Cevap : Tarihi Eserler, Konya |
04-30-2009 | #16 |
KRDNZ
|
Cevap : Tarihi Eserler, KonyaKuruçeşme Hanı (Beyşehir) Günümüze çok harap durumda gelen bu han kapalı ve açık bölümlerden meydana gelmiştir Bu bölümlerin her biri dikdörtgen planlı olup, birbirlerinin eşidir Hanın yapımında kesme taş ve çevredeki antik yapılardan devşirilmiş taşlar kullanılmış, ancak bu taşların çevrede yaşayanlar tarafından yerlerinden sökülmesi ile üst örtüsü ve tonozların büyük bir bölümü yıkılmıştır Hana doğudaki dar cephesinde dışarıya taşmayan bir portalden girilmektedir Kapalı kısmın taç kapısı, ana giriş kapısına göre daha anıtsal görünümlüdür Cepheden öne doğru taşırılan bu girişin alınlığında sekiz satırlık kitabesi bulunmaktadır Ancak bu kitabe de oldukça tahrip edilmiştir Kapalı kısım iki yandaki beşer paye ile ortadaki geniş, yanlardaki daha dar üç sahna ayrılmıştır Bunlardan orta sahın diğerlerine göre daha geniş ve yüksek tutulmuştur |
Cevap : Tarihi Eserler, Konya |
04-30-2009 | #17 |
KRDNZ
|
Cevap : Tarihi Eserler, KonyaKadın Hanı (Kadınhanı) Kadın Hanı, kesme taştan yapılmış, açık ve kapalı bölümlerden meydana gelmiştir Duvar örgüsünde çok sayıda devşirme antik malzeme kullanılmıştır Anadolu Selçuklu hanlarının tipik plan şemasına uygun olarak yapılan hanın avlusunun bulunduğu, bugünkü yapının iki yanındaki duvar uzantılarından anlaşılmaktadır Bu uzantıların beden duvarları dışında da devam etmesi avlunun kapalı mekândan daha geniş olduğunu göstermektedir Günümüze yalnızca 2250x2850 m ölçüsünde kapalı mekânı gelebilmiştir Hanın kapalı kısmına cepheden öne doğru taşırılmış bir portalden girilmektedir İç mekân dikdörtgen planlı olup, her sırada beşer tane olmak üzere on paye ile üç sahna ayrılmıştır Bölümlerin üzerini birbirine bitişik tonozlar örtmüştür Dışa kapalı olan bu hanın içerisi mazgal pencerelerle aydınlatılmıştır |
Cevap : Tarihi Eserler, Konya |
04-30-2009 | #18 |
KRDNZ
|
Cevap : Tarihi Eserler, KonyaHorozlu Han (Selçuklu) Vakıflar Genel Müdürlüğü 1970’li yıllarda hanı eski belge ve fotoğraflarına dayanarak restorasyonunu yapmıştır Hanın tamamen kesme taştan yapıldığı görülmektedir Ancak plan düzeni tam olarak ortaya çıkarılamamıştır Mescit kısmının Zazadin ve Obruk hanlarında olduğu gibi girişin üzerinde olduğu sanılmaktadır Diğer hanlarda olduğu gibi anıtsal bir giriş kapısının olup olmadığı konusunda da kesin bir bilgi yoktur Avlunun bütünüyle yıkılmış olmasından ötürü de taç kapının da tamamen ortadan kalktığı anlaşılmaktadır Günümüzde dışa doğru taşkın bir kapı bezemesiz olarak restore edilmiştir Hanın girişinde bulunan ve temel izlerine göre düzenlenen kapalı kısımın orta sahnın daha yüksek olarak tutulmuş, yan sahınlar da buna dik olarak oluşturulmuştur Orta sahnın üzerindeki kubbe pandantifli olup, ağırlık kemerler vasıtası ile kare kesitli ayaklar üzerine bindirilmiştir Yapının dışında olduğu gibi içerisinde de kesme taş kullanılmış, merkezi kubbede tuğlaya yer verilmiştir Tuğla bezeme ağırlıklı olarak kullanılmıştır Orta sahnın üzerindeki kubbeye bir de ağırlık feneri yerleştirilmiştir |
Cevap : Tarihi Eserler, Konya |
04-30-2009 | #19 |
KRDNZ
|
Cevap : Tarihi Eserler, KonyaZazadin Hanı (Selçuklu) Günümüze iyi bir durumda gelen Zazadin Hanı, doğu batı doğrultusunda dikdörtgen plan şeması göstermektedir Diğer Selçuklu han ve kervansaraylarında olduğu gibi kapalı ve açık bölümlerden meydana gelmiş, ancak kuzey duvarı kademeli olarak yapılmıştır Yapımında kesme taş kullanılmıştır Bu taşların arasına devşirme olarak antik taşlara da yer verilmiştir Han kütlevi görünüşü itibarı ile bir kaleyi andırmaktadır Hanın girişi masif görünümlü olup, dışarıya doğru taşırılmış ve iki ayrı renk taştan anıtsal taç kapısı yapılmış ve bu kapı duvarları destekleyen payandalarla daha görkemli bir görünüme sahip olmuştur Diğer Selçuklu hanlarında kısa kenarda bulunan giriş kapısı bu kez, hanın geniş cephesine yerleştirilmiştir Buradan bir giriş eyvanı ile avluya geçilmektedir Diğer kervansaray ve hanlarda görülen revak-mekân ilişkisi burada daha farklıdır Uzun kenarlarda mekân-revak-mekân uygulaması ile değişik bir plan ortaya konulmuştur Bu tür plan düzeninin uygulanışının nedeni anlaşılamamaktadır Avlunun çevresinde bağımsız mekânlar bulunmakta olup, bunlar hanla ilgili sosyal hizmetlerdir Mescit kısmı yapının girişi üzerindedir Bu mescide eyvanın solundaki duvardan dışarıya doğru taşırılmış ancak, günümüzde kısmen tahrip olmuş merdivenlerden çıkılmaktadır Avludan kapalı kısma geçişi sağlayan kapı avlu kapısında olduğu gibi iki renk malzemeden yapılmıştır Bu bölüm bir orta sahın ile buna dik olarak planlanmış yan sahınlardan meydana gelmiştir Aynı zamanda mimar olan Sadettin Köpek burada farklı bir uygulamaya gitmiş, seki düzenlemelerini diğer kervansaraylara göre farklı biçimde geliştirerek uygulamıştır Orta sahın burada daraltılmış ve yalnızca insanların geçebileceği şekilde bir koridor biçiminde düzenlenmiştir Orta sahının ikinci bölümü biraz daha daraltılarak uzatılmış ve böylece bu bölüm haçvari bir şekle dönüşmüştür Hanın bezeme olarak fazla bir özelliği bulunmamaktadır İki renkli malzemenin yanı sıra geometrik kompozisyonlara yer verilmiş, taşçı işaretleri de diğer yapılarda olduğu gibi burada da görülmektedir Zazadin Hanı Selçuklu döneminde yapılmış diğer han ve kervansaraylar arasında en iyi korunanı olmasına rağmen yine de birçok bölümü tahrip edilmiştir Avlu etrafındaki revakların bazıları yıkılmış, üst örtüler kısmen çökmüştür |
Cevap : Tarihi Eserler, Konya |
04-30-2009 | #20 |
KRDNZ
|
Cevap : Tarihi Eserler, KonyaSahip Ata Külliyesi (Meram) Cami: Sahip Ata Külliyesi ile ilgili araştırmasında Haluk Karamağaralı, caminin ilk yapımında, bugünkü çift minareli ön yüze kadar uzandığını ve caminin ağaç direkli ahşap bir yapı olduğunu belirtmiştir Caminin ilk yapımından yalnızca çini mozaiklerle bezeli mihrabı günümüze gelebilmiştir Bu cami, Anadolu Selçuklularının günümüze gelebilen en eski ağaç direkli camilerinden birisidir Bu yapının taç kapısı Selçuklu ağaç işçiliğinin en görkemli örneklerinden birisidir Taç kapının yanlarındaki derin niş halindeki sebilleri de bu konudaki en eski örneklerdendir Buradaki sebilin köşe dolgularının birisi içerisinde yapının mimarı Kölük bin Abdullah’ın ismi yazılıdır Taç kapının ortadaki giriş bölümü bir yazı frizi ve geçmeli mermer mozaiklerle çevrili bir bordürle kuşatılmıştır Bu bordürün içerisinde yine silmelerin oluşturduğu bir sivri kemer bulunmaktadır Bu kemer zengin görünümlü 14 mukarnas dizisi ile doldurulmuştur Bunun altında da caminin sivri kemerli giriş kapısı yer almaktadır Buradaki bordürler birbirlerine simetriktir Birbirlerinin içerisinden geçen kalın halat motifleri, köşeli girift bezemeler kapının yanındaki sivri kemerli pencereyi de çevrelemektedir Bu pencerelerin üzerindeki, yüzeyler renkli sırlı tuğlalardan oluşturulmuş baklava desenli bezeme ile kaplıdır Girişin sağında şerefeden sonrası yıkılmış olan minare bulunmaktadır Minarenin dilimli gövdesi lacivert ve turkuvaz renkte sırlı tuğlalarla kaplanmıştır Giriş kapısının solundaki ikinci minare ise günümüze gelememiştir Bu yapı çifte minareli taç kapı örneklerinin Anadolu’daki en eski yapısıdır Giriş kapısının arkasında bir avlu içerisinde camiye yer verilmiştir Bugünkü cami sonradan yapılmış olup, kare planlı 12 ahşap direkle taşınan bir mekân olup, üzeri çatı ile örtülüdür İbadet mekânı mihrap duvarına dik beş sahından meydana gelmiştir Girişin sağ ve solunda döşemeden biraz daha yüksek iki maksure bulunmaktadır İbadet mekânının da taç kapıya doğru uzandığı sanılmaktadır İlk yapıdan yalnızca lacivert, mor ve turkuvaz renkli mozaik kakma tekniğinde yapılmış, girişin eksenindeki çinili mihrap kalmıştır Bu mihraptaki bezemeler, yıldızlar, geçmeler, rumiler ve kıvrık dallardan oluşmuştur Caminin giriş kapısı eski külliyeden alınmış kündekâri tekniğindeki kaplılardır Türbe: Caminin mihrap duvarının sol köşesindeki bir kapıdan içerisine girilen koridorun sağında türbe yer almaktadır Türbe aynı zamanda caminin mihrap duvarına da bitişik olup, büyük bir kemerle bu koridora açılmaktadır Türbenin üzeri Türk üçgenleri ile desteklenmiş bir kubbe ile örtülüdür Türbenin kubbesi bitkisel ve geometrik mozaik çinilerle zengin bir görünümdedir Türbenin altında mumyalık kısmı bulunmaktadır Kesme taştan yapılmıştır Hankâh: Selçuklu Beylikler döneminde gezginlerin ve yoksul dervişlerin misafir edildikleri yer olan hankâha Sahip Ata Külliyesi’nde de yer verilmiştir Hankâhın girişi normal ölçülerde bir kapıdır Arkasında koridor şeklinde bir geçit ve kapalı avlu durumunda divanhaneye geçilir Bu bölüm külliyenin en yüksek ve en kütlevi yapısıdır Orta mekânı örten aydınlık fenerli bu kubbe pandantifli olup, Selçuklu eserleri arasında az görülen bir yüksekliğe sahiptir İçerisinde bir de mihrabın olduğu güney sofasının iki yanında da birer derviş hücresine yer verilmiştir Hamam: Külliyenin dikdörtgen planlı hamamı çifte hamam plan şeklindedir Kadınlar ve erkekler bölümü olmak üzere, birbirine simetrik iki bölümden meydana gelmiştir Soğukluk, ılıklık ve sıcaklık kısımlarından oluşmaktadır |
Cevap : Tarihi Eserler, Konya |
04-30-2009 | #21 |
KRDNZ
|
Cevap : Tarihi Eserler, KonyaTaş Medrese (Akşehir) Medresenin giriş kapısı üzerindeki üç satırlık kitabesinden öğrenildiğine göre; Anadolu Selçuklu sultanlarından IIKeyhüsrev’in oğlu IIKeykubat zamanında başvezir olan Emirdad Sahipata Hüseyin oğlu Fahreddin Ali tarafından 1250 yılında yaptırılmıştır Akşehir Arkeoloji Müzesi’ndeki bir kitabeden öğrenildiğine göre de hankâh ile imaret, medrese ve mescitten on bir yıl sonra yapılmıştır Taş Medrese açık avlulu, dört eyvanlı plan tipindedir Giriş kapısı ile baş eyvan kuzey-güney yönünde; iki yayvan eyvan ise onlara dikey olarak yapılmıştır Orta avlunun iki tarafı revaklı ve dikdörtgen planlıdır Giriş kapısının sağındaki odalar medrese öğrencilerine ayrılmıştır Avlunun doğusundaki kapalı bölmelerle açık eyvan dershane olarak kullanılmıştır Medresedeki beş odanın içerisinde ocakları bulunmaktadır Avlunun iki yanında sivri kemerlerle birbirine bağlanmış revakların mermer sütunları antik bir Bizans yapısından alınarak burada kullanılmıştır Sütunların bazıları tek, bazıları iki parça halinde olup, kelepçelerle birbirlerine bağlanmıştır Sütun başlıkları Roma ve Bizans dönemlerine ait olup, üç sütun başlığı da ters çevrilerek kullanılmış sütun kaideleridir Medresenin mescit dışında kalan bezemeleri portal, ana eyvan ve türbede yoğunlaşmıştır Ana eyvanın geniş kemeri mermerden olup, üzeri portalde olduğu gibi geometrik ve bitkisel bezemelerle kaplanmıştır Moloz taştan yapılan medresenin yapımında devşirme malzeme ve mermer çokça kullanılmıştır Kemer ve tonozlar tuğladandır Taş Medrese ve diğer yapılar, yapıldığı XIII yüzyıldan sonra birçok onarım geçirmişse de bu onarımları belirten bir kitabeye rastlanmamıştır Son olarak 1941–1944, 1965–1966 yıllarında onarılmış ve Arkeoloji Müzesi olarak düzenlenmiştir |
Cevap : Tarihi Eserler, Konya |
04-30-2009 | #22 |
KRDNZ
|
Cevap : Tarihi Eserler, Konyaİnce Minareli Medrese (Meram) Konya’da avlusunun üzeri kubbe ile örtülü olan üç medreseden biri olan bu medrese aynı zamanda Sahip Ata Darülhadis’i olarak da anılmaktadır Medreseye bitişik olarak yapılan mescidin cephesi üzerindeki sırlı tuğlalarla süslenmiş olan minaresi bu medreseye İnce Minareli isminin verilmesine neden olmuştur İki şerefeli olan minare oldukça yüksek idi Ancak, 19001 yılında yıldırım düşmesi sonucu birinci şerefeden yukarısı, daha sonra da şerefesi yıkılmıştır Günümüzde mescit de yıktırılmış, yalnızca medrese ile birlikte olan mihrabı kalmıştır Medresenin portali cephenin ortasında 545 m kadar dışarı taşkın, kütlevi bir görünümdedir Alışılagelen medrese portallerinden farklıdır Anadolu Selçukluları döneminde yapılmış olan en görkemli portallerden birisidir Kapı dış köşelerde iri bir düğümle bağlanan üçlü kaval silmelerle; cephede kıvrık dallı rumîli geometrik bezemeler ve Fetih Suresi’nin yazılı olduğu kitabe kuşağından oluşan üç bordür ile iki yandan sınırlanmıştır Ancak, bordürlerin yarım kalmış oluşu bunların kapının üstünde de eksik olduğunu göstermektedir Başlangıcı ve sonu eksik olan bu kitabe şeridinde, yukarıda surenin altıncı ayeti bitmeden yazı kesilmekte, diğer tarafta ise onuncu ayetin son kısmı ile yazı aşağıya doğru devam etmektedir Kapının iki yanında başlayan kemer üstünde düğüm yaptıktan sonra saçağa ulaşan ve düğümlenen ikinci kitabe şeridinde ise sülüs yazı ile Yasin suresi yazılıdır Bu kitabede de surenin üçüncü ayetinde eksiklikler vardır Portal kemerinin köşe dolgularında, boş bırakılan kabarık yüzeylerde iri iki kabara görülmektedir Ayrıca iki yanda bitkisel bezemeli bordürler, yivli çıkıntılı kaideler üzerinde kavsaralar bulunmaktadır Bu bezemeler altta üçlü sütunçelerle sona ermektedir Bu sütunçelerin, içlerinde bitkisel bezemeler olan başlıkları vardır Kapının iki yanındaki ince uzun nişler sivri kemerlidir ve bunlar geometrik geçmeli bir bordürle de çevrelenmiştir Giriş kapısından 390x370 m ölçüsünde, üzeri çapraz tonozla örtülü bir giriş holüne, oradan da sivri kemerli bir kapı ile üzeri kubbeli avluya geçilmektedir Avlu 1080x1080 m ölçüsünde, ortasında şadırvan bulunan kare bir alandır Avlu üzerindeki kubbeye dörder üçgenden oluşan yelpaze biçiminde bir pandantifle geçiş yapılmıştır Buradaki üçgenlerin etrafı mavi zemin üzerine lacivert çinilerden oluşan palmet motifli bir şeritle kuşatılmıştır Medresenin dışı taştan, içerisi tuğladandır Kubbe firuze, kahverengi ve lacivert renkli sırlı tuğlalardan meydana gelmiştir Bu sırlı tuğlalar iç içe geçmiş zikzak ve baklava motiflerine benzemektedir Kubbe kasnağını çeviren geniş şerit üzerinde de firuze renkli çinilerden kûfi yazı ile “El-mülkü Lillah” ibaresi yazılıdır Portalin karşısında yer alan 740x600 m ölçüsündeki ana eyvana üç basamakla çıkılmaktadır Sivri kemerli bir tonozla örtülü olan eyvanın iki yanında karşılıklı birer niş yerleştirilmiştir Ancak, eyvanın çevresinde olması gereken hücreler günümüze gelememiştir Günümüze medrese odalarının tamamı gelememiş ancak, avlunun her iki yanında dörderden sekiz hücre olduğu temel kalıntılarından anlaşılmaktadır Günümüze gelemeyen mescidin minaresi kesme taştan kare kaidelidir Bu kaidenin ön yüzü düğümlü kaval silmelerin çevrelediği kıvrık dallar, Rumiler ve yapraklarla bezenmiştir Minarenin küp kısmı mavi sırlı tuğladan yapılmıştır Üzerindeki sıvalı bölümde çini bir kitabenin olduğu sanılmaktadır Minare çokgen gövdeli olup, aralarına firuze sırlı tuğlalar yerleştirilmiştir Ayrıca bu tuğlaların iki yanına ince lacivert çiniler de yerleştirilmiştir Mescidin kare planlı olduğu ve üzerinin de kubbe ile örtülü olduğu sanılmaktadır Büyük olasılıkla duvarları ve mihrabı da çinilerle bezeli idi Mescit 1929 yılında yıkılarak ortadan kaldırılmıştır Bazı kaynaklarda medresenin portali ile minare kaidesi arasında sıbyan mektebinin olduğu da yazılıdır Medrese 1876 ve 1899 yıllarında onarılmış, yakın tarihlerde de bir kez daha onarılarak Konya Taş ve Ahşap Eserler Müzesi olarak hizmet vermektedir |
Cevap : Tarihi Eserler, Konya |
04-30-2009 | #23 |
KRDNZ
|
Cevap : Tarihi Eserler, KonyaKaratay Medresesi (Karatay) Selçuklu döneminin önemli bir eğitim kurumu olan Karatay Medresesi mimari düzeni, planı ve zengin bezemesi ile Selçukluların en önemli eserleri arasındadır Bu medrese orta avlunun üzerinin örtülmesiyle kendine özgü bir gelişme gösteren medrese tipleri arasında yer almaktadır Kaynaklardan öğrenildiğine göre Mevlana Celaleddin-i Rumi döneminde dervişlerin ve fakihlerin buluşma yeridir XIXyüzyıl sonlarında medrese terk edilmiş, 1954 yılında onarılmış ve Karatay Çini Eserleri Müzesi olmuştur Karatay Medresesi kesme taş, sırlı ve sırsız tuğla, mermer ve çini süslemeleri bir arada ve uyumlu biçimde kullanılmıştır Giriş kapısının eksende olmayıp, yana kaydırılmış olmasına karşılık mekân düzenlemeleri son derece yerindedir Giriş kapısı 750x825 m Ölçüsünde olup, mukarnaslı kısımları ve yan bezemeleri ile burada Selçuklular yeni bir üslubu denemişlerdir Düzgün taş hatıllı dikdörtgen bir çerçeve içerisindeki portal geometrik, bitkisel motif ve kitabelerle bezenmiştir Altı sıra halinde mukarnaslar, dolgun niş biçimindeki ana giriş, bitkisel bezeme ve yazı kuşakları tümüyle portali çerçevelemiştir Bunların dışında kalan alanlar akantus başlıkları, burma sütunlar ile kapıya daha görkemli bir görünüm kazandırmıştır Burmalı sütunların yanlarında zikzak motifleri ile bezenmiş dikdörtgen panolara da yer verilmiştir Buradaki mukarnasların üzerinde yuvarlak geçmelerden oluşan siyah ve mavi mermerden kemerin ortasına, köşelerine, oymalı topuzlar yerleştirilmiştir Portal ile saçak altı ise tamamen sülüs yazılı bir friz ile doldurulmuştur Giriş kapısından kubbeli kare bir mekâna geçilmektedir Bu bölümde kubbeye geçiş yelpaze biçiminde Türk üçgenleri ile sağlanmıştır Buradaki küçük bir kapıdan büyük kubbeli, revaksız orta avluya ulaşılmaktadır Medresenin en önemli bölümünü oluşturan 1200x1210 m ölçüsündeki orta mekânın kubbesi ve duvarları tümüyle çini kaplıdır Burada da kubbeye geçişi üçgenler sağlamıştır Bu üçgenler diğerlerinden farklı olarak beşli gruplar halindedir Kubbenin altında büyük bir havuza yer verilmiştir Avlunun sağ ve solunda beşik tonozlu üçer oda bulunmaktadır Ortada ince uzun beşik tonozlu iki oda ile kuzeydoğu köşesinde kubbeli, kare bir mekân bulunmaktadır Ancak bu mekânın çok az bir kalıntısı günümüze ulaşabilmiştir Girişin karşısında, ortada yer alan ana eyvanın duvarları ve beşik tonoz kemerleri çinilerle kaplıdır Bu eyvanın solundaki kubbeli oda Celaleddin Karatay’ın türbesidir Ancak, bu türbeyi kaplayan çiniler dökülmüş ve balık kılçığı şeklinde tuğla örgüler ortaya çıkmıştır Medresenin bir birinden farklı motifli firuze, lacivert, mor çini mozaikleri Selçuklu çini sanatının en önemli örneklerini burada bir araya getirmiştir Medresenin bezemeleri kubbeli avlu ve ana eyvandan diğer bölümlere göre daha yoğunluk kazanmıştır Geometrik bitkisel motifli ve kitabeli çini mozaikler Selçuklu çini sanatının teknik üstünlüğünü ve yaratıcı gücünü ortaya koymaktadır Geniş alanlarda daha çok geometrik motifler kullanılmış, bordürler ile yazı frizlerinin altında bitkisel bezeme ön plana çıkmıştır Örgü ve geometrik kûfi ve nesih yazılar medresedeki bezemeye daha da zenginlik kazandırmıştır Eyvan kemerinin iç dolgusundaki kabartmalı geometrik geçmeler gölge ışık oyunları ile daha da etkili bir görünüm kazanmıştır Orta kubbe firuze ve mavi rengin çeşitli tonlarındaki oldukça iri yıldızlar, geçmeler ile adeta gökyüzünü andırmaktadır Böylesine yoğun ve zengin çini bezeme yapının mimarisini bozmamaktadır |
Cevap : Tarihi Eserler, Konya |
04-30-2009 | #24 |
KRDNZ
|
Cevap : Tarihi Eserler, KonyaSırçalı Medrese (Muslihiye Medresesi) (Meram) Medrese kesme taştan iki katlı açık avlulu, eyvanlı, simetrik ve dengeli planı ile Selçuklu medreselerinin ilk örnekleri arasındadır İsmini çini süslemelerinden almıştır Günümüze cümle kapısı ve arkasındaki kalıntıları iyi bir durumda gelebilmiştir Medresenin doğu cephesindeki kesme taştan giriş kapısı dışa taşkın geometrik bordürler, kitabeler ve mukarnaslı şekillerle bezenmiştir Kapının iki yanındaki iki küçük pencere ile değişik bir görünüm ortaya koymaktadır Giriş kapısının sağında iki basamakla çıkılan türbesinde Bedreddin Müslih (ö1258) gömülüdür Türbe zikzak biçimli tuğla örgülü olup, üzeri kubbe ile örtülüdür Kubbenin ortasında firuze çiniler bulunmaktadır Portalden medrese avlusuna girildiğinde üst katlara çıkan merdivenlerin bulunduğu bölmeler görülmektedir Medresenin planı doğu-batı doğrultusunda, yaklaşık 2500x3000 m Ölçüsünde dikdörtgen planlıdır Avlunun üç tarafında iki katın yüksekliğine ulaşan sivri kemerli revaklar sıralanmıştır Girişin karşısında, avlunun revaksız kenarında kare planlı baş eyvan bulunmaktadır Bu bölüm açık dershane ve namaz kılmak için de kullanıldığından içerisine çini mihrap yerleştirilmiştir Eyvanı kaplayan dört renkli zengin çini süslemeleri ve mihrap çinilerinin çoğu dökülmüştür Eyvan kemerinin içerisinde solda Ameli Muhammed bin Muhammed bin Osman el Benna el Tusi olarak medresenin mimarının ismi yazılıdır Bunun karşısındaki Farsça kitabede; “Yaptığım eserin dünyada eşi yoktur, ben baki değilim, bu eser hatıra olarak bakidir” yazılıdır Baş eyvanın sağ ve solunda iki büyük kubbeli dershane bulunmaktadır Avlunun sağ ve solundaki revakların arkasında sekizer hücre bulunmaktadır Bunlar 8–9 m2 yüzölçümünde kareye yakın mekânlardır Revak ayakları ile hücre duvarlarının arası oldukça dar tutulmuştur Sırçalı Medrese iki katlı olarak yapılmış ancak, üst katların tam bir planı çıkarılamamıştır Bununla beraber bu katlarda geçit ve sofaların olduğu sanılmaktadır Selçuklu döneminde Konya’da yapılan diğer yapılarda olduğu gibi burada da çeşitli malzemenin bir arada kullanıldığı görülmektedir Duvarların çoğu moloz taştandır Aralarına yer yer ahşap kuşak ve hatıllar yerleştirilmiştir Medresenin dikkati çeken yüzlerine yontma taş kaplanmıştır İç kısımlardaki bazı duvarlarla kemerler, tonoz ve kubbeler tuğladan yapılmıştır |
Cevap : Tarihi Eserler, Konya |
04-30-2009 | #25 |
KRDNZ
|
Cevap : Tarihi Eserler, KonyaŞeyh Seydi Mahmut Hayrani Türbesi (Akşehir) Türbe taş kaide üzerinde, kare planlı tuğladan silindirik gövdelidir Üzerini yine dilimli bir külah örtmektedir Dilimlerin araları dikey tuğlalarla örülmüştür Üç renkli sırlı tuğla süslemeler ve sonraki yıllarda buraya eklenen yıldız ve haç biçimi çinilerle görkemli bir görünüş elde edilmiştir Türbenin giriş kemeri alınlığında rumi, palmet, altıgen ve yıldız motifleri ile bezeli kitabesinde türbenin mimarının Asli Bin Abdullah olduğu yazılıdır Türbenin içerisi kubbe ile örtülüdür Kubbenin içerisi firuze çinilerden altı köşeli yıldızlar ve kare şeklindeki altıgen motifleri ile bezenmiştir Doğu yönündeki giriş kapısı ceviz ağacından tek kanatlı olup, devrinin en iyi ağaç işi örneklerindendir Bugün bu kapı Akşehir Müzesi’nde korunmaktadır Türbenin üzerindeki ağaç işçiliği ve yazı sanatı yönünden önemli olan sandukası İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ndedir |
Cevap : Tarihi Eserler, Konya |
04-30-2009 | #26 |
KRDNZ
|
Cevap : Tarihi Eserler, Konya
|
Cevap : Tarihi Eserler, Konya |
04-30-2009 | #27 |
KRDNZ
|
Cevap : Tarihi Eserler, KonyaMevlâna Türbesi (Karatay) Hz Mevlana 17 Aralık 1273’te 66 yaşında iken karaciğer rahatsızlığından ölmüştür Mevlâna Gül Bahçesi denilen bugünkü türbenin bulunduğu yere gömülmüştür Mevlevi tarihlerine geçmiş bir bilgiye göre; Mevlâna’nın babası Sultan-ül Ulema hayatta iken Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat ile burada yürürken, “Buraya gelince torunlarımın kokusunu duyuyorum” demişti Bu söz üzerine Alâeddin Keykubat’da bu bahçeyi Sultan-ül Ulema’ya hediye etmiştir O zamanki geleneğe göre zenginler, devletin önde gelen kişileri mezarlık yerine kendi mülklerine gömülüyorlardı Sultan-ül Ulema öldüğü zaman buraya gömülmüş, etrafı duvarlarla çevrili türbesi de buraya yapılmıştı Hz Mevlana da öldüğü zaman babasının başucuna gömülmüştür Üzerine de bir türbe yapılmaya başlanmıştır Selçuklu Emiri Süleyman Pervane’nin karısı Gürcü Hatun, Emir Alemeddin Kayser ve Sultan Veled’in birlikte çalışması ile Mimar Tebrizli Bedreddin bu türbeyi 1274’te yapmıştır Hz Mevlana’nın Türbesi Selçuklu döneminde yapılmış diğer türbelerle karşılaştırılamayacak özelliklere sahiptir Mevlana’nın ölümünden sonra yapılan ilk türbenin ne şekilde olduğu kesinlik kazanamamıştır Kanuni Sultan Süleyman, kare planlı, kesme köfeki taşından bir mescidi bu yapı topluluğuna eklemiştir Aynı dönemde yapılan semahanenin Mimar Sinan’a ait olduğu iddia edilmişse de bu iddia kesinlik kazanamamıştır Türbe kapısının ahşap iki kanadı Selçuklu üslubunda, geometrik ve rumi motifleri ile süslenmiştir Üzerine Sultan Veled’in “Ey talib, öğüdümü canla başla kabul et Doğruların eşiğine baş koy” anlamında Farsça bir beyit kabartma olarak yazılmıştır Türbe kapısından Tilavet Odası diye isimlendirilen, daha önce Bevvap (kapıcı) ve Dervişlerin kuran okuduğu, kubbeli küçük bir salona geçilmektedir Buradan üzeri gümüş levhalarla kaplanmış ceviz ağacından, Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’nın oğlu Hasan Paşa’nın yaptırdığı gümüş bir kapı ile Huzur-u Pir denilen türbe salonuna girilmektedir Bu salon üç kubbe ile örtülü olup, aşıklar girişi (dahil-i uşşak) ismini almıştır Bu salonun sağında ve karşısında iki kubbenin örttüğü ve mezar sandukalarının bulunduğu bir set ile karşısındaki iki kubbeli ikinci sete ve Mevlana’nın üzerindeki yeşil kubbeye Kıbab’ül-Aktab (kutupların kubbeleri) ismi verilmiştir Salonun solunda semahane ve mescidi bir birinden ayıran kemerlerin altındaki sette de ikişer sıra halinde altı sanduka yerleştirilmiştir Bu altı mezarın Mevlana ve babası ile birlikte Belh’ten Konya’ya göçen dervişlere ait olduğu söylenmektedir İlk türbenin dört ayağa oturan güneydoğu ve batı yanları kapalı, kuzey yönü eyvanlı, üzeri piramidal örtülü Selçuklu kümbetlerine benzediği sanılmaktadır 1396 yıllarına doğru dıştaki çini kaplı dilimli külah yapılmıştır Sultan IIBeyazıt devrinde de türbenin doğu ve batı duvarları kaldırılarak buraya bazı ilaveler yapılmış, içerisi kalem işleri ile bezenmiştir Bugünkü türbenin Anadolu’daki en yakın benzerleri Sivas’taki Şeyh Hasan Türbesi ile Akşehir’deki Seyyid Mahmud Hayrani Türbesi’dir Günümüzdeki türbe dört paye üzerine oturmuş 25 m yüksekliğindedir Bu yüksekliği ile de XIII yüzyılda yapılmış hiçbir türbe ile karşılaştırılamaz Türbe gövdesi dıştan 16 dilimli silindir şeklindedir Gövde taş bir kornişle sona erer Bunun üzerine yine 16 dilimli konik bir külah yerleştirilmiştir Türbenin dilimli külahının çinilerinin Alaeddin Ali Bey’in eseri olduğu sanılmaktadır Gövde ve külah üzerindeki firuze renkteki çiniler zaman zaman yenilenmiştir Bundan ötürü de bu kubbeye Yeşil Kubbe (Kubbe-i Harda) ismi verilmiştir Kubbe gövdesinin üst kornişinin altındaki lacivert şeride beyaz sülüs yazı ile Besmele ve Ayet-ül Kürsi yazılmıştır Külahın en üst noktasında altın kaplama bir alem bulunmaktadır Türbenin içerisi içten kubbemsi piramidal şekildedir Tepe noktasından sekiz köşeli bir yıldızın kolları etrafa dağılmaktadır Yeşil kubbenin altında Mevlana ve oğlu Sultan Velet’in mavi mermerden yapılmış sandukaları bulunmaktadır Bu sandukaların üzerinde 1894 yılında Sultan II Abdülhamit’in hediye ettiği deri üzerine siyah atlas kaplamalı büyük bir puşide örtülmüştür Mevlana’nın ölümünden sonra mezarı üzerine yerleştirilen ilk sanduka ahşaptan olup, XVIyüzyılda buradan kaldırılarak babası Sultan-ül Ulema’nın üzerine konulmuştur Selçuklu devri ağaç işçiliğinin en güzel örneklerinden biri olan bu sanduka Selimoğlu Abdülvahit ve Hüsameddin Muhammed isimli iki ustaya aittir Sanduka kündekâri ve oyma tekniğinde yapılmıştır Sandukanın ön, arka ve yanlarında Ayet-ül Kürsi, Mevlana’ya ait beyitler, Divan-ı Kebir’den seçilmiş gazeller ile Mesnevi’den alınmış beyitler yazılıdır Yeşil Kubbe’nin batısında ve Mevlana’nın başucunda eşi Kerra Hatun (1292), Mevlana’nın kızı Melike Hatun (1306), Mevlana’nın oğlu Muzaferüddin Emir Alim Çelebi (1277), Mevlana’nın torunu Celale Hatun (1283), Kadı Tacettin’in kızı Melike Hatun (1330), Çelebi Hüsamettin (1284) ve bu dergâhta postnişinlik yapmış çelebiler ile onların ailelerine ait 65 sanduka bulunmaktadır Mevlana’nın sandukasının üzerini örten stalâktitli kubbeye Post Kubbesi ismi verilmiştir Mevlana’nın sandukasını Huzur’dan ayıran gümüş bir şebeke vardır Gümüş Kafes adı verilen bu şebekeyi 1579 yılında Maraş Mirimiranı Mahmut Paşa 1579 yılında Kalemkâr İlyas isimli bir ustaya yaptırmıştır Bu kafesin üzerindeki gümüş plakada Şair Mani’nin 32 beyitlik Türkçe bir şiiri yazılıdır Sultan II Selim aynı yere iki minareli bir cami eklemiştir Sonraki yıllarda Hüsrev Paşa Türbesi (1527), Mehmet Bey Türbesi (1534), Hasan Paşa Türbesi (1573) ve Sinan Paşa Türbesi (1574) aynı yere yapılmıştır Bu arada Mevlana dergâhı da çeşitli ilavelerle genişletilmiş ve büyük bir külliye görünümünü almıştır Osmanlı sultanlarının hemen hepsi de bu yapı topluluğuna yeni ilaveler yapmışlardır |
Cevap : Tarihi Eserler, Konya |
04-30-2009 | #28 |
KRDNZ
|
Cevap : Tarihi Eserler, KonyaSeyyid Harun Camisi (Seydişehir) Cami moloz taş ve kesme taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır Caminin giriş kapısı kuzeyde, mihrabı da dikdörtgenin dar kenarında, güneyde bulunmaktadır Ayrıca doğu ve batı yönlerinde de birer kapısı bulunmaktadır Mihraptan giriş kapısına doğru iki sıra halinde düzenlenmiş ve birbirlerine kemerlerle bağlanmış yedişer sütunla ibadet mekânı iki nef ile üç sahna bölünmüştür Caminin üzeri ahşap çatı ile örtülüdür İç mekânda kuzeydoğu ve kuzeybatıda ahşap merdivenlerle çıkılan iki mahfile yer verilmiştir Bu mahfiller bir yandan caminin duvarlarına, diğer yanlarında da sütunlara dayalı kemerli kirişler üzerine oturtulmuştur Caminin batı duvarında, alt sırada iki, doğuda dört, mihrap yönünde de iki penceresi bulunmaktadır Üst sıradaki pencerelerle birlikte toplam 15 pencere ile cami içerisi aydınlatılmıştır Caminin orijinal mihrabı bilinmemektedir Bugünkü mihrap sonradan ahşap olarak yapılmıştır Caminin kuzeybatı köşesinde minaresi bulunmaktadır Minare kesme taştan kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir Caminin kuzey cephesinde üç kümbet bulunmaktadır Bunlardan kuzey cephesine bitişik olan üç kümbetten birisi Seyyid Harun-ı Veli’ye aittir Caminin kuzeydoğusuna bitişik olan diğer kümbet Halife Sultan Türbesi’dir Caminin kuzey duvarına bitişik diğer kümbet ise Rüstem Bey ile Sultan Hatun’a aittir |
Cevap : Tarihi Eserler, Konya |
04-30-2009 | #29 |
KRDNZ
|
Cevap : Tarihi Eserler, KonyaUlu Cami (Ereğli) Ulu Cami’nin kuzeydoğu köşesinde bulunan minare kırmızıya yakın renkte kesme taştan yapılmış, kaide ile küp arasına sülüs yazı ile Ayet’el Kürsi yazılmıştır Şerefe altındaki geniş kuşakta ise mavi zemin üzerine siyah renkte kufi bir yazının izleri görülmektedir Külahın altında pencereyi andıran açıklıklardaki çiniler ise yer yer dökülmüştür Şerefe altı 1994 yılında çökmüş ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmışsa da bu onarım minarenin orijinal görünümünü bozmuştur Ulu Cami’nin ibadet mekânı 2600x3000 m ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, kuzeydoğu yönünde uzanmaktadır İçerisinde 32 sütun tavanı desteklemekte olup, bu sütunlar üç dizi halindedir Kemerlerle birbirine bağlı olan bu sütunların sekizi yığma, diğerleri de devşirme malzemeden meydana gelmiştir Sütun başlıklarından bazıları Roma ve Bizans dönemine aittirler Dikdörtgen planlı caminin duvarları moloz taştan örülmüş, üst örtüsü düz bir çatı ile kapatılmıştır Cami çeşitli dönemlerde onarım geçirmiştir Bunu belirten bir kitabe giriş kısmında olup, bunlardan birine göre Abdülcabbarzade Cemaleddin Paşa tarafından 1819’da, Ereğli eşrafından Emin Bey tarafından da 1889’da onarılmıştır Abdülcabbarzade Cemaleddin Paşa’nın yapmış olduğu belirten kitabe: “Gelûp Abdülcabbar-zâde Cemaleddin nezafetle İdup bu camii tamir, bihamdi’lâh nezâfetle Derûnunda ibâdet etmeye kıl Es’adâ tarih Bu cami, bekle her demde nemâzı kıl cemaatle Sene 1234 (1819)” Bu kitabenin yanında üç dizi halinde Emin Bey’in yaptığı onarımı belirten kitabe bulunmaktadır: “Birleşince sây-ü bezl-i ehl-i dinle sıdk-ı Emin Kıldı tecdid ez esasgâh mir-i Eminle Müminin Fi Ketebehu 1308 (1889)” Son olarak 1940 yılında yapılan onarım caminin mimari ve sanat tarihi yönünden bazı özelliklerini yitirmesine neden olmuştur |
Cevap : Tarihi Eserler, Konya |
04-30-2009 | #30 |
KRDNZ
|
Cevap : Tarihi Eserler, KonyaAziziye Camisi (Karatay) Aziziye Camisi klasik Osmanlı mimarisi ile Barok mimari üslubunun karışımı ile yapılmış bir camidir Aziziye Camisi XIXyüzyıl Türk mimarisine egemen olan bir üsluptadır Bununla beraber Osmanlı mimarisi içerisinde belirli bir üsluba dahil edilemediği gibi, değişik yeniliklerin denendiği bir yapıdır Kesme taştan yüksek bir kaide üzerinde olan camiye merdivenle çıkılmaktadır Caminin geleneksel avlusu bulunmamaktadır Bu nedenle şadırvanları minare kürsülerine bitişik olarak yapılmıştır Son cemaat yeri altı sütunlu ve üç kubbelidir İbadet mekânı kare planlı olup, üzerini merkezi bir kubbe örtmüştür Kubbe kasnağının çevresinde sivri külahlı ağırlık kuleleri ile dört köşeli alışılagelenden farklı biçimde dört büyük ağırlık kulesi daha bulunmaktadır Bu ağırlık kuleleri caminin dış görünümüne farklı bir biçim vermektedir Caminin iki yan duvarında beşer giriş bulunmaktadır Bu duruma Osmanlı mimarisinde pek karşılaşılmamaktadır İbadet mekânı her cephedeki yuvarlak kemerli büyük pencereler ile aydınlatılmıştır Mihrap ve minber Konya yöresinde Göktaşı olarak isimlendirilen mavimtırak mermerden yapılmıştır Özellikle mihrap kapıları üzerinde de iyi bir hattat elinden çıkmış yazılar bulunmaktadır Caminin çifte minaresi taş bir kaide üzerinde yivli gövdelidir Şerefeleri Türk minarelerine göre oldukça değişik biçimde olup, şerefe üzerinde kemerlerle birbirine bağlanan sütunlu bir balkon konumundadır |
|