıd Biz kulları sıkıntıyla Yoldan şaşırma Yâ Kâbıd” Ey Sevgili Sultanım, Sevgililer Sevgilisi Ulu Allah’ım, Eyyûb’u devasız dertlerle inim inim inletip, Yakup’u evlat hasretiyle derde düşürüp sabrını sınayansın Yusuf’u kör kuyularda merdivensiz bırakan, en umulmadık zamanlarda Mısır’a sultan eyleyen, Züleyha’yı aşkından rüsva kılan sensin Ey Sevgili Kays’a kadersiz Leyla’yı bağlayan, çöl çöl gezdiren, Bedevi yürüyüşlü bir Mecnun’a benzeten sensin Senin derdin de hoş dermanın da güzel Rabbim En kuytu vahaların içinde uçuşan bir kelebeğin konacağı çiçeğin adresini, sinsi yağmurların yıkamadığı, bir kurşun gibi ağır gök kubbenin kararttığı çöllerde, aydınlığın kaynağını bir sen biliyorsun Şimdi bir başınayız, dünyanın yalancı ellerinde Senin merhametin, senin şefkatin ve bereketin olmasa ahvalimiz harab Rabbim Eksiklerimizi affeyle Dertlerimizi onar Heybelerimize Yakup sabrını düşür Düşür ki yitmesin küstah aklımız Genişlik ve darlık sendendir Yâ Kâbıd, Gönlümüze gökyüzü genişliği lütfet Yolumuzu şaşırdık Allah’ım, bizi affet “Sevdiğin kullara yâr et Bülbülü güllere yâr et Gönül iklîmin bahar et Karsız kış verme “Yâ Kâbız” Yâ Kâbıd, Yâ Bâsid, Ey Sevgili, Sevgililer Sevgilisi, İsli bulutların başımda salkım saçak dolaştığı, bu şirazesi bozulmuş kentlerin boşluğunda kederli bir yalnızım Güneşi çekiştiren karanlıklar düşmüş yüreğimizin kadranına Rûkuda donup kalmış dedelere, haminnelere inat, torunlar hayretle bakıyor, kahrolası Kubbeler utanıyor garip tezada Devrin zulümü abanmış üstümüze Daraldık, sıkıştık zamanın kıskacında Çek bizi al Rabbim, huzurun terkisine Darda koyma sevgili kullarını Bir Süleyman asasına muhtaç bu zaman Kirli emellerin uçurumunda hakikatı kandıyor Sâmiri yalanlar Devrin büyücüleri, bozulmayan büyüler devşiriyor suların yanağında Kirli suların koynunda gönlü kararmış balıkların Deniz masmavi gökyüzüne öykünüyor Melon şapkalı adamlar gülüyor müstehzi, çığlık çığlık yırtıyor bağrımızın can evini Genişlik ve darlık sendendir Yâ Kâbıd, Gönlümüze gökyüzü genişliği lütfet Yolumuzu şaşırdık Allah’ım, bizi affet “Dilersen rahmet yayarsın Dilersen yasak koyarsın Öğrenmek çün sabır dersin Dağlar aşırma Yâ Kâbız” Ey Ulu Sultanım, Allah’ım, Yâ Kâbıd, Yâ Bâsid, Ruhumu sevginle, aşkınla dolduran sensin Bir gümüş ibriğin lülesinden süzdüğümüz zamanın içinden ne sevdalar, ne belalar, ne hayaller akıyor tutulmayası Eski kıyamları besteleyen ruhumuz, senin aşkın için kurşundan elbiseler giyiniyor Deli bozlakların fısıltıyla yakınımızdan geçtiği sincabî günleri, düzenbaz poyrazlarla en çetin savaşlara girdiğimiz kara kışı, uğurladı senin kararlı efsunun Şimdi vadileri bahari taraflarınla bezedin Saldın bütün güzellikleri cömertçe Toprağın nefesi şimdi sümbül, lale, zambak, çiğdem, nergis kokuyor Havalandı cümle mahlukat Geri çektiğin bütün güzellikleri şimdi bir çağlayan gibi sürdün vadilerin bağrına Rüzgarlar estirirsin Mikail nefesiyle hayatın kalbine Sitare kanatlı bir güzellik düşer ruhumuzun karasına Senin şefkatinin eli değer yeni baştan bizi onaran, sağaltan, çoğaltan Genişlik ve darlık sendendir Yâ Kâbıd, Gönlümüze gökyüzü genişliği lütfet Yolumuzu şaşırdık Allah’ım, bizi affet “Emrine misli “dâl” eyle Tevekkülle hemhâl eyle Rızkımızı helâl eyle Haram aş verme “Yâ Kâbız” Yâ Kâbıd, Ey rahmeti ve şefkati bol olan Ulu sultanım, Zengini fakir düşüren, âlimi ilminden düşürüp aklını şaşıran, güçlüyken güçten men eden, güzelken çirkinleşen, itibarlıyken itibarını kaybeden, iyiyken kötülüğün zifir rıhtımına demirleyen kullarının imtihanını kolay kıl Rabbim Kimseleri imtihanlarından terbiye etme Rabbim Kolaylık ver Merhamet et Fakiri zengin, nâdânı bilgili, yoksulu abad, itibarsızı itibarlı kıl rabbim Şüphesiz senin her şeye gücün yeter Gönlümüz ayinesini pastan ve kirden temizle Akla bizi karalarımızdan Sağalt bizi yaralarımızdan Bizi sevgili kullarından eyle Allahım Esrimiş limanlarda bizi yalnız bırakma Yine salkım salkım yıldızlar düşür gönlümüze Kat kat semalara ulaşsın dualarımız Kadim çeşmeler elif elif diye aksın çağın üzerine Testilerimize elif dolsun, elif içsin kurumuş dudaklarımız Zağfiran huzmelerden kutlu yollar açılsın önümüze Sana gelsin bütün yollar, sana çıksın bütün yolların sonu Genişlik ve darlık sendendir Yâ Kâbıd, Gönlümüze gökyüzü genişliği lütfet Yolumuzu şaşırdık Allah’ım bizi affet |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar::::: |
08-23-2012 | #33 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::Yâ Alîm: Her şeyi çok iyi bilen, bütün bilgilerin kaynağı olan, her şeyi gereğince bilen Yüce Allah’ın ism-i Şerifi’dir Her şeyi bildiren sensin Hem cehli kaldıran sensin Musa’yı güldüren sensin Kelîm lutfundur “Yâ Alîm” (Musa Tektaş) Yâ Alîm, Her şeyi ezelden ebede bilen Allah’ım, Bütün bilgilerin kaynağı, her şeyi gereğince bilen Ulu Sultanım, Bildirdiklerini dahi çözememişken, bilememişken, bizim için ne kadar zor olsa gerek ilminle şereflenmek… Sonsuz denizinin bir katresini dahi çözemeden bildiğini zanneden biz nâdânların, biz hıfzı çalınmışların yine sensin gönül kitaplarını bilgiyle nakşedecek Hikmetinin anahtarı göklerdeyken yerlerde arayan, kalbimizdeyken bilginin özünü dışarıda bulmaya çalışan, kesret denizinin yutan dalgalarında sürüklenen ruhlarımızı yerlerde gezdiren biz aciz kullarını eşsiz ilminle bilensin, görensin Senin ilminin feyzi ve bereketi, günde bin kez kavrarken bedenimizi, kör bakışlarımıza inat destanlar yazmaktadır cümle kâinata… En iyi bilgi susmaktır diyen gönül mürşitleri çekilirken kendi ülkelerinin füsunkâr gülbanklarına, biz hala bilmek üzerine en ağır mecazların telaşına düşmüşüz Rabbim Bilmez iken bildik dedik Görmez iken gördük dedik İlim senin lütfundur Rabbim Tutup da günahkar ellerimizden, El ver bize Yâ Alîm Hakkıyla bilen işiten İlmin cihanı kuşatan Hikmetin halka anlatan Âlim lutfundur “Yâ Alîm” Ey büyük sultanım, Yüce Allahım, Taşlaşmış öğretiler zindanımız oldu Gözlerimiz görmez olduYüreklerimiz sustu Dillerimize melalin çaresizliği düştü Çağ mahkemeleri tutukladı gönüllerimizin konuşan dilini Esrarının gizemini dehlizlere saklayan müderrisler yalanımız oldu… Her nehirde şüphe kulaçları atan, masum yüreklerin safvetini yırtıp, zulüm takvimleri icat eden çağ müderrislerine inat seni bilmek diler yüreğimiz Bilinmek istedin Bizi yarattın Lutfunla gönlümüzün gizlerine üflediğin rahmetinin tohumları çatlamak ister Rabbim Bin bir çiçek açtı gönül dağında her biri seni söyleyen, seni anlatan Bilginden bir çağlayan düşürdün kurumuş çöllerimize Sen istersen eğer biz öğreniriz ancak, sen lütfedersen bizler bilebiliriz ilminden payımıza düşeni Bilmez iken bildik dedik Görmez iken gördük dedik İlim senin lütfundur Rabbim Tutup da günahkar ellerimizden, El ver bize Yâ Alîm Hazinende ğayb ve feyiz İlim lutfundur “Yâ Alîm” İnsana verdiğin gayret Bilim lutfundur “Yâ Alîm” Rabbim, İki cihanın tek sahibi Sultanım, Kudretli hükümdarım, İçimden secdeler akarken senin ırmaklarına, bütün dualarım senin adınla taçlanıyor Dudaklarımdan sökünüp, ellerimde çiçeklenen dualarımın yegane adresi sensin Sen istemeseydin sana koşamazdı dualarım Bilemezdim adresini Yollar küsüp kapanırdı yüzüme Sen istemeseydin hiçbir şeyi bilemez, hiçbir şeyi tanıyamazdım Âlimler, çorak vadilere dönüşmüş yürekleri ilimleriyle ışıklandırmaz, aydınlanmazdı gönül saraylarımız Sönerdi gönüllerimizde ilim kandilinin ışığı Çağların bilcümle karanlıkları zifir zindan olup yağardı üstümüze Sonsuz denizlerin kapısını bize sensin aralayan Ummanlarından kurak çöllerimize münbit katreler düşüren, bilmediklerimizi bize öğretensin Allahım Bilmez iken bildik dedik Görmez iken gördük dedik İlim senin lütfundur Rabbim Tutup da günahkar ellerimizden, El ver bize Yâ Alîm Hakkıyla bilen tek sensin Hikmet sensin gerçek sensin Kuluna ilmi verensin Ta’lim lutfundur “Yâ Alî Ey ihsanı bol olan Rabbim, Bahar yağmurlarının merhamet etmediği şu çölün üzerine yağdır ihsan yağmurlarını ki ıslanayım Yeni baştan yeşereyim tomurcuk tomurcuk Çiçeklensin gönül sarayımSırlı alemlerine keşf-ü sefere çıkmış bir kâşif kıl beni Sırlarının sırrına ermek için bir şifre düşür ruhuma ki kanatlanayım senin aydınlık iklimlerine Vehimlere dürülmüş ömrümün yaprakları solup dökülmeden Levh-i mahfuzun sayfalarından, ilminle şereflendir de tazelensin bahar gibi Yâ Alîm Bir garip kalemkeş olayım dergahına kul olan Safaperver hikmetlerini bir sadekâr gibi yazayım, aharlanmış levhalara Bilmediklerimi bildir Rabbim Bilmediklerimi bildir ki kalb-i saf, ruh-i saf, vech-i saf, vaz-i saf geleyim dergahına Bilmez iken bildik dedik Görmez iken gördük dedik İlim senin lütfundur Rabbim Tutup da günahkar ellerimizden, El ver bize Yâ Alîm Verdin ihtiyara gence Akıl irade düşünce Kalplerdeki hoş düşünce Selim lutfundur “Yâ Alîm” Yâ Alîm, En Sevgili, Ey sevgili, meçhul iklimlere doğru süregelen seyahatimizden, vehimlerle kuşatılmış dikenli yollardan yürüdük yıllar yılı Yolumuzu kaybettik te yetişemedik sana akan kervanlara Kaldık karlı dağlar başında bir garip seyyah gibi Bilmemiz gerekip bilmediklerimizden, eğrilerimizden karalar bağladı ömür defterimiz Uykusunda dahi seni sayıklayan mürşitlerin yollarına bağla geçitlerimizi Bağla ki bütün çöllere ay doğsun En kuytu vahalara nurundan ışıklar düşsün en soylusundan Gah bir Kaşgar seherinde, gah bir Yesrib ikindisinde, gah Antere’de elif dokusun dil-i bülbüller Asya bozkırlarından Yemen çöllerine, anadolu yaylalarına kadar şakısın şeyda bülbül Azgın kalabalıklar hep bir ağızdan elif okusun Kisra şehirlerinin yorgun ve utangaç kaldırımları unutsun, yalan yanlış bildiklerini Yeni baştan dile düşsün kadim elifYeni baştan kök salsın kalplerin rıhtımına, demir atsın hiç gitmeyesi Sen Alîmsin, ihsanı bol Rabbim Nurlu düşüncenden ışıklar düşür gönüllerimize Yunsun dil-i harab Bilmediklerimi bildir Rabbim, hiç unutmayası Bilmez iken bildik dedik Görmez iken gördük dedik İlim senin lütfundur Rabbim Tutup da günahkar ellerimizden, El ver bize Yâ Alîm |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar::::: |
08-23-2012 | #34 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::Yâ Fettâh: Allah’ın ismi şeriflerinden birisi de ‘El-Fettâh’ olup, anlamı; kapalı olan her şeyi inayetiyle açan, her zorluğu hidayetiyle gideren İlâhi Zât demektir Zamanların Fâtihisin Lutfile nusret edensin Mü’mini cihanda muhsin Seçen sensin “Yâ Fettâh” (Musa Tektaş) Yâ Fettâh, Ey büyük Allah’ım, Sabahın ılık rüzgarı, hanemize koşarken, uzaklara hicret eden ak mintanlı gün, tepelerin üzerinden aşarken, vadilerin üzerinden devrile devrile akan berrak sular ırmağından taşarken ben ellerimi açtım, sana geldim Kapına geldim Üzerime kapanmış sandığım ihsan kapına geldim Hüznün sarkacında asılı duran kederli yüreğimi sana getirdim Yüreğim senin inayetinle durulmak ister Sen merhametinin sığınağına geldim, uyumaya, durulmaya ve yeniden doğrulmaya Ağır ağır yükleri taşıtmayan, belalı sulara girdiğimde boğulmama geçit vermeyen sensin Kalbimi onaran senTüm hüzünlerimi bıraktım zehrin avuçlarına, geldim Kalbim, anahtarı sen de olan huzur kapısından içeri girmek diler Bütün pişmanlığım, bütün kederim ve sana olan aşkımla geldiğim kapını, engin lütfunla aç Rabbim Aç ki senin ikliminin sırrına ereyim, senin ateşinle yanayım Şükürler sana Rabbim, şükürler olsun Nurunla, rahmetinle muhabbetler saçansın Kilitli kapıları ihsanınla açansın Bize bütün kapıları Açan sensin “Yâ Fettâh” Zaferlerin ayetlerde Geçen sensin “Yâ Fettâh” Ey sevgililer sevgilisi, Ey gönüller Fatihi, Yâ Fettâh, Beni mahzun koyan, beni kesretin zincirlerine vuran, beni zehriyle uyutan kıskanç zamanın ellerinden düşüp sana iltica etmişim Mülteciyim kapında Ey Sevgili Dilenciyim, gönül gözü topal Aşkına dilenciyim, mahzun koyma Yâ Fettâh Beni kapıların arkasında bırakma Hayırlı kapıların açılsın yüzüme, taze günlerin avucunda bir sarmaşık olayım her dem sana açılan, her dem seni zikreden Bir kapıyı kapatıp bin kapıyı açan Allah’ım Bir şerri, musibeti, bin hayra bağlayan, ummadıklarımı, düşünemediklerimi, bilemediklerimi esrarınla kalbime düşüren Rabbim Mültecinim kapında, uzak seferlerden gelmişim, kabul buyur, aç nurlu ikliminin kapılarını sonuna kadar Aç ki bir gül gibi katmerleşip açayım her seherde Hu Hu, diyerek Şükürler sana Rabbim, şükürler olsun Nurunla, rahmetinle muhabbetler saçansın Kilitli kapıları ihsanınla açansın Sultanım, En sevgili, Ey Sevgili, Şimdi vakitlerden tan vaktidir Camilerde sabah ezan-ı şerif okunuyor Ezanın kutlu sesi açıyor yüreğimin perdesini Esrarlı bir saba açıyor gönlümün kapısını, sızıyor ta derinlere Ürperiyor ve sana uyanıyorum Bir el dokunmuş yüreğime saba tadında Gözlerim buğulanıp yağıyor nisan’a inat Hiçliklere inat Menekşeler, ıtırlar boy veriyor yüreğimin bahari toprağında Kimselerin ayak basmadığı gönlümün sessiz kırlarında, bin kır çiçeği açıyor her dem seni anan Kokular getiriyor, saba rüzgarı çok uzaklardan el değmemiş Kelebek kanatlı bir düş görüyorum ve düşüyorum peşine Beni sana getiriyor Düşlerimi hayra yor Rabbim Asrın cehenneminden iltica ediyorum rahmetinin saadet kapısına Çalıyorum, çalıyorum, bir daha çalıyorum Mültecinim diyorum kapınızda ey Sevgili Ve bana açılıyor ümidimin kapıları Giriyorum ardıma hiç bakmadan Şükürler sana Rabbim, şükürler olsun Nurunla, rahmetinle muhabbetler saçansın Kilitli kapıları ihsanınla açansın Tutunduk Hakk dallarına Düştük cihad yollarına Nimetini kullarına Saçan sensin “Yâ Fettâh” Ey Ulu Allah’ım, Sultanım, Yâ Fettâh, Yâ Rezzak, Nurun, şefkatin ve merhametinle içi kararmış, ruhu daralmış müminin kalbini aç Yeniden fethet Yeniden fethet insanlığı Rabbim Unutulmuş ve unuttuğumuz ne varsa, hepsini yeni baştan düşür yüreğimize Cihat aşkı, taşısın bizi asrı saadet ülkesine Dilde, elde, fikirde, zikirde bir fetih süruru yakalasın bizi Zamanın kifayetsizliği yetmezmiş gibi, çağa yenik düşmüş kalplere, cihetsiz kalmış aşklara, şehnaz faslına dönüşmüş hayatlara ummanından bir katre düşür Vaktin elinde umarsız, aşksız, imarsız kalmış gönüllere, hislere inşirah ver Mevsimlerin üzerine düşmüş hastalıklı güz şarkılarını yarıda kes Allahım Baharlar gelsin, yeşilden bir zümrüt insin dallarımıza Kara kışın karsız geçen kasvetinde kaçırdık ruhlarımızın gül mevsimini Açsın gönlümüzde yine peygamber kokuşlu İstanbul gülleri Şirazesi kaçmış gül mevsimlerine, kara gözlü menekşelere, yasemin kokulu günlere inşirah ver Allahım Şükürler sana Rabbim, şükürler olsun Nurunla, rahmetinle muhabbetler saçansın Kilitli kapıları ihsanınla açansın Fethi mübin inancıyla Coşturup iman gücüyle Küfrü fethin kılıcıyla Biçen sensin “Yâ Fettâh” Yâ Fettâh, Yâ Rezzak, Ey Hünkâr-ı ezel, Feth-i Mübin duygusunu kattığın yürek şehirleri şimdi zulmün elinde biçâre Hicret ve niyetimiz senin için, senin ikliminin ellerine varmak için Dünya ki bir zindan-ı bela, çah-ı gam u mihnettir Bizi geçir bu dünya dehlizlerinden Rabbim Bize, hayırlı kapılar aç, girelim asr-ı saadet bahçesine Bir ashap şenliği başlasın gönlümüzde Bize hayırlı günler nasip et Rabbim, erelim nice haftalara, aylara, senelere Bize hayırlı rızklar bahşet yüce ihsanınla, derelim başakları rahmet dolu tarlalarımızı İhsanını bizden esirgeme Allahım Senin İhsan denizinde bir mâhi gibiyiz Bize varlığımızı hatırlat Rabbim Bizi bize unutturma Aklımızı, ruhumuzu, fikrimizi aç Allahım Şükürler sana rabbim, şükürler olsun Nurunla, rahmetinle muhabbetler saçansın Kilitli kapıları ihsanınla açansın |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar::::: |
08-23-2012 | #35 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::Yâ Rezzak: Cenâb-ı Mevlâmızın güzel isimlerinden biri O'nun rızık veren, bol bol, hak edilenden fazlasıyla rızıklandırdığına işaret eden ism-i şerifidir Ruhlara manevi gıda Kapısın açar “Yâ Rezzak” Rızkı yaratan ol Huda Kuluna saçar “Yâ Rezzak” (Musa Tektaş) Ey rahmeti bol olan büyük Allahım, Ey ol! deyince olduran, Alemlerin Rabbi olan, Ey sevgililer sevgilisi Mevlam, Senin rahmetin, bereketin üstüme yağarken, senin okyanusun beni çağırırken, senin ırmakların aşk aşk diye akarken; benim görmeyen körlüğüm, benim duymayan gafletim, bütün iyi yanlarımı kahrediyor Hayatın içinden dokunduğum her yerde, her şeyde senin mührün var Bire bin katan, azı çok eden, yoğu var eden sensin Sensin beni hayat merdiveninde yürüten, bana nice güzellikler katan, sevgiler, aşklar bahşeden Göğün yağmurlarını iplik iplik, çatlamış toprağın bağrına indiren sen, yeni doğmuş bebeği anne göğsünde büyüten sensin Sensin ruhumun ışığı Tükenmeyen aydınlığı Bitmeyen nuru Ey Sevgili, Yâ Rezzak, Sağlık sıhhat diler, el açar, her inanmış can Esrarınla çoğaltırsın Ey Ulu sultan Her kulun yüzün güldürür Başağa ürün doldurur Kimi bire bin kaldırır Ekinler biçer “Yâ Rezzak” Rabbim, Sultanım, Gönüllerimizin sahibi ey Ulu Serdarım, Buğday başaklarındaki her tanenin gideceği adresi bilen ve onu dilediğine nasipleyen esrarının tesirinde, aklım naçar kaldı Bir karıncanın rızkını bile unutmadan veren, onun bütün ömür haritasını en incesine gözetleyen ululuğun karşısında titriyor yüreğim Gurubun ufukta temaşasıyla kendini ağaçların dallarına vuran garip serçelerin, ibibiklerin, üveyiklerin rızkını teslim eden şefkatinin karşısında ürperiyorum Gözlerim ab-ı revan olup düşüyor yollarına Senin bana verdiklerini, ödememin bir karşılığı yok biliyorum Karşılık beklemeden verensin Her aczimizi görensin Rabbim Çöl olmuş ruhumuza Hızır peygamber kavlince, gümrah ırmaklar akıtansın Sen karanlığımızda ufkumuza doğan nurlu bir Tan’sın Ey sevgili, Yâ Rezzak, Mal mülk diler, el açar her inanmış can Şevketinle çoğaltırsın Ey Ulu Sultan Rızka kefilsin inandım Manevi gıda muradım Hayat suyun yudum yudum Her canlı içer “Yâ Rezzak” Rabbim, Bahtımın hiç solmayan Ulu Güneşim, Ey rahmeti bol olan Allah’ım, Çiçek olup yerden fışkıran nice nebat, kuş olup uçup giden her kanat, senin melteminle can buldu, çoğaldı Sen istemesen yerden bir zerre kalkmaz Senin bilgin dışında bir karınca bile var olmaz İlahi kudretinle yazdığın bu kainat bilmecesini çözmeye gücümüz yok, bilgimiz yok İstediğin yere kadar bildiklerimiz Seni bildik, sana taptık, sana kul olduk, çok şükür Tan yüzlü duaların hakkına, kadim elif hakkına, nun ve sad hakkına bizi kulluğundan düşürme Allahım Bize yazdığın nasibimizi kesme Bizi menzilinden ayırma Merhametinin ülkesinden, şefkatinin rıhtımından bizi ayırma Bir gül-i reyhan olsun aramızdaki yollar Seni bildik, sana taptık, sana kul olduk, çok şükür Bizi çoğalt, bizi kulluğumuzla çoğalt ki sana gelmeye yüzümüz olsun Şükür duamız, zikir mayamız olsun Hayır diler, iman diler, ar diler her can Şefkatinle çoğaltırsın, Ey Ulu Sultan Rızık kulu arar elbet Kulun aradığı cennet Nasibi olmayan bedbaht Emrinden kaçar “Yâ Rezzak” Rabbim, Yâ Rezzak, Sevgili Allah’ım, Aklımızı, fikrimizi, zikrimizi sen nizam ve intizamınla düzenledin En şerefli olan ismi sen bize bahşettin Rızıkların en büyüğü olan aklı, bize ihsanınla bağışladın Bizi insan kıldın Mahlukatın en şereflisi ilan ettin bizi “Okuttun dersini hatt u hâlin, öğretip harfini hâ vü dâlın” Manevi nasibimi bana münasip kıldın Mürşidim oldun gönül evimde En büyük rızk bildiğim vicdan denen meleği koydun içime Ya bu rızkım olmasaydı ben ne olurdum? Sana şükürler olsun Utanma, edep, cömertlik, sabır, ilim, kaygı, tevazu, marifet, iffet gibi rızıkların en büyüklerini verdin Allahım İşte bu rızıklarınla doydum, büyüdüm, insan oldum, sana geldim Sana şükürler olsun, ihsanın bol olsun Rabbim Akıl diler, ar diler, sabır diler inanmış her can İhsanınla çoğaltırsın Ey Ulu Sultan Yarattığın yerde gökte Hepsi sana ibadette Hem dünyada hem ahrette Eyleme nâçar “Yâ Rezzak” Ey Allahım, Yâ Rezzak, Ey Kainatın Efendisi olan, En Sevgili, Hiç kimse, hiç kimsenin rızkına sahip olamaz diyen irsal-ı mesel üzre bildim ki bir kuş bile diğer kuşun rızkını almıyormuş Bunu koruyan bir ulu makam varmış yüceden Senin verdiğin rızkının sahibini de koruduğunu bilirim Yazılan kader üzredir nasibimiz Kaderi zorlamak faydasız Her kuluna giydirdiğin rızkının kumaşı o kadar geniş ve bol ki Bir giymeyi bilseler, daha nice elbiseler çıkacak o kumaştan der gibi cümle kainat Aç gözlü insanın şerrinden sana sığındım Allahım Bu kullarını ıslah et Yok sandıkları rızklarını ziyadeleştir Ancak bugün varız diyor içim Bütün verdiklerin ve vereceklerin için sana şükürler olsun Allahım Bir akşam daha geliyor Bu biten gün için, bugün bana nasip ettiklerin için sonsuz şükürler Rabbim Ömür diler, hayır diler inanmış her can Rahmetinle çoğaltırsın Ey Ulu Sultan |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar::::: |
08-23-2012 | #36 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::Yâ Vehhâb: Kullarına hiçbir karşılık gözetmeksizin tekrar tekrar ve çok çok bağışlarda bulunan Sonu gelmeyen bağışların sahibi Kullarına atiyyen bol Nimetin boldur “Yâ Vehhâb” Kalbimizi lutfun ile Rahmetin doldur “Yâ Vehhâb” (Musa tektaş) Ey sevgili, Ta ezelden beri hüsnüne hayran olduğum ey ulu Allahım, Rabbim, Şu arzın ve semanın en büyük destanını yazan kudretinin önünde, ruhum handan, rayihalar içinde Kainatın her zerresini istifademize sunan cömertliğinin önünde, sonsuz rahmetinin önünde bir nun gibi eğiliyorum Allahım Yedi kat semanı kerem edip bütün güzellikleriyle bize ihsan eden cömertliğin karşısında ne kadar kayıtsız kalmış ruhumuz Sen cömertsin biz nekes En cahil-i nadanı ihsanınla ârif kılan sensin Sensin müminin en büyük sultanı Bir iyiliğimize karşılık bin adımlık ihsan bahşeden rabbim, mahrem-i esrarımıza ne sırlar fısıldarsın şefkatinle de gözlerimiz görmez olmuş kulaklarımız sağır Ey İhsan Sahibi Efendimiz, Cömertliğinle parıldar inci, yakut ve mercan Eşsiz nurunla aydınlanır dünya denen zindan Ey Vehhâb, Ey sevgili Sultanım, Yüceliğinin ürpertisiyle bütün kainatın hayrete gark olduğu her dem bize türlü türlü mucizeler, türlü türlü sevinçler bahşettin Cennet bahçelerinin içindeki yeşilden zümrütler taktın ruhumuzun desensiz gerdanlarına Çatlamış dudaklarımıza bir ab-ı Kevser sundun bengisu pınarlarından Serinledik Bütün uzuvlarımıza bin gayret libasları bahşettin kahrımızı gizlesinler diye Karanlıklarımıza göz, hiçliğimize öz verdin En büyük mükafatı bize bahşettin Rabbim İnsanı yarattıklarının en şereflisi olarak taçlandırdın Melekleri bile kıskandıracak kadar ihsanlar bahşettin biz vefasız kullarına Sana şükürler olsun rabbim Ey İrfan Sahibi Efendimiz, Bin ihsanı lütfederek handan ettin gedânı Rayihâlar saçsın diye bize sundun gül-i reyhanı Sonu veren ilki veren Süleyman’a mülkü veren Gül hazinen yediveren İhsanın güldür “Yâ Vehhâb” Ey Sevgili, En sevgili, Bir tek sözüyle âlemi yoktan var eden Allahım, Eşkıya baskınlarının ruhumuzu işgal ettiği bu demlerde, sana ne kadar da muhtacız Bu han içinde birbirimizden sakladığımız nice kederlerimiz var Kimsecikler derman olamadı ruhumuzun karasına, kalbimizin yarasına Ya Hû’lara karışan sesimize eşlik eden ney sesleriyle inildeşmede ruhumuz Sen ilâhımızsın biz senin günahkar kulların Sen efendimizsin biz senin gedânız Sen hep cömertsin biz hep yoksuluz Allahım Halimizi gör ve bağışla rabbim Bize bütün cömertliğini bahşetmişken sensizliğin tülleriyle kaplanan dünyada ruhumuz yine yoksullaştı Asıl yoksulluk içimizde biliyoruz rabbim Asıl yoksulluk içimizde Gözü ve gönlü doymayan bu yoksullar ordusuna cömertliğinin en büyüğünü yeniden bahşet Allahım Bize şükür denen en büyük zenginliği bahşet ki seccadelerimiz yeniden çiçek açsın Bahşet ki dünyalığı zenginleşirken gözü ve gönlü kararan biz biçarelerin yürekleri yeniden nura doysun Allahım Ey Furkan Sahibi Efendimiz, Şükür bilmez yoksullar yağmalardı her ânı Rahmetin kuşatmasaydı halk ettiğin kervanı Dünyada ismin ananlar Şerefe erişen canlar Zikrinde ruhlar bedenler Zikreden dildir “Yâ Vehhâb” Allahım, Nisyanlarımız ve isyanlarımız bizi çok kereler uçurumların derin tereddütlerine sürükledi Elimizden tutmasan dua ve tövbe sağanaklarından bi nasip kalacağız Bu teferruat ve tereddütler dünyasında savrulan ruhumu rahmetinle, ihsanınla, merhametinle sar kucakla Şefkatinin göğsünde uyut ve büyüt Allahım Bilirdim ki ben bir nokta, sen sonsuzluk, ben bir hiç, sen herşey, ben bir damla, sen umman, ben bir kimsesiz, sen kimsesizliğimin kimsesi Ben ben ben diye sıraladığım sözcüklerin gözümün en kalın perdeleri olduğunu çok geç anladım Arsızlığın ve açgözlülüğün kirli ırmağında çırpınırken benlik canavarının ruhumu nasıl kuşattığını geç farkettim Gözlerim nasıl küçüldü de senden başka bir şeyin olmadığını göremedim Şükür ipinin ucunu bırakışım bu yüzdenmiş meğer Biçare gönlümün tufanlara gark oluşu da Çok geç farkettim Ey mizan Sahibi Efendimiz, Lutfunla tamir eyle şu kalb-i virânı Sen ki âşık-ı sadıkların derdinin dermanı Yâ Vehhâb, İsmine hayran olduğum, İsminle handan olduğum Rabbim, Kalbimin hânesini dâr-ı dîdâr eyleyen efendim Rahmeti bol, ikramı sonsuz olan büyük Allahım Senin engin cömertliğinin karşısında utancımdan kahrolmaktayım Keder denizinin kıyısında bir sağanağa tutulmuş kalbim senden af diler Bu handa bir mecaza takılan ruhum senin ihsan ummanının ortasında senden af diler Ey güzelliğin ülkesi, ey cömertliğin ve lutfun denizi beni de rahmet denizine kat Bir nisan yağmuruyla arındır günahlarımdan Ey Kalbimin şifrelerini düzenleyen Allahım! Bozulan ahengimi kudretli ellerinle yeniden düzenle Beni ruhuma üflediğin nefesin saffetinden ıraklaştırma Zaman ve mekandan geçip içimdeki sonsuzluğa yürüyecek dermanı benden esirgeme Seccadem çiçek açsın, baharlar yolum olsun Bir kutlu yoldan senin ülkene gelen bir yolcu kıl beni Allahım Ey Derman Sahibi Efendimiz, Dünya bir mecaz ben ki bir seyyah-ı mihmanı Sensin efendim sen kainatın en sevgili sultanı |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar::::: |
08-23-2012 | #37 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::Yâ Kahhâr”: Her şeye her istediğini yapacak surette galip ve hâkim, cezayı hak edenleri hak ettikleri cezaya çarptırıp, kahredeceğini bildiren Yüce Allah’ın bir ism-i şerifidir “Kahrında hoş lutfunda hoş Kılma bizi aman bî-hoş Gönlümüze nurlu nakış Mühr eden sensin “Yâ Kahhâr” ( Musa Tektaş) Bismihi, Rabbim, Ulu sultanım, Beni kahreden günahlarımla sana yöneldim Gözlerimde dinmeyen yaş yüreğimde derin bir telaş Bulanık sularda dolanıp dolanıp huzuruna geldim Keşke, senin güvenli berrak sularının yanağına konan bir nilüfer çiçeği gibi beyazın en beyazından bir yüreğim olsaydı da sana hiç utanmadan gelebilseydim Ruhumun gemileri senin rıhtımının güzelliklerini hiç unutmasaydı keşke Kötülüğü tanımasaydı yüreğim, riya ve kini bilmeseydi Bir eski zaman masalı gibi hep masum kalabilseydim Bir ikindinin serin dalına huzur taşıyan bir meltem gibi esip dursaydım senin ülkene Ucu cennet olan şükür ipine tutunabilseydim keşke Merhametinin billur gözelerine sığınsaydım Gözyaşlarıyla ummanlar devşiren bir tövbenin şafağı olabilseydim Yâ Kahhâr, Divanına geldim, aff dilemeye İflas ettim, tükendim, dilim dönmez söylemeye Yâ Kahhar, Ey büyük sultanım, Hayatım, her dizesinden dem a dem bir günah kasidesinin bestelendiği canhıraş iniltilere gark olmuş yıllar yılıSen dilersen Nemrut ateşlerde günahlarımı yandırır, sonra onları rüzgarın dokunduğu bir mum gibi söndürürsün Meğer ki gönlüm bu kesret vadisinde çölün bağrındaki seraba tutunmuş bir hülya imiş Yanıbaşımda bir umman dururken şaşı gözüm yıllar yılı bir serabın hayaline aldanmış Alınyazımı kendi elleriyle düğümlemiş nefsim Keşke Karani yürüyüşlü bir serüven olsaydım Yemen Ellerinde Hep sana yürüseydim hiç usanmadan Dünya Şeyh Küşteri’nin beyaz perdesiymiş meğer Çok geç anladım Yalandan ne oyunlar oynamışız ne yalanlar söylemişiz bahtımızı kahreden Şimdi ne serüvenler yazılı amel defterimin kahırlı yapraklarında Yâ Kahhâr, Divanına geldim, aff dilemeye İflas ettim, tükendim, dilim dönmez söylemeye “Rahmetin gazabı geçti” Müslüman tarafın seçti Canlar ab-ı hayat içti Nehr eden sensin “Yâ Kahhâr” Sultanım, Ey Sevgili, En sevgili, Azalıyor ömür yaprağı gün be gün Zamanın azgın ellerinde rüzgarda uçuşan yapraklar gibi savruluyorum Oysa zaman denen sır senin ellerinde dürülü Biliyorum Sen kuluna merhametsin, şefkatsin, rahmetsin, gaffarsın Seni bilmeyen azgın kullara Kahhâr’sın Kahhâr adın dizlerimi titretse de senden ümit kesmedim Kesemem Yüreğim Havf ve reca arasında bir med cezir sarmalı Senin affın da güzel kahrın da Allahım Ey bütün güzelliklerin oluş sebebi olan Güzeller Güzeli İşte karşındayım Hakir ve zelil olduğum sana ayandır Bütün rüsvalığımla divanına geldim Zaaf dolu varlığım, dermansız dizlerim ve titreyen ellerim senden af diler, bağışlanmak diler Yâ Kahhâr, Divanına geldim, aff dilemeye İflas ettim, tükendim, dilim dönmez söylemeye Yâ Kahhâr, Ey önünde diz çöktüğüm, Şefkatinin ve merhametinin bir lütfu olarak bize bahşettiğin bu eşsiz dünya gülşenini saffetimizle koruyamadık ve şehvetimizle zindan eyledik kendimize Gönlümüz bu yerde kilitli kaldı Ezel ve ebed avlusunda sana verdiğimiz sözümüzden caydık Fanilik ırmağının billur sularını kirlettik Güzel olan her şeyi kötülüğün azgın sularına kattık Kanatlanamadı ruhumuz senin eşsiz iklimine Hayatımızı, içi boş arzuların hayallerinin peşine takıp sürükledik Kötülüğün cemresi düştü gönüllerimizin gizli mahzenlerine Gönül ki senin evindi ve ondan başka hiçbir yere sığamayacağın tek mekan Günahımız çoktur sultanım Görmeyi göz ile, söylemeyi dil ile sandık Yanıldık, bilemedik Kendimizi kandırdık Bizim suçumuz büyük, ama senin merhametinin kanatları her şeyden daha büyük Bizi bağışla Allahım Yâ Kahhâr, Divanına geldim, aff dilemeye İflas ettim, tükendim, dilim dönmez söylemeye Yenilmeye bir tek galip Her şeyden kuvvetli gelip Gökkubeye ışık salıp Mihr eden sensin “Yâ Kahhâr” Yâ Kahhâr, Rabbim, Merhametli sultanım, Bu yakarışım derd-i derunumun senin lütufkâr makamına bir arzuhalidir Keremine ne kadar da muhtacım bu dar zamanda Ne tam olabildim ne de yarım bu fani dünyada Şimdi yerden yere vuran bir tufan savuruyor gönlümü Bir çölden diğerine sürgün olduğum bu demlerde bir yağmur serinliğine hasret yüreğim Bir muştunun huzur huzmelerini arıyor gözlerim Bir ikindi vaktinde bir davetiye almak senin makamındanVe yeşermek solmamacasına Korkuyorum senden korkmayanlardan Sana sığınıyorum Kalbini karartan, ruhunu daraltan iki yüzlülerden sana sığınıyorum Senden af dileyenlere rahmetinle kerem et, kahrını gizle Sana doğru koşanları şefkatinle affet Kapına gelenleri cömertliğinle rahm et Sana şirk koşanlara, senin sevgili kullarına zulmedenlere bu dünyayı cehennem et, kahrını izle Kararan ufuklarımızı nurunla temizle Yâ Kahhâr, Divanına geldim, aff dilemeye İflas ettim, tükendim, dilim dönmez söylemeye |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar::::: |
08-23-2012 | #38 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::Yâ Şekûr: Kullukları kabul edici, az amele çok sevap veren, şükrü kabul edip çok ihsan eden, şükredilen “Verip sıfatı ismeti Resulün zat-ı Ahmet’i Ol Habibin Muhammed’i En şâkir eden “Ya Şekûr”” (Musa Tektaş) Yâ Şekûr, Rabbim, Rahman ve rahim olan büyük Allahım, Beni rahmetinin feyzinle donattın, sevdiklerine kattın Cehaletimin büyüklüğü karşısında ne kadar lütufkarsın Rabbim Şu yanlışlarıma, çirkinliklerime ne kadar merhametlisin Sen bana ne kadar yakın ben sana ne kadar uzağım Senin fazlın ve rahmetin ne kadar fazla Allahım Senden başka iltica ettiğim yoktur Bana verdiğin bu hayat için, sevdiklerimi bana sevdirdiğin için, beni onlara sevdirdiğin için sana şükürler olsun Allahım Ezel ve ebed sensin Aşk sensin, sevgili sen Ey sevgilim, sevgilimiz sana şükürler olsun İtaat eden kullara Teşekkür eden “Ya Şekûr” İsmini anan dillere Hem zikir eden “Ya Şekûr” Yâ Şekûr, Efendimiz, Alemlerin rabbi olan Allahım, Senin tecellin yüreğimde boy veriyor Zaman, senin esrarını yüzüme yüzüme vuruyor Senin ihsanın mahcubiyetimi kırbaçlıyor Heybemin terkisi acziyetim ve günahımın yüküyle gün be gün ağırlaşmakta Ben talep ve arzu etmeden lütfunla cömert olansın Lütfun karşısında ürperiyorum Yüreğimin bütün ağırlığıyla sana şükrediyorum İlah,i sana bağlanmışım, sana gelmişim Bu kulundan iltifatını kesme Allahım Rüsvalığım beni aşmışken, nefsim beni yerden yere vururken benden lütfunu ve keremini esirgeme Allahım Ezel ve ebed sensin Aşk sensin, sevgili sen Ey sevgilim, sevgilimiz sana şükürler olsun Hakka uyanları öven Mükafat vererek seven Üstünden balâyı savan Hoş fikir eden “Ya Şekûr” Rabbim, Ulu Sultanım, Güneşin aydınlığı, pınarın akışı, nilüferin gölün yanağına tutunuşu senin eserindir Bütün karanlığın aydınlığı, hüznün sevinci, derdin dermanı sendendir Öylesine cömertsin kuluna Öylesine lütûfkârsın yarattığına, can verdiğine Cümle kainatı kusursuz tek tek sever korursun Biz bir tek sevenimizi terk ederken, sen cümle kainatı lütfunla âbad edersin rabbim Göğün en mavisi, ırmağın en gümrahı senin adını zikrederken biz aciz, biz günahkar, biz vefasız kulların verdikleri sözden cayarlar Gaflet desenli uykulardan uyandır bizi Rahmetinin denizinde yüzdüğümüz Allahım İçinde olduğumuz denizinin farkına varan mâhiler gibiyiz Ezel ve ebed sensin Aşk sensin, sevgili sen Ey sevgilim, sevgilimiz, sana şükürler olsun Yıldızdaki hızlı akış Ceylandaki güzel bakış Kâinatı nakış nakış Hakk dokur eden “Ya Şekûr” Kirli bir ırmağa döndü bu dünya Akar olduk ırmağın yanağından Bereket yağmurlarınla yıka bizi, akla Biz biz değiliz artık Kirli ve dolaşık uçurumlarda çok yorulmuşuz Bizi şefkatinle giydir, sar yaralarımızı Bir fetret zamanında duyulmuyor sesi, ulu yürekli erenlerin Bir ses düşür yüreğimizin susuzluktan çatlamış mazgallarına Bir ses ki yeni baştan ürpertsin içimizi Aşka gelsin mahremi esrarımızYeni baştan essin gönlümüzün şükran meltemi Bir bahar gibi, bir cemre gibi, düşsün yüreğimize, şükür çiçeği Bir şimal rüzgarı tarasın dağılan, bozulan, düğüm düğüm olan, şükrün saçlarını Tel tel aksın yürekten yüreğe Şükür çiçek açsın seccademizde Ey Rabbim, Ezel ve ebed sensin Aşk sensin, sevgili sen Ey sevgilim, sevgilimiz, sana şükürler olsun Aşkla açtıran gülleri Şevkle coşturan selleri Seher vakti bülbülleri Şâd şakır eden “Ya Şekûr” Yâ Şekûr, Yâ Gaffar, Yâ Rahman, Sana inandım, sana sığındım, sana güvendim Aşkına dilenci bu yürek İnsan olmak İnsan olduk, insan kimdir bilemeden Hata yaptık, günah sularında yutkunduk, boğulduk pişmanlığın zirvelerinde Kulluğumuzu unuttum, kesretin yalancı şavkında Gaflet uykusuna yattı kör yüreğimiz Sonunda bildik ki bize bir sen, yar imişsin Aşkına dilenci imiş deli yüreğimiz Rüsvalığımıza lütfunla, yoksulluğumuza kereminle cevap veren Allahım Sana geldik Kapında dilenciyiz Yalvarıyoruz Bize Şekûr olan adınla kerem et Allahım Ey Rabbim, Ezel ve ebed sensin Aşk sensin, sevgili sen Ey sevgilim, sevgilimiz sana şükürler olsun |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar::::: |
08-23-2012 | #39 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::El GAFFAR: Günahları çok örten, mağfireti çok olan, kullarının günahlarını pek çok bağışlayan Kulunu görüp gözleyip Kusurlarımız düzleyip Günahlarımız gizleyip Affeyle bizi “Yâ Gaffar” (Musa Tektaş) Ey sevgili, En sevgili, Ey rahmeti bol olan Allahım, Asırlık günahlarımın gölgesinde ellerimi sana doğru açtım Her tarafı karlı iki dağ arasındayım Zaman buruk, günahlarımın terkisinde Yüreğimde utancım düğüm düğüm Bir kör hafızım, günahlarını sayıklayan Esmeyi unutmuş bir rüzgarım, seherin nazlı sarkacında Kabuslara uyanan bir rüyayım, uykuların orucunda Günah sularının arkında devrile devrile akıyorum Umudum sensin Güvendiğim tüm dağlardan çekildim Sana sığındım Allahım, sana inandım, sana güvendim Mağfiretine muhtaç bu yürek, böylesine zor zamanda Günah ettik kusur ettik Affeyle bizi “Yâ Gaffar” Aklı nefse esir ettik Affeyle bizi “Yâ Gaffar” Rahman olan, Rahim olan, sultan olan büyük Allahım, Rabbim, Bahtımın yıldızı bildiğim her şey karanlıklara gark etti garip ruhumu Aşka mayalanan bütün sözler ya tutarsa umudunu taşımadan unutuldu Dilsiz gecelerin mecnunu olan yüreğimi kahreden günahlarım, ayaklarımda bağ oldu Bu gülmemiş dudaklara, esrarından bir çamça su ver Bir ırmağım, günahlarımın arkından akıyorum sana doğru Beni bağışlayan, beni affeden Ummanlarına al Allahım Ruhum elemli, gözlerim nemli sana geldim Kapına geldim Kutsal sularının sürgün nilüferiyimBeni rahmet sularından ayırma Beni koparma dalımdan Kovma ülkenden Merhamet et bu mahzun kuluna, merhameti bol olan Allahım Sana sığındım Allahım, sana inandım, sana güvendim Rahmetine sığındım böylesine dar zamanda Fırsat verdin mü’minlere Gözümüzü dikme yere Tövbe ettik yüz bin kere Affeyle bizi “Yâ Gaffar” Ey büyük Allahım, Rabbim, Ağır bir hüznün kollarında havf ve reca arasındayım Bütün umudum senin göklerinden gelecek rahmet yağmurlarında Bir çölüm, senden mağfiret yağmurları bekleyen Günahlarımın utancında mahzun bir kulunum Bütün kusurlarımızı biliyorsun Gök kubbenin altında nefsimize nasıl kul olduğumuzu, nasıl utançtan kuleler yaptığımızı biliyorsun Allahım Her şey sana ayan Her şey senin yörüngende Davetinin pusulalarını şaşırdık Ayrık otları bitti yollarımızda Bütün yollar senin kapına çıkarken unuttuk, bilemedik Gönlümdeki ümit sarayı yıkılmadan sana geldim Senden ümit kesmem, kesmedim Tövbe sularında yıkanan günahlarımın utancında senden af diliyorum Vade bitti ömür tükendi sana geliyorum Merhamet et bu mahzun kuluna, mağfireti bol olan Allahım Sana sığındım Allahım, sana inandım, sana güvendim Mağfiretine sığınağım böylesine kor zamanda Sınır yoktur rahmetine Ol Muhammed ümmetine Habibinin hürmetine Affeyle bizi “Yâ Gaffar” Yâ Gaffar, Ey Alemlerin Rabbi olan Allahım, Ebedi bahçelere giden yolların yolcusu olmak diler yüreğim Bir kuş olmak diler, mavi göklerinin en derininde Başkentine doğru uçmak diler Nasip eyle Allahım Senin şefkatinin, senin merhametinin sınırı yoktur Senin mağfiretinin tartısı yoktur Kendimizden umudu kesmişiz Umudumuz bir ilahi Rabbaniye yağmurunda Bizi bağışla, affet Bizim utandığımız, bizim unuttuğumuz, unutmaya çalıştığımız hatalarımızı, günahlarımızı bir karanlık geceyle kapatan Allahım Bütün rezilliğimizi, rüsva olmuş hallerimizi bizden saklayan Rabbim Ululuğun, şefkatin, merhametin, cömertliğin karşısında gözlerim akan bir sebil Nedametin ellerinden tutan mağfiretin bir köz düşürdü yüreğime Şefkatinin esrarından ürperiyorum Gözlerim ufukta seni düşünüyorum Vade bitti ömür tükendi sana geliyorum Sana sığındım Allahım, sana inandım, sana güvendim Ruhuma bir ışık ver, böylesine hor zamanda Mağfiretle erdir nûra Düşürme bizleri nâra Pişman olduk günahlara Affeyle bizi “Yâ Gaffar” Ey büyük Allahım, Ey Sevgili, sevgililer sevgilisi, Varlığımı bilinmezlik toprağına gömmek, yeniden kulun olmak, yeniden neşv ü nema bulmak umudundayım Gömülmeyen şey nabit olmaz diyor erenler Ruhumun aynası bin bir yerinden kırık Cilası dökülmüş Kalbime ve ruhuma nurundan bir lahza bahşet Bahşet ki kapına gelmeye yüzüm olsun Ey Sevgili Senden ümidimi kesmem, kesmedim İbadet ve taat ile tanışmayan yüreklerin ölümünden yüreciğimi koru Allahım Affa layık olmasak da Nedametin ateşinde yanıyoruz Bağışla bizi Sen Rahman’sın, Rahim’sin El Gaffar’sın Nurundan katıp yarattığın cümle kainatın misafirlerini nurunla bağışlayıp affedensin Sana hamd ü senalar olsun Senden gelen rahmeti düşlüyorum Şefkatinin esrarından ürperiyorum Vade bitti ömür tükendi sana geliyorum Sana sığındım Allahım, sana inandım, sana güvendim Günahlarımı affet, hatalarımı affet, kusurlarımı affet Böylesine ar zamanda, böylesine zor zamanda |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar::::: |
08-23-2012 | #40 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::El-Musavvir (cc): Varlıklara suret veren, tasvir eden; onları en güzel şekilde tertip edip, en güzel surette şekillendiren Kimisini kıldın veli Kimisine dendi deli Sana inanmayan kulu Pelesenk ettin “Yâ Musavvir” (Musa Tektaş) Rabbim, Ulu Allahım, Ne zaman masmavi gökyüzüne baksam, ne zaman başımı kendimden yana çevirsem bir esrarlı fısıltı usulca kalbime yol buluyor Küme küme beyaz bulutların ötelerine ayarlı gözlerimin ışığı, kalbime yol bulan duygularımın özü sendendir Bir çekirdekten bin orman yaratan, bin bir çiçeğe bin bir renk giydirip süsleyen sensin Denizin rıhtımı kamçılayan vuruşlarında, rüzgarın dalları yaprakları bir musıki ahengiyle sallayışında senin efsunun var Kumruların dilindeki yusufçuk şarkısında, nilüfer desenli gölün sızıldayan kamışlarında senin ezgin var İnsanın mayasını aynı, huyunu ayrı ayrı sen diledin, sen verdin Beni sana yakın eyle Allahım Sen şüphesiz her şeyi bilensin, görensin Bir damlayı can ve insan eyleyensin Kapına geleni sultan eyleyensin İnsanları farklı farklı Renk renk ettin “Yâ Musavvir” Kimisini Avrupalı Frenk ettin “Yâ Musavvir” Alemlerin Rabbi olan yüce Sultanım, Herşeyi birbirine müsemma yaratan ulu Allahım, Senin dergahının kapısı her dem açık Her dem bütün yollarının ucu bize dokunur Bütün denizlerin sana akar, bütün yıldızlar sana bakar Ol, dedin oldu cümle kainat Her şey seninSenin gül kokulu desenlerinin her ilmeğinde bin sır gizli Her giz bin giz saklar içinde Senin bize giydirdiğin desenlerin içinden sıyrıldık dünyalık telaşlarla Bütün eksileri, bütün yarımları ve bütün noksanları kuşandık, bilemedik Bizi yarımlarımızla, eksilerimizle, kusurlarımızla affeyle Allahım O ilk halimizi, “Kâlu Belâ” iklimini kuşanalım yeni baştan İzin ver, nasip eyle, Kirlenmemiş, bozulmamış mayamıza geri dönelim Allahım Menekşe kokulu bir sürur düşür yüreklerimize Sen şüphesiz her şeyi bilensin, görensin Bir damlayı can ve insan eyleyensin Kapına geleni sultan eyleyensin Münezzehsin noksanlıktan Her şeyi var ettin yoktan Bizi de bir başka ırktan Bir Türk ettin “Yâ Musavvir” Ey Sevgili, En Sevgili olan Yâ Musavvir, Sen şüphesiz her şeyi bilensin, görensin Bir damlayı can eyleyen, bir saatin kadranına sıkıştırılmış zamanı an eyleyensin Mekan ve zaman senin için anlamsız Kapına geleni şan eyleyensin” Bî vefadır dar-ı dünya kimseyi şad eylemez “ denen dünyayı han eyleyensin Geldik gidiyoruz diyen bir nakaratız hayatın feracesinde An be an beklenen güzel ölümü gözlerimize nihan eyleyensin Buz tutmuş gecelerin ayazında senden gelecek nurdan şıklar beklemedeyiz Güneşi seherde tan, kainata vatan eyleyensin iniltisi göklere çıkan cana himmetinle derman eylesin İnkara düşmüş yürekleri, sıkıp sûzan eyleyensin Dilediğini o an gerçek kılansın Gördüğüm bütün güzelliklerin kusursuzluğu karşısında ürperiyoruz Gözlerimize nehirler boşalıyor Sen şüphesiz her şeyi bilensin, görensin Bir damlayı can ve insan eyleyensin Kapına geleni sultan eyleyensin Bir damlayı can eyledin Yarattın insan eyledin Kimi kalbi mühürledin Kimi senk ettin “Yâ Musavvir” Rabbim, Ey ulu sultanım, Sevgili Allahım, Hiç yoktan varolduğumu ve beni türlü nimetlerle zengin kıldığını biliyoruz Şükür çiçeklerini demet demet sunuyorum kapına Kabul buyur Allahım Eksiklerim, yarımlarım, günahlarım var Huzurundayım ve utanıyorum Rahmetinin sağanağından beslenen ümît ve korku arasındayım Üşüyorum Davut’un esrarlı ilahileri, Musa’nın Yed-î Beyzâsı, İsa’nın kıvrılan Âsası gibi senden gelen her şeye ürperiyorum Masmavi göklerin derinlerine uzanan minarelerin şerefesine dokunuyor güvercin yüreğim Uçup sana gelmek diliyor Senden gizli olmayan halimi sana anlatmaya, senden gelen, senden olan sözlerimi söylemeye utanıyorum Sen bana ne kadar yakın, ben sana ne kadar uzağım Allahım? Beni sana yakın eyle Allahım Sen şüphesiz her şeyi bilensin, görensin Kapına geleni sultan eyleyensin İsmin anan olmaz eyri Bulurlar hıfz ile hayrı Herkesin yükünü ayrı Denk denk ettin “Yâ Musavvir” Ey Sevgili, En Sevgili olan Yâ Musavvir, Sen dilediğini veli, dilediğini âli eyleyensin Kendimden sana iltica ettim Allahım Ağyar ve masivanın elem ve kederinden sana sığındım Senin mücerret nasihatın, müşahhas acılara dönüştü cehaletimin azgın ellerinde Emirlerini unutan hıfzım bana eza ve ceza getirdi Bin musibet belgeli yüreğimin kuytularında İbadet ve taat ile neşveli olmayan yürekleri har, sana gelen yollarda gezinmeyeni zar eyleyensin Heva- hevesine düşeni nar eyleyensin Beni sana yakın eyle Allahım Sen şüphesiz her şeyi bilensin, görensin Kapına geleni sultan eyleyensin |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar::::: |
08-23-2012 | #41 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::"El-Bâri" Allahu Teâla’nın güzel isimlerinden Yaradan, yoktan var eden Yarattıklarını farklı şekiller ve özelliklerle birbirinden ayıran Her şeyin âza ve cihazını birbirine uygun yaratan Yarattığı her varlığa Şekil verendir “Yâ Bâri” İnsana tefekkür mantık Akıl verendir “Yâ Bâri” (Musa Tektaş) Bismihi, Ey her şeyin sahibi olan kudretli Allahım, Alemlerin Rabbi olan Sultan Allahım, Çiçeği arıyla buluşturan, sineği kanadına, bulutu rûzigara, toprağı yağmura muhtaç kılansın Yeri göğe, tanyerini güneşe, balığı denize, denizi ummana, derdi dermana bağlayansın Aşığın maşuku, gurbetin sılası, hasretin vuslatı, her çiçeğin başka bir rayihası var Senin hikmetinden sual olunmaz biliriz Sen ol derken öz uykudaydı Her şey senden var oldu, seninle özünü buldu Bütün varlığım senindir Yâ Râb, hasretlerdeyim, yüreğim bitap İnşirah kalbe yakışır Kalbime huzur ver Sultanım Bunca güzelliğinin meftun eden bin yanı var İhtişamın kalbimde coşturur beni Ey Yâr, Tenasübün şahikasını gizliyor bütün kainat Kudretin, ihtişamın ruhuma dolmuş Her şey birbirine ne güzel uymuş İsmini anan borçlular İşini tatlıya bağlar Makam mansıp, bahçe bağlar Ukûl verendir Yâ Bâri” Sevgilisin, Müminin en sevdiğisin, Rahman’sın, Rahim’sin, Kuddus’sün, Selam’sın Eşyanın sırrına erişim, başka alemleri görüşüm, sonsuzluğunun efsunuyla Ummanlarına girişim sendendir Senin esrarındır sana meftun oluşum Mavinin en derininde ebedi sonsuzluk alıyor gözlerimi Rabbim Yüreğimin güvertesinde gemilerin var Her bir gemin, benim bir tarafımı sana getiriyor Dolandığım tozlu yolların çalısıyım, dikenleri batıyor ruhuma her gece “Dünya bir büyülü gurbet bağlanma ona” diyor tüm dikenler Ruhumu güneş gibi saran nurunu kalbime sarıyorum, sarınıyorum Kışı bahara dönüştüren, dalı yaprağı yeşerten, dorukları çiğdemlerin menziline gark eden sensin Allahım Tenasübün şahikasını gizliyor bütün kainat Bunca güzelliğinin meftun eden bin yanı varİhtişamın kalbimde coşturur beni Ey Yâr, Tenasübün şahikasını gizliyor bütün kainat Kudretin, ihtişamın ruhuma dolmuş Her şey birbirine ne güzel uymuş Salih amel işleyene İyi şeyler düşleyene İsmi ile başlayana Vekil verendir “Yâ Bâri” Yâ Bâri, Kalbimin ışığı olan büyük Allah’ım, Dünyanın kıyısında bekleyen bir yolcuyum Âdemdeki külli hâl üzre gaflet uykularından uyanmak diler yüreğim Alemleri bende saklayan Rabbim, cihanı bende toplayan Bir celsede beni ben yapan, beni merhametinin menziline düşüren ey sevgili, göklerinin kapılarında beklemekteyim Dualarım dudaklarımda yorgun düştü Ruhumu aşkınla kopçalayan dualarımı, kabul buyur Allahım Kalbime hüzün veren sultanım, perişanlığım dillenirken Göz uykudaydı Her şeyi birbirine denk düşüren rabbim, benim de aklımı, ruhumu vuslat sevinciyle birbirine kat Beni hayat ırmağında yalnız bırakma Başka Ummanlara akmasın yüreğim, göklerini benden esirgeme Allahım Üzerinden güneş batmayan kainatından bir katreyim Düşür Ummanlarına dalayım Bunca güzelliğinin meftun eden bin yanı var İhtişamın kalbimde coşturur beni Ey Yâr, Tenasübün şahikasını gizliyor bütün kainat Kudretin, ihtişamın ruhuma dolmuş Her şey birbirine ne güzel uymuş Beri kılar tehlikeden Düşmez hastalığa beden Kul olursa isyan eden Sekîl verendir “Yâ Bâri” Yâ Bâri, Tek tapındığım, tek inandığım, tek yandığım, Ey Sevgili, Büyük Allah’ım, Bir semaver gibi yanan yüreğime senin ülkenden ilah-i rabbaniye yağmurları düşür “Seyreyle güzel Kudret-i Mevla’m neler eyler” diyen sözlerin bendesiyim Sana sığındım, sana inandım, sana geldim Hiçbir nesneyi eşsiz bırakmayan büyük Allahım, Bizi de sensiz, sessiz ve kimsesiz bırakma Bir mine çiçeğinin, yaseminin,ıtırın, yarpuzun, sümbülün ne güzel ve özel kokusu var Cümle kainat, ne kadar muhteşem, ne kadar hayret verici Bu kadar renk cümbüşü içinde bu nizam ve intizamın senin göklerinden gelen bir efsunu var Sensin bunca olmazı olur kılan Güle bülbülü, aşıka maşuku ne güzel yakıştıran Bunca güzelliğinin meftun eden bin yanı varİhtişamın kalbimde coşturur beni Ey Yâr, Tenasübün şahikasını gizliyor bütün kainat Kudretin, ihtişamın ruhuma dolmuş Her şey birbirine ne güzel uymuş İmtihan için felâket Zikredene yoktur âfet Belalardan korur elbet Makul verendir “Yâ Bâri” Yâ Bâri, Kalbimin ışığı olan büyük Allah’ım, Sözlerim şahidimdir Hünkar yürekli sözcüklerdi dualarımı sana getiren Muhacir kuşlar gibi uzaklardaydım onca yıl Bir güz mevsiminde yollar kapanmadan senin ülkene doğru yola çıktım Allahım Beni kara kışın hışmından koru Baharlara geçit olsun aylar, günler, haftalar Güvercin bakışlı dualarımı, günde beş vakit senin göklerine salıyorum Kabul buyur Allahım Dilim susmasın, yüreğim pusmasın bir yatsı namazında Karanlık göklerdeki yıldızlar şehrayini seni tespih ederken, aşkının cezbesiyle seccademden savrulayım Bunca güzelliğinin meftun eden bin yanı var İhtişamın kalbimde coşturur beni Ey Yâr, Tenasübün şahikasını gizliyor bütün kainat Kudretin, ihtişamın ruhuma dolmuş Her şey birbirine ne güzel uymuş |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar::::: |
08-23-2012 | #42 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::El-Halik" Her şeyin varlığını ve geçireceği halleri takdir eden, yaratan, yoktan vareden, büyüklükte eşi olmayan Takdirinle âlemleri Sen yarattın sen Yâ Hâlık Hayy eyledin bedenleri Can yarattın can Yâ Hâlık Ey Sevgililer sevgilisi, Ey yerlerin ve göklerin sultanı ulu Allahım, Kalem-i dil ile çizmek dilerim gönlümün ahvalini Derunumda senin hasretin, derya-yı gam içre süzülmekteyim Kainatın üzerine düşen nuruna yandım Felek, hâk hâk diye dönerken, geceler gündüze, gündüzler geceyle visale ererken, şaşkınlığım bir tufana dönüşür Senin nurun, senin merhametin sinmiş el attığım her şeye Çeker beni beni kendine Göklerinin en fevkinde nurundan bir deniz var Her müminin kalbinde, esrarından bir iz var Felekler aşkınla döner Yıldızlar hep yanar söner Ay gökyüzündeki fener Gün yarattın gün Yâ Hâlık Ey alemlerin rabbi olan Allahım, Ey Hâlık, Yaradanım, Sen ol! dedin oldu cümle mahlukat, hizaya girdi kainat Âdem’in çocuklarına armağan ettin bütün güzellikleri Eşref-i mâhlukat dedin Altı günde bütün kainat zuhur etti Ademin yurduna nurundan ışıklar, rahmetler sundun “Sen olmasaydın, cümle kainatı yaratmazdın’ dediğin Muhammet Mustafa’yı göklerin ve yerin ışıldayan yıldızı gibi nurunla aydınlattın, halife kıldın kullarına Can verdin , ruh verdin her maddeye Ol! dedin toprağın bağrına kendinden bir ruh kattın Cümle kainatında binbir çeşit feyiz var Her müminin kalbinde esrarından bir iz var Halkeyleyip de Âdemi Dedin “seçtim halifemi” Altı günde yer-gök Cem’i “Kün” yarattın “Kün” Yâ Hâlık Yâ Hâlık, Ey Sevgili, En Sevgili, Sultanım, yoktan var eden, padişahlar padişahı olan büyük Allahım, Esrar-ı dil zarımı sana bildiriyorum Bir sen biliyorsun gizlerimi, tövbelerimi, çıkmazlarımı, kahırlarımı, sevgimi, sevgisizliğimi, iyiliğimi, kötülüğümü bir sen biliyorsun Rabbim Beni riya denizlerinde bırakma Allahım Riya dalgalarında savrulanların arasından çek çıkar beni Senden ümit kesmem Sen ümidimin tek ışığı, tek dergahısın Kanayan yüreğime derman ver Allahım Sen dilersen her şey olur Senin her şeye gücün yeter Allahım Sen ümit dergahısın, dergahında tövbekar kullarına karşılıksız temyiz var, Her müminin kalbinde esrarından bir iz var İsmini anan her baba Zikrinle erer sebebe Hemi erkek hem kız bebe Kan yarattın kan Yâ Hâlık Ey Alemlerin Efendisi Yüce Allahım, Sultanım, Yâ Hâlık, Dünya gurbetinde mahzur kalmış ruhuma bir serinlik ver ulvi rüzgarından, kuşat beniBahtıma düşen her emrine uymaya hazırım Dilfirip düşlerime inayet, kalbimin karasına nihayet, ne düşerse bahtıma, Peygamber sünnetinden, sirayet ver Allahım Bana bin yürek gerek En zorlu düğümlerin çözüldüğü bir yürek ver Yâ Hâlık Şirazesi bozuk caddelerin üzerinde ben yürüyorum, zaman yürüyor Kutlu şehirler arıyorum seyrek sepirdek yollarda İbrişim kapılar gerek bana Bu sırlı kapılardan yol ver sana varayım Yüreğimin yasıyla feryatlar koparayım Gittiğimiz her yolda senin efsunundan binlerce nurlu remiz var Her müminin kalbinde esrarından bir iz var Yerin göğün tüm katları Dolu dolu hikmetleri Devirdin bütün putları Din yarattın din “Yâ Hâlık” İki cihan padişahı olan ulu Allahım, Her şeyin mühendisi olan Yâ Hâlık, En sevgilim, Bu azgın kalabalıklar içinde bir tarafım hep eksik, yarım Uykularım firari Hesaplarım yanlış çıkıyor Şehirler en karanlık çağlarını yaşıyor Kisra’nın şehirlerini inşa ediyor zamane mühendisleri Büyüleniyor dimağlar Bir ortaçağ simyacısı gibi büyüleniyor büyücünün kendisi bile Şirazesi bozulmuş sözün Senin yarattıkların, yarattım diyorlar ürettiklerine Ruhumuzu öğüten bu kentlere nurundan bir ışık ver Allahım Aydınlat karanlık kentlerimizi, evlerimizi Sen ol! dersin olur Senin her şeye gücün yeter Yarattığın her şeyde senden efsunlu bir giz var Her müminin kalbinde esrarından bir iz var |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar::::: |
08-23-2012 | #43 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::"El-Mütekebbir" Ululuk sahibi, her şeyde ve her hadisede büyüklüğünü gösteren Ululardan ulusun sen Mevcudattan âlisin sen Yardımcı dost, velisin sen Der kullar “Ya Mütekebbir” Yücelerin yücesi ulu Allahım, Rabbim, Ezberlenmiş günler devrile devrile akarken sonsuzluğa doğru, senin ülkene doğru, endişeliyim, korku doluyum Yorgun ve kederli yüreğimin tesellisi kalmadı dar-ı dünyada Dudaklarım sükuta yıkandı Şehirlerin karanlık ve üşüten sularında titremekteyim Acizliğim beni ürkütmekte Yalnızlığımın çaresi, kimsesizliğimin kimsesi sensin Ötelerin ötesinden, senin gül kokulu ülkenden rahmet yağmurları beklemekteyim Beni gördüğünü bilerek; boyun büküp senden af ve yardım diliyorum, ellerim açık, boynum bükük halimi sana arz ediyorum Bütün ufuklarımda sen varsın Her adın ruhuma ayrı bir sihir Rüyalarımda sen, dualarımda sen varsın bir Kabul buyur Yâ Mütekebbir Büyüklükte yoktur eşin Der diller “Ya Mütekebbir” Sen Rabbisin kurdun kuşun Der filler “Ya Mütekebbir” Yâ Mütekebbir, Yücelerin yücesi Rabbim, Zamanın etiketi üzerinde “çabuk geçer” yazıyor Her biten gün tabutlara saklanıyor Ömrümü azaltıyor her gün batımı Hicap duyuyorum gelmeyen güne Bir rüyayı andıran bu dünya gurbetinde bin başlı bir hüzün yağmalıyor aklımı, yaralı yüreğimi Senin göklerinden gelen gül kokulu bir şefkatin ellerinde huzura kanmak istiyorum Yâ Rabbi Bir uçtan bir uca senin büyüklüğündür gözlerimi kamaştıran Emsalsiz büyüklüğün, azametin, hikmetin karşısında eğiliyorum, yüz sürüyorum mihrabına Kabul buyur beni Bütün ufuklarımda sen varsın Her adın ruhuma ayrı bir sihir Rüyalarımda sen, dualarımda sen varsın bir Esrarlı dergahına kabul buyur, Yâ Mütekebbir Emsalsizdir yüceliğin Bilinemez niceliğin Devriyle nüh-u feleğin Der yeller “Ya Mütekebbir” Alemlerin Rabbi olan Allahım, Merhametini bildirdin Merhameti senden öğrendim Şefkatini gösterdin mucizelerinle Şefkati senden öğrendim Azametini de gösterdin Büyüklüğünü gördüm Ululuğunun sınırsızlığını gördüm Esrarın karşısında dilim tutuldu Bir daha bildim ki cümle kainat senin emrindedir Sen ol! dersin, olur Sen dilemezsen olmaz Her şey göklerden gelen karar üzredir Cehaletimi bağışla AllahımKarnesi kırıklarla dolu bir kulunum Bütün imtihanlarım kötü geçiyor Beni amel defteri geçer olandan kıl Nefsimin ordularına beni mağlup ettirme Allahım Bütün ufuklarımda sen varsın Her adın ruhuma ayrı bir sihir Rüyalarımda sen, dualarımda sen varsın bir Dergahına kabul buyur, Yâ Mütekebbir Adını zikreden bulur Hürmetlere layık olur Gördüğü an mahbub olur Gönüller “Ya Mütekebbir” Efendim, Ulu Sultanım, Söz ki ucu bileylenmiş bir bıçak gibi deliyor bağrımı Teselli vermiyor gönlümün hazanına “Bir geldi mi derin ölüm uykusu/Biter bu dünyanın dedikodusu…” diyen Hayyam bile bencileyin kederli, mahzun değil Bir minyatür gibi çaresizim dünya suretinde Senin büyüklüğün karşısında ne denli küçük olduğumu öğreniyorum Ey benim ebedi sevgilim Sen bir sultan, ben kulunum Allahım Bir çerağım, yanarım kapında Muhacir defterinden sil beni Nisan yüreğime bir ışık düşür göklerinden Aydınlat karanlıklarımı Nefsime terk etme beni Allahım Bütün ufuklarımda sen varsın Her adın ruhuma ayrı bir sihir Rüyalarımda sen, dualarımda sen varsın bir Dergahına, esrarlı dergahına kabul buyur Yâ Mütekebbir Zatında izzetle değer Gurur kula tuzak meğer Karşında boynunu eğer Tüm güller “Ya Mütekebbir” Ey Sevgili, En sevgili, Yâ Mütekebbir, Şerha şerha yarılmış gönüllerimizin çatlaklarına göklerinden nurani rahmetler düşür Allahım Kainatın sahibisin, ulusun, yücesin Her şey senin emrindedir Her şey durmaksızın seni tespih eder Büyüklüğün şüphe götürmez Allahım Senden başka sevgili görmez gözümüz bizim Her daim seni anar özümüz bizim Kalu Bela’dan beri durduğumuz sözdür sözümüz bizim Bütün ufuklarımda sen varsın Her adın ruhuma ayrı bir sihir Rüyalarımda sen, dualarımda sen varsın bir Dergahına, esrarlı dergahına kabul buyur Yâ Mütekebbir |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar::::: |
08-23-2012 | #44 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::El-Cebbar" Azamet ve kudret sahibi, istediğini mutlak yapan, dilediğine muktedir olan İstediğin olur mümkün Sahibisin cümle mülkün Fermanındır “kün fe yekün” Varlığın tektir “Ya Cebbâr” Yâ Cebbâr, Yüce Allahım, Azametinin ululuğu karşısında boynum bükük, yüreğim naçar, ruhum tedirgin, titreyip sana gelmişim Senin kudretin, senin ihtişamın karşısında, senin güzelliğin karşısında, senin tekliğin karşısında bin tufan kopuyor yüreğimde Böğürtlenli yamaçlarda kır uykusuna yatan ruhumun dizginlerinden tutuyor senin esrarlı sözlerin Düşüyorum zamanın ellerinden Zaman ne ki? Her şey bir rüya olduktan sonra Sultan Süleyman’a kalmamış dünya Bana kalmaz diyorum Bir ikindi zamanı yosun bürümüş sulara gömülüyorum Erguvani bir ışık düşür yüreğime Rabbim Düşür ki aydınlansın asra yenik düşen karanlıklarım, ısınsın buz tutmuş duygularım Şeyh Küşteri’nin beyaz perdesi kapanıyor, tanıdık tüm ışıklar kararıyor, senin aydınlığınla Düşüyorum zamanın ellerinden Ve Azametin ve kudretin karşısında eğiliyorum vav misali Ey Sevgili, En sevgili, Dile beni kar olayım Fırtınanda savrulayım Diler isen var edersin Ol emrin haktır “Ya Cebbâr” Dilemezsen nâr edersin Şerikin yoktur “Ya Cebbâr” Uluların ulusu olan büyük Allahım, Kudretli padişahım, Yâ Cebbâr, Cümle kainat senin Ben seninim, sevdiklerim senin Ne hayal etsem boş Sen dilemedikçe, sen ol!demedikçe ben bir hiçim Beni şereflendiren senin merhametindir, senin kudretindir Kalbimin kederleri, yitiklerim, acılarım, sevinçlerim hep sendendir, bilirim Unutulmuşluğum, sevilmişliğim, kaybedişim, senin kudretindendir Ben unutuldum, sevdalar bittiNe aşık kaldı ne maşuk Leyla, Mecnun’una, Aslı Kerem’ine kavuşmamışken, Züleyha aşk şarabını zehir niyetine içmişken, hünkar gönüllü ulular gitmişken, umut maverası tükenmişken bir senden umut kesmem Tek güvendiğim, tek sığındığım, tek inandığımsın Tüm yıldızlarını kaybeden yüreğimin utangaç rıhtımında senin dışında yok beni aydınlatan bir ışık Pünhan bir elem her dem yanı başımda beni kolluyor Beni bu yalnızlığıma, bu çaresizliğime mahkum etme Allahım Beni koru, gözet ve sevdiklerine kat Azametin ve kudretin karşısında eğiliyorum vav misali Suların en çaresizi gibi denize koşuyorum Ey Sevgililer Sevgilisi, Dile beni yar olayım Kapında durulayım İstediğin olur mümkün Sahibisin cümle mülkün Fermanındır “kün fe yekün” Varlığın tektir “Ya Cebbâr” Yâ Cebbâr, Sultanım, Acı ve kederi bir gül goncasında tarif etmişsin Sevinç ile acıyı, zor ile kolayı, dert ile devayı, aşık ile maşuku bir arada yoğurmuşsun kaderin gülzarında Ölüm bile sana kavuşmak bize, derdin de hoş devân da Senin ikliminin tılsımı aldı beni terkisine Bir vuslat sevinci sarıyor ruhumu Sevincim kederim gözlerimi sağıyor Şafağın erguvani rengine çalıyor gözlerim “Bî vefadır dâr-ı dünya kimseyi şâd eylemez” diyen şairin dizeleri sökün ediyor dudaklarımdan Biçareyim dünya gurbetinde Benim gönlümün sılası senin ülken Gidiş davetini bekler yüreğim Gurbetin de, hüznün de , acın da, sevincin de ne güzel Allahım Senden gelen her şey ne güzel Yanmak, yakılmak ne güzel Ey Sevgililer Sevgilisi, Alemlerin rabbi olan ulu Allahım, Dile beni şâr olayım Yanayım yakılayım Gül verirsin hâr verirsin Yüreklere kor verirsin Gerekirse zor verirsin Edebin yektir “Ya Cebbâr” Ey büyük Allahım, Yâ Cebbâr, En sevgili, Çöllerde kaybolmuş bir yitik Leylayım yarini arayan Bulutların mahzenine saklanmış bir katre gözyaşıyım Merhametin kalbinde ağlayan bir çocuk gibiyim Sessiz ve unutulmuş bir mezarlıkta titreyen mor zambağım Kamıştan bir neyim inleyen Kışa yenik düşmüş baharların yetimiyim Aklım esrarlı sözlerinin işgali altında Senin irem bahçenin hayali kuşatıyor ruhumu Senin cennet kıyılarından haber getiren bütün dualarımla sana sığınıyorum en sevgili Bir ikindi zamanı yosun bürümüş sulara gömülüyorum Günah sularının arkından tüm akışlarım, riyasız berrak denizlere Bir yeni vakit bekliyorum ruhumda İçimdeki ayak seslerinden biliyorum Geldim gidiyorum diyen bir mahzun şarkı gibiyim kapında ey sevgili Ruhu kelepçeli bir esaretim, zindanların görmediği Ey büyük Allahım, Dile beni ar olayım, İsyanlarıma ağlayayım Sen muktedirsin cebire Cesaret ver mü’minlere İsminin zikri kâfire Değecek oktur “Ya Cebbâr” Yâ Cebbar, Sevgililer sevgilisi olan büyük Allahım, Kötülerin hükümdar olduğu asrın cehenneminde doğru yolu göstermeyen pusulalara vicdan ver Onları güzelliğinle donat Donat ki senin ziyanla ışıklansın kararmış yürekleri Zalimlerin zulmü ciğerimiz kanatır Senin adaletin, senin emrin üzre umudumuz vardır Zulüm nişangahı olan yüreklerimizin tenhasında öfke ve keder yağmurları bir sağanak olup yağıyor ruhlarımıza Zalimlerin zulmünden koru bizi Allahım Bizi şefkatinle sar, zalimleri hiddetinle durdur rabbim Durdur ki fitne ve fesadın yağmaladığı mahzun ve yaralı yürekler durulsun Elemli yüreklerin senden başka kimsesi yok Allahım Senden başka taptıkları, senden başka tanıdıkları, senden başka inandıkları, senden başka güvendikleri yok Allahım Şüphesiz ki senin her şeye gücün yeter Ey büyük Allahım, Sevgililer sevgilisi, Yâ Cebbâr, Zulme karşı durdur bizi Cemâline erdir bizi Hep andıkça Rabbimizin Yüzümüz aktır “Ya Cebbâr” (Amin) |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar::::: |
08-23-2012 | #45 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::El-Aziz" İzzet sahibi, mağlup edilmesi imkansız olan, her şeye galip olan Kur’an âyetin “Ya Azîz” Hükmüne uyar âlemler Emrini yazar kalemler İsmini anar kelâmlar Allahım, Efendim, Göklerin ve yerlerin sahibi ey büyük yaratıcım, var edicim, taptığım, kul olduğum, kapında yandığım Azîz Sultanım, Varlığımı senin aşkınla eritmek zamanı demişim Bir bengisu pınarı senin kudretin İçtikçe serinleten, var eden Ucunda senin nurun olan bir ufuk yürüyüşü hayat yolculuğum Yollar dikenli, yollar uçurum Ben karanlık yollarının âmâ yolcusu Ben masmavi göklerinin kanadı kırık kuşu Güç ver bana uçayım Her şey, cümle alem, senin emrinde bir ibrişim perdesinde Nur ve zulumat kıyasıya kavgada Nurunun feyziyle aydınlanayım rabbim Ben Yusuf’u bekleyen kuyunun sarkacı olayım İçinde secdeler çağlayan nehir olayım çöllere akan Aktıkça durulayım Bir bengisu çağlar pınarlarınız Emret beni durulayım Aşkın ile seven canlar Seni ancak öyle anlar Yanmaz sana inanlar Vardır cennetin “Ya Azîz” Yâ Azîz Şeref ve kudretin sahibi olan Efendim, Ömrümün en kutlu işi, en mutlu işi senin sevginle ayaklanmak, senin aşkınla dirilmek Ruhumun takvimleri senin mevsimlerini kuşanmak diler Nasip eyle, senin ülkenin baharlarını giyineyim Bir dua şölenine açılan ellerimi mavi göklerine açmışım Aczimin çentikleri çoğalıyor Hicretimin menzili azalırken, duraklarda çaresizim, yalnızım Çorak topraklar gibiyim Bir çamçak su değmez oldu dudaklarıma Dilerim, nefsimin sırçası kırılsın bin bir yerinden Yeniden ben olayım Umudun bembeyaz tülleri sarmış gönlümün panjurlarını Miraca ulaşan dualarımızı kabul buyur Allahım Sen ne dilersen olur Saniyede olur kararlarınız Emret beni onulayım Şüphesiz ki güç senindir Makam mansıp taç senindir İsrayı Mi’raç senindir Çoktur ni’metin “Ya Azîz” Allahım, Ey Aziz, Her günümün ziyanda olduğu bu uyku şehrinde, nurundan bir ışık ver Uyanayım Bulutların mahzeninden üzerime nurun yağsın Nurunla ıslanayım İçimin anahtarı sende Aklımı yağmalayan rüyaların içinden, çek çıkar beni Gönlümün bahçeleri enkazımı müjdeler Bu kör uykularımı çarmıha ger Allahım Masivanın bitmez gürültüsünden yorulan gönlüme, sükunet ver Kalbimin, kalbimizin yırtıklarını, söküklerini birleştir Allahım Zamanın kırıklarını onar Kırılan muhabbet filizlerini yeşert İnsanlık yeni baştan dillensin Karanlıklar taht kurdu yüreklerin kuytularına Şualar düşür kalplerin barınaklarına Şeref, haysiyet nedir unuttuk, izzet nedir unuttuk Unutan ruhumuza inşirah ver Allahım Şüphesiz senin her şeye gücün yeter Ben çaresizim, çarem ol Ben kimsesizim, kimsem ol rabbim Sen ne dilersen olur Şeref ve kudret sahibi İzzet sıfatın “Ya Azîz” Resûlün Hakkın habibi “Levlâk” şefkatin “Ya Azîz” İzzet sahibi olan büyük Allahım, Yâ Azîz, Senin kutlu ülkenin, senin yüce kitabının peşi sıra yürümek dileyen kulunun aczini gör gözet Allahım Büyüklüğünün tarifi yoktur Şefkatin ve adaletin timsali, kudretli padişahım Senin ülkende karanlık yoktur Senin ülkende güneş batmaz Sevgili peygamberimizin güzelliğiyle donattığın cümle kainatın sahibisin “Ya Muhammet sen olmasaydın felekleri yaratmazdım” diyen sözlerinin sihriyle kendimi unuttum Meveddet düşüncesine sığındım Sevgiyle var ettiğin cümle kainatın özünde sevgi varsa, her şeyin başı sevgiyse, bu sevginin tek adresi sensin Allahım Bütün sevgilerim sanadır Bana sevgilerin en safını , en kutlusunu bahşet ki yüreğim kemlik görmesin Sevgiyle dirileyim, sevginle bürüneyim Adını anan dillere Zillet vermez gönüllere Nûrun yansımış güllere Bütün hikmetin “Ya Azîz” Allahım, Büyük Allahım, Makamların en büyüğü olan Yâ Azîz, Nisyanım ellerimde sana geldim Yalnızlığım dudaklarımda, çaresizliğim ruhumda beni arşınlarken sana geldim Alemlerinin azameti karşısında titrer benliğim Gücünün, kudretinin, izzetinin şanına hayran olduğum Allahım Senin güzelliğin karşısında güzel bilmez yüreğimi, senin büyüklüğün dışında büyük görmeyen gözlerimi muhafaza eyle Eyle ki harama düşmesin ahvalim Nefsimin vadisinde kopan kasırgaları melteme çevir Allahım Çevir ki durulsun halim Boynu bükük, hüzünlü gönlümün taraçaları huzur çiçekleri devşirsin Devşirsin ki sana geleyim Sen ne dilersen olur Emret beni olayım Kapında durulayım Yeniden ben olayım |
|