Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
gizemler, hakkında, ilginç, olaylar, tarihi, tarihteki

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında

Eski 09-10-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında



Gemide İsyan

Gemide İsyan
1789 Tahiti'nin Dışında

Popüler kültür William Bligh'ı mürettebatına işkence eden, gaddar ve sadist bir kaptan olarak gösterir Komuta ettiği ikinci geminin mürettebatının da isyan etmesi, New South Wales kolonisinin başındayken de bir isyan çıkması, kaptanla ilgili bu inancı daha da güçlendirmiştir Kaptan Cook'un keşif gezilerine olan katkıları, Bounty'yle yaptığı 3600 millik seyahat ve Fiji adalarının keşfi gibi başarıları da göz ardı edilir

Kaptan William Bligh, Bounty'nin İngiltere'den Tahiti'ye yaptığı yolculukla sonsuza dek hatırlanacaktır Bu yolculuğun amacı, kolonilerdeki köle sahiplerine zenci kölelerin yemeleri için ucuz ve besleyici ekmek yapmakta kullanılmak üzere bitki tohumları götürmekti Sağlık koşullarının kötülüğü, ağır disiplin ve mantıksız çalışma saatleri mürettebatın Fletcher Christian liderliğinde ayaklanmasına neden olmuştur Eğer hakkında söylenenlere inanılırsa Bligh için hak ettiğini bulmuş da denilebilir

Gerçeklere daha yakından bakılacak olursa, bunun pek de doğru olmadığı görülecektir

Majestelerinin gemilerinde yaşam 18 yüzyılda çocuk oyuncağı değildir Yeterli gıda olmaması normal, hastalıklar yaygındı Sıkı disiplin her gemide vardı ve cezaların sertliği üç aşamalıydı: Bir düzine kırbaç, elli kırbaç ve iki yüz kırbaç Üçüncüsü ölümcül bir cezaydı Gemide kadın olmaması, tehlikeli sular, acemi denizciler işi zorlaştırıyordu Bu şartlarda tabii ki sert disiplin kuralları uygulanacaktı

Bounty'nin yolculuğu aslında sıra dışıydı, çünkü hemen hiç ciddi bir sorun görünmüyordu Kayıtlara göre tek bir hastalık vakası bile görülmemişti Kabul edilmeli ki, Bligh zamanının en iyi kaptanlarından biriydi Denizdeki koşullar ne olursa olsun, mürettebatını hayatta tutabilecek yeteneğe sahipti Kırbaçlama olaylarına gelince, o zamanlar bu yöntem hemen hemen her gemide kullanılırdı Kayıtlara göre Tahiti'den ayrılana dek gemide bir sorun görülmemişti

Bligh böyle bir yolculuğun normal yolculuklardan daha stresli olduğunu biliyordu Kaptan Cook ile çıktığı seferlerden deneyimliydi Bu zorlu seferde ise tayfalarının pek üzerine gitmemeye karar verdi Ancak güvenlik ve görevin başarılmasının tehlikeye girdiği durumlarda sertleşebilirdi Bligh bir kaptan ve mürettebatı arasındaki sosyal uzaklığı da aşmıştı Gemi yönetiminde olmayan mürettebat da zaman zaman kaptanla yemeğe davet edilirdi Gemi mürettebatında bir muhasebeci olmadığından kaptan bu işi de yapardı ve istediklerine fazladan para verirdi Nihayet geminin Tahiti'de geçirdiği beş ay sona ermişti Beş ay bir gemi için uzun bir süreydi ancak Bligh mürettebatın sakinleşebilmesi için süreyi uzun tutmuştu

Bu faktörlerin tümü bir araya geldiğinde Bligh'in gemi yönetimi işini çok gevşek tuttuğunu söylemek bile mümkün Kaptanın bu yumuşaklığı, her zaman sert muamele görmeye alışık ve bu beklenti içinde olan gemicilerin ona karşı saygısının azalmasına neden oldu Böyle bir adamın kaptanlık görevlerini yerine getirip getirmeyeceğinden bile şüphe duyulmaya başlandı Tahiti'ye kadar mürettebat çok iyi bir iş çıkarmıştı Tahiti'de ise sanki cennetteydiler

Yolculuğun devam eden ayağında mürettebat, kolay bir yolculuk ve uzun bir tatilden sonra fazla rahatlamıştı Taşıdıkları yük yüzünden kendilerine kalacak yer azalmış olan gemiciler, biraz da şımarıklık nedeniyle isyan etti Liderler, daha önce kırbaçlananlarla kaptana ve gemiye borçlanmış olanlardı

Bligh'ın iyi bir adam olması ve adamlarını gözetmesi geri tepti ve ayaklanmaya neden oldu Daha sonra resmi bir araştırma yapıldı ve Bligh'ın ayaklanmada hiçbir suçu olmadığına karar verildi Ancak adamlarını aşağılayıcı sözler ettiği kabul edildi

Bligh adamlarını gözetmeyip alıştıkları gibi davransaydı, gemisinin kontrolünü kaybetmez ve görevi başarıyla tamamlardı

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında

Eski 09-10-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında



Fransa'nın İntikam Hırsı

Neye mal olursa olsun intikam almak
1780, Amerika

Savaş beklenmedik tarafların yakınlaşmasına neden oluyor Amerikan devriminde de buna benzer bir durum yaşanmıştı Fransa'nın savaşa girmesinin nedeni İngiltere'yle aralarında yüzyıllardır devam eden anlaşmazlıktı Tarihin cilvesi; ABD'yi yaratan Fransa, İngiltere'den intikam almak istiyordu

Bazı tarihçiler bizi Fransız devriminin Amerikan devrimini bir kardeş gibi görüp yardım elini uzattığına inandırmaya çalışır Ancak Fransa'nın Amerika'daki kolonilerin devrimlerini desteklemesinin eşitlik ve özgürlük gibi ideallerle ilgisi yoktu Yönetimdeki genç sınıf ki bunlara ünlü Lafayatte Markisi de dahildi, Voltaire hayranıydı ve radikal hareketlere sahip çıkmak onlara uygun düşüyordu Fransızların Amerikan devrimini desteklemelerinin en büyük nedeni İngilizlerden intikam almaktı

Amerikan devriminin başlamasından sadece on iki yıl önce, Fransa on üç koloninin baş düşmanı olarak görülüyordu Amerika kıtası Fransız ve Kızılderili savaşlarını görmüştü ve on binlerce insan ölmüştü 1763 anlaşmasıyla Fransa Kuzey Amerika'dan uzaklaştırılmış olsa da acı anılar birkaç nesil daha kafaları meşgul edecekti

Fransızlar, İngilizlere karşı kaybettiklerinde zararları kolonicilerin kaybından çok daha acı vericiydi Koloniciler belki çiftliklerini, ailelerini kaybettiler ama Fransızlar bir imparatorluk kaybetti İlk başta tam bir zafer mümkün gibi gözüküyordu, ama sonunda Quebec, Ohio ve Missisipi Vadisi kaybedilmişti Artık on binlerce Kanadalı ve Fransız sadece birer mülteciydi Savaşta donanmalar, ordular yok olmuş, bir ulusun gururu incinmişti Bu arada nefret edilen Anglo-Sakson İmparatorluğu sınırlarının dışına yayılıp zenginleşmeye devam ediyordu

Böylece 1775'de kolonilerde isyan çıktığı haberleri memnuniyetle karşılandı Son savaşların bitmesi ve isyan çıkması arasında geçen zamanda İngilizler garnizon, bina inşası, yönetim birimlerinin gelirlerinin karşılanması, son savaştan kalan borçların ödenmesi için milyonlar harcamıştı Bunun tam tersine, Fransa ise deniz aşırı tüm giderlerinden kurtulmuş ve zenginleşmişti Denizaşırı sömürgelere para harcamadığında Fransa'nın ekonomik açıdan bu kadar gelişebileceği kimsenin aklına gelmemişti 18 yüzyılın ortalarındaki ekonomik teori tamamen kolonilerden sağlanan hammaddenin getireceği para üzerine kurulmuştu

İngiliz koloni!erindeki isyanın neler getirebileceğinin gerçekten de kimse farkında değildi Saraya yakın Fransız entelektüel ve düşünürlerinde birden Amerikandaki isyana yoğun bir destek verme eğilimi baş gösterdi

Aslında bunların hepsi tarihin en büyük politikacı, entelektüel ve propaganda uzmanlarından biri olan Benjamin Franklin'in başının altından çıkıyordu

1776'da isyan hükümetinin bir temsilcisi olarak Fransız sarayına giden Benjamin Franklin hemen işe koyuldu Fransızlar tarafından resmi olarak tanınmamış bir hükümetin temsilcisi olduğu için resmi bir şekilde sarayda takdim edilemezdi ama o zaten tam bir saray adamıydı Davetlere sansasyon yaratacak kıyafetlerle katılır, armonikasıyla konserler verirdi Kadınları kendisiyle birlikte çıplak "hava banyosu" yapmaya ikna ederdi Yetmişlerinde olmasına rağmen Franklin'le bir gece geçirmek için kadınlar sırada beklemek zorundaydılar Paris sosyetesinde Franklin'in ne kadar çekici bir adam olduğundan başka bir şey konuşulmuyordu

Bu arada her fırsatta Amerika konusunu gündeme getiriyordu Entelektüellerle yaptığı sohbetlerde insanlığın girdiği yeni dönemden bahsedip Voltaire, Rousseau ve Aydınlanma'dan övgüyle bahsediyordu Ekonomistlere doğal kaynaklar açısından zengin olan yeni dünya kolonilerinde sınırsız ve sorunsuz ticaret yapma hakkını, milliyetçilere ise intikam fikrini sunuyordu "Artık aynı savaşın içindeyiz" diyordu İki taraf da İngiliz emperyalizmine karşıydı Açıkça söylenmese de Kanada'yı ve Mississippi Vadisi'nin zenginliklerini tekrar kazanma şansı da olabilirdi

Franklin, Fransızlara düşünecek çok şey vermişti Bu arada isyanla ilgili başka tartışmalar da başlamıştı Sadece bir intikam şansı değil, imparatorluğun yenilenme şansı da vardı İngiltere'den kurtulur kurtulmaz bu on üç koloninin içlerindeki anlaşmazlıklara boğulacağına inanıyorlardı Karışıklık sırasında birkaç koloninin kontrolünü ellerine geçirmeleri çok kolay olurdu İmkanlar sınırsızdı

Franklin'in başarılı pazarlaması ve Fransızları bu işe sürükleyecek bol miktarda neden olması Amerikan isyanının karlı bir iş olabileceği fikrini güçlendiriyordu Yükselen ihtiyatlı sesler asi Amerikan ordusunun New York'un kuzeyinde bir İngiliz ordusunu tutsak ettiği duyulduğunda sona erdi Bu topraklarda bir nesil önce Fransızlar ve İngilizler çarpışmıştı

Fransa, asi Amerikan hükümetiyle bir anlaşma yaptı ve parasal destek olmaya söz verdi Amerikan devrimini kurtarabilecek bir zamanlamayla, 1778'in Şubat ayında önemli miktarlarda malzeme, üniforma ve silah İngilizlerin barikatını aşıp Forge Vadisine ulaştı Bu destek Amerikalılara büyük bir moral verdi Birkaç ay sonra da Fransa ve İngiltere arasında resmi savaş ilan edildi

1780'de sanki büyük bir Fransız keşif gücü Amerikan bölgesinde ilerliyordu Başlarında da Fransız subaylar vardı Fransızların sağladığı on binlerce tüfek, süngü ve üniformayı üzerlerinde taşıyan Amerikan askerleriydi aslında Yaşlı Fransız savaş gemileri de Amerikalılara verilmişti Bu arada Fransız donanması da Hint Okyanusu ve Karayipler'de harekete geçmişti

Sonuç olarak İngilizler Yorktown'da teslim olduktan sonra savaş iki yıl daha sürdü Çatışmalar ise Kuzey Amerika'dan Karayiplere, Manş Denizi'ne, Cebelitarık'a, Güney Afrika'ya ve Hint Okyanusu'na kaydı İspanya ve Hollanda da intikam duygularının peşinde savaşa girdi Avrupalıların ilgisi Cebelitarık'ı İngilizlerin elinden almaya yoğunlaştığından savaşın başladığı yer olan Amerikan kolonileri önemini kaybetti

Fransa ise az kalsın amacına ulaşıyordu Ancak savaşın son yılında her şeyi berbat ettiler Karayipler'de ve Hint Okyanusunda Fransız filolarının yenilgiye uğraması Fransa'nın planlarını suya düşürdü Cebelitarık'ı almak için kurulan Fransız-İspanyol ittifakı ise başarısız oldu Fransızlara kalan büyük miktarlarda borçtu

ABD'de on binden fazla askerin masrafları, bir o kadar Amerikan askerinin donatılması, askeri harekatlar, donanmanın girdiği savaşlar, yeni gemilerin inşası ve İngiltere'yle savaş halinde olunmasından dolayı Fransız tüccarlarının iş yapamaması Fransa'yı mali zorluğa sokmakla kalmadı, tam bir iflasın eşiğine getirdi Yıllardır süren çabalar sonuçta hiçbir kar getirmemişti

Artık beladan kurtulmak isteyen Fransa, Ocak 1783'te İngilizlerle anlaşma imzaladı Şu kabul edilmeli ki, İngilizler Fransızları Amerika'ya ihanet etmeye zorladı, ancak Fransa ABD'nin tanınması ve İngiliz kuvvetlerinin çekilmesinde ısrar etti

Bu durumda Fransa gerçekten de bir intikam almış oldu Ama ödenen bedele gerçekten değer miydi? XVI Louis bu kararla sonunu hazırlamıştı Savaşın yarattığı borçların altından kalkmaya uğraşan Louis 1789'da vergi reformu yapmak için bir toplantı düzenlemek istedi Ancak toplantı yerine devrim yapıldı

Devrim hareketini Lafayette Markisi başlatmıştı Louis yardım istediğinde ise Amerikan hükümeti, "Biz yabancı devletlerin işlerine karışmasak daha iyi olur" dedi Louis, Amerika'ya yardım yüzünden girilen borçlar sonucu kellesini kaybetti Devrim ise tüm Fransa'yı bir kaosa sürükledi

O zamanlar Fransa için ABD'ye yardım etmek karlı görünmüştü Ancak işler yolunda gitmedi Belki de Fransız garsonların Amerikalı turistlere kötü davranmasının nedeni Amerika'nın yardım etmemesinin cezasıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında

Eski 09-10-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında



Howe ve 1777 Saldırısı

Howe ve 1777 Saldırısı
1777, ABD

Amerikan ordusuna karşı başlatılan kampanya, birinci yılın sonunda İngiltere açısından başarılı olmuş gibi görünüyordu İngiliz Koloniler Devleti Sekreteri Lort George Germain bir mevsim sonra her şeyin tamamen hallolacağına inanıyordu Koloni haritalarını ve Amerika'daki kuvvetlerin kumandanı Lort William Howe'un raporlarını iyice inceliyordu

O sıralarda New England isyan açısından bakıldığında kaynayan bir kazan gibiydi Ama Atlantik bölgesinin ortasında, özellikle New York ve New Jersey'de Krala sadık olanlara verilen destek artıyordu 1776 kışında Washington'daki karışıklık Ne w Jersey'e ulaştığında hiçbir destek görülmedi Germain, New England öteki kolonilerden ayrılır ve izole edilirse Amerikan kolonilerinin isyanı zayıflar ve biter diye düşünüyordu

Haritalara bakarken olayın açık ve doğrudan bitirilebileceğini gördü General Burgoyne, Saint Lawrence nehri vadisinin dışında, Kanada'nın Krala sadık olan bölümünde savaşıyordu Yukarı New York'ta yazın başıboş bir kalabalık olan orduyu mağlup etmiş ama sonra kışla birlikte, hava şartları yüzünden kuzeye, Kanada'ya çekilmek zorunda kalmıştı Yirmi bin adamıyla Howe kışın New York şehrinin güneyinde öylece oturuyordu Washington'ın orduları ise New Jersey'nin batısındaki ormanda donuyordu

Germain tüm gerekenin bir bağlantı olduğunu düşünüyordu Burgoyne baharda karlardan kurtulduğunda, kuzeyden gelip Champlain ve George göllerinin oluşturduğu geniş alanda ilerleyecekti George gölünün güney ucundan ise Albany sadece 128 km uzaklıktaydı Bir ordu bu mesafeyi yavaş yavaş gitse bir haftada alırdı Bu şartlar Howe'un ordusu için de geçerliydi, Howe'un kardeşi orduya eşlik eden filoyu yönetmekle görevliydi Hudson ise Albany'ye uzanan, üzerinde gemilerin gidebildiği bir nehirdi Gemiler kuzeye doğru bir hafta ilerledikten sonra iki ordu birleşebilirdi

Orduyu daha da güçlendirmek için küçük bir üçüncü ordu da batıdan, Mohawk'dan onlara katılacaktı Tabii ki biraz direniş olacaktı ama alıştırma yapmak da gerekliydi Washington, Howe'un ilerlemesini durdurmak için saklandığı yerden çıkacak ve yetersiz bir asker olan St Clair'in yönetiminde, kuzeyde bekleyen can sıkıcı kalabalık da Burgoyne'un önünü kesmeye çalışacaktı İki büyük İngiliz ordusu bu direnişi ezip geçecek ve Howe'un filosu da destek verecekti Kuzeydeki ve ortadaki koloni ordusu imha edilecek, New England'ın öteki eyaletlerle ilişkisi kesilecek ve gösteri zavallı isyancıların teslim olmalarıyla bitecekti

Germain'in planları tam bir zafere adaydı Şık haritalarla, çizimlerle belirlenmiş bu plan Krala sunulmuştu ve danışmanlar kafalarını sallayarak kabul etmişti

Amerika'da hizmet veren o zamanın gözlemcileri, (daha sonra kayıt tutarak tarihçi olmuşlardır) İngiliz koloni yönetiminin en büyük hatalarından birinin Amerika'daki şartlar konusunda hemen hiç bilgilerinin bulunmaması olduğunu söyler İş haritaya bakmakla olsaydı, haritaya bakıp İngiltere'yi alabilir, onu bir koloni haline getirebilirdiniz, bu çok kolay olurdu

Bu adamlar haritaya bakıp bir yol gördüklerinde bunu Londra ve Portsmouth arasındaki otoyol gibi bir şey sandılar Ama o yol sandıkları aslında çamur birikintileriydi Ayrıca unuttukları bir şey daha vardı Kolonicilerin askerleri hep balta taşırlardı ve geri çekilirken binlerce ağaç devirirlerdi

Sonrası basit bir koordinasyon meselesiydi 1777'de Amerika'da yarım düzine ordu vardı Kanada'daki, New York eyaletindeki, New York şehrindeki güçler; güneydeki Krala sadık birlikler, New York şehrinde bir filo ve kıyılar ve Karayipler'de dolanan filo ve askerler Bunların hiçbiri yerel olarak yönetilmiyordu Her emir, her malzeme, her satın alma talimatı, emir değişikliği, önemli birlik hareketleri ve takviye isteği Atlantik'in öte tarafından Lort Germain'den geliyordu En iyi durumda bile bir emir iki ayda yerine gelebiliyordu

Bu yüzden Germain bu üç aşamalı harekatın emrini verdi ve Albany yakınlarında Kolonicilerin ordusunun imha edildiği haberini beklemeye koyuldu Ve büyük bir hata yapmış oldu

Planlar kesinleştiğinde Lort Howe kesin olmayan bir yetkiyle ve çok genel bir planla kalakaldığını fark etti Bu harekatı Germain'den detaylı tek bir emir almadan nasıl yönetecekti? Bu sorunun nedeni, Hovve'un bir beyefendi olması ve bir beyefendiye sert emirler verilememesi ya da bir katibin emirleri ayrıntısıyla yazmamış olmasıydı Nedeni ne olursa olsun, kurye gemisi denizde haftalarca yol kat edip Howe'a emirleri ulaştırdığında New York'daki komutan Washington'u yenme konusunda son sözün kendine bırakıldığını öğrendi

Bu arada kuzeyde, Burgoyne emirleri almış ve New York'un kuzeyine doğru ilerlemeye başlamıştı İlerlemeleri çok zor oluyordu çünkü geri çekilen Koloniciler yolları kesilmiş ağaçlarla doldurmuştu Acilen gerekli malzemeyi almak için Bennington'a giden birlik Koloniciler tarafından durdurulmuş ve imha edilmişti

Ağustos ortasına gelindiğinde Burgoyne'un başı dertteydi Tekrar Kanada'ya geri çekilmek için ise çok fazla ilerlemişti Bu açmaz içinde ne yapacağını düşünürken sonunda Lort Howe'dan bir mektup ulaştı Bu, basit bir nottu: "İyi şanslar Johnnie Ben Philadelphia'ya doğru yola çıktım" Lort Howe güneye dönmeye karar vermişti

Howe, Washington'ı bir çatışmaya sürüklemek istiyordu ancak İngilizler ilerledikçe Washington Batı New Jersey'nin vahşi topraklarına çekiliyordu Howe ise Burgoyne gibi Kolonicileri ormanın içinde kovalamaya yanaşmıyordu Washington neden centilmenlik kurallarına göre oynamıyordu sanki? Howe, Germain'in önerdiği gibi kuzeye çıkıp Burgoyne ile birleşmeye karar verdi ancak Washington'ın karşılarına çıkacağının garantisi yoktu Dahası Hudson nehrinin daraldığı yerlerde, West Point civarında zorlu engeller vardı Ayrıca onlar Albany'ye doğru ilerlerken Washington İngilizlerin üslendiği New York'u ele geçirebilirdi

İsyancılar Philadelphia'yı başkent ilan ettiler Bunun üzerine Howe, bu şehri almanın Washington'un savaşmasını sağlayacağını düşündü Bu savaş da deneyimli İngiliz birliklerinin zaferiyle sonuçlanacaktı Howe'un ilk hareketi ordusunun tümünü kardeşinin filosuyla Delaware nehrine çıkarmak oldu Kafasındaki plan güneye Chesapeake'e inip, Bay'den yukarı çıkıp, Head of Elk'de (bugünkü Elkton) karaya çıkmaktı

Personel ve kardeşi buna karşı seslerini yükseltmişti ama Howe onları susturdu Burgoyne'la ilgili bir sorun olmadığını düşünüyordu Kendi ordusuna bir şey olursa, kardeşi gemilerle geri dönüp ihtiyaç olursa birkaç bin adam alıp gelebilirdi Bu arada Washington, Philadelphia için savaşacak, yenilecek ve şehir teslim olacaktı Kongre de kapanacaktı Başkentini kaybeden Washington da vazgeçecekti

Böylece temmuz sonunda Howe askeri gücünün tümüyle güneye ilerledi General Clinton yönetiminde yedi bin askeri ve küçük bir filoyu New York'daki garnizonda bıraktı Burada büyük bir sorun vardı Germain'e bunları hiç bildirmemişti, planları konusunda "Beyefendi Johnnie" vahşi topraklara çıkamayacak şekilde girene kadar da Burgoyne'a danışmamıştı

Howe, Chesapeake'e doğru ilerlemeyi sürdürdü ve Washington sonunda Brandywine'da 11 Eylül 1777'de çatışmaya girdi Beklendiği gibi yenildi ancak teslim olmadı

Brandywine'daki savaştan iki gün sonra, 320 kilometre boyunca, Burgoyne umutsuzca kuzeyde Saratoga, New York'da Hudson nehrini geçmeye çalıştı Niyeti Albany'ye ilerlemekti Orada yeterli malzeme bulacağını ve yaklaşan kış boyunca sığınabileceğini umuyordu Doğruca koloni ordusunun içine daldı Yollar kesilmiş ve kuzeyden yardım ulaşması imkansız hale gelmişti Tek umudu, habercilerin gizlice koloni ordusunu aşıp Howe'a imdat mesajını ulaştırabilmesiydi Burgoyne zor durumdaydı ve son şansını kullanıyordu

New York'da ise garnizonun başında bırakılan General Clinton kuzeye doğru bir çıkış yapmayı denedi Clinton, West Point'teki savunma hatlarını imha etti ve kuzeye Esopus'a (bugünkü Kingston, New York) kadar çıktı 3 Ekîm'de şehri ateşe verdikten sonra tekrar New York'a döndü Burgoyne'u tuzaktan kurtaracak bir iş becerdiğine emindi ama yaptıkları işe yaramamıştı Clinton'ın baskım koloni ordusunu aşıp Burgoyne'e ulaşmıştı Ancak köşeye sıkışmış ve çaresiz Burgoyne yaklaşan kışın da etkisiyle 17 Ekim 1777'de teslim oldu

Başlangıcından sonuna kadar 1777 yılı kötü işleyen iyi fikirlerin yılı oldu Germain'in planı, Burgoyne'un ormana ilerleyişi, Howe'un Philadelphia'yı almaya çalışması, hatta Clinton'ın tuhaf baskını o zaman harika stratejiler gibi görünmüştü Ancak savaşın paradigmasının değiştiği gerçeğini hesaba katmadılar Artık bu aydınlanma dönemi savaşı değildi Prens ve prenseslerin oynadığı oyunlara benzemiyordu Sınırlı hedefler, sömürge hırsı ve paralı askerler yoktu Bu, artık devrim çağının savaşıydı Yeni bir çağda, yeni bir savaş ideolojisi ortaya çıkmıştı Eski kurallar geçerliğini yitirmişti

Burgoyne'un teslim olmasından bir ay sonra Paris'e İngilizlerin en sıkı ordularından birinin bir grup çapulcu tarafından yenilgiye uğratıldığı haberi ulaştı Philadelphia gerçekten düşmüştü ama kolaylıkla geri alınabilecek bir şehirdi Washington hala orada bir yerlerdeydi ve bir İngiliz ordusu yenilgiye uğratılabiliyorsa, öteki ordular da yenilebilirdi Fransızlar bu yeni devleti tanımaya hazırlanıyorlardı Savaşın yönü değişmişti Germain'in planı ve Howe'un yaptıkları bir imparatorluğun kaybına yol açmıştı

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında

Eski 09-10-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında



Paralı Askerler ve Amerika

Paralı Askerler ve Amerikan Devrimi
1776, Amerika

Sadece birkaç kişi bunun bir devrim olmasını istemişti Lexington Green'deki karşılaşma kazaydı Doksan küsur militan yeşil hatta, bir İngiliz birliğinin Boston dışına ilerlemesini protesto etmek amacıyla bir araya gelmişti Bazı olayların büyüklüğü çok sonra anlaşılır ve ancak bittikten sonra bir devrim olduğu görülür

Sadece birkaç kişi savaş istiyordu ve iki taraf da geri çekildiğinde Amerikalı Koloniciler bu ilk aylar boyunca ne için savaştıkları konusunda tartışmaya başladılar Sam Adams gibi birkaç kişi çığlık çığlığa bağımsızlık istiyordu Ancak sıradan vatandaşlar, o ve onun gibileri gözü kara radikaller olarak görüyordu

Ben Franklin gibi ılımlılar geçmişlerine bir İngiliz gibi bakıp farklı şeyler görüyorlardı Sadece doksan yıllık geçmişte kansız bir ihtilal olan 1688 Devrimi yaşanmıştı ve bu da devletlerin ancak halk tarafından desteklendiğinde var olabileceği fikrini kabul ettirdi Birçok insan parlamentoda önemli sayıda milletvekilinin sömürgecilik karşıtı olduğuna inanıyordu Savaşı, önceki yüzyılda hüküm süren krallığa karşı siyasal özgürlük sağlama çabası gibi görüyorlardı

Böylece Amerikan Kıta Kongresi Washington'dan bir Amerikan Kıta Ordusu kurup Boston'daki İngiliz birliklerini kuşatmasını ve İngiltere'ye üzüntülerini bildiren bir mektup göndermesini istedi Kısacası, çoğunluk sadece eskisi gibi birer İngiliz olmak istiyordu

Sömürgecilik yanlılarına karşı parlamentoda sesler yükseldi Bazıları "mesele temsil edilemedikleri halde vergi veriyor olmalarıysa krizi bastırmak için onlara parlamentoda birkaç sandalye vermekte sakınca olmadığını" söyleyecek kadar ileri gitti Ancak Breed's Hill'de verilen binden fazla kayıp görmezden gelinemeyecek kadar yüksekti

Bir İngiliz komutanı aptalca bir karar verip muhafazakarların iyi korunan saflarına saldırmıştı ve tabii ki ağır bir yenilgiye uğramıştı Bu saldırıda sözü geçen adamlardan birden fazlasının oğulları ölmüştü ve bu da meselenin hasır altı olmasını engelledi

Olayın merkezinde kral vardı Artık iki yüzyıllık bir geçmişe sahip olan Amerikan tarihi bu adamı kanlı bir köşeye yerleştirdi Sonuçta, özgürlük için savaşılırken ve bu on binlerce yaşama mal olurken birileri de olanlardan sorumlu tutulur III George da bu talihsiz adamdı işte Aslında George o kadar da kötü bir adam değildi

Tabii ki hataları olmuştu Biyokimyasal dengesizlik sonucu delirmişti ama bu, daha sonra başına gelen bir şeydi 18 yüzyıldaki Hanover krallarının çoğu gibi öyle büyük bir zeka değildi George'un ailesinin genleri zeka konusunda kaliteden uzaktı Ama yine de kendini işini yapmaya adadı, bilim ve sanata destek verdi Dahası, kendi çağdaşlarının tersine, iyi bir aile babasıydı

Boston civarındaki savaşlarda verilen kayıpları öğrendiğinde şoka uğradı, üzüldü ve kızdı George detaylara önem veren bir adamdı Gelen raporlara uzun uzun bakar, onları okurdu Kolonilerdeki durumu öğrenebileceği tek yol da bu raporlardı Raporlar kraliyet yöneticilerinden, hükümetteki adamlardan ve ordudaki subaylardan geliyordu Aslında bu, George'a bir uyarı olmalıydı, çünkü söz konusu makamların hepsi en çok parayı verene satılmıştı Birileri krala Amerika'ya bir komite göndermesini ya da kendisinin gitmesini ve durumu yerinde incelemesini tavsiye etmiş olsaydı, bu kriz kolayca atlatılırdı

Ortalıkta devam eden bir oyun daha vardı George'un soyu aslında İngiliz değildi, yüzyılın başında bir dizi karışık olaydan ve alınan karardan sonra William ve Mary ölmüş, sonra İngilizler kendilerini kralsız kalmış bir şekilde bulmuşlardı Kendi kraliyet ailelerinden gelen birine güvenememiş ve Alman eyaleti Hannover'in hanedanını davet etmişlerdi Onlardan gelip yönetime geçmeleri istendi, çünkü başka biri üzerinde karar birliğine varamamışlardı

George'un büyük babası Hannover'li ilk İngiliz kralıydı ve İngilizce bile bilmiyordu Böylece 18 yüzyıl boyunca Almanlar İngiliz tahtında oturmuş oldu ve sarayda kraliyet ailesine pek sıcak bakılmadı O sıralarda Fransa'da XVI Louis istediği gibi at koşturuyordu, Prusya kralı Frederick ayaklanan silahlı köylülerin vurulmasını emretti Rusya'da Katerina sürekli isyanlarla uğraşıp on binlerce kişiyi öldürtüyordu Avusturya'nın başındaki kültür düzeyi yüksek Habsburglar bile parlamentoyla para konusunda anlaşamayacaklarını ya da asilerin lideriyle bir masada oturup karşılıklı çay içerek anlaşmaya çalışacaklarını hayal edemezlerdi

Bu yüzden George'a yaptıkları iyi bir fikir gibi görünmüştü Bunlar kraliyet sömürgeleriydi ve başlarında kralın tayin ettiği adamlar vardı Tahtı, yıllar önce ortaya çıkmış karışık bir durumla kazanılmış bir kral asla güçsüz görünmemeliydi Krallığı sırasında en zengin sömürgelerin kaybedildiğini söyleyemezdi Ayrıca ihanette bulunanlarla açıkça uğraşıp güçsüz de görünemezdi Artık sorun ilk hareketi kimin yapacağına gelmişti George bir kral gibi düşünüyordu ve ilk saldıranın sömürgeciler olmasını bekliyordu

Kıta Kongresi tarafından anlaşma için başlatılan girişimler duymazdan gelindi Franklin ve öteki delegeler sarayın kapısının önünden bile geçemedi Oysa ki Ben o sırada uluslararası üne sahip önemli bir adamdı Saygıdeğer bir bilim insanı, yazar ve sosyal yorumcuydu Windsor'dan gelen haber Boston'un dışında silahlı bir kalabalık beklerken hiçbir anlaşma yapılamayacağıydı

Önce bu kalabalık dağılacaktı, bölgede İngiliz topraklarının güvenliği sağlanacaktı Ancak bu şartlar yerine gelirse görüşmeler başlayabilirdi İnsan gözünde rahatlıkla canlandırabiliyor: George'un dalkavukları bu fikri dinlerken onaylayarak başlarını sallıyor ve bunun tüm dünyaya ve parlamentoya kimin daha sıkı olduğunu göstereceğini düşünüyorlar

Ama bu fikir pek işe yaramadı Concord Road boyunca devam eden saldırılar ve özellikle Breed's Hill'deki çatışmalar durumu daha da zorlaştırdı Zor durumda kaldıklarında İngiliz birliklerinin gelip yardım edeceğinden şüphe duymaya başlayan sömürge liderleri artmıştı Görüşmelerin yapılamamasıyla her şey daha hızlı ilerlemeye başlamıştı

Boston'daki İngiliz güçlerinin savaşı dışarı taşmıştı Washington, Henry Cox adındaki bir kitapçıyı Ticondaroga kalesinden ağır silahlan alıp Massachusetts'e götürmesi için görevlendirdi Bu ağır silahlar Kolonicilerin İngilizleri şehir dışına sürmeleri için kullanılacaktı

Gönderdiği sert mesajın işe yarayacağını sanan George gördüğü tepki karşısında şoka uğramıştı Ordusuna ihtiyacı olacağını hiç düşünmemişti ve Kolonicilerin tepkisi durumunu kötüleştirdi İç Savaş'tan bu yana hem Britanya'daki, hem de Amerika'daki İngilizlerde yersiz olmayan bir asker korkusu vardı Yeni birliklere gerek vardı ancak İngiltere'de kalan az bir güç dışında tüm ordu deniz aşırı yerlerdeydi Buralarda politik bir tehdit yoktu

Koloniciler geri çekilmeyi reddettiğinde George'un askeri danışmanları isyanı durdurmak için en az elli bin asker gerekeceğini söylediler Bu aptalca bir askeri tahmindi İngiltere'den yola çıkacak en az on beş-yirmi birlik anlamına gelirdi Bu tür bir hareket zaten, ne yapılacağı konusunda görüş ayrılığında olan Parlamentonun onayını gerektirirdi Ayrıca on binlerce genci askere almak demekti Bir de, bu askerler vahşi topraklar denebilecek Amerika'ya gitmek isteyecekler miydi, bakalım?

İngiltere'ye bir fatura çıkartmadan nereden adam bulunabilirdi? Tabii ki Almanya! George'un Almanya'daki kuzenleriyle çok sıkı bağlan vardı Bu, Almanya'nın birleşmesinden çok önceydi ve Prusya ve Bavyera dışındaki bölgelerin büyük kısmı düzinelerce küçük krallığa bölünmüştü Ve bu krallıkların birkaç birlikten oluşan orduları mutlaka bulunurdu Bu küçük ordular Prusyalı Frederick'in modelini uyguluyordu İyi eğitimli, yüksek disiplinli ancak küçük krallıklar için pahalıya mal olan ordulardı George'un kafasındaki çözüm basitti Alman ordularını kiralamak

Harika bir çözüm! İngiltere'de yeni ordular oluşturma derdi olmayacaktı, bu birlikler zaten iyi eğitimliydi ve Kolonicilere ciddi olduğunu gösterecekti Alman prensler için de bu kusursuz bir fikirdi Sadece ordularının masrafları karşılanmakla kalmayacak, üzerine para bile kalacaktı Sağ kalıp geri dönenler ise savaş tecrübesine sahip yüksek deneyimli askerler olacaktı Bu, bir nesil önceki Yedi Yıl Savaşları'ndan beri mümkün olmayan karlı bir işti

Anlaşma yapıldı ve yirmi binden fazla Alman askeri hazırlandı Askerleri deniz aşırı bir seyahate hazırlamak, giydirmek, gerekli lojistik desteği toparlamak aylar sürecekti O zamana kadar yapılmış en büyük okyanus aşırı seyahat olacaktı

1776 baharının başlarında kolonilerde bir haber duyuldu Kral anlaşma için görüşmeleri reddetmiş ve aralarında yabancı paralı askerler de olan büyük bir orduyu Amerika'ya gönderiyordu Kral aile içi kavgaya yabancıları karıştırmaya nasıl cesaret edebilirdi? Koloniciler hala kendilerini İngiliz gibi görüyordu

Aslında büyük çoğunluk sadık birer İngilizdi Ama işe bakın ki, Kral İngilizleri bastırmak ve haksız kanunları kabul ettirmek için yabancı askerler gönderiyordu Haziran 1775 ve Temmuz 1776 arasında alman birçok karar olmuştu, ancak bu seferki, Krala yakın olan ve barışçı bir çözümü tercih eden ılımlıları bile çileden çıkarttı ve olaylar tam bir isyana dönüştü Oturup olayları izleyen Amerikalılar da radikalleşip ellerine silahlarını almıştı İlk başlarda Krala son derece sadık olanlar bile taraf değiştirmişti Hangi kral kendi halkını öldürmek için yabancıları üzerine salardı?

Beklenen Almanlar sonraki ay New York'ta karaya çıktı Hesseliler denilen yirmi bin askerden ilk gelenler bunlardı Alman askerler Hesse eyaletinden geldikleri için bu adı almışlardı 1778'de Fransa Amerikalıların tarafındaydı Fransız ve Alman birlikleri zaman zaman çatışmıştı Alman birlikleri için savaşmak bir işti ve sivil halkla karşılaştıklarında sıkı bir disiplin içerisinde davranıyorlardı Ama yine de varlıkları isyancıları ateşlemeye yetiyordu

Özgürlük Bildirgesi dikkatle okunduğunda Krala karşı sitemlerden birinin yabancı paralı askerleri kullanması olduğu görülür Bu askerlerin yarısından azı Almanya'ya geri dönebilecekti Binlercesi hastalıktan, savaşta ya da hapishanelerde ölecekti Bazıları da isyancılara katılacaktı Sonuçta askeri açıdan hiçbir fark yoktu Politik açıdan bakıldığında ise George'un dahiyane fikrinin Amerikan ulusunun doğuşunda ne kadar etkili olduğu görülebilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında

Eski 09-10-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında



İspanya Donanması'nın Hatası

Eksiksiz Bir Donanma Kuzeye Hareket Eder
1588, İspanyol Donanması

"En koyu Katolik kral" olarak bilinen İspanya kralı II Philip'in İngiltere'yi işgal etmek için bir donanma oluşturmasının son derece mantıklı nedenleri vardı İngiltere bir Protestan ülkesiydi ve Henry'ye papa tarafından "İnancın Savunucusu" unvanı verilmişti Politik açıdan İngiltere kolonileşmede ve ticarette bilinen İspanyol üstünlüğüne karşı gelişen tehdit edici bir güç haline geliyordu

Daha yeni İspanya, İspanyol Hollandasındaki ayaklanmaları bastırmaya çalışırken İngiltere ile uğraşmak zorunda kalmıştı Ayrıca başta Sir Francis Drake olmak üzere İngiliz korsanlar oldukça rahatsızlık verici bir hale gelmişlerdi Drake, Panama'daki önemli bir İspanyol kolonisini yağmalamakla kalmamış, başka İngiliz korsanlarla birlikte İspanyol hükümetinin bütçesinin büyük bir bölümünü oluşturan altın ve platini taşıyan filodaki birkaç gemiyi ele geçirmişlerdi

İşgal planı basitti Medina-Sidonia Dükü bir donanma kurmak için denizci toplayıp gemiler inşa ettirdi Kırk savaş gemisi ve çok sayıda yemek ve su taşıyan nakliye gemisi yapıldı Savaş gemileri yüksek kuleliydi ve düzinelerce kısa mesafeli ama güçlü topla donatılmıştı Filonun asker mevcudu ise on dokuz bindi

Bu büyük güç İspanyol Hollandasındaki savaşta İspanyol ordularının başındaki Parma Dükü yönetimindeki daha büyük bir orduyla buluşacaktı Donanmanın esas amacı bu orduyu gemilere alıp sonra da İngiltere'ye çıkarma yapmaktı Eğer bu başarılırsa İngiltere'nin fethi işten bile değildi

İspanyol piyade birlikleri Avrupa'nın en iyi eğitilmiş ve etkili askeri gücüydü Kılıç ve mızrak kullanımındaki becerileriyle tüm rakiplerini alt edebiliyorlardı Sadece İsviçreli savaşçılar onlarla baş edebilirdi ve İngiltere ile İsviçre'nin müttefik olmaması büyük şanstı Askerler kıyıya çıktıktan sonra İngiliz ordusunun fazla dayanamayacağı açıktı Bu da İngiltere'nin hayatta kalabilmek için saldırıyı denizde, yani Manş Denizi'nde karşılaması gerektiği anlamına geliyordu

İspanyol donanmasını karşılamak için İngilizler çok daha büyük bir donanma inşa ettiler Güney Umanlarında aşağı yukarı yüz altmış gemi vardı Ama bunlar İspanyol gemilerinden çok farklıydı Daha küçük ve daha ince gövdeliydiler İngiliz gemileri hız ve manevra kabiliyeti düşünülerek yapılmıştı

İspanyol gemilerinde ise güç ve atış önemliydi İngiliz gemilerindeki silahlar da farklıydı İngiliz topları uzun namlulu ve İspanyol toplarından daha küçük kalibreliydi Daha uzun olmaları top mermisini daha uzun mesafeye atabilmeleri anlamına geliyordu ama bu mermiler kısa menzilli İspanyol toplarının mermilerinin yarısı kadardı

Yani İngilizler, İspanyolların menzili dışından onları vurabilecek ancak mermilerinin küçüklüğü nedeniyle kalın keresteden yapılmış İspanyol gemilerine fazla zarar veremeyeceklerdi Küçük İngiliz gemileri zarar verebilecek kadar yakına geldiklerinde ise İspanyol toplarının menzili içine girmiş olacaklardı Bir İngiliz gemisi İspanyol toplarından çıkan bir mermiyle bile batardı Bu nedenle İngiltere'yi bu toplarla savunmak tartışılamazdı bile

İspanyol gemilerine Kanal'dan geçerlerken yanaşıp çıkmak da bir seçenek değildi Çünkü herhangi bir İspanyol gemisine yaklaşacak bir İngiliz gemisi hemen öteki İspanyol gemileri tarafından alt edilirdi İspanyol gemileri birbirine çok yakın ilerliyorlardı İngilizler İspanyolları saatlerce devamlı ancak etkisiz bir ateş altında tuttularsa da İngilizlerin Charles Howard tarafından kumanda edilen uzun menzilli atışları İspanyol donanmasının dizilişini bozamadı Ayrıca büyüklükle ilgili bir sorun da vardı İspanyol gemileri, İngiliz savaş gemilerinden daha yüksekti ve içlerinde savaşa hazır on dokuz bin asker vardı

İngilizler İspanyol donanmasını Hollanda'ya doğru ilerleyip Parma'nın ordusuyla buluşmaktan alıkoyamadı İspanya'nın kaybı çok küçüktü Zaten o anda İngiliz donanmasını yenmeleri gerekmiyordu Parma'nın ordusunu İngiltere'de karaya çıkarmak bir İspanyol zaferinin garantisi olacaktı İşler yolunda gidiyordu ve Medina-Sidonia Dükü de bu planın başarılı olacağına inanıyordu Ancak bu inanç donanma Hollanda'ya ulaştığında ve Parma'nın askerlerinin gemilere çıkmak için hazır olmadıklarını gördüğünde kayboldu Zamanlama uymamıştı Parma'nın kumanda ettiği binlerce askerin onları bekleyen gemilere binmesi birkaç gün alacaktı

Yaklaşan sert havadan korkan İspanyol donanması Calais limanı yakınlarında kıyıya demirledi Donanma yaklaşmaya cesaret edebilecek İngiliz gemilerini püskürtmeye hazır bir şekilde yerleşti Bu gecikme İngilizlere dönemin klasik silahı olan ateş gemileri hazırlama fırsatı verdi

Donanmanın demir atmasından bir gün sonra, 7 Ağustos 1588'de sekiz ateş gemisi İspanyol donanmasına süzülmek üzere yola çıktı Ateş gemileri, ateşe verilmiş sıradan gemiler değildi Gemilerin ahşabı ve yelken bezleri ne kadar kolay yanan maddeler olsa da, o dönemde İngilizlerin kullandığı ateş gemileri baştan aşağı zift, katran ve başka yanıcı maddelerden yapılıyordu Ayrıca içinde bu maddelerden olan variller güvertede kırılarak bırakılıyor ve ateş yakıldıktan sonra gemilerin söndürülmesi imkansız hale geliyordu Düşmanların ateş gemilerini çekmemeleri için de ateşler içindeki gemilere toplar yerleştiriliyordu Gemiciler bu ateş gemilerinin mürettebatı arasında olmaktan tabii ki hoşlanmıyorlardı

Ateş gemisiyle yapılan saldırıda yelkenleri geminin hedefe doğru gitmesi için rüzgara göre sabitlenirdi Sonra mürettebat gemiyi ateşe verir ve küçük teknelerle gemiyi terk ederdi Bazen rüzgar ateşi söndürse de şans bu kez İngilizlerden yanaydı

Sekiz ateş gemisi sıkı sıkıya kilitlenmiş İspanyol donanmasına ulaştığında panik baş gösterdi Ateşten sadece birkaç geminin zarar görmesine rağmen İngilizleri uzak tutan o disiplinli düzen bozuluverdi Gemiler kanala gelişi güzel yayıldı ve birkaç küçük İngiliz savaş gemisi İspanyol gemilerini tek tek sardı Böyle bir karışıklıkta hız ve manevra kabiliyeti yüksek İngiliz gemilerinin büyük avantajı vardı Gece çöktüğünde bir düzineden fazla büyük savaş gemisi imha edilmiş ve İspanyol donanmasının gemileri geniş bir alana dağılmıştı

Hala yüzden fazla İspanyol gemisi vardı ve bu gemilerin barut ve mermileri azalmış olsa da İngilizlere güçleri yeterdi Bu arada İspanyollar bilmiyordu ama İngilizlerin barut ve mermileri kalmamıştı Sonuç olarak İngilizler geri çekilmek zorunda kaldıklarında İspanyol donanmasının geri kalanı tekrar bir araya gelmeyi başardı

Şimdi, bu hikayenin burada yer almasının nedenine gelelim Medina-Sidonia Dükü bir denizci değildi ama gerçekten zorlu bir durumla karşılaşmıştı Donanmanın gücü yerindeydi ancak barut ve cephane azlığı İngilizlerle tekrar karşılaşmalarını zorlaştırıyordu O civardaki tek büyük limandan çıkarılmışlardı ve hava bozuyordu Kayalık kıyılarıyla Manş Denizi fırtınadan saklanılacak bir yer değildi Ayrıca artık Parma Dükünün ordusunu karaya çıkarma umudu kalmamıştı

En iyi karar, açıkça görülüyor ki, İspanya'ya geri dönmek üzere yelken açmak olurdu Kışın daha çok gemi inşa edebilir ve baharda tekrar deneyebilirlerdi Ne yazık ki, İngiliz donanması hala kanalda İspanyolların biraz aşağısında bekliyordu Onların da kaybı vardı ve Dük tüm cephanelerini bitirdiklerini bilmiyordu Böylece yapılacak en iyi şeyin kuzeye yelken açıp İngiltere ve İrlanda'yı dolaşarak güvenli bir şekilde eve dönmek olduğuna karar verdi

İspanyolların kararı bazı karışıklıklara yol açtı Gemiler denizci ve asker doluydu Kısa süre içinde yiyecek sıkıntısı başladı Yelken açtıkları sular İspanyol kaptanlar için yabancıydı Bilmedikleri balık sürülerine karşı kıyıdan uzak, açıkta seyretmek zorunda kalıyorlardı Vahşi Kuzey Denizi sakin Akdeniz suları için yapılmış yüksek İspanyol gemileri için uygun bir yer değildi

İberya'nın ılık havasına alışkın adamlar donarak ölme tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlardı Bu sorunların tümünün de Ötesinde, çıkan ve iki hafta süren fırtına İngiliz donanmasının yapamadığını başardı İspanyol donanmasının gemilerinden yarısından fazlası kayalık İskoçya ve İrlanda kıyılarına sürüklendi Gemilere bir şey olmadıysa da yüzlerce asker ve denizci öldü

Donanmadan geri kalanlar İspanya'ya döndüğünde Avrupa'nın en büyük gücü olan İspanya'nın çöküşünün başladığı henüz daha fark edilmemişti İngiltere artık gemilerinin ülkeyi İspanyol donanmasına karşı koruyabileceğini bilerek daha saldırgan ve kendinden emin hale gelecekti II Philip ise bir donanma kurmak için Yeni Dünya'dan, Amerika'dan çaldığı paraları çarçur edecekti

İki yüzyıl sonra İngiltere, üzerinde güneş batmayan "Büyük Britanya İmparatorluğu" olurken İspanya ise Avrupa'da önemsiz bir devlet olacaktı

Donanma güneye doğru ilerlese ve İngilizlerin ateşsiz kalmış gemileriyle karşılaşsa İngilizler pek bir şey yapamayacaklardı ve işgal tehdidi etkili olmaya devam edecekti Ancak İspanyol Düküne kuzeye yelken açmak iyi bir fikir gibi gelmişti Bu fiyasko tarihin akışını değiştirdi

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında

Eski 09-10-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında



Maximillian Olayı

Maximillian Olayı
1864, Mexico

Avusturyalı bir arşidükün, Napolyon'un yeğenlerinden biri tarafından kumanda edilen bir Fransız ordusunun desteğiyle savaşa girip sonunda da Meksika İmparatoru oluşu tarihin en tuhaf hikayelerinden biridir

19 yüzyılın başlarında İspanya'dan bağımsızlığını ilan ettiğinden beri, Meksika halkının başından dert eksik olmamıştı Napolyon Savaşları'ndan sonra İspanya, Meksika'da kontrolü ele geçirmek için ancak cılız bir girişimde bulundu İç Savaş General Santa Anna başa geçene kadar sürdü

General isyanı bastırdı ve ülkeyi birleştirdi Ama 1850'lerde tekrar isyan çıktı Juarez'in özgürlükçü cumhuriyetçi güçleri Mexico City'yi ele geçirdi ve Birleşik Devletler hükümeti tarafından da tanındı İşte bu noktada Napolyon'un Fransız yeğeni ortaya çıktı

Fransa'daki III Napolyon hep ünlü atasının gölgesinde yaşamıştı İmparatorluğun parlak günlerine geri dönmesi ile ilgili rüyalar görüyordu Ama karısı Eugenie de Montijo İspanyol hanedanındandı Böylece tamamen İspanyol kanı taşıyan Meksika'nın eski aristokrat sınıfı Paris'e kaçıp aristokrat arkadaşlarına köylülerin isyanı sonucu her yerde tecavüz ve yağmalama olduğunu anlatıyordu

Paris'teki sosyal yaşam tabii ki politik açıdan güçlü olan Eugenie'nin etrafında dönüyordu Eugenie çok zor olsa da tüm dünyada hüküm sürmeye başlayan Anglo-Amerikan etkisine karşı Katolik gücünün yeniden diriltilmesi hayalleri kuruyordu Meksika'dan kaçan mültecilerin anlattığı hikayelerle Juarez ve adamlarının Katolik karşıtı olduğu hızla yayılıyordu ve zaten Juarez, Protestan Amerikalılardan yardım alıyordu

Halk Amerika'nın Juarez'i bir kukla gibi kullanarak yönetimi ele geçireceğinden korkuyordu Eğer durdurulmaz!arsa tüm iyi Katolikleri kılıçtan geçireceklerdi İmparatoriçe, Napolyon'dan Meksika'nın yardımına koşmasını istedi Bu aynı zamanda imparator için Fransa'nın ihtişamını yeni dünyaya da göstermesi anlamına gelecekti

Juarez devrimden sonra gelen ekonomik karışıklıktan dolayı dış borçları ödemeyi dondurduğunu söyleyince, Fransa, İspanya ve İngiltere Meksika'ya karşı birleşti ve Vera Cruz'u ele geçirdi Amerika o sırada kendi iç savaşıyla uğraşıyordu ve hiçbir müdahalede bulunmadı İspanya ve İngiltere kısa süre sonra çekildi Ama Fransa 1862'nin sonlarına kadar kaldı Otuz bin kişilik bir Fransız keşif ordusu Vera Cruz'da karaya çıktı ve sonraki yıl Mexico City'yi ele geçirdi

Sonra tuhaf bir şey oldu Napolyon Amerika'ya tek başına gitmeye tırsmıştı Konfederasyonun savaşı kazanmakta olduğu açıktı ancak her zaman savaşın tam tersine dönme ve bitme ihtimali de vardı Dahası, Konfederasyon ve Birlik askerleri birleşip Mexico'ya saldırabilirlerdi Aslında bu fikir gerçekten de hem Kuzey'de, hem de Güney'de gündeme getirilmişti

Napolyon kendine destek olacak birilerini bulmalıydı Eski İspanyol monarşisinin Avusturyalı Habsburglarla kan bağı vardı Bu bağ yoluyla Napolyon büyük bir Katolik ittifakı kurdu Bu yüzden İmparator Franz Josef'e (Birinci Dünya Savaşı'na kadar, elli yıl daha ülkesinin başında olacaktı) Mexico'yu beraber kurtarma teklifinde bulundu Habsburgların İspanyollarla olan bağı da Meksika'nın kurtarılması için yeterince güçlü bir bahaneydi

Napolyon Franz Josef'in kardeşi Arşidük Maximillan'ın yeni dünyada kendine ait bir ülkede kral bile olabileceğini söyleyerek fikrini daha çekici hale getirdi Belki bir gün büyük bir müttefik güçle Orta ve Güney Amerika'nın tümünü bile ele geçirebilirlerdi Böyle bir birliğin gücüyle Anglo-Saksonlar ve Protestan Prusyalılar dize getirilebilirlerdi

İmparatoriçe Eugenie, Meksika'da devam eden barbarca olaylara tanık olmuş insanlar buldu Zavallı kurbanlar, Fransa ve Avusturya güçleri tarafından desteklenecek Avusturyalı bir imparatorun Meksika halkı tarafından sevinç gözyaşları içinde karşılanacağını söylüyordu Meksikalılar başlarındaki yönetimi atıp Almanca konuşan ve ilgisiz birini istiyordu Bu plana şöyle bir bakıldığında insan "Bu adamlar ne düşünüyormuş da böyle bir şeyi istemiş?" diyor

Ama Franz Josef ve Maximillian anlaştı Maximillian İspanyolcasını ilerletti, Yeni Dünya'ya ulaştı ve 10 Haziran 1864'te Meksika İmparatoru ilan edildi

Zavallı adam, gerçek bir imparator gibi iş göreceğini sanıyordu Fakirlere yardım etmek, okullar, hastaneler inşa etmek için projeler hazırlattı Tüm Meksika'yı tek yönetim altında birleştirecekti

Bu arada başkent dışında, Fransa-Avusturya orduları için savaş pek de iyi gitmiyordu Ordunun çoğunluğu piyadeydi ve dağlarda gerillalara karşı üzerlerinde ağır silahlarla ve yün üniformalarla savaşmaya çalışıyordu Maximillian'ın ordusu ellerinde toprak tutmaya çalışırken yüzlerce garnizonda sıkışıp kalmıştı ve bu garnizonların birbiriyle haberleşmesi çok zordu Juarez yoğun piyade saldırısına karşı koyamıyordu ama yakayı da ele vermiyordu Yine de imparator sadece Mexico City'yi yönetiyordu

III Napolyon'un Amerika üzerine kurduğu planlar Appomattox'da yapılmıştı Konfederasyon güçlerinin teslim olmasından sadece birkaç hafta sonra General Sherman çoğu Virginia'dan toplanmış siyahlar olan elli bin askerle Teksas kıyılarına çıktı

Sherman Maximillian'la dalga geçti ve savaşması için kışkırtıcı sözler söyledi Ayrıca gizlemeye gerek duymadan Meksikalı isyancı askerleri eğitti, donanımlarını sağladı Savaştan sonra ise bazı siyah askerler Meksika güçlerine katıldı Onların torunları hala Meksika'da yaşıyorlar

III Napolyon sadece karada savaşla karşı karşıya kalmadı, Amerikan donanmasıyla da uğraşması gerekti Sonunda havlu attı ve bunun sadece Meksika'nın savaşı olduğu yolunda bir açıklama yaptı 1867'de tüm Fransız askerler ve Avusturyalılar geri çekildi Savaşta ya da hastalık yüzünden verilen kayıplar bütün keşif gücünün yarısını oluşturuyordu

Maximillian ise kolay kolay bırakamadı Meksika'yı Çevresinde dönen entrikalara rağmen davasına dürüst bir şekilde inanıyordu Ayrıca gururluydu da Az sayıda Meksikalı onun yanında yer aldı, Maximillian da öteki aristokratlar gibi onları bırakıp gidemeyeceğini söyledi Maximillian ailesini geri gönderdi ama kendisi son bir savunma için Meksika'da kaldı Yenilmesi uzun sürmedi, davası hemen görüldü ve ölüme mahkum edildi

Napolyon, Eugenie ve Franz Josef olayı öylesine protesto etti ancak onlar Prusya'nın ani yükselişi sonucu çıkmak üzere olan sorunlarla meşguldü 19 Haziran 1867'de sadece üç yıl dokuz günlük bir hükümdarlıktan sonra Meksika'nın Avusturyalı imparatoru Maximillian, bir duvarın önünde kurşuna dizildi Böylece komşusu Napolyon'un hiç güvenilir olmadığı anlaşılmış oldu

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında

Eski 09-10-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında



Custer'ın Zaferi

Custer'ın Kazandığı Neredeyse En Büyük Zafer
1876, Montana

George Armstrong Custer İç Savaş'ın kahramanlarından biriydi Süvari kariyerine Birlik süvarilerinin en karanlık zamanında başladı Savaşın yeni ve cesur liderleri arasında bile dikkati çekiyordu Hak ettiği gibi Birlik Ordusu'nun en genç generali oldu Hırslı bir genç adamdı

General Custer tüm Amerika'da tanınıyordu Muhtemelen daha sonra, Amerikalılar seçimlerde savaş kahramanlarına oy vermeyi sevdiğinden yönetimde yer alma şansı yüksekti Savaştan hemen sonra Ulysess Grant başkan seçildi

İç Savaş sona erdiğinde, küçülen orduda kalmak isteyen subaylar daha küçük rütbeleri kabul etmek zorunda bırakıldı Bu durumda bile Custer albay oldu Emrinde en iyi süvari birliklerinden Yedinci Süvari Alayı vardı Ama bu genç subayın istediğinden çok daha azıydı Savaştan sonra kazandığı askeri başarılar ufak tefek şeylerdi ve düşmanları güçsüzdü 1874'de Siu (Sioux) kabilesine ait topraklarda altın bulunmasıyla birlikte bu durum bir dereceye kadar değişti

Siular demiryolları inşasıyla topraklarına gelen şiddete karşı koyabilmişlerdi Bu sefer de madenciler "Hırsız Yolu" inşa etmiş ve yüzlerce insan hükümet tarafından Siulara tahsis edilmiş araziye üşüşmüştü Siular bir düzine kadar madenciyi öldürerek kendilerini savundu Bir süre bir daha bir şey olmayacakmış gibi gözüktü ve sonra avcıları Siu altın rezervlerinin olduğu bölgeye gönderme kararı alındı

Birleşik Devletler hükümetinin Siu topraklarını işgali için bulduğu bahane bu olmuştu Bir ültimatom gönderildi ancak Siular, kendilerine ait toprakta böyle bir savaş olacağına inanmadılar Amerikalıların ciddi olduğunu Powder nehri kıyısındaki küçük bir Kızılderili köyüne girip iki kişiyi öldürüp, birkaç kişiyi de yaraladıklarında anladılar

İç Savaşın cephe çarpışmalarından sonra Amerikan ordusu için Kızılderililerle savaşmak biraz sıkıcıydı Karşılıklı orduların savaşması şeklindeki bir askeri yöntem Siulara tamamen yabancıydı, Siu savaşçıları bireysel cesaretlerini göstererek savaşıyordu Sonucu belirleyecek bir savaş yapmak olası değildi Bu nedenle bir savaş planı yapıldı ve üç koldan Siulara saldırma kararı alındı Amerikan ordusu bu şekilde savaşı tamamen kazanacağını düşünüyordu

Bu plan Custer'ın Little Bighorn nehrinde son saldırıda uyguladığı taktiğe benziyordu Bu taktiğin nedeni Kızılderilileri savaşmaya zorlamaktı Sonuçta bu pek de zor olmadı Powder nehri katliamından sonra, yüzlerce Kızılderili ailesi Oturan Boğa'nın Little Bighorn kampına toplandı Kampta yedi bin Kızılderili vardı, bunların iki bini savaşçıydı

Amerikan stratejisi daha şimdiden başarısız olmuştu 17 Haziranda Oturan Boğa ve savaşçıları General Cook'un komutasındaki Amerikan askerleriyle karşılaşarak onları Rosebud Creeks'in yukarılarına doğru sürdü Tarih Albay Custer'ın Oturan Boğa'yı savaşa zorlamasına gerek kalmadığını gösteriyor

Custer'a pahalıya mal olan sorun Kızılderilileri savaştırabilmek için her şeyi feda etmek zorunda kalmış olmasıydı Albayın hatası, savaşın tüm kaderini değiştirebilecek altı silahı yanına almamak oldu Bunlar, makineli tüfeklerin ataları sayılabilecek tüfeklerdi Dönen şarjörleri kullanarak dakikada yüzlerce mermi atabiliyordu

Peki Custer karşısına daha büyük bir kuvvetin çıkacağını bilse, bu silahlan geride bırakır mıydı?

Bu silahlar çok ağırdı ve toplar gibi arabaların üzerinde taşınıyordu Ayrıca Custer bu silahı pek tanımıyordu Bu silahın nasıl kullanıldığını biliyordu ama İç Savaş sırasında sadece donanma tarafından kullanılmıştı Dahası, atlar tüfeklerin olduğu arabayı çekmekte zorlanıyor ve bu da Custer'ın adamlarının hızını kesiyordu

Korumaları gereken birkaç bin kadın ve çocuk olduğu için Siular ve Çayenler (Cheyenne), ne olursa olsun savaşacaklardı Ağır silahlan almamak amacına ulaşmıştı, Kızılderililer savaşa zorlandı Makineli tüfekleri geride bırakarak Custer sonuna neden olan kararı almış oldu O silahlar savaşın kaderini belirleyebilirdi İngilizlerin Afrika'da Mehdilere karşı yaptığı savaşlarda ağır silahlar sonucu belirlemişti Ama Custer'ın verdiği karardan pişman olacak kadar bile zamanı olmamıştı

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında

Eski 09-10-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında



Oscar Wilde Davası

Oscar Wilde Kendi Açtığı Davayı Kaybeder
1895, İngiltere

Amerika'daki eşcinsellere, orduda "sorma-söyleme" politikasının uygulanmasına başlanmadan yüzyıl önce, İngiliz toplumu da benzer bir tutum geliştirmişti Bu şekilde, özel hayatları ve hobileri, kitaplarda yazılı kurallarla çatışan toplumun erkek üyelerini topluma ve geleneklere uydurma yolunu bulmuşlardı

1885'te "Şantaj Anlaşması" diye anılan bir kanun çıktı Bu kanun ile erkek eşcinsel ilişkisini ciddi bir şekilde yasaklamış oldular (Sadece erkek eşcinselliğini, zira Kraliçe kadınlarda da eşcinselliğin görülebileceğini kestirememişti, hiçbir bakan da bu konuda Kraliçeye karşı çıkmayı göze alamamıştı) Yeni geçen Labouchere Düzenlemesi ile "erkekler arasındaki tüm terbiyeye aykırı tavırlar" yasaklanır hale geldi Önceden ise sadece eşcinsel ilişki yasaklanmaktaydı

Bu yasalar Lordlar Kamarasının değişik üyeleri ve edebiyat yıldızları arasında yaşananları önlemeye yetmedi Yasaları çıkaranlar, üst sınıfı bu yasaların getireceği yaptırımlardan korumak arzusu içindeydiler Kadınsı davrananlar nefret odağı oldular, bu konuda İrlandalı ünlü şair ve oyuncu Oscar Wilde'dan daha çok saldırıya uğrayan olmadı

Oxford mezunu, ödüllü bir şair ve başarılı bir hatip olan Oscar Wilde, Yunanistan'ı, Avrupa'nın hemen tamamını ve hatta Amerika'nın batısını gezdikten sonra Londra'ya yerleşti Londra'da geleneksel dünyanın ilgi çeken bir kişiliği olmakta gecikmedi Keskin zekası ve garip giyim tarzıyla Punch'ın yayımcılarına ilham verir oldu; Gilbert ve Sullivan, Wilde'ın karikatürlerini çizer oldular

1884'te Constance Lloyd ile evlendi ve Cyril ile Vivian adlarında iki çocuğu oldu Ailevi sorumlulukları ile şiire ve oyunlarına olan ilgisi, hiçbir zaman diğer uğraşlarının yerini almadı Wilde kendisinden 15 yaş genç olan "Bosie" lakaplı Lord Alfred Douglas'a aşık oldu

Wilde onu kanatları altına alırken, Bosie sayesinde aristokrasinin eşcinsel dünyasına girdi Bu dünyada genç, iş sahibi bir erkek, bir akşam yemeği fiyatına elde edilebilmekteydi Zamanla ayrılmaz bir ikili oldular Bu durum daha çok Wilde'ın zararına oldu, çünkü genç sevgilisi kendisi kadar sır tutabilen biri değildi

Wilde "yetkililerin ününe gösterecekleri saygı nedeniyle ülkeyi terk edebilmesi için gereken 24 saati kendisinden esirgemeyecekleri" inancını taşımaktaydı Bu şekilde tutuklanmanın utancından ve hapsedilmekten korunmuş olacaktı Newdigate Şiir Ödülü'nü kazanan bir şair, Lady Wdermer'in Hayranı ve Dürüst Olmanın Önemi gibi popüler oyunların yazarı, ayrıca Dorian Gray'in Portresi adlı çok satan bir romanın sahibi, ona göre kafasını böyle şeylere yormamalıydı

Ama kısa zamanda ciddi bir sorun kapıyı çaldı

Douglas'ın babası efsanevi Queensberry Markisi idi 21 yaşındayken boks sporunun kurallarını bulmuştu Bu kurallar günümüzde de onun ismiyle anılır Oğlunun çevresini hiçbir zaman onaylamadı ve onu Wilde ile görüşmekten men etti Oğlu ise babasının isteklerine karşı gelerek babasını daha sert yaptırımlar uygulamaya zorlamış oldu

Sonuçta Queensberry toplumu yönlendirmek için Wilde'a karşı bir saldırı kampanyası başlattı

Son darbe Wilde'ın üyesi olduğu bir kulübe bırakılan kart ile geldi Kartta "Yumuşak Oscar Wilde'a" yazmaktaydı Wilde saldırıya uğramıştı ve bu kampanyaya son vermek için bu adama karşı bir iftira davası açmaya karar verdi

Wilde'ın yakın çevresi davadan vazgeçmesi için yalvardılar Zira mahkemenin araştırmaları esnasında bazı şeylerin ortaya çıkmasından korkuyorlardı Wilde hiçbir şeye aldırmadı, çünkü zekasından ve üstün yeteneklerinden emindi Ne yazık ki, Wilde'ın zekası, sayılan onu aşan gencin danışıklı ifadelerini önlemeye yetmedi Bu ifadelerle Wilde'ın ismi ile reklam yapmak istiyorlardı Böylece Wilde'ın yasadışı davranışları kamuoyunun gözleri önüne serilmiş oldu

Eldeki kanıtları inceleyen hakim Wilde'ın davasını sonuçlandırmakta gecikmedi

Wilde davayı kaybetti ve birkaç saat içinde ahlaksızlık suçlamasıyla tutuklandı Kamuoyu önünde yalan ifadeler vermekle suçlanıyordu Bir savunma bile hazırlayamadan iki sene için sürgüne gönderildi Bu arada yakınları yardımına gelmeye çekinmişlerdi

Wilde toplumdaki konumunun, onu adaletin keskin kılıcından koruyacağını düşünmüştü Koruyabilirdi de Fakat yüksek sosyetenin önde gelenlerine bile özel hayatlarındaki hobileri kamuoyundan gizlemeden yaşamak konusunda hoşgörülü davranılmıyordu

Serbest bırakıldıktan sonra Bosie ile uzlaşmayı denedi ama başaramadı Kırk altı yaşındayken Paris'te, kalbi kırık olarak öldü

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında

Eski 09-10-2012   #24
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında



Kitabı Anlamazsan

Bir Donanma Kurarsın, Savaşı Kaybedersin
1900, Alman imparatorluğu

Bazıları onun yazarlıktan önce, aslında deniz tutan bir Amerikalı gemici olduğunu söylerler Alfred Thayer Mahan, her koşulda orduya katılmış olmalıydı Babası, her şeyden önce, ünlü bir askeri taktisyendi West Point harp okulunda ders veriyordu

Alfred Mahan isimli bu adam, savaş alanı taktikleri kitabının büyük yazarı, bir nesil harp okulunun öğretmeni, sivil savaşta ölümsüz bir şan ve şöhret sahibi idi Belki de küçük Mahan'ı Annapolis'e donanmada bir kariyer sahibi olmaya iten, babasının gerçekten önde gelen bu kişiliği idi

Küçük Alfred, Carolina sahillerinde savaş süresince görev aldı ve daha sonra deniz aşırı bir yolculuğa gönderildi Sonra yolculuklar birbirini takip etti Gemi nasıl giderse gitsin, iki-üç günlük bir süre için bile olsa, Alfred'i ölümcül bir şekilde deniz tutuyordu Yine de gerçek bir deniz subayı olarak kendini hep denize attı Birçok liman görevi için sahile çıktıysa da sonunda yeni bir olanak buldu: Deniz Harp Akademisi

Alfred T Akademiye geldiğinde, hiç ümit vermeyen bir göreve sahipti Birkaç karaya sürülmüş eğitmen -ki onların da tuhaf oldukları düşünülürdü- vardı Bu okulu dünyanın en prestijli deniz enstitülerinden birine dönüştürmeyi başardı 19 ve 20 yüzyılların en etkileyici kitap serilerinden birini yayınlayan Alfred'di: Denizdeki Gücün Dünya Tarihine Etkisi

Mahan'ın tezi şuydu: Milletlerin güçlenmesi ve gerilemesinde en belirleyici faktör deniz güçleridir Kara kuvvetleri hızlı hareket etme özelliğine sahip değildirler, hem de lojistik zorunluluklar nedeniyle hantaldırlar Deniz kuvvetleri ise, bugün Karayipler'de yol alırken iki hafta içinde Baltık Denizine ulaşabilir Doğası gereği donanmalar dünyanın her yerinde güçlerini gösterebilirler Sadece donanması sayesinde, bir millet kayda değer bir güç haline gelebilir

Günümüzde düşmanını kollama bir deniz filosunun en öncelikli görevidir İlk yapılacak şey rakibinin deniz gücünü hesap etmek ve tüm gemilerini batırmak olmalıdır Bu başarıldığında düşman savunmaya geçmek zorunda kalacaktır Ticaret gemileri teslim olacak, kaynakları engellemelerle kesilecek, sahil şehirleri bombalanma tehlikesi altında olacak, kolonileri yok edilecek ve sonuçta tüm yurt denizden yapılabilecek bir çıkartmanın tehdidi altına girecektir

Öyle bir çıkartma ki, yer ve zamanını saldıran taraf belirleyecek, rakip ise tüm kaynaklarını sahip olduğu bölgeleri korumak için kullanmak zorunda kalacaktır

Kısacası, Mahan'a göre, küresel oyunda önemli bir aktör olabilmek için bir donanmaya sahip olunması öncelikli şarttı

1815 Viyana Konferansından sonra, Avrupa'daki güçler kendilerini deniz gücü açısından İngiltere ile karşı karşıya buldular İngilizlerin büyük deniz gücü, Napolyon İmparatorluğu'nu blokaja almış, yavaş yavaş çöküşe sürüklemekteydi Savaş sonunda dost ülkeler ve hatta eski düşmanlar arasında çok hassas bir anlaşmaya gidildi İngiltere denizdeki üstünlüğünü koruyacaktı

Bu, İngilizlerin yaşamak için denize bağlı olmak zorunda kalmalarındandı Denizdeki bu İngiliz üstünlüğünün kabul edilmesine karşılık, tüm ülkeler bir donanma kurma ve denizlere açılma hakkına sahip olacaklardı Fakat bu üstün gücün karşısında ciddi bir rakip haline gelmemek şartıyla

Fransa 1860'lar ve 80'ler arasındaki sürede eski gücüne kavuşmayı başardı İlk gerçek demirden gemiyi üretti: La Gloria Bu gemilerle tüm İngiliz donanmasını bir günde kullanılmaz hale getirebilirdi İngilizler ise uyguladıkları yapılanma programı sayesinde, 1880'lerin sonunda çelik gemilerin üretiminde öne çıktılar Almanya'nın değişik bölgelerinden ithal ettikleri çelik ile her zamankinden daha çok gemi ürettiler

Fransızlar, İngilizlerle yarışmayı bırakmak zorunda kaldı Bunun yerine ucuz, yenilenebilen teknoloji ile yola devam etmeyi tercih ettiler Muhrip gemilerinin üretiminde, araştırma ve geliştirmesinde lider hale geldiler Öte yandan İngilizler karşılık olarak büyük muhripler, denizaltılar ve mayınlar üretti

Fransızların eski düşmanları olan Almanlar, İngilizlerle Fransızlar arasındaki rekabeti hep eğlenerek izlediler Bir Fransız gemisine yönelen her silah, kendi sınırlarına yönelecek bir silahın eksilmesi anlamını taşıyordu Donanmaya harcanan her frank, Ren bölgesini tehdit eden bir frankın azalması demekti Öte yandan İngilizler Almanları Fransız yayılmacılığına karşı her zaman doğal bir müttefik olarak gördüler

Kısacası, yeni bir Avrupalı güç olma yolundaki Almanya ile denizlerin hakimi İngiltere arasında bir çatışma olması, Fransızlar dünyaya yayılmaya devam ettiği sürece anlamsızdı Alman donanması sıradan bir sahil güvenlik sisteminin ötesine geçemiyordu Birkaç küçük gemiden ibaretti Öyle ki, İngilizlerden yardım istediklerinde, zengin ağabeyin fakir kardeşine yardım etmesi gibi bir tavırla karşılaşıyorlardı

Ama daha sonraları iki önemli olay gelişti; ilki Mahan'ın yayınladığı güçle donanma arasındaki ilişkiyi anlatan kitap serişiydi İkincisi ise II Wilhelm'in daha büyük bir Almanya hayaliyle başa geçmesiydi Willie çabuk olgunlaşmış, ego problemi olan bir çocuktu Bazıları bu problemin, beceriksiz bir doktorun doğum esnasında Wilhelm'in koluna ciddi şekilde zarar vermesinden kaynaklandığını söylerler

Maço denilebilecek bir toplumda böyle bir yara taşımak, onu ister istemez aşağılık kompleksine sokmuştu Psikolojik durumu nasıl olursa olsun, Wilhelm dış politikada ani bir değişim süreci başlattı

Aslında, İngiliz olan her şeye hayranlığı ironikti Anneannesi efsanevi Victoria ölürken yanı başında durmuş, elini tutmuş ve gözyaşlarını tutamamıştı Kuzeni Edward'a da bir sıcaklık duymuş, bekar oldukları hafta sonlarında ikisi çok güzel deniz gezileri yapmışlardı Aslında derinlerde bir yerlerde, denizle ilgili büyüyen bir düşmanlık da vardı aralarında

Mahan'ın çalışmaları ilk yayınlandığında, Amerika'da küçük bir okuyucu kitlesinin ilgisini çekti İlk hayranlarından biri New York'ta polis komiseri olan Teddy Roosevelt idi Deniz aşırı ülkelerde ise beklenmedik bir ün kazandı Hiçbir yerde Almanya'da olduğu kadar popüler olmadı; Wilhelm kitaba Alman nitelikler kazandırarak yeni bir baskısını çıkarttı

Alman federal donanmasındaki her subayın okuyabileceği hale getirdi Ve bu subayların kitabı okumaları da beklenir oldu Manan Avrupa turuna çıktığında Almanya'da adeta bir süper star gibi karşılandı Alman İmparatoru Mahan'la buluşmak ve kendi kitabına Amerika'nın efsane isminin el yazısıyla bir şeyler yazmasını istedi

Almanya kısa bir süre içinde deniz filosunu geliştirdi Bu arada Japonya da aynı süreci yaşadı Wilhelm uygulanan geliştirme programının, kendi deniz sahalarını koruma amaçlı olduğunu bildiriyordu Fakat, Mahan'ın söylediği gibi, gerçek bir dünya gücü, dünyanın her yerinde kendisine hammadde sağlayacak, telgraf istasyonlarını destekleyecek ve kömür stoklarını yenileyecek koloniler kurmaya mecburdu

Rüzgarla yol alan gemilerden buharlı gemilere geçilmesinin en önemli dezavantajlarından biri gemilerin menzillerinin düşmesi oldu Demir aldıktan üç ay sonra Pasifik'in ortasında olmak imkanı ortadan kalktı Hiçbir modern gemi ortalama hızlarda hareket ederek iki-üç haftadan fazla yakıt ikmali yapmaksızın denizde kalamıyordu

İki-üç günlük hızlı manevralar yapan gemilerin sadece yakıt stokları boşalmakla kalmıyor, aynı zamanda makineleri de tamir ister duruma geliyordu Kömür istasyonları bu sebeplerle stratejik hedefler haline geldi Bu istasyonlar daha çok korunur oldular Binlerce kömür işçisi kömür ocaklarına indi

Wilhelm için 20 yüzyılın başında bu çok parlak bir fikirdi İngiltere ile rakip olabilecek durumda değildi, ulusal onur tüm dünyada 'ben varım' diyebilmeye bağlıydı Tüm dünyada 'ben varım' diyebilmek ise koloniler kurmayı gerektiriyordu Koloniler kurmak denizde güçlü olmak anlamını taşıyordu Denizde güçlü olan yeni koloniler elde edebilirdi, daha çok koloni elde etmek ise ulusal güveni artırırken harcamaları da artıracaktı

Almanlar Afrika sahilleri boyunca daha önceden ele geçirilmemiş bir takım üçüncü sınıf bölgeleri hakimiyetleri altına aldılar İngilizler buna karşı çıkmadı Fransızlar ise 19 yüzyıl boyunca bu bölgede İngilizlerin en ciddi rakibi olarak ses çıkartmadı Almanlar Pasifik'te yeni adalar ele geçirdiler, yüksek harcamalarla buralara kömür ve telgraf sistemleri getirdiler

Bu büyüme devam etti ve 1904'e doğru İngiliz yöneticiler arasında Almanlar bir tehdit olarak görülmeye başlandı 1904'te yeni bir deniz mareşali, John "Bobbie" Fisher donanmanın başına geçti İngiliz denizciliği, demir ve buharın kullanılmaya başlanmasından beri değişik kollara ayrılmaktaydı Fisher vizyon sahibi biri olarak geleceği gördü ve içgüdülerini kullanarak yeni silahlar tasarlama işine girişti Bir yıl sonra en modern Dreadnought silahları ile donanmış gemiler üretilmeye başlandı Bunlar modern savaş gemilerinin ilkleriydi

Fisher'in amacı Dreadnought'la Almanlara gözdağı vermekti Almanların donanmalarım geliştirmelerine bir sorun olarak bakmıyorlardı, hatta denizdeki büyük gemilerine eşdeğer birkaç gemi üretmelerine de karışmıyorlardı, fakat tek istedikleri en ileri teknolojiye sahip olmak ve üstünlüklerini korumaktı Bu üstünlük Almanlar tarafından kabul edildiği sürece iki ülke arasında geleceğe dair bir endişe olmayacaktı

Wilhelm, Dreadnought'un silahlarını gördüğünde kıskançlığa kapıldı Amirallerine ve gemi tasarımcılarına İngilizlerin son ürettiklerine eşdeğer ve hatta daha üstün gemiler üretme emri verdi Üst düzey Alman subayları daha büyük gemiler üretmenin ve büyük düşünmenin büyüsüne kapıldılar Wilhelm'le bu konuda ters düşmeyi hiç düşünmediler Daha pragmatik düşünen çevreler ise İngiltere ile silah yarışına girmenin sadece kötü bir fikir değil, aynı zamanda delilik olduğunu düşündüler

Stratejinin doğası gereği İngilizler denizde birinci ve en üstün kalmalıydı Alman donanması ikincilikle yetinmeliydi Fransa ve Rusya'nın tehdidi altındaki Almanların karadaki üstünlüklerini korumaya ihtiyaçları vardı İnsan gücü ve kaynak yarışı içindeki Almanya'da, kara kuvvetleri deniz kuvvetlerinden çok daha üstün durumda olmalıydı İngiltere'ye üstünlük sağlamanın imkansızlığı ortadayken neden bu çabanın içine giriliyordu ki?

Wilhelm yine de programın ilerlemesinden yana tavır aldı Alman ulusal gururu bunu gerektiriyordu Yeni bitirilmiş Kiel Kanalı yeni ve daha büyük gemiler için yetersiz kalacaktı Bu kanalı genişletmek için de büyük harcamalar yapıldı Almanlar İngilizlerle denizde büyük bir rekabete giriştiler

Birkaç sene içinde Alman zırhlıları denize indirilmeye başlandı Bu gemiler yirmi beş ve otuz santimetre çapındaki silahlarla donatılmıştı Fransızlar garip bir tavırla bu yarışa girmekten çekindiler Böylece bir tehdit olmadıklarını gösterip, İngilizleri Almanlarla uğraşma yoluna ittiler Bu strateji tuttu, yüzyıllardır İngiliz savaş tatbikatları Fransızlarla çıkabilecek bir savaş üzerine kurulmuştu Cebelitarık'tan Süveyş'e kadar Akdeniz ticaret yolunu ve Biscay Körfezi ile Manş Denizi'ni korumak amacını taşımışlardı

Yüzyılın sonuna doğru, Fisher gemi manevralarını Kuzey Denizi'ne doğru kaydırdı Almanya'ya, Baltık'ın dışına çıkarmaya yelteneceği her geminin kendilerini karşısında bulacağı mesajını vermiş oluyordu Fisher'in saplantısı daha uzak ülkeleri de etkiledi Japonlarla bir anlaşma yaparak Pasifik'e çıkabilecek her yabancı gemiye karşı ortak hareket etme kararı aldılar Fisher de Mahan okuyucuları arasındaydı

1904-1905 yıllarındaki Rus donanmasına karşı Japonların kazandığı zaferleri ayrıntılarıyla incelemişti Dikkat çeken nokta şuydu: İlk saldırıya geçen ve karşı donanmayı ablukaya alan taraf üstün geliyordu Tüm bunlar göz önüne alındığında, Almanların Kuzey Denizi'ne açılmalarının önlenmesi gereği ortaya çıkıyordu Almanların Belçika ve 'Hollanda'yı ele geçirmesi, İngiltere'den sadece iki saat uzaklıkta iki limana sahip olmaları anlamını taşıyacaktı

Bu engelleme İngilizlerin Almanlara karşı olan politikalarının temel noktası oldu Belçika ve Hollanda topraklarının İngiliz koruması altında olduğu açık bir mesajla bildirildi Bu mesaj, Almanların denizde hiçbir gücü olmasaydı, bu kadar açık ve sert olmazdı

Alman İmparatoru cevap olarak, İngilizlere ve topraklarına karşı hiçbir düşmanlık beslemediklerini bildirdi Almanya'nın tek istediği, güneş giren bir yer, ulusal güven kazanımı ve gücünü korumaktı Bu sebeple yeni silah tasarımına gitti 12 inçlik silahları 13, 135, 14 ve sonunda büyük 15 inçlik silahlar izledi Paranoya yeni paranoyalar üretir oldu

Almanlar gizlice Schlieffen Planını uygulamaya koydular Bu planla Fransa'yı ele geçirmek ve Belçika ile Hollanda'yı alttan fethetmek amaçlanıyordu Diğer akıllıca bir fikir olarak, Wilhelm Hollanda'nın istila edilmemesini ve böylece İngilizleri fazlaca karşılarına almamayı düşündü Böylece Belçika geçilmiş olacak, Hollanda istila edilmeyecek, Alman ordusu kilit noktalardaki Belçika kalelerinde tutulacak ve doğrudan kuzeye gidip engellerle karşılaşılmamış olacaktı

Bu plan sonunda uygulamaya geçti Sonraki bölümde ayrıntılarıyla açıklanacağı gibi, sömürgeler birer birer düştü ve Belçika Almanlar tarafından ele geçirildi İngiliz donanması Alman Çıkartmasını önleme amacıyla belli noktalara yığınak yaptı Belçika limanlarının ele geçirilmesi ile Almanlar ve İngilizler arasındaki bir savaş kaçınılmaz hale gelmişti

Daha sonraki dört yıl içinde Alman donanması ciddi tek bir çıkartma yaptı Herkesin yumurtası sepetinde durduğu için, iki taraf da ölümcül bir savaşa girmeyi yeğlemedi Fakat 1916'da Alman donanması İngilizleri Tutland sahillerinden püskürttü Bu, ablukayı kırma hareketinin başlangıcıydı

Savaşın sonunda Almanlar en azından taktik bir zafer elde etmiş oldular Batırdıkları gemi sayısı daha fazlaydı, fakat stratejik bir hata olarak Baltık'a geri çekildiler ve saldırgan bir güç olmadılar Öte yandan bu durum İngilizleri savaşa girmeye zorladı Aynı zamanda donanmasına yatırım yapan diğer bir ülke olan ABD de savaşa girmeyi düşünmeye başlıyordu

Alman İmparatoru Mahan'ın kitabındaki püf noktasını anlayamamıştı: Bir donanma kurduğunuzda sadece bir güç olarak algılanmakla kalmıyordunuz, aynı zamanda bir tehdit olarak da görülüyordunuz Almanların 1918'de yenilmesiyle birlikte, İngilizler paranoya halinde Alman donanmasını kuşatmak ve ona el koymak niyetinde idiler Böylece tarihinde ilk kez Almanlar donanmalarını İngiliz sularına göndermiş oldular

Donanma İskoçya sahillerine İngiliz kontrolünde ulaştı Büyük harcamalar, hatalı bir politika, imparatorluğun çöküşünü getirdi Almanlar son bir çabayla İngilizlerden gemilerini kaçırdılar Sembolik de olsa yaptıkları tek akıllıca hareket buydu

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında

Eski 09-10-2012   #25
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında



Savaş Başlatan Şoför

Arşidükün Otomobili Yanlış Yola Girince
1914, Saraybosna

Yirmi yıl süren düşüşün ardından, İngiltere, Prusya, Avusturya, Rusya ve yeniden monarşiye dönen Fransa imparatorları yeni bir gücün yükselişine hiç de sıcak bakmıyorlardı Fakat belki de 19 yüzyıl sonları ve 20 yüzyıl başlarında bu devletler arasındaki anlaşma çabalan hiç de akıllıca değildi Habsburg veliahdının Saraybosna ziyareti göz önüne alındığında, felaketin ayak seslerini duymak hiç de zor değildi,

Napolyon savaşlarından sonra 1815'te Viyana'da toplanan büyük devletler, "güçler dengesi" kavramını ortaya attılar Sürekli ittifaklar önlenmeliydi En iyi olan ise pragmatik bir yaklaşım ile güçleri dengelemekti Tek bir devletin süper güç olmasına karşı güç birliğine gidilmesi kararlaştırıldı Bundan sonraki seksen yıl boyunca savaşlar oldu

Fransa ve İngiltere'yi Rusya ile karşı karşıya getiren Kırım sorunu, Fransa ve Avusturya arasındaki 1859 sorunu, 1860'lardaki Almanya'nın birleşme ve devletleşme savaşları Bu sorunların hiçbiri Viyana'daki kararları doğrulayıcı olarak evrensel bir soruna dönüşmedi

Bu dengeleri ilk bozan olaylar 1870-1871 Fransa-Prusya savaşı ile başlayan Almanya'daki birleşme savaşları oldu Napolyon savaşlarından utanç verici yenilgilerle ayrılan Prusya, kuzey Almanya'daki küçük ve ayrı devletleri birleştirip, Prusya krallığına bağlı tek bir devlet haline getirmeyi planladı Bu plan son derece zekice yola koyuldu Planı uygulayan, belki de Avrupa'nın 19 yüzyıldaki en büyük devlet adamı ve modern Alman devletinin kurucusu olan Otto von Bismarck idi

Bu yeni devletin ortaya çıkışı Fransa'ya pahalıya mal oldu 1870-1871 savaşlarında Alsas ve Loren'i yeni devlete kaptırdılar

Bismarck diplomatik açıdan zor bir dönemece girmişti Viyana Konferansında ortaya çıkan prensipleri tamamıyla benimsiyordu Fakat hiçbir zaman Fransa ile dengeli ve eşitlikçi bir ilişki içinde olamayacağının farkındaydı Fransa ilk fırsatta kaybettiği topraklan geri almak isteyecek ve yeni kurulan Almanya'yı Ren nehrinin doğusuna geri püskürtmeye çalışacaktı Bunu yaparken de dünya barışı için ne denli büyük bir tehdit oluşturduğunu düşünmeyecekti bile Bu değerlendirmeler ışığında Bismarck dış politikada üç prensip oluşturdu

Birincisi, hiçbir zaman Rusya ile karşı karşıya gelmemekti 1750'lerde Prusya, Rusya ve Fransa'yı karşısına aldığında, bütün ülke yerle bir olmuştu İkinci prensip ise, her ne kadar Germen asıllı bir ülke de olsa, Avusturya ile çok yakın ilişkiye girmemekti Çünkü Avusturya ve Rusya Balkanlarda her zaman düşman olmuşlardı Ayrıca Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun içinde yaşayan değişik ırktan birçok topluluk birbirine düşmek üzereydi

Son prensip ise İngiltere ile iyi geçinmekti İngiltere ile hep ticari alanlarda ortak olmuşlardı Aynı zamanda ortak kültüre sahiplerdi Fransa'ya karşı duruşları da benzeşiyordu Viyana Konferansı denizlerdeki hakimiyeti İngilizlere vermişti ama tüm ülkelere de denizlere açılma konusunda hiçbir sınırlama getirmemişti Bu sebeple, İngiltere ile zıtlaşmak hiç de akıllıca görünmüyordu

Bu şekilde yirmi yıl geçti Alman donanması küçük kalmayı sürdürdü, sadece kıyılarını koruyabilecek güçteydi Rusya ile karşılıklı yardım anlaşmasına varıldı Buna göre iki ülke endüstrileşmek ve dost kalmak için birbirine yardım edecekti Avusturya ile de mesafeli bir ilişki korundu Bu dengeler II Wilhelm'in Prusya tahtına çıkışıyla birlikte sona erdi

Wilhelm dış politikada prensipleri olan biriydi Fakat çevresindekiler genç Almanlardan oluşan yeni bir nesildi Çevresindekilerin düşünceleri milliyetçilik ve "ırksal kıskançlık" üzerinde şekillenmekteydi Almanya'nın "güneşe çıkması"nın zamanının artık geldiğini düşündüler 18 ve 19 yüzyıllarda İngiltere, Fransa, Belçika ve Hollanda tüm Batı Avrupa'dan daha fazla toprak kazanmıştı Almanya ulusal gururu gereği kendi payına düşeni almak istiyordu

Rusya ve Avusturya ile ilgili tutumları değişti Rusya bir devdi ve daha da büyümesi için bu ülkeye yardım göndermenin anlamı yoktu Öte yanda Avusturya vardı Ulusal kimlikler sebebiyle Avusturya'da 19 yüzyılda karışıklıklar baş göstermişti Avusturyalılar Almanların gerçek kardeşleri idiler Öyle ki Fransa'ya karşı işbirliğine gitmek durumunda kalmak küçük düşürücüydü

Wilhelm zamanın geldiğini düşündü ve tahta geçer geçmez yola koyuldu Birkaç sene içinde yaşlı Bismarck aradan çekildi Rusya ile olan yardım anlaşması yürürlükten kaldırıldı Alman donanmasının yeniden yapılanma programı başlatıldı Afrika'daki bazı bölgelerde ve Pasifik'teki bazı adalarda kolonileşme çabalarına girişildi Avusturya ile daha yakın bir ilişkiye geçildi Wilhelm'in yaptıkları milliyetçi Almanlar arasında da heyecanla karşılandı ve desteklendi

1907'de Wilhelm, Rusya'yı, Avusturya'nın Bosna'yı almasına ve Balkanlardaki ilerlemesine karşı gelmekle eleştirdi İstanbul'u ele geçirmeye uğraştığı için de Rusları yerden yere vurdu Tüm okyanuslarda bayrağını dalgalandırmak ve İngiltere ile başa baş hale gelmek için donanmayı güçlendirmeye devam etti 1905'te İngiliz donanması Fransa ile olabilecek bir savaşı düşünmekten vazgeçerek Kuzey Denizi'ne yöneldi ve orada Almanya'ya karşı bir tatbikata girişti Fakat Almanlar gidişattan ve donanmalarının güçlenmesinden son derece memnundular

1910'da sömürgeler kurdular Mevcut dengeleri bozmaktan hiç çekinmediler Fransa otuz yıl önce kaybettiği yerler yüzünden intikam hırsıyla Rusya ile gizli anlaşmalar yaptı Rusya da Sırbistan ile pakt kurdu Almanya gizlice Avusturya'ya "istediğin gibi hareket et ve ilerle, daima arkanda bizi bulacaksın" mesajı gönderdi İngilizler, Hollanda ve Belçika ile ortak hareket edeceklerini, Kuzey Denizi'nin güneyindeki sahillere inmeyi deneyecek her gücün karşılarında kendilerini bulacağını deklare ettiler

Japonya bile sahneye çıktı, İngilizlerle ortak pakta girdi ve Pasifik'teki İngiliz çıkarlarını koruyacağını açıkladı Bundan sonra beklenen tek şey, bir sömürgeyi düşürme girişimiydi

Bu şekilde 1914 Saraybosna ziyaretine gelindi Bu ziyaretin arkasındaki mantık hiçbir zaman bilinemedi Yedi yıl öncesinde Avusturya, Bosna ve Hersek'i Osmanlı İmparatorluğundan savaşmaksızın almıştı Bu bölgede, günümüzde de olduğu gibi, birçok etnik grup yaşamaktaydı: Sırplar, Hırvatlar, Slovenler, Arnavutlar ve Bosnalı Müslümanlar Küçük Sırp ülkesi doğudaki komşularıydı Eski Osmanlı sisteminden çıkan Sırplar, bağımsızlık kazandılar ve Ortodoks-Slav dostları Prusya'dan destek istediler Rusya zaten Avusturya'nın yayılmasına karşı Sırpları kullanmaya dünden razıydı

Sırbistan'da da değişiklikler göze çarpıyordu Kendi içlerindeki radikal gruplar, ("Karakol Hareketi" gibi) Balkanları yöneten hanedanın eskiden beri Sırplardan geldiğine inanıyorlardı Bu duruma rağmen, Avusturyalılar bu küçük Sırp ülkesini ele geçirmeye karar verdiler Bunu kendi içlerindeki etnik farklılıklara aldırmadan gerçekleştirme yoluna gittiler Ordularında bile birkaç değişik dil ve diyalekt konuşuluyordu ve şimdi buna yeni bir karışıklığı katma yolundaydılar

Eski imparator, Franz Josef yarım yüzyıldan daha fazla süredir tahtını koruyordu Artık dokunulmazlık kazanmış bile sayılabilirdi Kıvılcımı ateşleyen ise onun varisi Arşidük Ferdinand oldu Ferdinand, Saraybosna'yı ziyaret etmeyi planlamıştı

Ülkenin istihbarat birimleri Bosna'daki Sırp terörist grupların bir suikast hazırlığı içinde olabileceğine dair duyumlar almışlardı Fakat bir şekilde bu duyumlardan Ferdinand'ın hiç haberi olmadı Bazıları Ferdinand'ın uyarılmamasının nedenini ona yapılacak bir suikast sonucu Sırplara savaş açabilmenin mazereti olarak gösterirler

Saraybosna'ya trenle gelen Ferdinand ve eşi, üstü açık bir arabayla şehir merkezine doğru yola çıktılar Karakol hareketine mensup teröristler gerçekten de pusu kurmuşlardı Arabanın izleyeceği yolun haritasını elde etmişler ve aralarında işbölümü yapmışlardı Her grup görev yapacağı yerde konuşlanmıştı Konvoy şehir merkezine yaklaştığında, içlerinden biri bombanın pimini çekti ve konvoya doğru fırlattı fakat yanlış arabaya

Bomba patladı, konvoydakilerden bazıları ile kimi gözlemciler yaralandılar Ferdinand turun devam etmesi için ısrar etti Konvoy şehir merkezine girdiğinde, teröristlerden biri, Princeps, yanlış bir yerde beklemekteydi, çünkü kendisine yanlış bilgi vermişlerdi Boş bir caddenin köşesinde bekliyordu, bu caddeye konvoyun uğraması planlanmamıştı bile

Ferdinand şehir meydanında konuşma yaptı, halkı selamladı ve programını tamamladı Ferdinand'ın şoförü yolu karıştırdı ve yanlış bir sokağa girdi Hatasını anlayınca bir an için durdu ve geri dönmeye karar verdi Princeps kurbanının birkaç metre ilerisinde olduğunu gördü Silahını Ferdinand ve eşinin üzerine doğrulttu ve tüm mermileri boşalttı

Ve böylece yirmi yıllık bekleyiş çatışmaya dönüşmüştü Avusturya, Sırbistan'a savaş açmak için artık mazerete sahipti Planlı olup olmadığı hiçbir zaman bilinmeyecek olsa da, Ferdinand suikastın ardından ülkesine götürüldü ve üçüncü sınıf bir cenaze töreniyle gömüldü Savaşın başlatılması için feda edilmiş biri gibiydi

Sırbistan, Rusya'dan Pan-Slav dayanışması adına destek istedi Rusya işe karıştı ve Avusturya, Almanların "arkandayız" mesajını hatırlatarak yardım istedi Almanya işe karıştı ve Rusların geri çekilmesi için müdahale etti Wilhelm, Ruslardan para musluklarını kesince Fransızlar derhal Ruslarla ittifak içine girmişlerdi

Almanya, Fransa'nın Rusya ile birlikte hareket edeceğini bildiğinden Fransa'ya saldırdı Bunun için de Belçika'dan geçmek zorundaydı, ama böylece İngilizlerin de savaşa girmesine neden oluyordu Sağduyu sahibi tek ülke, en azından bir süre için, İtalya'ydı Avusturya ile ittifakı vardı ve bir yıl sonra savaşa katıldı

Yirminci yüzyılın başında dış politikadaki yüksek ideal ve arzular, onlarca milyon insanın hayatına mal olurken, Avusturya, Rusya ve Almanya gibi devlerin çöküşüne, komünizm, faşizm, II Dünya Savaşı, Soğuk Savaş ve nükleer silahlanma yansına zemin hazırladı

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında

Eski 09-10-2012   #26
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında



Saat, İstiridye ve Politika

Pollen Saati ve İngilizlerin isabetli atışları
I Dünya Savaşı, İngiltere

Peri masallarından ve aşk romanlarından farklı olarak, teknoloji tarihinde, özellikle askeri teknoloji tarihinde, her zaman iyi adamın kaybettiği senaryo tekrarlanır

19 yüzyılda donanma teknolojisi üç önemli icatla büyük bir sıçrama gerçekleştirdi Buhar gücüyle çalışan gemiler, keresteden yapılmış gemileri kullanılmaz hale getiren ateşli silahlar, ağır kalibreli silahlara karşı demir ve çelikten yapılan zırhlar Artık gücün yeni ölçüsü silah kalibreleri, gemi zırhlarının kalınlığı, gemiyi hareket ettirecek motorun gücü ve geminin ulaşabileceği en büyük hızdı

İngiliz Kraliyet Donanmasına giren ve ilk seferlerini ahşap bir gemide yapan denizciler kariyerlerine son noktayı benzin ateşlemeli buhar tribünleri olan gemilerde koyuyordu Bu tür gemiler Birleşik Devletler donanmasından yeni emekliye ayrılmış gemilere çok benziyordu 19 yüzyıl ve 20 yüzyılın başları donanma savaş araçları tarihi açısından en heyecan verici dönemdi

Buhar teknolojisinin uygulanmasına sıra geldiğinde işin içindeki herkes gemi dizaynındaki teknoloji, taktik ve stratejik değişiklikleri kavramıştı Rüzgar, artık görüş mesafesi ya da çatışmalardan çıkan dumanların ne tarafa gideceği konusu dışında anlamsızdı Mühendislik tam bir uzmanlık alanı haline gelmişti

Artık stratejik kaygılardan biri uzaklarda tam donanımlı üslere sahip olmaktı Yirminci yüzyılın başlarından itibaren bu üsler Ortadoğu'daki petrol akışının kontrolü açısından daha da önemli hale geldi

Bu yoğunlaşmanın odak noktası yeni tasarımlar ve değişikliklerdi ancak kimsenin aklına silahların hedeflerini tutturma konusunda isabetlerini artırmak için çalışma yapmak gelmiyordu Uzun zamandan beri bu iş ilkel bir biçimde yapılıyordu Ateş açılacak alan belirlenir, mesafeyi gözünüzle ayarlarsınız, ateş emrinin zamanlamasını hesaplar ve ateş edersiniz

Amerikan İç Savaşı'nda iki tarafın gemilerinde de dört-beş mil uzaklığa atış yapabilen silahlan vardı Ancak bütün çatışmalar çeyrek mil ya da daha kısa mesafeden yapılıyordu Silahlar kolayca dönemeyecek, uzak mesafeye ayarlanamayacak kadar hantaldı Birkaç teorisyen oturup ABD'nin İspanyol Pasifik Filosunu yendiği 1898'deki Manila Savaşı'nın sonuçlarını gözden geçirdi İspanyollar çatışma boyunca limanda demirli kalmışlardı Karşılıklı birkaç mil öteden ateş açılmıştı, binlerce atış yapıldı ancak bunların sadece yüzde üç kadarı isabetliydi

Bu silahların menzilleri ve güçlerine karşın isabetli olmamaları, hedefi bulmalarım güçlendirecek bir teknolojinin gereğini doğurdu 15, 20 hatta 25 santimlik modern bir silahın 100 metre ilerideki bir hedefe isabet kaydetmesi kolaydı Bu şekilde 18 yüzyıldan kalma silahlar bile hedefi tuttururdu Deniz sakinse yüz metreden hedefi vurmak da mümkündü Çeyrek mil, yani 400 metre uzaklıktan ise hafifçe sallanan bir geminin güvertesinden açılacak ateş pek isabetli olmazdı

Bir mil, 1600 metre uzaklıktan hedef tutturmak zor olurdu, on mile çıkıldığında ise kör atış yapmak zorunda kalırdınız İsabet büyük bir şans eseri idi Modern silahların, on iki hatta on beş millik bir menzile kadar çıkabildiği, ancak isabeti garantileyen bir mekanizmanın olmaması hayli can sıkıcıydı

Teorisyenler ise şaşırtıcı bir sonuca varmıştı Bir geminin zırhına, silahlarına, motorlarına ne kadar para harcanırsa harcansın, eğer bir rakip uzak mesafelerden isabetli atış yapmanın teknolojik sırrını çözebilirse, karşı taraf o günün şartlarında isabetli atış yapacak yakınlığa ulaşamadan imha edilmiş olacaktı Bu tez, Japonların Çarlık Rusya'sının donanmasını 1905'de Tsuşima'da yendiğinde doğrulanmış oldu

Rus gemilerinin bazıları teknik açıdan Japon gemilerinden daha üstündü Ancak ayrıntılı bir çalışmayla Japonlar basit ama etkili bir hedef tutturma sistemi geliştirmişti Gelişmiş optik malzemelerle Rus gemilerinin uzaklıklarını ölçebiliyor ve ilkel bir atış tablosuyla silahlan hangi şiddetle ateşlemeleri gerektiğini hesaplıyorlardı

Japonlar aşağı yukarı altı millik mesafeden isabetli atışlar yapmıştı ve bu mesafe o zaman için dikkate değerdi Ama yine de sonuçta rakiplerinin işini tamamen bitirmek için onların menzili içine girmek zorunda kaldılar Ancak Ruslar sekiz milden isabetli atış yapacak donanıma sahip olsaydı

Burada sahneye Arthur Hungerford Pollen çıkar Arthur teknik konuda bir dahiydi Linotype şirketinin yönetim kurulu başkanının kızıyla evlenmişti Linotype İngiltere'nin önde gelen matbaa malzemeleri üreticisiydi 1900 yılında Arthur bir arayış içine girdi Linotype'ın ürettiği makineler insanlığın yaptığı en karışık endüstriyel cihazdı Binlerce parçadan oluşuyordu Kaynayan kurşun üreten elektrikli bir ocağa bağlı yüzlerce tuşlu bir daktilo gibiydi Kurşun, harfleri oluşturmak üzere kalıplara dökülüyordu Mekanik olarak plakalara yerleştiriliyor, bunlar da kağıda baskı yapıyordu

Pollen 1900 yılının Şubat ayında kısa bir tatil yapmak üzere Malta'daki amcasını ziyarete gitti Adaya kraliyet donanmasında hizmet veren bir kuzeninin gemisiyle gidiyordu Pollen'e kuzeninin gemisini inceleme olanağı verildi Bu, hafif bir seyir gemisiydi Pollen geminin hedef talimini izledi ve çok etkilendi

Köprüde durup geminin 12-15 cm çaplı silahlarından çıkan mermileri 1350 metre öteye ulaşmasını izledi Ne rastlantıdır ki, Arthur aynı gün Times gazetesinde İngiliz donanmasının 12 cm çaplı silahlan söküp Boer saflarında 7200 metrelik mesafelerde kullanılmak üzere Güney Afrika'ya gönderileceğini öğrendi

Sıradan bir vatandaş olarak bu silahların nasıl olup da denizde sadece 1350 karada ise 7200 metrelik menzilleri olduğunu sordu Şüphe yok ki aldığı yanıt gülümsemeler ve kafa sallamalarla söylenen, "Biliyorsunuz, denizde bazı zorluklar vardır" olmuştu Pollen o gün, donanması için dünyanın en iyi nişan alma sistemini geliştirmeye karar verdi

İyi fikirlere her zaman ihtiyaç vardır ama bu seferki Arthur'un tüm yaşamını mahvetti

İngiltere'ye döner dönmez kayınpederini hedef kontrol sistemi araştırma ve geliştirme programı başlatmanın vatanlarına karşı bir görev olduğu ve işler yolunda giderse iyi de para kazanacaklarına ikna etti Arthur Linotype makinelerinin kusursuzluğu ve karışıklığını göz önüne alıp, bu işi becerebileceklerini düşünüyordu

Sonra, mekanik olarak çözmeye çalışacakları bir hipotez sorusu ortaya attı Soru, birbirine dokuz bin metre uzaklıkta, tam hızla birbirine yaklaşan ve birbirlerine bin üç yüz elli metre uzaklıktan geçecek olan iki gemi üzerine kuruluydu Bu yaklaşma sırasında ve iki gemi birbirinin yanından geçtikten sonra, on beş santim çaplı bir silahla sürekli isabetli atışlar yapmak için nasıl bir hesaplama yapmak gerekliydi?

İlk atışta merminin hedefe ulaşma süresi otuz saniye olacaktı Silah tekrar yüklenene kadar geçen sürede ise iki gemi birbirine 800 metre kadar daha yaklaşacaktı Her atışta uzaklık değiştiği için yeni hesaplamalar gerekecekti Dahası gemiler birbirine sabit bir hızda yaklaşıyor olmayacaktı Aslında iki gemi arasındaki uzaklığın değişme oranı bir değişkendi, çünkü iki gemi arasındaki açı da sabit kalmıyordu

Rüzgarın hızından başka, nem oranı, barometrik basınç, hava basıncı, atmosferdeki yoğunluk değişimleri, silahın namlusunun ısıyla genleşme oranı, silahtan ayrılan merminin momentumu gibi bir sürü etken de bu hesaplamayı etkileyecekti İlk başta hesaba katılmamasına rağmen dünyanın kendi etrafında dönüşü bile, eğer hedef farklı bir boylamdaysa merminin düşeceği yeri etkileyecekti

O zamanın teknolojik imkanlarıyla bu işin altından kalkılması mümkün değil gibi görünüyordu ki, gerçekten de öyleydi Bir grup matematikçi geminin güvertesinde oturmuş, her biri ayrı bir değişkeni hesaplarken, hedef gemi çoktan geçip gitmiş ve vardığı limanda tayfasına gece izni bile vermiş olurdu

Ama inatçı Arthur Pollen kolay yılacak biri değildi Buna verilecek teknik yanıt bir hesap makinesi yapmaktı Bu makine gözlemle girilecek görsel dataları değerlendirip sonucu vermeliydi Sonraki aşama ateş edecek geminin pozisyonu ve yönünün, ayrıca sıcaklık gibi değişkenlerin bu verilere eklenmesi olacaktı

Bu işleri yapacak makine, Pollen'in verdiği isimle Saat tüm çarklarıyla çalışıp silahların hedeflenmesi konusunda hızlı bir senaryo çıkarıyordu ve alet silahı otomatik olarak ateşliyordu Gözetleyicilerden gelen verilerle ayarlamalar yapılacak, sonunda her şey hazır olacaktı Bir önceki atışın isabetine göre Saat yeni hesaplamalarını yapacaktı Bu sağlandıktan sonra sistem, silahın ateş edebileceği kadar kısa süre içinde otomatik olarak ateş edecekti

1904'te Pollen temel bir tasarım yapmıştı Kuzeni, Arthur'a böyle bir şeye giriştiği için çıldırmış olması gerektiğini söylemişti Dediği gerçekleşiyordu Pollen bu fikri donanmaya götürüp bir gemide denenmesini istediğinde pek de hoş karşılanmamıştı Hala otuzlarında olan genç bir adamdı, denizle ilgili tüm deneyimi sadece bir günlük bir yolculuktu ve doğrudan söylenmese de bir Katolikti Majestelerinin filosunu destekleyen zenginlerin dahil olduğu sosyal çevrenin çok dışındaydı

Pollen amirallerin incelemesi için gemilerde kullanılan silahlardaki isabetli atış sorununu, bu soruna bulduğu çözümü anlatan belgeler hazırladı Ancak bunların işe yaraması ihtimali yoktu, çünkü bu belgeler amirallerin anlamayacağı kadar karışıktı Pollen deli bir bilgin gibi görülmeye başlamıştı Su altında giden gemiler, üzerlerinden kalkan uçaklarla öteki gemileri batırabilen savaş gemileri, radyo dalgalarıyla yönlendirilebilen roketler gibi çılgınca projeleri vardı

Pollen sonunda donanma komutanıyla görüşmeyi başardı Bu adam Pollen'i büyük bir hoşgörüyle dinledi ve icadını deneyebilmesi için birkaç gemiyi kullanmasına izin verdi İlk sonuçlardan o kadar etkilendi ki, bu icadın incelenmesi için resmi bir kurul oluşturdu Pollen'in donanmayı dahiyane fikrini kullanmaya ikna etmesi çabası başarıya ulaşmıştı Sonra ortaya Majestelerinin donanmasından Teğmen Frederic Dreyer çıktı

Bunun gibi hikayelerde mutlaka bir Dreyer olur

Dreyer, Pollen'in Saat'inin her detayını inceledi Karışık iç parçalan bile incelemesine izin verildi Dreyer notlar aldı, Pollen'le arkadaşlık etti, onu yemeğe çıkardı ve sistemin bir kopyasını yaptı Ancak Dreyer'ın kopyası başarısız oldu Pollen'in sistemi, transistörleri bırakın, vakum tüplerinin bulunmasından bile önce yapılmıştı

Linotype mühendisi bir nişan alma uzmanına dönüşmüştü ve mekanik cihazının kusursuz sonuçlar alabilmesi gerekiyordu Bu kusursuzluk birazcık zarar görürse, tüm hesaplar boşa giderdi John Harrison da yüz elli yıl önce ilk kronometreyi icat ederken santimetrenin on binde biri kadar hassaslıkla ayarlar yapmak zorunda kalmıştı Dreyer'ın yaptığı kopyanın başarısızlığı muhtemelen orijinalinin ince hesaplarından yoksun olmasıydı

Dahası, Dreyer gizliden gizliye, Saat'in üretimini yapmak için bir şirket kurmuştu Öyle belgeler hazırlamıştı ki, uzun süredir bu iş üzerinde araştırma yapıyormuş gibi görünüyordu Sonraki yıl Dreyer, Pollen'e cihazının denenmesi için yardımcı olurken, kendi sistemini de başka bir gemiye yerleştirmiş aynı zamanda bir deneme yapıyordu

Dreyer'ın çevirdiği oyunlar sonucu Pollen'in testi başarısız oldu Test daha yarısına gelmeden donanmanın adamları, Pollen'in verdiği sözleri gerçekleştiremediğini ilan etti O sıralarda testi yapılan Dreyer'ın saati ise Arthur'un cihazından daha üstün bir performans göstermişti Ancak önemli bir ayrıntı vardı; deneme sırasında Kraliyet Donanması'ndan bir görevli olarak Dreyer'in orada bulunması gerekiyordu ve deneme gerçekten sona ermeden bitmesi için emir veren grubun da içindeydi

Donanma için çalışan birinin hem o denemeye rakip olması, hem de seçici kurulda bulunması etik açıdan pek sorun yaratmamıştı Aslında günümüzün bazı politikacılarının da böyle bir durum pek umurlarında olmazdı

Uygun raporlar sunuldu, Pollen'in projesinden vazgeçildi Dreyer donanmayla bir anlaşma imzaladı Araştırmalara ilk kendisinin başladığını belgelerle ispat eden Dreyer'e Saat'in patenti verildi Gerçekler hasır altı edilmişti İyi fikirler işte böyle devlet anlaşmalarına dönüşüyordu

Hikayenin daha da trajik olan bir yönü var Zavallı Arthur sessiz kalmayı reddetti Çizim masasının başına oturdu ve Dreyer'ın modelinden çok daha üstün bir tasarımla ortaya çıkmaya karar verdi Birkaç yıl boyunca gizliden gizliye yeni tasarımı üzerinde çalışıp Dreyer'la savaşmaya çalıştı Ne yazık ki, Pollen kendine bir müttefik bulmuştu ve bu müttefik Amiral Charles Beresford'tu Beresford karizmatik biriydi ve aynı zamanda donanmanın başı Bobbie Fisher'a da düşmandı Ancak Beresford iyi bir müttefik değildi

Nihayet 1909'un sonlarında Beresford'un yardımlarıyla Pollen'in eline ikinci bir şans geçti Ama artık tüm donanma Dreyer sistemlerini kullanıyordu Pollen HMS Natal gemisine çıktı, malzemelerini yükledi ve cihazını yerleştirmeye başladı Geminin kaptanı Frederick Ogilvy idi

Sonunda Pollen'in karşısına dürüst ve makul bir adam çıkmıştı Bu kaptanın tüm kaygısı, donanmasına ve ülkesine hizmet edebilmekti Ogilvy, silahların teknik yanından çok etkilenen biri olduğundan Pollen'in makinesinin tüm detaylarını öğrendi Amacı bu fikri çalmak değil, en iyi şekilde kullanabilmekti Bu iki adam hemen arkadaş oldu ve İngiltere'nin denizlerdeki üstünlüğü amacında birleşti

Deneme büyük bir başarıyla gerçekleşti Pollen'in en son geliştirdiği Saat Dreyer'ın makinesinden daha üstündü Limana döndüklerinde Ogilvy Pollen'e kayıtsız şartsız ve hayatta olduğu sürece destek vereceğine ve donanmanın ona karşı olan tutumunu değiştirmek için elinden geleni yapacağına söz verdi Kader sanki önlerinde bir yol açmıyor, altı şeritli bir otoyol inşa ediyordu Pollen'in cihazının deneme seferinden dönüldükten sonra Ogilvy, Fisher'in onu HMS Excellent'a tayin ettiğini öğrendi

Excellent bir gemi değil, deniz silahları araştırmaları yapılan bir kara okuluydu Excellent'ın başına geçen birinin deniz silahları konusunda donanmanın en yetkin kişisi olduğu düşünülürdü Ogilvy kısa süre içinde Dreyer'ın donanmadan atılacağı ve Pollen'in alınacağı sözünü verdi Hiçbir düşman, Pollen Saati taşıyan bir kraliyet gemisine saldırmaya cesaret edemeyecekti

Uzun yolcuğunun mutlu sona ulaşmasından duyduğu heyecanla Pollen, Ogilvy ve subaylarına şampanya ve istiridye göndertti ve yeni haberleri beklemek üzere evine gitti Birkaç gün sonra Ogilvy ve adamları apar topar hastaneye kaldırıldı Pollen'in gönderdiği istiridyeler tifoluydu! Ogilvy bir ay içinde öldü Pollen onu tek destekleyen adamı öldürmeyi başarmıştı

Sonra Beresford karşıtı (aynı zamanda Pollen karşıtı, Dreyer destekçisi) bir subay Excellent'ın yönetimine geldi Ogilvy'nin son raporu, resmi bir rapor hazırlamaya fırsat bulamadığından sadece notlar halindeydi ve dikkate alınmadı Dreyer'ın çağın dehası olduğunu savunan karşıtları tarafından Pollen donanmadan uzaklaştırıldı

Altı yıl sonra Kraliyet Donanması Jutland'de bir savaş yaptı Savaş dokuz mil uzaklıktan başladı Gemiler on dört mil uzaklıktan bile ateş edebiliyordu İngilizler sürekli isabetsiz atışlar yapıyordu Ama The Queen Mary adındaki gemide Pollen sistemleri bulunuyordu ve isabetli atışlar yapıyordu

Donanma bu gemiyi savaştan önce dışarıdan satın almıştı Açılış atışlarında üç ya da dört isabetli atış yapmıştı Dreyer sistemleri taşıyan gemilerin ise en iyi skoru ikiydi Ama ne yazık ki, bu olaydan sonra donanmadan hiçbir hareket gelmedi Queen Mary isabet aldı ve battı Savaşın karışıklığında Almanlar çekildi İngilizlerin kaybı daha büyüktü Savaş iki yıl daha sürecekti

1925'de yıllar süren mahkeme savaşlarından sonra yaşlı ve yorgun Pollen sonunda Dreyer'in şirketinden patent hakları ihlali nedeniyle 30 bin sterlin aldı Dreyer uzun ve verimli bir meslek yaşamından sonra ikinci amiral unvanıyla ödüllendirildi ve emekliye ayrıldı

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında

Eski 09-10-2012   #27
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında



Makineli Tüfeğin Savaşı

Son Savaş, Belki de Sondan Bir Önceki
1914 İngiliz Keşif Gücü

Hızlı ateşlemeli silahlar on dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru gelişmeye başlamıştı Fransızlar 1870'de mitralyözle ve Birleşik Devletlerde Gatling kendi adıyla anılan tabancasıyla ortaya çıktı Silahlar İngiliz ordusunun hemen dikkatini çekti ama bu silahlardan edinmede başarılı olamadılar Bu başarısızlık I Dünya Savaşı'nda binlerce yaşama neden oldu

1871'de İngiliz Savaş Dairesi tarafından yeni hızlı ateşlemeli silahların değerini belirlemek üzere bir komite oluşturuldu Sonuçlar net ve kesindi; tarihte ilk kez insan gücünün yerine silahların ateş gücü konabilecekti Bu vakte kadar silah sayısıyla asker sayısı eşitti Savaş alanında kullanılabilen ve askerleri toplu olarak öldürebilen tek silah büyükçe toplardı Önden doldurmalı toplar için bile bir düzine adam ve birçok at gerekiyordu Mesaj tanı zamanında gelmişti ve ne kadar önemli olduğu çok açıktı Birkaç savaşta ne kadar işe yaradıkları ortaya çıkmıştı Ama tabii ki tamamen görmezden gelinmişti

Makineli silahların kullanılmasına karşı çıkılmasının nedeni çok ikna ediciydi Savaş Dairesinin bu konuda öne sürdüğü neden çok fazla mermi gidecek olmasıydı Dahası, makineli silahların hareketli bir savaş için fazla ağır geldiği sonucuna ulaşılmıştı (Custer'ı hatırlayın)

Fazla pahalı ve fazla karışık En lanet neden ise makineli tüfeğin fazla savunmaya yönelik olduğuydu Askerlerdeki "saldırgan asker ruhu"nu öldüreceğinden korkuluyordu Tüm generaller bir askerin sahip olduğu erdemler arasında en üste bunu koyuyorlardı Silah dairesi sorumlusu John Adye bu makineli tüfeklerin çok sınırlı bir kullanım alanı olduğunu savunuyordu ve ona göre pek yaygınlaşmayacaktı Bu durumda ordu savaşta yanında götürebildiği sınırlı taşıma olanaklarını daha mantıklı şekilde değerlendirebilirdi

Boer Savaşı gösterdi ki, iyi yerleştirilmiş askerler makineli tüfekleri olmadan da bir orduyu yenebilirdi Makineli tüfeklerin savaşın kaderini nasıl değiştirebileceği sorusuyla uğraşmaktansa, o zaman kullanılan ateş gücünün makineli tüfekler kadar zarar verebileceği ve makineli tüfeklere gerek olmadığı sonucuna varıldı

Sonra Rus-Japon savaşı başladı ve Japonlar Arthur limanı çevresinde mevzilenmiş Ruslara saldırdı Rus tarafında çok miktarda makineli tüfek vardı Bu da Savaş Dairesinin, makineli tüfeklerin savunmada bile savaşların kaderini belirlemediği fikrini pekiştirdi Avrupalı güçlerin burada gözden kaçırdığı nokta Japonların verdiği büyük kayıptı Japonlar bu savaşta kendini feda ederek saldırma yöntemi olan süngü savaşına bile sıcak bakmaya başlamışlardı

Makineli tüfeklerin değerini anlayan subaylar da vardı Ufku geniş yüzbaşı J F C Fuller "Süzülme Taktikleri" adlı makalesinde 1914 Alman saldırı tekniklerini inanılmaz derecede doğru tahmin etmişti Birinci Dünya Savaşı'nda saf cesaret ve süngü savaşı makineli tüfeklerin üstesinden gelmişti

Loos'daki çatışmada İngiliz orduları dört koldan makineli tüfeklerle açılan yaylım ateşine doğru ilerlemiş ve askerlerin yüzde 80'i ölmüştü Alman tarafı ise hiç kayıp vermemişti Bu durum her şeyi açıkça ortaya koyuyordu Ama İngilizler anlamamıştı Bir yıl kadar sonra Sir Douglas Haig Savaş Dairesi'ne bir mektup yazıp "Makineli tüfekler abartılmış silahlardır Her mangaya iki silah yeterlidir" dedi Ancak eğitimlerde askerler süngülü makineli tüfek alımları için bastırdılar Cesaretin ateş gücüne üstün gelebileceği fikri bir milyon askerin kaybından sonra giderek zayıflamaya başladı

Cesaret bir asker için önemlidir ancak bunu mantık kurallarının üzerine çıkarmak ve eski tip tüfeklerle askerleri savaşa sokmak sadece ve sadece Birinci Dünya Savaşı'nda ateş hattının çok daha gerisinde durup emirler veren kumandanlara makul geliyordu

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında

Eski 09-10-2012   #28
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında



Bolşevik Devrimi

Çara Karşı Bolşevik Devrimi
1917, Moskova

"Yüzlerin ve hatta hükümet sisteminin bir bütün olarak değişmesi zorunludur Ekselansları, sonuçlarım göremeyeceğimiz olayların arifesindeyiz Her şey öyle gösteriyor ki, en tehlikeli yolu seçtiniz: Duma'yı dağıtmak Şuna eminim ki, üç haftadan daha kısa bir süre içinde bir devrim gerçekleşecek ve her şey yerle bir olacak Siz de yönetimi kaybedeceksiniz"

Rusya'da devrim zamanı geldiğinde ülke savaş ve ekonomik zorluklar yüzünden oldukça umutsuzdu Çar II Nikola'nın danışmanlarına göre yönetimi Duma'ya bırakmalıydı Eğer "Diktatör Çar" (Bolşevikler böyle görüyordu) yönetimden alınırsa, halk meclisi Duma yönetimi ele alıp Bolşeviklerin isyan için öne sürdükleri nedenleri ortadan kaldırabilecekti

Ancak Nikola kendini hiç de demir yumruklu bir diktatör gibi görmüyordu 1905'de Batı'dan gelen liberal seslere kulak verdi ve halkın seçtiği bir parlamento olan Duma'yı kurdu Böylece kendi yetkileri azalmıştı Muhalif politik partiler ve sendikaların kurulması da yasallaştı Böylece Rusya'nın bu dönemi rahat atlatacağını düşünmüştü

1917 Şubatına gelindiğinde ekmek kıtlığı, grevler, lokavtlar ve gösteriler herkesin Rusya'nın anarşi uçurumunun kenarında olduğunu düşünmesine yol açıyordu Ordunun başındakiler iki seçenekleri olduğunu gördü; ya halkın üzerine asker gönderilecek ve ayaklananlar bastırılacaktı ya da Duma ile işbirliği içinde politik bir çözüm bulunacaktı İkinci alternatifi kullandılar ve Duma da kendine göre bir çözüm önerdi

Çarın tahttan inmesini ve tüm yetkinin Duma'ya verilmesini teklif ettiler Bunun isyanı engelleyeceğini söylüyorlardı

Teklif Nikola'ya ulaştırıldı Nikola önce buna karşı çıkıp, Duma'yı dağıtmakla tehdit ettiyse de, olayı onların açısından görmesi sağlandı Kendinde ve oğlunda olan yönetim hakkından feragat ettiğini açıkladı Böylece Rusya'da Romanov hanedanı son bulmuş oluyordu

Nikola tüm aile üyeleriyle buluştu ve ev hapsine alındı Duma yönetimi Çarın güvenliği konusunda garanti vermişti Rusya artık bir monarşi değildi, ayrıca Duma dağılmış ve yerine, orduyla işbirliği içinde bir ihtilal planı hazırlamış eski Duma üyelerinden oluşan bir meclis gelmişti Karşılarına çıkacak kimse kalmamıştı Bolşeviklerden başka Ancak onlar da lidersiz ve Örgütsüzdü

Duma birkaç kritik hata yaptı Kısa bir süre sonra da bu hatalarının cezasını çekmeye başladılar

İlk olarak, kendi güdümlerindeki basının yazdıklarına gerçekten de inanmaya başladılar Kendilerinin halkın meclisi olduğuna inandılar, dahası halkın da böyle düşündüğünü sandılar

İkinci olarak, gerçekten de Rusya'nın öteki Avrupa devletleri gibi bir anayasa devleti olması gerektiğine inanıyorlardı Gerçekte Çarın yönetimindeki Rusya acı çekiyordu I Nikola ve Büyük Petro gibi geçmişteki Çarlar büyük adamlardı ancak Çarın yönetiminde köylülerin şikayetleri büyüktü Başka seçenekleri olmadığından katlanıyorlardı Yıllarca süren monarşi döneminde insanların toplumsal statüleri olduğu gibi kalmıştı Çar olmadan her şey havada kalacak gibiydi İnsanlar boyun eğecek bir otoriteye alışmıştı

Üçüncüsü ve en önemlisi ise, Duma üyelerinin belirli bir planı olmamasıydı İktidara sahiptiler ama bununla ne yapacaklarını bilmiyorlardı Sonuç olarak Bolşevikler de bu durumdan yararlanmaya hazırdı Aynı yılın Nisan ayında Lenin Rusya'ya döndü, Ekim ayında da içeride hükümetin toplantı yapmakta olduğu Kışlık Saray'ın etrafı sarılarak yönetim Bolşeviklere devredildi Duma'nın bulduğu çözüm geçici olarak iyi bir çözümdü, ancak altı aydan kısa bir süre içinde, bu fikrin uzun vadede ölümcül sonuçları ortaya çıktı

II Nikola yetkilerini bırakmış, Rusya'daki Romanov hanedanı son bulmuş, kendilerine güvenliklerinin sağlanacağı sözü verilmişti Ancak Rusya, sosyalist bir devlet olacak Sovyetler Birliği haline gelme yolunda ilerliyordu Tahtı bırakarak engellemeye çalıştığı ihtilal tüm gücüyle geliyordu ve daha önce verilen hiçbir garanti de işe yaramayacaktı

Nikola ve ailesi önce Sibirya'ya sonra da Ural dağları bölgesine gönderildi Sürekli ev hapsinde tutuluyorlardı Tahtı bırakmasından sonra Çar hep baskı altındaydı

Ailesinin güvenliği de tehlikedeydi 1918 Temmuzunda bir emir geldi ve Nikola ailesi ile birlikte idam edildi

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında

Eski 09-10-2012   #29
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında



Sınırsız Denizaltı Savaşı

Sınırsız Denizaltı Savaşı
1917, Almanya

Almanların verimliliği meşhurdur İş, organizasyona geldiğinde insan kaynaklarının kullanımı konusundaki yaratıcılıklarında kusursuz ve rakipsizdirler Ama başlangıçta çok mantıklı gözüken kararları nedense sonuçta felakete yol açar 1917'de sınırsız denizaltı savaşına girme kararında da aynı şey olmuştu

Almanya için 1914'te iki cepheli bir savaş yaratan yanlış dış politikalar tam bir beceriksizlik örneğidir Almanlar ancak 1916'da, Birinci Dünya Savaşı'nın üçüncü yılında yenileceklerini fark ettiler

O yıllarda Hindenburg ve Ludendroff adlı generaller askeri bir diktatörlük yaratmışlar, Kayzer sadece bir süs olarak savaşlarda yer almıştı Almanya pratik nedenlerden dolayı askeri bir ihtilal yaşamak zorunda kalmıştı

Ne yazık ki, Almanların Fransızları yok etme planı 1916'da Verdun'da iki tarafın da neredeyse tamamen yok olmasıyla sonuçlandı Somme'daki İngiliz saldırıları ise karşılıklı bir ölüm anlaşmasına dönüşmüş ve yılın başından beri Alman ordusu bir milyondan fazla kayıp vermişti Tek iyi haber doğudaki Çar ordularının yenilmek üzere olduğuydu

Bunun ötesinde, doğal kaynaklar da büyük bir sorun yaratıyordu Bütün genç erkekler ordudaydı ve tarımsal üretim doğal olarak düşmüştü Petrol ürünleri ve plastik gibi kritik savaş malzemeleri İngilizler yüzünden orduya ulaşamıyordu

Tek belirsiz değişken Amerika'ydı Endüstriyel kapasitesi savaş için belirleyici bir etkendi Fransa ve İngiltere, Amerika'nın da savaşa gireceğini hesaba katmalıydı Bu matematik denkleminin anahtarı Amerika'ydı 1914'de Amerikan ordusu çok küçüktü ve savaşa hazırlanmasının en az bir yıl alacağı düşünülüyordu Bu ordunun Avrupa'da bir güç olması ise bir yıl daha alırdı H & L takımı Amerikan güçlerinin iki yıldan önce etkili bir ordu haline gelemeyeceğini hesaplamıştı Eğer hesap tutsaydı, 1918 kışında ABD savaşa girdiğinde savaş çoktan bitmiş olacaktı ve Amerikalılar evlerine dönmek zorunda kalacaktı

Hesap böyleydi İngiltere'nin zor durumda kalması denizaltı saldırılarının başlamasından sonra birkaç ay içinde gerçekleşecekti 1918'e kadar da durum böyle sürecekti Kara saldırısı da İngilizleri yıkacaktı Fransa, İngiliz desteğini kaybedince teslim olacaktı Amerikalılar gelmeden zafer kazanılmış olacaktı Sonra da Almanya tüm ilgisini çarlık Rusyasına yöneltip birkaç hafta içinde orayı da halledecekti

Böylece 31 Ocak 1917'de plan uygulanmaya başladı Almanya, İngiltere çevresinde sınırsız denizaltı savaşını ilan etti Birkaç hafta içinde Amerikan bandıralı birkaç gemi vuruldu Bazıları aslen İngiliz gemisiydi ama Amerikan şirketlerine satılmıştı

6 Nisan 1917'de ABD, Almanya'ya savaş ilan etti Aynı ay içinde İngiliz tüccarlarının 900 bin tonluk malzeme ve gıda kaybetmesiyle plan işliyor gibi göründü Toplam kayıp hesap edilen miktara ulaştı Almanya Batı cephesinde İngilizlere karşı başarılı olmayı garantilediğini düşünüyordu 1917 baharı ve yazında İngiliz gemileri, yerlerine yenileri konamayacak kadar hızlı bir şekilde batıyordu İngiltere'nin toplam yiyecek rezervi tüm ulusa ancak otuz gün daha yetecek kadar azalmıştı

On altı ay sonra ise Almanya çok kötü bir noktaya gelmişti Ülkedeki herkes açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya kalmış ve salgın hastalık başlamıştı Ordu geri çekiliyordu Peki ne oldu da böyle oldu?

Bu krize karşın Hindenburg ve Ludendroff bilimsel bir zafer planı yapıyordu Almanya 1918'e kadar savaşı kazandıracak bir strateji bulamazsa askerler açlıktan ölecekti 1916'da yapılan planlar başarısız olmuştu Fransızlar saldırılara canla başla karşı koyuyordu

Jutland'de İngiliz donanmasını yenme çabası ise Alman donanması için bir taktik zaferi olmuştu ancak stratejik olarak İngiliz barikatı aşılmamıştı Rus cephesinden umut vardı ama Alman askerleri Rusya'nın uçsuz bucaksız topraklarında kaybolup gidebilirdi Raporlara göre Rusya'da halkın rahatsızlığı artıyordu ve bir patlama yaşanabilirdi Ancak H & L takımı bu uyarıyı pek dikkate almadı

Hepsinden önemlisi Almanların ana yurdunu sıkıştıran İngiliz ablukasıydı Generaller buna bir çözüm düşündüklerinde ise karşı abluka en iyi çözüm gibi göründü 1915'te kısa bir süre için Almanya sınırsız denizaltı savaşına girişti Ancak Luisitania olayı ve Amerikan müdahalesi tehdidi buna son verdi

Bir plan düşündüler ama her planın içinde imparatorluk donanması vardı Ve sonuçta şu önerildi:

X sayısında Alman denizaltı İngiliz kıyılarına ulaşırsa Y sayısı kadar İngiliz ticaret gemisi batırılabilirdi Buradaki hayati sayı bu gemilerin tonajıydı Belli bir miktarın üzerinde gıda ve savaş malzemesi batırılabilirse İngiliz savaş endüstrisi çöker ve İngilizler kıtlığa girerdi Bu bir grafik üzerinde de gösterilebilirdi

Bütün sorun Almanların, o kadar çok gemiyi, İngilizlerin yerine yenilerini koymalarına fırsat vermeyecek kadar kısa sürede batırabilmesindeydi İngilizlerin belli bir rezervlerinin olabileceği ancak bunun da bir süre sonra biteceği hesaplanıyordu Açlıktan ölme tehlikesiyle karşılaşan İngilizler de barış için yalvaracaktı Bu fikrin ağırlığını artırmak için Almanlar 1917'deki yerel operasyonlardan başka saldırıda bulunmayacak ve bu arada kendi rezervlerini artırıp, orduyu açlık çekecek İngilizlere karşı saldırmak üzere güçlendireceklerdi

İlk başta akıllıca gibi görünen stratejik plan başarılı olamamıştı Hesaplamadaki belirsiz değişken işleri bozmuştu Müttefiklerin tarafında hiçbir teknolojik ya da taktiksel değişiklik olmayacağı varsayılmıştı Büyük kayıplar, sonunda konvoy sisteminin ortaya çıkmasına neden oldu Yük gemileri ağır savaş gemileriyle korunmaya başladı Müttefiklerin kayıp oranı azalırken Almanlarınki arttı Başka bir etken de Amerikalıların endüstriyel tepkisiydi

1942'yle karşılaştırıldığında başarısız bir düzen içinde olsalar da Amerikan endüstrisi güçlüydü ve 1917'de savaşa girdiklerinde sahip olduğu gemiler Almanlara ağır kayıplar verdirtti 1918'de ise Amerikalılar gemilerin batırılmasından daha hızlı bir şekilde yenilerini yapabiliyordu Bu gelişmeler konvoy sistemiyle birleşince Almanların durumu güçleşti

Üçüncü ve hayati etken de Amerikalıların mobilize olmalarıydı 1918 Martında Almanya Batıdaki ilk saldırısını gerçekleştirdi ve büyük bir başarıyla sonuçlandırdı İngiliz ordusu 1916-17 yıllarındaki çatışmalardan sonra bu saldırıyla dağılmıştı

1918'de kısa bir süreliğine Batı cephesindeki savaş hızlandı Alman askerleri Paris'e yaklaştı Fransız ordusunun da işi bitiyor gibiydi Sonra Chateau-Thierry'de Alman ordusu Amerikan birliklerine rastladı Önce binlerce, sonra on binlerce ve 1918'e gelindiğinde yüz binlerce Amerikan askeri vardı Deneyimsiz olsalar da hayli hevesliydiler ve bu savaşın başından beri pek görülmemiş bir şeydi

Bu sırada başka bir yerlerde Rusya çöküyordu

Sınırsız deniz savaşının başlamasından sadece dört hafta sonra Çarlık karşıtı bir grup Rusya'da ihtilal gerçekleştirmiş, Çar II Nikola görevden alınmıştı Hindenburg ve Ludendorff'un bazı danışmanları yapılan planın gözden geçirilmesi için yalvardı Hala sınırsız savaşı bitirmek için zaman vardı ve gerekirse Amerikalılarla anlaşma yapılıp, savaş dışı bırakılabilirlerdi

Almanya tüm dikkatini Rusya'ya vermeliydi Rusya devrim yüzünden bir kaos içindeydi O tarafa bastırmalıyız diye ısrar etti danışmanlar Rusya işi halledilirse elde edilecek geniş bozkır topraklan Müttefiklerin çıkaracakları sorunlara karşı çok işe yarayabilirdi Sonra da ordu Rusya'dan çekilir, doğudaki bu zaferle moral bulmuş askerler Batı'da da zafer kazanabilirdi

Bu plan işe yarayabilirdi Ama Hindenburg ve Ludendorff Rusya'yı pek önemsemiyor, Alman askerlerini Rusya'ya göndermek gibi bir plan yapmıyorlardı Öte yandan Lenin üzerine bir karar veriyorlardı ki, o tamamen ayrı bir yazı konusu En tuhaf olan da şu: Denizaltı savaş planı uygulandı ve Rusya çöktü Bu aslında Almanya için pek hayırlı olmadı, çünkü Brest-Litowsk anlaşmasıyla kendisine verilen Ukrayna ve öteki bölgelere asker göndermek zorunda kalınca stratejik bölgelerden askerlerini çekti

1918 Eylülünde Argonne Ormanında bir milyonun üstünde Amerikan askeri bir savaşa girdi ve tüm tahminlerin aksine galip çıktı Alman ordusu artık geri çekilmeye başlamıştı

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında

Eski 09-10-2012   #30
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihteki İlginç Olaylar Tarihi Gizemler Tarihi Gizemler Hakkında



Lenin'i Almanya Gönderdi

Almanya Lenin'i Gizlice Rusya'ya Gönderir
1917, Avrupa

Vladimir İlyiç Lenin, Almanya, Avusturya ve Osmanlı tutuklu kamplarında çürüyen diğer Rus askerleri gibi, İsviçre'de üç yıl bir savaş tutuklusu gibi yaşadı Lenin 20 yüzyıl başlarında Rusya'dan sürülmüştü İsviçre'de Bolşevik Partisini gizliden gizliye örgütlemeye devam etti

Ancak Rusya'yla olan bağlantısı onun için bir sorundu Fransız ve İtalyan hükümetleri Lenin'i hala düşman olarak görüyor ve yakalamak istiyordu Sınırı geçmek istemesi halinde hemen tutuklanacaktı Yakalanır yakalanmaz da Almanya ya da Avusturya İmparatorluğu'na gönderilecekti Olduğu yerde kısılmıştı Lenin

1917 Martında nefret edilen Çar hükümeti devrildi ve başında Alexander Kerensky'nin olduğu bir hükümet göreve başladı, Lenin yaşamakta olduğu İsviçre'de kendini boğulmuş gibi hissediyordu, devrim için yirmi yıldır yaptığı planı gerçekleştirmek açısından çok uygun bir fırsat çıkmıştı ve o bunu gerçekleştiremiyordu Rusya'da sosyalist bir devlet kurmanın tam zamanıydı

Kılık değiştirip sahte belgelerle Fransa'ya geçmeyi ve oradan da gemiyle Rusya'ya ulaşmayı deneyecekti Aslında bu saçma bir plandı, çünkü Müttefiklerin ajanlarının sürekli onu izlediği biliniyordu

Sonunda gerçekleşmesi mümkün bir plan yaptı Almanlardan yardım isteyecekti Lenin Almanya'dan bir bakanla Bern'de buluştu ve teklifini sundu Almanlardan onu Finlandiya'ya sokmalarını istiyordu Oradan da Rusya'ya geçecekti İhtilali başlatıp, yönetimi ele geçirmek ve Rusya'yı savaştan çekmek niyetindeydi Böylece Almanya da güçlerinin tümünü Batı'ya kaydırabilirdi

Bern'deki Alman bakan ve yanındaki ajan danışmanları bu çılgınca plana gülmemek için kendilerini zor tutmuş olsalar gerek Tüm Rusya'daki Bolşevik sayısının 50 bini geçmediği tahmin ediliyordu Lenin, Kerensky hükümeti için sorunlar çıkarsa bile tüm Rusya'nın Bolşevik bir hükümetin yönetimi altına girmesi imkansızdı Dahası Lenin, yakında Almanya'nın da sosyalizmle yönetileceğini söylüyordu

Sonuçta Almanya bu planı ciddiye alarak desteklemeye karar verdi En azından Rusya'nın savaştan çekilip Alman ordusunun tüm gücüyle Batı'ya yüklenmesinden korkan Müttefikler için korkulacak bir neden daha olurdu Böylece Lenin ve beraberindeki 18 kişi bir trenle gizlice Almanya'dan geçirildi ve Finlandiya'ya ulaştırıldı

Bern'deki Alman bakan ve projeyi onaylayan askeri danışmanlar Lenin'den bir daha haber alınamayacağını düşünüyordu Rusya'da bir karışıklık çıkarsa bile bir ay içinde ölür deniyordu Bu da pek fena olmazdı hani En azından Almanya savaşı kazandıktan sonra ortalıkta olmazdı Ancak daha sonra Churchill'in dediği gibi: "Almanya, Rusya'ya en etkili silahı sundu Lenin'i 'mühürlü' bir tren içinde İsviçre'den Rusya'ya yolladı"

"Bir şeyi çok fazla isteme, elde edersen kötü olabilir" diye bir laf vardır Bir buçuk yıl sonra Doğu Cephesindeki bir Alman subayı ve Moskova'daki bir temsilci aynen bunları hissediyordu Lenin büyük sorunlar yarattı Almanya, Rusya'daki başarılı devrimden sonra Ukrayna'yı da içine alan bölgeleri isteyince Lenin buna yanaşmadı Alman hükümeti isteklerini gerçekleştirebilmek için Doğu Cephesine batıdan takviye yapmak zorunda kaldı Yüz binlerce asker doğuya gitti ve Hazar Denizi'ne kadar anlamsız bir şekilde ilerledi

1918 yazının başlarında Alman hükümeti kendi yarattığı canavar konusunda endişelenmeye başladı Doğu Cephesinde barış vardı ancak Sovyetler dünya çapında bir devrimden söz etmeye başlamıştı ve dahası sonraki hedefleri Almanya'ydı Alman birlikleri de gizliden Lenin karşıtı beyaz birlikleri destekliyordu Bu garip bir durumdu, çünkü Batı'daki Müttefikler de Beyaz orduyu destekliyordu

Kızıl Ordu'nun başındaki Troçki Doğu Avrupa'nın geri kalanının da özgürlüğe kavuşturulmasından bahsediyordu Almanya'da ise komünistler Rus desteği peşindeydi Bir son dakika planı olarak Almanya, Çarı komünistlerin elinden kaçırıp tekrar iktidara getirme planları yapmaya başlamıştı Operasyon başlamadan önce Kayzer Wilhelm'in talihsiz kuzeni ve ailesi, öldürüldü Kısa bir süre sonra da Almanlar Batı'da savaşı kaybedip bir ateşkes imzaladı Bu ateşkes, çok ağır şartlar taşıyan Versailles antlaşmasına dönüşerek imzalanacaktı

Almanlar için en büyük korku Batı'daki Müttefik güçler değil Rusya'dan gelen komünizm tehdidiydi Ateşkesle birlikte Ukrayna, Baltık ülkeleri ve Polonya'yı alma girişimleri de başarısız oldu 1920'ler boyunca Alman hükümetleri Lenin'in yarattığı korku içinde yaşadılar Birçok insan demir yumruğa sahip biri tarafından taşınan güçlü bir kalkanın tek çıkar yol olduğunu düşünmeye başladı Küskün bir eski onbaşı Bolşevik korkusunun kendi politik grubuna yandaş kazandıracağını gördü Nazizmin tohumlan atılıyordu

Almanya'nın kazancı sıfırdı ve yüzyılın geri kalanında dünyanın çoğu büyük bedeller ödedi Lenin'i Rusya'ya gönderen Bern'deki Alman bakan ve onun danışmanlarına gelince, onlar kendileri açısından en iyi kararı aldıklarım düşünüyorlardı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.