|
|
Konu Araçları |
harfiile, harfiosmanlıca, iilgili, kelimeler, osmanlıca, sözlük |
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #16 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NEMED f Keçe NEMEDÎN f Keçeden yapılma NEMED-PÂRE f Keçe parçası NEMED-PUŞ f Keçe giyen Derviş NEMED-ZÎN f At eğeri altına konulan keçe NEMEK f Tuz Milh * Lezzet, tat * Bağlılık, hak NEMEK-ÇEŞ f Tadına bakma, tatma NEMEK-DÂN f Tuzluk, tuz kabı NEMEK-EFŞAN f Tat veren Lezzetlendiren * Tuz serpen NEMEK-HARAM f Tuz haini * Mc: Nankör NEMEK-HELÂL f Tuz hakkı tanıyan Bağlı, sâdık kimse NEMEKÎN f Tuzlu, lezzetli, tadı yerinde * Tuzlu gözyaşı NEMEK-PERVER f Sâdık ve bağlı kimse NEMEK-SUD f Tuzlanmış, tuza bastırılmış, tuzlu şey * Pastırma NEMEK-ŞİNÂS f Tuz tanıyan * Mc: İyilik bilen NEMEŞ Dağınık, parçalanmış şeyleri toplamak * Nakış hatları * Yüzde olan siyah ve beyaz noktalar NEMF Küçük kurt (böcek) NEMGA Çocukların beyni deprendiği yer * Dağ üstü NEMİDANEM Bilmiyorum NEMİDİDEM Görmüyorum NEMİKA (C: Nemâik) Mektub Name NEMİME Söz götürme Lâf taşıma Bir kimse aleyhindeki sözleri ifsad maksadıyla kendisine eriştirme NEMİMEKÂR f Koğucu, fitneci, dedikoducu, münafık NEMİN Fısıltı * Koğucu NEMİR Tatlı su NEMİR (C: Nümur) Kaplan NEMİRE Dişi kaplan * Yün kaftan NEMİS Bittikten sonra yine biten ot NEMK Yazmak * Düzeltmek NEMKEŞİDE f Islak, nemli, yaş, rutubetli NEML Karınca NEML SURESİ Kur'an-ı Kerim'de 27 Sure olup Süleyman Suresi de denir Mekkîdir NEMLE Bir tek karınca * Vücutta olan karıncalanma NEMM Birinin sözünü başkasına götürüp ikisinin arasını bozma Koğuculuk NEMMAL Koğucu, dedikoducu, münafık NEMMAM (Nemmas) : Koğuculuk ve nemimecilik eden Dedikoducu NEMNAK f Nemli, yaş, ıslak NEMNAKÎ f Nemlilik, ıslaklık, yaşlık, rutubet NEMREKA (C: Nemârık) Yastık NEMRUD Zâlim ve gaddar olarak tanınmış ve Allaha karşı kibir ve isyan ile büyüklük taslamış bir kralın ismidir Milâddan evvel 2640 yılında yaşadığı sanılmaktadır Peygamber İbrahim Aleyhisselâm zamanında yaşamış ve onu ateşe atarak yakmak istemiş, mu'cize ile İbrahim Aleyhisselâm ateşten kurtulmuştur Bâbil'in müessisi ve hükümdarı olup, en evvel hükümranlık ve tecebbür eden bu olduğu mervidir (Bak: Enaniyet) NEMS Süt ve yağın ekşimesi * Ekşimek ve kokmak * Sırrı ketmetmek, gizlemek NEMŞ f Hile, oyun, dalavere, desise NEMY Kaldırmak * Yetiştirmek NE'NEE Zayıflık NE'NEHAVA Anason, kimyon NENG f Ayıp, utanma, hayâ etme * Ün, şöhret, nam NER f Erkek, er NERBDAN f Merdiven (Neverdi bâm'dan alınmıştır Neverd; kıvrım, büküm; neverdiden; tayyetmek, dürmek; bam, ban; tavan mânalarına gelirler Üst kata merdivenle çıkıldığından, neverdibâm yerine hafifletilmişi olan nerdbân denilmiştir) NERE f Dalga * Erkek NERE-İ ÂB Su dalgası NERGİS (Nerges - Nercis) İri papatya biçiminde ortası yeşil veya sarı, yaprakları gri ve sarı bir çiçek Suyu, uyuşturucudur Mahmur bakışı andırır NERGİS-DÂN f Nergis saksısı NERGİSÎ f Nergis biçiminde kesilip yapılan bir çeşit hamur işi NERİMAN f Pehlivan, yiğit, kahraman NERİMANÎ f Nerimanlık, kahramanlık, yiğitlik NERM (Nermi - Nermin) f Yumuşak NERM-ÂHEN f Gevşek şey NERMDİL f Yüreği yumuşak Merhametli NERMGÛ f Yumuşak sözlü NERMÎ f Gevşeklik, yumuşaklık NERMİN f Yumuşak NERMİYET Yumuşaklık, gevşeklik NERMLİGAM (Nerm-ligâm) f İtaatli, muti, söz dinler * Başı sert olmayan at NERM NERM f Yavaş yavaş, âheste âheste NERMSAZ f Yumuşak adam NERRE-ŞİR f Erkek arslan NESA (C: Ensâ) Uyluk başından tırnağa kadar varan bir damar * Te'hir etmek, sonraya bırakmak NESAİ (Bak: Kütüb-ü sitte-i hadisiyye) NESAİC (Nesice C) Dokumalar Dokunmuş kumaşlar Ette ve deride olan nescler, dokular (Bak: Nesc) NESAİH (Nesâyih) (Nasihat C) Nasihatler, öğütler NESAİK (Nesike C) Kesilen kurbanlar NESAİM (Nesim C) Hafif ve lâtif rüzgârlar NESAİS (Nesise C) Fesatlık için yapılan fısıltılar NESAK Tarz, usul, yol, şekil, üslub NESAK-I VÂHİD Tek şekilde, tek tarzda, tek biçimde NESAKSÂZ f Tertib eden, düzenliyen, tanzim eden, düzen veren NESAR (C: Nüsür - Ensür) Bir kuş adı Gerges de denir NESC (Nesic) Dokunuş, dokuma * Canlı mahluklardaki hücrelerin, Allah'ın (CC) kudretiyle ve kanunu dâiresinde yanyana gelip birleşerek uzuvların yapılışı (Meselâ: Hayvanlarda deri, kemik, et vesâir kısımların yapılışı gibi) NESCÎ Nesc ile alâkalı NESCOLMAK Dokunmak, örülmek, örülü hâle gelmek Kumaş dokunması, bez dokunması (Canlıların vücudundaki nescolunmak gibi) NES'E Veresiye alma Vade ile alma * Tehir etmek NESEB Sülâle, hısımlık, karabet, soy Baba soyu, atalar zinciri * Vuslat NESEBEN Soyca, sülâlece, soy bakımından NESEBÎ Neseb ve soya âit Sülâle ile alâkalı NESEL Davar sağıldıktan sonra meme başlarında arta kalan sütü * İki tarafı saf saf ağaçlar olan yol NESEM Soluk ruh, nefes Rahatı mucib hâlet * Rüzgârın lâtif, hoş esmesi NESEME (Nesme) : (C: Nüsüm) Nefs İnsanın ve her nesnenin başlangıcı NESEVÎ (Neseviye) Kadına mensub, kadınla alâkalı, kadınlık NESEVİYYET Kadınlık NESF Bir yapıyı temelinden yıkma NESFE Dökülmüş ve saçılmış un NESG Gitmek * Almak * Ağaç kesildiğinde çıkan su * Vurmak * Dürtmek NESH Ist: Şer'i bir hükmü yine şer'i bir emirle kaldırmaktır (İtikada ait olan ve zamanla değişmeyen hükümlerde nesih olmaz, bunlar sabit birer hakikattırlar) * Bir şeyin aynını kopya etmek, aynını çoğaltmak * İbtal etmek, hükümsüz bırakmak, değiştirmek * Nakletmek, kaldırmak, bir şeyi zâil kılmak (Güneşin, gölgeyi giderdiği gibi) NESHÎ Nesihle alâkalı, neshe ait * Bir cins yazı |
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #17 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NES'Î Câhiliyet devrinde belirli vakti geciktirilmiş haram aylar NESİ' (C: Ensâ) Yolcuların ve misafirlerin konakladıkları menzilde düşürdükleri esvap * Unutkan * Unutulan Unutulmuş olmak NESİ' Te'hir, sonraya bırakma NESİB Asil kadının vasfı * Edb: Kasidenin âşıkâne olan mukaddemesi NESİC (C: Nüsüc) (Nesc den) Dokunmuş, nescolunmuş NESİCE (C: Nesâyic) Dokunmuş, nescolunmuş şey NESİE Veresiye almak Satın alınan şeyin bedelini vermeyip sonraya bırakmak NESİF İki kişi arasındaki sır NESİG Ter NESİK Düzenli, tertibli, nizamlı * Süslü, bezenmiş, donanmış NESİKE Hak yoluna kesilen kurban * Altın veya gümüş külçesi (Bak: Akika) NESİL (Bak: Nesl) NESİL Erimiş mumsuz bal NESİL Kazıldığında çıkan kuyu toprağı NESİM Hoşa giden, hafif ve lâtif esen rüzgâr NESİM-İ NEVBAHÂR İlkbahar rüzgârı, tan yeli NESİM-İ SEHER Lâtif sabah rüzgârları NESİM-İ SUBH Sabah rüzgârı NESİM-İ SUBH-DEM Sabah vakti esen rüzgâr, sabah rüzgârı NESİMÎ Hafif hafif ve lâtif bir tarzda esen rüzgârla ilgili NESİR Hayvan aksırması NESİRE Kuyu toprağı NESİS Aşırı derecedeki açlık * İnsan gücünün sonu İnsanın en son tâkati * Son nefes NESİS Bir sıvının sızıp kabından dışarı çıkması NESİSE (C: Nesâis) Fesatlık için yapılan fısıltı NESK Bir kelâmı başka kelâma atfetmek NESL Soy, sop Zürriyet, döl, kuşak * Halk * Çocuk hâsıl etmek * Kıl yolmak * Mumsuz, süzme bal NESL Kuyudan toprak çıkarmak * Sadaktan ok çıkarmak NESLAN Çok yelmek Evmek NESLE Geniş gömlek NESNAS Koğuculuk eden kişi * Maymun NESME Fık: Satın alınan köle NESNE şey, herhangi bir şey NESR (Nesir) Çoğaltmak, saçmak, yaymak * Manzum olmayan söz veya yazı NESR Hamele-i Arş'tan olan bir melek * Akbaba, kartal * Nuh kavminin putlarından birisinin ismi * Yarayı deşmek * Kuşun, eti didiklemesi * Birinin aleyhinde konuşmak * Güneyde bir parlak yıldız Buna Nesr-ül vâki' denir Batıdaki yıldıza ise: Nesr-üt-Tair denir * Atın tırnağının içi veya tırnağın üstündeki et NESRE Büyük geniş gömlek * Hayvanın tiksirip burnundan sümüğünü çıkarması * Menazil-i kamerden iki yıldız NESREN Nesir olarak, manzum olmadan yazılan yazı * Çoğaltmak suretiyle NESRİN Yabani gül NESS Sürmek, sevk * Kurumak NESS İfşa etmek, açıklamak * Gayret ve hamiyyet etmek NESSABE Nesepleri iyi bilen kimse NESSAC Dokuyucu, dokuyan, çuhacı NESSAF Gagası büyük bir kuş NESSAR Dağıtan, saçan, neşreden * Parlatan NEST Sâkin olmak NESTEİNU "Biz senden yardım, inayet dileriz, istiane ederiz" meâlinde duâ NESTER (Nesteren-Nesterin-Nesterun) f Ağustos gülü, yaban gülü NESTERİNZAR f Gül bahçesi Güllük NESUC Üstünde yük doğru durmayan deve NESV İzhar etmek, göstermek, açıklamak NESY Unutma, nisyan * Unutulmuş NESYEN MENSİYYEN Tamamıyla unutulmuş, tamamen hatırdan çıkmış NEŞ' Bir nesneyi zorla çekmek NEŞ' (NÜŞU') Yiğit olmak * Yüksek olmak * Rüzgâr esmek * İyi ve hoş kokulu şeyler koklamak NE'Ş şiddetle ve kahirle almak Zorla almak NEŞA Nişasta NEŞABET Okçuluk san'atı NEŞAİD (Neşide C) Meşhur kaside ve beyitler, mısralar NEŞAK Burna su ve sâire çekme Burunla çekme NEŞAME Yüksek beyaz bulut NEŞASA Beyaz yüksek bulut NEŞASTEC Nişasta NEŞAT Sevin Şen şâd ve hoşdil olmak Sürur, keyf * Bir iş işlemek Çalışmak NEŞAT-ÂVER f Sevinç ve sürur getiren NEŞAT-BAHŞ f Sevinç ve neşe bağışlayan NEŞAT-EFZA f Neşe ve sevinç artıran NEŞÂT-ENGİZ f Sevinç uyandıran NEŞB (İğne ve diken) batma, girme NEŞC (NEŞİC) (C: Enşâc) Sesli sesli ağlamak * Ses NEŞD Talep etmek, istemek * Yüksek yerde düz yer olmak * Kaybolan şeyi aramak * Bir şeyi gereği gibi bilmek NEŞ'E Gönül açıklığı, sevinç * Yeniden meydana gelmek Yeniden olan şey * Yiğit olmak * Yüksek olmak NEŞ'E-İ UHRÂ Ölümden sonra mahşerde yeniden dirilmek Buna "Neş'e-i sâniye" de denir NEŞ'E-İ ULÂ İlk hayat Ruhun bedene girmesi Dünyaya gelmek(Peygamber'in (ASM) emrettiği gibi, " Neş'e-i ulâyı gören adam, neş'e-i uhrâyı inkâr edebilir mi?" Çünkü ikinci teşekkül, yâni ikinci yapılış birinci teşekkülden daha kolaydır İİ) (Bak: Taaccüb) NEŞ'E-İ ULYÂ Ahiretteki yüksek dereceli hayat, âhiret hayatı NEŞEB Mal, mülk NE-ŞEBEM f Ben karanlık gece gibi nursuz değilim (meâlinde) NE-ŞEBPERESTEM Karanlık ve zulümatı seven ve isteyen değilim NEŞEF İçmek * Sinmek * İçine girmek, dühul etmek NEŞEFE (C: Nüşüf) Ayağın kirini temizlemede kullanılan taş NEŞ'E-NİSAR f Neşe dağıtan NEŞER Dağılmış, intişar etmiş, münteşir NEŞ'ET Meydana gelmek, vücuda gelmek Büyüyüp kat ve kamet sahibi olmak Yetişmek, ileri gelmek * Çıkmak Kaynak olmak NEŞ'ET-İ UHRÂ (Bak: Neş'e-i uhrâ) NEŞ'ET-İ ULÂ (Bak: Neş'e-i ulâ) NEŞ'E-YAB f Keyifli, neşeli, sevinçli NEŞF İçmek, suyu emerek içmek * Sızmak Sünger gibi sızmak * Suyu çekmek NEŞG Aşk galebe edip haykırıp çağırmak * Tâlim etmek NEŞİDE Manzume Şiir * Yüksek sesle okunan şiir * Darb-ı mesel (atasözü) derecesinde kullanılan meşhur beyit veya mısrâ NEŞİDEHÂN f Neşide okuyan NEŞİL Çömlekte pişmiş et NEŞİR Dağıtma, yayma, herkese duyurma NEŞİŞ Kaynayan şeyden çıkan ses NEŞİT Neş'eli, sevinçli, şenlikli Faal NEŞİTA Bir şeyin, aramaksızın bulunması * Ansızın bulunan nesne * Gâzilerin kastettikleri yere varamadan yolda buldukları ganimet |
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #18 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NEŞK Burna çekme NEŞL Taan etmek * Cezbetmek, kendine çekmek NEŞM Zerdali ağacı gibi bir ağaç * Bir çiçek cinsi NEŞNEŞE Koyun derisini yüzmek * Zırh sesi * Su kaynarken ötüp ses çıkmak NEŞR Neşretmek, yaymak, bir haberi fâşetmek, herkese duyurmak, şâyi kılmak * Başıboş cemaat * Bulutlu günde yel esmek * İzhar etmek * Katetmek * Mecnun veya hastaya duâ yazmak veya okumak NEŞR-İ SUHUF Sahifelerin neşri * Haşirde, insanların hesab görülmek için dirildiklerinde amel defterlerinin meydana çıkarılıp herkesin amelinin belli oluşu( $ kelimesiyle ifade eder ki: Haşirde herkesin bütün a'mâli bir sahife içinde yazılı olarak neşrediliyor Şu mes'ele kendi kendine çok acib olduğundan akıl ona yol bulamaz Fakat, surenin işaret ettiği gibi, haşr-i baharîde başka noktaların nazîresi olduğu gibi, şu neşr-i suhuf naziresi pek zâhirdir Çünki: Her meyvedar ağaç ve çiçekli bir otun da amelleri var, fiilleri var, vazifeleri var Esmâ-i İlâhiyyeyi ne şekilde göstererek tesbihat etmiş ise ubudiyetleri var İşte onun bütün bu amelleri tarih-i hayatlariyle beraber umum çekirdeklerinde, tohumcuklarında yazılıp başka bir baharda, başka bir zeminde çıkar Gösterdiği şekil ve suret lisaniyle gayet fasih bir surette analarının ve asıllarının a'mâlini zikrettiği gibi dal, budak, yaprak, çiçek ve meyveleriyle sahife-i a'mâlini neşreder İşte gözümüzün önünde bu Hakimâne, Hafizâne, Müdebbirâne, Mürebbiyâne, Lâtifâne şu işi yapan O'dur ki, der: $Başka noktaları buna kıyas eyle Kuvvetin varsa istinbat et S) NEŞREN Yayılmak suretiyle, neşir yoluyla Yazarak, dağıtarak NEŞRÎ Neşir ile alâkalı NEŞRİYÂT Gazete, kitap, radyo ve sâir vasıtalarla neşrolunmuş, yayılmış şeyler NEŞRİYÂT-I KÂZİBE Yalandan, uydurma sözler NEŞŞ Kaynamak, galeyan * Her nesnenin yarısı * Davarın tezce derisini yüzüp etinden ayırıp çıkarmak * Yirmi dirhem * Karıştırmak NEŞŞAB Okçu, ot atan NEŞŞABE Ok yapıcılık, ok yapma sanatı NEŞŞAF Bir şeyi kendine çeken * Emen NEŞŞAL Pişmemiş yemeğe saldıran NEŞT Yılan sokmak ve ısırmak * Bir yerden bir yere gitmek * Çözmek * Çıkarmak * İpi bağlamak NEŞTER Ameliyat bıçağı Hekim bıçağı NEŞUR Ziyadesiyle neşreden Fazla yayan Dağıtan NEŞUT Bir balık cinsi * Kovası katı çekilmeyince su çıkmayan kuyu NE-ŞÜKÜFTE f Açılmamış NEŞV f Canlıların büyümesi, yetişmesi, boy atması * Yeniden hayata gelmek NEŞVAN Sarhoş NEŞVAR Davar gevişi NEŞVAT (Neşvet C) Keşifler, neş'eler, sevinçler NEŞVE (Nişve - Nüşve) Sevinç, keyif * Büyümek ve yetişmek * Koklamak * Rayiha * Bir şeyi tekrarlamak * Mest ve sarhoş olmak * İyice duyup vâkıf olmak NEŞVEBAHŞ f Keyif ve neşe veren Neşelendiren NEŞVEDÂR f Keyifli, neşeli NEŞVEGÂH f Neşe ve keyif yeri NEŞVEMEND f Keyifli, neşeli NEŞVERÜBA f Neş'e verici NEŞVET Keyif, neşe Sevinç sarhoşluğu NEŞVEYAB f Neşeli, keyifli NEŞV Ü NEMA Büyümek ve gelişmek NEŞZ (C: Enşâz-Nişâz) Yüksek yer NETA (Nütü') Yaranın şişmesi * Yüksek olmak NETAİC (Netayic) (Netice C) Neticeler NETANE Çirkin kokmak, pis kokmak NETB (NÜTÜB) Büyük olmak, gövdeli olmak NETC Doğurmak NETF Kıl yolma NETG Alayla gülmek * Bir kimseyi ayıplamak NETH Terlemek, sızmak NETH Koparmak * Çıkarmak NETİCE (C: Netâic) Son, gaye Semere, hülâsa * Döl, evlâd NETİCE-İ HAYAT Hayatın neticesi ve gayesi NETİCE-İ HİLKAT Yaratılışın sonu, gayesi Yaratılmanın neticesi NETİCE-İ KELÂM Sözün kısası NETİCE-İ MA'KÛSE Aksi netice, ters netice NETİCEBAHŞ f Neticelendiren, sonuçlandıran Netice veren NETİCEPEZİR f Son bulmuş, neticelenmiş NETK Bir şeyi şiddetle çekmek ve cezbetmek NETK Atmak * Yüzmek * Kendine çekmek, cezbetmek * Depretmek, silkmek, harekete geçirmek * Oğlu ve kızı çok olmak NETL (NETEL) Önüne çekmek * Deve kuşu yumurtasının içini su ile doldurup bir yere gömmek NETN Fena kokmak Kötü, kerih koku NETNUN Bir ağaç cinsi NETR Cezbetmek, kendine çekmek * Taan etmek, çekiştirmek * Bozulmak, fâsid ve zâyi olmak NETS Deri yüzmek * Bir şeyin yerinden ayrılması NETŞ Çıkarmak * Yolmak NETUC Çıkma *Ağaç posası NEUR Çivit NEUZÜ "Sığınırız" meâlinde fiil NEUZÜ-BİLLÂH Allah'a sığınırız, Allah korusun NEV' Çeşit, sınıf, cins * Taleb etmek Meyletmek, eğilmek İki yana sallanmak NEV'-İ BEŞER İnsanlar, beşer nev'i NEV f Yeni, tâze, cedid Son zamanda çıkmış NEVA Bir yerden bir yere nakletmek * Hıfzetmek, korumak * Sohbet etmek NEVA f Ahenk, ses, güzel sadâ, nağme, avaz * Musikide bir makam ismi * İntizamlı hâl * Azık, zahire, rızık NEVA-Yİ NEY Ney sesi NEVABIZ (Nâbıza C) Nabız damarları NEVABİG (Nâbiga C) Şerefli ve ulu kimseler * Sonradan şâir olan kişiler NEVABİT (Nabite C) Nebatlar Bitkiler * İmar ve ihdas * Dünya ahvâlinden habersiz * Taze, genç kimse NEVACİZ (Nâciz C) Azı dişlerinin arkasındaki altlı üstlü bulunan dişler NEVAD f Zarar, ziyan, hasar * Mahzen * Dil NEVADE Torun NEVADİ (Nâdi C) Toplantılar, meclisler NEVADİR Az olanlar, nâdirler NEVAFİL (Nâfile C) Farz ve vâcib olandan başka ibadetler Nâfile (yani sevab için kılınan) namaz veya tutulan oruçlar NEVAFİS (Nefsâ C) Loğusalar Yeni doğum yapmış kadınlar NEVAGER f Okuyucu, hânende NEVAH Kül renkli beyaza benzer kumru gibi bir kuş cinsidir ve sesi gayet lâtiftir NEVAHİ (Nahiye C) Taraflar, yanlar, nahiyeler NEVAHİ-İ KAZA bir kazâya bağlı olan nahiyeler NEVAHİ-İ MEKKE Mekke civarı Mekke'nin yakınları, nahiyeleri NEVAHİ (Nehy den) Yasak edilmiş şeyler * Allah (CC)tarafından menedilmiş olanlar NEVAHT f Okşama * Saz çalma NEVAHTE f Okşanmış * Saz çalmış NEVAHTEN f Çalgı veya saz çaldırmak NEVAÎ f Ahenkle, makamla ilgili NEVAİB (Naibe C) Musibetler, kazalar, belâlar NEVAİB-İ EYYAM Günlerin belâları NEVAİR (Naire C) Ateşler, alevler NEVAİR (Naure C) Bostan dolapları NEVAKET Hamakat, ahmaklık NEVAKIS (Noksan C) Eksiklikler, noksanlar NEVAKIS (Nâkis C) Başlarını devamlı olarak önlerine eğen adamlar NEVAKİS (Nakus C) Çanlar İbadet vakitlerinde kiliselerde çalınan çanlar NEVAL(E) Bahşiş Kısmet, tâli', nasib * Yiyecek içecek * Bir tek porsiyon NEVALE-ÇİN f Yiyecek toplayan, kısmetini alan NEVAMİS (Namus C) Namuslar, kanunlar, şeriatlar (Bak: Desâtir) NEVAMİS-İ İLÂHİYE İlâhî kanunlar (Bak: Şeriat-ı fıtriye) NEV-AMUZ f Acemi Yeni alışan NEV'AN Cins bakımından, çeşitçe * Biraz NEV-A-NEV f Yeni yeni NEV'AN-MA Bir dereceye kadar, bir bakıma göre, bir suretle NEVAR (C: Niver) Ürkmek, korkmak NEV-ARUS (C: Nev-arusân) f Yeni gelin NEVA-SAZ f Çalgıcı, okuyucu NEVASİ (Nâsiye C) Alınlar * Bir topluluğun ileri gelenleri Ulular NEVASİ İyi cins bir beyaz üzüm |
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #19 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NEVAT Çekirdek, hurma çekirdeği * Yirmi veya on adet * Bir veya on okka altın Beş dirhem altın * Düşman NEVATIH şiddetler NEVATIR Kirişi kesik olan yay NEVATİ (Nevtî C) Gemiciler NEVATİR (Nâtur C) Hamam hademeleri * Bostan bekçileri NEVAYE Devenin semiz olması NEV-AYİN f Yeni tarz, yeni üslub * Yeni üslub çıkaran NEVAZ f Okşayıcı, taltif edici, iyi edici (Bak: Nüvaz) NEVAZENDE f Okşayan, okşayıcı NEVAZIC (Nâzıc C) Kıvama gelmişler, olgunlaşmışlar NEVAZİL Nezleler * Hâdiseler Belâlar NEVAZİŞ (Nüvaziş) f Okşayış, iltifat NEVAZİŞGÂR f Gönül alan, okşayan İltifat eden NEVAZİŞGÂRANE f Gönül alarak, okşayarak, iltifat ederek NEVB Yakınlık * İsabet NEVBAHAR f İlkbahar NEVBAHAR-I ÖMR Ömrün ilkbaharı NEVBAHARÎ f İlkbaharla ilgili NEVBAVE f Yeni yeşillik * Turfanda yemiş * Hediye, armağan NEVBE (C: Nüveb) Nöbet NEVBENEV f Tâzeden tâzeye Yeniden yeniye NEVBER f Turfanda meyve * Memeleri yeni belirmeye başlamış kız NEVBET Nöbet, sıra Sıra ile görülen iş NEVBETÎ f Mehter başı NEVBET-ZEN f Belirli vaktin geldiğini bildiren, nöbet çalan NEVBÜNYAN f Yeni yapılı, yeni yapılmış NEVBÜRİDE f Yeni koparılmış, yeni kesilmiş NEVCAH f Bir makama veya memuriyete yeni geçmiş olan * Tahta yeni oturmuş (padişah) NEVCET Fırtına NEVCİVAN f Genç, delikanlı NEVCİVANÎ Gençlik, delikanlılık NEVDEL Sarkık ve sülpük olmak NEVE Torun NEVED f Doksan 90 NEVEND (Nevende) f Postacı Atlı postacı * Hızlı giden at NEVERD f Dönen, gezen, dolaşan NEVESAN Kımıldama, hareket etme NEVEY (Nevât C) Çekirdekler NEVEYAT (Nevâ) Nüveler, çekirdekler NEVF (C: Envâf) Hörgüç * Uzun ve yüksek olmak NEVFEL Deniz, derya, bahr * Atâsı çok olan kişi Çok bahşiş dağıtan NEVFELE Tuzluk NEVFER Nilüfer çiçeği NEVGÜŞADE f Yeni açılmış NEVH Yükseltmek, yüceltmek * Kuvvetli ve kavi olmak NEVH (NEVHA) Ağıt etmek * Bağırıp çağırarak sesle ağlamak NEVHA Ölüye sesli ağlamak * Nağme ile güvercin ötmesi NEVHAST Taze ve genç hayvan NEVHAT Sakalı yeni çıkmış genç NEVHEVES (C: Nevhevesân) f Bir işe yeni olarak ve büyük bir hevesle başlayan * Sık sık iş değiştiren Hevesi çabuk geçen NEVHİZ f Genç, taze * Yeni çıkmış, yeni yetişmiş NEV'Î Nev'e ait, çeşit ile alâkalı NEVİ f Yenilik NEV-İ BEŞER (Bak: Nev') NEV-İCAD f Evvelce yok iken sonradan yapılmış Yeniden meydana getirilmiş NEVİD f Müjde, beşaret, iyi ve sevinçli haber NEVİN f Yeni, yepyeni, yeni şey NEV-İNAN f Acemi at, bineğe yeni alıştırılan at NEVİS Kuvvet NEV'İ ŞAHSINA MÜNHASIR Sadece şahsına benzer çeşit, başka benzeri olmayan Eşi bulunmaz olan NEVK f Sivri uç NEVK-İ MÜJGÂN Kirpiklerin ucu NEVKA Ahmak, akılsız kimse NEVKAR f Acemi İşe yeni başlamış NEVL Yolcuların verdiği vapur parası Gemi kirâsı * Bahşiş, atiyye NEVM Uyku Uyumak Rüya * Sönmek Sükun (Bak: Kaylule) NEVM-ÂLUD Uykulu, uykuya bulaşmış, uyumuş NEVMÎ Uyku ile alâkalı, uykuya âit NEVMİD f Ümidsiz, me'yus, mükedder, cesareti kırılmış NEVMİDÂNE f Ümitsizce, kederli ve ümidsiz olarak NEVMİDÎ Ümidsizlik, cesaret kırıklığı NEVNİHAL f Taze fidan, yeni filiz NEVNİYAZ f İşe yeni başlayan NEVPEYDA f Yeni çıkma NEVR (C: Envâr) Parlaklık * Ağaç çiçeği Tomurcuk NEVRAH f İlk olarak seyahata çıkan Yeni yolcu * Yeni yol NEVREC (Nevâric) Kağnı NEVRED f Gezen, yol alan, dolaşan NEVRES (Nevrese) f Yeni yetişmiş, yeni yetişen, yeni biten * Genç, taze NEVRES Su kuşlarından mavi renkli bir kuştur; başının yarısı siyah yarısı beyaz olur; güvercin büyüklüğündedir Su üstüne yakın uçar ve balık gördüğü gibi kapar NEVRESİD f Yeni yetişmiş, yeni yetişme NEVRESİDE f Yeni yetişmiş, yeni yetişme * Tâze, genç NEVRESİDEGÂN (Nev-reside C) Yeni olgunlaşmağa başlamış olanlar, yeni yetişmeler Gençler, tazeler NEVRESM f Yeni çıkma * Yeni moda NEVRESTE (C: Nevrestegân) f Yeni yetişmiş, yeni bitmiş, yeni meydana gelmiş, yeni hâsıl olmuş NEVROZ Fr Tıb: Sinir sistemi bozukluğu Sinirlilik hastalığı NEVRUZ f Yeni gün İlkbahar Baharın ilk günü sayılan ve güneşin Hamel (Kuzu) burcuna girdiği 22 Marta rastlayan gün Bu tarihte gece ve gündüz müsâvi olur İranlıların yılbaşısıdır NEVRUZİYE Nevruz gününe âit olan Hususan o gün için yazılan, söylenen manzume NEVRÜSTE f Yeni yetişme NEVS Tehir etmek, sonraya bırakmak * Kaçmak, firar etmek * Vahşi hımar, yabani eşek NEVS Asılmış olan bir şeyin hareket etmesi, sallanması Hareket etme Deprenme NEVSALE f Genç Küçük Tâze NEVSEFER f Yeni yolculuğa çıkan NEVŞ Bir şeyi el uzatıp almak ve istemek * Yürümek * Sür'atle deprenip kalkmak * Alıp yemek NEVŞAH f Yeni dal * Yeni bitmiş geyik boynuzu NEVŞE f Genç hükümdar * Yeni damat NEVŞÜKÜFTE f Yeni açılmış (çiçek) NEVT (C: Envât-Niyât) Bir yere asma Kaldırma NEVTA Göğüste olur bir verem NEVTÎ Gemici NEV'UMMA Bir derece, bir suretle NEV'UN MÜNHASIRUN FİŞ-ŞAHS Nev'i şahsına münhasır Başka bir benzeri olmayan NEVÜR Çivit * Damga için kullanılan içyağı isi NEVVAB Nâiblik eden Birinin yerine vekil olarak iş gören NEVVAH(E) Ağlayan, çığlık koparan NEVVAR(E) Nurlu, aydın Aydınlık NEVZ (C: Envâz) Dere, vâdi NEVZAD f Yeni doğmuş * Yeni doğmuş çocuk |
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #20 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NEVZEMİN f Yeni çeşit, yeni tarz NEVZUHUR f Yeni çıkma Yeni zuhur etme NEY Kamıştan yapılan damaksız düdük * Kamış kalem * Mc: Kâmil insan * Farsçada : Yokluk (Bak: Nay) NE'Y Uzak olmak NEY' Susuzluk * Meyletmek, eğilmek NEYB Dişle ısırmak NEYÇE f Küçük ney NEYDELAN Kâbus denilen ağırlık ki uyku arasında olur NEYELAN İsteğe ulaşma Arzulanan şeye vâsıl olma NEYFAK Tilki derisinden olan kürk NEYH Vücudun kemikleri taze iken pekişmek NEYİSTAN f Kamışlık, sazlık NEYK Cima etmek NEYL Merama erme İsteğe ulaşma * Ulaşılan şey NEYNÜFER Nilüfer çiçeği NEYPARE f Kamış parçası NEYRENC (C: Neyrencât) Tılsım NEYRENCÂT (Neyrenc C) Tılsımlar NEYRİB Koğuculuk, dedikoduculuk NEYRUZ Yaz günü NEYSEB Karıncaların birbirine bitişerek yol almaları NEYSİTAN f Sazlık, kamışlık NEYŞEKER f Şeker kamışı NEYT Cenaze * Ölüm * Duâda tazarru etmek * Tıb: Kalbin asılı olduğu damar * Derinliği adam boyu miktarı olan kuyu NEYT İnlemek * Şiddetle teneffüs etmek NEYTAL (C: Neyatîl) Belâ, musibet, felâket, meşakkat * Kova * İçki ölçeği NEYY Pişmemiş çiğ et vs * Devenin semiz olması * Semiz ve besili deve NEYYİF Küsur Ziyade Artık Fazla * İhsan * Yakın NEYYİR (Nur dan) Nurlu, parlak, ışıklı cisim * Yıldız Cisim halindeki nur * Güneş, şems NEYYİR-İ ASGAR Ay Kamer NEYYİR-İ A'ZAM Güneş, şems NEYYİRAT (Neyyir C) Nurlular, nur saçanlar NEYYİREYN Cisimlenmiş iki nur, yâni: Güneş ile Ay NEYZ Çok olmak NEYZAR f Kamışlık, sazlık NEZ' Halkı birbirine düşürmek, ifsâd, bozmak NEZ' Çekip koparmak, ayırmak * Can çekişmek * Çekip almak Kuyudan kovayı çekip çıkarmak * Saymak * Kaldırmak, yok etmek NEZA' Başta, alnın iki yanında saç olmayan açık yer NEZAFET Temizlik, paklık, pakizelik NEZAHET Ahlâk temizliği, temizlik * İncelik, rikkat NEZAİR (Nazire C) Nazireler, benzerler, emsâl olanlar NEZAKET Naziklik, incelik, zariflik Kaba olmamak Edeb, terbiye NEZALE Sefillik * Hasislik NEZARET (T) (Nazar dan) Bakmak, seyir, bakış * Nâzırlık etmek Göz etmek * Tenezzüh * Reislik * Vekillik, nâzırlık, bakanlık NEZARE Azlık Kıllet NEZARE Korkutmak NEZARET (Nedâret) Tazelik Parlaklık Letafet NEZAZA Az olmak, kıllet * Her nesnenin bakiyyesi, artığı ve âhiri NEZB Çağırmak * Ses, sadâ, savt NEZD f Yan Yakın Karib * Göre, nazarında, fikrince (Arapçadaki "ind" mânâsındadır) NEZDİK f Yakın, karib NEZE Hafif deve NEZEL Menzil, mekân NEZELE Akmak, seyelan NEZEVAN Atlama, sıçrama NEZF Kuyunun suyunu tamamen boşaltma * Aklı gitme, sarhoş olma Zevâle gitme NEZG İfsad etmek, halk içine fitne ve fesad bırakmak Vesvese NEZGA Taan etmek, çekiştirmek NEZH (Nezih) Nezihlik, temizlik, saflık * Hiçbir kötü hareketi olmamak * Kerim, pak, pâkize NEZİA (C: Nezâyı') Aşiretinden başkasına nikâhlanmış olan kadın NEZİB (NEZÂB) Geyik ve sair hayvanların cima zamanı çıkardıkları ses NEZİF (Nezf den) Çok kan kaybından kuvvetsiz kalan kimse * Sarhoş kimse NEZİH (Nezihe) Pâk, temiz (Bak: Nezh) NEZİHÂNE f Temizce, iyice, güzelce NEZİL Misafir İnen, konan NEZİL Menzil, mekân NEZİR (Nezr den) Bir iş için korkulacak bir şey söyleyip gözdağı vermek İlerdeki hesap için korkutmak ("Beşir" in zıddıdır) * Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâmın bir vasfı olup Allaha (CC) inanıp itaat etmeyenlere cehennemden haber verdiği için "Nezir" denmiştir NEZİRE Nezredilmiş olan şey, adak NEZK Yaramaz söz * Süngü ile vurmak NEZK $ Hafiflik * Acele * Sebkat NEZLE (C: Nevâzil) Burnun akmasını mucib olan hastalık * Vücudun herhangi bir organından cerahat veya başka bir maddenin akması NEZR Adak adamak * Fık: Cenab-ı Hakka ta'zim için mübah bir fiilin yapılmasını deruhde etmek, öyle bir işin yapılmasını kendi nefsine vacib kılmaktır NEZR Suâlde ısrar etmek * Az miktar, azlık NEZUR Evlâdı az olan kadın NEZV Sıçramak NEZZ Hafif zeki kimse * Susuz nadas NEZZAM Nizâm veren, düzenleyen, tertipleyen NEZZARE Seyirci, seyreden, bakan Nezaret eden, müfettiş, mürakabe ve kontrol eden Vekillik eden NIHLE (C: Nihal) Millet * Yol * Diyânet * Bahşiş, atâ * Dâva NIHV (NİHÂ) (C: Enhâ) Tulum Yağ tulumu NIKBE (C: Nakıb) Zarar ve ayıp verecek derece eziyet NIKK Kurbağa sesi NIKMET (Bak: Nikmet) NIKRİS (Nıkrîs) (C: Nekaris) Ayak ağrısı NIKY İlik NI'ME (C: Niam) Mal * Sanat NISA' Bir cins beyaz elbise NISAF Bir şeyi tam olarak ikiye bölme NISF Yarım, yarı NISF-I KUTR Dairenin merkezinden geçen ve onu iki eşit kısma ayıran doğru çizginin yarısı Yarı çap NISF-ÜL LEYL Gece yarısı NISF-ÜN NEHAR Öğle vakti, gündüzün ortası * Meridyen NISFET (Bak: Nasfet) NISFİYET Yarımlık Yarı yarıya bölme NISH (NISÂH) Terzilik * Bir şeyi temizleyip yaramazını içinden çıkarıp hâlis yapmak NIT' Ağız tavanının pütür yerleri NITAB Baş * Boyun damarı |
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #21 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NITAF Ter NITNIT Uzun boylu adam NIZAR (C: Nuzarâ-Nizâr) Her nesnenin misli ve benzeri Nazir NIZV (C: Nuzuv, Enzâ') Gitmek * Sebkat etmek * Kesmek, kat'etmek * Çekip çıkarmak * Bırakmak * Zayıf deve * Eski elbise Nİ f Nefy edatıdır (Bak: Na-Ne) NİAC (Na'ce C) Dişi koyunlar NİAL (Na'l C) Ayakkabılar, pabuçlar * Hayvanların ayaklarına çakılan demirler, nallar NİAM (Ni'met C) İyilikler Yiyecekler Nimetler * Hidayetler NİAM-I ESASİYE Esas nimetler, en lüzumlu maddeler İman, din gibi en kıymetli İlâhi ihsanlar NİBAH Köpek havlaması NİBAL Küçük tepe * (Nebl C) Oklar NİBRAS (Süryânice) Lâmba, çıra NİBZ Hurma ağacının dış kabuğu NİCAD Kılıç bağı NİCAF Kapının üst eşiği NİCAR Asıl NİDA' Seslenmek, çağırmak, haykırmak, bağırmak Ses vermek * Gr: ünlem (!) NİDAL (Nizâl) Özür beyan ederek bir zararı def etmek NİDD Aynı, eş Benzer, denk NİDRE Et parçası NİFA' Menfaat, fayda NİFAK Müslüman gibi görünüp kâfir olmak İki yüzlülük * Bozuşukluk, ara açılmak * Dinde riyâ etmek * İhtiyaca sarf olunacak şeyler NİFAKÎ Nifakla alâkalı NİFAR İntikal etmek, göçmek * Dağılıp kaçmak * Ürkme, korkma, çekinme * Nefret gösterme NİFAS Yeni doğurmuş kadının hâli Loğusalık Böyle bir kadına "Nüfesâ" da denir Hanefi Mezhebine göre bu hâl kırk gün devam eder NİFAZ Çocuğa sarılan bez Çocuk bezi NİGÂH (Nigeh) f Bakmak, nazar etmek Bakış NİGÂH-I GAZAB Öfkeli bakış, kızgınlık bakışı NİGÂH-I HAYRET Hayret bakışı NİGÂH-I TEDKİK Araştırma bakışı, tedkik etme nazarı NİGÂH-I TEGAFÜL Hâli ve gayeyi anlamazlıktan gelen bakış NİGÂHBAN Bekçi Gözcü Gözleyen NİGÂHBANÎ f Bekçilik, gözcülük NİGÂHDAR f Bekçi, gözcü * Koruyucu, muhafaza eden, saklayıcı NİGÂL f Ateşli kömür parçası NİGÂR f Güzel yüzlü sevgili * Nakış Resim * Nakşeden * Put, sânem * Resmi yapılmış, resmedilmiş NİGÂRENDE f Ressam NİGÂRHANE f Resim ve heykeller bulunan yer Resim ve heykel sergisi * Ressamların çalıştıkları atölye * Puthâne * Güzelleri çok olan yer NİGÂRİN f Resim gibi güzel sevgili * Resimlerle ve nakışlarla süslü NİGÂRİSTAN f Resim ve heykel sergisi * Güzelleri çok olan yer * Puthane NİGÂRİŞ f Resim yapma Tasvir yapma NİGÂŞTE f Resmolunmuş Musavver * Yazılmış NİGEH (Bak: Nigâh) NİGEHBÂN f Gözcü, gözetici, bekçi NİGEHBÂNÎ f Bekçilik, gözcülük NİGEHDÂR f Gözcü, bekçi * Saklayıcı, koruyucu NİGEH-ENDÂZ f Bakan, bakıcı, bakıveren NİGERAN f Bakıveren, bakıcı NİGİN f Mühür, hâtem * Yüzük NİGİNDÂN f Yüzük mahfazası, yüzük kutusu NİGİNSÂY f Mühür kazıcı Hakkak NİGU f Güzel, iyi, hasen NİGUHÂH f Hayır temenni eden, iyilik isteyen NİGUHİDE f Çekiştirilmiş, zemmolunmuş, gıybet edilmiş NİGUHİŞ f Çekiştirme, gıybet, zemm NİGUN f Tersine dönmüş, altüst olmuş, başaşağı * Ters, uğursuz, aksi NİGUNBAHT f Tâlihi ters dönmüş, tâlihsiz, şanssız NİGUNSÂR f Başaşağı NİH f (Nihâden: "Koymak" mastarından emir kökü) Koy * Memleket, şehir, belde NİHA (NİYÂHA) Yas tutmak NİHAB (Nehb C) Çapullar, yağmalar NİHAD f Huy, tabiat, hilkat, bünye, yaratılış NİHADE f Konmuş, konulmuş NİHADÎ f Yaradılışta olan, fıtrî NİHAF (Nahif C) Cılız, zayıf kimseler NİHAÎ (Nihâiye) Sona ait, son ile alâkalı, sonuncu NİHAL f Taze, düzgün Fidan, sürgün NİHAL-İ ZARİF İnce, güzel dal NİHALAN (Nihal C) f Taze fidanlar, sürgünler NİHALE f Yeni, taze fidan * Avcı korkuluğu * Sahan altlığı * Döşenecek şey Döşeme NİHALÎ f Sahan altlığı NİHALİSTAN f Fidanlık NİHAN f Gizli, saklı Bulunmayan Mevcut olmayan * Sır NİHANHANE f Saklanacak yer Mağara, bodrum, mahzen NİHANÎ f Gizlilik, saklılık NİHAS Asıl Tabiat NİHAS Kağnı tekerleğinin etrafına takılan çenber, yuvarlak demir * Kavafların kullandığı nesne NİHAVEND İran'ın batı tarafında meşhur bir şehir adı * Musikide bir makam NİHAVENDÎ f Nihavend şehrine ait Nihavendli NİHAYET Son, uç, son derece * Çok NİHAYET-İ AZM Kemik ucu NİHAYET-ÜL EMR İşin nihayetinde, işin sonunda Netice NİHAYET-ÜN NİHAYE En sonunda Akıbet NİHAYET-PEZİR Son bulan Nihâyet bulur olan NİHLE Cenab-ı Hakk'ın ihsanı Atıyye * Millet * Yol Tarik * Diyânet Mezheb NİHRİR (C: Nahârir) Tecrübeli, bilgili, fâzıl, âlim, mâhir kimse NİHVAR f Gururlu, kibirli, kendini beğenmiş adam NİHY Gölcük |
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #22 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NİJAD f Nesil, soy, neseb * Cibilliyet, tabiat NİJM f Bazı kış sabahları inen koyu sis NİK f İyi, güzel, hoş NİK Ü BED İyi ve kötü NİK (C: Niyâk) Dağın yüksek yeri, dağ tepesi * Kızgın, hiddetli, gadaplı kimse NİKAB Yüz örtüsü, peçe, perde NİKABE (NEKABE) Kâhyalık * Ululuk NİKÂBET Rüzgârın ters yönlerden esmesi NİKÂH Evlenme Şeriata uygun şekilde evlenme * Resmi evlenme muâmelesi (Bak: Mücâhede) NİKÂH-I DÂHİLÎ İçerden evlenme, akrabadan kız alma NİKÂH-I HÂRİCÎ Dışardan evlenme, akraba hâricinden kız alma NİKÂH-I MUT'A Bir zamanlık, geçici nikâh olup meşru değildir NİKÂH-I SAHİH Sıhhat şartlarını cami' olan nikâh NİKAHTER (Nik - ahter) f Tâlihli, şanslı, mutlu NİKÂL f Ateşli kömür parçası NİKÂL Dizgin demiri NİKAL Devenin suyu içip gittikten sonra gelip yine içmesi NİKAM (Nikmet C) İntikamlar, öc almalar NİKAN (Nik C) f İyiler, iyi kimseler NİKAR İnat Kin NİKAŞE Nakış yapma san'atı Nakışçılık NİKAT (Nokta C) Noktalar NİKÂT (Nükte C) Nükteler İnce mânâlar * İnce mânâlı, şakalı ve zarif sözler NİKÂYET Düşmanı kılıçtan geçirme NİKBAHT (Nîk-baht) f Bahtlı, tâlihli, şanslı NİKBAZ (Nîk-bâz) f Davranışları ve işleri iyi olan NİKBİN (Nîk-bin) f İyi gören, iyimser, her şeyi iyi tarafından gören NİKDA Yaş kanbel otu NİKENDİŞ (Nîk-endiş) f Her vakit iyilik düşünen Herkesin iyiliğini istiyen NİKFERCAM (Nîk-fercâm) f Sonu, âkıbeti hayırlı ve iyi olan NİKHASLET (Nîk-haslet) f Ahlâkı ve huyu iyi olan NİKHU f Güzel huylu, iyi huylu NİKÎ f İyilik, iyi olma NİKKİRDAR (Nîk-kirdâr) f Hareket ve davranışları iyi ve beğenilir olan NİKL (C: Enkâl) Köstek * Kayd * Dizgin demiri NİKMANZAR (Nîk-manzar) f Görünüşü ve manzarası güzel olan NİKMET Şiddetli ceza Hoş olmayan muamelelerle olan mücâzat NİKNAM f İyi nam kazanmış, iyi ünlü NİKNİHAD (Nîk-nihâd) İyi huylu NİKS Ters doğan çocuk * Zayıf ve cılız adam NİKS Elbisenin ve örülmüş şeylerin eskilerini bozup gidermek, tekrar yine iplik yapmaya kabil olanı ip eğirip yenilemek NİKTER (Nik-ter) f Çok beğenilmiş, çok iyi NİK-TERİN f Çok iyi, hepsinden iyi olan NİKU Güzel, iyi, hoş NİKUBAHT f Bahtı açık NİKUKÂR f İşleri doğru ve iyi olan, iyi işli NİKUYÎ f Güzellik, iyilik NİKZ (C: Enkaz) Bina yıkıntısı NİL Vesime adı verilen boya otu * Çivit boyası NİL Mısır'ın bir nevi hayat menbaı olan en büyük nehrinin ismi(Nil-i mübarek, Cebel-i Kamer'den çıktığı gibi, Dicle'nin en mühim bir şubesi, Van vilâyetinden Müküs nahiyesinden, bir kayanın mağarasından çıkıyor Fırat'ın da mühim bir şubesi, Diyadin taraflarında bir dağın eteğinden çıkıyor Dağların aslı, hilkaten bir madde-i mâyiadan incimad etmiş taşlar olduğu fennen sabittir Tesbihat-ı Nebeviyyeden olan: $ kat'i delâlet ediyor ki: Asl-ı hilkat-i arz şöyledir ki: Su gibi bir madde, emr-i İlâhî ile incimad eder, taş olur Taş, izn-i İlâhî ile toprak olur Tesbihteki arz lâfzı, toprak demektir Demek o su, çok yumuşaktır; üstünde durulmaz Taş çok serttir, ondan istifade edilmez Onun için Hakîm-i Rahîm, toprağı taş üstünde serer, zevilhayata makarr eder S) NİLE f Çivit NİLÎ Mavi, çivit rengi NİLÎ PERDE Gökyüzü, sema NİLU-BERG f Nilüfer NİLÜFER f Beyaz, mavi ve sarı çiçekler açan bir cins su bitkisi * Bursa yakınlarında akan bir akarsu NİM f Yarım, nısf, buçuk, yarı NİM Eski kürk * Bir ot cinsi NİMAL (Neml C) Karıncalar NİMAR (Nimr C) Kaplanlar NİMAT (Nemat C) Örtüler, ihramlar NİMBİSMİL f İyice boğazlanmayıp yarı kesilmiş olan Nİ'ME Ne iyi, ne âlâ, ne güzel NİME f Yarım, nısf, yarı NİME-İ RUZ Günün ortası Yarım gün Nİ'ME-L MATLUB Tam aradığımız İsteyip aradığımızın en âlâsı Nİ'ME-L MEVLA Ne iyi sâhib ve mâlik, ne iyi Allah (CC) Nİ'ME-L VEKİL Ne güzel, ne iyi vekil Nİ'ME-L VESİLE Ne güzel sebeb, ne âlâ vesile NİME NİME f Parça parça, yarım yarım Nİ'ME-R RAKİB Ne iyi gözetici, koruyucu NİME-RUZ (Bak: Nime-i ruz) Nİ'MET (Nimet) İyilik, lütuf, ihsan Saadet Hidayet * Giyecek şeyler * Yiyecek faydalı şey, rızık(Eğer dünyanın veya vücudun mülkiyeti, zılliyeti sende ise, taahhüd, tahaffuz, korku külfetleriyle nimetlerden lezzet alamazsın, dâima rahatsız olursun Çünkü noksanları tedarik, mevcutları telef olmaktan muhafaza ile dâimâ evham, korkular, meşakkatlere mahal olursun Halbuki o nimetler Mün'im-i Kerim'in taahhüdü altındadır Senin işin O'nun sofra-i ihsanından yeyip içmekle şükretmektir Şükürde bir zahmet yoktur Bilâkis nimetin lezzetini arttırır Çünkü şükür, nimette in'amı görmek demektir İn'amı görmek, nimetin zevalinden hâsıl olan elemi defeder Zira nimet zâil olduğundan Mün'im-i Hakiki, onun yerini boş bırakmaz, misliyle doldurur ve teceddüdünden lezzet alırsın MN) |
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #23 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) Nİ'MET-İ İLÂHİYE Allah'ın nimeti Allah'ın verdiği nimet Nİ'MET-ŞİNAS f Kendisine yapılan iyiliği bilip unutmayan NİMGERM f Pek sıcak olmayan Ilık NİMHAB f Yarı uykulu, mahmur NİMHANDE f Gülümseme, tebessüm NİMKÜŞTE f Yarı öldürülmüş, yarı kesilmiş olan NİMLAHZA f Yarım bakış Gözucuyla bakış * Çok kısa zaman NİMMANZUR f Yarı görülen Bulanık olarak görülen NİMMEST f Sarhoşça NİMMUZLİM f Yarı karanlık NİMMÜRDE f Ölüm derecesinde olan Ölüm hâlinde bulunan NİMNİGÂH f Yarı bakış Gözucuyla bakma NİMNİME Birbirlerine yakın çizgiler * Tırnakta olan beyazlık NİMNİMETEYN Tırnak işareti NİMPUHTE f Tam pişmemiş, yarı pişmiş NİMR (C: Enmâr - Nümur - Nimâr) Kaplan NİMRE Dişi kaplan NİMRES f Yarı ham, yarı olgunlaşmış olan NİMRUZ f Yarı gün, öğle NİMS Bir ot cinsi NİMS Firavun faresi dedikleri küçük hayvan * Sansar NİMSÜFTE f Yarım olarak söylenmiş, tam denmemiş NİMŞEB f Geceyarısı NİMTEN f Mintan NİMZİNDE Yarı canlı Ölü ile diri arası NİMZULMET f Yarı karanlık NİNAN (Nun C) Balıklar, semekler NİR (C: Nirân-Enyâr) Öküz boyunduruğu * Bez damgası * Irgaç NİRAN (Nur ve Nâr C) Nurlar, ziyalar Ateşler, nârlar NİRENC (C: Nirencât) Düzen, hile * Resim, taslak NİRENG f Düzen, hile, aldatmaca * Taslak, resim * Büyü, efsun NİRU f Kuvvet, güç, zor NİRUMEND f Güçlü, kuvvetli, zorlu NİRUMENDÎ f Kuvvetlilik, zorluluk, güçlülük NİS' (C: Ensu') Gizlemek * Gitmek * Sarkık olmak * Kuzey rüzgârı NİSA (C: Nisvân) Kadınlar NİSA SURESİ Kur'an-ı Kerim'in dördüncü suresi NİS'A (C: Nüsu'-Ensu'-Ensâ') Devenin göğsü için yapılan enli kolan NİSAB Zekât ölçüsü, ölçü miktarı * Üzerine zekât verilmesi farz olan mal miktarı * Asıl, esas Sermaye mal Derece, had * Fık: Altının nisabı: 20 miskal; gümüşünki 200 dirhem (yani 600 gram); koyun ile keçinin 40 adet; sığır, manda 30; ve devenin nisabı da 5'dir * Bir mecliste görüşmeye başlanabilmek, yahut karar verebilmek için bulunması şart olan âza sayısı * Hisse, nasib * İstenilen had, derece (Bak: Zekât) NİSAB-I EKSERİYET Ekseriyet derecesi Çoğunluk derecesi NİSACET Dokumacılık NİSAÎ (Nisâiye) Kadınlarla alâkalı, kadınlara dâir NİSAL (Nasl C) Ok ve kargı gibi şeylerin uçlarındaki sivri demirler NİSAR Saçmak, dağıtmak * İ'ta etmek Vermek NİSARÇİN f Saçılan şeyleri toplayan NİSAR "Saçan, saçıcı" mânasına gelir ve kelimeleri sıfatlandırır Meselâ: Pertev-nisar $ : Işık saçan NİSBET Münasebet, yakınlık, bağlılık, ölçü * Rağmen İnat olarak İnat olsun diye NİSBETEN Nisbetle, kıyaslanarak Öncekine göre Bir dereceye kadar Şöyle böyle NİSBÎ (Nisbiye) Kıyaslama ile olan Diğerine, öncekine göre Diğerlerine göre kıyaslıgirsin bir tarafına !!! olan Nisbete, ölçüye göre NİSEB Nisbetler, kıyaslamalar ve ölçüler NİST f Değildir, yoktur NİSTÎ f Yokluk, adem NİSUN (Nisvan C) Kadınlar NİSVAN (Nisa C) Kadınlar Nisalar NİSVAN-I ZELİL Ahlâken ve dinen düşmüş, zelil olmuş kadınlar NİSVÎ Nisa taifesine mensub Kadınlarla alâkalı NİSYAN Unutmak, hatırdan çıkarmak NİSYAN-İ EBEDÎ Ebedî unutma NİŞ f (Arı, akrep gibi böceklerde olan) İğne * Diken * Ağu, zehir NİŞA f Nişasta NİŞAD Bir kimseye yemin vermek NİŞAN(E) f İz Nişan Alâmet İşaret * Yara izi * Hedef, vurulması istenen nokta * Hâtıra için dikilen taş * Taltif için verilen madalya * Evlenmeden önceki anlaşma ve karar işareti veya merasim * Tuğra * Ferman NİŞANE-İ TASDİK Kabul edildiğine dâir işaret, tasdik işareti * Mu'cizeler(Kabir, ehl-i iman için bu dünyadan daha güzel bir âlemin kapısı (olduğunu) ihbar eden 124 bin muhbir-i sâdık, ellerinde nişane-i tasdik olan mu'cizeler bulunan enbiyalar ve o enbiyaların haber verdikleri aynı haberleri, keşif ve zevk ve şuhud ile tasdik eden ve imza basan 124 milyon evliyanın aynı hakikata şehadetleri ve hadd ü hesaba gelmeyen muhakkiklerin kat'i delilleriyle o enbiya ve evliyanın aklen ilmelyakîn derecesinde isbat ettikleri ve yüzde doksandokuz ihtimal-i kat'i ile "idam ve zindan-ı ebedîden kurtulmak ve o yolu saadet-i ebediyeye çevirmek, yalnız iman ve itaatledir" diye ittifaken haber veriyorlar S) (Bak: Muhbir-i sâdık) |
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #24 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NİŞANDE Hedef Nişan olarak dikilmiş şey NİŞANE (Bak: Nişan) NİŞANGÂH f Hedef yeri Nişan tahtası * Silâh namlusunun üstünde bulunan, nişan almağa yarayan kısım NİŞDE (NİŞDÂN) Talep etmek, istemek * Söz vermek, and vermek NİŞDET Araştırıp sorma * Kaybolan bir şeyi arama NİŞE f Çoban düdüğü Kaval NİŞEST f Oturan NİŞESTE (C: Nişeste-gân) f Oturan, oturmuş NİŞESTE-GÂN (Nişeste C) f Oturanlar, oturmuş olanlar NİŞESTGÂH f Oturacak yer NİŞHAR f Diken batmış, iğnelenmiş NİŞİB f (Yukarıdan aşağıya) iniş NİŞİBGÂH f Çukur yer NİŞİB Ü FİRAZ İniş ve yokuş NİŞİMEN f Oturacak yer NİŞİMENGÂH f Durak, yurt Toplanılacak yer NİŞİN f "Oturan, oturmuş" gibi mânâya gelir ve başka kelimelerle birleşir NİŞİNENDE f Oturan, oturucu NİŞTER f Hekim bıçağı, neşter NİŞVE Koklamak * Bilmek * Haber vermek NİTA' (C: Nutu') Deri döşek NİTAC Yavrulama, yavru doğurma NİTAF (Nutfe C) Saf ve duru sular NİTAH Tos vurma, toslaşma Boynuzla vurma * Vuruşup kavga etme NİTAK Kemer, kuşak * Kuşak yeri * Peştemal Nİ'TAL Kova NİTASÎ Anlayışlı tabib, doktor NİVA Düşmanlık * Besili, semiz deve NİVE f İnleme, ağlama, sızlanma NİVEND f İdrak, anlayış, akıl NİVER f Âlemde meydana gelen hâdiseler, haller NİYA (C: Niyâgân) Dede, cedd NİYABE Nöbet NİYABET Nâiblik, vekillik Kadı vekilliği NİYAGÂN (Niyâ C) Dedeler, ceddler Ecdad NİYAM (Nâim C) (Nevm den) Uykuda olanlar, uyuyanlar NİYAM f Kılıf, kın Kılıç kını NİYAMGER (C: Niyamgerân) Kın veya kılıf yapan san'atkâr NİYAR (Nâr C) Ateşler NİYAT (Niyet C) Niyetler NİYAT (Niyâta) Bir damar ismi (yürek onunla bağlıdır) NİYAZ f Yalvarma, yakarma Dua * Rağbet ve istek * Hâcet, ihtiyaç NİYAZİ-İ MISRÎ (Mi: 1618 - 1694) Malatya'nın Soğanlı köyünde doğdu Şâir ve tasavvufçu olup Halvetî tarikatının Niyaziye veya Mısriye şubesini kurmuştur Mısır'da Câmi-ül-Ezher'de tahsil gördü 1646'da İstanbul'a döndü ve Sokollu Mehmed Paşa Medresesinde irşada başladı Eserlerinden bazıları şunlardır: Risale-i Hasaneyn, Mevâid-ül İrfan ve Avâid-ül İhsan, Hidayet-ül İhvan, Mektubat gibi eserleri ve bir de şiirlerini cami' divanı vardır NİYAZKÂR f Yalvarıp yakaran Dua eden İhtiyacı olan NİYAZKÂRÂNE Yalvararak, niyaz ederek * Muhtaç olarak, muhtaçlıkla NİYAZMEND (C: Niyazmendân) f İhtiyacı olan, muhtaç * Yalvaran, yakaran, niyaz eden NİYERE (Nâr C) Ateşler NİYET Kasd Kalbin bir şeye yönelmesi * Fık: Yapılan bir vazife ile Cenab-ı Hakk'a taatta bulunmayı ve O'na mânen yaklaşmayı kasdetmektir(Niyet, ölü ve meyyit olan hâletleri ihya eden ve canlı, hayatlı ibadetlere çeviren bir ruhtur Ve keza niyette öyle hâsiyet vardır ki; seyyiâtı hasenâta ve hasenâtı seyyiâta tahvil eder Demek niyet, bir ruhtur O ruhun ruhu da ihlâsdır Öyle ise necat, halâs ancak ihlâs iledir İşte bu hasiyete binaendir ki; az bir zamanda çok ameller husule gelir Buna binâendir ki; az bir ömürde, Cennet bütün lezâiz ve mehasiniyle kazanılır Ve niyet ile insan, dâimî bir şâkir olur Şükür sevabını kazanır MN) NİYLEC Çivit NİYY Çiğ, olmamış, ham NİYYAT (Niyet C) Niyetler NİZA' Çekişme, kavga (Dünya öyle bir ' değil ki; bir niza'a değsin "Çünki fani ve geçici olduğundan kıymetsizdir" Koca dünya böyle ise dünyanın cüz'î işleri ne kadar ehemmiyetsiz olduğunu anlarsın M) NİZA-İ LAFZÎ Boşuna çene yarıştırma Sözle yapılan kavga NİZA Cima etmek NİZAL Nişan, işaret, alâmet NİZAM Sıra, dizi, düzen Dizilmiş olan şey, sıralanmış * İcaba göre yapılan kanun Bir kaideye binaen tertib olunmak ve ona binaen tertib olundukları kaide * Bir işin sebat ve kıyamına medar, sebep olan şey ve hâlet NİZAM-I ÂLEM Kâinatta Allah'ın koyduğu umumi nizam (Nizam-ı âlem saadet-i ebediyeye işaret ediyor S) (Bak: Delil-i inayet) NİZAM-I CEDİD Yeni nizam Osmanlı Devletinde III Sultan Selim zamanında yeni nizamla yetiştirilen bir askerî teşkilât NİZAM-ÜD DİN (Nizameddin) Dinin nizam ve düzeni NİZAMÂT (Nizam C) Nizamlar, muntazam şeyler, düzenler NİZAMÂT-I LÂZİME Lüzumlu, gerekli nizamlar NİZAMEN Nizam dairesinde Nizama ve kanuna tabi olarak NİZAMÎ Düzenli, tertipli, usulüne uygun * Kanun ve nizama ait, onunla alâkalı NİZAMİYE İlk askerlik devresi * Bu nevi askerlik işleriyle uğraşan daire * Tanzimat ordusunun asıl silâh altında bulunan kısmı NİZAR Korkutup, uygunsuz şeylerden vazgeçirmek için söylenilen söz NİZAR Zayıf, arık, düşkün, bitkin NİZARET f Zayıflık, arıklık NİZE Mızrak NİZEDÂR f Mızraklı Kargılı Süngülü NİZEK f Câriye * Küçük mızrak, süngü NİZEZEN f Mızrakla vuran * Mızrakçı NİZK Küçük süngü NOBRAN Sert mizaçlı, inatçı, nâzik olmayan NOKSAN (Nuksan) Eksik, kusurlu, nâkıs * Eksiklik, azlık Eksilme, azalma * Yokluk NOKSANÎ Eksiklik ve noksanlıkla alâkalı NOKSANİYET Eksiklik, noksanlık NOKTA (Nukta) Benek * Durak, mevki Mahâl * Göze ârız olan leke * Durak işareti * Tek karakol, tek nöbetçi * Yazıdaki durak işâreti * Mat: Hiçbir uzunluğu olmayan şekil NOKTA-İ BİNİŞ Gözbebeği NOKTA-İ GALEYÂN Suyun buhara çevrildiği harâret derecesi NOKTA-İ İSTİMDAD Yardım isteme noktası İnsanın kalbindeki sonsuz emel ve arzuların yerine getirilmesine olan ihtiyaç NOKTA-İ İSTİNAD Dayanma ve güvenme noktası Kâinatta cereyan eden ve insana dehşet verip âciz bırakan hâdiseler karşısında insanın çok kuvvetli bir yere dayanmaya ve güvenmeye olan fıtri ihtiyacı NOKTA-İ MİHRAKİYE Yanma noktası Odak noktası * Çok Esmâ-i İlâhiyyenin tecellisinin toplandığı nokta NOKTA-İ NAZAR Görüş, bir nevi fikir (Bak: Rasyonalizm)(Nazar-ı Nübüvvet ve tevhid ve imân; vahdete, âhirete, Uluhiyete baktığı için, hakaikı ona göre görür Ehl-i felsefe ve hikmetin nazarı; kesrete, esbâba, tabiata bakar, ona göre görür Nokta-i nazar birbirinden çok uzaktır Ehl-i felsefenin en büyük bir maksadı, ehl-i usulü'd-din ve ülemâ-i İlm-i Kelâm'ın makasıdı içinde görünmiyecek bir derecede küçük ve ehemmiyetsizdirİşte onun içindir ki, mevcudatın tafsil-i mâhiyetinde ve ince ahvallerinde ehl-i hikmet çok ileri gitmiş fakat hakiki hikmet olan Ulûm-u Aliye-i İlâhiyye ve Uhreviyede o kadar geridirler ki, en basit bir mü'minden daha geridirler Bu sırrı fehmetmiyenler, muhakkıkin-i İslâmiyeyi, hükemalara nisbeten geri zannediyorlar Halbuki, akılları gözlerine inmiş, kesrette boğulmuş olanların ne haddi var ki, Veraset-i Nübüvvet ile makasıd-ı âliye-i kudsiyeye yetişenlere yetişebilsinlerHem herbir şey iki nazar ile bakıldığı vakit, iki muhtelif hakikatı gösteriyor İkisi de hakikat olabilir Fennin hiçbir hakikat-ı kat'iyyesi, Kur'anın hakaik-ı kudsiyesine ilişemez Fennin kısa eli, onun münezzeh ve muallâ dâmenine erişemez Nümune olarak bir misâl zikrederiz:Meselâ, Küre-i Arz ehl-i hikmet nazariyle bakılsa hakikatı şudur ki: Güneş etrafında mutavassıt bir seyyare gibi hadsiz yıldızlar içinde döner Yıldızlara nisbeten küçük bir mahluk Fakat ehl-i Kur'an nazariyle bakıldığı vakit hakikatı şöyledir ki: Semere-i âlem olan insan; en câmi', en bedi' ve en âciz, en aziz, en zaif, en lâtif bir mu'cize-i kudret olduğundan, beşik ve meskeni olan zemin: Semâya nisbeten maddeten küçüklüğüyle ve hakaretiyle beraber mânen ve san'aten bütün kâinatın kalbi, merkezi bütün mu'cizat-ı san'atının meşheri, sergisi bütün tecelliyat-ı esmâsının mazharı, nokta-i mihrakiyesi nihayetsiz faaliyet-i Rabbâniyyenin mahşeri, ma'kesi hadsiz Hallâkıyet-i İlâhiyyenin hususan nebatat ve hayvanatın kesretli envâ-i sagiresinden cevvadâne icadın medârı, çarşısı ve pek geniş âhiret âlemlerindeki masnuatın küçük mikyasta nümunegâhı ve mensucat-ı ebediyenin sür'atle işliyen tezgâhı ve menâzır-ı sermediyenin çabuk değişen taklidgâhı ve besâtin-i dâimenin tohumcuklarına sür'atle sünbüllenen dar ve muvakkat mezraası ve terbiyegâhı olmuşturİşte Arzın bu azamet-i mâneviyesinden ve ehemmiyet-i san'aviyesindendir ki, Kur'an-ı Hakim; semâvata nisbeten büyük bir ağacın küçük bir meyvesi hükmünde olan Arzı, bütün semâvata karşı küçücük kalbi, büyük kalıba mukabil tutmak gibi denk tutuyor O'nu bir kefede, bütün semâvâtı bir kefede koyuyor, mükerreren: $ diyor İşte sair mesâili buna kıyas et ve anla ki: Felsefenin ruhsuz, sönük hakikatleri; Kur'an'ın parlak, ruhlu hakikatleriyle müsademe edemez Nokta-i nazar ayrı ayrı olduğu için ayrı ayrı görünür S) |
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #25 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NOKTA-İ TEKATU' Kesişme noktası NOKTA-İ TELÂKİ Karşılaşma noktası Uygun ve karşılıklı nokta Buluşma noktası, yeri * Münâsebet Uygunluk NOKTA-İ TEMAS Değme noktası Temas etme noktası NOKTA-İ ZERRİN Güneş Altun nokta NOKTATEYN İki nokta NORMAL Fr Kanun, usul ve âdetlere uygun olan Uygun * Mat: Bir eğri çizgiye teğet olan doğrunun değme noktasından bu doğruya çizilen dik çizgi NOTA (İtalyancadan) Emir ve istek bildiren yazı * Bir şeyi sonradan hatırlamak için konan işaret * Resmi ve siyasi mektup, muhtıra * Mülâhazat * Hesap pusulası * Müziğe ait yazı NUAA Yumuşak ot NUAK (NAİK) Çobanın koyuna haykırıp çağırması NUAS Uyuklama, uyuşukluk (Bak: Nüas) NUF f Yankı Aks-i sadâ NUFAHA Su üzerindeki kabarcık NU'FE Erkeklerin iki yanına sallanan saçı NUGAŞİ Kısa boylu adam NUGBE (C: Nugab) Bir içim su NUGER f Köle, kul NUGERÎ f Kölelik, kulluk NUGNUG (C: Negânig) Boğaz içinde olan et * Kulak içinde fazlalık olan nesne NUGRE (C: Nugur-Nugrân) Serçe kuşu büyüklüğünde olup kırmızı olan bir kuşun adı NUGZ (NAGZ) Kürek ucuna bitişik olan kıkırdak NUH (ALEYHİSSELÂM) Kur'an-ı Kerim'de adı geçen bir peygamber ismi (Elli yaşında iken kavmini imana dâvete memur edilmiş ve kavmi kendisini dinlemediğinden, iman etmeyenlere ceza olarak dünyayı kaplayan su tufanı olmuş ve zâlimler mahvolmuşlar; iman edenler Nuh Peygamber'in (AS) yaptığı gemiye alınarak kurtulmuşlardır) NUH SURESİ Kur'an-ı Kerim'de 71 Suredir ve Mekkîdir NUHA' Boyun kemiği içindeki murdar ilik NUHAA Tükürmek NUHAME Balgam NUHAS Bakır Bakır para * Kızgın mâden * Kıtr Ateş Tunç ve demir döğülürken sıçrayan şerâre * Dumansız alev * Bir şeyin aslı * Tütün NUHASÎ Bakırlı, bakırla alâkalı, bakırdan NUHAT Nahiv (gramer) âlimleri NUHAT Hıçkırma NUHBE Herşeyin seçkini, iyisi * Seçkin, seçilmiş, müntehab, güzide * Korkak NUHBE-İ ÂMÂL Mefkure, ideal Emellerin en sonu NUHÎ Nuh (AS) ile ilgili * Pek eski NUHL Karşılıksız hediye ve hibe NUHLA Atiyye, hediye NUHRE Kemik dokusunun çürümesi NUHRE Burun deliği NUHRUB (C: Nehârib) Kaya yarığı * Arı kovanı * Arı sesi NUHT Çocukla birlikte karından çıkan su NUHUL Zayıflık, arıklık NUHUR (Nahr C) Ayların evvelleri * Göğüsler (Bak: Nahr) NUHUSET Uğursuzluk NUHUST f Birinci, ilk, evvel NUHUSTÎN f Birinci, ilk, evvel NUHUSTZÂD f İlk doğmuş olan Evvel doğan NUK f Okun ucu, temren Kuş gagası * Gaga gibi sivri uçlu olan şey NUK (Naka C) Dişi develer NUKA Her şeyin kötüsü NUKAA Birşeyi ıslamada kullanılan su NUKAT (Nokta C) Noktalar NUKAVE Temizlik, paklık * Her şeyin iyisi, seçkini NUKAYE Her nesnenin iyisi NUKAZ Küçük serçe kuşu NUKAZA Binâdan yıkılmış veya örülmüş iplikten sökülmüş nesne NUKBE (C: Nukab) Yol * Yırtık, delik * Paçasız don * Levn, renk * Pas NUKRE Külçe hâlinde gümüş * Ense çukuru NUKRE-İ KAFA Ense çukuru NUKSAN Eksilmek, noksanlaşmak NUKTA (C: Nukat-Nukut-Nikât) Nokta NUKUD (Nakid C) Nakidler, paralar, akçeler, madeni paralar NUKUD-I MEVKUFE Vakfedilen paralar NUKUL Nakiller, rivâyetler Başkasından anlatılanlar Hikâyeler NUKUŞ Resimler, nakışlar NUKZ (C: Enkâz) Binâ yıkıntısı NUL f Kuş gagası NU'M Sürur, neşe, sevinç, neşat NU'MAN (Niam C) Dört ayaklı hayvanlar * Kan * İmam-ı Azam Hazretlerinin adı * Şakayık-ı nu'man denen bir lâle çiçeği NUMİD f (Bak: Nevmid) NUMRUKA (C: Nemarik) Küçük yastık NUMUD (Bak: Nümud) NUMUDE f Gösterilmiş, gözükmüş olan Nişan verilmiş (Bak: Nümune) NUN Kur'an alfabesinde yirmibeşinci harf Ebced hesabına göre değeri ellidir * Divid, kalem * Kılıcın ağzı Kılıç * Çene çukuru * Balık, semek NUN-U MÜTEKELLİM-İ MAA-L GAYR Mütekellim-i maalgayrın "nun" harfi Fiildeki cemi' sigasındaki nun (Bak: Mütekellim-i maalgayr) NUN-U NA'BÜDÜ (Bak:Na'büdü) (Arkadaş! deki un ifade ettiği cem' ve cemaat; fikri ve kalbi ayık olan musallinin nazarında, sath-ı arzı bir mescid şekline getirir ve bütün mü'minlerden teşekkül etmiş, şarktan garba kadar dizilmiş safları havi o cemaat-i kübra içinde namaz kıldığını ihtar ettirir MN) NUN SURESİ Kur'an-ı Kerim'de 68 sure ve Kur'anda müteşabih ve şifre olan bir harf(Bütün kalemlerin ve tastir ve kitapların aslı, esası, ezelî me'hazı ve sermedî üstadı Kader'in kalemi ve Nur ve İlm-i Ezelî'nin nuruna işaret eden bir kelimedir Ş) NU'NU Uzun boylu adam NU'NUA Devenin boyun eti * Horozun boyun tüyü NUR Aydınlık Parıltı Parlaklık Her çeşit zulmetin zıddı Işık * Kur'ân-ı Kerim İman İslâmiyet Peygamber * Zulmeti def eden, şule, ışık (Bazılarınca ziya, nurdan daha sağlamdır ve daha hastır Nur; dünyevî ve uhrevî olmak üzere iki nevidir Dünyevi olanı da iki çeşittir: Biri: Envar-ı İlâhiyeden intişar eden nurdur Akıl ve Nur-u Kur'an gibi İkincisi: Görmekle hissedilir ki, nurlu cisimlerden ibarettir, güneş, ay ve yıldız gibi Uhrevi nur: $ ilâ âhir âyet-i kerimesinde mensus olan nurdur Nur, âlemin mânen aydınlığına sebep olan Hazret-i Peygamber'e de (ASM) denir $ âyetinde beyan olunduğu gibi eşyanın hakikatını olduğu gibi beyan eden şeye de "nur" denir Meşhur bir zata "Nuri" denmiştir; bunun sebebi her ne zaman vaaza ve nasihata başlasa gayb âleminden nurun şimşek gibi parıltısı ona tecelli ederdi LR) NUR-İ AYN f Göz nuru * Pek sevgili olan NUR-İ ÇEŞM Göz nuru Gözün iyi görür olması * Mc: Saadet |
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #26 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NUR-İ İMAN İman nuru Kur'an ve kâinat hakikatlarının görünmesine ve bulunmasına vesile olan imanın mânevi nuru NUR-İ KASD Kasd ve irâdenin nuru Kasd ve iradeden gelen parlaklık Bir istek ve kasıtla yapıldığına âit alâmet ışığı NUR-İ MÜBİN Mübin olan nur Aşikâr ve açıklayıcı olan ve hak ile batılı ayıran nur Bilhassa iman ve Kur'an ilminin mânevi nuru NUR-İ MÜCESSEM Çok parlak ve güzel olan Canlı kılığına girmiş gibi olan nur NUR-UL ENVÂR Nurların nuru NUR SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 24 Suresinin ismi NURAN Nurlu, parlak NURANÎ Nurlu, ışıklı, nura yakışır, parlak, münevver NURANİYYET Nurlu olanın hali, parlaklık, nurluluk NURBAHŞ f Işık saçan, aydınlatan, parlatan NURCULUK Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri ile Türkiye'de başlayan dinî bir hareket ve faaliyettir Bu hareketin en mühim istinad noktası, Risale-i Nur namındaki eserlerdirRisale-i Nur eserleri 1926 - 1949 seneleri arasında yazılmıştır ve Kur'anın bu asra bakan mânevî bir tefsiridir Bilhassa iman ve İslâm esaslarını ve Kur'anın hikmetlerini izah ve isbat ederSiyasî ve dünyevî cem'iyetçilikten mücerred; ve aynı eserleri okumaktan doğan mânevî alâkadarlık ile gönüllerde kurulan nur irfan müessesesi mensublarına, yani Risale-i Nur eserlerini okuyanlara: "Risale-i Nur Talebesi"; kısaltılmış şekli ile "Nur Talebesi" veya "Nurcu" denilmektedirDaha başka bir tarif ile Nurcu : Risale-i Nur Külliyatı'nı okuyanların meydana getirdiği maddîlikten, teşkilâttan, cemiyet kademelerinden mücerred, aynı eserleri okumaktan doğan mânevî alâkadarlıktan ibaret olan ekol mensublarına da Nurcu denmektedirRisale-i Nur ve Talebeleri, Âlem-i İslâma, hattâ dünyanın her tarafına kadar genişlemiş ve hüsn-ü kabule mazhar olmuşturDiyanet İşleri Başkanlığının 271963 tarih, 18746 sayılı yazısına ekli, Müşavere ve Dinî Eserleri İnceleme Kurulu'nun 2961963 tarih, 326 sayılı kararında:"Nurculuk: Bir tarikat veya bir mezheb olmayıp, Said Nursî adındaki zâtın, son zamanlarda yayılma istidadı gösteren dinsizlik cereyanına karşı, Kur'an-ı Kerim âyetlerini ele alarak, Risale-i Nur namıyla yazdığı eserlere izafe edilen bir cereyandır Adı geçen eserler, imanı fikirlerle birleştirmeye çalışmaktadır" şeklinde beyan edilmiştir NU'RE (C: Near-Nerât) Eşeğin burnuna giren bir cins sinek NUREFŞAN f Etrafı aydınlatan, nur saçan, ışık veren NUR-FEŞAN (Bak: Nurefşan) NURİ Nura mensub, nura ait * Erkek ismidir NURİYE Nura âit, nura mensub * Kadın ismidir NURPAŞ f Nur saçan, nur saçıcı NURTAL'AT Nur yüzlü NURUN ALA NUR Daha âlâ, daha iyi, nur üstüne nur NUSAHA (Nasih C) Nasihat edenler, öğüt verenler NUSARA (Nasir C) Yardımcılar NUSB (C: Ensâb) Meşakkat, zahmet, elem * Zehir, ağu * Belâ, musibet * Put, sanem, heykel NUSH Nasihat, ögüt NUSHA (Bak: Nüsha) NUSRET (Nusrat) Yardım Cenab-ı Hakkın yardımı, hususen ruhani muavenet Zafer, galebe, fetih, üstünlük, başarı, düşmana gâlib olmak NUSSA Saç kırpıntısı NUSSAH (Nâsih C) Nasihat edenler, öğüt verenler NUSSAR (Nâsır C) Yardımcılar NUSU' Çok beyaz olmak * Hâlis olmak NUSUL Huruç etmek, çıkmak * Dühul etmek, girmek (Ezdaddandır) * (Nasl C) Mızrakların uçlarındaki sivri demirler Temrenler NUSUS (Nass C) Nasslar (Bak: Nass) NUŞ f İçen, içici * Tatlı şerbet gibi içilecek şey * Zevk ve safâ NUŞADUR f Nişadır NUŞA NUŞ f İçtikçe içerek, tekrar tekrar içerek, defalarca içerek, içe içe NUŞDARU f Panzehir * Tiryak * şarap NUŞE f şâd ve sevinçli Mesrur olan NUŞENDE (C: Nuşendegân) f İçki içen kimse NUŞHAND f Tatlı gülüşlü NUŞİDEN "İçmek" mastarındandır İçen ve içiçi gibi mânâlara gelir NUŞİN f Lezzetli, tatlı NUŞİRVAN İran'da Milâdi (531 - 579) tarihleri arasında hükümdarlık etmiş Sâsâni padişahı olup adâlet ve doğruluğu ile meşhur olmuştur NUTFE Duru ve sâfi su * Meni Rahimde iki yarım ve ayrı cinsten hücrelerin birleşmişi * Taşmış, dökülmüş su * Deniz NUTFE (C: Nütef) Parmak ile yolunan şey NUTÎ (C: Nevâti) Gemici NUTK (Nutuk) Söyleyiş, söyleme kabiliyeti, konuşma, hitabet * Dervişlerce büyüklerin manzum sözleri NUTK-U İFTİTAHÎ Açış nutku NUTU' (Nat' C) Meşinden yapılmış döşekler * Sofra bezleri NUTUF (Nutfe C) Nutfeler, dölsuları, spermalar NUTUH Boynuzuyla vuran davar NUUMET Yumuşaklık NUUT (Na't C) Vasıflar, keyfiyetler, umuma şâmil sıfatlar * Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm hakkındaki medhiyeler NUYAN f Şehzâde Pâdişah oğlu NU'Z Hicaz'da yetişen misvak ağacı NUZAR Altın * Her nesnenin hâlisi ve iyisi * Necid diyârında yetişen bir ağacın adıdır, ondan tas ve kâse yaparlarNUZC $ (Nazc) Yemişin tam olarak yetişmesi, olgunlaşması * Etin kemikten dökülür derece pişmesi NUZERA (Nazir C) Akranlar, eşler NUZUB (NAZAB) Sinmek * Iraklık, uzaklık * Suyun, toprak tarafından emilmesi NÜAME Eksen Çark veya çıkrık ortasındaki mihver NÜAMÎ Güney rüzgârı NÜANS Fr İnce fark NÜAS Uyuklama, uyku gelip basma * Hislere ârız olan uyuşukluk ve fütur Pineklemek NÜASÎ Uyuklama ile ilgili NÜBAH Havlama NÜBEA (Nebi C) Nebiler, peygamberler NÜBELE (C: Nübel) İstincâ taşı * Kesek parçası NÜBLE İhsan, atiyye Fazl NÜBTA Atın kolanı veya karnı altında olan beyazlık NÜBU' Suyun, yerden çıkıp akması NÜBUB Bitmek NÜBUT Suyun, yerden çıkıp akması NÜBÜVVET (Nebi den) Peygamberlik, nebi olmak, nebilik Allah'ın (CC) emriyle vazifeli olarak insanları doğru yola çağırmak (Bak: Muhammed (ASM) - Resül)( Hem mâdem nev-i beşerde Nübüvvet vardır Ve yüzbinler zât -Nübüvvet dâva edip mu'cize gösterenler - gelip geçmişler Elbette umumun fevkinde bir kat'iyyet ile Nübüvvet-i Ahmediye (ASM) sabittir Çünkü İsa (AS) ve Musa (AS) gibi umum resüllere nebi dedirten ve risâletlerine medar olan delâil ve evsâf ve vazifeler ve ümmetlerine karşı muameleler, Resül-i Ekrem'de (ASM) daha ekmel, daha câmi bir surette mevcuddur M)(Enbiya-yı Sâlifinde nübüvvete medar ve esas tutulan noktalar ve onların ümmetleriyle olan muâmeleleri hakkında yalnız zaman ve mekânın tesiriyle bazı hususat müstesnâ olmak şartiyle yapılacak tam bir teftiş ve kontrol neticesinde Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmda daha ekmel, daha yüksek bulunmakta olduğu tahakkuk eder Binaenaleyh nübüvvet mertebesine nâil olanların hey'et-i mecmuası mu'cizeleriyle vesair ahvalleriyle, lisan-ı hal ve kal ile nev-i beşerin sinni kemâle geldiğinde Üstad-ül beşer ünvânını taşıyan Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ın sıdk-ı nübüvvetine ilân-ı şehadet etmişlerdir O Hazret de (ASM) bütün mu'cizeleriyle Saniin vücub ve vahdetini nurlu bir bürhan olarak âleme ilân etmiştir O Zat'ın (ASM) ahvâl ve harekâtı birer birer yani tek tek O'nun sıdk ve hakkaniyetini gösterirse hey'et-i mecmuası O'nun sıdk-ı nübüvvetine öyle bir delil olur ki; şeytanları bile tasdike mecbur ederİİ)(Bil ki nev-i beşerde nübüvvet, beşerdeki hayır ve kemâlâtın fezlekesi ve esasıdır Din-i hak saadetin fihristesidir İman bir hüsn-ü münezzeh ve mücerreddir Madem şu âlemde parlak bir hüsün, geniş ve yüksek bir feyiz, zâhir bir hak, fâik bir kemâl görünüyor Bilbedâhe hak ve hakikat, Nübüvvet içindedir ve nebiler elindedir Dalâlet, şer ve hasâret, onun muhâlifindedir MN) |
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #27 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NÜBÜVVET DA'VA ETMEK Peygamber olduğunu bildirip doğruluğunu isbat için deliller göstermek, peygamberliğini ileri sürmek NÜBÜVVET-PENAH Peygamber, nebi Nübüvvet kendisine istinad eden zât NÜC'A Otlu yer istemek NÜCEBA (Necib C) Necib kimseler Nesli, soyu sopu temiz ve pâk olan kişiler NÜCEBE Lütuf ve keremi çok olan Cömert insan NÜCEYM Yıldızcık Küçük parıltısı olan Küçük yıldız NÜCH (NECÂH) Zafer bulmak Hâlâs olmak Kurtulmak İhtiyaçlarını giderip zafer bulmak NÜCME Bir ot cinsi NÜCU' Yemeğin hazmolup sindirilmesi * Eser yapmak * Duhul etmek, girmek NÜCUM Tulu' etmek, doğmak * Görünmek, zuhur etmek NÜCUM (Necm C) Yıldızlar NÜCUM-U SÂKIBE Işığıyla karanlığı delip geçen yıldızlar NÜCUM-U SEYYARE Seyyar, gezici yıldızlar NÜCUM-PEREST f Yıldıza tapanlar NÜCUMÎ Yıldızlarla ilgili * Yıldızlarla uğraşan NÜDA (C: Endâ-Endiye) Yağmur * Boğaz ıslatıcı nesne * Çiy, rutubet * Atâ, bahşiş * Sesin uzaklara gitmesi NÜDBE Ölen bir kimsenin iyilikleri, mehasini sayılarak ağlamak NÜD'E Mal çokluğu * Kavs-i kuzeh Gökkuşağı * Et köpüğünün üstü * İç yağı NÜDEMA (Nedim C) Nedimler NÜDFE Atılmış az nesne * Sağılmış az süt NÜDGA Tırnak sonunda olan beyazlık NÜDHA Genişlik, vüs'at NÜDUB (Nedebe C) Yara izleri, nedbeler NÜFASE Diş arasında kalan yemek parçası NÜFAZ (NÜFÂZE) Ağaçtan veya başka birşeyden silkmekten ve hareket ettirmekten dolayı düşen nesne NÜF'E (C: Nifâ) Seyrek ve dağınık olan ot NÜFESA Loğusa kadın NÜFFAHA (C: Nefehâ) Suyun üstünde olan kabarcığı NÜFHA Yüce beyaz tepe NÜFTURE (C: Nefâtir) Müteferrik, dağılmış ot NÜFUK Helâk olmak NÜFUR Ürküp kaçma, dağılma, firar etme * İntikal etme * Hacıların Mina'dan Mekke'ye doğru gitmeleri NÜFUS (Nefs C) Nefisler, canlar, şahıslar NÜFUS-U SEB'A 1- Nefs-i emmare, 2- Nefs-i levvame, 3- Nefs-i mülhime, 4- Nefs-i mutmainne, 5- Nefs-i râdiye, 6- Nefs-i mardiyye, 7- Nefs-i sâfiye (Bak: Nefs) NÜFUŞ (NEFÂŞ) Yabana yayılmak * Davarların geceleyin yayılıp çobansız otlamaları NÜFUZ Sözü geçer olmak, sözü dinlenmek * Vücudundan işleyip geçmek İçine alan NÜFZ Arka ve kürek eti NÜFZA Bir yere saçılmış veya dökülmüş olan kan NÜGAK (NAGİK) Çobanın koyuna çağırıp haykırması NÜH f Dokuz NÜHA Yüksek olmak * Miktar * Bir kimse hakkında olan yasak ve men NÜHAB Deve öksürüğü NÜHAK Eşek anırtısı NÜHALE Kepek NÜHAM Bir kuş cinsi NÜHAME Tükrük NÜHAS Bakır * Duman (Bak: Nuhâs) NÜHAT Mağrur ve kibirli kimse Kendini beğenmiş insan NÜHATE Yonga Talaş NÜHAZ Yokuş * Güç yer NÜHAZ Deve öksürüğü * Devenin göğsünde olan bir hastalık NÜHBE Gadapla ve kahirle cebren alınan mal NÜHBE (C: Nuheb) Her nesnenin iyisi NÜHBUR (C: Nehâbir) Kum yığını NÜHS Kuş ismi NÜHS Dağ NÜHU' Kusmak NÜHUD (Nühuz) Kalkmak, kıyam etmek, yerinden yükselmek * Şiddetle muharebe etmek NÜHUD Atın iri gövdeli olması NÜHUL Arık, zayıf olmak * Arılar Bal arıları (Bak: Nuhul) NÜHUR (Nahr C) Kurbanlar NÜHUR Akarsular, nehirler, ırmaklar NÜHUR f Göz, basar, ayn NÜHUR Ayların evvelleri NÜHUSET Yaramazlık, uğursuzluk (Mübârek'in zıddı) NÜHUST f İlk gelen, evvel doğan, evvelki olan NÜHUZ Hareket etme, deprenip kalkma NÜHÜFT f Saklı, gizli NÜHÜFTE f Saklı, gizli NÜHÜFTEGÎ f Gizlilik, saklılık NÜHÜM f Dokuzuncu NÜHÜVE (Et) çiğ olmak NÜHYE (C: Nühâ) Akıl * Gayet Son NÜHZA Devenin göğsünde olan bir hastalık NÜHZE Fırsat NÜKAF Deveyi öldüren bir verem NÜKAH Tatlı soğuk su NÜKAS Devenin dudağında olan bir hastalık NÜKAT (Bak: Nikât- Nüket) NÜKET (Nükte C) Nükteler Herkesin anlayamıyacağı ince mânâlı ve zarif sözler NÜKHET Râyiha Ağız kokusu * Günahlı sözler Hoş olmayan günah olan söz, kelime NÜKKE Zayıflıktan dolayı sesi çıkmayan deve NÜKR Anlayışı, fikri, ferâseti iyi olmak * Zorluk * İnkâr NÜKRE Bilinmezlik * Zorluk, güçlük * Kabile ismi NÜKS Hastalığın geri dönmesi, depreşmesi NÜKTE İnce mânalı söz, idraki ve anlaşılması nezâket ve zarifliğe dayanan nazik husus İbarenin asıl mânasından başka olan nazik ve lâtif mânâ, dikkatle anlaşılabilen ince mânâ * Yere ağaçla vurup eser bırakmak NÜKTE-ÂMİZ f Nükte karıştıran NÜKTEBÎN f İnceliği gören, nükteyi anlıyabilen Kavrayışlı, anlayışlı, zeki NÜKTEDÂN f Nükte bilen İnce ve zarif kimse NÜKTEDÂNÎ Nüktecilik, nüktedanlık NÜKTEDÂR f Nükteli söz söyleyen Nükteli konuşan NÜKTEGU f Nükteli konuşan, nükteli söz söyleyen NÜKTEGUYÎ f Nükteli konuşma Nükteli söz söyleme NÜKTEPERDAZ (C: Nükteperdâzân) f Nükteli söz söyleyen, nükteli konuşan NÜKTEPİRA f Nükteye süs veren NÜKTESENC (C: Nüktesencân) f Nükteyi değerlendiren Nükteden anlayan Nükteyi yerinde kullanan NÜKTEVER f Nükteyi anlamakta mâhir olan, nükte bilen NÜKU' Kısa boylu kadın NÜKUB Rücu' etmek, geri dönmek * Udul etmek, ayrılmak * (Nekbet C) Tâlihsizlikler, şanssızlıklar Felâketler, musibetler, düşkünlükler NÜKUL Vazgeçme, geri dönme, cayma NÜKUS Ardına dönmek NÜLK Alıç adı verilen dağ yemişi NÜMA f Gösteren veya gözüken mânasında olup, birleşik kelimeler yapılır NÜMAYAN f Görünen, aşikâr olan, gözükücü olan Parlayan NÜMAYANTER f Fazla görünen, en çok görünen |
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #28 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NÜMAYENDE f Gösterici NÜMAYİŞ f Görünüş, gösteriş, dış görünüş Gösteri NÜMAYİŞGÂH f Gösteri yeri NÜMAYİŞKÂR f Gösterişli NÜMRUK (NÜMRUKA) (C: Nemârık-Nemârıka) Yüz yastığı NÜMUD f Gösteren, görünen, benzeyen NÜMUDAR f Görünen * Nümune, örnek NÜMUDE f Görünmüş, gösterilmiş, gözükmüş NÜMUN f Gösteren, benzer, müşabih olan NÜMUNE f Örnek, misâl, misal olarak gösterilen Düstur ve misâl olacak şey NÜMUNE-İ İMTİSAL Örnek tutulacak şey NÜMUNEHANE f Nümunelik şeylerin konulduğu yer * Müze NÜMUR (Nimr C) Kaplanlar NÜMUZEC Enmuzec Örnek, nümune, misal NÜMÜVV Bereketlenip artmak * (Canlılarda) büyümek, yetişmek, gelişmek NÜMÜVV-Ü TABİÎ Normal şartlar altında büyüyüp gelişme NÜMY Pul NÜSAFE Buğdaydan ayrılan saman NÜSAH Nüshalar, sahifeler, yazılı şeyler NÜSAL Hayvandan dökülen tüyler NÜSARE Saçılan şey * Yemek döküntüsü NÜSHA (C: Nüsah) Yazılı şey Yazılı bir şeyden çıkarılan suret * Muska, duâlı kâğıt * Gazete ve dergilerde (sayı) NÜSHA-İ KÜBRA Büyük sahife Kâinat, dünya, çok manayı ifade eden âlem NÜSHA-İ SUĞRA Küçük sahife, küçük nüsha Küçük mâna ifade eden, küçük mahluk, âlemin küçük bir nüshası mânasında insan NÜSHATEYN İki nüsha NÜSU' Diş etlerinin sıyrılarak dişlerin meydana çıkması NÜSUL Tüy dökme NÜSUR (Nesr C) Nesirler, manzum olmayan yazılar Dağıtmalar * Çok çocuk doğuran kadın NÜSUR (Nesr C) Kartallar Akbabalar (kuş) NÜSÜK (Nüsk) Allah için ibadet etmek NÜSÜSE Kurumak NÜŞAB (Nüşabe C) Oklar Temrenli oklar NÜŞABE (C: Nüşab) Ok Temrenli ok NÜŞAFE Sütü sağdıklarında üzerine gelen köpük NÜŞARE Kesilen ağaçtan dökülen talaş, yonga NÜŞBE Sırnaşık Ciddi olmayan adam NÜŞHAR f Geviş NÜŞK Buruna birşey koymak * Koklamak NÜŞKA Davarın boynuna takılan ip NÜŞRE Sihir, efsun NÜŞU' İlâç içirmek NÜŞUB Dühul etmek, girmek, dâhil olmak * İlgilendirmek, alâkalandırmak, taalluk etmek NÜŞUH Az miktar su NÜŞUK Buruna çekilen ilâç, toz, enfiye vs * Buruna çekme NÜŞUR Neşirler * Yaymalar, dağıtmalar * Öldükten sonraki dirilmeler(Nüşur, neşir gibi bâzan müteaddi, bâzan lâzım olur Müteaddi olursa bir şeyi açıp yaymak mânasına gelir ki, lisanımızda neşr ve neşriyat ve menşur bu mânadandır Bunun lâzımına intişar denilir, lâzım oldukları zaman ise ölmüş bir şeyin dirilip kalkması mânasınadır ki, Kur'anda nüşur, ekseriyetle bu mânayadır (ET) NÜŞUS (NEŞS) Yüksek olmak, yücelmek * Nefret etmek NÜŞUT Tohumun baş vermesi, uç göstermesi NÜŞUTA Devenin ayağındaki ilmikli düğüm (İcabına göre çekip uzatılarak çözülür) NÜŞUZ Yüksek olmak, yücelmek * Kadının, erkeğinden kaçıp nefret etmesi NÜŞUZE Kadının, kocasından nefret edip kaçması * Fık: Kocasına karşı üstünlük iddia eden kadın NÜTAC Doğurmak * Gebe devenin karnındaki yükü NÜTU Yumru, çıkıntı * Yumruluk NÜTUC Doğurucu hayvan * Doğurması yakın olan NÜUB Seri seyir NÜUME Yumuşaklık NÜUT (Bak: Nuut) NÜÜTÎ (C: Nevat) Gemi reisi, kaptan NÜV' Açlık NÜVAH Ölü için sesle ağlama NÜVAHT f Çalgı çalma NÜVAT (Nüve C) Nüveler, çekirdekler NÜVATÎ (C: Nüvâta) Gemici, mellah NÜVAZ f "Okşayıcı, taltif edici, iyi edici" mânâsına kelimenin sonuna gelebilir NÜVB Bir siyahi kabile adı * Bal arısı sürüsü NÜVBE Yetişmek * Siyahi bir kabile NÜVE Çekirdek, asıl, menba (Sayısız hatemlerden canlı mahlukata vaz' edilen hayat hâtemine bakınız Evet canlı bir mahluk, câmiiyeti itibariyle kâinata küçük bir misaldir Şecere-i âleme güzel ve tatlı bir meyvedir Kevn ve vücuda bir nüvedir ki; Cenab-ı Hak o nüvede pek çok âlemlerin örneklerini dercetmiştir Sanki o zihayat, gayet hakîmane muayyen nizamlar ile bütün vücutlardan sağılmış bir katre veya bir noktadır Bu itibarla bir zihayatı halketmek, bütün kâinatı yed-i tasarrufuna alan Cenab-ı Hak'tan maada hiçbir şeye isnad edilemez MN) NÜVEYT Çekirdekçik NÜVİD f Müjde, beşaret Hayırlı haberlerle tebşir NÜVİD-İ VASL (Nevid-i vasl) Kavuşma müjdesi NÜVİS f Yazan, yazıcı NÜVİSENDE f Yazıcı, kâtib NÜVİŞT f Yazılı, yazılmış * Mektub NÜVNE Çene çukuru NÜVRE Alçı taşı * Kireçten yapılan NÜVVAR (C: Nevâre) Ağaç çiçeği NÜY'E Ham ve çiğ olmak NÜYUB (Nâb C) Azı dişleri NÜZ' Erkek ister kösnek davar NÜZA Koyunda olan öldürücü bir hastalık NÜZERA (Nezir C) Doğru yola getirmek için korkutmalar NÜZFE (C: Nüzüf) Az miktar, cüz'î NÜZHET f İç açıklığı, safa, eğlenme, gönül ferahlığı * Temizlik, paklık * Karışık, bulaşık ve kalabalık yerlerden uzak olmak Buud NÜZHET-EFZÂ f Eğlenceli ve gönül açacak yer NÜZHET-FEZÂ (Bak: Nüzhet-efza) NÜZHET-GÂH Seyir yeri, gezinti, eğlence yeri NÜZHET-PEZİR f Safa ve neşe bulmuş olan NÜZL (C: Enzâl) Konak yeri * Misafir için hazırlanan yemek NÜZU' Çekilmiş * Su çeken deve NÜZUL İniş, inmek, aşağı inmek, konaklamak * Nüzül, felç hastalığı * Hacıların Mina'ya gelip konaklamaları NÜZUL-İ SEFİNE Geminin denize inişi NÜZUR (NezirC) Nezirler, adaklar (Bak: Nezr) NÜZUR Korkutmak NÜZÜ' (NEZ') İfsad etmek, bozmak, aldatmak, yaramaz nesneye kandırmak NÜZZAR (Nâzır C) Bakanlar Nâzırlar |
|