Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye > Marmara Bölgesi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
istanbul, yalıları

İstanbul Yalıları

Eski 10-13-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Yalıları




Ethem Pertev Yalısı (Beykoz)

Bu yalının kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanmamakla beraber saraylı bir kadın tarafından yaptırıldığı ileri sürülmektedir Saraydan yaşlılığından ötürü ödüllendirilmiş bir hanım olup, bundan dolayı yalıya Saraylı Hanım Yalısı ismi de verilmiştir ACabir Vada’dan öğrenildiğine göre; bu hanım uzun yıllar kimse ile görüşüp konuşmamıştır Eczacı Ethem Pertev Bey bu yalıya kiracı olarak girmiş sonra da yalıyı satın almıştır

Eczacı Ethem Pertev Bey, Türkiye eczacılık tarihinin önemli kişilerinden olup, ailesi Bulgaristan'daki Tırnova kentinden İstanbul'a gelmişti Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye'nin yeni açılan eczacılık bölümünün ilk mezunlarındandır Ethem Bey İstanbul Aksaray'da kendi adını taşıyan eczaneyi açmış, aynı yıl Türkiye'nin ilk hazır ilâcı olarak bilinen "Sirop Pertev"i (Pertev kuvvet şurubu) üretmeye başlamıştır Cumhuriyet'in ilânından sonra Çemberlitaş’ta Matbaa-i Osmaniye binasının bir kısmını laboratuar haline getirmiş, üretiminin çeşitlerini arttırmıştır

Cephe görünümündeki arabesk ve art nouveau üslubundan ötürü de Süslü Yalı ismi ile de tanınmıştır Yalı kazıklar üzerinde iki katlı ahşap olup, önündeki arabesk balkonu ile dikkat çeken bir mimariye sahiptir Yalı harem ve selamlık olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir Haremi kayıkhane üzerinde olan yalının alt kattaki balkon ve buradaki bezemelerin yalıya sonradan eklendiği sanılmaktadır Haremin ortasındaki sofadan üst kata çıkılan bir merdiveni bulunmaktadır Bu bölümün ön cephesinde altlı üstlü ikişer odası bulunmaktadır İkinci kattan küçük bir merdivenle de çatı katına çıkılmaktadır Yalının selamlık kısmı ise bahçenin diğer ucundadır Tek katlı olan bu bölüm harem ile aynı mimari üsluba sahiptir

Ethem Bey’in ölümünden sonra yalı 1932 yılında satılmıştır Bazı kaynaklara göre yalıyı Şirketi Hayriye kaptanı Hari Bey, bir başka kaynağa göre de Mürşide Hanım isimli biri tarafından satın alınmıştır

Hadi Bey (Manford) Yalısı (Beykoz)

yüzyılın ilk yarısında yapılmıştır İlk sahibinin ve mimarının kim olduğu bilinmemektedir I Dünya Savaşı sonrasında İstanbul’un işgali sırasında Licardopulos isimli bir Yunanlı armatörün mülkiyetinde görülmektedir İstiklal Savaşı sonrasında yapılan mübadele hükümlerine göre Avukat Hadi Bey’in Selanik’teki mülküne karşılık bu yalı ile takas edilmiştir Bundan sonra yalı Hadi Bey Yalısı ismi ile tanınmıştır

Yalı harem ve selamlık olarak iki bölüm halinde ve iki katlı yapılmıştır Boğaza özgü bir renk olan bordo renkli yalı birbirine simetrik orta salonlu ve onun çevresinde sıralanmış odalardan oluşan bir plan düzenine sahiptir Yalının cephesinde dikdörtgen söveli altlı üstlü pencereler sıralanmıştır Ahşap yalının giriş taşlığından sonra merdivenle ikinci kata çıkılmaktadır Alt katta mutfak, yemek odası ve kiler gibi bölümlere yer verilmiştir Yalının arkasındaki korulukta bir de küçük seyir köşkü bulunmaktadır

Komodor Remzi Bey Yalısı (Beykoz)

İstanbul ili Beykoz ilçesi, Anadoluhisarı’nda, Anadoluhisarı’nın önünde bulunan bu yalı 1917 yılında Komodor Remzi Bey tarafından yaptırılmıştır Daha sonra General Mümtaz Aktay’a satılan yalı 1970 yılında Armatör Ali Sohtorik’in kızı Prof Dr Erdal İnönü’nün eşi Sevinç İnönü’nün mülkiyetine geçmiştir

Yalı zemin üstü üç katlıdır Ayrıca yan kısmına eklenmiş olan bölüm bodrum üstü iki katlıdır Ahşap olan yalının cephe görünümünde mimari bir süsleme elemanına rastlanmamaktadır Yalnızca cephe dikdörtgen söveli, her katta dörder pencere bulunmaktadır Birinci kattaki ortadaki iki pencere kapı şekline sokulmuş ve önüne bir balkon ilave edilmiştir

Yalı ahşap çatılı olup, ön kısmında çatı üçgen bir alınlık şeklindedir Yakın tarihlerde restore edilmiş ve iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Yalıları

Eski 10-13-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Yalıları




Bahriyeli Sedat Bey Yalısı (Beykoz)

yüzyılın başında yapılmıştır Bahçesindeki manolyalardan ötürü Manolya Yalısı olarak da isimlendirilmektedir

Yalı barok üslupta, iki katlı harem ve selamlık olmak üzere iki bölüm halinde yapılmıştır Yalı karnıyarık planı şeklinde, orta sofanın etrafında sıralanmış odalardan meydana gelmiştir Her iki bölüm de birbirinin eşidir Yalının cephesinde altlı üstlü iki sıra halinde pencere dizisi bulunmaktadır Bu pencerelerden köşedekiler dikdörtgen söveli, onun yanındakiler ikiz pencere şeklindedir Orta bölümdeki pencereler yuvarlak kemerli olup, ikinci katın ortasına balkon yerleştirilmiştir Bu balkonun üzerine rastlayan çatı katının uzantısına küçük bir balkona yer verilmiştir

Yalının tümü geniş saçaklı ahşap çatılıdır Günümüzde yalı Işıkoğlu ailesinin mülkiyetinde olup, yakın tarihlerde restore edilmiş, bu nedenle de bugün iyi durumdadır

Ahmet Mithat Efendi Yalısı (Beykoz)

İstanbul ili Beykoz ilçesi, Yalıköy’de bulunan bu yalı XIX yüzyılın başlarında yapılmıştır Yalının kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır 1894 yılında satın alan ve burada yaşayan Ahmet Mithat Efendi’den ötürü de Onun ismi ile tanınmıştır

Yalı ampir üslubunda bodrum, zemin, iki normal ve bir de çatı katı olmak üzere beş katlıdır Simetrik bir düzene göre harem ve selamlıktan meydana gelmiştir Her iki bölüm dış cephesinde kendisini belli etmektedir Geometrik tavan bezemeleri ile dikkati çekmektedir Harap bir durumda olan yalı 1980’li yıllarda yeniden restore edilmiştir






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Yalıları

Eski 10-13-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Yalıları




Naime Sultan (Gazi Osman Paşa) Yalısı (Beşiktaş)

Yalı Sultan II Abdülhamit tarafından Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa’ya hediye edilmişti Yalı 1899’da onarılmış, yenilenmiş ve yalıya Naime Sultan ile Gazi Osman Paşa’nın oğlu Kemalettin Paşa yerleşmiştir Bu nedenle de yalı Naime Sultan Yalısı ismi ile anılmaya başlamıştır

Yalının bulunduğu alanda daha önceki dönemlerde deniz hamamlarının bulunduğu kaynaklardan öğrenilmiştir Ayrıca dar bir yolla da buradan arkadaki bir köşke ulaşılıyordu Yalı kâgir bir zemin kat üzerine ahşaptan iki katlı olarak yapılmıştır Bunun üzerine bir de çatı katı eklenmiştir XIX yüzyılın sonunda İstanbul’da yaygın olarak yapılan simetrik planlı yalı tiplerinin bir örneğidir Harem ve selamlık bölümleri çift koridorlu olarak aynı yapı içerisinde bütünleşmiştir Bu yapıda merkezi sofanın yerini simetrik holler ve bu hollere açılan merdivenler almıştır Salon ve odalar ise yapının cephelerinde yer alır Bunlar farklı büyüklüklerde olup, çıkmalarla bir takım balkonları meydana getirmişlerdir Böylece yapının cephesine hareketli bir görünüm kazandırılmıştır Cephe üçerli pencerelerden oluşan bir aks sistemine sahiptir Zemin katta oldukça basık olan kemerli pencereler üst katlarda daha büyük ve daha yüksek olarak düzenlenmiştir Çıkmalardaki pencereler ise daha büyük dikdörtgen çerçevelerin içerisinde yarım daire kemerlidir Bu kemerlerin üst kısımları ile alt kesimleri ahşap oymalarla bezenmiştir Cephelerdeki verandalar İon başlıklı, ince, yüksek ikişer kolonla hareketlendirilmiştir Ayrıca kat çıkmalarının köşelerindeki plasterler de yine İon şeklindedir

Yalının deniz cephesinde bulunan ekseni üzerindeki çıkma akroterli üçgen bir alınlıkla sonuçlanır Yakın tarihlere kadar bu yalı Gazi Osman Paşa Ortaokulu olarak kullanılmış, 2002 yılında da yanmıştır Günümüzde kendi haline terk edilmiştir

Enver Paşa (Naciye Sultan Yalısı) (Şah Sultan Yalısı) Yalısı (Beşiktaş)

İstanbul ili Beşiktaş ilçesi, Kuruçeşme’de bulunan bu yalı günümüze gelememiştir Şah Sultan’a ait olup, daha sonra Enver Paşa’nın mülkiyetine geçmiştir Bu yalının ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamakla beraber XVIII yüzyılın sonunda veya XIX yüzyılın başlarında yapılmıştır Hazine-i Hassa’nın mülkiyetinde olan buradaki yalılar dizisi ile Enver Paşa Yalısı da mülk sahiplerinden geri alınarak Osmanlı sultanlarına verilmiştir

Bu yalıda uzun süre Hamdi Paşa oturmuş, ölümünden sonra Sultan II Abdülhamit (1876–1909) tarafından Sadrazam Edhem Paşa’ya ihsan edilmiştir Edhem Paşa Dâhiliye Nazırı olduğu sırada yabancı devlet misafirlerini burada ağırlamıştır Nitekim Avusturya-Macaristan Veliahtı Arşidük Rudolf 1884 yılında Edhem Paşa’yı burada ziyaret etmiştir Edhem Paşa’nın ölümünden sonra yalı Şüray-ı Devlet Reisi Sait Paşa’nın oğlu Şerif Paşa’nın mülkiyetine geçmiştir Şerif Paşa yalıyı tamir ettirirken yapı üslubunu bozmuş, denize yönelik bazı balkonlar eklemiştir Şerif Paşa bu yalıya yerleşmeye hazırlanırken Sultan II Abdülhamit yalıyı kız kardeşlerinden Mediha Sultan’a vermiştir Fatma Sultan’ın ölümü üzerine Mediha Sultan da bu yalıda fazla oturamamış Baltalimanı’ndaki onun yalısına yerleşmiştir Bundan sonra yalı bir süre boş kalmış, Meşrutiyetin ilanı sırasında Meclisi Mebusan Reisi Ahmet Rıza Bey’e kiralanmış, ardından Enver Paşa ile evlenen Naciye Sultan’a düğün hediyesi olarak verilmiştir Bu nedenle de yalı Enver Paşa Yalısı ismi ile tanınmıştır

Enver Paşa yalının bahçelerini, arkasındaki sırtlarda bulunan korusunu yeniden düzenlettirmiş, korunun içerisine de Boğaziçi’ne hâkim bir köşk yaptırmıştır Enver Paşa Yalısı iki katlı, kareye yakın dikdörtgen planlı, iki orta sofalı olup, ortadaki salonların çevresine odalar sıralanmıştır Büyük merdivenlerin bulunduğu sofa ovale yakın plandadır Buradaki sofalar birbirlerine koridor ve geçitlerle bağlanmıştır Sofalar arasındaki mekânlara servis odaları yerleştirilmiştir Bezeme yönünden oldukça sade bir yapıdır

Enver Paşa burada yerli ve yabancı devlet adamlarını kabul etmiştir I Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile birlikte Enver Paşa başta olmak üzere İttihat ve Terakki’nin önde gelenleri İstanbul’u terk etmişler ve yalı da kendi haline bırakılmıştır Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Enver Paşa Yalısı, Kuruçeşme’deki kömür depoları yaptırılırken yıktırılmıştır

Arnavutköy Yalıları (Beşiktaş)

İstanbul ili Beşiktaş ilçesi, Arnavutköy Kıyılarında XVIII yüzyıldan itibaren daha çok İstanbul’da yaşayan Rum zenginlerinin yalıları bulunuyordu Bunların arasında Hekim Mikeloğlu Nikola’nın yalısı, yanında kardeşi Yelyan’ın yalısı, Mavridioğlu’nun yalısı, Delibeyzade Oğulları’nın yalısı bulunuyordu Günümüze bu yalılardan hiçbir iz gelememiştir Ayrıca Arnavutköy iskelesinden sonra Hekim Küçük Toma Dimetraki’nin, Andonaki’nin, Konstantaki Reisoğlu Kabakulak’ın, Çuhacı Konstantin’in, Buğdan Voyvodasının, Cevahirci Kasapbaşı’nın yalıları da yine Arnavutköy ile Bebek arasına sıralanmıştı

Arnavutköy’de Akıntıburnu’ndan sonra ise Türklerin yaşadığı yalılar vardı Bunlar arasında Sahilhane Kaftan Ağası Hacı Mehmet Ağa’nın, Tershane Emini Hamdi Efendi’nin iki yalısı ile sabık Hazine-i Hümayun Kethüdası Ali Efendi’nin, Hasan Halife’nin, Kasapbaşızadelerin yaptırmış olduğu yalılar bulunuyordu

XVIII yüzyılda Sultan I Abdülhamit devrinin sadrazamı Halit Hamit Paşa’nın Arnavutköyü’nde yalısı vardı Halil Hamid Paşa sadrazamlığı sırasında Paşakapısı’ndaki konağında oturmasına rağmen çoğu kez de buradaki yalısına gelirdi Halil Hamid Paşa’nın idamından sonra Arnavutköy’deki yalısının eşyaları saraya götürülmüştür

Sultan III Selim döneminin ünlü sadrazamı ve aynı zamanda Nizamı Cedid Ordusu’nun kurulmasında büyük hizmetleri olan İzzet Mehmet Paşa’nın da Arnavutköyü’nde yalısı vardı Paşa 1797 yılında yalının arkasındaki sırtlara padişah için bir de biniş köşkü yaptırmıştı Kaynaklardan öğrenildiğine göre bu köşkün iki yanında havuzlar, küçük bir koruluk ve çiçek bahçeleri vardı İzzet Mehmet Paşa’nın yalısına Sultan III Selim gelmiş ve kendisi için yaptırılan Biniş Kasrına çıkmıştır Padişah buraya gelince de İzzet Paşa kendisine bir at sunmuş, maiyetindekilere ise ayrı ayrı hediyeler vermişti Padişah burada, kasrın önündeki meydanda musiki dinlemiş ve akşam yemeğini yine burada yedikten sonra Beşiktaş Sarayı’na dönmüştür Ziyaretinin ertesi günü sadrazamına bir Hatt-ı Hümayun göndermiştir Cevdet Paşa tarihinden öğrendiğimize göre bu Hatt-ı Hümayun şöyledir:

“Müceddeden bina ve ihya eylediğin nüsretgâh gayet müferrih ve mahallinde olduğundan haz eyledim Dünkü günüm binişle varıp teferrüc ve safa eyledim Takdim eylediğin hedayadan mahsus oldum

Doğrusu tam mahallinde nezareti hoş mesire olmuş Haktaâla safayı hatır verip sair hidematı devletimde dahi nice nice mahasına muvaffak eylesin âmin

Sultan III Selim’in ziyaretinden üç ay sonra Arnavutköyü’nde çıkan bir yangın şiddetli lodosun da etkisi ile yayılmış, köyün bütün dükkânları ile evlerini yakmıştır Bu yangın sonucunda İzzet Mehmet Paşa’nın yaptırdığı Biniş Köşkü, Halil Hamid Paşa Yalısı, Aziz Efendi Yalısı, Hasan Halife Yalısı, İzzet Mehmet Paşa’nın Yalısı, Mektupçu İbrahim Efendi Yalısı da yanmıştır Bu yangından sonra Arnavutköy yeniden imar edilmiş, iskeleden Akıntıburnu’na kadar yine Rum ve Ermeni zenginlerinin yalıları yapılmıştır






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Yalıları

Eski 10-13-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Yalıları




Bebek Yalıları (Beşiktaş)

İstanbul ili Beşiktaş ilçesi, Bebek’te XIX yüzyıl Bostancıbaşı Defterlerinden öğrendiğimize göre Arnavutköy’den sonra Bebek’te de çeşitli kişilere ait yalılar bulunuyordu Günümüze gelemeyen bu yalılar arasında Hekimbaşızade Necip Efendi Yalısı, Hazinedarbaşı Şakir Ağa Yalısı, Sultan II Mahmut dönemi Sadrazamı Salih Paşa Yalısı, Dürrizade Abdullah Molla Yalısı, Mustafa Efendi Yalısı, Yesarizade İzzet Efendi Yalısı, Dividigüzel Kerimesi Yalısı, Kadı Mehmet Efendi Yalısı, Soğancıbaşızade Kadri Bey Yalısı, Kambur Mustafa Efendi Yalısı, Cüce Hanım Yalısı, Abdullah Efendi’nin hazinedarı Osman Efendi Yalısı, Ömer Efendi zevcesinin yalısı, bebek ustası Mahmut Efendi’nin yalısı, Salih Paşa’nın yalısı, Dürrizade’nin kardeşi Ata Efendi’nin yalısı, Müderris-i Kiram’dan Tahir Efendi’nin yalısı, Şeyhülislam Esad Efendizade Mollar Efendi’nin yalısı, Nuri Efendi’nin Yalısı, İlyas Efendi’nin yalısı, Morevi Mustafa Efendi’nin yalısı, Mekke Mollası Abud Efendi’nin yalısı, Kazasker Sıtkızade Efendi’nin yalısı, Topçubaşızade Yakup Ağa’nın yalısı, Süleyman Raşit Efendizade Mehmet Bey’in yalısı, Halil Ağa’nın eşinin yalısı, Çelebi Mustafa Paşazade Bekir Bey’in yalısı, Musullu Ali Efendi’nin kızının yalısı, Hüdadar Bey’in yalısı, Hasan Tahsin Efendi’nin yalısı bulunuyordu

Bebek kıyılarında bulunan çoğu II Mahmut dönemine ait olan bu yalıların bazıları yıktırılmış ve yeniden yapılmış, bazıları da yanmıştır

Hekimbaşı Behçet Efendi Yalısı (Beşiktaş)

İstanbul ili Beşiktaş ilçesinde, Bebek vapur iskelesinin yanında bulunan bu yalı XIX yüzyılda yapılmış olup, günümüze gelememiştir

Bu yalının ilk sahibi, kaynaklara göre Sultan III Selim’in (1789–1807) Hekimbaşısı zamanın ünlü âlimlerinden Mustafa Behçet Efendi’dir (1774–1834) Behçet Efendi Sultan III Selim’in 1805’te hekimbaşısı olduğu sırada padişahın verdiği para ile bu yalıyı satın almıştır Yalıyı kimden satın aldığı ise bilinmemektedir Bu yalı tarihteki bazı siyasi toplantılara sahne olmuştur İngiltere ve Rusya elçileri ile Fransa Maslahatgüzarı 1831’de burada Osmanlı hükümetinin temsilcileri ile Türkiye ile Yunanistan arasındaki sınır ile ilgili görüşmeler yapmıştır Behçet Efendi’nin ölümünden sonra kardeşinin oğlu Abdülhak Molla 1854 yılındaki ölümüne kadar burada yaşamıştır

Abdülhak Molla modern anlamdaki Mekteb-i Tıbbıye-i Şahane’yi kurmuş, bu nedenle de Reisül Ulema olarak tanınmıştır Ayrıca padişahın hekimbaşılığını da yapmış, yalısında bir de eczane kurmuştur Bu eczanenin girişinde bulunan “Ne ararsan bulunur, Derde Devadan Gayri” sözü bugün dahi kullanılmaktadır Bunun yanı sıra Saray-ı Hümayun’da da bir başka eczane kurmuştur Bu eczanenin kapısına da “ Çaresiz olsa hekimi mutlak bula her derde deva Abdulhak” beytini asmıştır Aynı zamanda Abdülhak Molla devrinin nüktedan ve hoşsohbet kişilerinden idi Sultan II Mahmut, Hekimbaşı Behçet Efendi ve Abdülhak Molla’yı bu yalıda iki defa ziyaret etmiştir

Abdülhak Molla’nın tek oğlu olan Hayrullah Efendi, baba mesleği olan eczacılığın yerine mülkiyeyi seçmiş ve önemli görevlerde bulunmuş, Osmanlı tarihi ile ilgili eserler yazmıştır Hekimbaşı Yalısında uzun süre oturan Hayrullah Efendi burasını bir ara Keçecizade Fuat Paşa’ya vermiştir Keçecizade Fuat Paşa’nın oğlunun Vükela Vapuru’nda ölmesi üzerine de paşa üzüntüsünden Kanlıca’daki yalıyı terk etmiştir Bundan sonra Şekip Paşa Yalısına taşınmışsa da oraya sığamamış, Hayrullah Efendi de kendi yalısında kalmasını teklif etmiştir Keçecizade Fuat Paşa Hekimbaşı Yalısında, Hayrullah Efendi de Kanlıca’daki Hekimbaşı Yalısı’nda kalmıştır

Hayrullah Efendi Bebek’teki yalısına döndükten sonra Tahran Sefirliğine atanmış ve yalı İran Sefiri Hüseyin Hama’ya kiralanmış, ardından da Mütercim Rüştü Paşa’ya satılmıştır Rüştü Paşa’nın ölümünden sonra Sultan II Abdülhamid’in adamlarından Lütfi Ağa’nın oğlu Mabeynci Faik Bey yalıyı satın almıştır Sultan II Abdülhamid’in kızı Ayşe Sultan burada yeni bir yalı yaptırmak isteyince de Faik Bey yalıyı satmak zorunda kalmıştır Bu nedenle Hekimbaşı Yalısı yıktırılmış ancak yerine Ayşe Sultan’ın istediği yeni yalı yaptırılamamıştır

Boğaziçi’nin ilk topografik haritasını yapan Mareşal Moltke Hekimbaşı Yalısı ve bahçesine de anılarında yer vermiştir:

“Muhibbim gerçi bütün tabiplerin başı ise de, tababet-i katiyen tahsil etmemiştir Müşarinileyhin gayet mebzul güller ile dolu harikulade latif bir bahçesi vardır Bahçe dağın uzunluğundaki etekte setler üzerine kâindir Oradan selvi ağaçlı bir mezarlıktan geçilip benim başlıca gezinti yerim olan eski bir kaleye kadar çıkılır

Hekimbaşı Yalısı mimarisi, iç düzenlemesi yönünden Boğaziçi’nin Avrupai üsluptaki yapılarından biri idi Bu yalıyı gezmiş olan bir yabancı gezgin de yalıyı şöyle anlatmaktadır:

“Küçükbebek’te yegane şayanı dikkat ev Hekimbaşının yalısıdır Geniştir, garp usulünde tefriş edilmiştir Salonlarında oldukça güzel tablolar vardır Ziyaret ettiğim hekimbaşı elli yaşlarında, nazik, terbiyeli bir adam intibaını bırakmıştı Mukalemesinde bir nebatat aşığı olduğu hissediliyordu Türkiye’deki usulüne göre bana şekersiz kahve ile nargile ve aynı zamanda Avrupada fazla, ehemmiyetli olmayan fakat İstanbul’da nadir yetişen bir küçük tabak çilek ikram etti Ziyaretimi Eylül sonunda yapmıştım ve çilek mevsimi geçmişti Buna rağmen Hekimbaşının bahçesinde hususi surette yetiştirilmiş çilekler bulunuyordu Yalının gerisinde muhtelif çiçeklerle süslenmiş ve türlü meyveleri, sebzeleri olan güzel büyük bir bahçe dikkati çekiyordu

Hekimbaşı Yalısı bezemesi, mimari yapısı ile Bebek’in görkemli yapılarından birisi idi Pembe renge boyanmasından ötürü de Pembe Yalı ismi ile de tanınırdı Büyük, Ortanca ve Küçük Yalı isimleri ile tanınan üç ayrı bölümden meydana gelmişti İki katlı olan yalı sonradan eklenen bölümlerle dışarıya taşırılmış, altlı üstlü ince uzun pencereler de bütünü ile denize yönelikti Yalının dışarıya taşan bölümlerindeki çatı üçgen alınlıklar şeklinde idi Yalıda büyük divanhaneler, salonlar ve odalar vardı Arka bahçesi ise arkadaki Mahmut Baba Dergâhı’nın bulunduğu Şehitlik Tepesi’ne kadar uzanıyordu






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Yalıları

Eski 10-13-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Yalıları




Âli Paşa Yalısı (Hidiva Sarayı) (Beşiktaş)

Abdülhamit Devri Şeyhülislamlarından Dürrizade Esseyyit Mehmet Ataullah Efendi’nin yalısı bulunuyordu Dürrizadeler Osmanlı padişahlarından itibar görmüş tanınmış bir Osmanlı ailesi idi Sultan I Mahmut’tan Sultan II Mahmut’a kadar geçen süre içerisinde beş Osmanlı şeyhülislamı bu aileden yetişmiştir

Sultan III Selim’in kız kardeşi Hatice Sultan Mimar Melling’e Defterdar Burnu’ndaki Neşet Abad Sarayını tamir ettirirken bir süre Dürrizadelerde misafir kalmıştır O sırada Şeyhülislam olan Dürrizade Esseyyit Mehmet Arif Efendi Sultan’a yalısının büyük bir bölümünü ayırmıştı Sultan III Selim de sık sık bu yalıya gelmiştir Dürrizade Arif Efendi’nin 1800 yılında ölümü üzerine yalı, oğlu Şeyhülislam Abdullah Efendi’nin mülkiyetine geçmişti

Osmanlı kaynaklarına göre bir Ramazan ayının Cuma günü Göksu Kasrı’na giden Sultan II Mahmut iftarı orda yapmak istemiş ancak, ani bir karar değişikliği yapması maiyetini telaşa düşürmüştür Bunun üzerine civardaki yalılarda oturan devlet ileri gelenlerine haber salınmıştır Bu sırada Bebek’te Dürrizadelerin yalısına giden kişi Dürrizade Abdullah Efendi’yi Delaili Şerif okurken bulmuş ve padişahın isteğini iletmişti Abdullah Efendi hiç telaş etmemiş padişahın gösterdiği bu iltifattan son derece memnun kalmış ve sonra da kethüdasını çağırarak “Cenabı Hak ömür ve şevketi şahanelerini Müjdat buyursun Şevketmeab efendimiz bizden taam ferman buyurmuşlar Bizim yemeklerimize uygun miktarda yemek ilave edip, takdim edin” demiştir İradesi karşısında vükelanın ne yaptığını soran padişah bu olayı dinledikten sonra gülmüş “Koca herif hakikaten kibardır” demiştir

Dürrizade Abdullah Efendi’nin ölümü üzerine yalının mülkiyeti Sadrazam Mehmet Emin Rauf Paşa’ya geçmiştir Onun ölümü ile de Sadrazam Ali Paşa’ya (1815–1871) geçmiştir Âli Paşa’nın sadareti ve Hariciye Nazırlığı sırasında yalı pek çok önemli konferans, ziyaret ve davetlere sahne olmuştur Burada Karadağ Konferansı (1858) toplanmış, Girit isyanını bastırma hazırlıkları yapılmış, Sultan Abdülaziz’in Avrupa ziyaretini iade etmek üzere İstanbul’a 1869’da gelen İngiliz veliahdına bir davet verilmiştir Ayrıca İmparator Franz Joseph bu yalıda misafir edilmiştir Âli Paşa’nın 1871’de yalısında ölümünden sonra Sultan II Abdülhamit (1876–1909) yalıyı satın alarak Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa’nın annesi ve eski Hıdiv Tevfik Paşa’nın eşi Hıdiva Emine’ye 1896’da hediye etmiştir Bazı kaynaklara göre, Abbas Hilmi Paşa’nın ölümünden sonra aylık masrafı 4000 altın olan yalının giderlerini varisleri karşılayamadığından satılmıştır Yine bazı kaynaklara göre de Hıdiva Emine Hanım yalıyı kendisi satın almıştır

Bu yalının ilk defa Dürrizadeler tarafından yapıldıktan sonra Sultan II Mahmut dönemi Sadrazamlarından Rauf Paşa tarafından yenilendiği de bazı kaynaklarda belirtilmiştir Günümüze gelen yapı XX yüzyılın başında yeniden yapılmış ve Hıdiva Sarayı veya Valide Paşa Yalısı olarak tanınmıştır Eski yalı 1902 yılında yıktırılmış 120000 İngiliz Lirasına Mimar Raimondo D’Aranco tarafından yapılmıştır Günümüzde Mısır Arap Cumhuriyeti’nin İstanbul Başkonsolosluk Binası ve Başkonsolosluğun rezidansı olarak kullanılmaktadır

Boğaziçi’nin en önemli yapılarından olan bu yalı geniş cephesi, denize yönelik 6400x2800 ölçüsündeki cephe görünümü ile iki tam katlı, çekme ve çatı katları ile birlikte 5000 m2 kullanım alanı bulunan küçük bir saray görünümündedir Dikdörtgen planlı olan bu yapı harem ve selamlık olarak iki ayrı bölümden meydana gelmiştir Eşit ağırlıklı olarak kütlesel görünümlü, iki bölümlü binanın plan şeması dış görünümünden de kendisini belli etmektedir Yalının denize dik ekseninin güneyinde harem, kuzeyinde de selamlık bölümleri vardır Her iki bölümün plan şemaları birbirinin eşidir Ortada büyük giriş holleri ile kabul salonları buradan üst kata çıkan merdivenlerin bulunduğu açık mekânlar dikkati çekmektedir Bu mekânların iki tarafına denize paralel dikdörtgen planın iki yanında sıralanmış salon ve odalar vardır Harem ile selamlığın birleştiği bölümün tam ortasına bir kış bahçesi yerleştirilmiştir Bu bölüm, harem ve selamlığı birleştiren koridorları birer kapı ile birbirinden ayırmıştır Yapının hol ve salonları plasterler, kolonlarla hareketlendirilen bölümlerin arkasında yan mekânlarla daha da genişletilmiştir

Günümüzde Konsolosluk binası olarak kullanılan selamlığın üst katında büyük bir kabul salonu ile büyük bir yemek salonu vardır Konsolosluğun rezidansı olan eski harem bölümünde ise yemek ve müzik salonlarına yer verilmiştir Yapının cephe görünümüne salonların geri çekilmesi veya öne çıkarılması ile hareket getirilmiştir Yapının deniz cephesindeki iki ucuna simetrik yüksek ve dik bir çatı ile kapatılmış bölümler ve bunların arkasında da çift kulelere yer verilmiştir Bu bölümlerde Avrupa mimarisinin etkileri açıkça görülmektedir Bunları denize yönelik sütunların taşıdığı balkonlar tamamlamıştır

Yalının içerisi bezeme yönünden oldukça zengindir Merdiven korkulukları ince dallar, asma filizleri, atkestanesi yaprakları, tomurcuk ve çiçeklerden oluşan bezemelerle süslenmiştir Özellikle merdivenleri taşıyan metal çerçeveler ile basamaklardaki kolonlar bitkisel motiflerle süslenmiştir Yer yer yaldızlı olan çok zengin renklere burada yer verilmiştir Metalden yapılmış olan çiçek ve yapraklar salonlardaki kolonların başlıklarında, tavan kasetlerinde de tekrarlanmıştır Kolonların başlıklarında İon üslubu volütler, Korinth üslubu lotüslere yer verilmiştir Ayrıca tavan kasetlerinde stilize çiçekler art-nouve üslubunu yansıtmaktadır Harem bölümündeki salonların duvarları pembe ve yeşilin ağırlık kazandığı desenli kumaşlar ve kâğıtlarla kaplanmıştır






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Yalıları

Eski 10-13-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Yalıları




Nazime Sultan Yalısı (Beşiktaş)

İstanbul ili Beşiktaş ilçesi, Kuruçeşme’de, Sultan Abdülaziz’in (1861–1876) kızı Nazime Sultan Yalısı yanındaki Naciye Sultan Yalısı ile birlikte XIX yüzyılın ilk yarısında Hibetullah Hanım Sultan’a aitti Daha önce Şah Sultan’a ait olan bu yalı biri büyük diğeri de küçük olmak üzere iki ayrı yapıdan meydana geliyordu Bunlardan Ortaköy tarafındaki büyük olan yalı Enver Paşa ile evlenen Naciye Sultan’a, diğeri de Nazime Sultan’a verilmişti Kaynaklarda Nazime Sultan’a yalının ne amaçla verildiği belirtilmemiştir Bazı arşiv belgelerinde de 1900–1901 yıllarında onarıldığı yazılıdır

Nazime Sultan Ali Halit Paşa ile 1889 yılında evlenmiştir Yaşamıyla ilgili birbirleri ile çelişkili bilgiler bulunmaktadır Bazı kaynaklara göre; 25 Kasım 1895’te ölmüş ve Sultan II Mahmut türbesine gömülmüştür Bazılarına göre de, Cünye’de (Beyrut) 1947’de ölmüş ve Şam’daki Sultan Selim haziresine gömülmüştür

Nazime Sultan Yalısının Raimondo d’Aronco tarafından tasarlandığı iddia edilmişse de bununla ilgili kesin belgeye rastlanmamıştır Yalı denize paralel uzun ve bol pencereli, önünde rıhtımı olan iki katlı bir yapı idi XIX yüzyılın sonlarına doğru sultan sarayları için uygulanan planlar uyarınca birbirlerine eşit büyüklükte harem ve selamlıktan meydana gelmişti Yalının giriş bölümünün üst katı at nalı kemerli bir cephe görünümüne sahipti Bu görünümü ile de Boğaziçi’ndeki sultan yalılarından ayrılmaktadır Girişten sonra geniş merdivenlerle çıkılan salonlar siyah ve beyaz salonlar olarak isimlendirilmişti Salonların çevresine odalar sıralanmıştır Cephedeki çok sayıda pencereler özel bir konumdaki çerçeveler içerisine alınmış ve bunlar stilize bezemelerle hareketlendirilmiştir

Çırağan Sarayı’nın yanmasından sonra bu yalı bir süre Meclis-i Mebusan binası olarak kullanılmış, hanedanın yurt dışına çıkarılmasından sonra satılmış, bir süre tütün deposu olarak kullanılmış ve sonra da yıkılmıştır

Yılanlı Yalı (Beşiktaş)

yüzyılın sonlarında Sultan I Abdülhamit’in (1774–1789) veya Sultan III Selim (1789–1807) döneminde yapıldığı konusunda iki ayrı iddia bulunmaktadır Bunun yanı sıra yalının Sultan III Mustafa zamanında yapıldığı da iddia edilmiştir Ancak bunların hiç birisi de kesinlik kazanamamıştır Yalının ilk sahibinin Reisülküttab Mustafa Efendi olduğu ve çeşitli dönemlerde de onarıldığı bilinmektedir Bu onarımlardan en önemlisinin Raşit Efendi tarafından yapıldığı kaynaklardan öğrenilmektedir Reisülküttab Mustafa Efendi’nin ölümünden sonra varisleri yalıyı Kepçe Nazırı Mustafa Efendi’ye satmışlardır Daha sonra yalının mülkiyeti Raşit Efendi’ye geçmiştir Sonraki yıllarda Raşit Efendi’nin çocukları yalı ile ilgilenmemiş, yalı içerisindeki eşyalar dağılmış ve yapı uzun süre kendi haline kalmış, 1964 yılında da şüpheli bir biçimde de yanmıştır

Bu yalı sarp kayalıklar üzerinde tek katlı eli böğründelerle dışarıya taşkın biçimde yapılmıştır Harem ve selamlıktan meydana gelen yalının haremi biraz daha küçük ölçüde olup, geniş sofaları, Sakal-ı Şerif odası, meşkhanesi, selsebil odası ve arkasındaki hamamı ile kendine özgü bir görünümü vardı Bu odalar arasındaki Sakal-ı Şerif odasının ayrı bir önemi olup, Ramazan aylarında Teravih Namazı kılınır, Kandil ve bayramlarda da ziyaret edilirdi Harem kısmının 40 odadan meydana geldiği söylenirse de bu kesinlik kazanamamıştır Girişin hemen sağındaki büyük taş odada Raşit Efendi yaz aylarında hemen hemen tüm zamanını geçirmiş ve misafirlerini ağırlamıştır Yalının Türk Barok mimarisinin en güzel örneklerinden nakışlı tavanı, mermer şebekeli fıskiyeli havuzu, köşelerdeki selsebiller ile Raşit Efendi’nin çok sevdiği bu odanın ayrı bir görünümü vardı Odanın çevresi sedirler ve minderlerle kaplanmış, dolaplar onları tamamlamıştı

Yalının günümüze ulaşan selamlık kısmı geniş bir set üzerinde olup, Prof DrY Mimar Nevzat İlhan tarafından restore edilmiş ve yapının özgün mimarisi korunmuş, içerisindeki düzenlemeler günümüzün koşullarına göre uygulanmıştır

Yusuf Kamil Paşa Yalısı (Beşiktaş)

İstanbul ili Beşiktaş ilçesi, Bebek’te bugünkü Kemal Sadıkoğlu, Villa Berkçay, Zamir Damar ve Nuri Çapa yalılarının bulunduğu yerde XIX yüzyıl başlarında İmamzade Esad Efendi’nin yalısı ile Sultan II Mahmut’un Musahibi Sait Efendi’nin sahil sarayı vardı

Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa Sultan Abdülmecit zamanında Sami Paşa ile Yusuf Kamil Paşa’yı İstanbul’a göndermişti Paşalar önceleri Arnavutköy ile Mısırlı Hanım’ın yalısında bir süre misafir kalmışlar, sonra da kendilerine yeni bir yer aramaya başlamışlardı Yusuf Kamil Paşa bir gün kayıkla Bebek’ten geçerken İmamzade Esat Efendi’nin yalısını görmüş ve yanındaki Haydar Efendi’ye dönerek “Şu yalı benim olsa da bir güzel yaptırsam” demiştir Bir süre sonra da İmamzade Esat Efendi ile yanındaki Sait Efendi’nin yalılarını satın almış, her iki yalıyı birleştirmiştir Sonra da bu iki yalıyı yıktırarak yerine Fransız Mimar Gardnier’e daha büyük bir yalı yaptırmıştır

Yusuf Kamil Paşa’nın yaptırmış olduğu yalı ahşap olup, cephe görünümünde ortada üç, yanlarda da iki katlı idi Alt katta sofa yerine uygulanan mekân yuvarlak kemerli, sütunların taşıdığı bölümler halinde idi Simetrik plan düzenine göre yapılan yalının deniz tarafında iki yan sofası ile onların arkasına sıralanmış odaları vardı Yalıdan kafesli bir köprü ile arkasındaki koruluğa geçilirdi Korulukta yaptırdığı ek binalar teraslar üzerine oturtulmuştu

Yusuf Kamil Paşa Yalısını zamanın pek çok tanınmış kişisi ziyaret etmiştir Bunlardan birini Haluk Şehsuvaroğlu şöyle anlatmıştır:

“Böyle gecelerden birinde, devrin zariflerinden biri Yusuf Kamil Paşa’yı fevkalade eğlendirip, hoş vakitler geçirtmiş, Paşa da âdeti üzere kâhyasını çağırıp, efendiye 500 altın ihsan ettim, verirsiniz demiş Nüktedan zat o geceyi hayaller içerisinde uykusuz bir halde geçirmiş, 500 altını sabaha kadar nerelere harcayacağını bilememiş Diğer taraftan paşanın kâhyası Hüseyin Haki Efendi de bu mübalağalı ihsanı tashih ettirmiş ve ertesi sabah sabırsızlıkla kahvaltı tepsisini bekleyen nüktedan efendinin kahvaltı tepsisine bir zarf içerisinde 5 altın koymuştur Neye uğradığını şaşıran misafir hemen kâhyaya koşmuş;

— Galiba bir yanlışlık oldu Paşa hazretleri dün akşam bana 500 altın ihsan etmişlerdi Bu sabah 5 altın geldi
Hüseyin Haki Efendi;
— Bana verilen emir böyledir başka bir şey yapamam Şimdi kendileri merdivenden aşağıya inerler Siz vaziyeti arz ediniz demiş
Misafir sabırsızlıkla paşanın inmesini beklemiş ve tam paşa indiği sırada onu etekleyerek derdini anlatmış
Yusuf Kamil Paşa da;
—Aman efendim dün akşam işret esnasında bir halt etmişim Doğrusu bu sabah aldığınız ihsandır
Misafir bir selam daha verip:
— Aman efendim o haltı dün akşam değil şimdi işlediniz” demiş

Yusuf Kamil Paşa yalıyı sonradan Sait Halim Paşa’nın babası Mısırlı Prens Halim Paşa’ya satmıştır Sanatkâr ruhlu bir kişi olan Halim Paşa da yalıyı zevkine göre döşetmiş, koruda musiki âlemleri tertiplemiş, devrin tanınmış ressamlarını yalıda bir araya getirmiştir Bu arada tepede yaptırdığı köşkü de resim atölyesi haline sokmuştur Uçurumun üzerinde yapılmış olan bu köşkün ahşap odasından ötürü de eski Boğaziçililer buradan Bülbül Yuvası diye söz etmişlerdir

IDünya Savaşı sırasında yalı Maarif Nezareti’nin emrine verilmiş ve Darül Eytam haline getirilmiştir Bu yüzden yalı harap olmuş, 1928–1929 yıllarında yıktırılmıştır





Cevap: İstanbul Yalıları sayfa üç frmacil 3 Cevap: İstanbul Yalıları



Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Yalıları

Eski 10-13-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Yalıları




Mazhar Paşa Yalısı (Sarıyer)

İstanbul Sarıyer ilçesi Emirgân-Baltalimanı arasında bulunan Mazhar Paşa Yalısı da günümüze gelemeyen yalılardandır Mazhar Paşa Sadrazam Büyük Reşit Paşa’nın oğlu idi Devlet yönetimine girmemiş, kendi başına yaşamış, Celmiz isminde bir Çerkez kızı ile evlenmiş, ondan Necmettin, Veliddin isimli iki oğlu ile Nemciye isimli bir kızı dünyaya gelmiştir

Mashar Paşa devrin ünlü aşçılarını yalısında bir araya getirmiş, onların hazırladığı yemekler Boğaziçi’nde uzun yıllar anlatılmıştır Paşa yalısında dostlarına, komşularına ziyafetler vermiştir Aynı zamanda yalıda yaşayan ağaların, uşakların, çırakların, sofracıların ve harem ağalarının işgüzarlığı terbiyeleri de çok ünlü idi Mazhar Paşa da haklı olarak bu durumdan hoşlanır, guru duyarmış Aynı zamanda musikişinas olan paşa gayet güzel tambur çalar, haremindeki saz takımı devrin en ünlü hocalarından ders alırmış

Mazhar Paşa Yalısı XVIII yüzyılda yapılmış iki katlı bir yapı olup, yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Mimari yapısı hakkında da kesin bir bilgimiz bulunmamaktadır Bu yalı XIX yüzyılın sonlarına doğru yıkılarak ortadan kalkmıştır

Emirgân (Şerifler) Yalısı (Sarıyer)

XIX yüzyılın ikinci yarısına kadar Miriye ait olan Emirgan’ı Sultan III Mehmet (1593–1603) Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşundan Sultan III Murat (1574–1595) devrine kadar uzanan tüm resmi yazışmaları kitap halinde derleyen Nişancı Feridun Paşa’ya vermişti Bundan böyle de günümüzün Emirgan’ı Nişancı Feridun Bey’in yazlık bahçesi olmuş ve Nişancı Feridun Bey Bahçesi olarak anılmıştır

Sultan IV Murat (1623–1640) Revan seferi sırasında kendisine Revan Kalesi’ni teslim eden Emirgüneoğlu Tahmasb Kuli Han’ı, kethüdası Murat Ağa’yı ve adamlarının hayatlarını bağışlamıştır Bu arada Yusuf ismini alan Emirgüne Han’a murassa kılıç, hançer vermiş ve üç hil’at giydirdikten sonra üç tuğ ile Halep Valisi yapmıştır Kethüdası Murat Ağa da Beylerbeylik rütbesi ile Trablusşam’a gönderilmiştir Kısa bir süre sonra Yusuf Ağa idam, Emirgüneoğlu da azl olmuştur Sultan Murat son derece zeki hoşsohbet bir kişi olan Emirgüneoğlu’na haslar ile Feridun Bey bahçelerini vermiş ve onu kendisine Musahip yapmıştır Emirgüneoğlu da Feridun Bey bahçelerinde kendisine sahil saray niteliğinde bir yalı yaptırmıştır Bu yapıdan Evliya Çelebi de söz etmiştir:
“Cümle kapısı tarzı Acem üzere tarh olunmuş, dört duvarı billurdan bir hamamı vardır Gül ve gülistan içinde bulunan bu hamamdan bülbüllerin yuvalarında yavrularını besledikleri seyredilir Bu bağın dışında binlerce ağaç vardır

Zarif Orgun’dan öğrenildiğine göre de; “Feridun Bey bahçeleri denmekle malum Emirgüneoğlu Yusuf’un Naip ve Mutasarrıf olduğu bahçe ki hududu sahil-i bahirde vaki ayazmadan Müslüman mezarlığına ve oradan Tırnakçızade Mehmet’in bağına ve ondan çeşmebaşı nam mevki denilerek binaların anlatılmasına geçilmiş, altı bab oda, sofa, büyük iki şahnişin, dehliz ve büyük havuzlu hamam akarsu, mutfak, kiler, yanında odalar ve bahçede meyve ağaçları ve diğer ağaçlarla su haznesi, büyük ahır, şahnişinli büyük oda ve üstünde üç şahnişinli ve şadırvanlı, altın yaldızlı, çinili oda ve şahnişinli odaya bitişik diğer odalar, üç dehliz ve bahçede bir kameriye ve su haznesi üzerinde bir köşk, dört oda, su dolabı ve bir dalyan ve bu hudut içerisinde tahminen 170 kile tohum ekilen tarlalar…”

Murat’ın (1623–1640) ölümünden sonra, iyi bir de ün yapmadığından ötürü idam edilmiştir Bundan sonra malına mülküne el konmuş, Boğaziçi’ndeki bahçeleri, yalısı Sadrazam Kemankeş Mustafa Paşa’ya verilmiştir

Tarihi kaynaklar Emirgan’daki yalının sürekli el değiştirdiğinden söz etmiştir Sultan III Mustafa’nın (1695–1703) emri ile önce devrin ilmiye ricalinden Mirza Mustafa Efendi’ye, onun 1722 yılında yalıda ölümünden sonra oğlu Mehmet Emin Salim Efendi’ye, Şeyhülislâm Vassaf Abdullah Efendi’ye, onun ölümünden sonra da oğlu Esat Efendi’ye geçmiştir Esat Efendi’nin mirasçısı olmadan ölümünden sonra Sultan I Abdülhamit (1774–1789) burada cami, hamam ve dükkânlar yaptırmış, yalının bulunduğu çevre de küçük bir köye dönüşmüştür

Emirgan Yalısı Sultan II Mahmut (1789–1807) zamanında yapılan Bostancıbaşı Defterlerinde Hazine-i Hümayun Baş Yazıcısı Feyzi Beyzade Mehmet Bey’in üzerinde görülmüştür Daha sonraki yıllarda da Asakir-i Mansure-i Muhammediye Seraskeri Vidinli AHüseyin Paşa’ya 1828-1829’da satılmıştır Bundan sonra Mekke Emiri Şerif Abdiillah Paşa bu yalıyı satın almış, onun ölümü ile de Sait Çiftçi’ye satılmıştır Yalının selamlık bölümü Kültür Bakanlığı tarafından 1968 yılında kamulaştırılmıştır Harem bölümünde ise Sait Çiftçiler’e ait bir köşk bulunmaktadır İstanbul’da 1840–1850 yıllarında yaşamış olan ve Ayasofya’yı onaran G Fosatti Vidinli Hüseyin Paşa Köşkü ismi ile bu yapının bir de rölövesini çizmiştir

Emirgan Yalısı harem ve selamlık olmak üzere ahşap ve iki ayrı bölümden meydana gelmiştir Çeşitli ağaç ve çiçek bahçeleri ile kaplı geniş bir alan içerisindeki selamlığın bol ışıklı geniş pencereleri vardı Selamlık ve harem arasında geçişi sağlayan direkler üzerindeki asma köprü her iki yapıyı da birbirine bağlıyordu Yalı halkının bahçeye inmeden doğrudan doğruya selamlıktan hareme geçişini sağlayan bu köprü 1946 yılında yıktırılarak ortadan kaldırılmıştır İstanbul Üniversitesi Kütüphanesindeki Sultan II Abdülhamit devri fotoğraf albümündeki resimlerde bu köprü açıkça görülmektedir

Selamlık kısmı şahnişinli, yonca planlı olup, ana salonunun üç cephesinde sıralanmış pencereler ile denize açılmış bir divanhane görünümündedir Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı’nın yazlık divanhanesini hatırlatan bu salonun ortasına fıskiyeli bir de havuz yerleştirilmiştir Selamlığın alt katı deniz tarafındaki penceresiz taş duvarların ardında kalmış, içeriye giriş yandaki yedi basamaklı bir merdivenle sağlanmıştır İlk yapıldığı dönemde burada bir de kayıkhane bulunuyordu Yalının önünden geçen yol nedeni ile bu kayıkhane iptal edilmiştir Yalının sahanlığının sağında bahçeye aşılan bol ışık alan camekânlı bir yemek odası solda da küçük bir oda vardır Yalının tüm odalarının duvarları, tavanları yağlı boya resimlerle bezenmiştir Aynı zamanda yaldızlı nakışlar, çiçek bezemeli motifler de onları tamamlamıştır Bu bezemeler barok üslupta olup, Topkapı Sarayı harem dairesi ile benzerlikler göstermektedir Bu bezemeler Çanakkale Bayramiç ilçesindeki 1789 tarihli Hadimoğlu Konağı ile de benzerlik göstermektedir

Yalı bahçesinde XX yüzyılın ilk yarısında yapılmış üç katlı müştemilat bulunmaktadır Bu bölüm Kültür Bakanlığı’nın misafirhanesi olarak kullanılmıştır

Emirgan Yalısı’nın müze olarak düzenlenmesi düşünülmüş bunun için de Topkapı Sarayı, Türk ve İslam Eserleri Müzesi ve Divan Edebiyatı Müzesi’nden, dışarıdan satın alınan eserlerle döşenmiştir Ancak müze kurulamamıştır

Emirgan Yalısı 1980 yılından sonra Kültür Bakanlığı, Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nin yönetimine geçmiş, restorasyonu ve iç bezemeleri yapılmıştır Günümüzde Topkapı Sarayı Müzesi’nin yönetimindedir






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Yalıları

Eski 10-13-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Yalıları




Ferik Ahmet Afif Paşa Yalısı (Sarıyer)

Bu yalının ilk sahibinin Koca Reşit Paşa’nın kızı Ferendiz Hanım’a ait olduğunu Haluk Şehsuvaroğlu belirtmiştir Bu durumda Ahmet Afif Paşa’nın bu yalının yerine yenisini yaptırdığı anlaşılmaktadır

Yalı zemin üzerine iki normal bir de çatı katından meydana gelmiştir Yalının girişleri sağ ve sol yan cephelerinde üç kollu merdivenler ile sağlanmıştır Kara tarafı cephesinde ise yalnızca servis merdivenlerine açılan servis girişleri bulunmaktadır Yalının planı denize dik bir eksene göre simetrik olarak yapılmıştır Bu nedenle deniz cephesi dar, kara cepheleri daha geniş olup, yalının her odasından denizin görülmesi böylece sağlanmıştır Yalının ana merdiveni yalnızca iki katı birbirine bağlamaktadır Deniz cephesindeki köşe odaları küçük çıkmalar halinde denize yönelmiştir Bu yöneliş yalı mimarisinde tek bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır Ayrıca bu çıkmalar kuleler şeklinde daha belirginleştirilmiştir Mimari düzeninde dengeyi sağlayabilmek için de yalının kara tarafındaki iki köşesine de soğan kubbeli iki kule daha eklenmiştir

Yalının deniz cephesi, ince uzun pencereleri, pencereler ile katlar arasındaki boşlukları dolduran mimari dekorasyon ile hareketli bir görünüm sağlanmıştır Ayrıca ahşap panolar onları tamamlamıştır Burada Mimar Vallaury üç açıklıklı mimari ögelere de yer vermiştir İç mekânlarda ise birinci ve ikinci katlardaki tavanlar muşamba üzerine alçı ve altın varaklı kalem işleri ile bezemeler yapılmıştır Yan duvarlarda sistematik şekilde panolar halinde kalem işlerine yer verilmiştir Kara cephesindeki odaların tavan göbeklerinde ise ağırlık rokoko üslubundadır

Sait Halim Paşa Yalısı (Sarıyer)

uzaklıkta olan bu yalı XIX yüzyılın ikinci yarısında yapılmıştır Yalının mimarı Petraki Adamanti isimli birisidir Bu yalıda ampir ve eklektik üsluplar bir arada uygulanmıştır

Yalının ilk sahiplerinin Düzoğulları isimli bir aile olduğu, sonradan İstanbul Rumlarının temsilcisi olarak tanınan Logothete Nicolas Aristarhis isimli bir kişiye, sonra da VLahos isimli bir Rum bankerinin mülkiyetine geçmiştir XIX yüzyılın sonlarında Sait Halim Paşa bu yalıyı satın almıştır

Sait Halim Paşa Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın torunu, Vezir Halim Paşa’nın da büyük oğludur Lozan Üniversitesi Siyasal Bilimler Bölümü’nü bitirdikten sonra paşalık unvanı ile devlet şurası üyeliğine getirilmiştir Sultan II Abdülhamit zamanında Mısır ve Avrupa’ya giderek jön Türk hareketlerinin önde gelen kişilerinden biri olmuştur İttihat ve Terakki Fırkası’nda rol almış, genel sekreterlik görevini de üstlenmiştir Meşrutiyet’in ilanından sonra Türkiye’ye dönerek Ayan üyeliği, Devlet Şurası Başkanlığı, Hariciye Nazırlığı yapmış, 1913’te de Sadrazam olmuştur Sadaret Makamından 3 Şubat 1917’de ayrılmasına rağmen Malta’ya sürülmüştür Türkiye’ye dönmesine izin verilmemiş Roma’da 1921’de bir Ermeni komitacısı tarafından öldürülmüştür Mezarı İstanbul’da Mahmut Paşa Türbesi’ndedir

Sait Halim Paşa yalıyı Papa Kalfa isimli bir ustaya onarttırmış, bazı yeni ilaveler ve değişiklikler yaptırmıştır Bundan böyle yalı Sait Halim Paşa Yalısı ismi ile tanınmıştır Sait Halim Paşa’dan sonra oğlu Prens Halim’e geçen bu yalı 1968’de Turizm Bankası tarafından satın alınmış ve yeniden restore edilmiştir Turizm Bankası ile TAÇ Vakfı arasında düzenlenen 1661981 tarihli protokol uyarınca yalının iç süslemeleri dışında kalan restorasyon projeleri TAÇ Vakfı tarafından yapılmıştır Projeleri YMimar Sinan Genim hazırlamıştır Turizm Bankası 1989’da Türkiye Kalkınma Bankası’na dönüşünce de yalının yeni sahibi Türkiye Kalkınma Bankası olmuştur

yüzyıl yalılarını yansıtacak biçimde müze-yalı olarak düzenlenmiştir Bir süre Başbakanlık yazlık konutu olarak kullanılan yapıda resmi toplantılar yapılmıştır

Sait Halim Paşa yalısı eski kaynaklardan öğrenildiğine göre, setler halinde koruluklara kadar uzanıyordu Boğaziçi’nin pek çok yalısında görüldüğü gibi burada da arkadaki sırtlara bağlanan bir köprüsü vardı Yalı harem ve selamlık olmak üzere iki ayrı bölümden meydana gelmiştir Denizden bakıldığında kuzeyi harem, güneyi de selamlıktır Her iki bölüm aynı yapıda birleştirilmiştir Yalı bahçesine Boğaz yolu üzerindeki kapıdan girilmektedir

Yalı bahçesine Boğaz yolu üzerindeki kapıdan girilmektedir Yalı bodrum üzerinde iki katlı olup, rıhtımında harem ve selamlığa açılan kapılar bulunmaktadır Bu kapıların önündeki iki aslan heykelinden ötürü de yalıya Aslanlı Yalı ismi verilmiştir Yalının cepheleri çıkmalarla yer yer hareketlendirilmiş, alt ve üst katları bir kornişle ikiye bölünmüştür Ahşap panjurlu pencerelerin bir kısmı üçgen alınlıklarla sonuçlandırılarak cephe hareketliliğine farklılık getirilmiştir Yapı ana planı doğrultusunda orta sofa çevresinde sıralanmış odalardan meydana gelmiştir Sait Halim Paşa’nın yaptırdığı onarımlarda orta sofa bir merdiven holüne dönüştürülerek denize yönelik geniş cephe Venedik odası, Altın Oda, Japon Odası isimleri altında üç büyük odaya dönüştürülmüştür Yalının ortasında yer alan merdiven çatıdaki fenerler bu dönemde yapılmış ve onlara bir de denize yönelik balkon eklenmiştir

Camekânlı girişten birkaç basamak çıkıldıktan sonra harem ve selamlık hollerine ulaşılmaktadır Harem holünün alçı, nakış ve kakma işlerle zengin bir bezemesi vardır Buradan barok üsluptaki bir merdivenle üst kata çıkılmakta, bahçeye yönelik tarafta yekpare kristal avizeler ile duvarlardaki tablolarla zengin bir görünümü olan yemek salonuna girilmektedir Buraya bir de çalışma odası eklenmiştir

Selamlık bölümünün girişi ahşap lambrili ve Kütahya çinileri ile kaplıdır Girişin karşısındaki duvara da Venedikli ressam Clement’in oldukça büyük bir tablosu yerleştirilmiştir 1865 tarihli olan bu tabloda bir av sahnesi canlandırılmış ve Sait Halim Paşa’nın babası Kavalalı Mehmet Ali Paşa da burada görüntülenmiştir

Osmanlı İmparatorluğu’nun I Dünya Savaşı’na girmesinde büyük etkisi olan Türk-Alman ittifakı 2 Ağustos 1914’te Sadrazam Sait Halim Paşa ile Alman elçisi Wangenheim tarafından bu orta mekânda yapılmıştır İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önde gelen kişilerinden Enver Paşa, Talat Paşa ve Büyük Cemal Paşa Sait Halim Paşa ile birlikte sık sık toplantılar düzenlemiştir

Sait Halim Paşa Yalısı’nın bezemeleri XIX yüzyıl Batı üslubu ile Osmanlı sanatının bir çeşit bütünleşmesinden oluşmuştur Yalının iç dekorasyonunda eklektik üslup kendisini açıkça göstermektedir Burada zengin altın yaldızlı bezemeler içerisinde alçı kaplamalar, kabartmalar, sedef bağa ağaç işçiliği, bitkisel geometrik şekiller, yazı ve resimler bir uyum içerisinde bir arada kullanılmıştır Osmanlı, Mısır ve XVI Louis üslubu mobilyalar, Murana avizeleri de onları tamamlamıştır Ayrıca kaynaklarda, Aleexandere, Berrchere, Clement, Crapalet, Dalpy, Henery, Leray, Roullet, Valery gibi ünlü ressamların eserlerinin yanı sıra Mahmut Celaleddin, Kazasker Mustafa İzzet Efendi, Hafız Osman’ın yazıları, Kütahya çinileri, bronz heykeller ve çeşitli Osmanlı-İran halılarının da bu yalıda bulunduğu belirtilmiştir

Sait Halim Paşa Yalısı 1995 yılında bilinmeyen bir nedenle kısmen yanmış, içerisindeki eserlerin ne olduğu konusunda çeşitli iddialar ortaya atılmıştır Yalı yeniden restore edilmiştir






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Yalıları

Eski 10-13-2012   #24
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Yalıları




Kocataş (Necmettin Molla) Yalısı (Sarıyer)

İstanbul ili Sarıyer ilçesinde bulunan bu yalı Abraham Paşa, Molla Bey, Necmettin Molla Yalısı isimleri ile de tanınmıştır XIX yüzyılın sonlarında Neo-Klasik üslupta, ahşap, bağdadi tekniğinde yapılan Abraham Paşa Yalısı Kocataş Yalısı’nın yanında bulunuyordu Bu yalı yanarak ortadan kalkmıştır Kocataş Yalısı Sultan II Abdülhamit (1876–1909) döneminde kısa bir süre Sadrazamlık yapan daha sonra da Adliye Nazırı olan Abdurrahman Nurettin Paşa tarafından Mimar Sarkis Balyan’a yaptırılmıştır

Bu yalı arkasındaki 17123 m2’lik bir alanda yer almıştır Üç katlı yalının ortasındaki ana bölüm ve bunun iki yanındaki ikişer katlı servis binalarından meydana gelmiştir Bu binalarla ana bina arasında katlarla bağlantı bulunmaktadır Asıl yapıya dört sütunun taşıdığı bir portikten girilmektedir Bu portiğin üzerindeki iki kat dışarıya çıkıntılı olarak yükselmiştir Bu çıkmanın son katının üzerinde üçgen şeklinde bir alınlığa yer verilmiştir Cephelerdeki düz ve basık kemerli olan pencerelerin tümü panjurludur

Girişin hemen ardında yer alan taşlığa ikisi karşıda olmak üzere dört kapı açılmaktadır Bu kapılardan sağ ve soldakilerden ikisi şömineli odalara açılır Karşısına gelen camekânın hemen ardında yine sağ ve solda yan binalara geçişi sağlayan koridorlar vardır Aynı zamanda burada önce çift sonra da tek yönlü olarak üst kata çıkan ana bir merdiven bulunur Bu merdiven rokoko üslubunda dökme demir korkulukludur Duvarları ise yağlı boya natürmort boyalarla bezenmiştir Merdivenin birinci sahanlığından camekânlı geniş bir kapı arka balkona açılır İkinci kattaki sahanlıktan büyük bir salona geçilir Bu salonun çevresinde de yan odalar bulunmaktadır Burada yanlardaki kapılardan alt katta olduğu gibi yan binalara geçiş sağlanmıştır Bu salonlar kabartma alçı rokoko bezemelerle süslenmiştir

Yalının üçüncü katında basık tavanlı odalar bulunur Bunların hizmetli odaları olarak kullanıldığı sanılmaktadır Yan taraftaki servis binalarında da mutfak ve kilerler vardır

Mustafa Reşit Paşa Yalısı (Sarıyer)

yüzyılda yaptırmış olduğu ahşap yalısı bulunuyordu Bu yalıda 1838, 1839, 1840 ve 1846 yıllarında İngiltere, Fransa, Rusya ve Belçika ile yapılan ikili ticari ve siyasi anlaşmalar imzalanmıştır

Mustafa Reşit Paşa bu yalının yanına XIX yüzyılın ortalarında Balyan ailesinden Mimar Sarkis ve Karabet Amira Balyan’a saray niteliğinde kâgir bir yalı yaptırmıştır Bu yalı Sultan Abdülmecit’in kızı Fatma Sultan’ın Mustafa Reşit Paşa’nın oğlu ile evlenmesi sırasında Osmanlı hazinesince satın alınarak yeni evlilere verilmiştir Sonraki yıllarda Sultan Abdülaziz devrinde bu sahil sarayının çevresine yeni köşkler ve binalar eklenmiştir Fatma Sultan’ın 1883 yılında ölümünden sonra yalı boşalmış ve kız kardeşi Mediha Sultan’a verilmiştir Mediha Sultan’ın Damat Ferit Paşa ile evlenmesi üzerine yapıya bir de harem binası eklenmiştir Bu yalı Cumhuriyetin ilanına kadar Fatma Sultan’ın mülkiyetinde kalmıştır Cumhuriyet döneminde bir süre boş kalan yapı Balıkçılık Enstitüsü’ne devredilmiştir Bu arada Damat Ferit Paşa’nın kitaplığı, yalının eşya ve tabloları satılmıştır Günümüzde yalının harem dairesi Baltalimanı Kemik Hastalıkları Hastanesi olarak kullanılmaktadır

Neo-Klasik üsluptaki bu yalı geniş bir avlu çevresinde olup, bahçesinde havuz ve köşkleri ile deniz hamamları bulunmaktadır Yalı dikdörtgen planlı olup, yan cephelerden masif kolonlarla dışarıya taşırılmıştır İki katlı yapının birinci katının ortasında dikdörtgen bir sofa bulunmakta olup, bu sofanın duvarları aynalarla kaplanmış, içerisine mermer kaplamalar yerleştirilmiştir Yapının birinci katı üç yönlü koridorlarla çevrilmiş, çevresine odalar yerleştirilmiştir Yapının cadde üzerindeki birinci katı dört iri konsolun taşıdığı çıkma ile dışarıya taşırılmıştır

Yalının zemin katında üst kata çıkan üç merdiven vardır Bu merdivenlerden biri birinci katın holüne çıkan ana merdiven, ikincisi ana merdivenin sahanlığından havuza inen merdiven, üçüncüsü de servis merdivenidir

Yalının havuzunun üzeri yakın tarihlerde kapatılmış ve özelliğini yitirmiştir Bu havuzun üzeri ikinci kat damına kadar yükselen piramidal bir camekânla kapatılmıştır Günümüzde bu camekânlı bölüm halen mevcuttur

Yalının rıhtımında açık yüzme havuzu ile kapalı bir deniz hamamı vardı Bahçesinde bulunan Hünkâr Köşkü ile arkasındaki tepenin yamacındaki hamam önünden geçen yolun genişletilmesi sırasında yıktırılmıştır

İtalyan Elçiliği Yalısı (İtalyan Sefareti Yazlık Binası) (Sarıyer)

Bu yalı eski elçilik binasının yerine yapılmış, yalnızca eski yapıdan birinci terasın altında bulunan servis yapıları, mutfak ve kömür deposu korunmuştur İtalya Udine’de bulunan d’Aronco’nun arşivinde bulunan çizimlerden eski yapının bugünkü yapıdan daha küçük, üç katlı ve sade bir mimari üslupta olduğu anlaşılmaktadır

Yalı ahşap kazık temeller üzerine oturtulmuştur Burada karma bir yapım tekniği uygulanmıştır Zemin kat kâgir, kat döşemelerinin araları tuğla dolgulu putrellerle volta tekniğinde yapılmıştır Zeminin üzerindeki katlar ahşap, tuğla dolgulu ve bağdadi sıvalıdır

Günümüze gelen yalı 2700x2000 ölçüsünde dikdörtgen planlı, dört katlı bir yapıdır Uzun kenarı yönündeki eksenine göre simetrik bir plan düzeni göstermektedir Buna göre orta kısımda birer orta hol ve çift kollu geniş merdivenlere yer verilmiştir Kuzey cephesinde merdiven holü 3 m kadar dışarıya taşırılarak burada da bir simetri uygulanmıştır Yapının zemin katı giriş eksenine göre simetriktir Üçüncü katta merdivenler sona ermekte, kuzey cephesinin dört katlı diğer cephelere göre üç kat olarak sona erdirilmesi ile bu kez cephe görünümünde simetriden uzaklaşılmıştır Bu durum üçüncü katın güney cephesindeki çıkma, balkon ve üzerini örten çatı ve saçakla daha belirginleşmektedir Bu tür üslubun d’Aronco’ya özgü olduğu bilinmektedir

Yapının çatısı kuzeyde üçüncü kata kadar inmekte ve bu da yalıya farklı bir görünüm vermektedir Üst katta denize yönelik balkon büyük bir kemer içerisine alınmış, üzerine de büyük girlantların asıldığı kraliyet arması ve bir de yıldız yerleştirilmiştir

Yapının güney cephesi ise farklı bir görünümdedir Bahçeye büyük bir terasla açılan güney cephesinde taş plasterler küresel köşe taşları ile yapının sınırları belirginleştirilmiştir Buradaki geniş saçak balkonları örttüğü gibi üst kattaki odaları da gizlemektedir

Yalının taş döşeli zemin kat holü simetrik olarak iki yanında birer çift kolonla sınırlanmış ve bir iç avlu görünümüne bürünmüştür Burada bir minerva heykeli görülmektedir Yapının tüm katlarında d’Aronco’nun diğer yapılarında çok sık kullandığı gibi art-nouva üslubunda bezemeye yer verilmiştir Bunlar çiçek şeritleri, stilize motifler, çeşitli figürler, kasetli bölümler, meandr şeritleridir






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Yalıları

Eski 10-13-2012   #25
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Yalıları




Avusturya Elçiliği Yalısı (Avusturya Sefareti Yazlık Binası) (Sarıyer)

İstanbul ili Sarıyer ilçesi, Yeniköy’de 36 dönümlük bir alan Osmanlı-Avusturya dostluğunun bir nişanesi olarak Sultan II Abdülhamit’in isteği ile Mıgırdıç Cezayirliyan’dan kamulaştırılmış ve Avusturya-Macaristan İmparatoru II Franz Joseph’e 1898 yılında hediye edilmiştir Bu alanda Avusturya Elçiliği yazlık binası yapılmıştır

Neo-Klasik üslupta kâgir ve üç katlı olarak yapılan bu yalı 3600x2700 m ölçüsündedir Zemin katının altında binanın hemen hemen yarısından fazlasını kaplayan bir de bodrum katı bulunmaktadır Yalının müştemilat binaları da bahçesinde yer almaktadır Yalının birinci ve ikinci katları üçüncü kata göre daha yüksek ve daha gösterişlidir Belki de yalının üçüncü katı daha sonraki yıllarda buraya eklenmiştir Kütlesel görünümünü hafifletmek amacı ile çok sayıda geniş pencereler yapının tüm cephesini kuşatmıştır Ayrıca balkon ve teraslar da kütlevi görünümü azaltan diğer unsurlardır Simetrik görünüm iç ve dışarıda uygulanmıştır

Deniz cephesinin sağındaki görkemli bir portal ile yapıya girilmektedir Bu katta orta sofadan geniş merdivenlerle üst kata çıkılmaktadır Bitki motifleri ile bezeli demir döküm korkulukları olan bu merdivenin görkemli bir görünüşü vardır Kabul ve toplantı salonu olarak düzenlenen bu kat hemen hemen bu katın bütününü kaplamaktadır Yalının üst katı hizmet binalarına ayrılmıştır

Günümüzde Avusturya Konsolosluğu’nun resepsiyonlarının verildiği, özel toplantıların yapıldığı yalıda ayrıca Avusturya Kültür Ofisi de hizmet vermektedir

Alman Elçiliği Yazlık Köşk ve Yalıları (Sarıyer)

Yapıların bulunduğu bu alanda eski Tarabya Kasrı bulunuyordu Günümüzde alt bahçede bu kasra ait bir kemer kalıntısı ile Sultan Abdülaziz’in tuğrası görülmektedir Bunun yanı sıra eski Tarabya Kasrı’ndan kalmış ve depo olarak kullanılan bir de mutfak bulunmaktadır

Bu yapılar XIX yüzyılın ikinci yarısında eklektik üslupta yapılmıştır Buradaki yapıların yerleşiminde arazi konumundan ötürü simetri uygulanamamıştır Ana bina, yeni elçilik evi ve müsteşarlık binası bulunmaktadır Yapılarda farklı üsluplar uygulanmıştır Dilimli moresk kemerlerin kule figürleri ve çatı uçlarında görülen mızrak biçimli öğeler dikkat çekicidir Ön kısımda, denize yönelik elçi evinde ise tamamen eklektik üslup görülmektedir Bu yapıların arasında bir de şapel, çeşme ve mezarlık bulunmaktadır Buradaki mezarlıkta IDünya Savaşı’nda şehit olan askerler ile Mareşal Von der Goltz gömülüdür Şehitlerin anısına yapılan rölyefler de Georg Kohl’a aittir

Üst bahçe terasında 1835–1839 yıllarında Türkiye’de bulunmuş olan General Moltke’nin anısına bir anıt yapılmıştır Burada bronz bir madalyon içerisinde Moltke’nin porfirden yapılmış portresi bulunmaktadır Ayrıca kaidenin bir yüzünde Sultan II Abdülhamit’in tuğrası, diğer yüzünde de İmparator II Wilhelm’in monogramları görülmektedir

Buradaki yapılar dikdörtgen planlı, ikişer katlı olup, üzerleri kırma çatı ile örtülmüştür Bu çatıların üzerine gizli çatı katları da yerleştirilmiştir İki yan cephelerde çatılar üçgen alınlıklarla daha belirgin bir şekle sokulmuştur Yapıların içerisinde geniş bir holün çevresinde odalar sıralanmış olup, iç düzende simetri kendisini açıkça göstermektedir

Rus Elçiliği Yalısı (Rusya Sefareti Yazlık Binası) (Sarıyer)

İstanbul ili Sarıyer ilçesi Büyükdere-Sarıyer Caddesi üzerinde, geniş bir bahçe içerisinde yer alan Rus Elçiliği yazlığının yapım tarihi ve mimarı bilinmemektedir XIX yüzyıl başlarına ait, Sultan II Mahmut (1808–1839) dönemi Bostancıbaşı Defterlerinde bu yalıdan “Kurbinde Rusya elçisinin kebir yalısı” olarak söz edilmiştir Ayrıca Melling’in albümündeki gravürde de Rus elçilik binası görülmektedir Yalının iki yanında da Rus elçilik mensuplarına ait yapılar bulunmaktadır Melling yalının bir İngiliz mimarı tarafından yapıldığını belirtmiştir

Günümüze gelen Rus Elçilik Binası gravürdekilerden farklı bir görünümdedir Gravürlerde denize dik konumda iki yan kanat ve bunları birleştiren bir orta bölüm görülmektedir Oysa bugünkü yapının yan kanatları gravürlere benzediği halde orta bölümünün oldukça farklı olduğu görülmektedir Her iki bölüm arasında da belirgin bir üslup farkı vardır Buna dayanılarak orta bölümün sonradan yapıldığı sanılmaktadır

Neo-Rönesans ağırlıklı olan orta binanın girişinde üç bölümlü portiğe yer verilmiştir Kompozit başlıklı dört yüksek kolonun taşıdığı bu portiğin üzerinde birinci katın balkonu bulunmaktadır Geniş bir silme ile ayrılan üst kattaki dikdörtgen söveli pencereler üçgen biçimli kabartma bezemelerle süslenmiştir Çatı altında da oldukça geniş, dişli bir saçak frizi bulunmaktadır Yan kanatlar yüksek bir su basman üzerinde tek katlı olup, ahşaptan yapılmıştır Burada da yarım daire kemerler, üçer açıklıklı bir bölüm, kompozit başlıklı plasterler dikkati çekmektedir

Günümüzde bu yapılar grubu oldukça harap durumda olup, kullanılmamaktadır






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Yalıları

Eski 10-13-2012   #26
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Yalıları




İpsilante Yalısı (Sarıyer)

yüzyılda yaptırılmıştır Bu aileden Aleksandros İpsilanti Rus yanlısı bir siyaset gütmüş ve Osmanlı İmparatorluğu’nda kalamayacağını anlayarak Saint-Petersburg’a kaçmıştır Bunun üzerine yalısı Sultan III Selim tarafından 1807’de Fransa Büyükelçisi General Sebastiani’ye elçilik yazlığı olarak verilmiştir

İpsilanti Yalısı XIX yüzyılın ikinci yarısında onarılmış ancak, 1913 yılında çıkan bir yangınla esas bina yanmış, geriye müştemilat binaları ile XIX yüzyılın ortalarında buraya eklenen ek bina kalmıştır Günümüzde bu yapı onarıldıktan sonra 1989’da Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu İdaresi Bölümü’ne verilmiştir

İpsilanti Yalısı’nın XIX yüzyıl başlarındaki durumu Melling’in 1819 yılındaki bir gravüründe görülmektedir Bu gravüre göre; yaklaşık 3–4 m enindeki küçük bir rıhtımın arkasında, küçük bir bahçe ile ayrılmış iki bina bulunmaktadır Bunlar kâgir bir zemin üzerine ikişer katlı yapılardır Konsollarla dışarıya taşırılmış, yan yana dizilmiş çıkmalar yalının deniz cephesine hareketli bir görünüm kazandırmıştır İkinci kat seviyesindeki çıkmalar birinci kata göre öne doğru daha geniş çıkıntılıdır Denize yönelik pencereler zemine kadar inmekte olup bu da iç mekâna büyük bir aydınlık kazandırmaktadır Yalının üst katına ayrıca barok üslupta oval tepe pencereleri de yerleştirilmiştir

XX yüzyılın başlarında çekilmiş bir fotoğrafta karmaşık cephe düzeni yerine, yalın bir cephenin olduğu görülmektedir Asıl yalıyı oluşturan ve 1913’te yanan yalı dışarıya doğru iki kademeli çıkmalarla Melling albümündeki gravüre benzemektedir Bununla beraber bazı ayrıntıları bulunmaktadır XIX yüzyıl başlarına ait olan yapıda yedi çıkma görülürken XX yüzyıldaki fotoğrafta bu çıkmaların ikiye indiği görülmektedir Ayrıca gravürdeki yuvarlak, oval tepe pencereleri de fotoğrafta görülmemektedir Bu ayrıntıların Melling’in yapmış olduğu gravürün biraz da hayali olduğu mu yoksa sonradan yalının yenilendiği konusunda şüpheli bir durum ortaya koymuştur

Yalının arkasındaki tepe iki büyük set halinde düzenlenmiş olup, fıstık ağaçları ile çevrilidir

Sadberk Hanım (Azaryan)Yalısı (Sarıyer)

yüzyılın başında yanmış olan eski bir konak arsası üzerine tüccar Bedros Azaryan tarafından yaptırılmıştır Yalı batılılaşma dönemi yapılarına özgün bir anlayışla ele alınmıştır İstanbul’da bu dönemde yapılmış büyük konutların merkez planlı ve merkezi çıkmalı tasarımına uygun yapılmıştır Ancak cephe görünümü ile döneminde yapılan yapılardan ayrılmaktadır

Azaryan Yalısı arkasındaki yazlık Rus Sefaretinin sınırlarına kadar uzanan çok geniş bir bahçe içerisindedir Boğaz’daki birçok konakta görüldüğü gibi bahçesi setler halinde olup, ağaçlarla kaplıdır Bahçesiyle birlikte 4280 m2 olan Azaryan Yalısı 400 m2 lik bir alana oturmaktadır

Bodrum katı üzerinde üç ana kat ve bir de çatı katından meydana gelmiştir Yapının dış mimarisi ahşap, karnıyarık plan tipinde, konakla Batı mimarisinin bir karışımıdır Osmanlı konaklarında Cihannüma olarak dışarıya açılan çıkma burada bir balkon şeklini almıştır Cadde üzerindeki ana giriş kapısından parke döşeli büyük bir sofaya girilmektedir Bu sofanın iki yanında biri servis, diğeri de üst katlara çıkmak üzere iki merdiveni bulunmaktadır Girişe göre solda bulunan servis merdiveni yandaki servis kapısına da açılmaktadır

Yalının iç bezemesi ampir üslubunda olup, çeşitli kalem işleri, mermer taklidi sıvalar ve alçı tavanlar ile Orta Avrupa mimari tasarımını yansıtmaktadır

Yalı, 1950 yılında Koç ailesince satın alınmış 1978 yılına kadar yazlık olarak kullanılmıştır 1978–1980 yılları arasında, Sedat Hakkı Eldem'in hazırladığı bir restorasyon projesinin uygulanmasıyla bina müzeye dönüştürülmüştür Bugün 14 Ekim 1980’de ziyarete açılan Sadberk Hanım Müzesi’nin büyük bir bölümünü oluşturmaktadır

Zeki Paşa Yalısı (Sarıyer)

İstanbul ili Sarıyer ilçesi, Rumelihisarı’nda Baltalimanı-Hisar yolunda bulunan bu yalı günümüzde Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün köprü ayağı altında kalmıştır Yalı XIX yüzyılın II Yarısında yapılmıştır Mimarı Alexandre Vallaury’dir

Yalının ilk sahibi Sultan II Abdülhamit (1876–1909) döneminde Tophane Müşirliği ve Askeri Mektepler Nazırlığı yapmış olan Müşir Zeki Paşa’dır (1849–1914) Müşir Zeki Paşa Meşrutiyet’in ilanından sonra Küçük Sait Paşa kabinesinde yalnızca yedi gün görev yapmış ve sonra da azledilmiştir

Yalı Boğaziçi’nde yapılmış olan diğer yalıların mimarisinden farklı olarak adeta bir şato görünümündedir Kayalar üzerine oturan bu yapı Barok üsluptadır Zemin katı üzerinde dört katlı olan yalıya hem bahçeden, hem de deniz tarafından girilebilmektedir Geniş bir rıhtımı olan yalı bahçesinde mermer selsebil ve mermer bir de havuz bulunmaktadır Yalının bahçeye yönelik iki büyük, dikdörtgen mermer söveli bahçe kapıları bulunmaktadır Bahçe girişleri simetrik olarak kuzeybatı ve güneybatıdan iki kollu döner merdivenlerle sağlanmıştır Yapıldığı dönemden kalan camekânlı bölümlerden ikişer ayrı hole geçilmektedir Buradan da geniş bir servis holüne girilmektedir Servis holünün iki yanında büyük salonlar ve odalar sıralanmıştır Zemin kattaki bu plan düzeni diğer üç katta da yinelenmiştir

Zemin üstü katlarına yapının batı cephesindeki çıkmalara oturtulmuş merdivenlerle çıkılmaktadır Yalının cephesi farklı renkte ve boyutlarda poligonal taş kaplanmıştır Ayrıca bu cepheler çıkmalarla hareketlendirilmiştir Her kattaki çıkmalar ve pencereler birbirlerinden farklıdır Bunlar farklı açıklıklarda değişik kemer ve sövelerle şekillendirilmiştir Cephelerde dekoratif olarak İon başlıklı sütunlar, ajurlu kemerler bulunmaktadır Pencere aralarında plasterler, kat aralarında da silmelere yer verilmiştir






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Yalıları

Eski 10-13-2012   #27
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Yalıları




Şehzade Burhanettin Efendi Yalısı (Sarıyer)

yüzyılın sonlarında yaptırmıştır Varki Vartaks’ın 1885 yılında ölümü üzerine yalı ve çevresindeki arazi varisleri arasında ihtilaf konusu olmuştur Yalıyı icradan Teşrifat-ı Umumiye Nazırı Mahmut Münir Paşa almıştır Ancak paşanın 1899’da ölmesi ile birlikte yalının mülkiyeti Ayşe Pervin Hanım ile Şükriye Ulviye Hanım’a geçmiştir Ardından da Sultan II Abdülhamit’in (1876–1909) oğlu Şehzade Mehmet Burhaneddin Efendi’ye satılmıştır

Şehzade Burhaneddin Efendi yalıyı yıktırarak 1912’de yeniden yaptırmıştır Bugün bu döneme ait ikinci balkonu çatı alınlığında 1328 tarihli “Ya Hafız” levhası görülmektedir Osmanlı hanedanının yurt dışına çıkarılmasından sonra Mısırlı Ahmet İhsan Bey yalıyı 1923’te satın almıştır Ahmet İhsan Bey’in 1946’da ölümü üzerine de mirasçıları yalıyı Erbilgin ailesine satmışlardır Günümüzde Şehzade Burhaneddin Efendi veya Erbilgin ailesi yalısı olarak tanınan bu yalı Y Mimar Hüsrev Tayla tarafından bütünüyle restore edilmiş, yalının orijinal izleri ortaya çıkarılmış, iç ve dış mimarisinde bazı değişiklikler yapılmıştır

Osmanlı İmparatorluğu’nun son devir yapılarındaki özellikleri yansıtan ahşap karkas yalı, zemin kat üzerine iki kat olarak yapılmıştır Yalının deniz cephesinde ikinci katların cumbaları taştan çıkıntılı kanatlar üzerine oturtulmuştur Cephenin orta bölümünde ise her katta ahşap dikmeli balkonlara yer verilmiştir

Ayrıca ikinci kata çıkış servis merdivenleri ile de karşılanmıştır Osmanlı Türk evlerinin iç sofalı plan tipindeki yalının birinci kat sofasının deniz yönünde bir eyvanı bulunmaktadır Bağdadi duvarlarına rokoko üslubunda bezemeler yapılmıştır Zemin katta yedi oda, bir mutfak, bir tuvalet; birinci katta on iki oda, dört tuvalet ve bir Türk hamamı; ikinci katta da yedi oda ile bir tuvalet bulunmaktadır

Y Mimar Hüsrev Tayla’nın yapmış olduğu restorasyonda, 1944 yılında Mimar Burhaneddin Bey’in yapmış olduğu değişiklikler ortadan kaldırılmıştır Birinci ve ikinci katların ön balkonlara açılan duvarları geriye çekilmiş, batı cephesine de dikmeler üzerine bir balkon eklenmiştir Ayrıca yalının kuzeyindeki bahçe kapısı kaldırılmış ve burası sütunlu bir revaka dönüştürülmüştür Duvarlarda daha önce oluşturulan mekânlar kaldırılmış, daha önce kapatılan kapı ve pencereler açılmıştır Birinci katta güneybatıdaki odalar Türk hamamına dönüştürülmüştür Bu kattaki sofa balo salonuna dönüştürülmüştür Yalının güneyindeki kayıkhanenin yerine de kapalı bir havuz yapılmıştır Ayrıca pencerelerin ahşap kepenkleri kaldırılmış, balkonların ajurlu korkulukları da sade parmaklıklara dönüştürülmüştür Bu arada bahçenin kuzeyindeki Mahmut Münir Paşa zamanından kalan tek katlı selamlık üzerine de bir kat eklenmiştir Yalının arkasındaki koru ile bağlantılı olan köprü 1957 yılında yol yapımı nedeni ile yıkılmıştır

İkiz Yalı (Sarıyer)



Yalı Art-Nouva üslubunda dikdörtgen planlı ve üç katlı bir yapıdır Birbirine bitişik ve kapılarla birbirleri ile bağlantı kurulan simetrik planda bir yapıdır Yapının dış cephesindeki pencereleri ikiz ve üçüz şekillerde birbirlerinden farklı üsluplarda yapılmıştır Yalının iki köşesi orta bölümlerden daha yüksek olup, kule görünümlüdür

Yalı denize yönelik geniş bir salon ve bunun iki yanındaki odalardan meydana gelmiştir İkinci kattaki köşe bloklar art-nouva üslubunda bir kemerle sınırlanan balkonlara sahiptir Zemin kat balkonları rıhtımın hemen üzerindedir Üçüncü katta denize yönelik pencerenin önüne küçük birer balkon yerleştirilmiştir Yapının iç mimarisinde simetri egemen olmasına rağmen dış cephesinde simetriden pencere ve balkonlar nedeni ile yer yer kaçınılmıştır

Yalının güney yarısı Faik Kurtoğlu tarafından, kuzey yarısı da Bekir Sıtkı Oyal tarafından satın alınmış, 1967 yılında da İsmet Okur’a satılmıştır

Faik Bey (Pakize Hanım) Yalısı (Sarıyer)

yüzyılın sonlarında yapılmıştır Kimin tarafından yaptırıldığı kesin olarak bilinmemekle beraber Faik Bey Yalısı ismi ile tanınmaktadır

Yalı zemin, çatı katı ve iki kattan meydana gelmiştir Dikdörtgen planlı yalıda denize yönelik orta salonun etrafında odalar sıralanmıştır Alt ve çatı katının cephe görünümleri diğer iki kattan farklıdır

Zemin kat pencereleri denize yönelik sekiz adet olup, bunlar diğer katlara oranla küçük tutulmuştur İki ve üçüncü katın pencereleri tüm cepheyi kaplamakta olup, dikdörtgen şekilde, hafif yuvarlak kemerlidir Çatı katının pencereler altı adet olup bunlar dikdörtgen sövelidir Ortadaki iki pencere bir balkon içerisine alınmıştır Bu balkon yalının denize yönelik tek balkonudur

Plan düzeni yapılışından sonra değişikliğe uğramıştır Orijinal yapının da denize yönelik büyük bir salon bulunmakta, odalar da bu salonun çevresinde sıralanmıştı






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Yalıları

Eski 10-13-2012   #28
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Yalıları




Beyhan Sultan Yalısı (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesi, Defterdar İskelesi yakınında bulunan bu yalının yerine 1835 yılında Feshane Fabrikası yapılmıştır

Beyhan Sultan, Sultan III Mustafa’nın kızı olup, 1784’te Silahtar Mustafa Paşa ile evlenmiştir Sultan 1824 yılında bu yalıda ölmüş ve Eyüp Mihrişah Valide Sultan Türbesi’ne gömülmüştür Beyhan Sultan’ın Arnavutköy’de bir de sahil yalısı bulunuyordu

Abdullah Paşa Yalısı (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesi Bahariye’de bulunan Abdullah Paşa Yalısı XVIII yüzyılın ilk yarısında yapılmıştır Abdullah Paşa 1728’de Emine Sultan ile evlenmiş, 1735’te de bu yalıda ölmüş, Eyüp Sultan Türbesi’nin haziresine gömülmüştür Paşanın ölümünden sonra yalı oğlu Mirahur-ı Evvel Abdüllatif Bey’in mülkiyetine geçmiştir Sonraki yıllarda Türk müzeciliğinin kurucusu Ahmet Fethi Paşa’nın babası Kâğıtçıbaşı Ahmet Ağa’nın mülkü olan yalıda Ahmet Fethi Paşa dünyaya gelmiştir

Bu yalının ne zaman yıkıldığı ve mimarisi hakkında kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamaktadır

Alemdar Mustafa Paşa’nın Eşi Kamer-Veş Yalısı (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesinde, Eyüp Büyük İskelesi ile Bostan İskelesi arasında bulunan bu yalının ismine 1815 tarihli Bostancıbaşı defterlerinde rastlanmamaktadır Günümüze gelemeyen bu yalı büyük olasılıkla bu tarihten önce yıkılmıştır Buna göre de XVIII yüzyıl yalılarından olduğu sanılmaktadır

Yalı ile ilgili kaynaklarda ismi dışında herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır

Hançerli Sultan Yalısı (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesi Bostan İskelesi yakınında Şah Sultan Camisi’nin de sağında bulunuyordu Hançerli Sultan 1533 yılında ölmüştür Bostancıbaşı Defterlerinden öğrenildiğine göre bu yalının Sultan II Mahmut (1808–1839) devrinde ayakta olduğu anlaşılmaktadır Sonraki yıllarda bu yalının yerine Müsteşar Sadettin Bey Yalısı ile Müsahip Sait Efendi Yalısı yapılmıştır

Hançerli Sultan, Sultan II Beyazıt’ın oğlu Şehzade Mahmut’un kızı ve Sadrazam Çandarlı İbrahim Paşa’nın oğlu Mehmet Bey’in eşidir

Hançerli Sultan Yalısı’nın XVII yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Kaynaklarda yalının mimarisi ile ilgili bilgiye rastlanmamıştır

Hanım Sultan Yalısı (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesi, Bahariye’de Bostan İskelesi ile Şah Sultan Camisi arasında, Hançerli Sultan Yalısı’nın da yanında bulunan bu yalı sonraki yıllarda Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın ve oğlu Ali Paşa’nın mülkiyetine geçmiştir Bu yalının XVI yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır

Günümüze gelemeyen bu yalı ile ilgili kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamaktadır

Hatice Sultan Yalısı (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesi, Ayvansaray yakınında Yavedüt Camisi yakınında bulunan bu yalının yerinde Sultan III Murat’ın kızı Fatma Sultan’ın sahil sarayı bulunuyordu Bu saray XVIII yüzyılda yıkılmıştır Sahil Sarayının yerinde daha sonra Hatice Sultan Sarayı yapılmıştır

Hatice Sultan, Sultan IV Mehmet’in kızı olup, Sadrazam Hasan Paşa’nın da eşidir Bu yalı ile ilgili kaynaklarda yeterli bilgiye rastlanmamaktadır

Hatice Sultan Yalısı (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesi, Mihrişah Valide Sultan İmareti yakınında Hibetullah Sultan Sahil Sarayı’nın yanında bulunuyordu

Hatice Sultan, Sultan III Mustafa’nın kızı ve Sultan III Selim’in kız kardeşidir Hatice Sultan Hotin Muhafızı Ahmet Paşa ile 1786 yılında evlenmiş ve 1822 yılında da bu yalıda ölmüş, Eyüp Mihrişah Valide Sultan Türbesi’ne gömülmüştür

Mimar Melling’in albümünde gravürü görülen Defterdarburnu’ndaki sahil saray da Hatice Sultan’a aitti Eyüp’teki Hatice Sultan yalısı ölümünden sonra yıkılmıştır Kaynaklarda bu yalının mimarisi ile ilgili yeterli bilgiye rastlanmamıştır

Kara Mustafa Paşa Yalısı (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesi, Bahariye’de Kasr-ı Hümayun yanında bulunan bu yalı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından XVII yüzyılın ortalarında yaptırılmıştır Merzifonlu Kara Mustafa Paşa 1676’da Sadrazam olmuş, 1683’te Viyana bozgunundan sonra Belgrat’ta idam edilmiştir

Kaynaklardan öğrenildiğine göre Amcazade Hüseyin Paşa Sultan II Mustafa’ya bu yalıda bir ziyafet vermiştir Ardından Nemçe Elçisi burada karşılanmıştır Yalının ne zaman yıkıldığı ve mimari yapısı konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır

Kaya Sultan Yalısı (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesinde Bahariye Mevlevihanesi yakınındaki bu yalının XVII yüzyılın başlarında yapıldığı sanılmaktadır Kaya Sultan, Sultan IV Murat’ın kızı olup, 13 yaşında Melek Ahmet Paşa ile evlendirilmiştir Kızı Fatma Sultan’ı doğururken 1659 yılında ölmüş, Ayasofya’daki Sultan İbrahim Türbesi’ne gömülmüştür Bu yalı ile ilgili bunun dışında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır

Rukiye Sultan Yalısı (Eyüp)

İstanbul İli Eyüp ilçesinde bulunan bu yalının yeri kesinlik kazanamamıştır Rukiye Sultan, Sultan IV Murat’ın kızı olup, Melek Ahmet Paşa ile 1663 yılında evlendirilmiştir Rukiye Sultan da eşinin ölümünden 10 yıl sonra 1695’te bu yalıda ölmüş, Sultanahmet Camisi’ndeki türbeye gömülmüştür Sultanın ölümünden sonra yalı Şeyhülislâm Feyzullah Efendi’nin mülkiyetine geçmiştir Yalının ne zaman yıkıldığı ve mimari yapısı konusunda da yeterli bilgi bulunmamaktadır

Safai Mustafa Efendi Yalısı (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesinde, Yavedut Camisi ile Defterdar İskelesi arasında bulunan bu yalı XVII yüzyılın sonlarında yapılmıştır Safai Mustafa Efendi Bab-ı Âli’de yetişmiş, Elmas Mehmet Paşa’nın defter emini olmuştur 1725 yılında da ölmüştür Bu yalı ile ilgili de kaynaklarda yeterli bilgiye rastlanmamıştır






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Yalıları

Eski 10-13-2012   #29
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Yalıları




Saliha Sultan Yalısı (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesinde, Bahariye sahilinde bulunan bu yalı XVIII yüzyılın ilk yarısında yapılmıştır

Saliha Sultan, Sultan III Ahmet’in kızı olup, 1715 tarihinde doğmuş, Sarı Mustafa Paşa ile 1728, Ali Paşa ile 1740, Ragıp Paşa ile de 1758 yılında evlendirilmiştir Ragıp Paşa’nın 1763 yılında ölümünden sonra da Kaptan-ı Derya Mehmet Paşa ile evlendirilmiştir Sultan’ın düğünleri bu yalıda yapılmıştır

Saliha Sultan 1778 yılında da bu yalıda ölmüştür Yalı ile ilgili yeterli bir bilgi bulunmamakla beraber, Sultan I Abdülhamit’in 1778 tarihli bir Hatt-ı Humayunu’nda İstanbul’da Yeşil İmaret bitişiğinde Saliha Sultan Sarayı ile Eyüp’teki Sahilhanesinin bütün ilaveleri ile beraber IAbdülhamit tarafından kızı Esma Sultan’a temlik edildiği yazılıdır

Uryanizâde Ahmet Esat Efendi Yalısı (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesinde, Defterdar İskelesi ile Yavedut Camisi arasında bulunan bu yalıda Şeyhülislâm Uryanizade Ahmet Esat Efendi 1813 yılında dünyaya gelmiştir Babası Sultan II Mahmut’un kadılarından Mehmet Sait Efendi’dir Bu bakımdan yalının XVIII yüzyılda yapıldığı ve babasının ölümünden sonra Ahmet Esat Efendi’ye geçtiği anlaşılmaktadır

Bu yalı ile ilgili de kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamaktadır

Valide Sultan Yalısı (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesi, Zal Mahmut Paşa Camisi’nin yakınında, Feshane Caddesi üzerinde bulunan bu yalının oldukça büyük olduğu kaynaklardan öğrenilmektedir Yalı Sultan IV Mehmet’in annesi Turhan Hatice Sultan tarafından yaptırılmış, Turhan Hatice Sultan’ın ölümünden sonra da Rabia Gülnuş Emetullah Sultan’a verilmiştir Sonraki yıllarda Sultan III Ahmet’in kızı Fatma Sultan’a verilmiş, ancak yalı Valide Sultan Yalısı ismi ile tanınmıştır

Yalının divanhane tavanının, çeşmesinin, döşeme çinilerinin ve kameriyesinin 1728 yılında tamir edildiği konusunda kaynaklarda bir not bulunmakta olup, bunun dışında mimari yapısı ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır

Yahya Bey Yalısı (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesi, Defterdar’da Eski Feshane Binası yanında bulunuyordu Yahya Bey Sadrazam Hüsrev Paşa’nın kethüdası olup, zenginliği ile tanınmıştır

Yalının Haliç kıyılarında bir rıhtımı olup, altı dönümden fazla meyve ağaçlı bahçesi vardı Bu bahçe içerisinde küçük bir akarsu ile havuz, kuyu, mutfak ve hizmetkârlara ait koğuşlar bulunuyordu

Yalı içerisinde on beş oda, iki salon, sofalar, iki yemek odası ve bir de hamamı vardı Kaynaklardan yalının geniş pencereleri olduğu, içerisinde yirmiye yakın çeşmesi olduğu da öğrenilmektedir Bu yalı 1898 yılında Esma isimli bir hizmetçi tarafından yakılmıştır İçerisindeki Mevlevi dervişi Veled Çelebi’nin zengin kütüphanesi ile eşyaları da yanmıştır






Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.