![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#31 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükNAÎM CENNETİ: Sekiz Cennet'ten beşincisi ![]() Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: Îmân edip de sâlih ameller işleyen kimseleri, onların Rabbi, îmânları sebebiyle kendilerine ağaçları altından ırmaklar akan Naîm Cennetlerine kavuşturan yolu gösterir ![]() NAKDEYN: Basılmış para hâlindeki altın ve gümüş ![]() Fülûs denilen bakır, bronz paralar (ve kâğıt liralar) aynı sayıda (yâni îtibârî kıymetleri aynı olarak) kendi cinsleri veya altın, gümüş karşılığında satılınca dâimâ semen olurlar ![]() ![]() NÂKIL: Nakleden, birinden duyduğunu veya okuduğu şeyi bildiren ![]() ![]() Fıkıh usûlü âlimlerine göre, müftînin (fetvâ verenin) müctehid olması lâzımdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() NÂKIS: Eksik, noksan, kusurlu ![]() Allahü teâlânın zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde (işlerinde) ortağı ve benzeri yoktur ![]() ![]() ![]() Bu yolda (tasavvuf yolunda) çalışmak isteyenin önce îtikâdını, inancını, Ehl-i sünnet vel-cemâat âlimlerinin bildirdiklerine göre düzeltmesi lâzımdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nâkıs Temizlik: Kadının âdetinin kesilmesinden sonra on beş gün devâm etmeyen veya âdet müddeti içinde kan görmediği günler ![]() ![]() NAKİ': Hurma veya kuru üzüm soğuk suda bırakılıp şekeri suya çıktıktan sonra süzülerek elde edilen sıvı ![]() Kuru üzümden yapılan nakî'nin tadı keskin olursa, damlası dahi haram olur ![]() ![]() Hurmanın nakî'i, su içinde ısıtmadan bırakılınca, köpüklenir ve tadı keskin olursa buna "seker" denir, bir damlası dahi haramdır ![]() NAKLÎ İLİMLER: Tefsîr, hadîs, fıkıh gibi nakil yoluyla elde edilen ve değişmeyen dînî ilimler ![]() Naklî ilimler, aklın, insan dimâğı gücünün dışında ve üstündedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Naklî ilimler, fen ilimleri ile anlaşılmaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() NAKŞ-İ KADEM-İ NEBÎ: Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem mübârek ayaklarının taş üzerindeki izi ![]() Osmanlı pâdişâhlarından Sultan Birinci Abdülhamîd Han'ın kabri İstanbul Sirkeci'de, Dördüncü Vakf Hanı karşısında köşedeki türbededir ![]() ![]() ![]() Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî'nin yâni Eyyûb Sultan hazretlerinin türbesinin son tâmirini Sultan İkinci Mahmûd Han yaptırdı ![]() ![]() ![]() Sultan Birinci Ahmed, bir tahta üzerine resmedilen (çizilen) "Kadem-i şerîfin" kenarına kendi hattıyla şunları yazdı: N'ola tâcım gibi başımda götürsem dâim Kadem-i resmini dâim Hazret-i Şâh-ı Rusülün Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sâhibidir Ahmedâ durma yüzün sür kade mine o gülün NAKŞİBENDİYYE: Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin tasavvuftaki yolu ![]() ![]() ![]() Nakşibendiyye yolunun kurucusu olan Şâh-ı Nakşibend Muhammed Behâeddîn-i Buhârî hazretleri 1318 (H ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sessiz zikr (zikr-i hafî) yapan tarîkatlar, hazret-i Ebû Bekr'den gelmiş olup, yol gösterici rehberlerinin adına göre; Tayfûriyye, Yeseviyye, Medâriyye, hakîkî olan Bektâşiyye, Nakşibendiyye, Ahrâriyye, Ahmediyye-i Müceddidiyye ve Hâlidiyye gibi isim ler almışlardır ![]() Nakşibendiyye yolunun kurucusu olan Şâh-ı Nakşibend Muhammed Behâeddîn-i Buhârî hazretleri buyurdu ki: Bizim yolumuz, Allahü teâlânın gösterdiği kurtuluş yoludur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nakşibendiyye yolunun büyükleri ile berâber olanda, huzûr ve cem'iyyet (topluluk) ve dünyâya şuursuzluk (ilgisizlik) ve Allahü teâlânın cezbeleri hâsıl olur ![]() ![]() NA'LİN (Na'leyn): Altı deri, üstü açık ve tasmalı ayakkabı ![]() Namazı, na'lın veya mest ile kılmak, çıplak ayakla kılmaktan efdâldir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() NÂME-İ SEÂDET: Peygamber efendimizin mektubu şerîfi ![]() Peygamber efendimizin Mısır (Kıpt) hükümdârı Mukavkıs'ı İslâmiyet'e dâvet için yazdığı Nâme-i seâdet, deriden olup on iki satır yazısı ve altında mühr-i şerîfi vardır ![]() NÂMUS: Irz, edeb, ar, hayâ ![]() Kadın, beş vakit namazını kıldığı, nâmusunu koruduğu ve kocasına itâat ettiği zaman, Cennet'e istediği kapıdan girer ![]() Mîdesini, nâmusunu ve iffetini korumak kadar fazîletli ibâdet yoktur ![]() Ramazan ayı, İslâm dîninin nâmusudur ![]() ![]() ![]() Nâmus-ı Ekber: Peygamber efendimize vahy getiren ve dört büyük melekten biri olan Cebrâil aleyhisselâm, Cibril ![]() ![]() Nâmus-ı İlâhî: İslâm dîni ![]() ![]() Nâmus-ı Rabbânî: İslâm dîni ![]() ![]() NÂR: Ateş; Cehennem ![]() ![]() Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Ameli ve iyiliği ile kim dünyâ hayâtını ve zînetini isterse, onlara dünyâda güzel amellerinin karşılığını bol bol veririz ![]() ![]() ![]() Kalbinde hardal tânesi kadar îmân olan hiçbir kimse nâra girmez; kalbinde hardal tânesi kadar kibr (yâni küfr) bulunan hiçbir kimse de Cennet'e girmez ![]() Allah korkusundan gözyaşı döken kimseyi nâr yakmaz ![]()
__________________
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#32 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükNARH: Çarşıda pazarda satılan her türlü mal için hükûmet tarafından konulan fiyat ![]() Medîne-i münevverede pahalılık oldu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Esnafın hepsi fiyatları, fâhiş olarak yâni mal oluş fiyatının iki misline arttırdığı, millete zarar ve zulüm hâline geldiği zaman, hükûmetin, tüccarlara danışarak uygun bir narh koyması câiz (uygun) olur ![]() NÂS SÛRESİ: Kur'ân-ı kerîmin yüz on dördüncü ve son sûresi ![]() Nâs sûresi Medîne-i münevverede nâzil oldu (indi) ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ Nâs sûresinde meâlen buyuruyor ki: (Yâ Muhammed) İnsanların göğüslerine dâimâ vesvese veren, gerek cinden, gerek insandan (olsun) , o sinsi şeytanın şerrinden insanların Rabbine, insanların melîkine, insanların mâbûduna sığınırım, de! (Âyet: 1-6) Kim Felak ve Nâs sûrelerini okursa, sanki Allahü teâlânın indirdiği kitapların hepsini okumuş gibi olur ![]() Nâs sûresini devamlı okumayı alışkanlık hâline getiren kimse, dâimâ sıhhat ve âfiyette olur ![]() ![]() Son nefesini vermekte olan kimse için Nâs sûresi okunursa, rûhu bedenden rahatça ayrılır ![]() ![]() ![]() NASÂRÂ: Îsâ aleyhisselâma inananlar ![]() ![]() NASÎB: 1 ![]() ![]() İnsanların en akıllısı, ölümü çok hatırlayandır ![]() ![]() Ey Allah'ım! Seni sevmeyi ve seni seveni sevmeyi ve senin sevgine beni yaklaştıracak şeyi sevmeyi bana nasîb et ve senin sevgini (sıcak ve harâretli günde) soğuk suyu sevmekten bana daha sevimli kıl ![]() Allah'ım bana senin yolunda şehîd olmayı nasîb et ![]() Yâ Rabbî! Bizlere nihâyetsiz rahmet hazînenden nasîb eyle! Hepimizi doğru yoldan ayırma! (İmâm-ı Rabbânî) 2 ![]() ![]() ![]() ![]() (Nâbi) NÂSİH: Daha önce bildirilen bir hükmü kaldıran, âyet-i kerîme veya hadîs-i şerîf ![]() ![]() Müctehid olmak için arabî yüksek ilimleri tamâmen bilip, Kur'ân-ı kerîmi ezber bilmek, âyet-i kerîmelerin geldikleri zamanları ve gelme sebeblerini, ne hakkında geldiklerini, nâsih veya mensûh olduklarını bilmek, yüzbinlerce hadîs-i şerîfi ezberden b ilmek, fıkıh ilminin usûl ve kâidelerini tanımak, Kur'ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin açık ve kapalı mânâlarını kavramak, bu mânâlar kalbinde yer etmiş olmak, kuvvetli îmân sâhibi olmak, saf ve temiz bir kalbe sâhib olmak gibi şartları vardır ![]() NASÎHAT: Dînin ve aklın beğendiği şeyleri tavsiye, öğüt ![]() Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Muhakkak ki, Allahü teâlâdan korkan nasîhat alacaktır ![]() Din nasîhattir ![]() Nasîhat vermek dînimizin birinci vazîfesidir ![]() Nasîhat vermek kolaydır ![]() ![]() ![]() Ey oğlum! Sana nasîhatim şudur ki: Takvâya, Allah korkusu ile haramlardan kaçma ipine iyi sarıl ![]() ![]() ![]() ![]() Alay edenlere, zarar yapacaklara nasîhat verilmez ![]() ![]() ![]() NASR SÛRESİ: Kur'ân-ı kerîmin yüz onuncu sûresi ![]() Nasr sûresi Mekke'de nâzil oldu (indi) ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ Nasr sûresinde meâlen buyuruyor ki: Allah'ın nusreti ve fetih gelince, sen de insanların fevc fevc (bölük bölük) Allah'ın dînine (müslümanlığa) gireceklerini görünce, hemen Rabbini hamd ile tesbih et ![]() ![]() ![]() Ey Cübeyr, yolculuğa çıktığında, arkadaşlarının içinde en iyi durumda olmak, sıkıntı çekmemek ve rızık bakımından rahat olmak istersen, Kâfirûn, Nasr, İhlâs, Felak ve Nâs sûrelerini oku ![]() ![]() ![]() Nasr sûresi, Kur'ân-ı kerîmin dörtte birine eşittir ![]() Kim Nasr sûresini okursa, ona, Mekke'nin fethinde Muhammed (aleyhisselâm) ile berâber olan kimsenin sevâbı verilir ![]() NASRÂNÎ: Îsâ aleyhisselâma inanan ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: Şüphe yok ki, daha önce peygamberlere îmân edenler yahûdîler ve nasrânîler ve Sâbiîler olsun bunlardan her kim Allah'a ve âhiret gününe îmân eder ve hazret-i Muhammed'in dîni üzerine sâlih bir amel işlerse, elbette bunların Rableri katında mükâfâtları vardır ![]() ![]() İsrâiloğulları yetmiş bir fırkaya ayrılmıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Îsâ aleyhisselâmın bildirdiği nasrânîlik ile göğe yükseltilmesinden sonra te'sis edilen ve hıristiyanlık adı verilen nasrânîlik birbirinden çok farklıdır ![]() Hazret-i Îsâ'nın tebliğ ettiği Îsevîlik veya nasrânîlik az zaman sonra yahûdîler tarafından sinsice değiştirildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() NASS: 1 ![]() ![]() ![]() Ehl-i sünnet âlimleri nassları zâhirleri üzere almışlardır ![]() ![]() ![]() ![]() Nass ile bildirilmiş olan ahkâm (hükümler) hiçbir zaman değişmez ![]() ![]() Kâfirleri sevmemek, onlara kalb ile düşmanlık etmek, nass ile emredilmiştir ![]() 2 ![]() ![]() NA'Ş: Kefenlenip tabuta konmuş ölü ![]() ![]() Edrâ Eslemî dedi ki: "Medîne-i münevverede daha önce Kur'ân-ı kerîm okuduğunu gördüğüm birisi vefât etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Na'şı kabr başına koyunca iş yapmayanlar oturmalı veya çömelmelidir ![]() ![]() Cenâze namazı kılındıktan sonra na'şın başında duâ etmek câiz (uygun) değildir, mekrûhtur ![]() NÂŞİZE: Kocasının izni olmaksızın evinden kaçan ve kendisini beyinden haksız yere men eden kadın ![]() Nâşizeye nafaka verilmez ![]() ![]() Kadın kendisi ile birlikte oturan kocasını yanına girmekten men etmesi hâlinde hükmen nâşize sayılır ![]() NA'T-I ŞERÎF: Peygamberleri ve din büyüklerini öven şiirler ![]() ![]() Yûnus Emre'nin yazdığı bir na't-ı şerîf: Canım kurbân olsun senin yoluna, Adı güzel, kendi güzel Muhammed ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#33 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükNAZAR: 1 ![]() ![]() ![]() Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, misvâkını ve tarağını yanından ayırmazdı ![]() ![]() ![]() "Allahü teâlâ mü'min bir kulunun gönlüne bir gecede üç yüz altmış defâ nazar eder" sözünün mânâsı; "Kalbin vücûda açılan üç yüz altmış penceresi vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kalb hastalıklarının giderilmesi, Allah adamlarının tedâvisi ile olur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() (M ![]() 2 ![]() ![]() Aklın nazarı ile elde edilen ilim (bilgi) iki çeşittir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nazar Ber Kadem: Nakşibendiyye yolunun temel bilgilerinden birisi olup, tasavvuf yolculuğunda adımdan ileriye bakmak ve adımını baktığı yere atmak ![]() Nazar ber kadem, gönlü perişanlıktan kurtarır ve kendi iç âlemine bağlı kılar ![]() Göz kalbe tâbidir ![]() ![]() ![]() Nazar ber kademe riâyet edilmezse tasavvuf yolunda bulunan kimsenin şevki ve istîdâdı bozulabilir ![]() Nazar Değmesi: Göz değmesi, bâzı kimselerin gözlerinden çıkan zararlı şuâların, canlı ve cansız bir şeye bakıp beğendikleri zaman bozulmalarına sebeb olması ![]() Nazar değmesi haktır ![]() ![]() ![]() Nâs sûresini devamlı okumayı alışkanlık hâline getiren kimse, dâimâ sıhhat ve âfiyette olur ![]() ![]() NAZARGÂH-İ İLÂHÎ: Allahü teâlânın nazar ettiği (baktığı) yer ![]() Allah adamlarının kalbleri, Hakk'ın nazargâhıdır ![]() ![]() ![]() (Nâbi) NAZARİYYE: Bir veya birkaç hipotez (faraziye) ile, birçok hâdiseleri îzâh ederek ve bunlardan yeni hâdiselere vararak ve bu hâdiseleri tecrübe ile inceleyerek görülen hipotez ![]() ![]() Müslümanlık nazariyyeler dîni değil, amelî bir dindir ![]() ![]() NÂZIR: 1 ![]() ![]() Allahü teâlâ hayy (diri), alîm (bilici), kâdir (gücü yetici) ve mütekellim (konuşucu) olarak sonsuz zamanlarda hep hâzırdır ve nâzırdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() ![]() Vakfın nâzırı veya herhangi vazîfelisi, suç işlemedikçe azl olunamazlar (bu vazîfelerinden alınamazlar) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() NÂZİÂT SÛRESİ: Kur'ân-ı kerîmin yetmiş dokuzuncu sûresi ![]() Nâziât sûresi, Mekke'de nâzil oldu (indi) ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ Nâziât sûresinde meâlen buyuruyor ki: Kim ki Rabbinin azametinden (büyüklüğünden) korkarak kendisini günâhlardan men ederse, işte Cennet, onun varacağı yerin tâ kendisidir ![]() NÂZİL OLMAK: Yukardan aşağıya inmek; mukaddes kitabların vahiy yoluyla peygamberlere gönderilmesi ![]() Kur'ân-ı kerîm Kadir gecesinde nâzil olmaya başladı ve tamâmının inmesi yirmi üç sene sürdü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() NAZM: Kelimeleri inci gibi yanyana dizmek ![]() Kur'ân-ı kerîmin kelimeleri Arabîdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şiirler birer nazmdır ![]() ![]() ![]() ![]() Nazm-ı İlâhî: Allahü taâlâ tarafından yanyana dizilen mübârek sözler, Kur'ân-ı kerîm ![]() Kur'ân-ı kerîm nazm-ı ilâhîdir, Arabçadır ![]() ![]() NEBÂTÎ RUH: Her canlıda mevcud olan ve doğma, büyüme, beslenme, zararlı maddeleri dışarı atma, üreme ve ölme gibi canlılık hallerini yapan rûh ![]() Nebâtî rûha sâhib olan canlılarda büyüme bütün hayat boyunca olmaz ![]() ![]() ![]() ![]() NEBE' SÛRESİ: Kur'ân-ı kerîmin yetmiş sekizinci sûresi ![]() Nebe' sûresi Mekke-i mükerremede nâzil oldu (indi) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ Nebe' sûresinde meâlen buyuruyor ki: Muhakkak ki, Cehennem (melekler tarafından kâfirleri) bir gözetleme yeridir ![]() ![]() ![]() ![]() Nebe' sûresini okuyan, îmânsız gitmekten emin olur ![]() ![]() ![]() NEBÎ: Yeni bir din getirmeyen, daha önce gönderilmiş olan bir Resûlün dînine dâvet eden, çağıran peygamber ![]() ![]() ![]() Allahü teâlânın dînine çağırmakta, Resûl ile Nebî arasında bir ayrılık yoktur ![]() ![]() ![]() ________________ |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#34 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükNEBİZ: Hurma veya kuru üzümü soğuk suda bırakıp, şekeri suya geçince, kaynayıncaya kadar ısıtıldıktan sonra soğuyunca süzülerek elde edilen sıvı ![]() Nebizin tadı keskin olsa da, sarhoş yapmadıkça, içmesi helâl olur ![]() ![]() NECÂSET: Aslı îtibâriyle veya sonradan meydana gelen bir sebeble pis olan şeyler ![]() ![]() Namazın şartlarından birisi de necâsetten tahâret olup, bedende, elbisede ve namaz kılınacak yerde necâset bulunmamaktır ![]() Katı şekil almış necâset, insan derisinde, elbisesinde ise veya bevl, kan gibi akıcı necâset, mest üzerinde olsa da, ancak yıkamakla temizlenir ![]() ![]() ![]() Sarhoş eden bütün içkiler, şarap gibi kaba necâsettir ![]() İğne ucu kadar elbiseye sıçrayan bevl (idrar) ve kan damlaları ile sokakta sıçrayan çamurlar ve necâset buharlarının, necâsete dokunarak gelen gazların, rüzgârın ve ahırda ve hamamda meydana gelen buharlardan, duvarlarda hâsıl olan damlaların elbisey e, yaş deriye değmesi affedilmiştir ![]() Necâset bulaşmış ayakkabı ile cenâze namazı kılınmaz ![]() NECÂŞÎ: Habeş hükümdârı ![]() ![]() Peygamber efendimiz zamânındaki Necâşî'nin adı Eshame idi ![]() ![]() ![]() Eshâb-ı kirâm, Necâşî'nin memleketi Habeşistan'a hicret ettiklerinde, Necâşî onlara bir takım suâller sorduktan ve Peygamber efendimiz hakkında bilgi aldıktan sonra şöyle dedi:"Sizi ve yanından geldiğiniz zâtı tebrik ederim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() NECÂT: Kurtulma, kurtuluş ![]() Bir kimse, namazı edâ ederse, bu namaz kıyâmet günü nûr ve bürhân olur ve Cehennem'den kurtulmasına sebebdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() (M ![]() NECCÂRİYYE: Hicretin üçüncü asrında Hüseyin bin Muhammed en-Neccâr tarafından kurulan bozuk fırka ![]() Neccâriyye fırkasının inanışlarının bâzıları Cebriyyeye, bâzıları Mûtezileye uygundur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Neccâriyye fırkası, birbirlerini küfürle (îmânsızlıkla) suçlayan birçok kollara ayrıldı ![]() ![]() NECDET: Yiğitlik, kahramanlık ![]() Necdet sâhibi, korkulu hâllerde, sıkıntılı işlerde sabır ve sebât eder (kararlılık gösterir), bağırıp çağırmaz, uygunsuz iş yapmaz ![]() Necdet sâhibi olmak insanı yükseltir ![]() ![]() NECEŞ: Müşteri kızıştırmak, bir malı satın almaya niyeti olmadığı hâlde alacakmış gibi malın fiyatını yükseltmek ![]() Abdullah bin Ömer şöyle rivâyet etmiştir: "Şüphesiz ki, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem neceşten men etmiştir ![]() İki kişi bir malın fiyatında uyuşmuş iken, neceş yapmak mekrûhtur ![]() NECİYYULLAH: Allahü teâlâ tarafından tûfandan kurtarılan mânâsına Nûh aleyhisselâmın lakabı ![]() Tufândan önce, Allahü teâlânın emri ile bütün ehlî, vahşî ve yırtıcı hayvanlar hazret-i Nûh'un huzûrunda toplandı ![]() ![]() ![]() ![]() NECM SÛRESİ: Kur'ân-ı kerîmin elli üçüncü sûresi ![]() Necm sûresi Mekke'de nâzil oldu (indi) ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ Necm sûresinde meâlen buyuruyor ki: İnsan için (âhirette) , ancak dünyâda) ihlâsla (Allah rızâsı için) işlediği sâlih amelleri ve niyeti fayda verir ![]() Kim Necm sûresini okursa, Mekke'de Muhammed'i (aleyhisselâm) tasdîk ve inkâr edenlerin adedidin on katı sevâb verilir ![]() NECS (Necis, Neces): Dînen temiz olmayan, pis, murdar ![]() Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki: Ey îmân edenler! Müşrikler (kâfirler) ancak bir necestir ![]() ![]() Müşriklerin kendileri (bedenleri) necs olsaydı, îmân edince temiz olmamaları lâzım gelirdi ![]() ![]() ![]() ![]() Hınzırdan başka her hayvan diri iken temizdir ![]() ![]() ![]() ![]() Kapalı şişe içinde idrâr taşıyanın namazı câiz olmaz ![]() ![]() ![]() Necâsetin imbiklenmesi ile elde edilen sıvı necstir ![]() ![]() Elbisenin bir yerine necâset bulaşsa, bulaşan yeri unutsa, zan ettiği yeri yıkasa temizlendi kabûl edilir ![]() ![]() ![]() Şıra yâni üzüm suyu temizdir ![]() ![]() Namazı bozanlardan birisi de necs yerde durmak ve secde etmektir ![]() ![]() NEFHA: Üfleme, üfürme ![]() ![]() Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyurdu ki: Sûr'a nefha edileceği o gün (mezarlardan kalkıp, mahşer denilen alana) bölük bölük gelirsiniz ![]() Onların beklediği sâdece bir sayhadır (sûr'a ilk üfürülüştür) ki, onlar (ticârette ve) birbirleriyle çekişip (itişip) dururlarken, kendilerini yakalayıverir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İki nefha arası kırk senedir ![]() ![]() ![]() ![]() Kıyâmet günü elbette vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nefhat-ül-Ba's: İsrâfil aleyhisselâmın, nasıl olduğu bizce bilinmeyen ve sûr denilen bir âlete ikinci defâ üflemesiyle bütün canlıların dirilmesi ![]() Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki: Kıyâmetin yok edici sûr'undan sonra, ikinci bir sûr üflenir ![]() ![]() ![]() ![]() Nefhat-ül-ba's ile, bütün canlıların hepsi bir anda dirilir ![]() ![]() ![]() Nefhat-ül-Fer': İsrâfil aleyhisselâmın, kıyâmetin kopacağına yakın, nasıl olduğu bizce bilinmeyen sûr'a birinci defâ üflemesi ![]() Zamânın sonuna ulaştığı ve yeryüzünde kötülük yapılarak, her yerin, herkesin kötü olduğu vakit, Allahü teâlâ, İsrâfil aleyhisselâma; "Ey İsrâfil! Sûr'a üfle!" buyurur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() NEFRET: Tiksinmek, ürküp kaçmak ![]() Doğru yola kavuşan, hidâyete eren kimsenin nefsi gafletten kurtulup, namazın tadını duymaya, ibâdetlerden zevk almaya başlar ![]() ![]() Halktan nefret etmek, insanların kabahatlerini saymakla başlar ![]() ![]() ![]() Büyük İslâm âlimlerini tanıyıp onları sevenler, haramlardan nefret ederler ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#35 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükNEFS (Nefis): 1 ![]() ![]() Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: Her nefs, ölümü tadıcıdır ![]() 2 ![]() ![]() İnsan ben deyince, nefsini göstermektedir ![]() 3 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Cenâb-ı Hakk'ın huzûrundan korkup, nefsini (gayr-i meşrû) nefsânî arzularından (hevâ ve isteklerden) men eden kimsenin varacakları yer muhakkak Cennet'tir ![]() Nefsine düşmanlık et! Çünkü o, benim düşmanımdır ![]() Akıllılığın alâmeti; nefse gâlib ve hâkim olmak ve öldükten sonra lâzım olanları hazırlamaktır ![]() ![]() Nefsini azîz eden dînini yıkar ![]() ![]() Nefsin yaratılması, insanların yaşaması, üremesi ve dünyâ için çalışmaları içindir ![]() ![]() ![]() Nefse uymaktan kurtulmak, dünyâ nîmetlerinin en büyüğüdür ![]() ![]() Nefse, günâhlardan kaçmak, ibâdet yapmaktan daha güç gelir ![]() ![]() "Yâ Rabbî! Nefsimi bana musallat kılma! Ona karşı beni yardımsız, yalnız bırakma! Nefsim bana acımıyor ![]() Ey nefsim! İsteklerini hiç unutmuyorsun ![]() ![]() ![]() ![]() Ey nefsim! Hiç amelin olmadan, çalışmadan âhirette rahata kavuşmak istersin ![]() ![]() Allah yolunda nefsi ile yürümek isteyen daha ilk adımında hatâ etmiş demektir ![]() ![]() Nefis düşmandır ![]() ![]() Mahlûkâtın en ahmağı nefstir ![]() ![]() Nefs Muhâsebesi: İnsanın, dâimâ kötülük ve günâh işlemek istiyen nefsini hesâba çekip, kontrol etmesi ve gerektiğinde onu cezâlandırması (Bkz ![]() Nefs-i Emmâre: Kötülüğü emr eden nefs ![]() Nefs-i emmâre, hiç kimsenin emri altına girmeyip, herkese emretmek ister ![]() ![]() İnsanın bütün kötülükleri nefs-i emmârede toplanmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Varlıklar içinde en câhil olanı insanın nefsidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nefs-i emmâre, şehveti ve gadâbı aşırı çalıştırdığı için, buna uymak insana tatlı gelir ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanların nefs-i emmâresi; mevki sâhibi olmak, başa geçmek sevdâsındadır ![]() ![]() ![]() Peygamberlerin gönderilmesi ve kitapların indirilmesi hep nefs-i emmârenin isteklerini yok etmek içindir ![]() ![]() ![]() Nefs-i Levvâme: Kötü işlerden dolayı dâimâ kendini kınayan ve ayıplayan nefs ![]() Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Kıyâmet gününe ve nefs-i levvâmeye yemîn ederim ki, insan, kendisinin kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı mı sanıyor? (Kıyâme sûresi: 1-3) Bilmiş ol ki; en büyük düşmanın, seni kuşatan nefsindir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nefs-i Mardiyye: Kusurlarını bilen, kendisinden râzı olunan nefs ![]() ![]() Nefs-i mardiyyeye kavuşan kimse, verdiği her sözü yerine getirir ![]() ![]() ![]() Nefs-i Mutmainne: Îmân etmiş nefs ![]() ![]() Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Ey mutmainne olan nefs! Râzı olmuş ve râzı olunmuş olarak Rabbine dön ![]() ![]() Allah'ım! Sana kavuşmaya îmân eden, kazâna râzı olan ve verdiğine kanâat getiren nefs-i mutmainne isterim ![]() Nefs-i mutmainneye kavuşmuş olan insan sabırlıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir insan vilâyete kavuşup velî olunca nefs-i emmâresi nefs-i mutmainne olmuş, küfürden, inkârdan kurtulup, Rabbinden râzı olmuştur ![]() ![]() ![]() Nefs-i Mülhime: Gerektiği zaman Allahü teâlâ tarafından kendisine hakîkatler ilhâm edilen, kötülüklerden arınmış nefs ![]() Nefs-i mülhimeye kavuşmuş bir kimse, ilim, kanâat, tevâzu (alçak gönüllü olma), hüsn-i zân (iyi düşünce) sâhibidir, sabırlıdır, tahammüllüdür ![]() ![]() ![]() Nefs-i Nâtıka: İnsanı hep kötülük ve aşağılık işler yapmaya sürükleyen nefs ![]() ![]() İnsanın bütün kötülükleri nefs-i nâtıkada toplanmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() Nefs-i nâtıkayı zaifletecek birinci ilâç, İslâmiyet'in emir ve yasaklarına uymaktır ![]() ![]() ![]() Nefs-i Râdiye: Rabbinden râzı ve hoşnûd olan nefs ![]() Nefs-i Râdiyeye kavuşan kimsenin duâsını Allahü teâlâ reddetmez ![]() ![]() Nefs-ül-Emr: Hayâl, düşünce olmayan, zihnin hâricinde kendisi var olan, hakîkat ![]() NEFY VE İSBÂT ZİKRİ: "Lâ ilâhe illallah" mübârek sözünü diyerek yapılan zikr (Lâ ilâhe) yâni Allahü teâlâdan başka ilâh yoktur, nefy; (illallah) yâni Allahü teâlâ vardır demek de isbât ifâdeleriyle belirtilmiştir ![]() Nefy ve isbât zikrini çok yapınız ![]() ![]() NEHÂR-I ŞER'Î: İmsâktan, akşam namazının vaktinin girmesine kadar olan zaman ![]() Orucun farzı üçtür: 1)Niyyet etmek, 2)Niyyeti ilk ve son vakti arasında yapmak ![]() ![]() NEHY: 1 ![]() ![]() Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: Resûlümün getirdiği emirleri alınız, itâat ediniz! Nehy ettiği şeylerden sakınınız! (Haşr sûresi: 7) Dünyâda felâketlerden, âhirette Cehennem azâbından kurtulmak için iki şey lâzımdır: Dînin emrettiği şeylere sarılmak, nehiylerinden sakınmak! Nehyedilen şeylerden sakınmak, daha kıymetlidir ![]() 2 ![]() ![]() Nehy-i Anil Münker: Günahlardan ve kötülüklerden sakındırmak, alıkoymak ![]() Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Erkek ve kadın bütün mü'minler, birbirlerinin yardımcılarıdır: Emr-i mâruf nehy-i anil münker yaparlar, namazı gereği üzre kılarlar, zekâtı verirler, Allah'a ve Resûlüne itâat ederler ![]() ![]() ![]() ![]() Aç kimseleri doyur, susuz olana su ver, emr-i ma'rûf ve nehy-i münker yap; buna gücün yetmezse hayırlı, güzel olmayan sözlerden dilini koru!" (Hadîs-i şerîf-Et-Tergîb vet-Terhîb) Mü'min kardeşine nehy-i anil münker yapan kimse; yumuşak, tatlı ve güzel bir ifâde ile anlatarak söylemeli, sert, ağır sözlerde bulunmamalıdır ![]() Nehy-i Gayr-i İktizâî: Mekruhlar ![]() ![]() Nehy-i İktizâî: Haramlar ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#36 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükNEKÂBET: Yapılan satış sözleşmesinden dönmek, vazgeçmek ![]() Bir bâyi' (satıcı), alış-veriş ettiği kimsenin, bundan vazgeçmesi hâlinde nekâbet etmesi, ticârette ihsân olur ![]() ![]() ![]() ![]() NEKİR: Kabirde suâl soran meleklerden biri ![]() ![]() Kabre konan meyyit (ölü), Münker ve Nekir meleklerinin sorularına doğru cevâb verince, onlar (melekler); "Doğru söyledi, bizim elimizden kurtuldu" derler ![]() ![]() ![]() ![]() NEMÂ: Malın artması, çoğalması ![]() ![]() Zekâtı verilecek malda aranan şartlardan birisi de nemâ bulmasıdır ![]() NEMAZ (Namaz): İslâm dîninin beş şartından biri ![]() Allahü teâlâ, âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki: Belli zamanlarda namaz kılmak, mü'minlere farz oldu ![]() Namaz dînin direğidir ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ, her gün beş defâ namaz kılmağı emr etti ![]() ![]() Allahü teâlâ, kullarına her gün beş kerre namaz kılmağı farz etti ![]() ![]() Allahü teâlâ kulları üzerine beş vakit namazı farz kılmıştır ![]() ![]() ![]() Her namaz vakti geldikte melekler nidâ ederler ki: "Ey Âdem oğulları kalkınız ve nefsiniz için yakılmış olan ateşi namaz ile söndürünüz! (Hadîs-i şerîf-İhyâ) İyi biliniz ki, namaz dînin direğidir ![]() ![]() ![]() ![]() Namaza mâni olan, güçlük çıkaran vazîfede bereket olmaz ![]() ![]() Âkıl ve bâliğ olan her müslümanın her gün beş vakitte namaz kılması farzdır ![]() ![]() ![]() Ey oğlum! Namazı dosdoğru kıl ![]() ![]() ![]() ![]() İlim, mârifet dolu sözlerimin hiç faydası olmadı ![]() ![]() Namaz, aman namaz, nerede ve ne şart altında olursa olsun mutlaka namaz kılın! (Abdülhakîm Arvâsî) Bir vakit namazımı kaybetmektense dünyâları kaybetmeyi tercih ederim ![]() NEMÎME: Koğuculuk, müslümanlar arasında fitne çıkarmak, ara bozmak için söz taşıma ![]() ![]() Hased, nemîme ve kehânet sâhibleri benden değildir ![]() Yalan söylemek, iftirâ etmek ve nemîme her dinde haram idi ![]() ![]() Yalan, gıybet, nemîme ve yalan yere yemin gibi şeyler orucu bozmazlar ![]() ![]() NEML SÛRESİ: Kur'ân-ı kerîmin yirmi yedinci sûresi ![]() Neml sûresi, Mekke'de nâzil oldu (indi) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ Neml sûresinde meâlen buyuruyor ki: (Ey Resûlüm!) de ki: Göklerde ve yerde olan kimse gaybı bilmez ![]() ![]() Kim Neml sûresini okursa, Süleymân aleyhisselâmı tasdîk eden ve yalanlayanların adedinin on katı sevâb kazanır ![]() NEMMÂM: Söz taşıyan, koğuculuk yapan ![]() ![]() Nemmâm Cennet'e giremez ![]() Size en fenânızı haber vereyim ![]() ![]() Şunu iyi bil ki; sana birisi hakkında nemmâmlık eden, senin hakkında da başkasına nemmâmlık eder ![]() Nemmâm, sihir yapan büyücüden daha kötüdür ![]() ![]() Kabir azâbı en çok dünyâda üstüne idrâr sıçratanlara ve müslümanlar arasında nemmâmlık yapanlara olacaktır ![]() Nemmâmı dinleyen kimse, onu tasdik etmemelidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nemmâmın sözünü dinlemek, nemmâmlıktan daha kötüdür ![]() ![]() NESÂİK: Kesilen kurbanlar ![]() ![]() Kurbanlarınızı büyük yapınız ![]() ![]() ![]() NESEB: Soy, şecere ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki: Hem o Allah'tır ki, o (hakir) sudan bir insan yaratıp onu neseb ve sıhriyyet (evlilikle olan hısımlık) akrabâlıklarına ayırdı ![]() ![]() Peygamber efendimizin nesebi hazret-i İbrâhim'in oğlu hazret-i İsmâil'e müntehîdir (ulaşır) ![]() Kibrin başlıca yedi sebebi vardır ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanın şerefi (kıymeti, üstünlüğü) ilim ve edeb iledir; mal ve neseb ile değildir ![]() NESH: Emir ve yasaklarla ilgili şer'î (dînî) bir hükmün, ondan sonra gelen şer'î bir delîl (hüküm) ile kaldırılması, yürürlülük zamânının sona erdiğinin haber verilmesi, açıklanması ![]() ![]() Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem Medîne-i münevvereye hicret ettikten sonra bir müddet Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'ya yönelerek namaz kılmışlardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Muhammed aleyhisselâm peygamberlerin aleyhimüsselâm sonuncusudur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nesh, Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem hayatta iken olur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir hükmün nâsih veya mensûh olduğu ya Peygamber efendimizin bildirmesi ile veya Eshâb-ı kirâmın açıkça bildirmesi ile veya iki müteâriz (birbirine aykırı) delîlin (âyet-i kerîmenin) nüzûl (inmesi) veya hadîs-i şerîflerde vürûd (gelme, buyrulma) târi hleri ile veya hakkında icmâ vukû bulması ile bilinir ![]() ![]() Allahü teâlâ kulları hakkında dilediği gibi tasarruf edebilir; kullarını bir zaman bir hükme, başka bir zaman da başka bir hükme tâbi tutabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() NESÎ: Yer değiştirmek, geri bırakmak; Eşhur-ül-hurum (haram aylar) denilen ayları değiştirmek, geri almak ![]() Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Nesî, küfürde ziyâde olmaktır ![]() ![]() ![]() ![]() İslâmiyet'in ilk zamanlarında ve İslâmiyet'ten evvel, kamerî sene aylarından Recep, Zilkâ'de, Zilhicce ve Muharrem aylarında harp etmek haram idi ![]() ![]() ![]() ![]() NESTÛRİYYE: Hıristiyanlıktaki fırkalardan biri ![]() Nestorius, hıristiyanlığın Nestûriyye fırkasını kurdu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nestûriyye fırkasının fikirleri şark (doğu) memleketlerinde yayıldı ![]() ![]() ![]() ![]() NEŞR: 1 ![]() ![]() ![]() Resûlullah efendimizin; kabir ve kıyâmet hâllerinden, haşrdan (ölülerin kabirlerinden kalktıktan sonra, Arasât meydanında toplanmasından) ve neşrden, Cennet'ten ve Cehennem'den haber verdiği şeylerin hepsi doğrudur ![]() ![]() ![]() Bütün peygamberlerin dinlerinin aslı, temeli birdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() Bir kimseden iyilik gören, onu neşretsin ![]() ![]() ![]() Bid'atler (dinde sonradan çıkan yenilikler) yayılıp, sünnetler terk edildiği zamanda, İslâm ilimlerinin tahsîli (öğrenilmesi) ve neşri, en mühim işlerdendir ve Muhammed aleyhisselâmın sünnetini (dînini) yaymak en önemli maksaddandır ![]() Ortaçağda Endülüs'te ortaya çıkan parlak medeniyyet, Endülüs'ün dışına taşarak, Avrupa'ya yayıldı ![]() ![]() ![]() ![]() NEÛZÜ BİLLAH: "Allahü teâlâya sığınırız" mânâsına, tehlikeli hâllerden ve îmânı gideren şeylerden sakınma ve korkma mânâsını ifâde eden bir söz ![]() Bir kimse, İslâm'ın beş şartından birini inkâr ederse, yâni inanmaz, kabûl etmezse, yâhut alay eder, saygı göstermezse neûzü billah îmânı gider ![]() ![]() NEVÂDİR HABERLER: Hanefî mezhebi imâmlarından İmâm-ı Muhammed'in (El-Keysâniyyât), (El-Hârûniyyât), (El-Cürcâniyyât), (Er-Rukıyyât) adındaki kitablarıyla bildirilen din bilgileri, haberler ![]() Nevâdir haberler açıkça ve sağlam gelmiş olmadığından, bu haberlere zâhir olmayan haberler de denir ![]() ![]() ![]() NEVRÛZ GÜNÜ: Mecûsîlerin (ateşe tapanların) Martın yirmi birinde kutladıkları mecûsî bayramı ![]() Nevrûz günü, mecûsîlerin bayramıdır ![]() ![]() ![]() Nevrûz gününü bayram îlân eden, Cemşid adında eski bir İran pâdişâhıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Nevrûz veya mihrican (Eylül'ün yirmi üçüncü) günlerinde bunların isimlerini söyleyerek hediyye vermek haramdır ![]() ![]() NEY: 1 ![]() ![]() Allahü teâlânın aşkı ile dolmuş ![]() ![]() ![]() Abdullah bin Ömer (radıyallahü anhümâ) ile berâber gidiyorduk ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() Mesnevîde geçen ney kelimesi, insan-ı kâmil mânâsındadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() (Mevlânâ Celâleddîn Rûmî) NEZR: Adak yâni bir isteğin yerine gelmesi ve bir korkunun giderilmesi için, farz veya vâcib olan bir ibâdete benzeyen ve başlı başına ibâdet olan bir işi yapacağına dâir Allahü teâlâya söz verme ![]() ![]() Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki: Nezirlerini yerine getirsinler ![]() Kim tâat (ibâdet) olan bir şeyi nezr ederse, onu yapsın ![]() ![]() Namaz, oruç, hacca gitmek ve başka ibâdetler nezr olunur ![]() ![]() ![]() ![]() Talakta (boşanmakta), nikâhta ve nezrde niyetsiz, düşünmeden söylemek ciddî istiyerek söylemek gibidir ![]() ![]() Fakir olsun, zengin olsun, nezr eden, nezr edilerek kesilen hayvanın etinden yiyemez ![]() ![]() ![]() Hayvan kesmeği nezr ederken, kurban denirse, Kurban bayramında kesmesi lâzım olur ![]() Nezr Kurbanı: Allah rızâsı için, bir koyun veya şu koyunu kurban etmek adağım olsun diyen zengin veya fakir kimsenin Kurban bayramında kesmesi gereken kurban ![]() Nezr kurbanının belli üç günde yâni Kurban bayramının birinci, ikinci ve üçüncü günlerinde kesilmesi lâzımdır (vâcibtir) ![]() ![]() ![]() Nezr-i Muayyen: Hastam iyi olursa, Allah için şu kadar sadaka vermek ve sevâbını falan velîye bağışlamak adağım olsun diye bir şarta bağlanarak yapılan adak ![]() İstenilen şart meydana gelince, nezri yerine getirmek lâzım olur ![]() ![]() Nezr-i muayyende adak niyet ederken; Yâ Rabbî! Hastamı iyi edersen, falan velînin türbesi yanındaki fakirlere şu parayı senin için adak ettim ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#37 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükNezr-i Mutlak: Şarta bağlı olmadan yapılan adak ![]() Allahü teâlâ için bir sene oruç tutacağım demek Nezr-i mutlak olup bunu söylerken kasd (niyet) etmese söz arasında dilinden çıkmış olsa bile yapması vâcibdir ![]() NISF: Yarım, yarı ![]() ![]() Meyyitin (ölen kişinin) oğlu yok ise, kızı mîrâsın nısfını alır ![]() ![]() Nısf-ül-Leyl: Gece yarısı yâni Akşam namazının girişi ile, sabah namazının girişi arasındaki vaktin ortası ![]() Yatsı namazını nısf-ül-leylden sonra kılmak ve böylece gece namazı sevâbını da düşünmek çok yanlıştır ![]() ![]() Nısf-ün-Nehâr: Gün ortası ![]() Gölge nısf-ün-nehâr hattından ayrılınca, öğle namazının vakti başlar ![]() Güneş doğarken, batarken ve nısf-ün-nehârda kılınmaya başlanan namazlar sahîh olmaz ![]() ![]() NİFÂK: 1 ![]() ![]() ![]() Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Bedevîler, küfür ve nifak bakımından hem daha beter, hem de Allahü teâlânın Resûlüne indirdiği sınırları tanımamaya daha lâyıktır (onlar buna daha müsâittirler) ![]() ![]() Kalbinde küfür olan kimsenin mü'min olduğunu söylemesi, dinde nifâk olur ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() Suyun buzu eritmesi gibi nifâk da kalbi eritir ![]() Nifâk sâhiblerinde bulunan günâhlar bildirilmiş olsa idi, yeryüzünde basacak yer kalmazdı ![]() NİFÂS: Lohusalık hâli ![]() ![]() Elleri, ayakları, başı belli olan düşükte gelen kan da nifâstır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nifâs günlerinde namaz, oruç, câmi içine girmek, Kur'ân-ı kerîm okumak ve tutmak, Kâbe'yi tavâf, cimâ' haram olur ![]() ![]() NİGÂHDÂŞT: Kalbde yalnız Allahü teâlâyı anıp, O'ndan başka her şeyi unutma hâlinin devâmını muhâfaza ![]() Nigâhdâşt, bir sâlike (tasavvuf yolundaki kimseye) bir saat veya iki saat veya daha çok müyesser (nasîb) olduğu taktirde artık mâsivâ (Allahü teâlâdan başka şeyleri) onun hatırına, düşüncesine yol bulamaz ![]() NİKÂH: Evlilik için yapılan akit, sözleşme ![]() ![]() Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki: (Size) helâl olan kadınlardan nikâh ediniz ![]() Nikâh yapmak benim sünnetimdir ![]() ![]() Nikâhlanın, çoğalın! Kıyâmet günü, ümmetlere karşı sizinle övüneceğim ![]() Nikâhtan önce kızı görmek sünnettir ve iyi geçinmeyi sağlar ![]() Âdem aleyhisselâmdan beri bütün ümmetlerdeki evlenmelerde nikâh yapılması devâm etmiş, kaldırılmamıştır ![]() ![]() ![]() Nikâhsız evlenmek haramdır ![]() ![]() Âkıl ve bâliğ (ergenlik çağına gelmiş) bir kız ile oğlanı nikâh ettiklerinde, kendilerine îmânın şartları sorulduğunda bilemeseler, bunların nikâhı geçerli olmaz ![]() ![]() Nikâh-ı Müt'a: Şâhidsiz olarak, bir kadınla belli para verip, belli zaman için berâber yaşamağı sözleşmek ![]() ![]() Nikâh-ı müt'a, Hanefî, Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheblerinde haramdır ![]() NİKÂR: Tasavvuf yolunda ilerliyenlerin birbirlerine emr-i ma'rûf nehy-i anil-münker yapmaları yâni Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirmeleri ![]() Tasavvuf ehli arasında nikâr kalkınca bunlarda hayır kalmaz ![]() Nİ'MET (Nîmet): İyilik, rızık, saâdet ![]() Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Her nîmetin şükründen muhakkak sorulacaksınız ![]() Allahü teâlâ bir kulunu nîmetlendirirse, o nîmetinin eserini kulunun üzerinde görmek ister ![]() Bir müslüman üç şeyde bulunursa, Allahü teâlâ onu muhâfaza ve himâye eder, onu sever, merhamet eder ![]() ![]() Çoğunlukla bolluk ve nîmetler içinde bulunanlar, bu nîmet gitmedikçe, bunun kıymetini ve değerini anlayamazlar ![]() Nîmetlerin başı üç nîmettir ![]() ![]() ![]() ![]() Bir kimsenin saçının sakalının siyahlığını îmân ile ve ibâdetler ile ağartması ne büyük nîmettir ![]() Nîmet ne kadar çok ise şükür etmek lüzumu da çok olur ![]() ![]() Sıkıntılara sabretmeyen kimsede rızâ yoktur ![]() ![]() ![]() Nîmetlerin en iyisi çalışarak kazanılandır ![]() Her nîmet bir külfet (zorluk) karşılığıdır ![]() NİSÂ SÛRESİ: Kur'ân-ı kerîmin dördüncü sûresi ![]() Nisâ sûresi, Medîne'de nâzil oldu (indi) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ Nisâ sûresinde meâlen buyuruyor ki: Ey insan! Sana gelen her iyilik, Allahü teâlânın ihsânı ve nîmeti olarak gelmektedir ![]() ![]() ![]() Ey îmân edenler! Kadınlara zorla vâris olmanız size helâl değildir ![]() ![]() ![]() ![]() NİSÂB: Dinde zenginlik ölçüsü ![]() ![]() Altının nisâbı (Hanefî mezhebinde)yirmi miskal (96 gram)dır ![]() Zekât vermenin farz olması için, zekât malının nisâb miktârı olduktan îtibâren bir hicrî sene sonra da mülkünde bulunması lâzımdır ![]() Ödünç alma karşılığı olan borçlar ve zekât vermek farz olduğu günden önce ödeme zamânı gelmiş olan müeccel (taksitli) kul borçları nisâb hesâbına katılmaz ![]() Yiyecek, içecek, giyecek ve barınacak ev gibi lüzumlu nafakayı satın almak için saklanan altın, gümüş ve kâğıt paranın hepsi nisâb hesâbına katılır ![]() Ticâret eşyâsının altın ve gümüş üzerinden kıymetleri, nisâb miktârını bulmaz ise ve yanında altın veya gümüş de varsa, eşyânın kıymeti altın veya gümüş kıymetine eklenerek nisâb tamamlanır ![]() Ticâret eşyâsının zekâtı, altın nisâbına göre verilir ![]() ![]() NİSBET: 1 ![]() ![]() Kendisini babasından başkasına nisbet eden, Cehennem'e hazırlansın ![]() 2 ![]() ![]() Bir velînin kabrinden feyz almak için, o zâta karşı diri imiş gibi, edeb ve saygı göstermek, kabri üzerine basmamak lâzımdır ![]() ![]() ![]() Bâtındaki yâni kalbdeki nisbetin artmasına çalışınız ![]() ![]() Resûlullah'a uymak, Ehl-i sünnet vel-cemâat îtikâdında bulunmak ve bu büyüklerin nisbetini kalbinde saklamak, dünyânın her nîmetinden iyidir ![]() Büyüklerimizin yolu, Allahü teâlâya kavuşturan yolların en kısasıdır ![]() ![]() ![]() ![]() NİYÂBET: 1 ![]() ![]() Allahü teâlâ bir hac ile üç kişiyi Cenet'e koyar ![]() ![]() Hac gibi, hem mâlî ve hem bedenî olan ibâdette, bir kimsenin malı olur fakat hac etmeye gücü yetmemesi (âcizlik) ve devamlı özürlü olması hâlinde niyâbet câiz, gücü ve kuvveti varken niyâbet câiz değildir ![]() ![]() 2 ![]() ![]() Kıyâmet günü hesâba çekileceklerin ilki kâdılardır ![]() ![]() ![]() NİYÂZ: Yalvarma, yakarma, dilekte bulunma, isteme ![]() Bütün hamd ve senâlar Allahü teâlâya mahsustur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() NİYYET (Niyet): Kasd etme, kalbin bir şeye yönelmesi ![]() ![]() Ameller (iş, ibâdet) , niyete göre iyi veya kötü olur ![]() Kul, birçok iyi ameller işler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Niyet her şeyin başıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Niyet kalb ile olur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kıymetli oğlum! Mübahların fazlasından sakınmalısın ![]() ![]() ![]() ![]() NİZÂM: Düzen, uygunluk ![]() İnsan, etrâfını meselâ yerleri, gökleri ve yıldızların boşlukta döndüklerini, asırlar boyunca, çarpışmadıklarını, yeryüzünde, sıcaklık, basınç, hava, su miktârlarının; yapılarının, hareketlerinin tam, hayata uygun olarak ayarlanmış olduğunu, insanlar ın hayvanların, nebâtların (bitkilerin), cansız maddelerin, atomların, hücrelerin kısaca lise ve üniversitelerde okunan, tedkîk edilen, incelenen sayısız varlıkların yapılarındaki ve hareketlerindeki nizâmı görerek bunları yapan, yaratan, kudretli, bilgili bir sâhibin bulunduğunu, ister istemez kabûl etmek, O'na inanmak zorunda kalır ![]() ![]() ![]() NOEL GECESİ: Hıristiyanların 25 Aralık veya buna yakın bir târihte Îsâ aleyhisselâmın doğduğunu kabûl ettikleri gece ![]() Noel gecesi hazret-i Îsâ'nın doğumu kabûl edilen gün olarak bilinmekte ise de Îsâ aleyhisselâmın doğum günü kesin belli değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bizans imparatoru Büyük Kostantin putperest iken mîlâdın 313 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() NOKTA-İ CEVVÂLE: Dâimî hareket hâlindeki nokta ![]() ![]() Vehm (zan) ve hayâl, nokta-i cevvâleyi hâricde dâire şeklinde görür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() NÛH ALEYHİSSELÂM: Kur'ân-ı kerîmde adı geçen peygamberlerden ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: Muhakkak biz Nûh'u (aleyhisselâm) kavmine resûl (peygamber) olarak gönderdik ![]() Biz Nûh'u (aleyhisselâm) kavmine peygamber olarak gönderdik ![]() ![]() ![]() ![]() Nûh (aleyhisselâm) "Bismillah" ve "Elhamdülillah" demeden büyük olsun, küçük olsun herhangi bir iş yapmazdı ![]() ![]() İdrîs aleyhisselâm göke çıkarıldıktan sonra, insanlar azdı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() NÛH SÛRESİ: Kur'ân-ı kerîmin yetmiş birinci sûresi ![]() Nûh sûresi Mekke'de nâzil oldu (indi) ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ Nûh sûresinde meâlen buyurdu ki: Gerçekten biz, Nûh'u kavmine gönderdik ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nûh şöyle demişti: "Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kim Nûh sûresini okursa, sanki Nûh'un (aleyhisselâm) dâvetini idrâk eden (kabûl eden) mü'minler gibi olur ![]() NUKÛD: Basılmış altın ve gümüş paralar ![]() ![]() NÛR: 1 ![]() ![]() Kur'ân-ı kerîm okunan evden, arşa kadar nûr yükselir ![]() Müslümanlıkta beyazlayan kıllar, kıyâmet günü nûr olacaklardır ![]() Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem Ebû Zer-i Gıfârî hazretlerine; "Sana Kur'ân-ı kerîmi okumayı tavsiye ederim ![]() ![]() Âşıkların kalbleri, Allahü teâlânın ihsân ettiği nûr ile aydınlanır ![]() ![]() Evlerinizi Allahü teâlâyı anmak sûretiyle nûrlandırınız ![]() ![]() ![]() ![]() Vekî'e (Vekî bin Cerrah'a) unutkanlığımdan şikâyette bulundum ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() O hâlde Allah'a, O'nun peygamberlerine ve indirdiğimiz o nûr'a îmân edin ![]() ![]() 3 ![]() ![]() Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Allahü teâlânın nûr vermediği kimsenin nûru olmaz ![]() Allahü teâlânın nûr vermediği kimse münevver (nûrlu) olmaz ![]() 4 ![]() ![]() ![]() Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Allahü teâlâ göklerin ve yerin nûrudur ![]() En-Nûr ism-i şerîfini söyleyenin kalbi nurlanır ![]() Nûr Sûresi: Kur'ân-ı kerîmin yirmi dördüncü sûresi ![]() Nûr sûresi Medîne'de nâzil oldu (indi) ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ Nûr sûresinde meâlen buyuruyor ki: Ey Resûlüm! Mü'minlere söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haramdan korusunlar! Îmânı olan kadınlara da, söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haram işlemekten korusunlar ![]() Nûr-ı İlâhî: İlâhî nûr ![]() ![]() Kur'ân-ı kerîmi anlıyabilmeleri için, Allahü teâlâ, müctehîd denilen âlimlere aklî ve naklî ilimleri anlama kuvveti ile keskin zekâ ve çok akıl ve daha nice üstünlükler ihsân eylemiştir ![]() ![]() ![]() Nûr-ı Nübüvvet: Peygamberlik nûru ![]() Sahâbe-i kirâm, Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem sohbetiyle şereflenip, ef'âlini ve ahvâlini (işlerini ve hâllerini) gördüler ![]() ![]() Nûr-ı Pâki Muhammedî: Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) temiz, mübârek nûru ![]() Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem her nereye gitmek murâd eylese, O'nun nûr-ı pâki, kendinden evvel varırdı ![]() ![]() NÛRÂNÎ: Nûrlu, ışıklı, parlak, münevver ![]() Alev iki kısımdır ![]() ![]() ![]() ![]() İmâm-ı Kastalânî, zamânındaki insanların en nûrânî yüzlüsü olup, uzun boylu idi ![]() ![]() ![]() NUSAYRÎ: Eshâb-ı kirâma (Peygamber efendimizin arkadaşlarına) iftirâ eden şîanın kollarından ![]() ![]() Eshâb-ı kirâma iftirâ eden şia, üç grupta toplanmaktadır:Birincisi, Tafdiliyye; hazret-i Ali, Eshâbın en üstünüdür, diyorlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() NUSH: Nasîhat, öğüt ![]() ![]() ![]() (Ziyâ Paşa) NUSRET-İ İLÂHÎ: Allahü teâlânın yardımı, imdâd-ı ilâhî, ilâhî yardım ![]() Eshâb-ı kirâmdan bâzıları Huneyn gazâsında, askerin çokluğunu görerek, artık biz hiç mağlûb olmayız dedi ![]() ![]() ![]() ![]() Ben demek yâni nefsine güvenmek kendini üstün görmek felâkettir ![]() ![]() NÜBÜVVET: Peygamberlik; insanları Allahü teâlânın beğendiği yola kavuşturmak, onlara doğru yolu göstermek için Allahü teâlâ tarafından seçilmiş kimselere verilen peygamberlik vazîfesi ![]() ![]() Nübüvvet Yolu: Tasavvufta insanları Allahü teâlânın sevgisine, rızâsına kavuşturan iki yoldan birincisi ve en üstünü ![]() ![]() ![]() ![]() Nübüvvet yolu aslın aslına kavuşturur ![]() ![]() ![]() ![]() NÜCEBÂ: Allahü teâlânın tanınıp bilinmeyen velî kullarından bir topluluk ![]() Nücebâ, insanların imdâdına yetişip, işlerinde dara düştükleri zaman yardımcı olurlar ![]() ![]() NÜKTE: 1 ![]() ![]() Nükte: "Malı seviyorsan yerine sarf et de, sana sonsuz arkadaş olsun ![]() ![]() Nükte yaparken dikkat etmeli, dinleyicilerin yanlış anlıyacağı nüktelerden sakınmalıdır ![]() 2 ![]() ![]() ![]() NÜKÛL: Dönme, cayma, vazgeçme; bir malı satın aldıktan sonra vazgeçerek satıcıya geri verme ![]() Ayıplı (özürlü) mal satıcıya iâde edilir, geri verilirse, bu satıcı da, kendine satana geri çeviremez ![]() ![]() NÜSÜK: İbâdet ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki: De ki: "Şüphesiz benim namazım, nüsüküm, hayâtım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir ![]() NÜZÛL: İnmek ![]() ![]() İnsanları Allahü teâlânın rızâsına kavuşturan rehber ne kadar çok nüzûl ederse, rehberliği, irşâdı (doğru yolu göstermesi de) o kadar kuvvetli olur ![]() ![]() ![]() ON İKİ İMÂM: Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) Ehl-i beytinden (akrabâsından) olup, tasavvufun vilâyet yolunda en yüksek derecelere ulaşmış olan on iki büyük zât ![]() ![]() On iki imâm; Ali bin Ebî Tâlib, Hasen, Hüseyn, Zeyne'l-âbidîn, Muhammed Bâkır, Câfer-i Sâdık, Mûsâ Kâzım, Ali Rızâ, Muhammed Cevâd Takî, Ali Nakî, Hasen Askerî Zekî ve Muhammed Mehdî'dir ![]() Resûlullah'tan sallallahü aleyhi ve selem gelen feyzler (mânevî yardımlar) ve mârifetler (mânevî ilimler) hep hazret-i Ali'nin vâsıtasıyla gelir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ehl-i beyti seven ve on iki imâmın yolunda olanlar Ehl-i sünnettir (Peygamber efendimizin ve Eshâbının yolundadır) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ORTA YOL: Îmân ve ibâdetlerde yâni dinde Ehl-i sünnet (Peygamber efendimiz ve arkadaşlarının yolunda olan) âlimlerin gösterdiği ve bildirdiği doğru yol ![]() ![]() Orta yolun sağında ve solunda olmak iyilikten ayrılmak olur ![]() ![]() ![]() ORTODOKS: Hıristiyanlık mezheblerinden ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şark kiliseleri olarak da bilinen ortodoks dünyâsında İstanbul'dan başka İskenderiye, Antalya ve Kudüs'te de patriklik vardır ![]() ![]() Ortodoks mezhebini diğer hıristiyan mezheplerinden ayıran noktalardan bâzıları şunlardır: Rûhânî başkanları patriktir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ORUÇ: İslâm'ın beş şartından biri ![]() ![]() Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Ey mü'minler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizin üzerinize de farz kılındı ![]() ![]() Oruç bana mahsustur ![]() ![]() Bir kimse, Ramazân ayında oruç tutmayı farz bilir, vazîfe bilir ve orucun sevâbını, Allahü teâlâdan beklerse, geçmiş günâhları affolur ![]() Oruç tutan çok kimse vardır ki, onların orucu yalnız açlık ve susuzluk çekmek olur ![]() Allahü teâlâ, benim ümmetime, Ramazân-ı şerîfte beş şey ihsan eder ki, bunları hiçbir peygambere vermemiştir ![]() 1) Ramazanın birinci gecesi, Allahü teâlâ mü'minlere rahmet eder ![]() ![]() 2) İftar zamanında, oruçlunun ağzının kokusu, Allahü teâlâya, her kokudan daha güzel gelir ![]() 3) Melekler, Ramazanın her gece ve gündüzünde, oruç tutanların affolması için duâ eder ![]() 4) Allahü teâlâ, oruç tutanlara, âhirette vermek için Ramazân-ı şerîfte Cennette yer tâyin eder ![]() 5) Ramazân-ı şerîfin son günü, oruç tutan mü'minlerin hepsini affeder ![]() Çok namaz kılan, oruç tutan, sadaka veren, fakat dili ile komşularını incitenin gideceği yer Cehennemdir ![]() Kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayı görünce oruç tutunuz! Tekrâr görünce, orucu bırakınız ![]() Vazîfe olduğuna inanmayarak, ehemmiyet vermeyerek, hafîf görerek namaz kılmamak, oruç tutmamak, zekât vermemek küfür olur ![]() Oruç tutmak, Allahü teâlânın sıfatlarıyla sıfatlanmaktır ![]() ![]() Oruç tutmanın on bir faydası vardır: Cehennem'e kalkan olur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ramazân-ı şerîf orucunu ta'zîm (hürmet ve kıymet vererek) ve vakar ile tut ![]() ![]() Oruç Kazâsı: Oruç tutmamayı mubah kılan (dinde bildirilen) bir özür sebebiyle vaktinde tutulamayan veya kasd (bilerek) olmadan orucunu bozan bir kimsenin, Ramazân bayramının birinci, Kurban bayramının ilk üç günü hâricindeki zamanlarda gününe gün oruç tutması ![]() Oruç Keffâreti: Ramazân-ı şerîfte bilerek orucu bozmanın cezâsı ![]() Oruç keffâreti cezâsı, mübârek Ramazân ayının hürmet ve nâmus perdesini yırtmanın karşılığıdır ![]() Oruç keffâreti olan, bir köle âzâd eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Devamlı hasta veya çok yaşlı olup, oruç keffâretini tutamayan kimse altmış fakiri, bir gün sabah-akşam olmak üzere iki defâ, yâhut bir fakiri, sabah-akşam olmak üzere altmış gün doyurur ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#38 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükArkadaşlar biraz ara vermek istiyorum inşallah devam edeceğim gözlerim çok yoruldu ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#39 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükMÜELLEFE-İ KULÛB: Kalbleri İslâm'a ısındırılmak istenenler ![]() ![]() Hazret-i Ebû Bekr zamânında, beytülmâl (devlet hazînesi) emîni (vazîfelisi) olan hazret-i Ömer, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf okuyarak müellefe-i kulûb olanlara zekât verilmesini Resûlullah nesh eylemiştir, kaldırmıştır, dedi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() MÜEZZİN: Ezân okuyan kimse ![]() Her kim ezân-ı Muhammedîyi işittiği zaman müezzin ile berâber hafifçe okursa, her harfine bin sevâb verilir, bin günâhı affolur ![]() Ezân-ı Muhammedîye ta'zîm ve hürmet edenler ve onun harflerini, kelimelerini değiştirmeden, bozmadan ve tegannî etmeden minâreye çıkıp sünnete uygun okuyan müezzinler, yüksek derecelere vâsıl olacaklardır ![]() MÜFESSER: Açıklanan ![]() ![]() ![]() Kur'ân-ı kerîmde bulunan salât, zekât gibi kapalı kelimeler, Peygamber efendimiz tarafından açıklanmıştır ![]() ![]() ![]() MÜFESSİR: Kur'ân-ı kerîmi tefsîr eden; Allahü teâlânın kelâmında, murâd edilen, kasdedilen mânâyı anlayan âlim ![]() Müfessirler, uyumayarak, dinlenmeyerek, istirâhatlarını fedâ ederek, hadîs-i şerîfleri toplayıp tefsîr kitaplarını yazmışlardır ![]() ![]() Müfessirlerin baş tâcı Kâdı Beydâvî'dir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() MÜFLİS: 1 ![]() ![]() Bir vasî (bir yetimin veya akılca zayıf ve hasta olan bir kimsenin malını idâre eden kimse), yetîmin (babası veya anası-babası ölmüş çocuğun) ekim arâzisini bir müflise satsa; satış gözden geçirilir ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() Resûlullah efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde; "Müflis kimdir, biliyor musunuz?" buyurdu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âhirette müflis olmaktan çok korkmalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() (Şâh-ı Nakşibend) MÜFRİD HACI: İhrâma girerken ömreye niyet etmeyip yalnız hac yapmağa niyet eden kimse ![]() ![]() Mekke'de oturanlar yalnız müfrid hacı olur ![]() ![]() MÜFSİD: 1 ![]() ![]() Dünyâ kelâmı konuşmak, kendisi işitecek kadar gülmek, sakız çiğnemek, farzın birini özürsüz terk etmek, namazın müfsidlerindendir ![]() 2 ![]() ![]() Yalnız hadîs-i şerîf okuyup, fıkıh öğrenmeyen kimse dinde müfsiddir ![]() MÜFTÂBİH: Müctehid âlimlerin ictihadlarının (kavillerinden, sözlerinden) kendisiyle fetvâ verilen ![]() Her müslümanın ibâdet yaparken ve haramdan sakınırken kendi mezhebi âlimlerinin "Müftâbih olan budur", "En iyisi budur", "En doğru söz budur" gibi bildirdiklerine uyması lâzımdır ![]() MÜFTERÂ HADÎS: Peygamberlik iddiâsında bulunan Müseylemet-ül-Kezzâb'ın ve ondan sonra gelen münâfıkların (kalbi ile inanmayıp, sözleriyle inandık diyenlerin), zındıkların (kâfirlerin), müslüman görünen dinsizlerin uydurma sözleri ![]() ![]() MÜFTÎ (Müftü): Fetvâ veren ![]() 1 ![]() ![]() Birçok işlerde âdet, nass (Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerin hükümleri) gibidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Müftî, ictihâd etmeğe ehliyetli değilse, İslâm âlimlerinin kitablarında açıkladıkları bilgileri, nakledip halka bildirmekten başka yetkiye sâhib değildir ![]() Müctehîd olmayan müftîlerin, âyet ve hadîslerden herhangi bir hüküm çıkarmağa yetkileri yoktur ![]() ![]() Fâsıkın (açıktan günâh işleyenin), müftî olması uygun değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() Müftînin, müctehîd (dînî bir hüküm verebilecek makâma yükselmiş âlim) olması vâcibdir (gerekir) ![]() ![]() ![]() ![]() Gerçekte müftî müctehiddir ![]() ![]() Bütün İslâm âlimleri ittifakla bildiriyorlar ki: Müftîler, muhakkak ictihâd ehli, yâni Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden hüküm, mânâ çıkarmaya ehliyetli, yetkili olmalıdırlar ![]() Müftî-yi Mâcin: Din bilgilerini fıkıh kitablarından öğrenmeyip, kendi düşüncelerini din bilgisi olarak söyleyen, müslümanları mezhebsiz yapan câhil din adamı ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#40 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükMüftî-yüs-Sekaleyn: İnsanlara ve cinnîlere fetvâ veren büyük âlim ![]() Ahmed ibni Kemâl, Osmanlıların dokuzuncu şeyhülislâmı idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Müftî-yüs-sekaleyn Ahmed ibni Kemâl hazretleri buyurdu ki: "Müslümanlara îmândan sonra farz olan ilk şey, beş vakit namazdır ![]() ![]() ![]() ![]() Müftî-yüs-sekaleyn Ebüssü'ûd Efendi, Kânûnî Sultan Süleymân ve İkinci Selîm'in saltanatları zamânında otuz sene Şeyhülislâmlık yaptı ![]() MÜHÂYEE: Müşterek (ortak) bir mal, bâki (sâbit) kalmak üzere bu malın menfeatini taksim etmek ![]() Mislî eşyâda yâni çarşıda aynı evsâfta (özellikte) benzeri bulunan eşyâda mühâyee olmaz ![]() ![]() MÜHEYMİN (El-Müheymin): Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (ism-i şerîflerinden); her mahlûkun (yaratılmışın) ömrünü, amelini, rızkını, ecelini, nefeslerini, sözlerini bilen, gören, onların bütün hallerinden haberdâr olan ![]() Müheymin yalnız Allahü teâlâya mahsûs isimlerdendir ![]() ![]() Her kim gusül abdesti aldıktan veya namazdan sonra el-Müheymin ism-i şerîfini söylerse, kalbi aydınlanır, himmet ve şerefe kavuşur ![]() ![]() MÜHR-İ NÜBÜVVET: Peygamberlik mührü; Peygamber efendimizin mübârek sırtı ortasında, sol küreğine yakın kalbi hizâsında bulunan nübüvvet mührü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() (M ![]() MÜKÂBERE: Hakkı, doğruyu işitince, kabûl etmemek, inâd etmek, kendini büyük görmek ![]() ![]() MÜKÂFÂT: İyi karşılık ![]() Oruç yalnız benim içindir, onun mükâfâtını ben veririm ![]() Günâhlar unutulmaz, mutlaka cezâsı verilir ![]() ![]() Cömertlikten doğan güzel huylar vardır ![]() ![]() Yâ Rabbî! Artık sana rücû etmek (dönmek) zamânım çok yakın ![]() ![]() ![]() ![]() MÜKÂŞEFE: Kalb gözü ile görmek ![]() Tasavvuf yolunda olanların kalbine gelen müjdeler üç kısımdır ![]() ![]() ![]() Mükâşefe derecesine ulaşanların, delîl bulmaya ve sebeb aramaya ihtiyâçları yoktur ![]() ![]() Allahü teâlâ bilinmez ve anlaşılamaz ![]() ![]() ![]() MÜKÂTEB: Efendisi ile anlaşıp belli bir ücret ödeyince hür olacak köle ![]() Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() MÜKELLEF: Bir şeyi yapmaya ve yerine getirmeye mecbûr olan; Allahü teâlânın emir ve yasaklarından mes'ûl (sorumlu) olan; îmânı olan, âkil (akıllı) ve bâliğ (evlenme yaşına, ergenlik çağına ulaşmış) olan kimse ![]() ![]() Mükellef olan erkek ve kadının birinci vazîfesi; Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıkları akâid (îmân ve îtikâd) bilgilerini öğrenmek ve bunlara uygun olarak inanmaktır ![]() Mükellef olan kadın, erkek her müslümanın Allahü teâlânın sıfat-ı zâtiyyesini (zâtına âit sıfatlarını ki, bunlar; Vücûd, Kıdem, Bekâ, Vahdâniyyet, Muhâlefet-ün-lil-havâdîs ve Kıyâm bi-nefsihî'dir) ve sıfât-ı sübûtiyyesini (Hayât, İlim, Semî', Basar, İrâde, Kudret Kelâm, Tekvin) doğru bilmesi ve inanması lâzımdır ![]() ![]() ![]() ![]() Hanefî mezhebinin âlimleri dediler ki: Mükellef olan her müslümanın, her gün beş vakit namaz kılması farzdır ![]() ![]() Mükellef olanların, ölümü çok hatırlaması sünnettir ![]() ![]() ![]() MÜKEMMİL: Olgunlaştıran, yetiştiren ![]() Kâmil (yetişmiş) ve mükemmil bir rehbere tâbi kimse, Allahü teâlânın rızâsına kavuşur ![]() MÜKERREM: Muhterem, azîz, saygı değer ![]() Peygamber efendimizin anaları ve babaları arasında bulunmakla şereflenen bahtiyarların hepsi, zamanlarının ve memleketlerinin en asîl, en şerefli, en temiz zâtları idi ![]() ![]() MÜKRİH: Bir kimseyi istemediği bir şeyi yapması için zorlayan, tehdîd eden ![]() ![]() Zorla başkasının malı telef edilince, mükrih, malı öder ![]() MÜLÂANE: Zevcesini (eşini) zinâ ile suçlayan erkeğin dört şâhit getirememesi hâlinde, zevcenin isteği üzerine eşlerin hâkim huzûruna çıkarak usûlüne uygun (âyet-i kerîmelerde bildirilen ifâdelerle) karşılıklı yemin etmeleri ve lânetleşmeleri ![]() ![]() MÜLCÎ İKRÂH: Ölümle veya bir uzvunu yok etmek, şiddetli vurma ve hapsetme gibi tehdidlerle bir kimseyi istemediği şeyi yapmaya zorlama ![]() ![]() Mülcî ikrâh ile olan sözleşmeler sahîh (geçerli) olmaz ![]() MÜLEFFIK: Telfik yapan ![]() ![]() ![]() Bir işin, bir ibâdetin sahîh (doğru, geçerli) olması için, dört mezhebden herhangi birine uygun olması lâzımdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() MÜLHİD: Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflere yanlış mânâ vererek dinden çıkan, yâni îmânı bozuk olan, Eshâb-ı kirâma (Peygamber efendimizin arkadaşlarına) söğen ![]() Mülhid, Allahü teâlâya ve peygamberine inanır ve inandığını söyler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() MÜLK: 1 ![]() ![]() Mülk maldır veya malın kendi değil, yalnız menfaatidir ![]() ![]() ![]() Ganîmet (savaşta düşmandan ele geçen mal), dâr-ı İslâm'a (İslâm memleketine) nakledildikten sonra askerin hakkı olursa da, taksim edilmeden önce, mülk olmaz ve askerin bu hakkını mülk olmadan önce satması câiz olmaz ![]() Hizmet karşılığı alınacak ücreti, maaş çekini, bonosunu teslim almadan önce satmak câiz değildir ![]() ![]() Süleymân aleyhisselâm bir seyâhatinde, sağında-solunda insanlar ve cinler, ardında orduları olduğu ve kuşlar da başı üzerinde gölge ettikleri hâlde giderken, İsrâiloğullarından bir âbide (ibâdet edene) uğradı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() (Yûnus Emre) 2 ![]() ![]() Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyuruyor ki: Bütün mülk elinde bulunan Allahü teâlânın şânı ne yücedir! O, her şeye hakkiyle kâdirdir (gücü yetendir) ![]() O, geceyi gündüzün içine sokuyor, gündüzü gecenin içine sokuyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() O gün onlar (kabirlerinden dışarı) çıkarlar ![]() ![]() ![]() Süleymân aleyhisselâm; "Yâ Rabbî! Benden sonra kimseye nasîb etmeyeceğin bir mülkü bana ihsân eyle!" diyerek, melik ve emir olmak istemiştir ![]() Mûsâ aleyhisselâm, Fir'avn'a; "Îmân et, mülk ve saltanatın sende kalsın" dedi ![]() ![]() ![]() ![]() Mülk Sûresi: Kur'ân-ı kerîmin altmış yedinci sûresi ![]() Mülk sûresi Mekke-i mükerremede nâzil oldu (indi) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ Mülk sûresinde meâlen buyuruyor ki: Sırât-ı müstekîm (İslâmiyet'in gösterdiği doğru yol) üzere gidenle, gözleri âmâ olup yüzüstüne gittiği yolu bilmiyen aynı mıdır? (Âyet: 22) Mülk sûresi kötülüklerden engelleyici ve kurtarıcıdır ![]() ![]() Her gece Mülk sûresini okuyanı Allahü teâlâ kabir azâbından korur ![]() Mülk Şirketi: İki veya daha çok kimsenin, mîrâs veya hediye sûreti ile veya parasını belirli oranda verip satın alarak, bir mala berâber sâhib olmaları; yâhut mallarını ayrılmayacak şekilde karıştırıp ortak olmaları ![]() Mülk şirketi ile müşterek (ortak) olan malların geliri, sâhibleri arasında hisselerine göre taksim olunur ![]() Mülk-i Habîs: Helâl yolla kazanılan mal ile, haram yolla kazanılan malın karışmasından meydana gelen ve birbirinden kolayca ayrılamayan mülk ![]() Bir kimsenin elindeki malın, gasb edilmiş, çalınmış, zulüm, hıyânet ile alınmış haram mal olduğu veya mülk-i habîs olduğu bilinmedikçe, mallarını bu yollardan edinmekte olduğu bilinse dahi, elindeki bu malı helâl mülkü bilmek lâzımdır ![]() Verilenin haram mal veya mülk-i habîs olduğu bilinirse, bunu verenden almak hiçbir sûrette câiz (uygun) olmaz ![]() Mülk-i Yemîn: Bir kimsenin emrindeki köleler ve câriyeler ![]() Allahü teâlâ, âyet-i kerîmede meâlen buyuruyor ki: Allah'a ibâdet edin, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın ![]() ![]() ![]() Avret yerini ört! Zevcenden ve mülk-i yemîninden başkasına gösterme! Yalnız iken de, Allahü teâlâdan hayâ ediniz! (Hadîs-i şerîf-İmâm-ı Tirmizî, Ebû Dâvûd, İbn-i Mâce) MÜLKİYET: İnsanın bir şeyi başkasının rızâsını, iznini almadan kullanabilme yetkisi gücü ![]() İslâm hukûkunda devlete, cemiyetlere ve ferdlere mülkiyet hakkı tanınmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() MÜLTEZEM: Kâbe-i muazzamanın kapısı ile Hacer-ül-esved denilen mübârek siyah taş arasında kalan Kâbe duvarı ![]() Hac esnâsında Minâ'da şeytan taşlandıktan sonra,Mescid-i Haram'a gelinir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir kimse karnını Kâbe duvarına değdirip, Mültezemi vesîle (vâsıta) ederek Allahü teâlâya yalvarırsa, Allahü teâlâ onu zarardan kusurdan korur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() MÜMEYYİZ: Akıllı; faydalı ve zararlıyı birbirinden ayırabilen ![]() Mümeyyiz olmayan çocukların bütün sözleşmeleri bâtıldır (geçersizdir) ![]() ![]() MÜ'MİN (El-Mü'min): 1 ![]() ![]() ![]() Âyet-i kerîmede meâlen buyruldu ki: O, öyle bir Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Ey mü'minler! Hepiniz, Allahü teâlâya tövbe ediniz ki, dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşasınız ![]() Mü'minin firâsetinden korkunuz ![]() ![]() Mü'min o kimsedir ki, kendi için sevdiğini din kardeşi için de sever ![]() Mü'minler birbirini sevmekte, birbirine acımakta, birbirini korumakta bir vücûd gibidir ![]() ![]() Mü'min olmak için, yalnız Kelime-i şehâdeti (Eşhedü en lâ ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kâmil (olgun) mü'minin dört alâmeti vardır:Dili zikreder (Allahü teâlâyı anar), sessizliğinde tefekkür eder (Allahü teâlânın büyüklüğünü düşünür), ibret nazarıyla bakar, hayırlı işler yapar ![]() Mü'minin istirahati âhirettedir ![]() ![]() ![]() Mü'min Sûresi: Kur'ân-ı kerîmin kırkıncı sûresi ![]() ![]() Mekke-i mükkerremede nâzil oldu (indi) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sûrede; îmân etmenin önemi, günahları bağışlayan, tövbeleri kabûl eden, bununla berâber cezâsı şiddetli olan Allahü teâlânın inkârcılara vereceği cezâlar, Allahü teâlâya itâat etmek ve nîmetlerine şükr etmek gerektiği bildirilmektedir ![]() Mü'min sûresinde Allahü teâlâ meâlen buyuruyor ki: Size mûcizelerini gösteren, size gökten rızık indiren O'dur ![]() ![]() Kim Mü'min sûresini okursa, ona salât (duâ) etmeyen ve onun için istiğfârda bulunmayan hiçbir nebî, sıddîk, şehîd ve mü'min rûhu kalmaz ![]() MÜ'MİNÛN SÛRESİ: Kur'ân-ı kerîmin yirmi üçüncü sûresi ![]() Mü'minûn sûresi Mekke'de nâzil oldu (indi) ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ Mü'minûn sûresinde meâlen buyuruyor ki: Ey Peygamberim! Helâl ve temiz yiyiniz ve bana lâyık ibâdetler yapınız! (Âyet: 52) Kâfirler, mal ve çok evlad gibi dünyâlıkları verdiğimiz için, kendilerine yardım mı ediyoruz sanıyor! Peygamberime (sallallahü aleyhi ve sellem) inanmadıkları ve dîn-i İslâm'ı beğenmedikleri için onlara mükâfât mı ediyoruz, diyorlar?Hayır öyle değildir ![]() ![]() MÜMÎT (El-Mümît): Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden) ![]() ![]() Allahü teâlânın Kur'ân-ı kerîmde bildirdiği doksan dokuz isminden birçoğu, yaratıcı olduğunu gösterir ![]() ![]() El-Mümît ism-i şerîfini söyleyenin nefsi itâate gelir ![]() MÜMKİN-ÜL-VÜCÛD: Var da olabilen, yok da olabilen ![]() ![]() Mevcûd yâni var olan şey ikidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() MÜMTEHİNE SÛRESİ: Kur'ân-ı kerîmin altmışıncı sûresi ![]() Mümtehine sûresi Medîne-i münevverede nâzil oldu (indi) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ Mümtehine sûresinde meâlen buyuruyor ki: "Ey mü'minler! İbrâhim aleyhisselâmın gösterdiği güzel yolda yürüyünüz! Yâni siz de, onun gibi ve onunla berâber bulunan mü'minler gibi olunuz! Onlar, kâfirlere dedi ki, bizden sevgi beklemeyiniz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kim Mümtehine sûresini okursa, kadın-erkek bütün mü'minler ona kıyâmet günü şefâat eder ![]() MÜMTENİ'-UL-VÜCÛD: Var olması mümkün olmayan, hep yok olması lâzım olan ![]() Allahü teâlâya ortak (eş, benzer) bulunması Mümteni'-ül-vücûddur ![]() ![]() ![]() MÜNÂCÂT: Allahü teâlâya duâ etmek, yalvarmak ![]() Kul, şehvetlerini (nefsinin isteklerini) benim tâatim üzerine tercîh ettiği vakit, ona vereceğim cezânın en hafifi, bana münâcât zevkinden onu mahrûm etmektir ![]() Aklı başında olan, günü dörde bölmelidir ![]() ![]() Namaz kılmak, münâcât ve gizli yalvarıştır ![]() ![]() "İlâhî! Herkesi sıkıntıdan kurtaran yalnız sensin ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#41 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükMÜNÂFIK: İnanmadığı hâlde, müslümanları aldatmak için, inanmış görünen kimse ![]() Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Ey münâfıklar! Allahü teâlâ sizi kendi hâlinize bırakmaz ![]() ![]() Dört şey münâfıklık alâmetidir: Emânet olunana hıyânet etmek, yalan söylemek, vâdini bozmak ve ahdine vefâ göstermemek (verdiği sözde durmamak) ve mahkemede doğruyu söylememek ![]() Münâfık, iki sürü arasında bulunan bir koyun gibidir ki, o, bir defâ bu sürüye, diğer defâ öbür sürüye katılır ![]() Ey Allah'ım! Ben, münâfıklıktan, şikâktan (tefrikadan) ve kötü ahlâktan sana sığınırım ![]() Münâfıkın alâmeti üçtür ![]() ![]() ![]() ![]() Mescide giren münâfıklar, kafesteki serçe kuşlarına benzer ![]() ![]() Münâfık, İslâmiyet'ten bahseder, fakat onunla amel etmez ve ona uymaz ![]() MÜNÂFİKÛN SÛRESİ: Kur'ân-ı kerîmin altmış üçüncü sûresi ![]() Münâfikûn sûresi Medîne'de nâzil oldu (indi) ![]() ![]() ![]() Münâfikûn sûresinde Allahü teâlâ meâlen buyuruyor ki: Mallarınız ve çocuklarınız, Allahü teâlâyı hâtırlamanıza mâni olmasın ![]() Kim Münâfikûn sûresini okursa, nifâktan kurtulur ![]() MÜNÂKAŞA: Çekişme, tartışma ![]() Kimse ile münâkaşa etmeyen, haklı olsa bile, dili ile kimseyi incitmeyen müslümanın, Cennet'e gireceğini size söz veriyorum ![]() ![]() ![]() Sû-i zan etmeyiniz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ey oğlum! Elinden geldiği kadar kavgadan, münâkaşadan sakın! Dünyâ işleri için kendini fazla üzme! Kızdığın zaman sözlerine dikkat et, ölçülü olmaya çalış! Büyüklerin önünden yürüme! Bir kimse konuşurken araya laf karıştırma! Ey oğlum! Diline sâhib o lmayan sonunda pişmân olur ![]() ![]() Münâkaşa, dostun dostluğunu azaltır ![]() ![]() Emr-i ma'rûf ve nehy-i münker yaparken (iyiliği emredip kötülükten sakındırırken); niyetin hâlis olması ve işin iyi anlaşılıp, Allahü teâlânın buradaki emrinin iyi bilinmesi ve sabırlı olup, münâkaşa ve kavga edilmemesi, yumuşak ve tatlı dil ve yazı ile yapılması lâzımdır ![]() Halktan veya emrin altında çalışanlardan biriyle münâkaşa etme ![]() ![]() MÜNÂKEHÂT: Fıkıh ilminin dört büyük kısmından biri ![]() ![]() Fıkıh ilmi; ibâdât (ibâdetler), münâkehât, muâmelât (alış-veriş, kirâ, fâiz, mîrâs v ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yeni müslüman olan kimsenin veya âkil ve bâliğ olan müslüman evlâdının, evvelâ Kelime-i şehâdet söylemesi ve bunun mânâsını öğrenip, inanması lâzımdır ![]() ![]() ![]() ![]() MÜN'AKİD: İki taraf arasında karara bağlanıp, kabul olunan, meydana gelen ![]() ![]() Alış-verişin ve nikâhın mün'akid olması için uyulması gereken şartları vardır ![]() Bey' yâni satış ve nikâh akdi, sözleşmesi îcâb ve kabûl ile mün'akid olur ![]() Mün'akide Yemîni: İleride yapacağım veya yapmıyacağım diyerek yalan yere yemîn ![]() ![]() Mün'akide yemîni üç türlü olur: Birincisinde zaman bildirilmez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() MÜNÂZARA: Doğruyu ortaya çıkarmak maksâdı ile karşılıklı olarak yapılan ilmî konuşma ![]() ![]() Münâzara edecek kişi, gerçeği aramakta kaybını arayan kimse gibi olmalıdır ![]() Münâzarayı kendisinden istifâde edilmesi umulan âlimlerle yapmalıdır ![]() MÜNÂZEA: Çekişme, anlaşmazlık ![]() Mü'min beş güçlük arasındadır ![]() ![]() Münâzeaya götüren her cehâlet (bilgisizlik), bey'i (alış-veriş) ve icâreyi (kirâlamayı) fâsid kılar (bozar) ![]() MÜNCİYYÂT: Felâketlerden kurtarıcı bilgiler; ibâdetler, iyi ameller ![]() Fıkıh âlimleri yâni İslâmî hükümleri bilen âlimler, ibâdetlerin nasıl yapılacaklarını bildirdiler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#42 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükMÜNECCİM: 1 ![]() ![]() ![]() Müneccimlere, kâhinlere, falcılara inanmamalı, bilinmiyen şeyleri bunlara sormamalıdır ![]() ![]() ![]() Gaybden (gelecekten) verdiği haber konusunda kâhini tasdîk etmek küfürdür, îmânı giderir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() ![]() Yer küresinin ömrünü, yaratıldığı günden kıyâmete kadar olan zamânı; eski müneccimler, seyyâre (gezegen) yıldızlarının adedince bin sene yâni yedi bin sene demişlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() Ramazan hilâlinin tesbitinde müneccimlerin sözüne îtibâr edilmez ![]() MÜNEVVER: Kalbi aydınlanmış, mânevî kirlerden ve paslardan temizlenmiş ![]() Allahü teâlâ bir kimseye nûr vermezse, o kimse münevver olamaz ![]() ![]() (M ![]() MÜNEZZEH: Kusur, eksiklik ve muhtâçlıktan uzak ![]() ![]() Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Allahü teâlânın ilâhlıkta şerîki, ortağı yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ vardır ve birdir ![]() ![]() ![]() ![]() MÜN'İM (El-Mün'im): Nîmet veren ![]() ![]() Asıl mün'im Allahü teâlâdır ![]() ![]() ![]() MÜNKATI': Kendilerine zekât verilen sınıflardan biri; cihâd ve hac yolunda muhtâc kalanlar ![]() Zekât, sekiz sınıf kimseden yedisine verilir: 1) Nafakasından fazla, fakat nisâb miktârından az malı olan fakîre, 2) Bir günlük nafakasından fazla bir şeyi olmayan miskine, 3) Âmile (zekât me'muruna), 4) Efendisinden kendisini satın alıp, borcunu öde yince âzâd olacak olan mukâteb köleye, 5) Munkatı'a, 6) Medyûn'a (borçlu olup, ödeyemeyen müslümanlara), 7) İbn-üs-sebîl'e, memleketinde zengin ise de bulunduğu yerde yanında mal kalmamış olan kimseye, 8) Müellefe-i kulûba (şerlerinden, kötülüklerinden sakınılmak istenilen kâfirler veya îmânları zayıf kalbleri İslâm'a ısındırılmak istenenler) ![]() ![]() ![]() MÜNKER: Yapılması uygun olmayan, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerle ve müctehidlerin (dinde söz sâhibi âlimlerin) söz birliği ile yasak edilen şey; günah ![]() ![]() Şüphesiz insanlar münkeri görüp de men etmedikleri zaman, onların hepsine Allahü teâlânın cezâ vermesi çabuklaşır ![]() Münker iki kısımdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Münkeri (haramı) işleyeni görüp de gücü yettiği hâlde tatlı dil ile nehy (yasak) etmemek îmânın gitmesine sebeb olur ![]() Münker ve Nekir: Kabirde suâl soran melekler ![]() Münker ve nekir melekleri, suâl ve cevâbdan sonra meyyite (ölüye) "Cehennem'deki yerine bak, Allahü teâlâ değiştirerek, sana Cennet'teki yeri ihsân eyledi" derler ![]() ![]() Münker ve Nekir ismindeki iki melek kabirde suâl soracaktır ![]() ![]() Kabirde Münker ve Nekir meleklerine cevâb olarak şunları hazırlamalıdır:Rabbim Allahü teâlâ, peygamberim Muhammed aleyhisselâm, dînim dîn-i İslâm, kitabım Kur'ân-ı kerîm, kıblem Kâbe-i şerîf, îtikâdda mezhebim Ehl-i sünnet ve cemâat, amelde mezhebim İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe'nin mezhebidir ![]() ![]() (Seâdet-i Ebediyye) MÜNKİR: İnanmayan, kabûl etmeyen, inkâr eden kimse ![]() ![]() MÜNTEKİM: İntikam alıcı ![]() ![]() Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Allahü teâlânın âyetleri hâtırlatıldıktan sonra, onlardan yüz çeviren kimseden daha zâlim kimdir?Biz mücrimlerden (müşriklerden) müntekimiz ![]() MÜNTEHÎ: Sona eren, nihâyete kavuşan ![]() ![]() Müntehîlerin vazîfesi, halk arasında Hak ile olmaktır ![]() Müntehînin terakkîsi (ilerlemesi) namaz ibâdetine bağlıdır ![]() MÜNZEVÎ: İslâmiyet'in emirlerini yapmak, yasaklarından sakınmak, kötülüklerden korunmak ve kalb huzûru ile ibâdet yapabilmek için bir köşeye çekilmiş olan kimse ![]() MÜRÂHIK: Âkıl ve bâlig yâni ergenlik çağına ulaşmadığı hâlde ulaşmış gibi gösteren erkek çocuk ![]() Mekke'den üç gün üç gecelik uzak yerlerde bulunan hür kadının hacca gidebilmesi için, üç mezhebde, zevcenin veya nikâhı düşmeyen ebedî mahrem akrabâsından fâsık ve mürted olmayan âkıl ve bâlig veya mürâhık bir erkeğin berâber gitmesi lâzımdır ![]() ![]() MÜRÂHIKA: Dokuz yaşına girdiği hâlde henüz bâliğa olmamış yâni ergenlik çağına gelmemiş kız çocuğu ![]() Mürâhıka, erkeklerle aynı safta namaza dursa, onun yanında bulunanın namazı bozulur ![]() MÜRÂÎ: İki yüzlü, olduğunun aksine kendisini iyi gösteren, gösteriş yapan, riyâkâr ![]() ![]() Mürâînin üç alâmeti, işâreti vardır:1)yalnız iken tenbel olur ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#43 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükMÜRCİE: "Günâh işlemek insana zarar vermez ![]() ![]() Cebriyye mezhebi; insan aslâ bir iş yapmaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mürcieden, Allah dilediği kâfirleri affedecektir ve dilediği mü'minlere ebedî (sonsuz) azâb yapacaktır diyenler ve ibâdetlerimiz elbet kabûl olacak, günâhlarımız da elbet affolacak diyenler ve bütün farzlar nâfile ibâdettir, bunları yapmamak günah ol maz diyenler kâfir oluyorlar ![]() MÜREKKEB: Birleşik olan, parçalanabilen ![]() ![]() Ruh basîttir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() MÜREVVİC-ÜŞ-ŞERÎA: İnsanları dînin emirlerine uymaya teşvîk eden mânâsında Muhammed Ma'sûm-i Fârûkî hazretlerinin üçüncü oğlu Muhammed Ubeydullah Serhendî'nin lakabı ![]() Mürevvic-üş-Şerîa Muhammed Ubeydullah Serhendî kaddesallahü sirreh, Hazînet-ül-meârif kitabında yüz kırk beşinci mektubda diyor ki: "Ebû Dâvûd, Mu'âz bin Cebel'den ve Enes bin Mâlik'ten gelen şu hadîs-i şerîfi haber veriyor: "Bir kimse, yemek yedikten sonra; "Elhamdülillahillezî etamenî hâzetta'âm ve rezakanî-hi min gayri havlin minnî ve lâ-kuvveh" derse, geçmiş ve gelecek günâhlarından çoğu affolunur ![]() ![]() MÜRÎD: Tasavvufta Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için evliyâ bir zâtın terbiyesi altına giren talebe ![]() Mürîd, mürşidinin (hocasının) yanında cenâze yıkayıcısının elindeki ölü gibi olmalıdır ![]() Allahü teâlânın sevgisi ile ve O'nun sevgisine kavuşmak arzusu ile yanan mürîd, bilmediği, anlıyamadığı bir aşk ile şaşkın hâldedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mürîd olanlar, severler, kalblerine kendilerine âit olan bir isteği, arzuyu getirmezler ![]() ![]() MÜRSEL: Şerîatle (yeni bir din ile) gönderilen peygamber ![]() ![]() Mürsel Hadîs: Sahâbe-i kirâmın (Resûlullah efendimizin sohbetinde yetişen mübârek insanların) ismi söylenmeyip, Tâbiîn'den (Sahâbe-i kirâmı görüp, sohbetinde yetişen kimselerden) birinin, doğruca, Resûl-i ekrem buyurdu ki, diyerek bildirdiği hadîs-i şerîfler ![]() ![]() İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe hazretleri, ictihâdında (Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden çıkardığı hükümde) sünnete tâbi olmakta herkesten ileri gitmiş, mürsel hadîsleri bile, müsned hadîsler (Peygamber efendimizden rivâyet eden sahâbînin ismi de bild irilen hadîs-i şerîfler) gibi, sened (delîl) olarak almış ve Eshâb-ı kirâmın sözlerini, kendi ictihâdının (re'yinin, hükmünün) üstünde tutmuştur ![]() ![]() MÜRSELÂT SÛRESİ: Kur'ân-ı kerîmin yetmiş yedinci sûresi ![]() Mürselât sûresi Mekke'de nâzil oldu (indi) ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü teâlâ Mürselât sûresinde meâlen buyuruyor ki: O (kıyâmet günü) , bir zamandır ki, onlar (kâfirler) söylemezler ve söylemeğe izin de verilmez ![]() Kim Mürselât sûresini okursa, onun için müşriklerden (Allahü teâlâya ortak koşanlardan) olmadığına dâir bir sened yazılır ![]() MÜRSELÎN: Gönderilenler, şerîatle (yeni bir dinle) gönderilen peygamberler ![]() ![]() ![]() Ali radıyallahü anhtan rivâyet edildiğine (nakledildiğine) göre, Resûl-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellem, ona şöyle buyurmuştur: "Ebû Bekr ve Ömer, nebiyyîn (nebîler) ve mürselînden başka, önce gelen ve sonra gelen bütün Cennetliklerin, saçları ağarmaya başlayanların seyyidleridir (efendileridir) ![]() MÜRŞİD: İrşâd eden, doğru yolu gösteren rehber zât ![]() ![]() Tasavvuf yolunda nihâyete varan büyükler (yolun sonuna kavuşanlar) iki türlüdür:Birincisi Resûlullah'ın sallallahü aleyhi ve sellem izinde giderek kemâle erdikten sonra insanları irşâd için (doğru yola çekmek için) halkın derecesine indirilmiş olan m ürşidlerdir ![]() ![]() Bütün kazançlarıma, mürşidlerimi çok sevmekle kavuştum ![]() ![]() Talebe, mürşidini ne kadar çok severse, onun kalbinden feyz alması da o kadar çok olur ![]() ![]() ![]() Mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır ![]() Bir kimsenin kendisini irşâd edecek (doğru yolu gösterecek) bir mürşîdi yoksa, büyük zâtların (Ehl-i sünnet âlimlerinin) kitaplarını okusun ve onlara uysun ![]() Mürşîd-i Kâmil: Tasavvufta kemâle gelmiş, olgunlaşmış, evliyâlık mertebelerinin sonuna ulaşmış, kâbiliyeti olanları bu yolda yetiştiren rehber zât ![]() Mürşîd-i kâmilin bakışları, kalb hastalarına (kalbi Allahü teâlâdan başka şeylere tutulmuş olanlara) şifâ verir ![]() ![]() Mürşîd-i kâmillerin en üstünleri, dört mezheb imâmlarıdır ![]() ![]() ![]() (Abdülehad Nûrî) MÜRTECÎ: İslâmiyet'in pâk ve temiz yolunu bırakarak, câhiliyet devri yoluna ve yaşayışına dönen; gerici, irticâ eden ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#44 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükMÜRTED: Müslüman iken dinden çıkan, kâfir olan kimse ![]() ![]() Allahü teâlâya Cebrâil aleyhisselâm gibi ibâdet etseniz, mü'minleri, Allah için sevmedikçe, kâfirlere ve mürtedlere, Allah için düşmanlık etmedikçe, hiçbiri kabûl olmaz ![]() Mürtedin müslüman iken yapmış olduğu ibâdetlerin, iyiliklerin hepsi yok olur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Helâli, harâmı ayırd etmeyen, farzı yapmağa, haramdan kaçınmağa ehemmiyet vermeyen mürted olur ![]() ![]() ![]() ![]() MÜRTEZÂ: Beğenilmiş, râzı olunmuş mânâsına hazret-i Ali'nin lakabı ![]() Âdem'in (aleyhisselâm) hilm sıfatını ve Yûsuf'un (aleyhisselâm) güzel ahlâkını görmek isteyen, Ali Mürtezâ'ya baksın ![]() Eshâb-ı kirâmdan herbiri bir peygambere benzemektedir ![]() ![]() MÜRÛR-I ZEMÂN: Zaman aşımı, zaman geçmesi ![]() Ödünç vermekten veya satıştan ve kirâdan, vedîa, âriyet gibi emânetler, vergi, mülk, akar ve mîrâstan olan şahsî alacakları için on beş hicrî sene özürsüz terk edilmiş dâvâlar, borçlu inkâr ederse, dinlenmez ![]() ![]() ![]() ![]() MÜRÜVVET: İnsanlık, yiğitlik ![]() ![]() ![]() Her kim insanlarla muâmele ederken onlara zulüm etmezse, onlarla konuşurken yalan söylemezse, onlara verdiği vaadi yerine getirirse, mürüvveti tam, adâleti açık, dostluğu vâcib olur ![]() Haram işlememek, günâhlardan sakınmak, insaf ile hüküm vermek, zulm etmemek, hakkı olmayana göz dikmemek, kölesi olmayan kimseyi karşılıksız çalıştırmamak, zayıfa karşı kuvvetliye yardım etmemek, alçak olanı şerefliye tercih etmemek, vebâl ve günâh o lan şeylere sevinmemek, kötü isim yapacak olan hareketlerde bulunmamak mürüvvetin şartlarındandır ![]() Mürüvveti bulunmayanın ibâdeti kâmil (olgun) değildir ![]() (Adlî) Malı, şerîatin ve mürüvvetin uygun görmediği yerlere dağıtmaya, isrâf veya tebzîr denir ![]() MÜSÂFEHA: İki müslümanın, sağ elin avuç içlerini birbirine yapıştırıp, iki baş parmağın yanlarını birbirine değdirerek el sıkışması ![]() İki erkek veya iki kadın müslüman karşılaştıkları zaman, müsâfeha ederlerse, ayrılmadan önce, günâhları mağfiret olunur ![]() Her kim bir mü'min kardeşini ziyâret eyleyip, müsâfeha ederek üç kerre elini sallasa, ellerini ayırmadan her ikisinden Hak teâlâ râzı olur ![]() ![]() Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir kimse ile müsâfeha edince o kimse elini çekmedikçe, mübârek elini ondan ayırmazdı ![]() ![]() ![]() Müslümanların, birbiri ile karşılaştığı zaman, müsâfeha etmeleri sünnettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her karşılaştıkta müsâfeha sünnettir ![]() ![]() MÜSÂFİR (Misâfir): Yolcu ![]() ![]() ![]() Allah'a ve âhiret gününe îmân eden müsâfire ikrâm etsin ![]() Üç kimsenin duâsı muhakkak kabûl olur ![]() ![]() Bir kimse üç günlük yere gitmeyi niyet etmeden yola çıksa, bütün dünyâyı dolaşsa bile müsâfir olamaz ![]() Müsâfir dört rek'atlı farz namazları iki rek'at kılar ![]() ![]() ![]() ![]() Müsâfir, mest üzerine, üç gün üç gece (72 saat) mest edebilir ![]() ![]() Evine, gelip geçici sâlih bir misâfir gelirse, onun hizmetini iyice yap! Hemen yemeğini ver, belki acıkmıştır ![]() ![]() ![]() Misâfiri çok severim ![]() ![]() ![]() ![]() Dünyâ malına, makâmına ve dünyâ hayâtına güvenme! Biz bu dünyâda müsâfiriz, yolcuyuz ![]() ![]() MÜSÂHİB: Arkadaş ![]() Resûlullah'ın eshâbının (arkadaşlarının) hepsi, sözbirliği ile âdildirler, hak üzeredirler ![]() ![]() MÜSÂKÂT ŞİRKETİ: Bağda üzüm, bahçelerde meyve ve bostanlarda sebze yetiştirmek için, toprak sâhibi ile çalışacak kimse arasında yapılan şirket, ortaklık ![]() Çalışan kimse hastalanınca veya taraflardan biri ölünce, müsâkât şirketi bozulur ![]() MÜSÂLEMET: Uyuşmak; fikirler ayrıldığı, sözler çoğaldığı zaman münâkaşa etmemek; sertliği, bölücülüğü, ayrıcılığı istemeyip, barışmak istemek ![]() Müsâlemet, iffetten (insânî rûhun yapıcı kuvvetinin iyi olmasından) doğan iyi bir huydur ![]() MÜSÂMAHA: 1 ![]() ![]() Resûlullah efendimiz; "Allahü teâlâ Cennet'te, içerisinde keskin misk kokuları esen bir şehir yarattı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() Müsâmaha, cömertlikten doğan güzel bir huydur ![]() MÜSÂREAT: İbâdetleri ve hayırlı işleri yapmakta acele etmek ![]() Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Rabbinizden mağfiret istemeye ve Cennet'e girmeye müsâreat ediniz ![]() MÜSÂVÂT: Eşitlik, denklik; aynı halde ve derecede olma ![]() İslâm dînindeki hürriyet ve müsâvât, gayr-i müslimlerin çoğunu dâimâ kendine çekmiştir ![]() ![]() Her ticârî sözleşmede, iki tarafın zarar ve kârda müsâvât, adâlet bulunması esastır ![]() MÜSÂVÎ: Eşit, denk ![]() Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Mekke şehri alınmadan önce din düşmanları ile harb edenler ve mallarını, Allah yolunda harc edenler ile, Mekke alındıktan sonra bunları yapanlar, müsâvî değildir ![]() ![]() ![]() Ağırbaşlı kimse, medh olunmayı sevmez, yerilmekten de üzülmez ![]() ![]() ![]() Resûl-i ekrem Mekke'den Medîne'ye hicretleri sırasında Eylül ayının yirminci ve Rebî'ul-evvel'in sekizinci Pazartesi günü Kubâ köyüne geldiler ![]() ![]() MÜSEBBİB-İ HAKÎKÎ: Bütün sebepleri yaratan Allahü teâlâ ![]() Her varlığın hâlıkı (yaratıcısı), hâkimi (hükm edicisi), müsebbîb-i hakîkîsi Allahü teâlâdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() MÜSELLES: Tâze iken yâni gaz kabarcıkları çıkmadan, köpürmeden önce ısıtılıp, üçte ikisi uçup üçte biri kalan üzüm suyu ![]() Kısrak, inek, deve sütleri mayalanıp, tadı keskin olunca, müselles gibi olurlar ![]() ![]() ![]() MÜSENNEM: Balık sırtı gibi yuvarlak ![]() Kabrin üzerini müsennem yapmak sünnettir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#45 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükMÜSEVVİF: Hayırlı işleri sonraya bırakan, sonra yaparım diyen, iyi işleri geciktiren, bugünün işini yarına bırakan kimse ![]() Uygunsuz işlerin hepsinden Allahü teâlâya tövbe etmeli, O'na yalvarmalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Vakit, keskin bir kılınç gibidir ![]() ![]() ![]() ![]() MÜSKİR: Sarhoşluk veren, şuuru kaybettiren, aklı gideren ve keyf veren madde ![]() Her müskir haramdır ![]() ![]() Esrâr otu müskirdir ![]() ![]() ![]() MÜSLİM: 1 ![]() ![]() Müslim-i şerîfteki hadîs-i şerîflerden bâzıları: Üç kişi bir arada bulunduğu zaman ikisi, diğerini bırakıp da kendi aralarında konuşmasınlar ![]() Cehennemlikleri size haber vereyim mi?Onlar katı yürekli, malını hayırdan esirgeyen, kibirli kimselerdir ![]() Kalbinde zerre kadar kibir (yâni küfür) bulunan kimse Cennet'e giremez ![]() 2 ![]() ![]() ![]() MÜSLİMAN (Müslüman): Allahü teâlânın, peygamberleri vâsıtasıyla gönderdiklerine ve Muhammed aleyhisselâma îmân edip, Allahü teâlânın emirlerini yerine getiren, yasaklarından kaçan kimse ![]() Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Mallarını, canlarını fedâ ederek din düşmanları ile, Allahü teâlânın rızâsı için cihâd, muhârebe eden müslümanlar, oturup, kapanıp ibâdet edenlerden daha üstündür ![]() ![]() Müslüman demek, müslümanlara eli ile, dili ile zarar vermeyen kimse demektir ![]() Müslüman, müslümanın kardeşidir ![]() ![]() ![]() Bir kimsenin müslümanlığının güzelliği, mâlâyânîden (faydasız şeylerden) kaçması ve lüzûmlu şeyleri yapması ile anlaşılır ![]() Bir müslüman, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına ne kadar dikkat edip tatbik ediyorsa, Allahü teâlâ da onu, o miktâr azîz eder ![]() ![]() Müslüman, iyi insan, aklı başında kimse demektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() MÜSNED HADÎS: Peygamber efendimize isnâd eden sahâbînin ismi bildirilen hadîs-i şerîfler ![]() ![]() MÜSTAĞFÎR: İstiğfâr eden, Allahü teâlâdan günâhlarının bağışlanmasını isteyen ![]() ![]() Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: (O takvâya erenler); "Ey Rabbimiz, biz îmân ettik ![]() ![]() MÜSTAĞNÎ: 1 ![]() ![]() Allahü teâlâ bütün varlıklardan müstağnîdir ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() ![]() Ebû Hâzim'e; "Malın nedir?" diye sordular ![]() ![]() ![]() MÜSTA'MEL SU: Abdestte veya gusülde veya kurbet için (yemekten önce ve sonra, sünnet olduğu için el yıkamak gibi) kullanılan su ![]() ![]() Müsta'mel su, İmâm-ı a'zam'a göre kaba necâsettir ![]() ![]() MÜSTECÂB: Makbûl, kabûl olunan, geri çevrilmeyen ![]() Kişinin din kardeşi için gıyâbında (arkasından) yapılan duâ müstecâbdır ![]() ![]() ![]() Duânın müstecâb olduğu zamanlar; Receb ayının birinci Cumâ gecesi olan Regâib gecesi, Şâban ayının on beşinci gecesi olan Berât gecesi ve günü, mübârek geceler, Cumâ günü, hatîb minberde iki hutbe arasında oturduğu vakitten namaz kılıncaya kadar, her gecenin son üçte birinde (seher vaktinde), ezân ve ikâmet okunurken, bilhassa hayyealelfelâh dedikten sonra, Allah yolunda cihâd ederken, her namazdan sonra, Kur'ân-ı kerîmi okuduktan sonra, her secdeden sonra, cemâat arasında, yağmur yağarken, Kâbe -i muazzamayı görünce, zemzem suyu içince yapılan duâ müstecâbdır ![]() ![]() MÜSTE'CİR: Ücret ödeyen ![]() 1 ![]() ![]() Âcir yâni mal sâhibi, müste'cirden günlük kirâyı her akşam isteyebilir ![]() ![]() Hayvan, binmek ve yük taşımak için; elbise, giymek için kirâlanır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() San'at sâhibleri işçilik ücretini müste'cirden alıncaya kadar, eşyâyı vermeyebilir ![]() ![]() MÜSTEHAB: Sevilen, beğenilen ![]() ![]() Müstehabları yapmakta gevşek davranan, sünnetleri yapamaz ![]() ![]() ![]() Müstehabları hafif görmemelidir ![]() ![]() ![]() ![]() Müstehab, Hak teâlâya dost eder ve Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya vesîledir ![]() İmâmın, son sünneti, farz kıldığı yerde kılması mekruhtur (ibâdetin sevâbını giderir) ![]() ![]() ![]() Beş vakit namazı vakitleri girer girmez kılmalıdır ![]() ![]() MÜSTEHLİK EVLİYÂ: Nihâyete erdikten, maksada kavuştuktan sonra sebepler âlemine indirilmeyen, geri döndürülmeyen evliyâ ![]() ![]() Müstehlik olan evliyânın peygamberlik makâmının kemâlâtından (üstünlüklerinden) haberi yoktur ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|