Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
itikad

İtikad

Eski 08-20-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İtikad




Kıyametin Oluşu ve Başlangıç Alâmetleri 58- Ahiret alemi başlamadan önce, yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, bütün insanların ve bütün alemlerin başına kıyamet kopacaktır Bu kıyametin kopmasını "Sûr'a birinci üfürüş" olayı meydana getirecektir Şöyleki: Melek İsrafil (as) "Sûr"denilen ve niteliği ve Yüce Allah tarafından bilinen bir ses verme cihazına üfürecektir Bundan çıkan korkunç bir ses ile bütün canlılar ölecek, herşey altüst olacaktır
59- Bildiğimiz yer sarsıntıları, su basmaları, yanardağların patlamaları, yıldırımların düşmesi ve yerlerin çökmesi gibi bir takım olaylar yüzünden yeryüzünde ne korkunç ve ne büyük felaketler meydana gelmektedir Bunlardan her biri, Yüce Allah'ın büyük kudretini gösteren nişanlardır İşte yeryüzünde ve göklerde büyük kıyametin kopması da, bizce bilinmeyen çok korkunç bir ses ve gürültü ile (Sûr'a üfürülmenin dehşeti) ile olacaktır Kimbilir, hatır ve hayalimize gelmeyen daha nice büyük olaylar ve görüntüler buna eşlik edecektir Bütün âlemlerdeki düzen ve ölçü, ancak Yüce Allah'ın eseridir O'nun kudretinin delilidir Yüce Allah bu düzen ve ölçüyü herhangi bir sebeple bir an içinde kaldırınca, bütün varlıklar hemen altüst olur, maddeler arasındaki bağlantılardan hiç bir eser kalmaz, hiç bir canlının yaşamasına imkan kalmaz
İşte bu umumi (genel) kıyamettir Bunun kopacağı zamanı ancak Yüce Allah bilir
60- Kıyametin alâmetlerine gelince: Bunlar, Eşrat-ı Saat (Kıyamet Alametleri) denen bazı tuhaf ve çirkin olağanüstü olaylardır Bunların meydana geleceğini Peygamber efendimiz bildirmiştir Başlıcaları şunlardır;
1) Din konusunda bilgisizliğin her tarafa yayılması, sarhoşluk veren şeylerin içilmesi, zina ve benzeri kötülüklerin çoğalması, öldürme olaylarının artması Bunlara küçük alâmetler denir
2) Müminleri nezleye tutulmuş ve kafirleri sarhoş olmuş gibi yapacak bir dumanın çıkması
3) Deccal adında bir şahsın türeyip tanrılık davasında bulunması ve sonra kaybolup gitmesi
4) Ye'cüc ve Me'cüc adında iki milletin yeryüzüne yayılarak bir müddet bozgunculuğa çalışması
5) Hazret-i İsa'nın gökten inerek bir müddet Peygamberimizin şeriatı ile amel etmesi
6) "Dabbetü-l Arz" adında canlı bir yaratığın yerden çıkarak insanlara karşı sözler söylemesi
7) Yemen tarafından korkunç bir ateş çıkarak etrafa dağılması
8) Doğu ile batıda ve Arab yarımadasında birer büyük yer çöküntüsü olması
9) Güneşin az bir zaman için battığı yerden doğması
Bu alametlere de, Büyük Alametler denir
Bütün bu olaylar Yüce Allah'ın kudretine göre, hiç bir zaman imkansız sayılamaz İçinde yaşadığımız bu âlemdeki olayların her biri, acaib bir yaratışın ve büyük bir kudretin nişanıdır, bir üstünlük örneğidir Artık Kıyamet Alâmetleri denilen bu olayları düşünen hangi insan imkansızı görebilir?
Bundan önce varlıklarına imkan verilmeyen nice büyük icatlar zaman zaman ortaya çıkmıyor mu? İnsanların zeka ve çalışmaları sayesinde böyle bir takım büyük ve güzel şeyler meydana geldiği halde, yaratıcımızın büyük kudreti ile artık nelerin meydana gelebileceğini düşünelim
"Bütün bunları yaratmak Allah'a güç değildir" (İbrahim:20)
ÖNasuhi Bİlmen / İslam İlmihali

Alıntı Yaparak Cevapla

İtikad

Eski 08-20-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İtikad




Ahirete Ait Olaylar61- Kıyamet koptuktan bir süre sonra Yüce Allah'ın emriyle sura ikinci üfürüş olacaktır Bunun üzerine bütün insanlar dirilerek yerlerinden kalkacaklar ve mahşer (toplantı) meydanında bir araya gelmiş olacaklardır
Bir insanın bedeni yüz binlerce parçaya ayrılsa, her tarafa savrulup saçılsa ve çürüyüp kaybolsa, yine bunlar Yüce Allah'ın ilminden ve kudretinden dışta kalmazlar Yüce Allah dilediği zaman bunları kudreti ile bir araya toplayıp diriltir, dilediği sonuca kavuşturur İnsanların böyle yeniden hayat bulmalarına Haşr-i Ecsad (Bedenlerin toplanması) denilir Bu olay, ruhların bedenlerine yeniden girmesiyle meydana gelecektir
62- Bilindiği gibi, ruhlar Allah'ın birer emridir Onların gerçek halleri insanlar tarafından bilinmez İnsanlar ölünce, onların ruhları geçici bir zaman için başka bir aleme gider Orada dünyada yapmış olduğu işlere göre ya rahat yaşar yahut azab görür O aleme Berzah Âlemi denir Bu, dünya ile ahiretten başka olan bir alemdir Hayatla ölüm arasında uyku hali ne ise, ölümle ahiret hayatı arasında olan Berzah alemi de onun benzeridir Bunun gerçek halini ancak Yüce Allah bilir
İşte ruhlar, ebedî bir şekilde ölümden ve yok olmaktan kurtulmuş oldukları için, ahiret hayatı başlayınca her ruh, Allah'ın kudreti ile meydana gelecek olan kendi bedenine döner Onunla birleşerek beraberce Mahşer'e gider Bu esas bakımından cisimle ruhun bir araya gelmesinden başka bir şey değildir
62- Mahşer'de her mükellef (yükümlü) insan sorguya çekilecektir Dünyada yaptığı işleri gösteren amel defteri kendisine verilecek, dünyadaki amelleri tartıya konacaktır Müminlerin bir kısmı peygamberlerin ve diğer büyük kimselerin şefaatına kavuşucaktır Her insan "Sırat" denilen köprüden geçmek zorunda kalacaktır İnsanların bir kısmı Sırat'ı geçerek Cennet'e girecek, bir kısmı da bundan geçemeyip Cehennem'e düşecektir Şöyle ki:
1) Ahiret gününde sorguya çekilme, yükümlü olan bütün yaratıkların Allah tarafından hesaba çekilmesidir Mahşer'de büyük bir adalet mahkemesi kurulacak ve herkesden dünyada yaptıkları sorulacak, ona göre hakkında karar verilecektir
Daha önce de insan öldüğü zaman kabrinde "Münker ve Nekir" denilen iki melek tarafından sorguya çekilecektir Ölüye soracaklardır: Rabbin kimdir? Peygamberin kimdir? Dinin nedir? Kıblen neresidir? Buna Kabir sorgusu denir
2) Amellerin yazılı olduğu defter, her insanın dünyada iyi ve kötü her işlediği şeyin yazılı olduğu defterdir Melekler tarafından yazılmış olan bu defter, ahirette sahibine verilecek ve ona: "Al, kitabını oku!" denilecek ve böylece hiç bir şey gizli kalmayacaktır
3) Mizan, Mahşer'de herkesin dünyada yapmış olduğu işleri tartmaya mahsus bir adalet ölçüsüdür ki, bununla amellerin iyi ve kötü miktarı anlaşılmış olur
4) Sırat, Cehennem'in üzerine kurulmuş, üzerinden geçilmesi pek zor olan bir köprüdür Bunun üzerinden Allah'ın iyi kulları çok kolaylıkla geçer Öyle ki, bir kısmı şimşek çakar gibi aniden geçer ve Cennet'e girer Kafirler ile müminlerden bağışlanmamış kimseler geçemeyip Cehennem'e düşeceklerdir Kafirler ebedî olarak orada kalacaklar, müminler ise cezalarını doldurduktan sonra Cennet'e gireceklerdir
5) Cennet, hatır ve hayale gelmeyen maddî ve manevî nimetleri içinde toplayan, hiç bir zaman yok olmayan ve bugün mevcut olan sekiz bölümlü bir mükafat alemidir Bulunduğu yeri ancak Allah bilir
6) Cehennem, bütün kafirlerle bazı günahkar müminler için yaratılmış olan yedi aşağı tabakaya bölünmüş bir azab kaynağıdır Burada kafirler ebedî olarak kalacaklar ve azab çekeceklerdir Günahkar müminler ise, bir müddet azab çektikten sonra bağışlanarak Cennet'e konulacaklardır Cehennem'in bulunduğu yeri de ancak Yüce Allah bilir
7) Kevser Havuzu, Mahşer günü Yüce Allah tarafından peygamberimize ikram buyurulacak olan gayet büyük bir havuzdur Bunun çok tatlı ve berrak suyundan müminler içecekler Mahşerin dehşetinden ileri gelen hararetlerini gidereceklerdir
8) Şefaat, ahiret günü bir kısım müminlerin bağışlanmaları ve bazı itaatli müminlerin de yüksek derecelere ermeleri için peygamberimizin ve diğer bazı büyük zatların Yüce Allah'dan dilek ve yalvarışta bulunmalarıdır
Ahirette bütün insanlara ait hesaba çekilme işinin bir an önce yapılması için en büyük şefaatta bulunacak kimse, Hazreti Peygamber Efendimizdir Onun bu şefaatına Şefaat-ı Uzma (En büyük Şefaat) denir Peygamberimizin sahib olduğu Cennetteki yüksek makama da Makam-ı Mahmud (Övülen Makam) denir
Bütün bu saydığımız şeylerin aslını ve özünü ayrıntıları ile bilmek ancak Yüce Allah'a mahsusdur Ahiretle ilgili bütün bu olayların var olduğunu kabullenmek, Yüce Allah'ın kudret ve azametini düşünüp sezebilenler için asla uzak ve imkansız görülemez Yüce Allah'a hamd olsun ki, biz bunların hepsine inanmış ve iman etmiş bulunuyoruz
"Allah her şeye gücü yetendir" (Kehf: 45)
ÖNasuhi Bilmen / İslam İlmihali

Alıntı Yaparak Cevapla

İtikad

Eski 08-20-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İtikad




Ahiretin Varlığındaki Hikmet 64- Bilindiği gibi, Yüce Allah'ın varlığı ezelîdir, ebedîdir O'nun kudreti de sonsuzdur Her işinde de nice hikmetler vardır O'nun yaratıcılık sıfatı her zaman varlığını gösterecektir O'nun yarattığı ve yaratacağı varlıkların bir kısmı devam edecektir Kimbilir içinde yaşadığımız bu alemi ne kadar asırlar önce yaratmıştır! Sonra da bu alemde birtakım ibadet ve görevlerle yükümlü olmak üzere insanları seçkin bir sınıf olarak meydana getirmiştir Bütün bu insanlar ve diğer nice yaratılmış varlıklar boşuna mı yaratılmıştır? Geçici bir zaman için yaşayıp da sonra tamamen yok olsunlar diye mi, bu kadar mükemmel suretle meydana getirilmişlerdir?
Hayır, böyle bir iddiaya insanın vicdanı isyan eder Her zerrede görülen hikmet buna karşı çıkar
65- Şübhe yok ki, insanlar bu dünyaya bir imtihan için getirilmiştir Bu alemde yapmış olduktan iyi ve kötü amellerinin sonuçlarına ve karşılıklarına başka bir alemde ebedî olarak kavuşmak için yaratılmışlardır Bu dünyada herkes yaptığının karşılığını yeter derecede görmemektedir Nice saygı değer iyi insanlar sefil bir halde yaşarlar Nice sapık ve azgın kimseler de, rahatlık içinde yaşayarak kötü yürüyüşlerinin cezasını dünyada görmezler
Bu bakımdan Yüce Allah'ın adaletinin tam manasıyla gerçekleşeceği bir alem lazımdır ki, herkes yaptığı işlerin karşılığını orada bulsun Böylece Yüce Allah'ın yaratıcılık sıfatı kendisini daima göstersin
66- Şunu da düşünmelidir: Bu dünyada insanlar ve diğer sorumlu yaratıklar iki kısma ayrılmıştır: Bir kısmı üzerine düşen görevleri yerine getirmekte ve Allah'ın varlığına değişmez bir inançla sarılmış bulunmaktadır Bu değişmez ve devamlı inanç sahiblerinin mükafatları da ahiret hayatında ebedî olacaktır
Diğer bir kısmı ise, görevlerini kötüye kullandıklarından Yaratıcısını unutmuşlar ve nefislerine uyarak gittikleri sapık yolun doğruluğuna devamlı bir inançla bağlanmışlardır Milyarlarca sene yaşayacak olsalar dahi, kendi inanç ve inkarlarını terketmemek kararında bulunurlar Onun için bunların cezası da, kendi inançları gibi ebedî olacaktır Ahirette sonu gelmeyen bir azaba düşeceklerdir
Şunu da ilave edelim ki, Yüce Allah katında güzel iman o kadar makbul ve büyük bir şeydir ki, onun karşılığı, Allah'ın bir ihsanı olarak sonsuz bir mükafattır Allah'ı inkar edip batıla tapınmak da, o kadar büyük bir cinayettir ki bunun karşılığı da, sonsuz bir azabdan başka bir şey değildir
"İyi insanlar Naîm'de (Nimet Veren'de), günahkar kimseler de Cehennemdedirler" (İnfitar: 13-14)
ÖNasuhi Bİlmen / İslam İlmihali


Alıntı Yaparak Cevapla

İtikad

Eski 08-20-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İtikad




Kaza Ve Kadere İman 67- Bilindiği gibi, Yüce Allah'dan başka yaratıcı yoktur Bu kainatta meydana gelen her şey, muhakkak Yüce Allah'ın bilmesi, dilemesi ve yaratmasıyla olur Onun için herhangi bir şeyin belirli bir şekilde meydana gelmesini, Cenab-ı Hakk'ın ezelde dilemiş olmasına "Kader" denir Yüce Allah'ın böyle dilemiş olduğu herhangi bir şeyi, zamanı gelince meydana getirmesine de "Kaza" denir Örnek: Herhangi bir insanın falan günde meydana gelmesini Yüce Allah'ın ezelde dilemiş olması bir kaderdir O insanın takdir edilmiş günde yaratılması da bir kazadır Bununla beraber kaza sözü, takdir ve hüküm manasına da gelir
68- Kaza ve kadere iman da, müslümanlarca bir esastır Bunlara inanmak, Yüce Allah'a iman esaslarından sayılır Allah'ın varlığını ve birliğini bilen, O'nun kainata tek hakim olduğuna inanan bir insan için kazaya ve kadere iman etmemek mümkün olmaz Hangi mümkün şey vardır ki, Yüce Allah takdir ettiği takdirde meydana gelmesin? Hangi şey de vardır ki, Yüce Allah dilemediği halde o meydana gelebilsin?
Onun için biz Allah'ın kaza ve kaderine inanırız, kaza ve kadere razı oluruz Bu bizim bir iman borcumuzdur Fakat kendi irademizin ve kendi kazancımızın neticesi olmak üzere, Yüce Allah'ın yarattığı bazı işler vardır ki, bunlar Allah'ın rızasına aykırı olması bakımından, bizim bunlara razı olmamamız gereklidir Bunlara rıza göstermek caiz olmaz ve bunlara Makzî (Kulun dilemesi üzerine Allah tarafından gerçekleşmesine hüküm verilmiş işler) denir
Örnek: Bir insan bir günah işlemek ister, irade ve gücünü o günah tarafına yöneltir Yüce Allah da dilerse, bu günahı o insanın arzusuna göre yaratır İşte bu günah, Yüce Allah'ın rızasına aykırı olduğu için, ona razı olamayız Bunun içindir ki, kazaya rıza göstermek, Makzî'ye rızayı gerektirmez
69- Kaza ve kadere imanın faydasına gelince: Şübhe yok ki, insan bu iman sayesinde Allah'ın yaratıcılığını kudret ve hakimiyetini tanımış olur Böylece ruhu güç kazanmış olur, ahlak duyguları yükselir, hayata büyük bir güçle atılır ve başarıdan başarıya ulaşır Çünkü Yüce Allah'ın kaza ve kaderine razı olan bir kimse, hiç bir şeyden yılmaz, sebeblere sarılmayı da, kaza ve kaderin gereği bilir Bir işte başarısızlığa uğrayacak olsa, "bunda kim bilir, Allah'ın ne gibi gizli hikmetleri vardır" diye düşünür Allah'ın kazasına razı olur ve ümitsizliğe düşmez, azminde gevşeklik olmaz, heyecana kapılmaz, huzur içinde üzüntü çekmeyen bir kalb ile hayat alanındaki çalışmasını sürdürür
"Kim Allah'a güvenirse Allah ona yeter" (Talak: 3)

ÖNasuhi Bilmen / İslam İlmihali

Alıntı Yaparak Cevapla

İtikad

Eski 08-20-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İtikad




Kaza ve Kadere İman Sorumluluğa Engel Değildir 70- Kaza ve kader, insanların iradelerine, kudretlerine ve çalışıp kazandıkları şeylerden sorumlu olmalarına engel ve aykırı değildir Şöyle ki: Yüce Allah insanlara bir güç ve irade (ihtiyar) vermiştir Bir insan kendi gücünü ve iradesini bir işe harcarsa, buna Kesb (Kazanç) denir Yüce Allah da dilerse, o işi insanın isteğine göre yaratır Bu da bir kaza, bir yaratıştır Onun için insanın bu kazancı, kendi cüz'i irade ve isteği ile olduğundan, o işin değerine göre sorumlu olması gerekir Yoksa: "Ne yapayım, kader böyle imiş!" diyerek kendisini sorumluluktan kurtaramaz
Bununla beraber bir insan bir işi yapacağı zaman, kaderin ne olduğunu bilemez, kendi düşünce ve arzusuna göre hareket eder İşin nasıl sonuçlanacağını önceden bilmediği bir kadere işini dayayarak kendisini işin sorumluluğundan beri görmeye hakkı yoktur
71- Bir insanın kendisini her türlü kudretten ve iradeden yoksun görmesi bir Cebr (Zorakilik) inancıdır ki, bu doğru değildir Bizim işlerimizden bir kısmı, arzu ve irademize bağlıdır Mesela: Ellerimiz bazan bir hastalık sebebiyle titrer, bazan da bunları kendimiz titretiriz Şimdi bu iki titreme arasında fark yok mudur? Elbette vardır; birinci titreyiş cebrîdir (ihtiyarımızla değildir) İkinci titreyiş ise ihtiyarımızla, kendi istek ve irademizledir
Cebri savunanlar, çok kere bu iddialarını kendileri bozarlar Mesela; Onlardan birine bir kimse bir tokat vursa, hemen kızarlar ve karşılık vermeye kalkışırlar Oysa kendi iddialarına göre, o kimseyi suçlu görmemek gerekirdi Çünkü onun bir tokat vurması, onların inançlarına göre bir kader gereğidir Tokat vuran bu işi yapmaya mecburdu Onun için sorumlu olmaktan beridir
Bir de cebir iddiasına kalkışanların, kendi inanışlarına göre, yaptıkları iyi işlerden dolayı Yüce Allah'dan bir mükafat beklememeleri gerekir Çünkü o işler de bir kader neticesidir, onlara göre kulun bu işlerde bir tesiri yoktur, yaratan Allah'dır Kötü işlerinin sorumluluğunu kabul etmedikleri halde, iyi işlerinden nasıl mükafat bekleyebilirler?
Aksine olarak insanın her işi yapmakta tamamen kudret ve iradeye sahip olduğuna, her şeyi başardığına inanmak da "Kaderiye" mezhebine sapmaktır Bu da doğru değildir Bu durumda insan kendisini bir nevi yaratıcı sanmış ve Allah'a has olan bir sıfatı takınma cesaretini göstermiş olur
Sonuç: İnsan kasibdir (iradesi ile işi kazanır) Yüce Allah da işi yaratır Bu dünya bir imtihan alemidir Yüce Allah hikmeti gereği olarak insanlara güç ve kudret vermiştir Bu sebeble de kulu sorumlu ve yükümlü tutmuştur İnsan yaratıcısının bu ihsanını hayırlı işlere harcarsa hayır (mükafat) görür Kötülüğe harcarsa azaba düşer
Bunun için insanların görevleri kendi hayatlarını kurtarıp parlak bir hayata kavuşmak için hem dünyaya, hem de ahirite ait işlerini güzelce yapmaya çalışmaktır Yoksa: "Kaza ve Kader ne ise, o meydana gelir" deyip bu çalışmayı terk etmek asla caiz olamaz İslam dini tembelliğe ve gevşekliğe cevaz vermez
"İnsana ancak çalıştığı vardır" (Necm: 39)

ÖNasuhi Bilmen / İslam İlmihali

Alıntı Yaparak Cevapla

İtikad

Eski 08-20-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İtikad




İman'da Ehl-i Sünnet İmamları 72- Kendilerine Ehl-i Sünnet ve Cemaat (Peygamberin ve onun eshabının yolunda bulunanlar) ve Fırka-i Naciye (selamete kavuşanlar) adı verilen müslümanlann inançları, şu yukardan beri yazdığımız gibidir Bilindiği üzere, peygamber efendimiz ile görüşüp ona iman edenlere "Ashab-ı Kiram ve Ashab-ı Güzin" denir Ashabı görüp de onlardan feyiz alan müslümanlara "Tabiîn" adı verilmiş-tir
Ashab-ı güzin ile Tabiîne "Selef-i Salihin" denir Bunlar ehl-i sünnetin öncüleridir Bunlar peygamberimizin yolunu gereği üzere izlemişler ve İslamiyeti her tarafa yaymışlardır İslam birliğini ve topluluğunu kuvvetlendirmişlerdir Din adına uydurmalardan uzak kalmışlardır
73- Ehl-i Sünnet'in İtikat (inanç ve iman) ile ilgili konularda yetkili büyük alimleri ve imamları vardır Bunlardan her biri, Selef-i Salihin dediğimiz Ashab ve Tabiîn'in yolunda yürümüşlerdir İslam aleminde yüz gösteren değişik görüşlere, felsefî nazariyelere karşı gerçeği savunmaya çalışmışlardır İslam inancının ne kadar saf ve ne kadar doğru olduğunu genişlemesine incelemiş ve çeşitli delillerle isbatlamışlardır
İşte bu büyük mücahid alimlerden biri İmam Matüridî, diğeri de İmam Eş'ari'dir
74- İmam Ebû Mansur Muhammed Matüridî, hicretin (280) yılında doğmuş ve (333) yılında Semerkand'da vefat etmiştir Memleketi olan Matürid Buhara ilçelerinden biridir Kendisi Hanefî mezhebinde idi Çok kıymetli tefsiri ve başka eserleri vardır Bizim itikatta (inançta) imamımızdır Hanefî mezhebinde bulunan müslümanlann büyük çoğunluğu inanç ve itikatta bu Ebü Mansur Matüridî'ye bağlıdır
75- İmam Ebu'l-Hasan Aliyyü'l-Eş'arî, hicretin (260) yılında Basra'da doğmuş, (324) yılında Bağdad'da vefat etmiştir Büyük dedesi Ashab-ı Güzin'den Ebû Musa El-Eş'arî'dir
Ebu'l-Hasan El-Eş'arî Şafiî mezhebine bağlı idi Ehl-i Sünnet itikatına pek çok hizmet etmiştir Çok değerli eserleri vardır Malikîlerle Şafiîlerin hemen hepsi, Hanefîlerin bir kısmı ile Hanbelî mezhebinde olan Müslümanların bazı ileri gelenleri itikat konularında Ebu'l-Hasan El-Eş'arî'ye uyarlar
76- İmam Matüridî ile İmam Eş'arî arasında esas bakımından ayrılık yoktur Her ikisi de Ashab ve Tabiîn'in yolunda gitmişlerdir İkisi de hak üzeredir Ancak ikinci derecede bulunan bazı konularda ayrı görüşleri vardır Fakat bunların başlıcaları da, görünüşteki ifade değişikliğinden başka birşey değildir
Bugün müslümanların büyük çoğunluğu itikat bakımından ya İmam Matüridî'ye veya İmam Eş'arî'ye bağlı bulunmaktadır
Yüce Allah hepsinden razı olsun, amîn
"Akıbet takva sahipleri içindir" (Kasas: 83)

Ömer Nasuhi Bİlmen / İslam İlmihali

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.