Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
harfiile, harfiosmanlıca, iilgili, kelimeler, osmanlıca, sözlük

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NEMED f Keçe
NEMEDÎN f Keçeden yapılma
NEMED-PÂRE f Keçe parçası
NEMED-PUŞ f Keçe giyen Derviş
NEMED-ZÎN f At eğeri altına konulan keçe
NEMEK f Tuz Milh * Lezzet, tat * Bağlılık, hak
NEMEK-ÇEŞ f Tadına bakma, tatma
NEMEK-DÂN f Tuzluk, tuz kabı
NEMEK-EFŞAN f Tat veren Lezzetlendiren * Tuz serpen
NEMEK-HARAM f Tuz haini * Mc: Nankör
NEMEK-HELÂL f Tuz hakkı tanıyan Bağlı, sâdık kimse
NEMEKÎN f Tuzlu, lezzetli, tadı yerinde * Tuzlu gözyaşı
NEMEK-PERVER f Sâdık ve bağlı kimse
NEMEK-SUD f Tuzlanmış, tuza bastırılmış, tuzlu şey * Pastırma
NEMEK-ŞİNÂS f Tuz tanıyan * Mc: İyilik bilen
NEMEŞ Dağınık, parçalanmış şeyleri toplamak * Nakış hatları * Yüzde olan siyah ve beyaz noktalar
NEMF Küçük kurt (böcek)
NEMGA Çocukların beyni deprendiği yer * Dağ üstü
NEMİDANEM Bilmiyorum
NEMİDİDEM Görmüyorum
NEMİKA (C: Nemâik) Mektub Name
NEMİME Söz götürme Lâf taşıma Bir kimse aleyhindeki sözleri ifsad maksadıyla kendisine eriştirme
NEMİMEKÂR f Koğucu, fitneci, dedikoducu, münafık
NEMİN Fısıltı * Koğucu
NEMİR Tatlı su
NEMİR (C: Nümur) Kaplan
NEMİRE Dişi kaplan * Yün kaftan
NEMİS Bittikten sonra yine biten ot
NEMK Yazmak * Düzeltmek
NEMKEŞİDE f Islak, nemli, yaş, rutubetli
NEML Karınca
NEML SURESİ Kur'an-ı Kerim'de 27 Sure olup Süleyman Suresi de denir Mekkîdir
NEMLE Bir tek karınca * Vücutta olan karıncalanma
NEMM Birinin sözünü başkasına götürüp ikisinin arasını bozma Koğuculuk
NEMMAL Koğucu, dedikoducu, münafık
NEMMAM (Nemmas) : Koğuculuk ve nemimecilik eden Dedikoducu
NEMNAK f Nemli, yaş, ıslak
NEMNAKÎ f Nemlilik, ıslaklık, yaşlık, rutubet
NEMREKA (C: Nemârık) Yastık
NEMRUD Zâlim ve gaddar olarak tanınmış ve Allaha karşı kibir ve isyan ile büyüklük taslamış bir kralın ismidir Milâddan evvel 2640 yılında yaşadığı sanılmaktadır Peygamber İbrahim Aleyhisselâm zamanında yaşamış ve onu ateşe atarak yakmak istemiş, mu'cize ile İbrahim Aleyhisselâm ateşten kurtulmuştur Bâbil'in müessisi ve hükümdarı olup, en evvel hükümranlık ve tecebbür eden bu olduğu mervidir (Bak: Enaniyet)
NEMS Süt ve yağın ekşimesi * Ekşimek ve kokmak * Sırrı ketmetmek, gizlemek
NEMŞ f Hile, oyun, dalavere, desise
NEMY Kaldırmak * Yetiştirmek
NE'NEE Zayıflık
NE'NEHAVA Anason, kimyon
NENG f Ayıp, utanma, hayâ etme * Ün, şöhret, nam
NER f Erkek, er
NERBDAN f Merdiven (Neverdi bâm'dan alınmıştır Neverd; kıvrım, büküm; neverdiden; tayyetmek, dürmek; bam, ban; tavan mânalarına gelirler Üst kata merdivenle çıkıldığından, neverdibâm yerine hafifletilmişi olan nerdbân denilmiştir)
NERE f Dalga * Erkek
NERE-İ ÂB Su dalgası
NERGİS (Nerges - Nercis) İri papatya biçiminde ortası yeşil veya sarı, yaprakları gri ve sarı bir çiçek Suyu, uyuşturucudur Mahmur bakışı andırır
NERGİS-DÂN f Nergis saksısı
NERGİSÎ f Nergis biçiminde kesilip yapılan bir çeşit hamur işi
NERİMAN f Pehlivan, yiğit, kahraman
NERİMANÎ f Nerimanlık, kahramanlık, yiğitlik
NERM (Nermi - Nermin) f Yumuşak
NERM-ÂHEN f Gevşek şey
NERMDİL f Yüreği yumuşak Merhametli
NERMGÛ f Yumuşak sözlü
NERMÎ f Gevşeklik, yumuşaklık
NERMİN f Yumuşak
NERMİYET Yumuşaklık, gevşeklik
NERMLİGAM (Nerm-ligâm) f İtaatli, muti, söz dinler * Başı sert olmayan at
NERM NERM f Yavaş yavaş, âheste âheste
NERMSAZ f Yumuşak adam
NERRE-ŞİR f Erkek arslan
NESA (C: Ensâ) Uyluk başından tırnağa kadar varan bir damar * Te'hir etmek, sonraya bırakmak
NESAİ (Bak: Kütüb-ü sitte-i hadisiyye)
NESAİC (Nesice C) Dokumalar Dokunmuş kumaşlar Ette ve deride olan nescler, dokular (Bak: Nesc)
NESAİH (Nesâyih) (Nasihat C) Nasihatler, öğütler
NESAİK (Nesike C) Kesilen kurbanlar
NESAİM (Nesim C) Hafif ve lâtif rüzgârlar
NESAİS (Nesise C) Fesatlık için yapılan fısıltılar
NESAK Tarz, usul, yol, şekil, üslub
NESAK-I VÂHİD Tek şekilde, tek tarzda, tek biçimde
NESAKSÂZ f Tertib eden, düzenliyen, tanzim eden, düzen veren
NESAR (C: Nüsür - Ensür) Bir kuş adı Gerges de denir
NESC (Nesic) Dokunuş, dokuma * Canlı mahluklardaki hücrelerin, Allah'ın (CC) kudretiyle ve kanunu dâiresinde yanyana gelip birleşerek uzuvların yapılışı (Meselâ: Hayvanlarda deri, kemik, et vesâir kısımların yapılışı gibi)
NESCÎ Nesc ile alâkalı
NESCOLMAK Dokunmak, örülmek, örülü hâle gelmek Kumaş dokunması, bez dokunması (Canlıların vücudundaki nescolunmak gibi)
NES'E Veresiye alma Vade ile alma * Tehir etmek
NESEB Sülâle, hısımlık, karabet, soy Baba soyu, atalar zinciri * Vuslat
NESEBEN Soyca, sülâlece, soy bakımından
NESEBÎ Neseb ve soya âit Sülâle ile alâkalı
NESEL Davar sağıldıktan sonra meme başlarında arta kalan sütü * İki tarafı saf saf ağaçlar olan yol
NESEM Soluk ruh, nefes Rahatı mucib hâlet * Rüzgârın lâtif, hoş esmesi
NESEME (Nesme) : (C: Nüsüm) Nefs İnsanın ve her nesnenin başlangıcı
NESEVÎ (Neseviye) Kadına mensub, kadınla alâkalı, kadınlık
NESEVİYYET Kadınlık
NESF Bir yapıyı temelinden yıkma
NESFE Dökülmüş ve saçılmış un
NESG Gitmek * Almak * Ağaç kesildiğinde çıkan su * Vurmak * Dürtmek
NESH Ist: Şer'i bir hükmü yine şer'i bir emirle kaldırmaktır (İtikada ait olan ve zamanla değişmeyen hükümlerde nesih olmaz, bunlar sabit birer hakikattırlar) * Bir şeyin aynını kopya etmek, aynını çoğaltmak * İbtal etmek, hükümsüz bırakmak, değiştirmek * Nakletmek, kaldırmak, bir şeyi zâil kılmak (Güneşin, gölgeyi giderdiği gibi)
NESHÎ Nesihle alâkalı, neshe ait * Bir cins yazı

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NES'Î Câhiliyet devrinde belirli vakti geciktirilmiş haram aylar
NESİ' (C: Ensâ) Yolcuların ve misafirlerin konakladıkları menzilde düşürdükleri esvap * Unutkan * Unutulan Unutulmuş olmak
NESİ' Te'hir, sonraya bırakma
NESİB Asil kadının vasfı * Edb: Kasidenin âşıkâne olan mukaddemesi
NESİC (C: Nüsüc) (Nesc den) Dokunmuş, nescolunmuş
NESİCE (C: Nesâyic) Dokunmuş, nescolunmuş şey
NESİE Veresiye almak Satın alınan şeyin bedelini vermeyip sonraya bırakmak
NESİF İki kişi arasındaki sır
NESİG Ter
NESİK Düzenli, tertibli, nizamlı * Süslü, bezenmiş, donanmış
NESİKE Hak yoluna kesilen kurban * Altın veya gümüş külçesi (Bak: Akika)
NESİL (Bak: Nesl)
NESİL Erimiş mumsuz bal
NESİL Kazıldığında çıkan kuyu toprağı
NESİM Hoşa giden, hafif ve lâtif esen rüzgâr
NESİM-İ NEVBAHÂR İlkbahar rüzgârı, tan yeli
NESİM-İ SEHER Lâtif sabah rüzgârları
NESİM-İ SUBH Sabah rüzgârı
NESİM-İ SUBH-DEM Sabah vakti esen rüzgâr, sabah rüzgârı
NESİMÎ Hafif hafif ve lâtif bir tarzda esen rüzgârla ilgili
NESİR Hayvan aksırması
NESİRE Kuyu toprağı
NESİS Aşırı derecedeki açlık * İnsan gücünün sonu İnsanın en son tâkati * Son nefes
NESİS Bir sıvının sızıp kabından dışarı çıkması
NESİSE (C: Nesâis) Fesatlık için yapılan fısıltı
NESK Bir kelâmı başka kelâma atfetmek
NESL Soy, sop Zürriyet, döl, kuşak * Halk * Çocuk hâsıl etmek * Kıl yolmak * Mumsuz, süzme bal
NESL Kuyudan toprak çıkarmak * Sadaktan ok çıkarmak
NESLAN Çok yelmek Evmek
NESLE Geniş gömlek
NESNAS Koğuculuk eden kişi * Maymun
NESME Fık: Satın alınan köle
NESNE şey, herhangi bir şey
NESR (Nesir) Çoğaltmak, saçmak, yaymak * Manzum olmayan söz veya yazı
NESR Hamele-i Arş'tan olan bir melek * Akbaba, kartal * Nuh kavminin putlarından birisinin ismi * Yarayı deşmek * Kuşun, eti didiklemesi * Birinin aleyhinde konuşmak * Güneyde bir parlak yıldız Buna Nesr-ül vâki' denir Batıdaki yıldıza ise: Nesr-üt-Tair denir * Atın tırnağının içi veya tırnağın üstündeki et
NESRE Büyük geniş gömlek * Hayvanın tiksirip burnundan sümüğünü çıkarması * Menazil-i kamerden iki yıldız
NESREN Nesir olarak, manzum olmadan yazılan yazı * Çoğaltmak suretiyle
NESRİN Yabani gül
NESS Sürmek, sevk * Kurumak
NESS İfşa etmek, açıklamak * Gayret ve hamiyyet etmek
NESSABE Nesepleri iyi bilen kimse
NESSAC Dokuyucu, dokuyan, çuhacı
NESSAF Gagası büyük bir kuş
NESSAR Dağıtan, saçan, neşreden * Parlatan
NEST Sâkin olmak
NESTEİNU "Biz senden yardım, inayet dileriz, istiane ederiz" meâlinde duâ
NESTER (Nesteren-Nesterin-Nesterun) f Ağustos gülü, yaban gülü
NESTERİNZAR f Gül bahçesi Güllük
NESUC Üstünde yük doğru durmayan deve
NESV İzhar etmek, göstermek, açıklamak
NESY Unutma, nisyan * Unutulmuş
NESYEN MENSİYYEN Tamamıyla unutulmuş, tamamen hatırdan çıkmış
NEŞ' Bir nesneyi zorla çekmek
NEŞ' (NÜŞU') Yiğit olmak * Yüksek olmak * Rüzgâr esmek * İyi ve hoş kokulu şeyler koklamak
NE'Ş şiddetle ve kahirle almak Zorla almak
NEŞA Nişasta
NEŞABET Okçuluk san'atı
NEŞAİD (Neşide C) Meşhur kaside ve beyitler, mısralar
NEŞAK Burna su ve sâire çekme Burunla çekme
NEŞAME Yüksek beyaz bulut
NEŞASA Beyaz yüksek bulut
NEŞASTEC Nişasta
NEŞAT Sevin Şen şâd ve hoşdil olmak Sürur, keyf * Bir iş işlemek Çalışmak
NEŞAT-ÂVER f Sevinç ve sürur getiren
NEŞAT-BAHŞ f Sevinç ve neşe bağışlayan
NEŞAT-EFZA f Neşe ve sevinç artıran
NEŞÂT-ENGİZ f Sevinç uyandıran
NEŞB (İğne ve diken) batma, girme
NEŞC (NEŞİC) (C: Enşâc) Sesli sesli ağlamak * Ses
NEŞD Talep etmek, istemek * Yüksek yerde düz yer olmak * Kaybolan şeyi aramak * Bir şeyi gereği gibi bilmek
NEŞ'E Gönül açıklığı, sevinç * Yeniden meydana gelmek Yeniden olan şey * Yiğit olmak * Yüksek olmak
NEŞ'E-İ UHRÂ Ölümden sonra mahşerde yeniden dirilmek Buna "Neş'e-i sâniye" de denir
NEŞ'E-İ ULÂ İlk hayat Ruhun bedene girmesi Dünyaya gelmek(Peygamber'in (ASM) emrettiği gibi, " Neş'e-i ulâyı gören adam, neş'e-i uhrâyı inkâr edebilir mi?" Çünkü ikinci teşekkül, yâni ikinci yapılış birinci teşekkülden daha kolaydır İİ) (Bak: Taaccüb)
NEŞ'E-İ ULYÂ Ahiretteki yüksek dereceli hayat, âhiret hayatı
NEŞEB Mal, mülk
NE-ŞEBEM f Ben karanlık gece gibi nursuz değilim (meâlinde)
NE-ŞEBPERESTEM Karanlık ve zulümatı seven ve isteyen değilim
NEŞEF İçmek * Sinmek * İçine girmek, dühul etmek
NEŞEFE (C: Nüşüf) Ayağın kirini temizlemede kullanılan taş
NEŞ'E-NİSAR f Neşe dağıtan
NEŞER Dağılmış, intişar etmiş, münteşir
NEŞ'ET Meydana gelmek, vücuda gelmek Büyüyüp kat ve kamet sahibi olmak Yetişmek, ileri gelmek * Çıkmak Kaynak olmak
NEŞ'ET-İ UHRÂ (Bak: Neş'e-i uhrâ)
NEŞ'ET-İ ULÂ (Bak: Neş'e-i ulâ)
NEŞ'E-YAB f Keyifli, neşeli, sevinçli
NEŞF İçmek, suyu emerek içmek * Sızmak Sünger gibi sızmak * Suyu çekmek
NEŞG Aşk galebe edip haykırıp çağırmak * Tâlim etmek
NEŞİDE Manzume Şiir * Yüksek sesle okunan şiir * Darb-ı mesel (atasözü) derecesinde kullanılan meşhur beyit veya mısrâ
NEŞİDEHÂN f Neşide okuyan
NEŞİL Çömlekte pişmiş et
NEŞİR Dağıtma, yayma, herkese duyurma
NEŞİŞ Kaynayan şeyden çıkan ses
NEŞİT Neş'eli, sevinçli, şenlikli Faal
NEŞİTA Bir şeyin, aramaksızın bulunması * Ansızın bulunan nesne * Gâzilerin kastettikleri yere varamadan yolda buldukları ganimet

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NEŞK Burna çekme
NEŞL Taan etmek * Cezbetmek, kendine çekmek
NEŞM Zerdali ağacı gibi bir ağaç * Bir çiçek cinsi
NEŞNEŞE Koyun derisini yüzmek * Zırh sesi * Su kaynarken ötüp ses çıkmak
NEŞR Neşretmek, yaymak, bir haberi fâşetmek, herkese duyurmak, şâyi kılmak * Başıboş cemaat * Bulutlu günde yel esmek * İzhar etmek * Katetmek * Mecnun veya hastaya duâ yazmak veya okumak
NEŞR-İ SUHUF Sahifelerin neşri * Haşirde, insanların hesab görülmek için dirildiklerinde amel defterlerinin meydana çıkarılıp herkesin amelinin belli oluşu( $ kelimesiyle ifade eder ki: Haşirde herkesin bütün a'mâli bir sahife içinde yazılı olarak neşrediliyor Şu mes'ele kendi kendine çok acib olduğundan akıl ona yol bulamaz Fakat, surenin işaret ettiği gibi, haşr-i baharîde başka noktaların nazîresi olduğu gibi, şu neşr-i suhuf naziresi pek zâhirdir Çünki: Her meyvedar ağaç ve çiçekli bir otun da amelleri var, fiilleri var, vazifeleri var Esmâ-i İlâhiyyeyi ne şekilde göstererek tesbihat etmiş ise ubudiyetleri var İşte onun bütün bu amelleri tarih-i hayatlariyle beraber umum çekirdeklerinde, tohumcuklarında yazılıp başka bir baharda, başka bir zeminde çıkar Gösterdiği şekil ve suret lisaniyle gayet fasih bir surette analarının ve asıllarının a'mâlini zikrettiği gibi dal, budak, yaprak, çiçek ve meyveleriyle sahife-i a'mâlini neşreder İşte gözümüzün önünde bu Hakimâne, Hafizâne, Müdebbirâne, Mürebbiyâne, Lâtifâne şu işi yapan O'dur ki, der: $Başka noktaları buna kıyas eyle Kuvvetin varsa istinbat et S)
NEŞREN Yayılmak suretiyle, neşir yoluyla Yazarak, dağıtarak
NEŞRÎ Neşir ile alâkalı
NEŞRİYÂT Gazete, kitap, radyo ve sâir vasıtalarla neşrolunmuş, yayılmış şeyler
NEŞRİYÂT-I KÂZİBE Yalandan, uydurma sözler
NEŞŞ Kaynamak, galeyan * Her nesnenin yarısı * Davarın tezce derisini yüzüp etinden ayırıp çıkarmak * Yirmi dirhem * Karıştırmak
NEŞŞAB Okçu, ot atan
NEŞŞABE Ok yapıcılık, ok yapma sanatı
NEŞŞAF Bir şeyi kendine çeken * Emen
NEŞŞAL Pişmemiş yemeğe saldıran
NEŞT Yılan sokmak ve ısırmak * Bir yerden bir yere gitmek * Çözmek * Çıkarmak * İpi bağlamak
NEŞTER Ameliyat bıçağı Hekim bıçağı
NEŞUR Ziyadesiyle neşreden Fazla yayan Dağıtan
NEŞUT Bir balık cinsi * Kovası katı çekilmeyince su çıkmayan kuyu
NE-ŞÜKÜFTE f Açılmamış
NEŞV f Canlıların büyümesi, yetişmesi, boy atması * Yeniden hayata gelmek
NEŞVAN Sarhoş
NEŞVAR Davar gevişi
NEŞVAT (Neşvet C) Keşifler, neş'eler, sevinçler
NEŞVE (Nişve - Nüşve) Sevinç, keyif * Büyümek ve yetişmek * Koklamak * Rayiha * Bir şeyi tekrarlamak * Mest ve sarhoş olmak * İyice duyup vâkıf olmak
NEŞVEBAHŞ f Keyif ve neşe veren Neşelendiren
NEŞVEDÂR f Keyifli, neşeli
NEŞVEGÂH f Neşe ve keyif yeri
NEŞVEMEND f Keyifli, neşeli
NEŞVERÜBA f Neş'e verici
NEŞVET Keyif, neşe Sevinç sarhoşluğu
NEŞVEYAB f Neşeli, keyifli
NEŞV Ü NEMA Büyümek ve gelişmek
NEŞZ (C: Enşâz-Nişâz) Yüksek yer
NETA (Nütü') Yaranın şişmesi * Yüksek olmak
NETAİC (Netayic) (Netice C) Neticeler
NETANE Çirkin kokmak, pis kokmak
NETB (NÜTÜB) Büyük olmak, gövdeli olmak
NETC Doğurmak
NETF Kıl yolma
NETG Alayla gülmek * Bir kimseyi ayıplamak
NETH Terlemek, sızmak
NETH Koparmak * Çıkarmak
NETİCE (C: Netâic) Son, gaye Semere, hülâsa * Döl, evlâd
NETİCE-İ HAYAT Hayatın neticesi ve gayesi
NETİCE-İ HİLKAT Yaratılışın sonu, gayesi Yaratılmanın neticesi
NETİCE-İ KELÂM Sözün kısası
NETİCE-İ MA'KÛSE Aksi netice, ters netice
NETİCEBAHŞ f Neticelendiren, sonuçlandıran Netice veren
NETİCEPEZİR f Son bulmuş, neticelenmiş
NETK Bir şeyi şiddetle çekmek ve cezbetmek
NETK Atmak * Yüzmek * Kendine çekmek, cezbetmek * Depretmek, silkmek, harekete geçirmek * Oğlu ve kızı çok olmak
NETL (NETEL) Önüne çekmek * Deve kuşu yumurtasının içini su ile doldurup bir yere gömmek
NETN Fena kokmak Kötü, kerih koku
NETNUN Bir ağaç cinsi
NETR Cezbetmek, kendine çekmek * Taan etmek, çekiştirmek * Bozulmak, fâsid ve zâyi olmak
NETS Deri yüzmek * Bir şeyin yerinden ayrılması
NETŞ Çıkarmak * Yolmak
NETUC Çıkma *Ağaç posası
NEUR Çivit
NEUZÜ "Sığınırız" meâlinde fiil
NEUZÜ-BİLLÂH Allah'a sığınırız, Allah korusun
NEV' Çeşit, sınıf, cins * Taleb etmek Meyletmek, eğilmek İki yana sallanmak
NEV'-İ BEŞER İnsanlar, beşer nev'i
NEV f Yeni, tâze, cedid Son zamanda çıkmış
NEVA Bir yerden bir yere nakletmek * Hıfzetmek, korumak * Sohbet etmek
NEVA f Ahenk, ses, güzel sadâ, nağme, avaz * Musikide bir makam ismi * İntizamlı hâl * Azık, zahire, rızık
NEVA-Yİ NEY Ney sesi
NEVABIZ (Nâbıza C) Nabız damarları
NEVABİG (Nâbiga C) Şerefli ve ulu kimseler * Sonradan şâir olan kişiler
NEVABİT (Nabite C) Nebatlar Bitkiler * İmar ve ihdas * Dünya ahvâlinden habersiz * Taze, genç kimse
NEVACİZ (Nâciz C) Azı dişlerinin arkasındaki altlı üstlü bulunan dişler
NEVAD f Zarar, ziyan, hasar * Mahzen * Dil
NEVADE Torun
NEVADİ (Nâdi C) Toplantılar, meclisler
NEVADİR Az olanlar, nâdirler
NEVAFİL (Nâfile C) Farz ve vâcib olandan başka ibadetler Nâfile (yani sevab için kılınan) namaz veya tutulan oruçlar
NEVAFİS (Nefsâ C) Loğusalar Yeni doğum yapmış kadınlar
NEVAGER f Okuyucu, hânende
NEVAH Kül renkli beyaza benzer kumru gibi bir kuş cinsidir ve sesi gayet lâtiftir
NEVAHİ (Nahiye C) Taraflar, yanlar, nahiyeler
NEVAHİ-İ KAZA bir kazâya bağlı olan nahiyeler
NEVAHİ-İ MEKKE Mekke civarı Mekke'nin yakınları, nahiyeleri
NEVAHİ (Nehy den) Yasak edilmiş şeyler * Allah (CC)tarafından menedilmiş olanlar
NEVAHT f Okşama * Saz çalma
NEVAHTE f Okşanmış * Saz çalmış
NEVAHTEN f Çalgı veya saz çaldırmak
NEVAÎ f Ahenkle, makamla ilgili
NEVAİB (Naibe C) Musibetler, kazalar, belâlar
NEVAİB-İ EYYAM Günlerin belâları
NEVAİR (Naire C) Ateşler, alevler
NEVAİR (Naure C) Bostan dolapları
NEVAKET Hamakat, ahmaklık
NEVAKIS (Noksan C) Eksiklikler, noksanlar
NEVAKIS (Nâkis C) Başlarını devamlı olarak önlerine eğen adamlar
NEVAKİS (Nakus C) Çanlar İbadet vakitlerinde kiliselerde çalınan çanlar
NEVAL(E) Bahşiş Kısmet, tâli', nasib * Yiyecek içecek * Bir tek porsiyon
NEVALE-ÇİN f Yiyecek toplayan, kısmetini alan
NEVAMİS (Namus C) Namuslar, kanunlar, şeriatlar (Bak: Desâtir)
NEVAMİS-İ İLÂHİYE İlâhî kanunlar (Bak: Şeriat-ı fıtriye)
NEV-AMUZ f Acemi Yeni alışan
NEV'AN Cins bakımından, çeşitçe * Biraz
NEV-A-NEV f Yeni yeni
NEV'AN-MA Bir dereceye kadar, bir bakıma göre, bir suretle
NEVAR (C: Niver) Ürkmek, korkmak
NEV-ARUS (C: Nev-arusân) f Yeni gelin
NEVA-SAZ f Çalgıcı, okuyucu
NEVASİ (Nâsiye C) Alınlar * Bir topluluğun ileri gelenleri Ulular
NEVASİ İyi cins bir beyaz üzüm

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NEVAT Çekirdek, hurma çekirdeği * Yirmi veya on adet * Bir veya on okka altın Beş dirhem altın * Düşman
NEVATIH şiddetler
NEVATIR Kirişi kesik olan yay
NEVATİ (Nevtî C) Gemiciler
NEVATİR (Nâtur C) Hamam hademeleri * Bostan bekçileri
NEVAYE Devenin semiz olması
NEV-AYİN f Yeni tarz, yeni üslub * Yeni üslub çıkaran
NEVAZ f Okşayıcı, taltif edici, iyi edici (Bak: Nüvaz)
NEVAZENDE f Okşayan, okşayıcı
NEVAZIC (Nâzıc C) Kıvama gelmişler, olgunlaşmışlar
NEVAZİL Nezleler * Hâdiseler Belâlar
NEVAZİŞ (Nüvaziş) f Okşayış, iltifat
NEVAZİŞGÂR f Gönül alan, okşayan İltifat eden
NEVAZİŞGÂRANE f Gönül alarak, okşayarak, iltifat ederek
NEVB Yakınlık * İsabet
NEVBAHAR f İlkbahar
NEVBAHAR-I ÖMR Ömrün ilkbaharı
NEVBAHARÎ f İlkbaharla ilgili
NEVBAVE f Yeni yeşillik * Turfanda yemiş * Hediye, armağan
NEVBE (C: Nüveb) Nöbet
NEVBENEV f Tâzeden tâzeye Yeniden yeniye
NEVBER f Turfanda meyve * Memeleri yeni belirmeye başlamış kız
NEVBET Nöbet, sıra Sıra ile görülen iş
NEVBETÎ f Mehter başı
NEVBET-ZEN f Belirli vaktin geldiğini bildiren, nöbet çalan
NEVBÜNYAN f Yeni yapılı, yeni yapılmış
NEVBÜRİDE f Yeni koparılmış, yeni kesilmiş
NEVCAH f Bir makama veya memuriyete yeni geçmiş olan * Tahta yeni oturmuş (padişah)
NEVCET Fırtına
NEVCİVAN f Genç, delikanlı
NEVCİVANÎ Gençlik, delikanlılık
NEVDEL Sarkık ve sülpük olmak
NEVE Torun
NEVED f Doksan 90
NEVEND (Nevende) f Postacı Atlı postacı * Hızlı giden at
NEVERD f Dönen, gezen, dolaşan
NEVESAN Kımıldama, hareket etme
NEVEY (Nevât C) Çekirdekler
NEVEYAT (Nevâ) Nüveler, çekirdekler
NEVF (C: Envâf) Hörgüç * Uzun ve yüksek olmak
NEVFEL Deniz, derya, bahr * Atâsı çok olan kişi Çok bahşiş dağıtan
NEVFELE Tuzluk
NEVFER Nilüfer çiçeği
NEVGÜŞADE f Yeni açılmış
NEVH Yükseltmek, yüceltmek * Kuvvetli ve kavi olmak
NEVH (NEVHA) Ağıt etmek * Bağırıp çağırarak sesle ağlamak
NEVHA Ölüye sesli ağlamak * Nağme ile güvercin ötmesi
NEVHAST Taze ve genç hayvan
NEVHAT Sakalı yeni çıkmış genç
NEVHEVES (C: Nevhevesân) f Bir işe yeni olarak ve büyük bir hevesle başlayan * Sık sık iş değiştiren Hevesi çabuk geçen
NEVHİZ f Genç, taze * Yeni çıkmış, yeni yetişmiş
NEV'Î Nev'e ait, çeşit ile alâkalı
NEVİ f Yenilik
NEV-İ BEŞER (Bak: Nev')
NEV-İCAD f Evvelce yok iken sonradan yapılmış Yeniden meydana getirilmiş
NEVİD f Müjde, beşaret, iyi ve sevinçli haber
NEVİN f Yeni, yepyeni, yeni şey
NEV-İNAN f Acemi at, bineğe yeni alıştırılan at
NEVİS Kuvvet
NEV'İ ŞAHSINA MÜNHASIR Sadece şahsına benzer çeşit, başka benzeri olmayan Eşi bulunmaz olan
NEVK f Sivri uç
NEVK-İ MÜJGÂN Kirpiklerin ucu
NEVKA Ahmak, akılsız kimse
NEVKAR f Acemi İşe yeni başlamış
NEVL Yolcuların verdiği vapur parası Gemi kirâsı * Bahşiş, atiyye
NEVM Uyku Uyumak Rüya * Sönmek Sükun (Bak: Kaylule)
NEVM-ÂLUD Uykulu, uykuya bulaşmış, uyumuş
NEVMÎ Uyku ile alâkalı, uykuya âit
NEVMİD f Ümidsiz, me'yus, mükedder, cesareti kırılmış
NEVMİDÂNE f Ümitsizce, kederli ve ümidsiz olarak
NEVMİDÎ Ümidsizlik, cesaret kırıklığı
NEVNİHAL f Taze fidan, yeni filiz
NEVNİYAZ f İşe yeni başlayan
NEVPEYDA f Yeni çıkma
NEVR (C: Envâr) Parlaklık * Ağaç çiçeği Tomurcuk
NEVRAH f İlk olarak seyahata çıkan Yeni yolcu * Yeni yol
NEVREC (Nevâric) Kağnı
NEVRED f Gezen, yol alan, dolaşan
NEVRES (Nevrese) f Yeni yetişmiş, yeni yetişen, yeni biten * Genç, taze
NEVRES Su kuşlarından mavi renkli bir kuştur; başının yarısı siyah yarısı beyaz olur; güvercin büyüklüğündedir Su üstüne yakın uçar ve balık gördüğü gibi kapar
NEVRESİD f Yeni yetişmiş, yeni yetişme
NEVRESİDE f Yeni yetişmiş, yeni yetişme * Tâze, genç
NEVRESİDEGÂN (Nev-reside C) Yeni olgunlaşmağa başlamış olanlar, yeni yetişmeler Gençler, tazeler
NEVRESM f Yeni çıkma * Yeni moda
NEVRESTE (C: Nevrestegân) f Yeni yetişmiş, yeni bitmiş, yeni meydana gelmiş, yeni hâsıl olmuş
NEVROZ Fr Tıb: Sinir sistemi bozukluğu Sinirlilik hastalığı
NEVRUZ f Yeni gün İlkbahar Baharın ilk günü sayılan ve güneşin Hamel (Kuzu) burcuna girdiği 22 Marta rastlayan gün Bu tarihte gece ve gündüz müsâvi olur İranlıların yılbaşısıdır
NEVRUZİYE Nevruz gününe âit olan Hususan o gün için yazılan, söylenen manzume
NEVRÜSTE f Yeni yetişme
NEVS Tehir etmek, sonraya bırakmak * Kaçmak, firar etmek * Vahşi hımar, yabani eşek
NEVS Asılmış olan bir şeyin hareket etmesi, sallanması Hareket etme Deprenme
NEVSALE f Genç Küçük Tâze
NEVSEFER f Yeni yolculuğa çıkan
NEVŞ Bir şeyi el uzatıp almak ve istemek * Yürümek * Sür'atle deprenip kalkmak * Alıp yemek
NEVŞAH f Yeni dal * Yeni bitmiş geyik boynuzu
NEVŞE f Genç hükümdar * Yeni damat
NEVŞÜKÜFTE f Yeni açılmış (çiçek)
NEVT (C: Envât-Niyât) Bir yere asma Kaldırma
NEVTA Göğüste olur bir verem
NEVTÎ Gemici
NEV'UMMA Bir derece, bir suretle
NEV'UN MÜNHASIRUN FİŞ-ŞAHS Nev'i şahsına münhasır Başka bir benzeri olmayan
NEVÜR Çivit * Damga için kullanılan içyağı isi
NEVVAB Nâiblik eden Birinin yerine vekil olarak iş gören
NEVVAH(E) Ağlayan, çığlık koparan
NEVVAR(E) Nurlu, aydın Aydınlık
NEVZ (C: Envâz) Dere, vâdi
NEVZAD f Yeni doğmuş * Yeni doğmuş çocuk

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NEVZEMİN f Yeni çeşit, yeni tarz
NEVZUHUR f Yeni çıkma Yeni zuhur etme
NEY Kamıştan yapılan damaksız düdük * Kamış kalem * Mc: Kâmil insan * Farsçada : Yokluk (Bak: Nay)
NE'Y Uzak olmak
NEY' Susuzluk * Meyletmek, eğilmek
NEYB Dişle ısırmak
NEYÇE f Küçük ney
NEYDELAN Kâbus denilen ağırlık ki uyku arasında olur
NEYELAN İsteğe ulaşma Arzulanan şeye vâsıl olma
NEYFAK Tilki derisinden olan kürk
NEYH Vücudun kemikleri taze iken pekişmek
NEYİSTAN f Kamışlık, sazlık
NEYK Cima etmek
NEYL Merama erme İsteğe ulaşma * Ulaşılan şey
NEYNÜFER Nilüfer çiçeği
NEYPARE f Kamış parçası
NEYRENC (C: Neyrencât) Tılsım
NEYRENCÂT (Neyrenc C) Tılsımlar
NEYRİB Koğuculuk, dedikoduculuk
NEYRUZ Yaz günü
NEYSEB Karıncaların birbirine bitişerek yol almaları
NEYSİTAN f Sazlık, kamışlık
NEYŞEKER f Şeker kamışı
NEYT Cenaze * Ölüm * Duâda tazarru etmek * Tıb: Kalbin asılı olduğu damar * Derinliği adam boyu miktarı olan kuyu
NEYT İnlemek * Şiddetle teneffüs etmek
NEYTAL (C: Neyatîl) Belâ, musibet, felâket, meşakkat * Kova * İçki ölçeği
NEYY Pişmemiş çiğ et vs * Devenin semiz olması * Semiz ve besili deve
NEYYİF Küsur Ziyade Artık Fazla * İhsan * Yakın
NEYYİR (Nur dan) Nurlu, parlak, ışıklı cisim * Yıldız Cisim halindeki nur * Güneş, şems
NEYYİR-İ ASGAR Ay Kamer
NEYYİR-İ A'ZAM Güneş, şems
NEYYİRAT (Neyyir C) Nurlular, nur saçanlar
NEYYİREYN Cisimlenmiş iki nur, yâni: Güneş ile Ay
NEYZ Çok olmak
NEYZAR f Kamışlık, sazlık
NEZ' Halkı birbirine düşürmek, ifsâd, bozmak
NEZ' Çekip koparmak, ayırmak * Can çekişmek * Çekip almak Kuyudan kovayı çekip çıkarmak * Saymak * Kaldırmak, yok etmek
NEZA' Başta, alnın iki yanında saç olmayan açık yer
NEZAFET Temizlik, paklık, pakizelik
NEZAHET Ahlâk temizliği, temizlik * İncelik, rikkat
NEZAİR (Nazire C) Nazireler, benzerler, emsâl olanlar
NEZAKET Naziklik, incelik, zariflik Kaba olmamak Edeb, terbiye
NEZALE Sefillik * Hasislik
NEZARET (T) (Nazar dan) Bakmak, seyir, bakış * Nâzırlık etmek Göz etmek * Tenezzüh * Reislik * Vekillik, nâzırlık, bakanlık
NEZARE Azlık Kıllet
NEZARE Korkutmak
NEZARET (Nedâret) Tazelik Parlaklık Letafet
NEZAZA Az olmak, kıllet * Her nesnenin bakiyyesi, artığı ve âhiri
NEZB Çağırmak * Ses, sadâ, savt
NEZD f Yan Yakın Karib * Göre, nazarında, fikrince (Arapçadaki "ind" mânâsındadır)
NEZDİK f Yakın, karib
NEZE Hafif deve
NEZEL Menzil, mekân
NEZELE Akmak, seyelan
NEZEVAN Atlama, sıçrama
NEZF Kuyunun suyunu tamamen boşaltma * Aklı gitme, sarhoş olma Zevâle gitme
NEZG İfsad etmek, halk içine fitne ve fesad bırakmak Vesvese
NEZGA Taan etmek, çekiştirmek
NEZH (Nezih) Nezihlik, temizlik, saflık * Hiçbir kötü hareketi olmamak * Kerim, pak, pâkize
NEZİA (C: Nezâyı') Aşiretinden başkasına nikâhlanmış olan kadın
NEZİB (NEZÂB) Geyik ve sair hayvanların cima zamanı çıkardıkları ses
NEZİF (Nezf den) Çok kan kaybından kuvvetsiz kalan kimse * Sarhoş kimse
NEZİH (Nezihe) Pâk, temiz (Bak: Nezh)
NEZİHÂNE f Temizce, iyice, güzelce
NEZİL Misafir İnen, konan
NEZİL Menzil, mekân
NEZİR (Nezr den) Bir iş için korkulacak bir şey söyleyip gözdağı vermek İlerdeki hesap için korkutmak ("Beşir" in zıddıdır) * Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâmın bir vasfı olup Allaha (CC) inanıp itaat etmeyenlere cehennemden haber verdiği için "Nezir" denmiştir
NEZİRE Nezredilmiş olan şey, adak
NEZK Yaramaz söz * Süngü ile vurmak
NEZK $ Hafiflik * Acele * Sebkat
NEZLE (C: Nevâzil) Burnun akmasını mucib olan hastalık * Vücudun herhangi bir organından cerahat veya başka bir maddenin akması
NEZR Adak adamak * Fık: Cenab-ı Hakka ta'zim için mübah bir fiilin yapılmasını deruhde etmek, öyle bir işin yapılmasını kendi nefsine vacib kılmaktır
NEZR Suâlde ısrar etmek * Az miktar, azlık
NEZUR Evlâdı az olan kadın
NEZV Sıçramak
NEZZ Hafif zeki kimse * Susuz nadas
NEZZAM Nizâm veren, düzenleyen, tertipleyen
NEZZARE Seyirci, seyreden, bakan Nezaret eden, müfettiş, mürakabe ve kontrol eden Vekillik eden
NIHLE (C: Nihal) Millet * Yol * Diyânet * Bahşiş, atâ * Dâva
NIHV (NİHÂ) (C: Enhâ) Tulum Yağ tulumu
NIKBE (C: Nakıb) Zarar ve ayıp verecek derece eziyet
NIKK Kurbağa sesi
NIKMET (Bak: Nikmet)
NIKRİS (Nıkrîs) (C: Nekaris) Ayak ağrısı
NIKY İlik
NI'ME (C: Niam) Mal * Sanat
NISA' Bir cins beyaz elbise
NISAF Bir şeyi tam olarak ikiye bölme
NISF Yarım, yarı
NISF-I KUTR Dairenin merkezinden geçen ve onu iki eşit kısma ayıran doğru çizginin yarısı Yarı çap
NISF-ÜL LEYL Gece yarısı
NISF-ÜN NEHAR Öğle vakti, gündüzün ortası * Meridyen
NISFET (Bak: Nasfet)
NISFİYET Yarımlık Yarı yarıya bölme
NISH (NISÂH) Terzilik * Bir şeyi temizleyip yaramazını içinden çıkarıp hâlis yapmak
NIT' Ağız tavanının pütür yerleri
NITAB Baş * Boyun damarı

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NITAF Ter
NITNIT Uzun boylu adam
NIZAR (C: Nuzarâ-Nizâr) Her nesnenin misli ve benzeri Nazir
NIZV (C: Nuzuv, Enzâ') Gitmek * Sebkat etmek * Kesmek, kat'etmek * Çekip çıkarmak * Bırakmak * Zayıf deve * Eski elbise
Nİ f Nefy edatıdır (Bak: Na-Ne)
NİAC (Na'ce C) Dişi koyunlar
NİAL (Na'l C) Ayakkabılar, pabuçlar * Hayvanların ayaklarına çakılan demirler, nallar
NİAM (Ni'met C) İyilikler Yiyecekler Nimetler * Hidayetler
NİAM-I ESASİYE Esas nimetler, en lüzumlu maddeler İman, din gibi en kıymetli İlâhi ihsanlar
NİBAH Köpek havlaması
NİBAL Küçük tepe * (Nebl C) Oklar
NİBRAS (Süryânice) Lâmba, çıra
NİBZ Hurma ağacının dış kabuğu
NİCAD Kılıç bağı
NİCAF Kapının üst eşiği
NİCAR Asıl
NİDA' Seslenmek, çağırmak, haykırmak, bağırmak Ses vermek * Gr: ünlem (!)
NİDAL (Nizâl) Özür beyan ederek bir zararı def etmek
NİDD Aynı, eş Benzer, denk
NİDRE Et parçası
NİFA' Menfaat, fayda
NİFAK Müslüman gibi görünüp kâfir olmak İki yüzlülük * Bozuşukluk, ara açılmak * Dinde riyâ etmek * İhtiyaca sarf olunacak şeyler
NİFAKÎ Nifakla alâkalı
NİFAR İntikal etmek, göçmek * Dağılıp kaçmak * Ürkme, korkma, çekinme * Nefret gösterme
NİFAS Yeni doğurmuş kadının hâli Loğusalık Böyle bir kadına "Nüfesâ" da denir Hanefi Mezhebine göre bu hâl kırk gün devam eder
NİFAZ Çocuğa sarılan bez Çocuk bezi
NİGÂH (Nigeh) f Bakmak, nazar etmek Bakış
NİGÂH-I GAZAB Öfkeli bakış, kızgınlık bakışı
NİGÂH-I HAYRET Hayret bakışı
NİGÂH-I TEDKİK Araştırma bakışı, tedkik etme nazarı
NİGÂH-I TEGAFÜL Hâli ve gayeyi anlamazlıktan gelen bakış
NİGÂHBAN Bekçi Gözcü Gözleyen
NİGÂHBANÎ f Bekçilik, gözcülük
NİGÂHDAR f Bekçi, gözcü * Koruyucu, muhafaza eden, saklayıcı
NİGÂL f Ateşli kömür parçası
NİGÂR f Güzel yüzlü sevgili * Nakış Resim * Nakşeden * Put, sânem * Resmi yapılmış, resmedilmiş
NİGÂRENDE f Ressam
NİGÂRHANE f Resim ve heykeller bulunan yer Resim ve heykel sergisi * Ressamların çalıştıkları atölye * Puthâne * Güzelleri çok olan yer
NİGÂRİN f Resim gibi güzel sevgili * Resimlerle ve nakışlarla süslü
NİGÂRİSTAN f Resim ve heykel sergisi * Güzelleri çok olan yer * Puthane
NİGÂRİŞ f Resim yapma Tasvir yapma
NİGÂŞTE f Resmolunmuş Musavver * Yazılmış
NİGEH (Bak: Nigâh)
NİGEHBÂN f Gözcü, gözetici, bekçi
NİGEHBÂNÎ f Bekçilik, gözcülük
NİGEHDÂR f Gözcü, bekçi * Saklayıcı, koruyucu
NİGEH-ENDÂZ f Bakan, bakıcı, bakıveren
NİGERAN f Bakıveren, bakıcı
NİGİN f Mühür, hâtem * Yüzük
NİGİNDÂN f Yüzük mahfazası, yüzük kutusu
NİGİNSÂY f Mühür kazıcı Hakkak
NİGU f Güzel, iyi, hasen
NİGUHÂH f Hayır temenni eden, iyilik isteyen
NİGUHİDE f Çekiştirilmiş, zemmolunmuş, gıybet edilmiş
NİGUHİŞ f Çekiştirme, gıybet, zemm
NİGUN f Tersine dönmüş, altüst olmuş, başaşağı * Ters, uğursuz, aksi
NİGUNBAHT f Tâlihi ters dönmüş, tâlihsiz, şanssız
NİGUNSÂR f Başaşağı
NİH f (Nihâden: "Koymak" mastarından emir kökü) Koy * Memleket, şehir, belde
NİHA (NİYÂHA) Yas tutmak
NİHAB (Nehb C) Çapullar, yağmalar
NİHAD f Huy, tabiat, hilkat, bünye, yaratılış
NİHADE f Konmuş, konulmuş
NİHADÎ f Yaradılışta olan, fıtrî
NİHAF (Nahif C) Cılız, zayıf kimseler
NİHAÎ (Nihâiye) Sona ait, son ile alâkalı, sonuncu
NİHAL f Taze, düzgün Fidan, sürgün
NİHAL-İ ZARİF İnce, güzel dal
NİHALAN (Nihal C) f Taze fidanlar, sürgünler
NİHALE f Yeni, taze fidan * Avcı korkuluğu * Sahan altlığı * Döşenecek şey Döşeme
NİHALÎ f Sahan altlığı
NİHALİSTAN f Fidanlık
NİHAN f Gizli, saklı Bulunmayan Mevcut olmayan * Sır
NİHANHANE f Saklanacak yer Mağara, bodrum, mahzen
NİHANÎ f Gizlilik, saklılık
NİHAS Asıl Tabiat
NİHAS Kağnı tekerleğinin etrafına takılan çenber, yuvarlak demir * Kavafların kullandığı nesne
NİHAVEND İran'ın batı tarafında meşhur bir şehir adı * Musikide bir makam
NİHAVENDÎ f Nihavend şehrine ait Nihavendli
NİHAYET Son, uç, son derece * Çok
NİHAYET-İ AZM Kemik ucu
NİHAYET-ÜL EMR İşin nihayetinde, işin sonunda Netice
NİHAYET-ÜN NİHAYE En sonunda Akıbet
NİHAYET-PEZİR Son bulan Nihâyet bulur olan
NİHLE Cenab-ı Hakk'ın ihsanı Atıyye * Millet * Yol Tarik * Diyânet Mezheb
NİHRİR (C: Nahârir) Tecrübeli, bilgili, fâzıl, âlim, mâhir kimse
NİHVAR f Gururlu, kibirli, kendini beğenmiş adam
NİHY Gölcük

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NİJAD f Nesil, soy, neseb * Cibilliyet, tabiat
NİJM f Bazı kış sabahları inen koyu sis
NİK f İyi, güzel, hoş
NİK Ü BED İyi ve kötü
NİK (C: Niyâk) Dağın yüksek yeri, dağ tepesi * Kızgın, hiddetli, gadaplı kimse
NİKAB Yüz örtüsü, peçe, perde
NİKABE (NEKABE) Kâhyalık * Ululuk
NİKÂBET Rüzgârın ters yönlerden esmesi
NİKÂH Evlenme Şeriata uygun şekilde evlenme * Resmi evlenme muâmelesi (Bak: Mücâhede)
NİKÂH-I DÂHİLÎ İçerden evlenme, akrabadan kız alma
NİKÂH-I HÂRİCÎ Dışardan evlenme, akraba hâricinden kız alma
NİKÂH-I MUT'A Bir zamanlık, geçici nikâh olup meşru değildir
NİKÂH-I SAHİH Sıhhat şartlarını cami' olan nikâh
NİKAHTER (Nik - ahter) f Tâlihli, şanslı, mutlu
NİKÂL f Ateşli kömür parçası
NİKÂL Dizgin demiri
NİKAL Devenin suyu içip gittikten sonra gelip yine içmesi
NİKAM (Nikmet C) İntikamlar, öc almalar
NİKAN (Nik C) f İyiler, iyi kimseler
NİKAR İnat Kin
NİKAŞE Nakış yapma san'atı Nakışçılık
NİKAT (Nokta C) Noktalar
NİKÂT (Nükte C) Nükteler İnce mânâlar * İnce mânâlı, şakalı ve zarif sözler
NİKÂYET Düşmanı kılıçtan geçirme
NİKBAHT (Nîk-baht) f Bahtlı, tâlihli, şanslı
NİKBAZ (Nîk-bâz) f Davranışları ve işleri iyi olan
NİKBİN (Nîk-bin) f İyi gören, iyimser, her şeyi iyi tarafından gören
NİKDA Yaş kanbel otu
NİKENDİŞ (Nîk-endiş) f Her vakit iyilik düşünen Herkesin iyiliğini istiyen
NİKFERCAM (Nîk-fercâm) f Sonu, âkıbeti hayırlı ve iyi olan
NİKHASLET (Nîk-haslet) f Ahlâkı ve huyu iyi olan
NİKHU f Güzel huylu, iyi huylu
NİKÎ f İyilik, iyi olma
NİKKİRDAR (Nîk-kirdâr) f Hareket ve davranışları iyi ve beğenilir olan
NİKL (C: Enkâl) Köstek * Kayd * Dizgin demiri
NİKMANZAR (Nîk-manzar) f Görünüşü ve manzarası güzel olan
NİKMET Şiddetli ceza Hoş olmayan muamelelerle olan mücâzat
NİKNAM f İyi nam kazanmış, iyi ünlü
NİKNİHAD (Nîk-nihâd) İyi huylu
NİKS Ters doğan çocuk * Zayıf ve cılız adam
NİKS Elbisenin ve örülmüş şeylerin eskilerini bozup gidermek, tekrar yine iplik yapmaya kabil olanı ip eğirip yenilemek
NİKTER (Nik-ter) f Çok beğenilmiş, çok iyi
NİK-TERİN f Çok iyi, hepsinden iyi olan
NİKU Güzel, iyi, hoş
NİKUBAHT f Bahtı açık
NİKUKÂR f İşleri doğru ve iyi olan, iyi işli
NİKUYÎ f Güzellik, iyilik
NİKZ (C: Enkaz) Bina yıkıntısı
NİL Vesime adı verilen boya otu * Çivit boyası
NİL Mısır'ın bir nevi hayat menbaı olan en büyük nehrinin ismi(Nil-i mübarek, Cebel-i Kamer'den çıktığı gibi, Dicle'nin en mühim bir şubesi, Van vilâyetinden Müküs nahiyesinden, bir kayanın mağarasından çıkıyor Fırat'ın da mühim bir şubesi, Diyadin taraflarında bir dağın eteğinden çıkıyor Dağların aslı, hilkaten bir madde-i mâyiadan incimad etmiş taşlar olduğu fennen sabittir Tesbihat-ı Nebeviyyeden olan: $ kat'i delâlet ediyor ki: Asl-ı hilkat-i arz şöyledir ki: Su gibi bir madde, emr-i İlâhî ile incimad eder, taş olur Taş, izn-i İlâhî ile toprak olur Tesbihteki arz lâfzı, toprak demektir Demek o su, çok yumuşaktır; üstünde durulmaz Taş çok serttir, ondan istifade edilmez Onun için Hakîm-i Rahîm, toprağı taş üstünde serer, zevilhayata makarr eder S)
NİLE f Çivit
NİLÎ Mavi, çivit rengi
NİLÎ PERDE Gökyüzü, sema
NİLU-BERG f Nilüfer
NİLÜFER f Beyaz, mavi ve sarı çiçekler açan bir cins su bitkisi * Bursa yakınlarında akan bir akarsu
NİM f Yarım, nısf, buçuk, yarı
NİM Eski kürk * Bir ot cinsi
NİMAL (Neml C) Karıncalar
NİMAR (Nimr C) Kaplanlar
NİMAT (Nemat C) Örtüler, ihramlar
NİMBİSMİL f İyice boğazlanmayıp yarı kesilmiş olan
Nİ'ME Ne iyi, ne âlâ, ne güzel
NİME f Yarım, nısf, yarı
NİME-İ RUZ Günün ortası Yarım gün
Nİ'ME-L MATLUB Tam aradığımız İsteyip aradığımızın en âlâsı
Nİ'ME-L MEVLA Ne iyi sâhib ve mâlik, ne iyi Allah (CC)
Nİ'ME-L VEKİL Ne güzel, ne iyi vekil
Nİ'ME-L VESİLE Ne güzel sebeb, ne âlâ vesile
NİME NİME f Parça parça, yarım yarım
Nİ'ME-R RAKİB Ne iyi gözetici, koruyucu
NİME-RUZ (Bak: Nime-i ruz)
Nİ'MET (Nimet) İyilik, lütuf, ihsan Saadet Hidayet * Giyecek şeyler * Yiyecek faydalı şey, rızık(Eğer dünyanın veya vücudun mülkiyeti, zılliyeti sende ise, taahhüd, tahaffuz, korku külfetleriyle nimetlerden lezzet alamazsın, dâima rahatsız olursun Çünkü noksanları tedarik, mevcutları telef olmaktan muhafaza ile dâimâ evham, korkular, meşakkatlere mahal olursun Halbuki o nimetler Mün'im-i Kerim'in taahhüdü altındadır Senin işin O'nun sofra-i ihsanından yeyip içmekle şükretmektir Şükürde bir zahmet yoktur Bilâkis nimetin lezzetini arttırır Çünkü şükür, nimette in'amı görmek demektir İn'amı görmek, nimetin zevalinden hâsıl olan elemi defeder Zira nimet zâil olduğundan Mün'im-i Hakiki, onun yerini boş bırakmaz, misliyle doldurur ve teceddüdünden lezzet alırsın MN)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) Nİ'MET-İ İLÂHİYE Allah'ın nimeti Allah'ın verdiği nimet
Nİ'MET-ŞİNAS f Kendisine yapılan iyiliği bilip unutmayan
NİMGERM f Pek sıcak olmayan Ilık
NİMHAB f Yarı uykulu, mahmur
NİMHANDE f Gülümseme, tebessüm
NİMKÜŞTE f Yarı öldürülmüş, yarı kesilmiş olan
NİMLAHZA f Yarım bakış Gözucuyla bakış * Çok kısa zaman
NİMMANZUR f Yarı görülen Bulanık olarak görülen
NİMMEST f Sarhoşça
NİMMUZLİM f Yarı karanlık
NİMMÜRDE f Ölüm derecesinde olan Ölüm hâlinde bulunan
NİMNİGÂH f Yarı bakış Gözucuyla bakma
NİMNİME Birbirlerine yakın çizgiler * Tırnakta olan beyazlık
NİMNİMETEYN Tırnak işareti
NİMPUHTE f Tam pişmemiş, yarı pişmiş
NİMR (C: Enmâr - Nümur - Nimâr) Kaplan
NİMRE Dişi kaplan
NİMRES f Yarı ham, yarı olgunlaşmış olan
NİMRUZ f Yarı gün, öğle
NİMS Bir ot cinsi
NİMS Firavun faresi dedikleri küçük hayvan * Sansar
NİMSÜFTE f Yarım olarak söylenmiş, tam denmemiş
NİMŞEB f Geceyarısı
NİMTEN f Mintan
NİMZİNDE Yarı canlı Ölü ile diri arası
NİMZULMET f Yarı karanlık
NİNAN (Nun C) Balıklar, semekler
NİR (C: Nirân-Enyâr) Öküz boyunduruğu * Bez damgası * Irgaç
NİRAN (Nur ve Nâr C) Nurlar, ziyalar Ateşler, nârlar
NİRENC (C: Nirencât) Düzen, hile * Resim, taslak
NİRENG f Düzen, hile, aldatmaca * Taslak, resim * Büyü, efsun
NİRU f Kuvvet, güç, zor
NİRUMEND f Güçlü, kuvvetli, zorlu
NİRUMENDÎ f Kuvvetlilik, zorluluk, güçlülük
NİS' (C: Ensu') Gizlemek * Gitmek * Sarkık olmak * Kuzey rüzgârı
NİSA (C: Nisvân) Kadınlar
NİSA SURESİ Kur'an-ı Kerim'in dördüncü suresi
NİS'A (C: Nüsu'-Ensu'-Ensâ') Devenin göğsü için yapılan enli kolan
NİSAB Zekât ölçüsü, ölçü miktarı * Üzerine zekât verilmesi farz olan mal miktarı * Asıl, esas Sermaye mal Derece, had * Fık: Altının nisabı: 20 miskal; gümüşünki 200 dirhem (yani 600 gram); koyun ile keçinin 40 adet; sığır, manda 30; ve devenin nisabı da 5'dir * Bir mecliste görüşmeye başlanabilmek, yahut karar verebilmek için bulunması şart olan âza sayısı * Hisse, nasib * İstenilen had, derece (Bak: Zekât)
NİSAB-I EKSERİYET Ekseriyet derecesi Çoğunluk derecesi
NİSACET Dokumacılık
NİSAÎ (Nisâiye) Kadınlarla alâkalı, kadınlara dâir
NİSAL (Nasl C) Ok ve kargı gibi şeylerin uçlarındaki sivri demirler
NİSAR Saçmak, dağıtmak * İ'ta etmek Vermek
NİSARÇİN f Saçılan şeyleri toplayan
NİSAR "Saçan, saçıcı" mânasına gelir ve kelimeleri sıfatlandırır Meselâ: Pertev-nisar $ : Işık saçan
NİSBET Münasebet, yakınlık, bağlılık, ölçü * Rağmen İnat olarak İnat olsun diye
NİSBETEN Nisbetle, kıyaslanarak Öncekine göre Bir dereceye kadar Şöyle böyle
NİSBÎ (Nisbiye) Kıyaslama ile olan Diğerine, öncekine göre Diğerlerine göre kıyaslıgirsin bir tarafına !!! olan Nisbete, ölçüye göre
NİSEB Nisbetler, kıyaslamalar ve ölçüler
NİST f Değildir, yoktur
NİSTÎ f Yokluk, adem
NİSUN (Nisvan C) Kadınlar
NİSVAN (Nisa C) Kadınlar Nisalar
NİSVAN-I ZELİL Ahlâken ve dinen düşmüş, zelil olmuş kadınlar
NİSVÎ Nisa taifesine mensub Kadınlarla alâkalı
NİSYAN Unutmak, hatırdan çıkarmak
NİSYAN-İ EBEDÎ Ebedî unutma
NİŞ f (Arı, akrep gibi böceklerde olan) İğne * Diken * Ağu, zehir
NİŞA f Nişasta
NİŞAD Bir kimseye yemin vermek
NİŞAN(E) f İz Nişan Alâmet İşaret * Yara izi * Hedef, vurulması istenen nokta * Hâtıra için dikilen taş * Taltif için verilen madalya * Evlenmeden önceki anlaşma ve karar işareti veya merasim * Tuğra * Ferman
NİŞANE-İ TASDİK Kabul edildiğine dâir işaret, tasdik işareti * Mu'cizeler(Kabir, ehl-i iman için bu dünyadan daha güzel bir âlemin kapısı (olduğunu) ihbar eden 124 bin muhbir-i sâdık, ellerinde nişane-i tasdik olan mu'cizeler bulunan enbiyalar ve o enbiyaların haber verdikleri aynı haberleri, keşif ve zevk ve şuhud ile tasdik eden ve imza basan 124 milyon evliyanın aynı hakikata şehadetleri ve hadd ü hesaba gelmeyen muhakkiklerin kat'i delilleriyle o enbiya ve evliyanın aklen ilmelyakîn derecesinde isbat ettikleri ve yüzde doksandokuz ihtimal-i kat'i ile "idam ve zindan-ı ebedîden kurtulmak ve o yolu saadet-i ebediyeye çevirmek, yalnız iman ve itaatledir" diye ittifaken haber veriyorlar S) (Bak: Muhbir-i sâdık)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #24
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NİŞANDE Hedef Nişan olarak dikilmiş şey
NİŞANE (Bak: Nişan)
NİŞANGÂH f Hedef yeri Nişan tahtası * Silâh namlusunun üstünde bulunan, nişan almağa yarayan kısım
NİŞDE (NİŞDÂN) Talep etmek, istemek * Söz vermek, and vermek
NİŞDET Araştırıp sorma * Kaybolan bir şeyi arama
NİŞE f Çoban düdüğü Kaval
NİŞEST f Oturan
NİŞESTE (C: Nişeste-gân) f Oturan, oturmuş
NİŞESTE-GÂN (Nişeste C) f Oturanlar, oturmuş olanlar
NİŞESTGÂH f Oturacak yer
NİŞHAR f Diken batmış, iğnelenmiş
NİŞİB f (Yukarıdan aşağıya) iniş
NİŞİBGÂH f Çukur yer
NİŞİB Ü FİRAZ İniş ve yokuş
NİŞİMEN f Oturacak yer
NİŞİMENGÂH f Durak, yurt Toplanılacak yer
NİŞİN f "Oturan, oturmuş" gibi mânâya gelir ve başka kelimelerle birleşir
NİŞİNENDE f Oturan, oturucu
NİŞTER f Hekim bıçağı, neşter
NİŞVE Koklamak * Bilmek * Haber vermek
NİTA' (C: Nutu') Deri döşek
NİTAC Yavrulama, yavru doğurma
NİTAF (Nutfe C) Saf ve duru sular
NİTAH Tos vurma, toslaşma Boynuzla vurma * Vuruşup kavga etme
NİTAK Kemer, kuşak * Kuşak yeri * Peştemal
Nİ'TAL Kova
NİTASÎ Anlayışlı tabib, doktor
NİVA Düşmanlık * Besili, semiz deve
NİVE f İnleme, ağlama, sızlanma
NİVEND f İdrak, anlayış, akıl
NİVER f Âlemde meydana gelen hâdiseler, haller
NİYA (C: Niyâgân) Dede, cedd
NİYABE Nöbet
NİYABET Nâiblik, vekillik Kadı vekilliği
NİYAGÂN (Niyâ C) Dedeler, ceddler Ecdad
NİYAM (Nâim C) (Nevm den) Uykuda olanlar, uyuyanlar
NİYAM f Kılıf, kın Kılıç kını
NİYAMGER (C: Niyamgerân) Kın veya kılıf yapan san'atkâr
NİYAR (Nâr C) Ateşler
NİYAT (Niyet C) Niyetler
NİYAT (Niyâta) Bir damar ismi (yürek onunla bağlıdır)
NİYAZ f Yalvarma, yakarma Dua * Rağbet ve istek * Hâcet, ihtiyaç
NİYAZİ-İ MISRÎ (Mi: 1618 - 1694) Malatya'nın Soğanlı köyünde doğdu Şâir ve tasavvufçu olup Halvetî tarikatının Niyaziye veya Mısriye şubesini kurmuştur Mısır'da Câmi-ül-Ezher'de tahsil gördü 1646'da İstanbul'a döndü ve Sokollu Mehmed Paşa Medresesinde irşada başladı Eserlerinden bazıları şunlardır: Risale-i Hasaneyn, Mevâid-ül İrfan ve Avâid-ül İhsan, Hidayet-ül İhvan, Mektubat gibi eserleri ve bir de şiirlerini cami' divanı vardır
NİYAZKÂR f Yalvarıp yakaran Dua eden İhtiyacı olan
NİYAZKÂRÂNE Yalvararak, niyaz ederek * Muhtaç olarak, muhtaçlıkla
NİYAZMEND (C: Niyazmendân) f İhtiyacı olan, muhtaç * Yalvaran, yakaran, niyaz eden
NİYERE (Nâr C) Ateşler
NİYET Kasd Kalbin bir şeye yönelmesi * Fık: Yapılan bir vazife ile Cenab-ı Hakk'a taatta bulunmayı ve O'na mânen yaklaşmayı kasdetmektir(Niyet, ölü ve meyyit olan hâletleri ihya eden ve canlı, hayatlı ibadetlere çeviren bir ruhtur Ve keza niyette öyle hâsiyet vardır ki; seyyiâtı hasenâta ve hasenâtı seyyiâta tahvil eder Demek niyet, bir ruhtur O ruhun ruhu da ihlâsdır Öyle ise necat, halâs ancak ihlâs iledir İşte bu hasiyete binaendir ki; az bir zamanda çok ameller husule gelir Buna binâendir ki; az bir ömürde, Cennet bütün lezâiz ve mehasiniyle kazanılır Ve niyet ile insan, dâimî bir şâkir olur Şükür sevabını kazanır MN)
NİYLEC Çivit
NİYY Çiğ, olmamış, ham
NİYYAT (Niyet C) Niyetler
NİZA' Çekişme, kavga (Dünya öyle bir ' değil ki; bir niza'a değsin "Çünki fani ve geçici olduğundan kıymetsizdir" Koca dünya böyle ise dünyanın cüz'î işleri ne kadar ehemmiyetsiz olduğunu anlarsın M)
NİZA-İ LAFZÎ Boşuna çene yarıştırma Sözle yapılan kavga
NİZA Cima etmek
NİZAL Nişan, işaret, alâmet
NİZAM Sıra, dizi, düzen Dizilmiş olan şey, sıralanmış * İcaba göre yapılan kanun Bir kaideye binaen tertib olunmak ve ona binaen tertib olundukları kaide * Bir işin sebat ve kıyamına medar, sebep olan şey ve hâlet
NİZAM-I ÂLEM Kâinatta Allah'ın koyduğu umumi nizam (Nizam-ı âlem saadet-i ebediyeye işaret ediyor S) (Bak: Delil-i inayet)
NİZAM-I CEDİD Yeni nizam Osmanlı Devletinde III Sultan Selim zamanında yeni nizamla yetiştirilen bir askerî teşkilât
NİZAM-ÜD DİN (Nizameddin) Dinin nizam ve düzeni
NİZAMÂT (Nizam C) Nizamlar, muntazam şeyler, düzenler
NİZAMÂT-I LÂZİME Lüzumlu, gerekli nizamlar
NİZAMEN Nizam dairesinde Nizama ve kanuna tabi olarak
NİZAMÎ Düzenli, tertipli, usulüne uygun * Kanun ve nizama ait, onunla alâkalı
NİZAMİYE İlk askerlik devresi * Bu nevi askerlik işleriyle uğraşan daire * Tanzimat ordusunun asıl silâh altında bulunan kısmı
NİZAR Korkutup, uygunsuz şeylerden vazgeçirmek için söylenilen söz
NİZAR Zayıf, arık, düşkün, bitkin
NİZARET f Zayıflık, arıklık
NİZE Mızrak
NİZEDÂR f Mızraklı Kargılı Süngülü
NİZEK f Câriye * Küçük mızrak, süngü
NİZEZEN f Mızrakla vuran * Mızrakçı
NİZK Küçük süngü
NOBRAN Sert mizaçlı, inatçı, nâzik olmayan
NOKSAN (Nuksan) Eksik, kusurlu, nâkıs * Eksiklik, azlık Eksilme, azalma * Yokluk
NOKSANÎ Eksiklik ve noksanlıkla alâkalı
NOKSANİYET Eksiklik, noksanlık
NOKTA (Nukta) Benek * Durak, mevki Mahâl * Göze ârız olan leke * Durak işareti * Tek karakol, tek nöbetçi * Yazıdaki durak işâreti * Mat: Hiçbir uzunluğu olmayan şekil
NOKTA-İ BİNİŞ Gözbebeği
NOKTA-İ GALEYÂN Suyun buhara çevrildiği harâret derecesi
NOKTA-İ İSTİMDAD Yardım isteme noktası İnsanın kalbindeki sonsuz emel ve arzuların yerine getirilmesine olan ihtiyaç
NOKTA-İ İSTİNAD Dayanma ve güvenme noktası Kâinatta cereyan eden ve insana dehşet verip âciz bırakan hâdiseler karşısında insanın çok kuvvetli bir yere dayanmaya ve güvenmeye olan fıtri ihtiyacı
NOKTA-İ MİHRAKİYE Yanma noktası Odak noktası * Çok Esmâ-i İlâhiyyenin tecellisinin toplandığı nokta
NOKTA-İ NAZAR Görüş, bir nevi fikir (Bak: Rasyonalizm)(Nazar-ı Nübüvvet ve tevhid ve imân; vahdete, âhirete, Uluhiyete baktığı için, hakaikı ona göre görür Ehl-i felsefe ve hikmetin nazarı; kesrete, esbâba, tabiata bakar, ona göre görür Nokta-i nazar birbirinden çok uzaktır Ehl-i felsefenin en büyük bir maksadı, ehl-i usulü'd-din ve ülemâ-i İlm-i Kelâm'ın makasıdı içinde görünmiyecek bir derecede küçük ve ehemmiyetsizdirİşte onun içindir ki, mevcudatın tafsil-i mâhiyetinde ve ince ahvallerinde ehl-i hikmet çok ileri gitmiş fakat hakiki hikmet olan Ulûm-u Aliye-i İlâhiyye ve Uhreviyede o kadar geridirler ki, en basit bir mü'minden daha geridirler Bu sırrı fehmetmiyenler, muhakkıkin-i İslâmiyeyi, hükemalara nisbeten geri zannediyorlar Halbuki, akılları gözlerine inmiş, kesrette boğulmuş olanların ne haddi var ki, Veraset-i Nübüvvet ile makasıd-ı âliye-i kudsiyeye yetişenlere yetişebilsinlerHem herbir şey iki nazar ile bakıldığı vakit, iki muhtelif hakikatı gösteriyor İkisi de hakikat olabilir Fennin hiçbir hakikat-ı kat'iyyesi, Kur'anın hakaik-ı kudsiyesine ilişemez Fennin kısa eli, onun münezzeh ve muallâ dâmenine erişemez Nümune olarak bir misâl zikrederiz:Meselâ, Küre-i Arz ehl-i hikmet nazariyle bakılsa hakikatı şudur ki: Güneş etrafında mutavassıt bir seyyare gibi hadsiz yıldızlar içinde döner Yıldızlara nisbeten küçük bir mahluk Fakat ehl-i Kur'an nazariyle bakıldığı vakit hakikatı şöyledir ki: Semere-i âlem olan insan; en câmi', en bedi' ve en âciz, en aziz, en zaif, en lâtif bir mu'cize-i kudret olduğundan, beşik ve meskeni olan zemin: Semâya nisbeten maddeten küçüklüğüyle ve hakaretiyle beraber mânen ve san'aten bütün kâinatın kalbi, merkezi bütün mu'cizat-ı san'atının meşheri, sergisi bütün tecelliyat-ı esmâsının mazharı, nokta-i mihrakiyesi nihayetsiz faaliyet-i Rabbâniyyenin mahşeri, ma'kesi hadsiz Hallâkıyet-i İlâhiyyenin hususan nebatat ve hayvanatın kesretli envâ-i sagiresinden cevvadâne icadın medârı, çarşısı ve pek geniş âhiret âlemlerindeki masnuatın küçük mikyasta nümunegâhı ve mensucat-ı ebediyenin sür'atle işliyen tezgâhı ve menâzır-ı sermediyenin çabuk değişen taklidgâhı ve besâtin-i dâimenin tohumcuklarına sür'atle sünbüllenen dar ve muvakkat mezraası ve terbiyegâhı olmuşturİşte Arzın bu azamet-i mâneviyesinden ve ehemmiyet-i san'aviyesindendir ki, Kur'an-ı Hakim; semâvata nisbeten büyük bir ağacın küçük bir meyvesi hükmünde olan Arzı, bütün semâvata karşı küçücük kalbi, büyük kalıba mukabil tutmak gibi denk tutuyor O'nu bir kefede, bütün semâvâtı bir kefede koyuyor, mükerreren: $ diyor İşte sair mesâili buna kıyas et ve anla ki: Felsefenin ruhsuz, sönük hakikatleri; Kur'an'ın parlak, ruhlu hakikatleriyle müsademe edemez Nokta-i nazar ayrı ayrı olduğu için ayrı ayrı görünür S)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #25
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NOKTA-İ TEKATU' Kesişme noktası
NOKTA-İ TELÂKİ Karşılaşma noktası Uygun ve karşılıklı nokta Buluşma noktası, yeri * Münâsebet Uygunluk
NOKTA-İ TEMAS Değme noktası Temas etme noktası
NOKTA-İ ZERRİN Güneş Altun nokta
NOKTATEYN İki nokta
NORMAL Fr Kanun, usul ve âdetlere uygun olan Uygun * Mat: Bir eğri çizgiye teğet olan doğrunun değme noktasından bu doğruya çizilen dik çizgi
NOTA (İtalyancadan) Emir ve istek bildiren yazı * Bir şeyi sonradan hatırlamak için konan işaret * Resmi ve siyasi mektup, muhtıra * Mülâhazat * Hesap pusulası * Müziğe ait yazı
NUAA Yumuşak ot
NUAK (NAİK) Çobanın koyuna haykırıp çağırması
NUAS Uyuklama, uyuşukluk (Bak: Nüas)
NUF f Yankı Aks-i sadâ
NUFAHA Su üzerindeki kabarcık
NU'FE Erkeklerin iki yanına sallanan saçı
NUGAŞİ Kısa boylu adam
NUGBE (C: Nugab) Bir içim su
NUGER f Köle, kul
NUGERÎ f Kölelik, kulluk
NUGNUG (C: Negânig) Boğaz içinde olan et * Kulak içinde fazlalık olan nesne
NUGRE (C: Nugur-Nugrân) Serçe kuşu büyüklüğünde olup kırmızı olan bir kuşun adı
NUGZ (NAGZ) Kürek ucuna bitişik olan kıkırdak
NUH (ALEYHİSSELÂM) Kur'an-ı Kerim'de adı geçen bir peygamber ismi (Elli yaşında iken kavmini imana dâvete memur edilmiş ve kavmi kendisini dinlemediğinden, iman etmeyenlere ceza olarak dünyayı kaplayan su tufanı olmuş ve zâlimler mahvolmuşlar; iman edenler Nuh Peygamber'in (AS) yaptığı gemiye alınarak kurtulmuşlardır)
NUH SURESİ Kur'an-ı Kerim'de 71 Suredir ve Mekkîdir
NUHA' Boyun kemiği içindeki murdar ilik
NUHAA Tükürmek
NUHAME Balgam
NUHAS Bakır Bakır para * Kızgın mâden * Kıtr Ateş Tunç ve demir döğülürken sıçrayan şerâre * Dumansız alev * Bir şeyin aslı * Tütün
NUHASÎ Bakırlı, bakırla alâkalı, bakırdan
NUHAT Nahiv (gramer) âlimleri
NUHAT Hıçkırma
NUHBE Herşeyin seçkini, iyisi * Seçkin, seçilmiş, müntehab, güzide * Korkak
NUHBE-İ ÂMÂL Mefkure, ideal Emellerin en sonu
NUHÎ Nuh (AS) ile ilgili * Pek eski
NUHL Karşılıksız hediye ve hibe
NUHLA Atiyye, hediye
NUHRE Kemik dokusunun çürümesi
NUHRE Burun deliği
NUHRUB (C: Nehârib) Kaya yarığı * Arı kovanı * Arı sesi
NUHT Çocukla birlikte karından çıkan su
NUHUL Zayıflık, arıklık
NUHUR (Nahr C) Ayların evvelleri * Göğüsler (Bak: Nahr)
NUHUSET Uğursuzluk
NUHUST f Birinci, ilk, evvel
NUHUSTÎN f Birinci, ilk, evvel
NUHUSTZÂD f İlk doğmuş olan Evvel doğan
NUK f Okun ucu, temren Kuş gagası * Gaga gibi sivri uçlu olan şey
NUK (Naka C) Dişi develer
NUKA Her şeyin kötüsü
NUKAA Birşeyi ıslamada kullanılan su
NUKAT (Nokta C) Noktalar
NUKAVE Temizlik, paklık * Her şeyin iyisi, seçkini
NUKAYE Her nesnenin iyisi
NUKAZ Küçük serçe kuşu
NUKAZA Binâdan yıkılmış veya örülmüş iplikten sökülmüş nesne
NUKBE (C: Nukab) Yol * Yırtık, delik * Paçasız don * Levn, renk * Pas
NUKRE Külçe hâlinde gümüş * Ense çukuru
NUKRE-İ KAFA Ense çukuru
NUKSAN Eksilmek, noksanlaşmak
NUKTA (C: Nukat-Nukut-Nikât) Nokta
NUKUD (Nakid C) Nakidler, paralar, akçeler, madeni paralar
NUKUD-I MEVKUFE Vakfedilen paralar
NUKUL Nakiller, rivâyetler Başkasından anlatılanlar Hikâyeler
NUKUŞ Resimler, nakışlar
NUKZ (C: Enkâz) Binâ yıkıntısı
NUL f Kuş gagası
NU'M Sürur, neşe, sevinç, neşat
NU'MAN (Niam C) Dört ayaklı hayvanlar * Kan * İmam-ı Azam Hazretlerinin adı * Şakayık-ı nu'man denen bir lâle çiçeği
NUMİD f (Bak: Nevmid)
NUMRUKA (C: Nemarik) Küçük yastık
NUMUD (Bak: Nümud)
NUMUDE f Gösterilmiş, gözükmüş olan Nişan verilmiş (Bak: Nümune)
NUN Kur'an alfabesinde yirmibeşinci harf Ebced hesabına göre değeri ellidir * Divid, kalem * Kılıcın ağzı Kılıç * Çene çukuru * Balık, semek
NUN-U MÜTEKELLİM-İ MAA-L GAYR Mütekellim-i maalgayrın "nun" harfi Fiildeki cemi' sigasındaki nun (Bak: Mütekellim-i maalgayr)
NUN-U NA'BÜDÜ (Bak:Na'büdü) (Arkadaş! deki un ifade ettiği cem' ve cemaat; fikri ve kalbi ayık olan musallinin nazarında, sath-ı arzı bir mescid şekline getirir ve bütün mü'minlerden teşekkül etmiş, şarktan garba kadar dizilmiş safları havi o cemaat-i kübra içinde namaz kıldığını ihtar ettirir MN)
NUN SURESİ Kur'an-ı Kerim'de 68 sure ve Kur'anda müteşabih ve şifre olan bir harf(Bütün kalemlerin ve tastir ve kitapların aslı, esası, ezelî me'hazı ve sermedî üstadı Kader'in kalemi ve Nur ve İlm-i Ezelî'nin nuruna işaret eden bir kelimedir Ş)
NU'NU Uzun boylu adam
NU'NUA Devenin boyun eti * Horozun boyun tüyü
NUR Aydınlık Parıltı Parlaklık Her çeşit zulmetin zıddı Işık * Kur'ân-ı Kerim İman İslâmiyet Peygamber * Zulmeti def eden, şule, ışık (Bazılarınca ziya, nurdan daha sağlamdır ve daha hastır Nur; dünyevî ve uhrevî olmak üzere iki nevidir Dünyevi olanı da iki çeşittir: Biri: Envar-ı İlâhiyeden intişar eden nurdur Akıl ve Nur-u Kur'an gibi İkincisi: Görmekle hissedilir ki, nurlu cisimlerden ibarettir, güneş, ay ve yıldız gibi Uhrevi nur: $ ilâ âhir âyet-i kerimesinde mensus olan nurdur Nur, âlemin mânen aydınlığına sebep olan Hazret-i Peygamber'e de (ASM) denir $ âyetinde beyan olunduğu gibi eşyanın hakikatını olduğu gibi beyan eden şeye de "nur" denir Meşhur bir zata "Nuri" denmiştir; bunun sebebi her ne zaman vaaza ve nasihata başlasa gayb âleminden nurun şimşek gibi parıltısı ona tecelli ederdi LR)
NUR-İ AYN f Göz nuru * Pek sevgili olan
NUR-İ ÇEŞM Göz nuru Gözün iyi görür olması * Mc: Saadet

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #26
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NUR-İ İMAN İman nuru Kur'an ve kâinat hakikatlarının görünmesine ve bulunmasına vesile olan imanın mânevi nuru
NUR-İ KASD Kasd ve irâdenin nuru Kasd ve iradeden gelen parlaklık Bir istek ve kasıtla yapıldığına âit alâmet ışığı
NUR-İ MÜBİN Mübin olan nur Aşikâr ve açıklayıcı olan ve hak ile batılı ayıran nur Bilhassa iman ve Kur'an ilminin mânevi nuru
NUR-İ MÜCESSEM Çok parlak ve güzel olan Canlı kılığına girmiş gibi olan nur
NUR-UL ENVÂR Nurların nuru
NUR SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 24 Suresinin ismi
NURAN Nurlu, parlak
NURANÎ Nurlu, ışıklı, nura yakışır, parlak, münevver
NURANİYYET Nurlu olanın hali, parlaklık, nurluluk
NURBAHŞ f Işık saçan, aydınlatan, parlatan
NURCULUK Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri ile Türkiye'de başlayan dinî bir hareket ve faaliyettir Bu hareketin en mühim istinad noktası, Risale-i Nur namındaki eserlerdirRisale-i Nur eserleri 1926 - 1949 seneleri arasında yazılmıştır ve Kur'anın bu asra bakan mânevî bir tefsiridir Bilhassa iman ve İslâm esaslarını ve Kur'anın hikmetlerini izah ve isbat ederSiyasî ve dünyevî cem'iyetçilikten mücerred; ve aynı eserleri okumaktan doğan mânevî alâkadarlık ile gönüllerde kurulan nur irfan müessesesi mensublarına, yani Risale-i Nur eserlerini okuyanlara: "Risale-i Nur Talebesi"; kısaltılmış şekli ile "Nur Talebesi" veya "Nurcu" denilmektedirDaha başka bir tarif ile Nurcu : Risale-i Nur Külliyatı'nı okuyanların meydana getirdiği maddîlikten, teşkilâttan, cemiyet kademelerinden mücerred, aynı eserleri okumaktan doğan mânevî alâkadarlıktan ibaret olan ekol mensublarına da Nurcu denmektedirRisale-i Nur ve Talebeleri, Âlem-i İslâma, hattâ dünyanın her tarafına kadar genişlemiş ve hüsn-ü kabule mazhar olmuşturDiyanet İşleri Başkanlığının 271963 tarih, 18746 sayılı yazısına ekli, Müşavere ve Dinî Eserleri İnceleme Kurulu'nun 2961963 tarih, 326 sayılı kararında:"Nurculuk: Bir tarikat veya bir mezheb olmayıp, Said Nursî adındaki zâtın, son zamanlarda yayılma istidadı gösteren dinsizlik cereyanına karşı, Kur'an-ı Kerim âyetlerini ele alarak, Risale-i Nur namıyla yazdığı eserlere izafe edilen bir cereyandır Adı geçen eserler, imanı fikirlerle birleştirmeye çalışmaktadır" şeklinde beyan edilmiştir
NU'RE (C: Near-Nerât) Eşeğin burnuna giren bir cins sinek
NUREFŞAN f Etrafı aydınlatan, nur saçan, ışık veren
NUR-FEŞAN (Bak: Nurefşan)
NURİ Nura mensub, nura ait * Erkek ismidir
NURİYE Nura âit, nura mensub * Kadın ismidir
NURPAŞ f Nur saçan, nur saçıcı
NURTAL'AT Nur yüzlü
NURUN ALA NUR Daha âlâ, daha iyi, nur üstüne nur
NUSAHA (Nasih C) Nasihat edenler, öğüt verenler
NUSARA (Nasir C) Yardımcılar
NUSB (C: Ensâb) Meşakkat, zahmet, elem * Zehir, ağu * Belâ, musibet * Put, sanem, heykel
NUSH Nasihat, ögüt
NUSHA (Bak: Nüsha)
NUSRET (Nusrat) Yardım Cenab-ı Hakkın yardımı, hususen ruhani muavenet Zafer, galebe, fetih, üstünlük, başarı, düşmana gâlib olmak
NUSSA Saç kırpıntısı
NUSSAH (Nâsih C) Nasihat edenler, öğüt verenler
NUSSAR (Nâsır C) Yardımcılar
NUSU' Çok beyaz olmak * Hâlis olmak
NUSUL Huruç etmek, çıkmak * Dühul etmek, girmek (Ezdaddandır) * (Nasl C) Mızrakların uçlarındaki sivri demirler Temrenler
NUSUS (Nass C) Nasslar (Bak: Nass)
NUŞ f İçen, içici * Tatlı şerbet gibi içilecek şey * Zevk ve safâ
NUŞADUR f Nişadır
NUŞA NUŞ f İçtikçe içerek, tekrar tekrar içerek, defalarca içerek, içe içe
NUŞDARU f Panzehir * Tiryak * şarap
NUŞE f şâd ve sevinçli Mesrur olan
NUŞENDE (C: Nuşendegân) f İçki içen kimse
NUŞHAND f Tatlı gülüşlü
NUŞİDEN "İçmek" mastarındandır İçen ve içiçi gibi mânâlara gelir
NUŞİN f Lezzetli, tatlı
NUŞİRVAN İran'da Milâdi (531 - 579) tarihleri arasında hükümdarlık etmiş Sâsâni padişahı olup adâlet ve doğruluğu ile meşhur olmuştur
NUTFE Duru ve sâfi su * Meni Rahimde iki yarım ve ayrı cinsten hücrelerin birleşmişi * Taşmış, dökülmüş su * Deniz
NUTFE (C: Nütef) Parmak ile yolunan şey
NUTÎ (C: Nevâti) Gemici
NUTK (Nutuk) Söyleyiş, söyleme kabiliyeti, konuşma, hitabet * Dervişlerce büyüklerin manzum sözleri
NUTK-U İFTİTAHÎ Açış nutku
NUTU' (Nat' C) Meşinden yapılmış döşekler * Sofra bezleri
NUTUF (Nutfe C) Nutfeler, dölsuları, spermalar
NUTUH Boynuzuyla vuran davar
NUUMET Yumuşaklık
NUUT (Na't C) Vasıflar, keyfiyetler, umuma şâmil sıfatlar * Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm hakkındaki medhiyeler
NUYAN f Şehzâde Pâdişah oğlu
NU'Z Hicaz'da yetişen misvak ağacı
NUZAR Altın * Her nesnenin hâlisi ve iyisi * Necid diyârında yetişen bir ağacın adıdır, ondan tas ve kâse yaparlarNUZC $ (Nazc) Yemişin tam olarak yetişmesi, olgunlaşması * Etin kemikten dökülür derece pişmesi
NUZERA (Nazir C) Akranlar, eşler
NUZUB (NAZAB) Sinmek * Iraklık, uzaklık * Suyun, toprak tarafından emilmesi
NÜAME Eksen Çark veya çıkrık ortasındaki mihver
NÜAMÎ Güney rüzgârı
NÜANS Fr İnce fark
NÜAS Uyuklama, uyku gelip basma * Hislere ârız olan uyuşukluk ve fütur Pineklemek
NÜASÎ Uyuklama ile ilgili
NÜBAH Havlama
NÜBEA (Nebi C) Nebiler, peygamberler
NÜBELE (C: Nübel) İstincâ taşı * Kesek parçası
NÜBLE İhsan, atiyye Fazl
NÜBTA Atın kolanı veya karnı altında olan beyazlık
NÜBU' Suyun, yerden çıkıp akması
NÜBUB Bitmek
NÜBUT Suyun, yerden çıkıp akması
NÜBÜVVET (Nebi den) Peygamberlik, nebi olmak, nebilik Allah'ın (CC) emriyle vazifeli olarak insanları doğru yola çağırmak (Bak: Muhammed (ASM) - Resül)( Hem mâdem nev-i beşerde Nübüvvet vardır Ve yüzbinler zât -Nübüvvet dâva edip mu'cize gösterenler - gelip geçmişler Elbette umumun fevkinde bir kat'iyyet ile Nübüvvet-i Ahmediye (ASM) sabittir Çünkü İsa (AS) ve Musa (AS) gibi umum resüllere nebi dedirten ve risâletlerine medar olan delâil ve evsâf ve vazifeler ve ümmetlerine karşı muameleler, Resül-i Ekrem'de (ASM) daha ekmel, daha câmi bir surette mevcuddur M)(Enbiya-yı Sâlifinde nübüvvete medar ve esas tutulan noktalar ve onların ümmetleriyle olan muâmeleleri hakkında yalnız zaman ve mekânın tesiriyle bazı hususat müstesnâ olmak şartiyle yapılacak tam bir teftiş ve kontrol neticesinde Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmda daha ekmel, daha yüksek bulunmakta olduğu tahakkuk eder Binaenaleyh nübüvvet mertebesine nâil olanların hey'et-i mecmuası mu'cizeleriyle vesair ahvalleriyle, lisan-ı hal ve kal ile nev-i beşerin sinni kemâle geldiğinde Üstad-ül beşer ünvânını taşıyan Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ın sıdk-ı nübüvvetine ilân-ı şehadet etmişlerdir O Hazret de (ASM) bütün mu'cizeleriyle Saniin vücub ve vahdetini nurlu bir bürhan olarak âleme ilân etmiştir O Zat'ın (ASM) ahvâl ve harekâtı birer birer yani tek tek O'nun sıdk ve hakkaniyetini gösterirse hey'et-i mecmuası O'nun sıdk-ı nübüvvetine öyle bir delil olur ki; şeytanları bile tasdike mecbur ederİİ)(Bil ki nev-i beşerde nübüvvet, beşerdeki hayır ve kemâlâtın fezlekesi ve esasıdır Din-i hak saadetin fihristesidir İman bir hüsn-ü münezzeh ve mücerreddir Madem şu âlemde parlak bir hüsün, geniş ve yüksek bir feyiz, zâhir bir hak, fâik bir kemâl görünüyor Bilbedâhe hak ve hakikat, Nübüvvet içindedir ve nebiler elindedir Dalâlet, şer ve hasâret, onun muhâlifindedir MN)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #27
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NÜBÜVVET DA'VA ETMEK Peygamber olduğunu bildirip doğruluğunu isbat için deliller göstermek, peygamberliğini ileri sürmek
NÜBÜVVET-PENAH Peygamber, nebi Nübüvvet kendisine istinad eden zât
NÜC'A Otlu yer istemek
NÜCEBA (Necib C) Necib kimseler Nesli, soyu sopu temiz ve pâk olan kişiler
NÜCEBE Lütuf ve keremi çok olan Cömert insan
NÜCEYM Yıldızcık Küçük parıltısı olan Küçük yıldız
NÜCH (NECÂH) Zafer bulmak Hâlâs olmak Kurtulmak İhtiyaçlarını giderip zafer bulmak
NÜCME Bir ot cinsi
NÜCU' Yemeğin hazmolup sindirilmesi * Eser yapmak * Duhul etmek, girmek
NÜCUM Tulu' etmek, doğmak * Görünmek, zuhur etmek
NÜCUM (Necm C) Yıldızlar
NÜCUM-U SÂKIBE Işığıyla karanlığı delip geçen yıldızlar
NÜCUM-U SEYYARE Seyyar, gezici yıldızlar
NÜCUM-PEREST f Yıldıza tapanlar
NÜCUMÎ Yıldızlarla ilgili * Yıldızlarla uğraşan
NÜDA (C: Endâ-Endiye) Yağmur * Boğaz ıslatıcı nesne * Çiy, rutubet * Atâ, bahşiş * Sesin uzaklara gitmesi
NÜDBE Ölen bir kimsenin iyilikleri, mehasini sayılarak ağlamak
NÜD'E Mal çokluğu * Kavs-i kuzeh Gökkuşağı * Et köpüğünün üstü * İç yağı
NÜDEMA (Nedim C) Nedimler
NÜDFE Atılmış az nesne * Sağılmış az süt
NÜDGA Tırnak sonunda olan beyazlık
NÜDHA Genişlik, vüs'at
NÜDUB (Nedebe C) Yara izleri, nedbeler
NÜFASE Diş arasında kalan yemek parçası
NÜFAZ (NÜFÂZE) Ağaçtan veya başka birşeyden silkmekten ve hareket ettirmekten dolayı düşen nesne
NÜF'E (C: Nifâ) Seyrek ve dağınık olan ot
NÜFESA Loğusa kadın
NÜFFAHA (C: Nefehâ) Suyun üstünde olan kabarcığı
NÜFHA Yüce beyaz tepe
NÜFTURE (C: Nefâtir) Müteferrik, dağılmış ot
NÜFUK Helâk olmak
NÜFUR Ürküp kaçma, dağılma, firar etme * İntikal etme * Hacıların Mina'dan Mekke'ye doğru gitmeleri
NÜFUS (Nefs C) Nefisler, canlar, şahıslar
NÜFUS-U SEB'A 1- Nefs-i emmare, 2- Nefs-i levvame, 3- Nefs-i mülhime, 4- Nefs-i mutmainne, 5- Nefs-i râdiye, 6- Nefs-i mardiyye, 7- Nefs-i sâfiye (Bak: Nefs)
NÜFUŞ (NEFÂŞ) Yabana yayılmak * Davarların geceleyin yayılıp çobansız otlamaları
NÜFUZ Sözü geçer olmak, sözü dinlenmek * Vücudundan işleyip geçmek İçine alan
NÜFZ Arka ve kürek eti
NÜFZA Bir yere saçılmış veya dökülmüş olan kan
NÜGAK (NAGİK) Çobanın koyuna çağırıp haykırması
NÜH f Dokuz
NÜHA Yüksek olmak * Miktar * Bir kimse hakkında olan yasak ve men
NÜHAB Deve öksürüğü
NÜHAK Eşek anırtısı
NÜHALE Kepek
NÜHAM Bir kuş cinsi
NÜHAME Tükrük
NÜHAS Bakır * Duman (Bak: Nuhâs)
NÜHAT Mağrur ve kibirli kimse Kendini beğenmiş insan
NÜHATE Yonga Talaş
NÜHAZ Yokuş * Güç yer
NÜHAZ Deve öksürüğü * Devenin göğsünde olan bir hastalık
NÜHBE Gadapla ve kahirle cebren alınan mal
NÜHBE (C: Nuheb) Her nesnenin iyisi
NÜHBUR (C: Nehâbir) Kum yığını
NÜHS Kuş ismi
NÜHS Dağ
NÜHU' Kusmak
NÜHUD (Nühuz) Kalkmak, kıyam etmek, yerinden yükselmek * Şiddetle muharebe etmek
NÜHUD Atın iri gövdeli olması
NÜHUL Arık, zayıf olmak * Arılar Bal arıları (Bak: Nuhul)
NÜHUR (Nahr C) Kurbanlar
NÜHUR Akarsular, nehirler, ırmaklar
NÜHUR f Göz, basar, ayn
NÜHUR Ayların evvelleri
NÜHUSET Yaramazlık, uğursuzluk (Mübârek'in zıddı)
NÜHUST f İlk gelen, evvel doğan, evvelki olan
NÜHUZ Hareket etme, deprenip kalkma
NÜHÜFT f Saklı, gizli
NÜHÜFTE f Saklı, gizli
NÜHÜFTEGÎ f Gizlilik, saklılık
NÜHÜM f Dokuzuncu
NÜHÜVE (Et) çiğ olmak
NÜHYE (C: Nühâ) Akıl * Gayet Son
NÜHZA Devenin göğsünde olan bir hastalık
NÜHZE Fırsat
NÜKAF Deveyi öldüren bir verem
NÜKAH Tatlı soğuk su
NÜKAS Devenin dudağında olan bir hastalık
NÜKAT (Bak: Nikât- Nüket)
NÜKET (Nükte C) Nükteler Herkesin anlayamıyacağı ince mânâlı ve zarif sözler
NÜKHET Râyiha Ağız kokusu * Günahlı sözler Hoş olmayan günah olan söz, kelime
NÜKKE Zayıflıktan dolayı sesi çıkmayan deve
NÜKR Anlayışı, fikri, ferâseti iyi olmak * Zorluk * İnkâr
NÜKRE Bilinmezlik * Zorluk, güçlük * Kabile ismi
NÜKS Hastalığın geri dönmesi, depreşmesi
NÜKTE İnce mânalı söz, idraki ve anlaşılması nezâket ve zarifliğe dayanan nazik husus İbarenin asıl mânasından başka olan nazik ve lâtif mânâ, dikkatle anlaşılabilen ince mânâ * Yere ağaçla vurup eser bırakmak
NÜKTE-ÂMİZ f Nükte karıştıran
NÜKTEBÎN f İnceliği gören, nükteyi anlıyabilen Kavrayışlı, anlayışlı, zeki
NÜKTEDÂN f Nükte bilen İnce ve zarif kimse
NÜKTEDÂNÎ Nüktecilik, nüktedanlık
NÜKTEDÂR f Nükteli söz söyleyen Nükteli konuşan
NÜKTEGU f Nükteli konuşan, nükteli söz söyleyen
NÜKTEGUYÎ f Nükteli konuşma Nükteli söz söyleme
NÜKTEPERDAZ (C: Nükteperdâzân) f Nükteli söz söyleyen, nükteli konuşan
NÜKTEPİRA f Nükteye süs veren
NÜKTESENC (C: Nüktesencân) f Nükteyi değerlendiren Nükteden anlayan Nükteyi yerinde kullanan
NÜKTEVER f Nükteyi anlamakta mâhir olan, nükte bilen
NÜKU' Kısa boylu kadın
NÜKUB Rücu' etmek, geri dönmek * Udul etmek, ayrılmak * (Nekbet C) Tâlihsizlikler, şanssızlıklar Felâketler, musibetler, düşkünlükler
NÜKUL Vazgeçme, geri dönme, cayma
NÜKUS Ardına dönmek
NÜLK Alıç adı verilen dağ yemişi
NÜMA f Gösteren veya gözüken mânasında olup, birleşik kelimeler yapılır
NÜMAYAN f Görünen, aşikâr olan, gözükücü olan Parlayan
NÜMAYANTER f Fazla görünen, en çok görünen

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #28
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NÜMAYENDE f Gösterici
NÜMAYİŞ f Görünüş, gösteriş, dış görünüş Gösteri
NÜMAYİŞGÂH f Gösteri yeri
NÜMAYİŞKÂR f Gösterişli
NÜMRUK (NÜMRUKA) (C: Nemârık-Nemârıka) Yüz yastığı
NÜMUD f Gösteren, görünen, benzeyen
NÜMUDAR f Görünen * Nümune, örnek
NÜMUDE f Görünmüş, gösterilmiş, gözükmüş
NÜMUN f Gösteren, benzer, müşabih olan
NÜMUNE f Örnek, misâl, misal olarak gösterilen Düstur ve misâl olacak şey
NÜMUNE-İ İMTİSAL Örnek tutulacak şey
NÜMUNEHANE f Nümunelik şeylerin konulduğu yer * Müze
NÜMUR (Nimr C) Kaplanlar
NÜMUZEC Enmuzec Örnek, nümune, misal
NÜMÜVV Bereketlenip artmak * (Canlılarda) büyümek, yetişmek, gelişmek
NÜMÜVV-Ü TABİÎ Normal şartlar altında büyüyüp gelişme
NÜMY Pul
NÜSAFE Buğdaydan ayrılan saman
NÜSAH Nüshalar, sahifeler, yazılı şeyler
NÜSAL Hayvandan dökülen tüyler
NÜSARE Saçılan şey * Yemek döküntüsü
NÜSHA (C: Nüsah) Yazılı şey Yazılı bir şeyden çıkarılan suret * Muska, duâlı kâğıt * Gazete ve dergilerde (sayı)
NÜSHA-İ KÜBRA Büyük sahife Kâinat, dünya, çok manayı ifade eden âlem
NÜSHA-İ SUĞRA Küçük sahife, küçük nüsha Küçük mâna ifade eden, küçük mahluk, âlemin küçük bir nüshası mânasında insan
NÜSHATEYN İki nüsha
NÜSU' Diş etlerinin sıyrılarak dişlerin meydana çıkması
NÜSUL Tüy dökme
NÜSUR (Nesr C) Nesirler, manzum olmayan yazılar Dağıtmalar * Çok çocuk doğuran kadın
NÜSUR (Nesr C) Kartallar Akbabalar (kuş)
NÜSÜK (Nüsk) Allah için ibadet etmek
NÜSÜSE Kurumak
NÜŞAB (Nüşabe C) Oklar Temrenli oklar
NÜŞABE (C: Nüşab) Ok Temrenli ok
NÜŞAFE Sütü sağdıklarında üzerine gelen köpük
NÜŞARE Kesilen ağaçtan dökülen talaş, yonga
NÜŞBE Sırnaşık Ciddi olmayan adam
NÜŞHAR f Geviş
NÜŞK Buruna birşey koymak * Koklamak
NÜŞKA Davarın boynuna takılan ip
NÜŞRE Sihir, efsun
NÜŞU' İlâç içirmek
NÜŞUB Dühul etmek, girmek, dâhil olmak * İlgilendirmek, alâkalandırmak, taalluk etmek
NÜŞUH Az miktar su
NÜŞUK Buruna çekilen ilâç, toz, enfiye vs * Buruna çekme
NÜŞUR Neşirler * Yaymalar, dağıtmalar * Öldükten sonraki dirilmeler(Nüşur, neşir gibi bâzan müteaddi, bâzan lâzım olur Müteaddi olursa bir şeyi açıp yaymak mânasına gelir ki, lisanımızda neşr ve neşriyat ve menşur bu mânadandır Bunun lâzımına intişar denilir, lâzım oldukları zaman ise ölmüş bir şeyin dirilip kalkması mânasınadır ki, Kur'anda nüşur, ekseriyetle bu mânayadır (ET)
NÜŞUS (NEŞS) Yüksek olmak, yücelmek * Nefret etmek
NÜŞUT Tohumun baş vermesi, uç göstermesi
NÜŞUTA Devenin ayağındaki ilmikli düğüm (İcabına göre çekip uzatılarak çözülür)
NÜŞUZ Yüksek olmak, yücelmek * Kadının, erkeğinden kaçıp nefret etmesi
NÜŞUZE Kadının, kocasından nefret edip kaçması * Fık: Kocasına karşı üstünlük iddia eden kadın
NÜTAC Doğurmak * Gebe devenin karnındaki yükü
NÜTU Yumru, çıkıntı * Yumruluk
NÜTUC Doğurucu hayvan * Doğurması yakın olan
NÜUB Seri seyir
NÜUME Yumuşaklık
NÜUT (Bak: Nuut)
NÜÜTÎ (C: Nevat) Gemi reisi, kaptan
NÜV' Açlık
NÜVAH Ölü için sesle ağlama
NÜVAHT f Çalgı çalma
NÜVAT (Nüve C) Nüveler, çekirdekler
NÜVATÎ (C: Nüvâta) Gemici, mellah
NÜVAZ f "Okşayıcı, taltif edici, iyi edici" mânâsına kelimenin sonuna gelebilir
NÜVB Bir siyahi kabile adı * Bal arısı sürüsü
NÜVBE Yetişmek * Siyahi bir kabile
NÜVE Çekirdek, asıl, menba (Sayısız hatemlerden canlı mahlukata vaz' edilen hayat hâtemine bakınız Evet canlı bir mahluk, câmiiyeti itibariyle kâinata küçük bir misaldir Şecere-i âleme güzel ve tatlı bir meyvedir Kevn ve vücuda bir nüvedir ki; Cenab-ı Hak o nüvede pek çok âlemlerin örneklerini dercetmiştir Sanki o zihayat, gayet hakîmane muayyen nizamlar ile bütün vücutlardan sağılmış bir katre veya bir noktadır Bu itibarla bir zihayatı halketmek, bütün kâinatı yed-i tasarrufuna alan Cenab-ı Hak'tan maada hiçbir şeye isnad edilemez MN)
NÜVEYT Çekirdekçik
NÜVİD f Müjde, beşaret Hayırlı haberlerle tebşir
NÜVİD-İ VASL (Nevid-i vasl) Kavuşma müjdesi
NÜVİS f Yazan, yazıcı
NÜVİSENDE f Yazıcı, kâtib
NÜVİŞT f Yazılı, yazılmış * Mektub
NÜVNE Çene çukuru
NÜVRE Alçı taşı * Kireçten yapılan
NÜVVAR (C: Nevâre) Ağaç çiçeği
NÜY'E Ham ve çiğ olmak
NÜYUB (Nâb C) Azı dişleri
NÜZ' Erkek ister kösnek davar
NÜZA Koyunda olan öldürücü bir hastalık
NÜZERA (Nezir C) Doğru yola getirmek için korkutmalar
NÜZFE (C: Nüzüf) Az miktar, cüz'î
NÜZHET f İç açıklığı, safa, eğlenme, gönül ferahlığı * Temizlik, paklık * Karışık, bulaşık ve kalabalık yerlerden uzak olmak Buud
NÜZHET-EFZÂ f Eğlenceli ve gönül açacak yer
NÜZHET-FEZÂ (Bak: Nüzhet-efza)
NÜZHET-GÂH Seyir yeri, gezinti, eğlence yeri
NÜZHET-PEZİR f Safa ve neşe bulmuş olan
NÜZL (C: Enzâl) Konak yeri * Misafir için hazırlanan yemek
NÜZU' Çekilmiş * Su çeken deve
NÜZUL İniş, inmek, aşağı inmek, konaklamak * Nüzül, felç hastalığı * Hacıların Mina'ya gelip konaklamaları
NÜZUL-İ SEFİNE Geminin denize inişi
NÜZUR (NezirC) Nezirler, adaklar (Bak: Nezr)
NÜZUR Korkutmak
NÜZÜ' (NEZ') İfsad etmek, bozmak, aldatmak, yaramaz nesneye kandırmak
NÜZZAR (Nâzır C) Bakanlar Nâzırlar

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.