Atatürkün Anıları |
07-13-2012 | #16 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürkün AnılarıABDÜLHAMİD 1937 yılında idi Yaz aylarından biri Doğrudan doğruya kendi kontrolündeki bir gazetede "Makedonya" adlı bir eserim tefrika ediliyordu Bir akşam üstü Başyaver Celâl (Üner) Bey beni [Sadece Kayıtlı Kullanıcılar Linkleri Görebilir Üye olmak için tıklayın]la aradı Dolmabahçe Sarayı'na davet edildim Ve Saraya gidince de, hemen hiç bekletilmeden, üst kata çıkarıldım Bir kapı açıldı, kendimi Büyük Adamın karşısında buldum Saygılarımı bildirince, belli bir iki nezaket cümlesi ile beni okşadı Sonra: - Yazını okuyorum, dedi Hürriyetin ilân edildiği zaman küçük bir çocuk olman lâzım Fakat kutlarım, o günleri iyi canlandırıyorsun Yalnız Abdülhamid'i hiç sevmediğin belli Biraz durdu Elindeki bir renkli kalemi, önünde açık duran kalın ciltli bir Fransızca kitaba dikine vurarak düşünür gibi oldu Ben susuyordum Bu hal bir iki dakika devam etti Sonra birdenbire şu sözler çıktı ağzından: - Sevme Abdülhamid'i! Yine de sevme! Fakat sakın anısına hakaret edeyim deme Senin kuşağın biraz daha ölçülü kararlar vermeye alışmalı Bak çocuk! Kişisel kanımı kısaca söyleyeyim: Tecrübe göstermiştir ki, toprakları üstünde yaşayan insanların çoğunun durumu kuşkulu ve sınırları yalnız düşmanlarla çevrili bir büyük devlette, Abdülhamid'in yönetimi büyük hoşgörüdür Hele bu yönetim on dokuzuncu yüzyılın son yıllarında uygulanmış olursa Bunun üzerine ayrılmama müsaade buyurmuşlardı Saygılarımı tekrarlayarak huzurundan uzaklaştım Nizamettin Nazif TEPEDELENLİOĞLU Kaynak: Hürriyet Gazetesi, 31071958 "Büyüklük" sözcüğün&#252 ;n anlamını çok iyi açıklayan, güzel bir örnek değil mi? |
Atatürkün Anıları |
07-13-2012 | #17 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürkün AnılarıII DÜNYA SAVAŞI Hastalığının ilerlemiş zamanında: "Hatta bir gün, bizim önümüzde bazı siyasi sorunlara değinip Romanya' da yapılan hükümet değişmesinden söz ederken, bir patriğin işbaşına gelmiş olmasından hayret duyduğumu söyledim Bu nedenle İkinci Dünya Savaşı'nın da yaklaşmakta olduğunu anıştırarak dedi ki: - "Bir savaş çıktığı takdirde, kanımca yansız kalmalıyız O zaman birçok fırtınalar kopacak Devlet gemisini gayet ustaca yöneterek işin içinden sıyrılmaya çalışılmalıdır" dedi Prof Dr Nihat Reşat BELGER Kaynak: Nihat Reşat Belger - Atatürk'ün Hastalığı "Öngörü" sözcüğü de bu anıda anlam kazanıyor! |
Atatürkün Anıları |
07-13-2012 | #18 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürkün AnılarıGENELGEYLE DEVRİM OLMAZ 1924 yılının ilkbaharıydı Erzurum ve Pasinler'de depremde birçok köyün evleri yıkılmıştı Zarar gören halkla görüşmek için Pasinler'e gelen Atatürk, halkın içinden ihtiyar bir köylüyü çağırdı: - Depremden çok zarar gördün mü, baba? diye sordu Atatürk ihtiyarın şüphesini görünce, tekrar sordu: - Hükümet sana kaç lira verse, zararını karşılayabilirsin? İhtiyar, Kürt şivesiyle: - Valle Padişah bilir! dedi Atatürk gülümsedi Yumuşak bir sesle: - Baba, Padişah yok; onları siz kaldırmadınız mı? Söyle bakalım zararın ne? İhtiyar tekrar etti: - Padişah bilir! Bu cevap karşısında kaşları çatılan Atatürk, Kaymakam'a döndü: - Siz daha devrimi yaymamışsınız! dedi Bu sırada görevini başarmış insanlara özgü bir ağırbaşlılıkla ortaya atılan tahrirat katibi: - Köylere genelge yolladık Paşam, dedi Atatürk'ün fırtınalı yüzü, daha çok karıştı: - Oğlum, dedi, genelgeyle devrim olamaz!" Ahmet Hidayet Reel |
Atatürkün Anıları |
07-13-2012 | #19 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürkün AnılarıKÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR Bir gece beraber oturuyorduk Yanımızda Siirt milletvekili Mahmut Soydan, şimdiki Macaristan elçimiz Ruşen Eşref Onaydın, bir de Soysallı vardı Atatürk, ertesi günü Büyük Millet Meclisi'nde okuyacağı söylevi hazırlıyordu Mahmut'la Ruşen Eşref not tutuyorlardı Atatürk ara sıra bana da, "Ne dersin?" diye soruyordu Ben ne diyebilirim? Hiç Sonra Atatürk bana döndü ve dedi ki: - Bu memleketin efendisi kimdir? Düşündüm Karşılığı o verdi: - Türk köylüsüdür , dedi Ve devam etti: - Türk köylüsü "Efendi" yerine getirilmedikçe memleket ve millet yükselmez! Prof Mahmut Esat BOZKURT Kaynak: Tan Gazetesi, 10111942 |
Atatürkün Anıları |
07-13-2012 | #20 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürkün AnılarıÇanakkale Savaşı sonralarında Atatürk'ü Ziyarete gelen Amerikalı General belirli bir süre konuştuktan sonra Türk askerini görmek istediğini Atatürk'e belirtir ve Atatürk'te en yakın askeri kışlaya generali götürürAskerle r generali törenle karşılarlar(Bu günkü gibi değil tabi savaş koşullarında) General bakar ki askerler bitkin çoğunun üniformaları yırtık paramparça ayaklarında çoğuna yakınının botları yok olanların ki ise ayak parmakları ve ayaklarının büyük bölümü yırtıklardan dışarı çıkmış , çoğu açlıktan bitkin halde gözüküyorDah a sonra Amerikalı general sıradaki askerin birine yaklaşır ve omzuna eliyle biraz güç uygular ve Asker yere düşer; General Atatürk' e dönerek şunu söyler: "SİZ ÇANAKKALE ZAFERİNİ BU ASKERLERLE Mİ KAZANDINIZ ?" Atatürk - "EVET Biz Çanakkale'yi bu askerlerle kazandık" dedikten sonra yere düşen askerin kulağına birşeyler fısıldadıktan sonra General'e askeri tekrar sarsmasını isterGeneral az önce bitkin bir biçimde yere düşen Askeri bütün gücüyle sarsmaya çalışır ama ASKER kımıldamaz sanki beton bir heykel gibi durur ve çok güçlü bir direnç gösterirBunu gören General büyük bir şaşkınlık içinde Atatürk'e sorar: -"AZ ÖNCE KULAĞINA NE SÖYLEDİNİZ ?" Atatürk şunlar söyler : - "İLK BAŞTA OMUZUNa DOKUNDUĞUNUZDA YERE DÜŞTÜ ÇÜNKÜ SİZİ DOST OLARAK BİLİYORDU" -"2DE İSE KULANIĞINA SİZİN BİZİM DÜŞMANIMIZ OLDUĞUNUZU SÖYLEDİM" **********"TÜRK ASKERİ DOSTLARINA SEVGİ İLE YAKLAŞIR AMA DÜŞMANININ ÖNÜNDE İSE ASLAN GİBİ DURUR*********** |
Atatürkün Anıları |
07-13-2012 | #21 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürkün AnılarıYENİLSEYDİK SORUMLU BEN OLACAKTIM Bir aralık konu İstiklâl Savaşı'na geldi Dikkat ettim, Binbaşılar dahil her komutanın hangi birliğe komuta ettiğini, nerede bulunduğunu, -bir gün önce olmuş gibi- hatırlıyordu O savaş ki araç, gereç, personel kıtlığı bugün güç tasavvur edilirdi Tümenlere binbaşılar, Kolordulara yarbaylar komuta ediyordu! Fakat, bu kadro canını dişine takmış bir ekipti Var olmak ya da olmamak bu savaşın sonucuna bağlıydı 30 Ağustos bu ruh haletinin eseriydi Böyle bir dramı, hem yazarı, hem baş aktörünün ağzından dinlemek müstesna bir mutluluktu O anılar Ata'yı coşturdukça coşturuyordu Anlatmalarında abartma yoktu Ama bu anlatış öylesine canlı, öylesine plastikti ki, hepimiz heyecandan heyecana sürükleniyorduk Anlatışlarını şöyle bağladı: - İşte büyük zafer böyle ortak bir eserdir Şerefler de ortaktır Bu alçakgönüll&#25 2;lük şaheseriyle konunun kapanacağını tahmin ediyorduk Bu arada Atatürk bir duraklama yaptı Sonra içine dönük, adeta kendisiyle konuşur gibi ilave etti: - Ama yenilseydik sorumluluk ortak olmayacak yalnız bana ait olacaktı Bu belagat karşısında gözyaşımı tutamadım Tarihin, zaferleri kendine maleden, yenigileri ise maiyetine yükleyen sahte kahramanlarını hatırladım Ord Prof Sadi IRMAK Kaynak: Sadi Irmak, Ord Prof - Atatürk'ten Anılar, 1978 |
Atatürkün Anıları |
07-13-2012 | #22 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürkün AnılarıMUTSUZ LİDER Bir akşam sofrasının hararetli bir döneminde Mustafa Kemal, kişisel özgürlüğün ün birçok bölümlerinden yoksun bırakılması acısını hüzün dolu sözlerle şöyle anlattı: - "Şimdi siz buradan ayrılır, istediğiniz yerde gezer dolaşırsınız Benim gözümde bunun ne büyük mutluluk olduğunu bilemezsiniz Halime bakın, sahip olduğunuz bu özgürlükten yoksunum, cumhurbaşkanıyım ama köşeye atılmış ve özgürlüğ&#25 2; sınırlı bir insanım Bütün eğlencem, akşamları soframa topladığım arkadaşlara ayrılmıştır Haydi şimdi buradan ayrılıp bol bol dolaşın, istediğiniz yerlere girip çıkın, arzu ettiğiniz gibi eğlenin Ben de bunun hayaliyle avunurum" dedi O akşam hepimiz masadan erken ayrıldık Damar ARIKOĞLU Kaynak: Damar Arıkoğlu - Hatıralar, 1961 |
Atatürkün Anıları |
07-13-2012 | #23 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürkün AnılarıASKERLE GÜREŞ Bir gezisinde, Kolordu binasının kapısında aslan yapılı bir Mehmetçik gördü Çağırdı ve güler yüzle sordu: - Sen güreş bilir misin? Yanındakilerden en kuvvetli görünenlerle Mehmetçiği güreştirdi Genç asker her zaman üstün geliyordu Çok neşelendi, ayağa fırladı Ceketini çıkarıp Mehmet'e ense tuttu: - Haydi, bir de benimle güreş! Katıksız ve temiz Anadolu çocuğu Ata'sının yüzüne hayranlıkla baktı: - "Atam," dedi "Senin sırtını yedi düvel yere getiremedi Bir Mehmet mi bu işi başarır?" Gözleri doldu ve ağlamamak için gülmeye çalıştı Tahsin UZER Kaynak: Millet Dergisi, 1946 |
Atatürkün Anıları |
07-13-2012 | #24 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürkün AnılarıGENELGEYLE DEVRİM OLMAZ 1924 yılının ilkbaharıydı Erzurum ve Pasinler'de depremde birçok köyün evleri yıkılmıştı Zarar gören halkla görüşmek için Pasinler'e gelen Atatürk, halkın içinden ihtiyar bir köylüyü çağırdı: - Depremden çok zarar gördün mü, baba? diye sordu Atatürk ihtiyarın şüphesini görünce, tekrar sordu: - Hükümet sana kaç lira verse, zararını karşılayabilirsin? İhtiyar, Kürt şivesiyle: - Valle Padişah bilir! dedi Atatürk gülümsedi Yumuşak bir sesle: - Baba, Padişah yok; onları siz kaldırmadınız mı? Söyle bakalım zararın ne? İhtiyar tekrar etti: - Padişah bilir! Bu cevap karşısında kaşları çatılan Atatürk, Kaymakam'a döndü: - Siz daha devrimi yaymamışsınız! dedi Bu sırada görevini başarmış insanlara özgü bir ağırbaşlılıkla ortaya atılan tahrirat katibi: - Köylere genelge yolladık Paşam, dedi Atatürk'ün fırtınalı yüzü, daha çok karıştı: - Oğlum, dedi, genelgeyle devrim olamaz!" Ahmet Hidayet Reel |
Atatürkün Anıları |
07-13-2012 | #25 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürkün AnılarıKÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR Bir gece beraber oturuyorduk Yanımızda Siirt milletvekili Mahmut Soydan, şimdiki Macaristan elçimiz Ruşen Eşref Onaydın, bir de Soysallı vardı Atatürk, ertesi günü Büyük Millet Meclisi'nde okuyacağı söylevi hazırlıyordu Mahmut'la Ruşen Eşref not tutuyorlardı Atatürk ara sıra bana da, "Ne dersin?" diye soruyordu Ben ne diyebilirim? Hiç Sonra Atatürk bana döndü ve dedi ki: - Bu memleketin efendisi kimdir? Düşündüm Karşılığı o verdi: - Türk köylüsüdür , dedi Ve devam etti: - Türk köylüsü "Efendi" yerine getirilmedikçe memleket ve millet yükselmez! Prof Mahmut Esat BOZKURT Kaynak: Tan Gazetesi, 10111942 |
Atatürkün Anıları |
07-13-2012 | #26 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürkün AnılarıKAHRAMAN TÜRK KADINI 17Mart 1923 Tarsus: Mustafa Kemal İstasyon'dan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü O'nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi O sırada ansızın bir olayla karşılaştı Milli Mücadele'deki çete giysili bir kadın, Atatürk'ün yolunu keserek ayağına kapandı Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu: - "Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!" Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında helerde çarpışmış olan (Adile Çavuş) olduğunu fısıldadılar Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi: - "Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın" Taha TOROS |
Atatürkün Anıları |
07-13-2012 | #27 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürkün AnılarıGÖMÜLECEĞİ YER Atatürk'ün gömüleceği yer ve toprak: O'nun kabri Ankara'da olacaktır Fakat bu şehrin neresinde? Çünkü O' nun en son kuvvetli isteği bir an önce Ankara'ya dönebilmekti Biri Büyük Millet Meclisi'nden İstasyon'a inen cadde üzerindeki yuvarlak yer, diğeri Çankaya'daki yeni köşkün mermer havuzu Bu yerler şu nedenle konuşulmuştur: Bir akşam Atatürk'ün etrafında toplananlar arasında, O'nun ölümlü oluşu üzerinde durulmuş ve özellikle kendisi 1926 suikast girişiminden sonra söylediği cümleyi tekrar etmişti "Benim naçiz vücudum bir gün elbette toprak olacaktır Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" dedikten sonra "Milletim beni istediği yerde yatırsın, yeter ki beni unutmasın," demişti Meclisin altındaki yuvarlak yeri ortaya atan kişiye ise, "iyi ve kalabalık bir yer, fakat ben böyle bir arzumu milletime vasiyet edemem" Ancak, gene o akşam ileri sürülen bir fikrin kendisini çok duygulandırdığını, bugün bile hatırlıyorum Memleketin bütün sınır boylarından getirilecek toprak üzerinde yatmak Recep Peker, hararetle bu fikrin sembolik savunmasını yapmıştı Atatürk, böyle bir fikrin uygulanmasından ancak, ölümlü vücudu için hoşlanacağını ve gurur duyacağını anlatırken bana bakarak: "Bunu unutma!" demişti Prof Dr Afet İNAN Kaynak: Ulus Gazetesi, 25061950 |
|