Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #136 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...İkinci Hüküm: Şehadet Ve Rivayette Sahabllerin Adaletini Araştırmak Vaclb Midir? Bazı alimler bu âyete dayanarak sahabllerin İçinde de adil olmayan*ların bulunduğuna hükmetmişlerdir Zira Allahu teala Velid bin Ukbe'ye «fasık» vasfını vermiştir Çünkü âyet onun hakkında nazil olmuştur Âye*tin nüzul sebebi âyetin umumi İfadesinden istisna edilemez Halbuki onun sahabl olduğunda İttifak edilmiştir Allahu taaia onun haberinin tahkik edilmesini emretmiştir O zaman şehadet ve rivayetlerinde sahabllerin de adaletini araştırmak lazımdır Bu meselede alimlerin çok değişik görüşleri vardır Bunları özetle aşağıya alıyoruz 1- Sahabilerin hepsi adlidir Şehadet ve rivayetlerinde onların ada*letleri araştırılamaz Selef ve halef ulemanın cumhuru bu görüştedir 2- Şehadet ve rivayetlerinde sahablierin de diğer İnsanlar gibi ada*letlerini araştırmak lazımdır Ancak Hz Ebubekir ve Ömer (ra) gibi ada*letleri kesin olan sahabllerin adaletleri araştırılmaz 3- Sahabiier Hz Osman devrine kadar adildiler Ancak onun şeha-detlnden sonra onların da adaletlerinin araştırılması lazımdır 4- Sahabilerin hepsi adildir Yalnız Hz Ali'ye karşı huruç ederek savaşanlar hariç Çünkü onlar hak imama karşı çıktıkları İçin fasık olmuşlardtr Bu Mutezilenin görüşüdür Tercih edilen ve sahih olan görüş, selef ve halef ulemanın cumhurunun görüşüdür Çünkü sahobller Resulullah (sav) İle sohbette bulun*duklarından hepsi adildirler Aflahu taala Kur'an-ı kerimde onlan sena d etmiştir Onlar hakkında «Böylece sizi vasat (orta) bfr ümmet yapmışızdır, insanlara karşı (hakikatin) şahHlert) olasınız, bu peygamber de sizin üzerinize tam bir şahit otsun diye» (Bakara: 143) ve «Siz Insanfar İçin , (İnsanlığın faydası içki gaybdan, yahut levhl mahfuzdan secBlp) çıkarttmış en hayırlı ümmetsiniz İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalısırsınız (Çünkü) Aİlarta İnanıyorsunuz» (Al-i İmran: 110) ve «Muhammed 1 Allah’ın resulüdür Onun maiyetinde bulunanlar da kafirlere karşı çetin, ' kendi aralarında merhometlkflrfer Onlan rüku edlctter, secde ediciler olarak görürsün Onlar Allahtan fazi ve rıza İsterler Secde izinden nişanlan yüzlerlndedir» (Fetih: 29) ve «Allah dedi (diyecek) ki: «Bu (gün) doğru söyleyenlerin soda katları kendilerine falde vereceği bir gündür Altından ırmaklar akan cennetler —ki orada ebedi ve daimî kalıcıdırlar— onların*dır Allah kendilerinden razı olmuştur, kendileri de O'ndart razı olmuslar-, dır ve işte bu en büyük kurtuluş ve saadettir» (Maide: 119) ve «Onlar Allahtan fazi ve hoşnutluk ararlar ve Allaha ve peygamberine (mallarıyla, canlarıyla) yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından (mahrum edtlerek) çıkarılmışlardır İşte bunlar sadıkların ta kendileridir» (Haşr: 8) bu-i vurulmuştur Sahabiler hakkında nazil olan daha birçok âyet vardır Bu âyetlerin hepsinde de sahabiler methedilmektedir Sahabilerin peygamberden sonra halkın efdall olduğunu bildiren ha-' dişler de vardır Kısa olarak sahobllerin faziletlerini beyan eden bazı ha*disleri aşağıya aktarıyoruz: 1- «En hayırlı nesil benim neslimdir Sonra, ondan sonra gelenler, sonra da onlardan sonra gelenlerdir» [9] 2- «Ashabıma sövmeyin Nefsimi kudret elinde tutan Allah (cc)'a yemin ederim ki sizden biriniz Uhud Dağı kadar altın Infak etse yine de sahabilerden birinin İnfak ettiği bir avuçun sevabına nail olamaz» [10] 3- «Ashabım hakkında Allah (ccj'tan sakınınız Benden sonra on*lan hedef almayınız Her kim onları severse ben de onu severim Her kim onlara buğz ederse ben de onlara buğzederim Her kim onlara eza ederse bana eza eder Bana eza eden de Allah (cc)'a eza etmiştir» [11] Sahabilerin diğer insanlardan efdaliyeti ve adaleti hususunda Kur'an ve sünnetten benzeri daha birçok nas varid olmuştur Sahabilerin bazı*larından bazı muhalefetler vaki olmuşsa da biz bunlardan dolayı onların fasık olduklarına hükmedemeyiz Çünkü onlar bir günah işleseler bile onu devam ettirmezlerdi Tövbe eden insandan fısk gider, adalet gelir Mese*la, Matz el-Eslemî zina işlemiş fakat arkasından Resulullah (sav)'a gelerek suçunu itiraf ederek recmedilmiştir Moız'ın defninden sonra Resulullah (sav), «Allah (cc)'a andolsun ki Maız öyle bir tevbe etti ki, yapmış ol*duğu tövbe ümmet arasında taksim edilse hepsine yeter,» buyurmuştur Sahabiler hakkındaki, «Onlar masum değillerdir, bu sebeble günah işlemişlerdir ve adil değillerdir» görüşüne gelince, bu zayıf bir görüştür Zira şehadeti ve rivayeti reddolunan fasık, işlemiş olduğu günahı devam ettirendir Sahabiier içinde İse günahta ısrar eden yoktur Âyetin nüzul sebebinde Fahreddin Razi'den yapılan nakilden de an*laşılacağı üzere bu âyet hasseten Velid bin Ukbe için nazil olmamıştır Bu âyet umumi olarak fasıkiar için nazil olmuş ancak nüzulü Velid bin Ukbe hadisesine raslamıştır [12] Üçüncü Hüküm: Fasık Ve Bid'ad Ehlinin Şehadeti Kabul Edilir Mi? Alimler, «Eğer bir fasık size bir haber getirirse onu tahkik edin» âyetine dayanarak fasıkın şehadetinin kabul edilmeyeceğinde ittifak et*mişlerdir Fasıkın şehadeti kabut edilmediği gibi rivayeti de kabul edile*mez Çünkü rivayet ResuluÜah (sav)'tan emanet ve dinin temelidir Fısk iso emaneti bozar Fasıkın Resulullah (sav)'a yalan İsnad etmesi de kuv*vetle muhtemeldir Kurtubî şöyle der: «Fışkı tesbit edilen kimsenin haberlerdekl sözleri geçersiz olur Çünkü haber emanettir Fısk ise onun ibtalinin karinesidir» [13] Cessas: «Âyetteki, «tahkik edin» ifadesi, fasıkın şehadetinin kabul edilmesinin yasaklandığını gösterir Çünkü şehadet bildiğini haber ver*mektir Fasıkın şehadeti kabul edilmediği gibi diğer hususlardaki haberleri de kabul edilemez Onun Resulullah (sav)'tan rivayet ettiği hadisler de makbul değildir Fosıkın şer'î bir hükmün isbatı için getirdiği haber de' kabul edilemez Hülasa, din ile ilgili herhangi bir mevzuda onun getireceği haber muteber değildir» [14] Alimler, fastkın muemalat ve herhangi bir kişinin aleyhindeki şeha-deti haricindeki haberleri âyetin hükmünden istisna ederek kabul edile*ceğine hükmetmişlerdir Fasıkın kabul edilebilecek haberleri şunlardır: 1- Kendi nefsi aleyhinde İkrar ettiği haberler Mesela, «Falan kişi*nin bende şu kadar parası vardır» demesi gibi Çünkü burada başkası için kendisi üzerinde bir hak isnad etmiş olmaktadır Bunda da adalet şart değildir Böyle bir haber kafirlerden de kabul edilir 2- Hediye ve vekalet mevzuundaki sözleri Mesela, birisine birşey getirerek, a Bunu sana filan hediye etti» demesi gibi Bu husustaki sözü kabul edildiği gibi hediyesi de kabul edilir Ayrıca bir başkası fasıkı bir-şeyln satışına vekil ettiği zaman sözleri kabul edilir O malın ondan alın*ması caizdir 3- İçeri girme İzni istenmesi halinde söylediği sözler Mesela, birisi evine girmek için fa sıktan izin İstese, fasık da ona izin verse bu sözü kabul edilir Çünkü burada adalet şart değildir Buna benzer muemalatta, bir diğerinin aleyhindeki şehadeti haricindeki haberleri de kabul edilir Alimler fasıkın nikahtaki velayeti hususunda görüş ayrılığına düşmüş*lerdir İmam Şafii'ye göre fasık bir kişi nikah velisi olamaz Çünkü fasık olduğundan velayet yaptığı kişiye nikahta zarar vermesi muhtemeldir İmam Ebu Hanife (ra) İle İmam Malik {ra)'e göre ise, kendi malına velayet yaptığı için adil kişiler gibi evlenecek erkek veya kıza veli de ola*bilir Çünkü onun namusuna karşı gayreti tamdır Ehlinin namusunu korur Malını sarfederken kıymetini biliyorsa kendi ehlinden birisini evlendirmek*te de onun velisi olur Btd'ad ehline gelince, bunlar —cebriye ve kaderiye gibi nasları kendi görüşlerine göre tevi] ettikleri için— itlkadlarından ötürü (asıktırlar Bu sebeble İmam Şafii gibi bazı usul alimleri onların hem şehadetlerini, hem de rivayetlerini reddederler Diğer bazı alimlere göre ise btd'ad ehlinin hem şehadeti, hem de ri*vayeti makbuldür Hanefiler ise, şehadet ile rivayeti birbirinden ayırarak, bid'ad ehlinin şehadetinin kabul edileceğine Peygamberden yaptığı rivayetin ise kabul edilemeyeceğine hükmetmişlerdir Çünkü dinde bid'ad çıkaranın kendi nevası uyması ve halkı da kendi hevası istikametinde dine davet etmesi muhtemeldir Bu yüzden onun dini mevzularda yapmış olduğu rivayetler reddedilir Herhangi birisi hakkındaki lehte veya aleyhte şehadeti ise ka*bul edilir Çünkü onun kendi görüşüne daveti nakille olabilir Bu yüzden nakledeceği rivayete itibar edilemez Fakih ve muhaddislerin cumhurunun görüşü de budur Dördüncü Hüküm; Fasıkın Velayeti Sahih Midir? İbnü'i-Arabt: «Şafiilere göre fasıkın imameti sahihtir Fasıkın bir par*ça mal hakkındaki şehadeti kabul edilmezken nasıl olur da ona koca bir mülk teslim edilir? Şafiilerin görüşünün dayandığı temel şudur: Halka namaz kıldıran bid'ad ehli fasık vali veya imamların yerinden uzaklaştırıl*ması ve namazın terkedilmesi mümkün olmadığına göre, dini bozuk oldu*ğu halde zaruri olarak onun arkasında namaz kılınır Hz Osman'ın dediği gibi, halkın yapacağı en güzel şey namazdır Öyleyse onlar namaz kılı*yorlarsa arkasında namaz kıl Eğer namazları usulüne uygun kılmıyorlar*sa onlardan kaçın «Bir kısım insan takiyye yaparak onların arkasında namaz kılar, fa*kat sonra namazlarını iade ederler Bir kısım insan da namazlarını iade etmezler Bana göre namazın İade edilmesi farzdır İnsanın razı olmadığı bir imamın arkasında namaz kılmayı terketmesi uygun değildir Ancak kı*lman namazın gizlice iade edilmesi lazımdır Fasık valilerin infaz ettiklerin*den hakka uygun olanlar kabul edilir, hakka uygun olmayanlar reddedi*lir Başkalarının sözlerine aldanmayın Bu hususta çok laf ediiir, fakat hak açıktır» [15] Beşinci Hüküm: İmama Karşı İsyan Edenlerin Öldürülmesi Farz Mıdır? Alimlerin cumhuru, İmama karşı isyan edenlerle (bağy fırkası ile) sa*vaşmanın farz olduğuna hükmetmiştir Yalnız şu var ki, onlar önce sulha davet edilir Ara bulunmaya çalışılır Şayet sulha yanaşmaz, isyana devam ederlerse, «Eğer müminlerden iki 2umre' birbiriyle doğüşürlerse aralarını (bulup) barıştırın Eğer onlardan biri diğerine karşı hala tecavüz ediyorsa siz, o tecavüz edenle Allahın emrine dönünceye kadar savaşın» âyetine İstinaden onlarla savaşmak farzdır İlim iddiasındaki bazı kişilere göre ise müminlerden İmama karşı is*yan edenlerle savaşmak caiz değildir Bunlar Resulullah (sav)'ın, «Mümi*ne sövmek fısk, müminle savaşmak küfürdür» [16] hadisine istinad et*mektedirler Halbuki bu hadis onların İddialarına asla bir detil olamaz Çünkü Kur'an müminlerden İmama karşı isyan eden bağy fırka ile savaş*mayı, onları öldürmeyi emreder Bu hadise dayanılarak Ailahın hüküm*lerinden biri nasıl ibtal edilebilir? Kurtubi: «Eğer onlardan biri diğerine karşı hala tecavüz ediyorsa siz, o tecavüz edenle Allahın emrine dönünceye kadar savaşın» âyeti mümin-lerle savaşılmayacağım iddia edenlerin görüşlerinin yanlış ve fasit ol*duğuna delalet eder Eğer asi bir müminle savaşmak küfür olsaydı Allah (cc) âyette küfrü emretmiş olurdu Halbuki Allahu taala küfrü emretmek*ten münezzehtir Hz Ebubekir İslâmın herşeyinl kabul ettiği halde yalnız zekatını vermeyenlerle savaşmış ve İslâmdan yüz çevirenlere uyulmama*sını emretmiştir Fakat bunun yanında onların mallarının kafirlerin mal*ları gibi hela! olduğuna da hükmetmemiştir» [17] Taberî: «Eğer müslümanlar arasında çıkan ihtilafa karışmamak, evin*de oturmak vacib olsaydı, hiçbir had uygulanamaz ve hiçbir batıl ortadan kaldırılamazdı Bu tavır, nifak ehlinin ve fasıkların Allah (cc)'ın horam kıl*dığı müslüman mallarına ve kadınlarına tecavüz etmelerine yolaçar Çünkü böyle bir halde müstümanlar parça parça olur, (asıklara karşı direnme güçlerini kaybederler Bu da Resulullah (sav)'ın, «Sefihlerinizi terbiye için cezalandırın» hadisine muhalif hareket etmektir» [18] Cumhurun delilleri - Cumhur, bağy fırka ile savaşmanın farz olduğuna birkaç delille isbat ederler Bunları özetle aşağıya alıyoruz 1- «Eğer onlardan biri diğerine karşı hala tecavüz ediyorsa siz, o tecavüz edenle Allanın emrine dönünceye kadar savaşın» âyeti 2- «Ahir zamanda Öyle bir kavim çıkar ki genç ve sefihtirler On*lar hadisleri okurlar, Kur'an-ı da güzel okurlar Fakat İmanları gırtlaklarından aşağıya geçmez Onlar okun yaydan çıktığı gibi dinden, çıkarlar Onları nerede rastlarsanız Öldürün Onları öldürmekte Allah (ccjj, katında w kıyamete kadar sevap vardır» hadisi [19] 3- «Ümmetim arasında gelecek çok ihtilaflar ve fırkalar çıkacaktır Bunlardan bir kavmin sözleri çok güzel, amelleri çok kötü olacak Onlar , okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacaklar Onlar ok tekrar yaya dönene kadar bir daha da dine dönmeyeceklerdir Onlar yaratılmışın en şerlileri*dir Onların öldürdüğüne de, onları öldürene de müjdeler olsun» Onların alametleri sorulunca da, «Başlarını tıraş etmeleridir» buyurdu [20] 4- Resulullah (sav) Ammar bin Yaser (ra) hakkında «Onu bağy fırkası öldürecektir» buyurmuştur Bu âyet ve hadisler bağy fırka ve benzerleriyle Allahın emrine dönünceye kadar savaşmanın farz olduğuna delalet etmektedir Cessas: «Eğer kılıçtan başka hiçbir şey onları yola getiremiyorsa, * bağy fırka ile savaşma hususunda Resulullah (sav)'ın ashabından hiçbirisi f muhalefet etmemiştir Biliniyor ki sahabe-i kiram Haricilerle savaştılar > Eğer savaşı vacib görmeselerdi evlerinde otururlardı O zaman da harici*ler onları öldürür, çocuk ve kadınlarını esir alırlardı , «Sahabilerin bir kısmının Hz Ali ile birlikte savaşmadıkları öne sü-' rülebllir Sa'd bin Ebİ Vakkos {ra), Usame bin Zeyd (ra) ve Abdullah bin • Ömer (ra) de bunlardandır Bunlar oturmamışlar, fakat Hz Ali'ye karşı is- s yan eden fırkayı bağy kabul etmemişler veya Hz Ali'nin ordusunun onlara yeteceğini bildikleri için savaşa katılmamışlardır Çünkü onlar Haricilerin savaşına da katılmamışlardır Halbuki Haricilerle savaşmanın farz oldu-' ğunu biliyorlardı Ancak Haricilerle savaşanların kafi sayıda olduklarını gördükleri için bilfiil savaşa katılmamışlardır Eğer Haricilerle savaşanlar kafi miktarda olmasalardı, bunlar da elbette savaşa katılırlardı» [21] Altıncı hüküm 1 Bağy fırkanın malları ganimet mldîr, yoksa sulhtan' sonra onlara iade mi edilir? 1- İmam Muhammed (ra)'e göre bağy fırkanın malı ganimet ola-* maz Ancak onlardan geri kalan at ve silah gibi savaş malzemesi onlara* karşı kullanılabilir Fakat savaş bittikten sonra onların silah ve malları' iade edilir 2- İmam Ebu Yusuf (ra)'a göre bağy fırkanın elinde bulunan silah ve malın tamamı ganimettir Müslümanlar arasında humus hesabına göre taksim edilir 3- İmam Malik (ra)'e göre, bağy fırkanın malları ganimet, çocuk ve kadınları esir edilemez İmam Şafii de bu görüştedir İmam Ebu Yusuf'un delili: Bağy fırka asi oldukları İçin şer'î hududları tecavüz etmişlerdir Onla*rın malları müslümonlar arasında ganimet olarak dağıtılır, Cumhurun delilleri: Bağy fırkanın İmama karşı isyanı onlarla savaşı helal kılar Onların çocuklarını helal kılmaz Çünkü onlar kafir değillerdir Onlar yalnızca İma*ma karşı asi olan mümin veya İmamın taatından çıkmış fasık müminlerdir Onlarla savaşma emri de onları tekrar müminlerin safına döndürmek için*dir Yoksa kafir oldukları için değildir Cumhurun delillerinden biri de Ibni Abbas (ra)'tan rivayet edilen şu hadistir: «Hariciler Hz Ali'ye isyan ettikleri zaman, Hz Ali onlara, «Siz anneniz olan Ayşe'ye mi sövüyorsunuz? Siz başka kadınlardan size helal olan şeylerin ondan da mı helal olmasını istiyorsunuz Şayet böyle bir-şey yaparsanız kafir olursunuz» dedi» [22] Abdullah bin Ömer (ra) de Resulullah (sav)'tan şöyle rivayet etmiştir: «Resulullah (sav) Abdullah bin Ömer (ra)'e, «Bu ümmetten isyan edip İmama karşı çıkanların hükmünü biliyor musun?» diye sordu Abdullah bin Ömer (ra), «Allah ve Resulü daha İyi bilir» cevabını verdi Bunun üzerine Resulullah (sav), «Onların yaralılarına dokunulmaz, esirleri öldürülmez, kaçanının peşinden gidilmez, mallan da ganimet olarak taksim edilmez» buyurdu» [23] Kurtubî: «Bize göre it İma d edilecek olan sahobe-i kiramın bağıl ere karşı tavır ve hareketleridir Onlar bağîlerle savaşlarında koçanların pe*şinden gitmemiş, yaralılara saldırmamış, esirlerini öldürmemiş, kadın ve çocuklarını köle edip satmamış, mallarını da ganimet olarak taksim etme*mişlerdir Bizim önderlerimiz de ancak ve ancak sahabe-! kıranıdır» [24] Sahih olan cumhurun görüşüdür Çünkü bağîier kafir değildir Bu yüz*den kadın ve çocukları esir edilemez, malları taksim edilemez Eğer malla*rı ganimet sayılır, kadın ve çoculkarı köle edilip satılırsa, onlar İsyana teşvik edilmiş olunur Onları tekrar müslümanların safına döndürmek de mümkün değildir En doğrusunu Allah (cc) bilir Ashab-ı kiram arasında vaki olan İhtilaflar etraftnda faydalı ve mühim bir uyan: Kurtubî: «Sahabilerden herhangi birine kafi bir hata isnad etmek caiz değildir Çünkü onlar yaptıklarının hepsinde Ictihad etmişler ve yal*nız Allah (cc)'tn rızasını taleb etmişlerdir Onlar bizim imamlarımızdır On*lar arasında cereyan eden hadiseler hakkında dilimizi tutmalı ve onları zikrettiğimizde en güzel şekilde anmalıyız Zira onlar Resuiuilah (sav)'ın sohbetinde bulunmuşlardır ve Resulullah (sav) onlara sövmeyi yasakla*mıştır «Ailahu taala da onlara mağfiret etmiş ve «Allah dedi (diyecek) ki: «Bu (gün) doğru söyleyenlerin sadakatları kendilerine falde vereceği bir gündür Altından ırmaklar akan cennetler —ki orada ebedî ve daimi kalı*cıdırlar— onlarındır Allah kendilerinden razı olmuştur, kendileri; de ondan razı olmuşlardır ve İşte bu en büyük kurtuluş ve saadettir» (Maide; 119) âyetiyle onlardan razı olduğunu haber vermiştir «Resulullah (sav)'tan çeşitli Isnadlarla varid olan hadise göre, «TaIha, yeryüzünde yürüyen bir şehiddir» Eğer Talha'nın katıldığı savaş İsyan olsaydı, o savaşta ölen Talha şehid olmazdı Çünkü şehadet ancak hak yolunda Hakk için ölmektir «Resulullah (sav)'ın, «Zübeyir'in katili ateştedir» ve «Safiye'nln oğlu*nun katilini ateşle müjdeleyin» hadisleri de buna delalet eder 5u hadisler, Talha (ra) ve Zübeyir (ra)'in katıldıkları savaşta asi olmadıklarını göster*mektedir Dolayısıyla bu savaştan ötürü de günahkar olmamışlardır «Bir alimden sahabiler tarafından akıtılan kan hususunda sorutunca, «Onlar birer ümmetti (gelip) geçti (O ümmetlerin) kazandığı kendilerinin, sizin kazandığınız da sizin ve siz onların işlemiş olduklarından mesul ola*cak değilsiniz» (Bakara: 134) âyetini okuyarak cevap vermiştir» [25] Ayetlerden Alınacak Dersler 1- Gelen haberleri, bilhassa fasıkiann haberlerini tahkik etmek va-clbtir 2- Duyulan haberlere göre hüküm verilemez Bir hüküm vermek için hükme dair haberlerin araştırılması zarurettir 3- Müminler İçin müracaat mercii Resulullah {sav}'tır Bir ehl-i iman için Resulullah (sav)'ın haberinin dışında kat'î bir hüküm vermemelidir 4- Müminler arasını düzeltmek farzdır Müminler arasında çıkacak nizaların Önlenmesi için arayı bulmak farzdır 5- Müminlerden bir fırka diğer bir fırkaya tecavüz ettiği ve bu teca*vüz sulh yoluyla önlenemediği takdirde fitneyi kılıçla önlemek farzdır 6- Müminler kardeştirler Müminleri toplayan akide ve iman bağı*dır Bu bağ nesebi bağdan daha kuvvetlidir 7- Islâmın vahdetini korumak ve zayii kimselerden zulmü defetmek için mütecaviz kimselere karşı koymak farzdır Ayetlerdeki Teşriî Hikmetler Islûm, haberlerde tahkiki ve her işte ihtiyatlı davranmayı emretmiştir Bu emir müminleri düşmanların hazırladıkları tuzaklardan korumak içindir Bu emre uyan müminler her işlerinde sağlam bir yol üzere bulunurlar Çoğu kez bir fası kın getirdiği yolan bir haber fitneler çıkarmıştır Bu fitne yüzünden de çok kanlar dökülmüştür Fitnenin ateşini hilekar İnsan*lar yakmışlardır Çünkü onlar İslâm Ümmetini bozmayı, parçalamayı, fit*neye düşürmeyi düşünmüşlerdir Bu sebeble İslâm tahkiki, araştırmayı em*retmiştir Bilhassa da fasıkların haberleri araştırılmalıdır Çünkü fasıkiar dine karşı hürmet ve saygısı olmayan kimselerdir Bunların haberleri tah*kik edilirse tunların yalan haberleri yüzünden toplumun vahim neticelere düşmesi Önlenmiş olunur Çünkü yalan ve iftiralar bazan herşeyden uzak olan insanların hayatına, feci akibetlere düşmelerine malolur Nitekim Altahu taala vahiyle Resufullah (sav)'ı muttali klımasaydı, Veltd bin Ukbe hadisesinde [26] çok kötü şeyler olacaktı Haberin tahkik edilmesiyle bir*çok günahsız insanın kanı korunmuş ve müsiümanlartn birliği -bozulma*mıştır İslâm nasıl kaynağı ve sebebi ne olursa olsun zulüm ve azgınlığa karşı mukavemet etmeyi emretmişse, birbirleriyle niza eden fırkalar ara*sını bulup düzeltmeyi de emretmiştir Eğer aralarında niza ve düşmanlık anlaşma yoluyla giderilemezse, o zaman bağy ve saldırgan fırkaya karşı en iyi hakim kılıçtır Onlarla Allanın emrine dönünceye kadar savaşmak lazımdır İslâm bu hikmetli yolu müslüman toplumu düşmanlık ve parça*lanmaktan korumak için genel bir kural olarak vazetmiştir -------------------------------------------------------------------------------- [1] İbni Hanbel, Taberani Ayuca Mecraaü'z-Zevaid, C 7 S 109 [2] Razi, ag«j, C 7, S 589 [3] Süyûti, age, C 6 S 90 [4] Şimdi de ziyaretine gidilince ziyaret adabından olan selam ve dua çok alçak bir sesle yapılmalıdır Çünkü peygamberlerin hayatları İle mematları ara*sında bir fark yoktur Hayatlarında gösterilen saygı daha sonra da aynen gösterilmelidir (Çev) [5] Ebussuud age C7 s581 (Razi Tefsiri kenarında) [6] Alusi age C 26, S HS'ten özetle [7] F Razi age, C 7 S 592 [8] Ahisi, age, C 26 S, 148'den özetle v [9] Buhari Müslim Tirmizl, Nesai [10] Buhari Müslim TlrmizJ, Ebu Davud [11] Tirmizi [12] Kurtubi age C 18, S 312 [13] Kurtubi, age C lö, S 316 [14] Cessas, age, C 3, S 398 402 [15] Ibnü'l-Arabi age, C 4 Kurtub!, age, C ıfl S 312 [16] Buhari Müslim, Tinnizi ve Nesai [17] Kurtubi, age C 16 S- 317 [18] Kurtubi, age C 16 S 317 (Taberiden naklen) [19] Buhari, Müslim Ebu Davud, Nesai [20] Kütüb-i Sitte (Tinnizi hariç) Cessas, age C 3 S 400 [21] Cessas age, C 3, S 401 [22] Cessas, age C 3, S 402 [23] Kurtubl, age, C 16 S 320 [24] Kurtubi, age, C lfl, S 320 [25] Kurtubî age, C 16 S 322 [26] Bu hadise âyetlerin nüzul sebeblerinde geçmiştir |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #137 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...63 DERS KUR'ANIN ABDESTSİZ OLARAK TUTULMASININ HARAM OLUŞU 2 Ayetlerin Lafzı Tahlili 2 Bu Âyetlerle Önceki Âyetler Arasındaki Münasebet: 2 Âyetlerin İcmali Manaları 2 Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler 2 Âyetlerdeki Şer'ı Hükümler 3 Birinci Hüküm: «Siyanet Edilmiş Kitap» Tan Maksat Nedir? 3 İkinci Hüküm: «Ona Tam Bir Surette Temizlenmiş Olanlardan Başkası El Süremez» Âyetinden Maksat Nedir? 3 Üçüncü Hüküm: Kur'anın Elle Tutulmasının Hükmü Nedir? 4 Mühim Bir Uyan: 4 Dördüncü Hüküm: Allahu Taalanın Kur'andaki Yeminlerinin Hikmeti 4nedir? 4 Beşinci Hüküm: Kur'anda Yapılan Yeminlerin Türleri Nelerdir? 4 Altıncı Hüküm: Allah (cc)'tan Başkası İle Yemin Edilir mi? 5 Âyetlerden Alınacak Dersler 5 63 DERS KUR'ANIN ABDESTSİZ OLARAK TUTULMASININ HARAM OLUŞU 75 — Hayır (hakikatler kafirlerin dediği gibi değildir) İşte yıldızlan!» düştüğü yerlere andediyorum 76 - ki hakikatte bu, eğer bilirseniz, büyük bir anddır 77 — Muhakkak o elbette çok şerefli bir Kur'an'dır 78 — Kİ siyan et edilmiş bir kitapta (yazılı)dır 79 — Ona tam bir surette temizlenmiş olanlardan başka» el süre-m«z 80 — (O) alemlerin Rabtolnden indirilmiştir 81 — Şimdi siz bu kelamı mı hor görücülersinb? 82 — Rızkınıza (şükür edeceğinize) siz behemehal tekzibe mi kal*kışırsınız? 83 — Hele (can) boğaza gelince, 84 — O vakit siz görürsünüz! 85 — Biz ona sizden yakınız Fakat görmezsiniz 86 — Onu (ta boğazınıza gelince cesedinize) geri çevirsenizyot Eğer (İddianızda) sadıktarsanız Ayetlerin Lafzı Tahlili (Mevögirnnücumî): Mevakl', mevkinin çoğuludur ve birşeyin düştüğü yere denir Nücum, necm'in çoğuludur Necm, yıldız demektir (Meknûni): Saklanan, gizlenen şey (El mutahharün); Cenabetlik ve idrar gibi na*maza mani olacak şeylerden temizlenmiş olanlar (Mudhinûn): Hor görmek, yalanlamak (Belegatilhülgûm): Belagat, ulaşmak anlamr-na gelen bir fiildir Hulküm, boğaz demektir (Medînîne); Mükafat istemektir (Terciûneha); Terci', rücudan gelen bir fiildir Dönmek demektir Yani, ruhu vücuda döndürebilecek misiniz demektir Bu Âyetlerle Önceki Âyetler Arasındaki Münasebet: Allahu taala önceki âyetlerde Alfah (cc)'ın vahdaniyetini, ölümden sonra dirilmeyi ve hesap vermeyi isbat edecek delilleri zikretmiştir, Sonra da peygamberliği isbat edecek deliller takib etmiştir Sonra do Resullerin sonuncusu olan Muhammed bin Abdullah'a nazil olan Kur'anın doğrulu*ğunu bildirmiştir Kur'an asırlar boyu onun peygamberliğinin isbatı için ebedi bir mucizedir Kur'an, müşriklerin za'mettikleri gibi Muhammed (sav)'in telifi değildir O, hakim ve alîm olan Allah (cc) tarafından indiril*miştir İşte bu işaret ettiklerimiz bu âyetlerle önceki âyetler arasındaki bağlantının ne kadar ahenkli olduğunu göstermektedir Âyetlerin İcmali Manaları Allah (cc), yıldızların yörüngeleri üzerine yemin etmektedir Şayet bi*lirseniz bu, çok büyük bir şeydir Çünkü yıldızlar yörüngeleri ile birlikte onları yaratan Allah (cc)'ın kudretine en açık delildirler Allahu taala an-dederek Kur'anın sihir, kehanet, iftira değil büyük ve korunmuş bir kftap olduğunu isbat ediyor O, Allah (cc) tarafından korunmuş, her batıldan, değişmeden ve değiştirilmeden korunacak olan ve herşeyi hakkıyla bilen hüküm ve hikmet sahibi Allah (cc)'ın indirdiği kitaptır Bu kitabı şeytan*lar getirmedi Şeytanlar zaten Allah (ccj'tn ilminde saklı olan ve korunan bu kitaba el süremezler Onu ancak Allah (cc) katından temiz melekler indirmiştir Yeryüzünde de onu melekler gibi temiz olanlar tutabilir Çünkü o, aziz ve ceül otan Allah (cc)'in kelamıdır Allah (cc)'ın kelamına karşı saygı İse ancak temizlikle olabilir Ey İnsanlar, siz bu kitabı, Kur'anı mı yalanlıyorsunuz? Siz Allah (cc)'ın nimetlerine karşı şükrü böyle mi yapıyorsunuz? Hakikat siz bütün nimetleri veren Allah (cc)'ın fazlını İnkar ediyorsunuz Ruhunuz gırtlağınıza gelip dayandığında, meçhul bir yol ayrımında durduğunuzda ne yapacaksınız? Tekrar dünyaya dönebilir misiniz? Ölümü sizden defetmeye gücünüz yete*bilir mi? Cesetten ayrılan ruhunuzu tekrar cesede döndürmeye kadir mi*siniz? Eğer hesap vermeyecekseniz veya dediğiniz gibi Ölümden sonra ne hesap, ne mükafat, ne de yeniden dirilme varsa, o zaman serbestsiniz O zaman, ruhu gırtlağına yaklaşan kimsenin ruhunu geri çevirin Hesap ver*meye giden insanları geri çevirin Halbuki siz ölen bir kişiye yalnız bakı*yorsunuz, hiçbir şey yapamıyorsunuz Bizim meleklerimiz sizden o ruhlara daha yakındır Siz o ruhun büyük bir hesaba gittiğini görmüyorsunuz Cün- kü siz acizzisiniz Allah (cc)'ın huzuruna temiz gidenler İse mükafatlarını göreceklerdir Siz de cezanızı Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler Birinci incelik: Yıldızların yörüngeleri üzerine yemin edilmesi, Allah (cc)'ın kudretinin büyük, hikmetinin kamil ve sanatının bedl' oluşuna İşa*ret etmektedir, öyle ki bunu açıklamak ne düle, ne de kalemle mümkün*dür Yapılan birşeyin büyüklüğü onu yapanın azametine delalet eder Gök ve göğün İhata ettiği-güneş, ay ve yıldızlar Allah (cc)'ın kudretinin bir eseridirler Bunlar arasındaki düzen mucid, hüküm ve hikmet sahibi olan A'lah (cc)'ın varlığına ve birliğine delalet eder İkinci incelik: Fahreddin Razi: «Âyetteki «şerefli bir Kur'andtr» ifade*sinde derin bir İncelik vardır Çok okunan bir kitap hem okuyana, hem dinleyene usanç verir Hatta bir mecliste bir adam bir mevzuyu ikinci defa anlatsa ona tekrar ettiği için kızılır Halbuki Kur'an böyle değildir Oku*dukça, dinledikçe zevk alınır Ne kadar tekrar edilirse edilsin usanç ver*mez» [1] Üçüncü İncelik: Kur'ana, «Şimdi siz bu kelamı mı hor görücülersi*niz?» âyetinde görüldüğü gibi «hadis» (kelam) ismi verilmesi çok görül*mektedir «Hadis» ise yeni olan şeye denir Yeni konuşulan, duyulan şey insana tad verir Kur'an ise «kadim» olmasına rağmen onda yeni söylenilen bir kelamın tadı vardır Her okunuşta sanki hiç okunmamış gibi zevk alı-mr işte bu İtibarla Kur'ana «hadis» denilmesi doğrudur Dördüncü incelik: Yıldızlar üzerine yemin etmekle Kur'an arasında ne münasebet vardır Ki, Kur'anın doğruluğunu isbat için yıldızlar üzerine yemin edilmiştir Cenabı Allah yıldızları yerin ve denizlerin karanlığında insanların yolunu ve yönünü tayin etmesi için yaratmışsa, Kur'an âyetle*rini de sapıklığın ve cehaletin karanlıklarında insanların yolunu tayin et*mek için göndermiştir Yıldızlar maddi karanlığı aydınlattığı gibi Kur'an da manevi karanlıkları aydınlatmaktadır Buradaki yeminde maddi ve ma*nevi yol göstericiler arasında bir birleşme olmuştur Beşinci incelik; «Ona tam bir surette temizlenmiş olanlardan baş*kası el süremez» âyeti haber şeklinde gelmişse de mana itibariyle birşe-yi yasaklamaktadır, ibni Kesir bu âyetin tefsirinde şöyle der: «Bazı alim*lere göre temiz olmaktan maksat, cünüp ve abdestsiz olmamaktır Müs*lim'in Sahihinde İbni Ömer (ra)'den rivayet ettiği hadise göre Resulul-lah (sav), müşrik memleketlere giden kimsenin yanında Kur'an götürme*sini yasaklamıştır Bu yasaklama müşriklerin ona el sürmemesi için yapılmtştır İmam Malik (raj'in Muvatta'dakl rivayetine göre de Resuiuilah (sav) Amr bin Hazm'a yazdığı mektupta, «Kur'anı ancak temiz kimseler eline alsın» buyurmuştur»[2] Altıncı incelik: «Rızkınıza (şükür edeceğinize) siz behemahat tekzibe mi kalkışırsınız?» âyetinin manası, «Siz rızkınızın şükrünü Kur'anı yalanla*yarak mı yapıyorsunuz?» demektir Yani siz, küfrü şükrün yerine koyuyor*sunuz denilmiştir Salebi de âyetin tefsirinde, «Siz Kur'andan pay alacak •yerde onu tekzıb ediyorsunuz» demiştir [3] Âyetlerdeki Şer'ı Hükümler Birinci Hüküm: «Siyanet Edilmiş Kitap» Tan Maksat Nedir? Müfessİrler âyetteki «siyanet edilmiş kitap»tan maksadın ne olduğu hususunda görüş ayrılığına düşmüşlerdir Bazı alimlere göre bundan maksat, «levh-i mahfuzudur «Siyanet edil-miş»ten maksat da gözlerden saklanmış demektir ;Ki ona ancak Cebrail ve Mikail gibi melekler muttali olabilir Diğer bazı alimlere göre «slyanet edilmiş kitapalan maksat, levh-i < mahfuz değil Kur'andır Kur'an-ı kerim nasıl hafızlar tarafından ezberlene*rek hafızalarda saklanırsa, satırlara yazılarak da sayfalarda korunur Nite*kim Ailahu taola, «O, <Allah indinde» çok şerefli, kadri yüce, tertemiz sa-hifededir» (Abese: 13-14) buyurmuştur Buna göre âyetteki «siyanet edil*mişsin manası, «değişme ve bozulmadan korunmuş»tur Ailahu taala öa, «Kur'anı biz indirdik, biz Onun koruyucuları da şüphesiz biziz» (Hicr: 9) buyurmuştur İkinci Hüküm: «Ona Tam Bir Surette Temizlenmiş Olanlardan Başkası El Süremez» Âyetinden Maksat Nedir? Müfessirler, âyetteki el sürülmeyecek kitaptan maksadın Kur'an mı -yoksa levh-i mahfuz mu olduğu hususunda görüş ayrılığına düşmüşlerdir Bazı alimlere göre buradaki el' sürülemeyecek kitaptan maksat Kur'*andır Buna göre âyetin manası şöyle olur: Bu Kur'ana abdestll olmayan kişiler e! süremez Diğer bazı alimlere göre İse buradaki kitaptan maksat levh-i mahfuz*dur Buna göre de âyetin manası, «Levh-I mahfuza temiz olanlardan başkası el süremez» olur Buradaki temiz olanlar ise meleklerdir Âyetteki kitabın tevfo-i mahfuz olduğunu söyleyenler görüşlerini Isbat İpin «O (Allah indinde) çok şerefli, kadri yüce, tertemiz sahifelerdedir Kı-metii, sevgili, takva sahibi katiblerin elleriyle (yazılmıştır)» (Abese: 13-16) âyetlerini delil almışlardır Buna göre temiz olanlar meleklerdir[4] Üçüncü Hüküm: Kur'anın Elle Tutulmasının Hükmü Nedir? Kur'an-ı kerim, Allah (cc)'ın mukaddes kitabıdır Ona tazim ve ihtiram etmek farzdır Ona tazim etmenin bir işareti de onu abdestsiz eie almamak*tır Fukaha, Kur'anın abdestsiz eie alınamayacağında icma etmiştir Ab*destsiz olarak tutulmasını yalnız öğretmek ve öğrenmek kasdıyla eie alan*lar için caiz görenler de vardır Bu da zarurettir Öyleyse abdestsiz, cünüp kimselerle ay hali gören ve lohusa kadınların Kur'anı ellerine alması ha*ramdır Mühim Bir Uyan: Kur'an-ı Kerimi abdestsik olaraK ele almak haramdır Bu hükme kimse karşı çıkmamıştır Ancak fukaha arasındaki görüş ayrılığı bu hükmün mevzumuz âyetlerden mi yoksa başka âyetlerden mi çıktığı hususundadır Fukahadan bazılarına göre Kur'anı abdestsiz ele almanın haram olu*şu mevzumuz âyetlerin işaretiyle sabittir Çünkü Ailahu taala, Kur'anı semada ancak temiz meleklerin tutabildiğini haber vermektedir Bizim eli*mizdeki Kltab da levh-i mahfuzda yazılmış kitabın aynısı oiduğuna göre onu tutanların da mutlaka abdestll olmaları farzdır Diğer bazı alimlere göre ise, Kur'anın abdestsiz olarak ele alınama*yacağı hükmü mevzumuz âyetlerle değil, Resulullah (sav)'ın sünnetiyle sabittir Bu görüşteki fakihier, kendi görüşlerini isbat için de birçok akli ve naklî delil getirmektedirler 1- «Ona tam bir surette temizlenmiş olanlardan başkası el süre*mez» âyeti Mekke'de nazil olmuştur İlim ehli bilir ki, Mekke'de nazil olan âyetler fıkhı meselelerle ilgili değil, iman ve itikadla ilgilidir 2- Bu âyet birşeyt haber vermektedir Haberi emir şeklinde tevil ' etmek âyeti haber şeklinden çıkarır Âyetin haber şeklinden çıkmasıyla ortaya bir mecaz çıkar Kelamda ise asıl olan hakikattir, mecaz değil 3- «Mutahharûn» (temiz yaratılanlar) kelimesi bizim görüşümüze, yani «temiz yaratılmış meleklerse işaret eder Eğer burada abdest alan*lar kasdedilseydi, «kendisini temizleyenler» manasındaki «mutotahharun» kelimesinin kullanılması gerekirdi Nitekim bunu, «Allah hem çok tövbe edenleri sever, hem çok temizlenenleri (mutatahharun) sever» (Bakara: 222) âyeti de teyid etmektedir[5] Özet olarak, Resulullahın sünneti Kur'anı ele almak İçin abdestli ol- manın farz olduğuna delalet etmektediı İbni Habban ve ashab-ı sünenin tesbit ve rivayet ettiklerine göre, Re-sulullah (sav) Yemen halkına yazdığı mektupta, «Kur'anı ancak abdestli kimseler eline alabilir» buyurmuştur Fukahanın cumhuru (Ebu Hanife, Malik ve Şafii) da böyle hükmetmişlerdir Sahabilerin çoğu da çocukları*na Kur'anı ellerine alacakları zaman abdest almalarını emrederlerdi Dördüncü Hüküm: Allahu Taalanın Kur'andaki Yeminlerinin Hikmeti 4nedir? Araplar sözlerini tekid etmek için yemin ederlerdi Kur'an ise Arapça ile nazil olmuştur Kur'anın birçok âyetlerinde kelamın tekidi için çeşitli yeminler yapılmıştır Yoksa bu yeminler davanın isbatı için yapılmamış*tır Zira davanın isbatı kat'İ delillerle yapılır Kur'anın iki tür muhatabı vardır Kur'ana iman etmiş mümin veya onu teR'zİb eden kafir Mümin Allah (cc}'ın haber verdiğini yeminsiz olarak tas*dik edip inanan kimsedir Kafirler ise delillerle inanmadıkça yapılan ka*semler yüzünden inanacak değillerdir, öyleyse Kur'andaki yeminler, sözü tekid etmek ve mevzunun ehemmiyetine dikkat çekmek içindir Atlahu taa-la, âyetlerinde herhangi birşey üzerine yemin ettiği zaman, muhatabının zekası kendi kendine araştırmaya başlar Acaba Allahu taala bu varlık üzerine niçin yemin etmiştir? Bundan maksat nedir? Niçin başka bir varlık üzerine değil de özellikle onun üzerine yemin edilmiştir? İşte bu soruların cevabını bulmak için muhatap düşünmeye ve araştırmaya başlayacaktır Beşinci Hüküm: Kur'anda Yapılan Yeminlerin Türleri Nelerdir? Kur'onda çeşitli şekillerde yeminler varid olmuştur Bunları üzerleri*ne yapıldıkları şeylere ve yapılış sebeblerine göre Ikl grupta inceleyebi*liriz 1- Üzerlerine yapıldıkları şeylere göre yeminler: a) Allah (cc)'ın zatı üzerine yapılan yeminler Mesela, «İşte o göğün ve yerin Rabblne ondolsun ki (vaadolunduğunuz) o (şeyler) tıpkı sizin ko*nuştuğunuz gibi şüphesiz ve kat't bir gerçektir» (Zarİyat: 231 ve «İşte Rabbine andolsun ki onlara, topuna yapmakta oldukları şeyleri elbette so*racağız» (Hicr: 92-93) âyetlerinde görüldüğü gfbi b) Çeşitli yaratıklar üzerine yapılmış yeminler Mesela, «Andolsun incire, zeytine, Sina dağına ve şu emin şehre ki biz hakikat İnsanı en gü*zel bir biçimde yarattık» (Tin: 1-4} ve «Andolsun güneşe ve onun aydın*lığına, ona tabi olduğu zaman aya, ona parlaklık verdiği zaman gündüze, onu örtüp büründüğü zaman geceye, göğe ve onu bina edene, yere ve onu yayıp döşeyene, herbir nefse ve onu düzenleyene, sonra tSa ona hem kötülüğü, hem (ondan) sakınmayı İlham edene ki onu tertemiz yapan kisl muhakkak umduğuna ermiş, onu alabildiğine örten kişi İse elbette ziyana uğramıştır» (Şems:11-10) ve «Andolsun fecre, on geceye, hem çifte, hem teke, gelip geçeceği dem geceye, (ki) bunlarda akıl sahipleri için birer ye*min (değeri) vardır» (Fecr: 1-5} âyetinde görüldüğü gibi c) Bizzat Kur'an üzerine yapılan yeminler «Sad O şanlı, şerefli Kur'*ana yemin ederim ki (hal) küfredenlerin iddia ettikleri gibi değildir) Bila*kis (onların dışı boş) bir onur, (İçi İse tam) bir tefrika içindedir» (Sâd: 1-2} ve «(Hidayet yolunu) apaşikar gösteren (şu) kitaba andederlm ki haki- kat biz onu (onun manalarını) anlayosınız diye Arapça bir Kur'an yaptık» (Zuhruf: 2-3) ve «Kaf, o çok şerefli Kur'ana yemin ederim ki (Mekke kaflr-ferl peygambere İman etmediler)» (Kaf: 1) âyetlerinde görüldüğü gibi d) Mevzumuz âyette olduğu gibi bizzat «and» (kasem) üzerine yapılan yeminler «(Demek ki hakikat ey kafirler sizin dediğiniz gibi değildir) An-de derim o (geceleri) geri dön(üp aydınlık neşreden)» (Tekvin 15) ve «Kıycmet gününe andederlm Kendisini alabildiğine krnayan nefse yemin ederim (ki siz öldükten sonra mutlaka dirileceksiniz),» (Kıyamet: 1-2) ve «Şu beldeye yemin ederim Sen bu beldeye helal İken» (Beled: 1-2) âyet*lerinde görüldüğü gibi 2- Sebebîerine göre yapılan yeminler a) Allah (cc)'tn vahdaniyetinin İsbatı İçin yapılan yeminler «Saflar bağlayıp duranlara, sevk ve zecredenlere, zikir okuyanlara yemin ederim ki gerçek sizin Tanrınız hakikaten birdlrı (Saffat: 1-4) âyetlerinde görül*düğü gibi b) Kur'anın hak olduğunu isbat için yapılan yeminler «Hayır (hakikat*ler kafirlerin dedikleri gibi değildir) İşte ytfcftzlann düştüğü yerlere ande-dlyorum —kt hakikaten bu, eğer bilirseniz, büyük bir anddır— muhakkak o ebette çok şerefi! bir Kur*andsrı (Vakıa: 75-77) âyetlerinde görüldüğü gibi c) Resulullah (sav)'ın peygamberliğini İsbat İçin yapılan yeminler «Ya*sin O hikmet dolu Kur'ana yemin «derim ki sen (bab&im) hfç şüphesiz (Hak canibinden) gönderilen fpeygamberJterdensJn» (Yasin: 1-3) âyetle*rinde olduğu gibi d) Resulullah (sav)'tan müşriklerin İsnad ettikleri kötü sıfatların olma*dığını göstermek İçin yapılan yeminler, «Hokka He kaleme ve (kalem erba-bmm) yarmakta olduktan şeflere andoteun W, (hdbftıtm) sen, Rabbmfn ni*meti sayesinde, felr mecnun değfisin,» (Kalem: 1-2) âyetlerindekl gibi Altıncı Hüküm: Allah (cc)'tan Başkası İle Yemin Edilir mi? Alimler, Alitfh (ccpn isminden veya sıfatlarından başto birssyte ye*min etmenin Jraram olduğunda Icma etmîsîerdir ftesöHflfah (sav), «Yemin «îmek İsteyen içişi ya Mlan $cc) İle yenün etsin veya hiç etmesin» buyur*muştur Allah (cç)"tan başka şeylerle yemin edilmesinin haram oluşu fasonlar ipindir Allahu taala yarattığı şeylerden dilediği ile yemin etmektedir Çün*kü feirşeyfe şerrim etmek onun ehemmiyet ve azametini gösterir Allahu taala Kur'anın birçok âyetlerinde görüldüğü gibi yarattığı birçok şeyle ye*min etmiştir Aüah (ccpn bu yeminleri o şeyin sağlamlık ve ehemmiyetini gösterir Cenabı Allahın yemin ettiği şey, onu yaratanın kudretine delalet eder Resuiulloh (sav), «Hakikat Allahu taala size babalarınız İle yemin öt*meyi yasaklamıştrr Yemin etmek İsteyen kişi ya Allah İle yemin etsin ve*ya hiç etmesin» buyurmuştur Âyetlerden Alınacak Dersler 1- Allah (ccpn yıldızların yörüngeleri üzerine yemin etmesi, yoktan varettiği nizamın yaratıcısının büyüklüğünü göstermek içindir 2- Kur'an sihir, şiir ve kehanet değil, ancak hakîm ve alîm olan Allanın kelamıdır 3- Aziz kitabımız Kur'anı levh-i mahfuzdan dünyamıza şeytanlar değil, temiz yaratılmış melekler getirmiştir O halde Kur'anı eline alanların da temiz, abdestll olması şarttır 4- Kur'an tebdil ve tağyirden, batıldan korunmuştur Çünkü Allahu taala onun korunmasını tekeffül etmiştir 5- Nimetlere karşı tekzib ve inkar değil, şükredilmelidir 6- İnsanlar eğer amellerinin mükafat ve cezasını görmeyecekse o zaman kendi nefsinden belayı defetmesi lazımdır 7- Yaşadığımız dünya dışında bir yer olması lazımdır ki insanlar orada yaptıklarının karşılığını alabilsinler Ayetlerdeki teşrii hikmetler Kur'an mecid olan Allah (cc)'ın kitabı, kullarına düsturu, resullerin sonuncusu olan Hz Muhammed'e indirdiği vahyidir Semavi kitapların en son nazil olanı ve en şereflisidir O, beşeriyeti doğru yola ileten, insanları mutluluğa ulaştıran ve cehaletten kurtarıp ilim ışığına çıkaran kitabtır Öy*leyse ona saygı göstermek bu şerefli kitabın hakkıdır Onu tatbik etmek, en yüksek mevkide tutmak, devamlı okumak bütün müslümanlara farz*dır Kur'an-ı kerime saygının bir alameti de onu eline alan kimsenin te*mizlenmesidir Çünkü o, Allah (cc)'ın kelamıdır Öyleyse müminin Kur'an hakkında saygısızlık yapması veya onu abdestsiz olarak eline alması doğ-râ değildir Resulullah (satf), Amr bin Hozm'a yazdığı mektupta «Kur'anı ancak abdestli ve temiz kimseler eline alabilir» buyurmuştur Resulullah (sav)'ın Kur'ana azami derecede saygı göstermesi, bizim de ona saygı gösterme*mizi icobettirmektedir Allahu taala Kur'anın şanını yüceltmiştir Çünkü onu ayların en efdali olan Ramazan ayında, gecelerin en efdali olan Ka*dir gecesinde inzal buyurmuştur Kur'an-ı kerimin Resulullaha gelmesinde de Ruhul emin olan Cebrail aleyhlsselam vasıta olmuş, o seçilmiştir Kur'*an-ı kerimin nerede ve nasıl yazıldığı, «O (Allah İndinde) çok şerefli, kadri yüce, tertemiz sahlfelerdir Kıymetli, sevgili, takva sahibi katiplerin elleriyle yarılmıştır)» (Abese: 13-16) âyetleriyle bildirilmiştir O zaman müminlere bu kitab-ı mübine saygı göstermeleri farz olmaz mı? Kur'anı temiz ve pak melekler getirmişlerdir Müminlerin de o melek*lere benzemeleri için Kur'anı ellerine almadan önce temizlenmeleri, ab-dest almaları lazımdır «{Âyetlerimiz hakkında sapıklığa düşenler) o zikre (Kur'ana) —o ken dilerine gelince— küfredenlerdir ki İşte bunlar şüphesiz bize gizli kal mazlar) Halbuki o, cidden sarp bir kitaptır ki, ne Önünden, ne ardından onq hiçbir batıl (yonaşıb) gelemez (O), bütün kainatın hamdettlğt, o yegane hüküm ve hikmet sahibi (Allah)tan İndirilmedir» (Fussılet: 41-42) -------------------------------------------------------------------------------- [1] Razi age, C 8 S B9 [2] Ibni Kesir, age, C 4, Kurtubl, age [3] Ibni Cevzi age, C 8 S 154 [4] Alusi, Kurtubl, Razi [5] Razi, Alusi, Kurtubî Ibni Cevzl 416 |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #138 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...64 DERS ZİHAR VE KEFARETİ 2 Âyetlerin Lafzi Tahlili 2 Ayetlerin İcmali Manaları 2 Âyetlerin Nü2ül Sebebleri 2 Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler 3 Âyetlerdeki Şer’i Hükümler 4 Birinci Hüküm: Zıhar Talak Gibi Meşru Mudur? Haram Mıdır? 4 İkinci Hüküm: Ziharda Hangi Hükümler Vardır? 4 Üçüncü Hüküm: Ayetteki «Dediklerini Geri Almok»tan Maksat Nedir? 5 Dördüncü Hüküm: Gayri Müsllm Zımmî Ve Kftabînîn Zihaf Yapması Sahih Midir? 5 Beşinci Hüküm: Cariyeye De Zlhar Yapılabilir Mi? 5 Altıncı Hüküm: Kadın Da Zfhar Yapabilir Mi? 6 Yedinci hüküm: Zihar anne He teşbihe mi mahsustur? 6 Sekizinci Büküm: Zîhann Kefareti Nedir? 6 Dokuzuncu Hüküm: Zihar Yapan Kimse Kefaret Vermeden Zevcesiyle Temasta Bulunursa Kefareti Ağırlaşır Mı? 7 Ayetlerden Alınacak Dersler 7 Ayetlerdeki Teşrii Hikmetler 7 65 DERS RESULULLAH (SAV) İLE MAHREM KONUŞMANIN ADABI 7 Ayetlerin Lafzı Tahlili 8 Ayetlerin İcmali Manaları 8 Ayetlerin Nüzul Sebebleri 8 Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler 8 Ayetlerdeki Şer'i Hükümler 9 Birinci Hüküm: Ayetteki “Meclisler”den Maksat Nedir? 9 İkinci Hüküm: Bir Şahsın Yerlnds İzinsiz Olarak Oturmak Mubah Mıdır? 9 Üçüncü Hüküm: Dışarıdan Gelen Alim, Fazıl Ve Salih Kişiye Ayağa Kalkmak Caiz Midir? 10 Dördüncü Hüküm; Resulullah İle Mahrem Konuşmadan Önce Sadaka Vermek Vacîb Midir? 11 Resulullah (sav) İle Mahrem Konuşmanın Adabı 11 Âyetlerden Alınacak Dersler 11 64 DERS ZİHAR VE KEFARETİ 1- (Habibim) zevci hakkında seninle direşip duran, (nihayet halin*den) Allaha da şikayet etmekte olan (kadın)tn sözünü (umulduğu vecih ile) Allah dinlemiştir Allah s İz in konuşmanızı (zaten) İşitiyordu Çünkü Al*lah hakkıyla işitici, kemaliyle görücüdür 2- İçinizden 2İhar yapagelenlerin karılan onların anaları değildir Anaları kendilerini doğuranlardan başkası değildir Şüphe yokkl onlar her halde cfrkln ve yalan bir taf söylüyorlar Muhakkak ki Allah bağışlayıcı, çok yarhgayıcıdirti' 3- Kadınlardan zihar ile ayrılmak isteyip de sonra dediklerini geri alacaklar (için) birbiriyle temas etmezden evvel, bir köle azad etmek (la*zımdır) İşte size bununla öğüt veriliyor Allah ne yaparsanız hakkıyla ha*berdardır 4- Fakat kim (bunu) bulamazsa, (yine) birbiriyle temas etmezden evvel, fasılasız İki ay oruç (tutsun) Buna da güç yetiremezse ottmtş yoksul (doyursun) (Kefaretteki) bu (hafifletme) Allaha ve peygamberine İman (da sebat) etmekte olduğunuz İçindir Bu (hükümler) Allanın (tayin ettiği) had-lerdir (Bunları kabul etmeyen) kafirler için ise elem verici azab vardır Âyetlerin Lafzi Tahlili (Semlallâhu): Semi' ve basar, itim, İrade, kudret ve hayat gibi Allah (cc)'ın sıfatlandır Semi'nin anlamı, bir kulağa sahlb olmadan sesleri duyan demektir (Tücâdîlüke): Kocası hakkında defaetle müracaat eden, direşen (Veteştekl): Şekva kökünden gelen bir fiildir Şekva, sıkıntısını açığa vurmak, şikayet etmektir (Tahavürekümâ): Karşılıklı muhavere, konuşma (Yüzahirûne): Zihar zehr kökünden gelir, sırt demektir Istılahı manası İse, bir kimsenin karısına, «Sen bana anamın sırtı gibisin» diyerek onu kendisine haram kılmaktır (Münkeren): İnkar kökünden gelir Şeriatın haram kıldığı şeye denir (Zûren): Zur yalan, açık batıl olan şey demektir (Fetahrîrüragabetin): Tahrir, bir köleyi Allah için azad etmektir Rakabe, boyun demektir Buradaki manası, şahıs demektir (Yetemâssâ): Mes kökünden gelir, mes, birşeyl elle tutmaya denir, buradaki anlamı ise elmadır (Miskinen): Miskin, kendisini ve ailesini geçin*direcek mala sahip olmayan, çok yoksul (Hudud): Had'din çoğuludur Had, İki şeyi birbirinden ayıran, tecavüz etmemesi için araya konulan şeye denir Istılahtaki manası ise, Allah (cc)'ın günahla sevab arasına çizmiş olduğu sınırdır Ayetlerin İcmali Manaları Allahu taala insanlara çok yakın ve herşeyi şüphesiz İşitendir Dua va istekte bulunanlara İcabet eder Bir kadın Resulullah (sav)'a kocasını şikayete geldi Kocası, cahiliyet dönemindeki gibi zihar yaparak kadtnı kendisine haram kılmıştı Kadın sık sık Resulullah (sav)'a geliyor, şikayetlerde bulunuyor ve ziharın İs-lamdaki yerini öğrenmek istiyordu Yerde ve gökte olan herşeyi bilen Allahu taalaya da şikayette bulunarak kimsesizliğini, bakımsızlığım arzettl Kadı*nın yaşı ilerlemişti Çocukları çok küçüktü Onları kocasının yanına bırok-sa bakımsızlıktan, yanına alsa açlıktan ölürlerdi Resulullah (Sav) kendi başına bir hüküm vermez, Allahu taaladan ge*len vahye uyardı Zihar hususunda da o zamana kadar herhangi bir vahiy gelmemişti Bu sebeble kadına kesin bir cevap vermiyor, oyalıyordu İşte Allahu taala bu zayıf ve kimsesiz kadının duasını kabul ederek vahyi İn*zal buyurdu Resulullaha kadının kocasına şöyle demesi buyuruluyordu: Zihar yaptığın zevcen senin annen değildir Senin annen ancak seni do*ğurandır Seni doğurduğu için annen sana haramdır Fakat Allah (cc)'ın sana helal kıldığı birşeyi sen kendine haram kılamazsın Sen şeriatın sevmediği, yalan ve iftira olan bir söz söylemişsin Bununla birlikte Cena*bı Allah hata edip dönenleri affeder, şer'î sınırları aşmayanlara mağfiret eder Öyleyse sen Allah (cc)'ın peygamberine İnzal buyurduğu vahye uy Azad edecek bir kölesi olmayan, onu alacak zenginliğe de sahip ol*mayan kimse, yine zevcesi ile temas etmezden önce aralıksız İki ay oruç tutmalıdır Eğer hastalık, yaşlılık gibi sebeblerle İki ay oruç tutmaya güç yetiremezse o zaman altmış yoksulu doyurmak zorundadır İşte bu Allah (cc)'ın zihar için gönderdiği hükmüdür Allahtn size meşru kıldığı sınır*larda durun, onu tecavüz etmeyin Âyetlerin Nü2ül Sebebleri 1- Hz Ayşe'den şöyle rivoyet edilmiştir: «Allahu taala bütün sesleri işitir Bir kadın Resuluflah (sav)'a gelerek kocası hakkında şikayette bu*lundu Ben evin bir tarafında onları dinliyor, fakat sözlerinin bir kısmını duyamıyordum Kadın Resulullah (sav)'a, «Benim yaşım İlerledi, çocukla*rım ayrıldı, kocam zihar yaptı Kocamı sana şikayet ediyorum» diyordu Kadın şikayetlerine Cebrail aleyhisselam bu âyetleri getirene kadar de*vam etti» [1] 2 — Ibni Abbas (ra)'tan şöyle rivayet edilmiştir: «Cahiliyet dönemin*de erkekler zevcelerine, «Sen bana anamın sırtı gib'sin» diyerek onu ken*disine haram kılarlardı İslâmdan sonra ilk defa Evs isminde bir sahabr zihar yapmış, fakat sonra pişman olmuştu Karısına, «Git, Resulullaha sor» demişti Kadın Resulullah (sav)'a sorduktan sonra bu âyetler nazil oldu [2] 3 — Havlete bintl Malik bin Sa'lebe'den şöyle rivayet edilmiştir: «Ko*cam Evs bin Samid bana zihar yaptı Ben de Resulullah (sav)'a giderek şikayet ettim Resulullah (sav) bana ısrarla, «Allah (cc)'tan kork, çünkü ,o senin amcaoğlundur» diyordu Fakat ben, «Zevci hakkında seninle dire*şip duran» âyeti nazil olana kadar şikayete devam ettim Âyet nazil ol*duktan sonra Resululloh (sav), «Kocan seninle temas etmezden evvel bir köle azad etsin» Ben de «Köle bulamaz» dedim Resulullah (sav) «Öy*leyse aralıksız iki ay oruç tulsün» dedi «Ya Resulullah o yaşlıdır, o ka*dar oruç tutamaz» dedim Resulullah (sav), «öyleyse altmış miskin doyur*sun» buyurdu Resulullah (sav)'a, «Onun sadaka verecek birşeyl yoktur» dedim O zaman Resulullah (sav), «Ben ona altmış sa' hurma vereyim» buyurdu «Bir aitmiş sa' da ben veririm» dedim Resululloh (sav), «Güzel yaparsın Sen onun yerine altmış yoksulu doyur ve amcaoğlunun yanına git» buyurdu» [3] Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler Birinci incelik: Fahreddin Razh «Bu vaka halktan umudu kesilen kendisinin mühim İşi hususunda Allahtan başka yardımcısı olmayan kim*senin işini ancak Allahu taalamn yapacağına delalet eder Çünkü Allah-(cc) herşeye kadirdir, herşeyi yapabilendir Âyetteki, «Allah sizin konıışmanızı (zaten) işitiyordu» İfadesi, Allahu taalamn her zaman her şeyi işittiğine delalet eder O kadının hitapta Resulullah (sav)'Ia birlikte mu*hatap olması onu da bu hitap şerefine erdirmiştir Bu cümlede «Allah» isminin iki kere tekrar edilmesi, müminlerin kalbine Atlanın heybetinin ilka edilmesi İçindir» [4] İkinci İncelik: İbni Munzır: «Cahiliyet döneminde erkekler kantarını, «Sen bana anamın sırtı gibisin» sözüyle boşarlardı Cahil İye Arapları ne*den «sırt» demişlerdir de başka bir uzvu zikretmemişlerdir Halbuki diğer uzuvları anarak haram kılma daha uygundu Çünkü sırt binek yeridir Ka*dın da bir yerde erkeğin bineğidir, öyleyse, «Sen bana anamın sırtı gibi*sin?» ifadesiyle sanki, «Benim sana nikahla binmem, anama nikahla bin*mem gibi haramdır» denilmek istenmiştir Bundan ötürü «binek» yerine İstiare yoluyla «sırt» denilmiştir» [5] Fahreddin Razİ: «Zihar kelimesi sırt anlamına olan zehr kelimesinden alınmamıştır Çünkü sırt, kadının zevk alınan uzvu değildir Belki zihar ke*limesi yükseklik manasına olan zühr kelimesinden alınmıştır Bu kelime Kur'andaki, «Artık onu aşmaya (en-yezherü) da güç yetiremedfler» (Kehf; 97) âyetinde de yükseklik manasında kullanılmıştır Bunun için de binilen herşeye zühr denilir Çünkü ona binen yükseğe çıkmış olur Bu mananın sıhhatine Arapların talakta kullandıkları «Ben ailemden İndim» İfadesi de delalet etmektedir Bu İfade bir yükseklikten inmeyi dile geti*rir» [6] Üçüncü incelik; Zihar yapan kişi zevcesini annesine benzetiyor, «Be*nim annemdir» demiyor O halde Kur'an bu sözü nasıl oluyor da «yakm» ve «çirkin» olarak vasıflandırıyor Çünkü «Sen bana anamın sırtı gibisin», sözü ya karısının da annesi gibi haram olmasını haber vermektedir veya şu anda zevcem bana annem gibi haramdır anlamına gelmektedir Eğer bu ifade geçmişteki bir hail haber veriyorsa yalan olmaktadır Çünkü zev*cesi ona helal ve annesi ona ebediyyen haramdır Helal olan blrşeyi ha*ram olan başka birşeye benzetmek yalandır Bu yüzden âyet bu sözü «yalan» olarak zikretmiştir Eğer-şimdiki zamanda kendisine haram etti*ğini söylemek istiyorsa yine yalandır Çünkü bu durumda zihar sözü şeria*tın haram kıldığını İfade etmiş olmoktadır Şeriat da böyle bir teşbihin harama sebeb olacağını söylemediğine göre, bu sözle haram hükmünü Isbat etmek'«yalan» ve iftira olmaktadır»[7] Dördüncü İncelik: Rivaye göre Hz Ömer hilafeti zamanında eşeğe binil! olarak dolaşırken yaşlı bir kadına rastlar Kadın Hz Ömer'i durdu*rarak uzun uzun nasihat eder «Ben seni çok eskiden beri tanınm Hatta sen küçükken sana Ömercik denilirdi Sonra büyüdün sana Ömer dediler Şimdi de müminlerin emirl diyorlar Halkın hususunda Allah (cc)'tan kork Bil ki ölümü yokinen bilen kimse vaktini boşa harcamaktan korkar Hesap vereceğini yakinen bilen kimse de azabtan korkar» dedi, Hz Ömer kadının sözlerini sonuna kadar dinledi «Şu kadar zamandır bu kadın İcİn mi du*ruyorsun?» dediler Hz Ömer, «Allah (cc) ismi ile yemin ederim ki bu kadın beni sabahtan akşama kadar durdursa, farz namazlarının vakti hariç, dururum» Bu kadının kim olduğunu biliyor musunuz? Bu kadın yedi kat göğün üstünde Allah (cc)'ın sözünü dinlediği kadındır Alemlerin Rabbl olan Allah (cc) dinliyor da Ömer hiç dinlemez olur mu?» cevabını verdi [8] Beşinci incelik: İmam Tirmizİ, Seleme bir Satır el-Ensarî'den şöyle rivayet etmiştir: «Kadınlarla münasebet konusunda bana başka hiçbir er*keğe verilmeyen bir güç verilmişti Ramazan oyı girlncl aileme yaklaşarak orucumu zayedirlm korkusuyla zevceme Ramazan sonuna kadar zihor yaptım Bir gece ailem bana hizmet ederken dayanamayıp münasebette bulundum Sabah olunca yakınlarıma giderek, «Benimle beraber Resulul-loh (sav)'a geliniz Ona durumu arzedeyim» dedim «Hayır, sonra hakkı*mızda Kur'an inmesinden korkarız» dediler Bunun üzerine yantarmdon çıkarak Resululloh (sav)'a gittim Durumu anlattım «Bunu sen mi yaptın?» dedi «Evet, bunu ben yaptım» dedim Resulullah (sav) tekrar, «Bunu sen mi?» buyurdu «Bunu ben İşledim İşte huzurunuzdayım Hakkımda Allah (cc)'m hükmünü icra et Buna muhakkak katlanacağım?» dedim Resul-I ekrem (sav), «Bir köle azad et» buyurdu İki elimle gerdanıma vurarak «Sizi hak olarak gönderen Zat'a yemin ederim ki, bu gerdandan başkasına sahib olmayarak sabahladım» dedim Resulullah (sav), «p halde iki 07 oruç tut» buyurdu «Ya Resulullah, başıma gelen zaten oruç yüzünden gelmedi mi?» dedim Resulullah (sav}, «O holde altmış yoksulu doyur» buyurdu «Seni hak ile gönderen Zat'a yemin ederim ki geceyi aç olarak geçirdik, akşam yemeğimiz yoktu» dedim Resul-I ekrem (sav), «Zürayk-oğuNarımn zekat memuruna gitve ono zekatı sana vermesini söyle Bu zekattan kendi namına altmış yoksula bir vesak (altmış sa') hurma yedir Gerisiyle de kendin ve iyalin için faydalan» buyurdu Bunun üzerine ce*maatimin yanına döndüm ve «Sizin yanınızda darlık ve kötü görüş, Resulullah (sav)'ın yanında İse genişlik ve bereket buldum Sizin zekatınızın bana verilmesini emretti Haydi zekatı bana verfn» dedim Onlar da zekatı bana verdiler» [9] Âyetlerdeki Şer’i Hükümler Birinci Hüküm: Zıhar Talak Gibi Meşru Mudur? Haram Mıdır? Zihar cahiliyet döneminde talakın en ağır şekliydi Çünkü ziharla zev*ce ebedi haram olan anne gibi ebedi haram kılınıyordu Bu sebeble zihar yapan birisinin zevcesini tekrar alması hiçbir şekilde caiz değildir, islâm bu hükmü Ibtal etti Ancak ziharın, kefalet verinceye kadar geçici bir ha-ramlığa sebeb olduğunu kabul etti Cahiliyet dönemindeki gibi onu kesin bir talak kabul etmedi, öyleyse kişi zihar yapsa ve bundan maksadı talak bile olsa yaptığı talak değil yine zlhar olur Eğer zevcesine talak yapsa ve bu talaktan maksadı zihar olsa, bu da zihar değil talaktır Çünkü muteber olan niyet değil, sözdür Zihar, cahiliyet döneminde talaktı Fakat hükmü İslâm tarafından neshedildi Onun neshediien hükmüne dönülmesi caiz değildir Hatta Evs bin Somid'in zlhar yaparken niyeti talaktı Âyetin nüzulünden sonra Re*sulullah (sav) ona talakın değil, zlharın hükmünü icra etti Çünkü zihar kendi hükmünde sarih bîr ifadedir Onu kinaye yoluyla şer'î talaka hamlet*mek caiz değildir Zira ziharın talak olma hükmü Allah (cc) tarafından neshedilmiştir Uyulmaya değer olan da Allah (cc)'ın hükmüdür «Şüphe yok ki onlar herhalde çirkin ve yalan bir laf söylüyorlart âyeti de zlhann haram olduğuna delalet eder Hatta Şafii fukahasi ziharın kebairden olduğuna hükmetmişlerdir Zira zlhar yapon kimse şeriata mu*halefet etmiş olur Ulema, ziharm haram olduğunda ittifak etmişlerdir Bu sebeble zihar yapmak caiz değildir O bir yalan ve iftiradır Üstelik zihar talaktan da farklıdır Çünkü talak meşru, zihar ise yasaktır Zlhar yapan kimse bü*yük bir günah işlemiş olur Dolayısıyla onun kefaret vermesi farzdır İkinci Hüküm: Ziharda Hangi Hükümler Vardır? Karısına zihar yapan kimse üzerine iki şey voctbtlr Birincisi, kefaret verene kadar zevcesine yaklaşması haramdır Çünkü Allahu taala, «Kadınlardan zfhar yoluyla ayrılmak İsteyip de sonra dediklerini geri olacak*lar (fçin) bfrtlrtyte temas etmezden evvel bir köle azad etmek (lazımdır)» buyurmuştur İkincisi, zlhor yapan kimse, pişman olarak zevcesini ger) almak İster*se kefaret vermesi farzdır Zira Allahu taala, «Kadınlardan zihar yoluyla ayrılmak isteyip de sonra dediklerini geri alacaklar (için) birbiriyle temas etmezden evvel bir köle azat etmek (lazımdır)» buyurmuştur Zihardan geri dönenler'için tafsilatlı bilgiyi üçüncü hükümde vereceğiz Kefaret vermeden evvel temasta bulunmak nasıl haramsa, ondan baş*ka şekillerde de faydalanmak (öpmek, sarılmak gibi) öyle haramdır Fu-kahanın cumhurunun (Hanefi, Maliki ve Hanbeliler) görüşü budur İmam Sevri (ra) ve İmam Şafii (ra)'nin de ilk kavline göre ise, zihar ya*pan kimsenin yalnız karısıyla temasta bulunması haramdır Ondan başka şekillerde faydalanması haram değildir Çünkü âyetteki «temo»»tan mak*sat çımadır Cumhurun delilleri: 1- Âyetteki «birbiriyle temas etmezden evvel» İfadesi umumidir Kadından zevkalmanın bütün yollarını İçine alır 2- Zihardakl teşbih, anneden faydalanmak nasıl haramsa, zevce*den faydalanmayı da öyle haram kılmaktadır 3- Zihar yapan adama Resulullah (sav), kefaret verene kadar zev*cesinden uzak kalmasını emretmiştir [10] İmam Sevil ve İmam Şafii'nin delilleri: 1- Âyette yalnız «temas» zikredilmiştir Bu da cima demektir, öyley*se haram olan yalnız «temas»ttr 2- Ziharla ortaya çıkan haramlık nfcaho bir zarar vermemektedir, öyleyse aybaşı haline benzemektedir Kadın aybaşı halinde İken haram olan nasıl yalnız münasebetse ziharda da haram olan yalnız münasebettir Fahreddin Razi, bu hususta İmam Şafii (ra)'nln son görüşünü şöyle nakletmektedir: «İmam Şafii (ra)'ye göre de zihar yapan adamın karısın*dan her yönüyle faydalanması haramdır»[11] Üçüncü Hüküm: Ayetteki «Dediklerini Geri Almok»tan Maksat Nedir? Fukaha, «dediklerini geri almak»tan maksadın ne olduğu hususunda göl üş ayrılığına düşmüşlerdir İmam-ı Azam (ra)'a göre «dediklerini geri afmak»tan maksat, zlhar-dan sonra talaka kudreti olduğu halde tutmak, tobşomamoktır İmam Malik (ra) ve imam Hanbel (ra)'e göre İse, «dediklerini geri al-mak»tan maksat, ya yalnız münasebet veya yanında tutmak istemektir Zahirilere göre ise, «dediklerini geri almak»tan maksat zihar kelime*sini ikinci defa tekrarlamaktır Tekrar edilmediği takdirde zihar vaki ol*maz Ehli sünnet mezheplerinin görüşleri mana itibariyle birbirine çok ya*kındır Çünkü bu görüşlerin hepsi, adamın söylediğine pişman olduğuna ve zevcesiyle tekrar bir araya gelmek istemesine delalet eder Buna göre âyetin manası, «Onlar kendi nefislerine haram kıldıkları zevcelerinin tek*rar helal olmasını isterlerse» olur Ferra'ya göre dediklerini geri almaktan maksat da sözünden dön*mektir Zahirîlerin delilleri: Âyetteki «dediklerini geri almak (dönmek)tten maksat zihar kelimesi*nin tekrarlonmasıdır Bunlara göre zihar kelimesi ancak iki defa tekrar edilirse kefaret verilmesi lazım gelir Zihar kelimesi bir defa söylenirse kadın haram olmaz Zeccac: «Zahirilerin sözleri ancak Arapça bilmeyenlerin söyleyebtl-ceği bir sözdür» demiştir İbnü'l-Arabî: «Zahirilerin bu İddiası, zannediyorum ki, Davud-u Zahi*rî ve benzerlerinin cehaletinden ileri gelmektedir Bu İddia batıldır Çünkü zlhar yapanların vakaları nakledilirken zihar yapan hiçbir kimsenin zlharı-nı tekrarladığı rivayet edilmemiştir Allahu taalanın zihorı çirkin ve yalan olarak vasıflandırması da bunların kavillerini çürütmektedir» [12] Fukahonın cumhurunun görüşü, aklen de şer'an da sahih olan görüş*tür Çünkü zihar yapan kişi kendisine helal olan karısına yaklaşmayı haram kılıyor, sonra da pişman olarak ailesini yanına almak İstiyor İşte bu ailesine dönmek azmi karşısında kefaret vermesi farz olmaktadır Zahirilerin sözlerine gelince, batıl ve asılsızdır Onların görüşlerini isbat edecek hiçbir delil yoktur Onların görüşlerinin batıl olduğunu gös*termek İçin Evs bin Samid'in hadisi ile Seleme bin Sahr'm hadisleri kafi*dir Çünkü bunların her ikisi de zihar kelimesini tekrar etmedikleri halde Resulullah onlara kefareti emretmiştir Kat'ı delil olarak da bu iki hadis kafidir Resulullahın acık emri karşısında hlçklmse görüş beyan edemez Dördüncü Hüküm: Gayri Müsllm Zımmî Ve Kftabînîn Zihaf Yapması Sa*hih Midir? Cumhur (Hanefi, Maliki ve Hanbelilerje göre zımmilerin yaptığı zlhar sahih olmaz Çünkü Allahu taala, «İçinizden zlhar yapağelenler» buyur*muştur Âyetteki «İçinizden» kelimesi, zihar hükmünün gayri müslimlerl İçine almayacağına delalet eder Cumhura göre zihar yapan zımmî kefaret veremez Çünkü kefaret ya bir köleyi azad etmek veya iki ay oruç tutmaktır Oruç İse İbadettir Gayr) müstlmlerin bu ibadeti yapması sahih değildir Kefaret veremeyeceğine göre ztmmînîn zihan da sahih olamaz Cumhura göre zlharı ancak âkil, baliğ ve müslüman olanlar yapa*bilir İmam Şafii (ra)'ye göre ise zimmînln talakı sahih olduğuna göre zi*nan da sahihtir Zihar yapan zımmî, sözünden dönmek isterse ya bir köle azad eder veya altmış yoksulu doyurur Zımmiler oruç tutamazlar Çünkü, oruç ibadettir ve müslümanlara mahsustur Beşinci Hüküm: Cariyeye De Zlhar Yapılabilir Mi? Hanefi, Şafii ve Hanbelilere göre cariyeye zihar yapılması sahih de*ğildir veya kefaret vermesi lazım gelmez Çünkü Allahu taala, «İçinizden zihar yapagelenlerln karıları» buyurmuştur Kur'an ıstılahında «kadın» demek olan «nisa» kelimesi ancak hür kadın karşılığında kullanılmaktadır Çünkü Allahu taola, «Ne kendi kadınları, ne de sağ ellerinin malik olduk*ları (cariyeler) hakkında hiçbir vebal yoktur» âyetinde hür kadınlarla ca*riyeleri ayrı ayrı kelimelerle İfade etmiştir Şu halde mevzumuz âyetteki «kadınlamdan maksat hür kadınlardır İmam Malik (ra)'e göre ise cariyeye de zihar yapmak sahihtir Çünkü cariye de şahsın karısı gibidir İmam Ahmed (ra)'den yapılan rivayete göre, bir şahıs cariyesine zi*har yapsa, ondan uzaklaşması lazım gelmez Ancak kefaret vermesi farz*dır [13] Altıncı Hüküm: Kadın Da Zfhar Yapabilir Mi? Fakihler kadının zihar yapamayacağında İttifak etmişlerdir Bir ka*dın kocasına zihar yapsa ve «Sen bana anamın sırtı gibisin» dese, o ka*dına kefaret vermesi lazım gelmez Bu sözü batıldır İbnü'l Arabi'nin de dpdiği gibi nikah akdi ite talak kadınların değil, erkeklerin hakkıdır İmam Ahmed (ra)'den bir rivayete göre, zthar yapan kadına kocası yaklaştığı takdirde kefaret vermesi şarttır Yedinci hüküm: Zihar anne He teşbihe mi mahsustur? Ulemanın cumhuruna göre, Kur'on-ı kerimde ve hadislerde vaki ol*duğu gibi, zlhar ancak anneye teşbihle yapılır Eğer kişi, «Sen bana ana*mın sırtı gibisin» derse zihar yapmış olur Eğer kişi zevcesine, «Sen bana kardeşimin veya kızımın sırtı gibisin» derse, zihar yapmış olmaz İmam Ebu Hanlfe (ra), Şafii (ra) ve İmam Hanbel (ra)'e göre mah*rem olan bütün kadınlar anneye kıyas edilir Çünkü bunlara göre, zihar ki*şinin zevcesini haramlık bakımından herhangi bir mahremine benzetme-sidir Zihorda illet ebedî haramlıktır Kişinin mahremleri de ebedî haram*dır Sahih görüş de müctehîdlerin görüşüdür Fakat bir şahsın zevcesine, sırf sevgisini göstermek için «annem veya kardeşim» demesi zihar de*mek değildir Şurası muhakkaktır ki, böyle söylenmesi mekruhtur Zira Ebu Davud'un Ebi Temime el-Hecîmî'den rivayet ettiği hadise göre Re-sututiah (sav} bir kişinin zevcesine «bacım* dediğini duyunca, bunu çirkin görerek yasakladı |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #139 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...Altıncı Hüküm: Kadın Da Zfhar Yapabilir Mi? Fakihler kadının zihar yapamayacağında İttifak etmişlerdir Bir ka*dın kocasına zihar yapsa ve «Sen bana anamın sırtı gibisin» dese, o ka*dına kefaret vermesi lazım gelmez Bu sözü batıldır İbnü'l Arabi'nin de dpdiği gibi nikah akdi ite talak kadınların değil, erkeklerin hakkıdır İmam Ahmed (ra)'den bir rivayete göre, zthar yapan kadına kocası yaklaştığı takdirde kefaret vermesi şarttır Yedinci hüküm: Zihar anne He teşbihe mi mahsustur? Ulemanın cumhuruna göre, Kur'on-ı kerimde ve hadislerde vaki ol*duğu gibi, zlhar ancak anneye teşbihle yapılır Eğer kişi, «Sen bana ana*mın sırtı gibisin» derse zihar yapmış olur Eğer kişi zevcesine, «Sen bana kardeşimin veya kızımın sırtı gibisin» derse, zihar yapmış olmaz İmam Ebu Hanlfe (ra), Şafii (ra) ve İmam Hanbel (ra)'e göre mah*rem olan bütün kadınlar anneye kıyas edilir Çünkü bunlara göre, zihar ki*şinin zevcesini haramlık bakımından herhangi bir mahremine benzetme-sidir Zihorda illet ebedî haramlıktır Kişinin mahremleri de ebedî haram*dır Sahih görüş de müctehîdlerin görüşüdür Fakat bir şahsın zevcesine, sırf sevgisini göstermek için «annem veya kardeşim» demesi zihar de*mek değildir Şurası muhakkaktır ki, böyle söylenmesi mekruhtur Zira Ebu Davud'un Ebi Temime el-Hecîmî'den rivayet ettiği hadise göre Re-sututiah (sav} bir kişinin zevcesine «bacım* dediğini duyunca, bunu çirkin görerek yasakladı Sekizinci Büküm: Zîhann Kefareti Nedir? Zîhar kefareti, bir köle azad etmektir Eğer kölesi yoksa, bir köle olma gücüne sahip de değilse, aralıksız iki ay oruç tutması lazımdır Eğer yoş-Wık veya hastalıktan dolayı oruç da tutamıyorsa, âyeti kerimenin de dela*let ettiği gibi, altmış yoksulu doyurması icabeder Köle azad etme, âyette mutlak bîr ifade İle zikredilmiştir Buna göre, bir fcöteyi azad etmek kefarete kafi gelir Hanetilere göre, zihar kefaretinde bir kölenin azad edilmesi lazımdır Bu kdle mümin, kafir, büyük, küçük, erkek, dişi hatta emzikteki bir ço*cuk olabilir Çünkü âyetteki «rakabe» kelimesi bunları ayrı ayrı kapsamak*tadır Şafii ve Malİkilere göre İse, zihar kefaretinde azad edilecek kölenin mümin olması şarttır, öyleyse mümin olmayan bir köleyi azad etmek, ke*faret olarak sahih değildir Çünkü âyette herne kadar azad edilecek köle*nin mümin olması zikredllmemişse de zihar kefareti, katil kefaretine kıyas edilir «Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, mümin bir köleyi azad etme*si ve (ötenin) ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi lazımdır» (Nisa: 92) âyeti, katil kefaretinde azad edilecek kölenin mümin olmasını beyan etmektedir Her İki kefarete de sebeb olan hadiseler de şeriatın yasak et*tiği hadiselerdir Bir yasağa tecavüz edildiği İçin kefaret vermek Icabettl-ğtnden her Ikisindeki kefaretin de eşit olması gerekir Hanefilere göre İse Şafii ve Malfkilerin kıyası sahih değildir Çünkü böyle bir kıyasın yapılabilmesi için, hadise ve hükmün aynı olması lazım*dır Ancak bu halde mutlak olan mukayyed ile birleştirilebilir Yapılan bu kıyasta ise hadise ve hüküm birbirinden farklıdır Bu sebeble mevzumuz âyetteki mutlak İfade, katil hadisesi ile ilgili âyetteki mukayyed ifade İle birleştirilemez Hadiseler ayrı olduğu İçin hükümleri ayrı ayrı tatbik edilir Bu iki görüş artışındaki münakaşa fıkıh ve fıkıh usulü kitaplarında bulunmaktadır İki oy aralıksız oruç tutmaya gelince, bu, köleye sahip olmayan ve al*ma gücü de bulunmayan kimse İçindir Oruç tutulan ayın otuz veya yir-midokuz olması farketmez Kamere göre iki ay tamamlanır Şayet hilale göre başlanmayarak ay ortasında başlanırsa Hanefilere göre altmış gün tutulması lazımdır Şafii ve Malikilere göre ise, kameri ayın başında başlanmamışso, baş*ladığı ayı sonuna kadar tamamlar İkinci ayı kamere göre tuttuktan sonra ilk aydan kalan ktsmı otuza tamamlar [14] Hiç oruç tutamayan veya yaşlılık ve hastalıktan dolayı aralıksız oruç tutamayan kimseler ise altmış fakiri doyurmalıdır Fakihler her fakire ne kadar yiyecek verileceği hususunda görüş ay*rılığına düşmüşlerdir Ebu Hayvan şöyle der: «Açık olan şudur ki, bir adamı doyuracak ka- dar yedirmek gerekmektedir Yoksa şu ölçüde veya bu ölçüde yemek ver*mek diye birşey yoktur» [15] Şafii ve MaUkilere göre yedirilecek kefaret yemeğinin ayrı ayrı altmış kişiye verilmesi lazımdır Hanefilere göre İse, bir fakire altmış gün ve her gün için yarım sa' verilmesi kafi gelir [16] Dokuzuncu Hüküm: Zihar Yapan Kimse Kefaret Vermeden Zevcesiyle Temasta Bulunursa Kefareti Ağırlaşır Mı? İmam-ı Azam [ra)'a göre, zihar yapan kişi kefaret vermeden zevcesiy*le münasebette bulunursa Allah (cc)'d isyan etmiş ve günah kazanmış olur Vakti geçtiğinden dolayı kefaret de ondan düşer Fukahanın cumhuruna göre ise, zihar yapan kişi kefaret vermeden ön*ce zevcesiyle münasebette bulunursa Allah (cc)'a isyan etmiş ve günah kazanmış olur Bu günahından tövbe ederek kefareti verinceye kadar ailesiyle yeniden temasta bulunmaz Fakat verilecek kefarette bir artma olmaz Cessas: «Zihar kefareti icabettlrmez, ancak zevcesi ile teması ha*ram kılar Bu haramlık ise kefaretle ortadan kalkar Zihar yaptıktan sonra ailesine yaklaşmayı arzu etmeyen kişiye kefaret lazım gelmez Şayet zihar yapılan kadın, kocası ile temastan önce ölürse kocasına kefaret lazım gel*mez Çünkü ziharın hükmü kefaret verinceye kadar münasebetin haram olmasını icobettirir Z|har yapan kişinin kefaret vermeden karısına yaklaş*ması günahtır Şayet kefaret vermeden yaklaşırsa hem ziharın hükmü, hem de kefaret sakıt olmuş olur Çünkü âyette kefaret münasebetten ön*ceki zamanla kayıtlanmıştır Temas olduğu zaman onun şartı olan vakit geçtiği için kefaret icabetmez Ancak rivayetlerle tesbit edildiğine göre, Resuluilah (sav), kefaret vermeden zevcesine yaklaşan adama, «Tevbe ve İstiğfar et Kefaret verinceye kadar da ailene yaklaşma», buyurmuş*tur Şu halde zfhar hükmünde münasebetten sonra kefaret verme âyetle değil, sünnetle tesbit edilmektedir» [17] Ayetlerden Alınacak Dersler 1- Doğru ve ihlaslı olarak Allahu taolaya niyazda bulunanların dua*ları kabul edilir 2- Zevcesini ebediyyen haram olan kadınlardan birisine benzetmek caiz değildir 3- Zihar kefareti verilmeden zevce ile temasta bulunmak haram*dır 4- Kefaret âyetteki sıraya göre verilir Köleye gücü yetenin oruç tutması veya oruç tutmaya gücü yetenin altmış yoksulu doyurması caiz değildir 5- Allah (cc)'ın çizdiği sınırları aşmak haramdır Ayetlerdeki Teşrii Hikmetler İslâm evliliği geçici değil, ebedî bir bağ olarak kabul etmiştir Evlilik bağını koparmak ancak ve ancak Allah (cc)'ın en sevmediği helal olan talak veya Ölümle olur Evlilikle bir kadın erkeğe Allah (cc)'ın çizdiği sınır*lar İçinde helal kılınmıştır İnsanlar Allah (cc)'ın kendilerine mubah kıldığı*nı tağyir eder, yani helal olan blrşeyl haram ederse şüphesiz hem büyük günah İşlemiştir, hem de Allah (cc)'ın çizmiş olduğu mubah sınırlarını aş*mıştır Böyle büyük bir günah işleyenin cezası da büyük olacaktır Zihar yapan bir şahsın Ödeyeceği cezaya kefaret denir Kefaret bir*kaç şekilde ödenebilir Ancak bunlardan en efdali, cemiyete bir fayda ge*tirenidir Bu İse bir köle azad etmektir Bu hüküm, köleleri hürriyete ka*vuşturma yollarından bir yoldur Zihar yapan kişi köle azad etme gücüne sahip değilse, o zaman aralıksız iki ay oruç tutması lazımdır Oruç ahlakı güzelleştiren bir terbiye yoludur Terbiyeye en çok muhtaç olan da nefis*tir Nefsin en iyi terbiye yolu da oruçtur Şüphesiz oruç kefareti, sıhhatti olan kimselere hastır Çünkü Allahu taala insanlara gücü yetmediği şeyi yükiemez Oruca güç yetiremeyen kimse hakkında farz olan do yine cemiyete faydalı olan bir yoldur Bu da altmış fakirin doyurulmasıdır Böylelikle ke*faretler cemiyetin menfaatiyle ferdin menfaati arasında bir denge sağlar İşte nefsine helal olan birşeyi haram edenin cezası budur Müminler böy*le önleyici bir ceza hususunda âyetin beyan ettiği hüküm ve hikmetler*den ibret almalıdırlar |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #140 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...65 DERS RESULULLAH (SAV) İLE MAHREM KONUŞMANIN ADABI 10- Ey iman edenler meclislerde «yer açın» denildiği zaman aıı küıflenIş"k vwsin- «Kolkın» denilince de kalkıverln 11- Allah finizden İman etmiş olanlarla kendüerine ilim verilmiş bulunanların derecelerini artırır Allah ne yaparsanız hakkıyla haberdordır U'Un°nIann 12-- dUlnh Z£*J?T 8İenter' ^ P0"01"11*» mahr6m b'rşey arzetmek İste aıgıniz vakit (bu) mahrem konuşmamzdon evvel sadaka verin Bu sbi ICİn dahaihavrH daha temizdir Eğer bulamazsanız şüphe yok ki' Allah çok yarlıöayıcı, çok eslraeylcldlr 13- Mahrem konuşmanızdan evvel sadakalar vereceğinizden kork*tunuz mu? Çünkü İşte yapmadınız (Bununla beraber) Allah sizin tövbe*lerinizi kabul etti O halde dosdoğru namazı kılın Zekatı verin Allaha ye peygamberine (diğer emirlerinde de) İtaat edin Alfah ne yaparsanız hak*kıyla haberdardır (mücadele suresi) Ayetlerin Lafzı Tahlili (Tefessehû): Fesh kökünden gelir Oturma yerinde)¥öracma anlamına gelir (Ünsüzü): Neşz kökünden gelir bir fiildir Neşz, düz bir yerdeki yüksekliğe denir Buradaki anlamı «kalkın» demektir (Derecâtin): Yüksek mevkilere denir (Necvâküm): Necva, iki kişi arasındaki mahrem (Etharu): Daha temiz demektir (Eşfaktüm): İşfak kökünden gelir Işfak çirkin şeylerden korunmaktır Ayetlerin İcmali Manaları Allahu taala ş; 3 buyurmaktadır: Ey müminler, size, dışardan yeni gelen kardeşleriniz er açın denildiği zaman, onun da oturabilmesi için yer açın Gelene ye vermek insanlar arasında sevgiye sebeb olur, insan*ları birbirine bağlc- Onlara yer açtığınız takdirde Allahu taala da size rahmetini çoğaltır, ^alblerinizi nurlandırır Size dünya ve ohirette sıkıntı vermşz Ey müminler, size namaza, cihada veya diğer bir hayra kalkın denil*diği zaman hemen kalkın Yerinizden kalkarak başkalarına yer vermeniz istendiğinde de emre uyarak hemen yer verin Allahu taala itaat eden kul-' lan sever Müminlerin derecelerini yükseltir Bilhassa ilimleriyle yalnız Allah (cc) rızasını taleb eden ve İlimleriyle amil olan alimleri yüceltir Çünkü alimler peygamberlerin varisleridirler Allah (cc) kime hayır dilerse onu dinde fakiri kılar Allah (cc) katında yücelik, yükseklik, meclislerde en yüksek yerde oturma ile değil, ilim ve İmanla olur Allahu taala mümin kullarına Resulullah (sav) ile herhangi bir İşte mahrem konuşmak istedikleri zaman, konuşmadan önce Resulullah (savc*ın şanına tazim, fakirlere yardım, halis müminler ile hilekar münafıkların arasını temyiz İçin sadaka vermeyi emretmiştir Çünkü sadaka kalbi te*mizlediği gibi Allah (cc) katında da en makbul şeydir Böyle bir mahrem konuşma yapmak İsteyen mümin sadaka verme İmkanına sahip değilse, üzerine bir vebal yoktur Zira Allahu taala müminlere güçlerinin yetme*diği şeyleri emretmemiştir Allahu taala sadaka ve benzeri hayırlı İşlerin yapılmasından korkulma-ması Icabettiğinl haber vermektedir Çünkü Allahu taala gücü yetmeyen*lerin tövbelerini kabul eder ve onlara emredilen şeyin terki hususunda ruhsat vermiştir O takdirde namazınızı dosdoğru kılın, zekatınızı verin, ibadetlerde ve bilhassa namaz İle zekatta kısaltma yapmayın Zira Allahu taala yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır Ayetlerin Nüzul Sebebleri 1- Resulullah (sav), bir cuma günü caminin suffesinde İdi Yer dar*dı, içlerinde Sabit bin Kays bin Şemmas'ın da bulunduğu Bedire katılan muhacir ve ensardan bir cemaat geldi Resuluilah (sav) Bedir Savaşına katılan ensar ve muhacirlere çok ikram ederdi Bunlar suffeye gelince dur*dular ve Önce Resulullaha selam verdiler Resulullah (sav) selamlarını al*dı Sonra da oturan cemaata selam verdiler Oturanlar da onların sela*mını aldılar Gelen cemaat ayak üzeri bekliyor, kendilerine yer açılma*sını bekliyorlardı Fakat hiç kimse yer vermiyordu Bu Resulullah (sav)'a ağır geldi Çevresindekilerden birkaç kişiye kalkmasını söyledi Gelenle*rin sayısı kadar adam kaldırarak onları oturttu Bu hal, Resulullah (sav)'ın kaldırdıklarının ağırına gitti Bu, onların yüzlerinden belli oluyordu Müna*fıklar da, «Bu nasıl adalet, yerini alanları kaldırıyor, sonra gelenleri oturtu*yor» diye konuşmaya başladılar, işte bunun üzerine «Ey iman edenler, size meclislerde «yer acına denildiği zaman genişletin ki» âyeti nazil ol*du [18] 2- Ibni Abbas (ra) ve Katade (ra)'den şöyle rivayet edilmiştir: «Ba*zı rüslümanlar İhtiyaçları olmadığı halde, sırf Resulullahın yanında yer*lerinin büyük olduğunu göstermek için Resulullah (sav) ile mahrem ko*nuşurlardı Resululloh da cömertliğinden kimseyi reddetmezdi Bunun ü-zerine, «Ey İman edenler, siz peygambere mahrem birsey orzetmek tete-dtğiniz vakit» âyeti nazil oldu» [19] 3- Mukatil'den şöyle rivayet edilmiştir: «Zenginler Resulullah (sav)'a gelerek çokça mahrem konuşurlardı Mecliste de fakirlere fırsat vermez*lerdi Hatta Resulullah (sav) onların bu mahrem konuşmalarından, yanın*da uzun uzun oturmalarından rahatsız ofdu Bunun üzerine, «Ey iman e-denler, siz peygambere mahrem birşey orzetmek istediğiniz vakit» âyeti nazil oldu»[20] Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler Birinci incelik: Allahu taala mümin kullarına aralarında düşmanlığa sebebiyet veren şeyleri yasakladığı gibi, bu âyetlerde de sevgi ve saygıyı artırmaya vesile olacak şeyleri emretmektedir Sahabe-i kiram Resulullah {sav)'ın sohbetlerine çok haris oldukları İçin onu yakından dinlemek kas-dıyla yakınına oturmayı çok İsterlerdi Bu âyetlerle, müslüman kardeşleri*nin kalblerini hoşnut etmeleri İçin meclise sonradan gelenlere yer verme*leri emredilmiştir Bu âyetlerin «Fısırtı (ile konuşmak) t an menedlltp de sonra menedildiklerl (o hale) dönmekte ve günahı, düşmanlığı ve peygam*bere İsyanı fısıldanmakta olanları görmedin mi» âyetlerinden sonra geli*şindeki sır da budur Daha önceki âyetlerde Allahu taala günah ve düş*manlığa vesile olacak şeyleri, mahrem konuşmayı yasaklamaktaydı İkinci İncelik; Allahu taala âyete, «Ey müminler» hitabıyla başlaya*rak müminlere vermiş olduğu yeri ve değeri göstermektedir Bu hitabın hemen arkasından da ulemayı zikrederek ulemanın yer ve ehemmiyetini göstermektedir Zira «Ey İman edenler» hitabı zatan ulemayı da İçine al*maktadır Ulemanın tekrar zikredilmesiyle ilmiyle amil olan ilim ehlinin yeri*nin yüceliğine işaret edilmektedir Üçüncü incelik: Müminlere Resulullah (sav) ile mahrem konuşma*dan Önce sadaka vermelerinin emredilmesl birkaç yönden ehemmiyeti haiz*dir: 1- Resulullah (sav)'a ve Resulullah (sav) İle mahrem Konuşmaya tazim etmek 2- Fakirlerin verilecek sadakadan faydalanması 3- Resuiullah (sav)'a çok soru sorulmasının önlenmesi 4 - Muhlis ile münafıktn, dünyayı seven İle ahreti sevenin birbirinden ayrılması Dördüncü incelik; Kur'an-ı kerim, alimlerin Allah (cc) katında yüce bir yerleri olduğunu beyan etmiştir Alimlere şeref ve iftihar bakımından ' Kur'anda varid olan âyetler kafidir Alimler hakkında Resulullah (sav) da, «İslâmı canlandırmak İçin İlim arayan, okuyan ve okutanlarla peygamberler arasında tek bir derece vardır» [21] buyurmuştur Ayetlerdeki Şer'i Hükümler Birinci Hüküm: Ayetteki “Meclisler”den Maksat Nedir? Müfessirler bu hususta üç görüşe ayrılmışlardır: 1- Mücohid (ra)'e göre, «meclislersden maksat, hassaten Resulul*lahın mescididir 2- İbni Abbas (ra) ve Hasan (ra)'a göre, «meclisler»den maksat, harb meclisi ve savaş meydanıdır Zira sahabller şehadetl çok arzu ettik*leri için savaş saflarındaki yerlerini kimseye vermezlerdi 3- Katade (ra)'ye göre, âyetteki «meclistersden maksat, zikir ve ayin meclisleridir Bu mana daha geniştir Çünkü zikir meclisi denilince Resulullahın meclisi de, savaş meclisi de İfade edilmiş olmaktadır Taberı şöyle diyor: «Bu hususta söylenecek en doğru söz, Resulullah (sov)'ın meclislerde müminlere «yer açın» demesi zikredildiğlne göre, bu*radaki meclisin Resulullah (sav)'ın meclisine veya savaş meclisine tahsis edilmesi gerekmektedir Âyetteki «meclislerden maksat bütün meclisler*dir» [22] Kurtubî de şöyle der: «En sahih görüş, âyetteki «meclislerin» müslü-manların toplandığı bütün hayır ve ecir meclisleri olduğudur Bu meclisler İster harb meclisi, İster zikir meclisi, ister cuma günü toplanılan cuma meclisi olsun Bütün bu meclisler, zamanına göre en kıymetli meclisler*dir» [23] İkinci Hüküm: Bir Şahsın Yerlnds İzinsiz Olarak Oturmak Mubah Mı*dır? Âyeti kerime, dışarıdan yeni gelen için yer verilmesinin vacib oldu*ğuna delalet etmektedir Bu da İslâmın getirmiş olduğu en güzel huylar*dan biridir Şurası muhakkaktır ki, birisini kaldırıp onun yerine oturmak mubah değildir Çünkü Resuiullah (sav), «Birisi diğerini yerine oturmak İCİn kaldırmasın Yalnız sonradan gelene yer açınız» [24] buyurmuştur En güzel şey mubaha koşmaktır Meclis de bu mubahlardan bir yer*dir Müslümanlar oturduğu zaman, yeni gelen kimse, yer gözetmeden bul*duğu yere oturmalıdır Ancak şurası muhakkaktır ki, içtimai terbiye kural*ları, faziletli ve ilim ehli kişilerin meclisin önünde oturmasını gerekil kılar Günümüze kadar da ilim adamları ile İslama hizmet eden faziletli kimse*lerin İslâm dairesinde yerleri mukaddem tutulmuştur Bu yüksek edeb Resuiullah (sav)'ın meclisindeki sahabilerin edeb ve terbiyesi İdi Onlar önce hicret edenleri tercih ederlerdi Hicret edenler arasında da ilk hicret edenleri sonra hicret edenlere tercih ederlerdi Ayrıca ilim ve fazileti de göz önünde tutarlardı Resuiullah (sav)'ın Bedire iştirak eden müslümanlarm gelişinde diğer*lerini kaldırarak onları oturtması âyete muhalif değildir Bu halka fiili ola*rak güzel ahiakı ve ensar ve muhacirlerden faziletli insanlara saygıyı öğ*retmektir İbnü'l-Arabî'nln senetleriyle Enes bin Malik (ra)'ten tesbit ettiği ha*dise göre, Resulullah (sav) mescidde oturuyordu Sahabiler de çevresin*de havalanmışlardı Ali bin Ebi Talib (ra) icerl girerek selam verdi Sonra oturacak bir yer araştırdı Bu sırada Resulullah (sav) sahabilerden hangi*sinin ona bir yer vereceğine bakıyordu Resulullahıri sağ tarafından oturan Hz Ebubekir toparlanarak yer açtı ve Hz Ali Resulullah (sav) ile onun ara*sına oturdu Resulullah (sav), «Ey Ebubekir, fazilet ehlini ancak faziletli kişiler bilir» buyurdu[25] Sıhhatli olarak tesbit edilmiştir ki, Hz Ömer, Abdullah bin Ab bas (rafı diğer saha bile re tercih ederdi Sahabiler bu hususta dedikodu ettiler Hz Ömer dedikodu edenlerle Abdullah bin Ömer (ra)'i çağırdı Onlara, «Aİlah*ın nusreti ve fetih gelince, sen de insanların fevc fevc Allanın dinine gire*ceklerini görünce, hemen Rabbinl hamd İle teşbih et Onun yarfığamasını İste Şüphesiz ki O, tövbeleri çok kabul edendir» (Nasr: 1-3) suresinin tefsirini sordu Hepsi sükut ettiler İbnl Abbos (ra), «Bu sure Resulullaha hitab ediyor» dedi Bunun üzerine Hz Ömer, «Bu surenin tefsirinde ben de bundan başkasını bilmiyorum» dedikten sonra diğerlerine, «İşte ben bu ilminden ötürü bunu başkalarına tercih ediyorum» dedi [26] Oturma meclisinde herhangi bir ihtiyacı için dışarı çıkan kişi tekrar döndüğünde evvelce oturduğu yerde oturması daha uygundur Çünkü Re*sulullah (sav), «Kim yerinden kalkar ve sonra yerine dönerse, o yerde otur*maya diğerlerinden daha layıktır» [27] buyurmuştur Üçüncü Hüküm: Dışarıdan Gelen Alim, Fazıl Ve Salih Kişiye Ayağa Kalk*mak Caiz Midir? Fukahanın cumhuru, dışarıdan gelen alim ve fazıl kişiye ihtiram kas*tıyla ayağa kalkmanın caiz olduğuna hükmetmişlerdir Çünkü müslümana hürmet etmek vactbttr Zira ona yapılan saygı onun dininden ve salahından ötürüdür Bu da İslama karşı olan saygıyı göstermektedir Çünkü Resulul*lah (sav), «İslâmtn emir ve tavsiye ettiği hiçbir şeyi hakir görmeyin Bir müslüman kardeşinizle konuştuğunuz zaman ona güleryüzle konuşun» [28] buyurmuştur Dışarıdan gelen bir insana, eğer fasık değilse ve kibre yolaçmıyorsa ayağa kalkılması caizdir Yalnız şu var ki, meclise giren insan her giriş ve çıkışında cemaatın ayağa kalkmasını İstiyorsa o zaman kalkmak mek*ruhtur Allame İbni Kesir şöyle der: «Fakihler, dışarıdan gelen bir adama say*gı için ayağa kalkılıp kalkamayacağı hususunda ihtilaf etmişlerdir Bazı fakihler «(Efendinize ayağa kalkınız» hadisine istinaden kalkmanın caiz olduğuna hükmetmişlerdir Diğer bazı fakihler ise Resulullah (sav)'in «Halkın kendisini ayakta karşılamasını isteyen kimse ateşte yerini hazır*lasın» [29] hadisine dayanarak dışarıdan gelene cemaatın ayağa kalk*masının yasak olduğuna hükmetmiştirler Diğer bozı fakihler ise, şöyle demişlerdir: Dışarıdan gelen kir se uzaktan gelen bir misafir ise veya o bölgenin hakimi ise ayağa kalkılmast caizdir Sa'd bin Muaz (ra)'ın kıssa*sı da buna delalet eder Resulullah (sav) Sa'd bin Muaz (ra)'ı Beni Kurayza'ya hakim tayin etti Sa'd bin Muaz oraya gelince Resuluilah (sav) «Efendinize ayağa kalkınız» [30] buyurdu Hükmettiği bölgede hakime kalkmak, onun hüküm ve emirlerinin daha geçerli olması içindir [31] Ulemanın cumhuru, dışarıdan gelen bir adam için ayağa kalkmanın caiz olduğuna hükmetmişlerdir Ancak fasık, kibriyle meşhur veya saygı ve hürmeti seven bir kimse için ayağa kalkılmaz Bazı fakihlerin ayağa kalkmanın caiz olmadığı yolundaki görüşlerini isbat için delil aldıkları «Halkın kendisini ayakta karşılamasını isteyen kim*se ateşte yerini hazırlasın» hadisi, bu hususta bir delil olamaz Çünkü Resulullah (sav) bu hadiste mütekebbir ve halkın kendisine ayağa kalkmasını İsteyen kimseye ayağa kalkılmamasını bildirmiştir Yoksa her gelen için ayağa kalkılmasını yasaklamamıştır Bazı kimselerin, «Ayağa kalkmak namazın rükünlerinden bir rükündür Bundan ötürü gelen bir kimseye ayağa kalkmak haramdır Çünkü bu, ibadete benzer» demelerine gelince, bu söz tam bir cehaletin ifadesidir Şer'î hükümleri âyet ve hadislerden çıkaran kimseler böyle bir söz söylemezler Bu nasıl söylenebilir? Oturmak, Kur'an okumak, şehadet getir*mek ve Şafii mezhebine göre salat ve selam getirmek de namazın rükün-lerindendir Öyleyse kim, «Alimin huzurunda oturmak, birisinin karşısında Kur'an okumak, kelime-i şehadet getirmek, Resulullah (sav)'a salat ve selam okumak haramdır, çünkü bunlar namazın rükünleridir» diyebilir Kalkmayı namazdaki rüku ve secde ile kıyas etmek, İslâmdaki kıyas kuralla*rına uymadığı gibi batıl bir kıyastır Çünkü Allah (cc)'tan başkasına rüku ve sücud caiz değildir Nitekim Resulullah (sav), «Eğer insanların insanlara secde etmesini emretseydim, kadının kocasına secde etmesini emre*derdim» buyurmuştur Görülüyor ki, secdenin Allah (cc)'tan başkasına yapılmaması hususunda kesin nas varid olmuştur Ayakta durma, oturma ı veya uzanma ise haram olan şeylerden değildir Allah (cc) bizi cahillerin şerrinden ve ilim iddiasındaki ahmakların şerrinden korusun Dördüncü Hüküm; Resulullah İle Mahrem Konuşmadan Önce Sadaka Vermek Vacîb Midir? Alimler, «Peygambere mahrem birşey arz et m ek istediğiniz vokit (bu) mahrem konuşmanızdan evvel sadaka verin» âyetindekl «verin» emrinin vücubu mu, yoksa sünneti mi gerektirdiği hususunda görüş ayrılığına düş*müşlerdir Resulullah (sav) İle Mahrem Konuşmanın Adabı Bazı alimlere göre, âyetteki emir vücub İçindir Buna kail olanlar, «Eğer bulamazsanız şüphe yok ki Allah çok yarfığayıcı, çok esirgeyicidir! âyetine istinad etmişlerdir Çünkü bunlara göre, bu ve benzeri âyetler ter*ki sahih olmayan farzı veya vacibi emreden âyetlerden sonra gelir Diğer bazı alimlere göre ise, âyetteki emir, sünneti ifade eder Zira Atlahu taala, «Bu, sizin için daha hayırlı, daha temizdir» buyurmuştur Bu ifadenin emrin hemen akablnden gelişi, âyetteki emrin farz değil, sünnet olduğuna delalet etmektedir Çünkü bu ifade, farzların akabinde değil, sün*neti ifade eden emirlerin akabinde varid olmuştur Diğer bir yönden de hakikaten Allahu taala bu âyetten sonra, «Mah*rem konuşmanızdan evvel sadakalar vereceğinizden korktunuz mu? Çün*kü İşte yapmadınız (Bununla beraber) Allah tövbelerinizi kabul etti» buyurmuştur İşte bu son âyet öncekinden farz ihtimalini tamamen orta*dan kaldırmıştır Farziyet kalkınca da, âyetin icabının sünnet olduğu or*taya çıkar Zaten alimler bu âyetin neshedlldiğinde ittifak etmişlerdir Bu âyet bundan sonraki «Mahrem konuşmanızdan evvel sadakalar vereceğiniz-dtm korktunuz mu? Çünkü işte yapmadınız» âyeti ile neshedilmiştir, An*cak bu nasih âyetin neshedilen âyetten nekadar sonra geldiği hususunda ihtilaf edilmiştir Bazı alimlere göre, bu emir on gün kadar kaldıktan sonra neshedil*miştir Diğer bazı alimlere göre ise de yarım gün kadar sonra neshedümiş-tir Hz Aliden şöyle bir nakil yapılmıştır: «Allah (cc))n kitabında bir âyet vardır ki, benden evvel ve benim dışımda hiçkimse onunla omel etmemiş*tir Benden sonra da kimse o âyetle amel etmeyecektir Bu âyet geldiği zaman, benim bir dinarım vardı Bozdurarak on dirhem aldım Resuiullah (sav) ile mahrem konuşmak istediğimde bir dirhem sadaka verir sonra konuşurdum Sonra bu âyetin hükmü neshedildl Hiçkimse de bununla da amel etmemişti» Kurtubi: «Ey iman edenler, siz peygambere' mahrem birşey arzetmefc İstediğiniz vakit sadaka verin» âyetinin hemen akabinde «Mahrem ko*nuşmanızdan evvel sadaka vereceğinizden korktunuz mu?» âyetinin naztl olması, bir âyetin (cabatına göre amel edilmeden önce onun neshedilebile-ceğine delalet eder Hz Ali'den nakledilen rivayete gelince, bu zayıftır Çünkü Al la hu taala, «Çünkü siz yapmadınız» Duyurmuştur Ayetteki bu ifade, hickimsenln sadaka vermediğine delalet eder» [32] Âyetlerden Alınacak Dersler 1- Meclise dışarıdan gelen adama yer vermek vacibtlr Bu İslâmın güzel huylanndadır 2- Mümine mecliste yer vermek, Allah (cc)'ın rahmet ve rızasına sebeb olur 3- Allah (cc) katında yücelik, azizlik ve şeref ancak iman ve ilimle olur 4- Resulullah (sav)'a tazim etmek farzdır Onunla mahrem konu*şulduğunda da sıkıntı verilmemelidir 5- Resulü Hah (sav) ile mahrem konuşulmadan önce sadaka veril*mesi, Resulullah (sav)'a karşı saygının bir ifadesidir 6- Beşerin maslahatı için şer'i hükümlerin neshedilmesi Allah (cc) tarafından kullarına bağışlanan bir kolaylıktır 7- Namaz ve zekat İslâmın en büyük rükünleridir Bunun İçin de Kur'anda namaz ve zekat birlikte zikredilmiştir -------------------------------------------------------------------------------- [1] Buhari ve Nesai [2] Beyhaki Süyuti [3] R;ıvı Ebu Dnvud - tmnm Ahmed mealen [4] Razi age, C S, S 154 [5] İbni Munzır, age, Zehr maddesi [6] Razl, age, C 8 S 149 [7] Razl, age C 8, S 153 Kurtubl, age, C 17, S 273 [8] Kurtubl, age C 17, S 269 M AH Tantavi, Ahbarül-ömer 426 [9] Tirmizi, Ebu Davud lbni Mace Hakim Cemü'l-Fevafd, C, 1, S 620 [10] Sünen sahipleri rivayet etmiştir [11] Razi age, C 8 S 156 [12] İbnü'lArabl, Kurtubl, age, C 17 S 281 İbni Cevzl, age, C 8, S 104 [13] Gessas Bge C 3 S 821 îbni Cevzi age C 8, S 169 [14] Ahiri, age, C 28 S 14 Raz! age C 8, S [15] Ebu Hayyan age C 8, S 234 [16] Kurtubi, age, C 17, S 287 Razl age C 8, S 158, [17] Cesaas age, C 3, S 420 İbni Mace, Nesai, Tirmizi [18] İbni Ebi Hatem, Mukatil bin Hayyan'dan Kurtubl age, C 17, S 2ö7 Razi, age C 8 S 164 [19] Ebu Hayyan, age, C 8, S 237 Alusi, age C 28 S 30 [20] Alusi, age, C 28, S 30 Ibni Cevzl, age G8, S 105 [21] Darimi Ömer bin Kesir Anil-Hasan'dan rivayet etmiştir [22] Taberi Ibni Cevzi, Zadü'l-Mesir C 8 S 192 [23] Kurtubi age, C 17 S 287 [24] Buhari va Müslim Abdullah bin Ömer'den [25] İbnü'l-Arabi, Ahkamü'l-Kur'an C 4 [26] Buhari, Abdullah bin Abbas'tan [27] Müslim [28] Tirmizi Ebu Davud [29] Ebu Davud [30] İbni Kesir, age, C 4 [31] Hakim, yönetici manasındadır (Çev) [32] Kurtubi, age C 17, S 302 Alusi, age C 28, S 31 Cessas, age, C 3, S 428 444 |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #141 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...66 DERS MÜSLÜMANLARLA MÜŞRİKLER ARASINDA EVLENMENİN HÜKÜMLERİ 2 Ayetlerin Lafzî Tahlili 2 Âyetlerin İcmali Manaları 2 Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler 3 Âyetlerdeki Şer'i Hükümler 4 Birinci Hüküm: Anlaşmalarda Yapılan Akit, Erkekleri İçine Aldığı Gibi Kadınları Da İçine Alır Mı? 4 İkinci Hüküm: Müşrik Bir Kadın Müslüman Olarak İslâm Ülkesine Gelirse Onun Hükmü Nedir? 4 Üçüncü Hüküm: Putperest Bir Kadınla Evlenmek Caiz Midir? 6 Dördüncü Hüküm: Resululfah Kadınlarla Nasıl Beyatfeşlrdi? 6 Kadınlarla Tokalaşmanın Haram Olduğuna Delalet Eden Naslar 6 Beşinci Hüküm: Ayetteki, «(Emredeceğin) Herhangi Bir İyilik Hususunda Sona Asi Olmamaları» İfadesinden Maksat Nedir? 7 Âyetlerden Alınacak Dersler 7 Âyetlerdeki Teşriî Hikmetler 7 66 DERS MÜSLÜMANLARLA MÜŞRİKLER ARASINDA EVLENMENİN HÜKÜMLERİ 10- Ey İman edenler, (kendi ifadeletince) mümin kadınlar muhacir olarak geldikleri zaman, onları imtihan edin Allah onların İmanlarını daha İyi bilendir ya Fakat siz de mümin kadınlar olduklarına bilgi edinirseniz onları kafirlere döndürmeyin Bunlar onlara helal değildir Onlar da bunlara helal olmazlar (Kafir zevcelerinin bu kadınlara) sarfettikleri (mehri) onlara (Kafirlere) verin Skin onları nikahla almanızda, men iri erini verdi*ğiniz takdirde, üzerinize bîr günah yoktur Kafir zevcelerinizi (nikahınız al*tında) tutmayın Saıfettiğiniz (mehrjî isteyin (Kafirler de size hicret eden mümin kadınlara} harcadıktan (mehri) İstesinler Bu Allanın hükmüdür Aranızda o hükmeder Allah hakkıyla bilendir, tam hüküm ve hikmet sahi*bidir 11- Eğer zevcelerinizden birşey sizden kafirlere kaparda siz de muharebede ganimete kavuşursanız zevceleri gitmiş olan (müslüman)faro harcadıkları (mettir) kadar verin O Allah'tan Korkun ki, siz (hepiniz) O'na inananlarsınız 12- Ey peygamber, mümin kadınlar —Allah'a hiçbir şeyi eş tutma*maları, hırsızlık yapmamaları, zina etmemeleri, evlatlarını öldürmemeleri, elleriyle ayakları arasında bir iftira düzüp getirmemeleri, (emredeceğin) herhangi bir iyilik hususunda sana asi olmamaları şartıyla— sana beyat-leşmeye geldikleri zaman beyatlerini kabul et Onlar İçin Allahtan mağ*firet isteyiver Çünkü Allah çok yarfığayıcı, çok esirgeyicidir 13- Ey iman edenler, üzerlerine Allah in gazcb ettiği o kavim İle dost olmayın ki, mezarların yoranından olan kefirler nasıl ü m idlerini kes-dilerse onlar da öylece ahtretten ümldierini kesmişlerdir Ayetlerin Lafzî Tahlili (Mühâcirâtin): Muhâcerat, hicret kökünden gelir Hicret, lügatta, bir yerden diğer bir yere göçmektir Şer'i ıstılahta İse kafir memleketten İslâm memleketine göçmektir (Famtehinuhünne); İmtihan kökünden gelen bir fiildir İmtihan, lügatta, tecrübe etmek, sınamaktır (Ücurehünne): Burada ücretten maksat mahirdir (Busemil kevafir): isem, ismetin çoğuludur, ismsı İse lügatta, ipe ve iki şeyi birbirine bağlayan herşeye denir Bu âyetteki manası ise nikahtır Buna göre âyetin manası, «Kafir olan kanlarınıza iddet beklemeyin İslâm oluşunuzla aranızdaki bağ kopmuştur» otur (Ves'elû ma enfaktüm): Yani sizden birinizin zevcesi mürted olup kafirlere dönerse ona ödediğiniz mehri kafirlerden İsteyin (Vel yeselüma enfegû); Müşriklerin zevceleri müstüman olup size İltihak ettiklerinde evlenmek istediğinizde onların ka*fir kocalarına mahirlerini İade ediniz (Fateküm): Elinizden çıksa (Feâkabtüm): Yani, savaşta onlardan aldıklarınız (Bibühtanin): Bühtan, yalan ve batıl şeydir (Ma'rufln): Maruf, şeriatın güzel gördüğü şeydir (Latetevellev gavmen): Müminleri bırakarak kafirleri dost edinmeyin (Yetsûmlnelahire): Yeisû, ye's kökünden gelen bir fiildir Ye's birşey d en umut kesmektir Âyetlerin İcmali Manaları Allahu taala şöyle buyurmaktadır: Ey müminler, küfür ülkesinden iman ülkesine dinlerinden ötürü ve Resulullahı sevdikleri İçin hicret edip gelen mümin kadınları, imanlarının hakiki olup olmadığı hususunda imtihun edin Acaba onlar Isla mı hak olarak bilip sevdikleri için mi gelmiş* terdir, yoksa müslüman olan bir erkeği sevdikleri İçin mi gelmişlerdir? Yoksa kocaları fakirdir de dünya malına tamaen mi gelmişlerdir? Ey müminler, bu imtihandan sonra delil ve emarelerle onların haki*katen mümin olduklarını anladığınız zaman, onları kafirlere iade etmeniz helal değildir Çünkü Allahu taala mümin bir kadını müşrik bir erkeğe mu*bah kılmamıştır Sizin de o hicret eden kadınların eski kafir kocalarına, evliliklerinde Ödemiş oldukları mehri ödemeniz lazımdır O hicret eden kadınların eski mehirlerint kocalarına verdikten sonra veni bir mehir ve*rerek onlarla evlenmenizde bir vebal yoktur Herhangidir müminin kendisiyle hicret etmeyen kafir bir karısı varsa, küfür sebebiyle aralarındaki nikah bağı kopmuştur O kadın için iddet say*mak da lazım değildir Zira İslâm, mümin erkeklere müşrik bir kadınla evlenmeyi mubah kılmamıştır Herhangi bir kadın Islâmdan sonra mürted olarak kafir ülkeye iltihak ederse onlarla muamele yaptığınız zaman, müşrike bir kadın muamelesi yapın Zira kadının mürted olmasıyla aradaki nikah ve evlilik bağı kop*muştur Böyle bir kadının müslüman bir erkeğin harim-i İsmetinde bulun*ması caiz, değ İldir Mürted kadınlarınız kafirlere iltihak ederlerse, nasıl müslüman olarak size katılan kadınların mehirierlni kocalarına veriyorsanız, evliliğinizde o kadınlara vermiş olduğunuz mehri kafirlerden isteyin Bu hüküm Allah (cc)'ın size meşru kıldığı bir hükümdür Ondan dön*meyiniz, bir başka hükümie değiştirmeyiniz Zira Allahu taala hakkıyla bilen hüküm ve hikmet sahibidir O ancak tam bir hikmetin İcabını meşru kılar Ey müminler, sizden İslâm olmanız hasebiyle ayrılan veya İslâm ol*duktan sonra İrtidat ederek ayrılan kadınlarınızın (nehirlerini müşrikler ödemedikleri takdirde, kafirlerle savaştığınızda onlardan aldığınız ganl- metleri taksim etmeden önce, küfür hasebiyle kocalarından ayrılan ka- dınların mehirlerint kocalarına verin Tasdik ettiğiniz Allah (cc)'tan kor- kun ve onun adil şeriatına inanın Ayetin devamında Ailahu taala Peygambere şöyle hitab etmektedir: Ey Muhammed, sana beyat İçin gelen mümin kadınlarla, sana uymaları ve itaat etmeleri şartıyla beyatlaş Orilara, hiçbir şeyi Allah (cc)'a ortak koş- mamalarını, cahlliyet devrinde yaptıkları gibi çocuklarını diri diri gömmemelerini şart kıl Sokakta buldukları çocukları da kocalarına ilhak et*mesinler O kadınlara bu şartlar ve diğer Islanıl hükümler üzerine beyat ver Yapmış oldukları boyatın Icablarınt yaptıkları takdirde onlar İçin Al*lah (co)'tan rahmet ve mağfiret talebinden bulun Allahu taala tövbe edip yolunu doğrultana çok mağfiret edici, çok esirgeyicidir Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler Birinci incelik: Muhacir kadınlar, mümin oldukları takdirde neden imtihan edilirler? Hicretin sebebinin bilinmesi için Acaba bu kadın Allah (cc) ve Resul (sav)'ünü sevdiği için mi, yoksa dünya için mi hicret et*miştir? İbni Zeyd şöyle der: «Bize neden o kadınları imtihan etmemiz emre*dildi? Çünkü Mekke'de kocasına kızan bir kadın, «Andolsun ki Muham-mede iltihak ederim» derdi» İbni Atobas (ra)'tan şöyle rivayet edilir: «Mekke'den hicret eden bir kadın, «Ö'ndan başka mabud olmayan Allah (cc)'a andederlm ki kocama kızdığım için, Mekke'yi sevmediğim İçin, dünyayı taleb ettiğim için değil, Allah (cc) ve Resul (sav)'ünü sevdiğim için hicret ettim» diye yemin eder*se Resulullah (sav) kadının kocasına mehrini ve bütün harcadığını öder, kadını iade etmezdi» [1] İkinci incelik: Âyetin akışındaki «Allah (cc) onların İmanlarını daha iyi bilendir ya» cümlesinin araya girmesinin sırrı şudur: Bizim onların za*hiren imanlı olduklarını bilmemiz kafidir Gerçekten kalbten İman edip et*mediklerini ancak Allahu taala bilir Biz zahire göre hükmederiz Allahu taala sırrı ve gizliyi bildiğinden sırların bilinmesi ona dittir Üçüncü incelik: Hicret eden kadınların geri çevrilmemelerinin hik*meti şudur: Kadınlar daha ince duygulu, daha çabuk dönen, fitne ve be*laya karşı daha dayanıksız oldukları İçin Allahu taala onları müşrik ko*calarına teslim etmeyi yasaklamıştır, Dördüncü incelik: Allahu taala, müslüman olan bir kadının mehrini kocasına İade etmeyi emretmiştir Bu emir, İslâmın riayet ettiği ahde ve*fanın şartlarındandır Kurtubî: «Müslüman olan bir kadın ilâ kocası arasındaki nikah bağı kendiliğinden çözülmüştür Allahu taala eski kocasının iki yönlü bir zarara uğramaması için ödedikleri mehrin kendilerine iade edilmesini emretmiş*tir Çünkü karısı kendisinden ayrıldığı için bir zarara uğramıştır, ödediği mehir kendisine İade edilmezse bundan dolayı da ikinci bir zarara uğ*rayacaktır Allahu taala ahde vefanın numunesini göstererek onların ko*calarına mehirlerinln iade edilmesini emretmiştir» [2] Beşinci incelik; (Bunlar onlara helal değHdir Onlar da bunlara he*lal olmazlar» âyeti, İmanla küfür arasında bir bağ olmadığına İşaret eder, Kocası kafir olan bir kadın İslâmı kabul ettiği zaman kocasına haram olur Çünkü aralarında bir benzerlik kalmamıştır Kadın müslüman, erkek ka*firdir Kadının müslüman olmasıyla aralarındaki bağ kopmuştur Bu âyet, imanla küfür arasında bir bağ olmadığını gösterdiği gibt imanın sağladığı bağın nesebi bağdan daha kuvvetli olmadığına delalet eder Altıncı İncelik; Rivayete göre, Mekke'nin fethinde Resulullah (sav) kadınlardan beyat altrken Ebu Süfyan'ın karısı Hİnd blnti Utbe de kadın*ların arasındaydı Ancak HInd, Uhud'da Hz Hamza'ya yaptığı fenalıktan ötürü Resulullah (sav)'tan korktuğu için yüzünü örtmüştü Resulullah (sav) bu beyat sırasında Allahu taalanın ilgili âyetteki «hırsızlık yapmamaları» emrini okuyunca Hind, «Ebu Süfyan cimri bir erkektir Biz yememiz için onun malından gizlice alırız» dedi Bunun üzerine orada hazır bulunan Ebu Süfyan, «Gizlice aldıkların helal olsun» dedi Resulullah (sav) gülümseyerek, «Sen HInd misin?» dedi HInd, «Alla*hu taala geçmişi affeder Ey Allah (cc)'ın peygamberi, sen affet ki Allah (cc) da seni affetsin» dedi Resulullah (sav) âyetteki, «zina etmemeleri» jBmrinl söyleyince Hind, «Hür kadın zina yapar mı?» dedi Resulullah (sav), fevladlarını öldürmemeleri» emrini okuyunca HInd, «Evladlanmız küçüktü büyüttük, fakat büyüdükleri zaman onları siz öldürdünüz» dedi Bunun Üzerine Hz Ömer katılırcasına güldü Hind'in oğlu Hanzele Bedir Savaşın*da Öldürülmüştü Resulullah (sav), «elleriyle ayakları arasında bir iftira düzüp getirmemeleri» âyetini okuyunca, Hind, «Allaha andolsun ki iftira çok çirkin blrşeydir» dedi Resulullah (sav), «(emredeceğin) herhangi bir İyilik hususunda sana asi olmamaları» âyetini okuyunca Hind, «Ya Resu*lullah, Allah (cc)'a andofsun ki biz burada sana herhangi birşeyde isyan etmek İçin oturmadık» dedi» [3] Yedinci incelik: Ferra: «Cahtliyet döneminde kadınlar buldukları her*hangi bir çocuğu alarak kocalarına «Bu senin çocuğundur» derlerdi İşte bu sözleri, onların «Elleriyle ayaklan orasında düzdükleri» bir' iftira idi» Zemahşerî: «Elleriyle ayaklan arasında bir iftira» âyeti, kadınlar buldukları çocukları yalandan, kocalarına Isnad etmelerini iftira olarak vasıflandırmaktadır Çünkü kadının toatnı elleriyle ayakları arasındadır Çocuk ayaklarının arasından doğar Bazı alimlere göre de, «Elleriyle ayak*ları arasında b4r İftira düzüp» âyetinden maksat, elleriyle ayaklan ara*sında doğurmadığı çocuğu kendisine isnad etmektir İşte islâm bunu ya*saklamıştır Çünkü bu, cahlliyet adetidir» [4] Âyetlerdeki Şer'i Hükümler Birinci Hüküm: Anlaşmalarda Yapılan Akit, Erkekleri İçine Aldığı Gibi Kadınları Da İçine Alır Mı? Resululiah (sav)'ın Kureyş müşrikleri ile yaptığı Hudeybiye Anlaşma*sındaki bir maddeye göre, Mekke'den Medine'ye kaçan birisi iade edilecek, Medine'den Mekke'ye kaçan birisi İse İade edilmeyecekti Hudeybiye An*laşmasından sonra İslâmı kabul eden Ümmü Gülsüm bintl Uhbe isimli bir kadın Mekke'den Medine'ye hicret etmişti Kocası arkasından gelerek onu almak İstedi Kadın Resulullah (sav)'a, «Ya Resuluilah, ben kadınım Kadınların ne kadar zayıf olduklarını bilirsin Eğer beni kafirlere iade edersen bana İşkence ederler Ben de dayanamam» dedi Bunun üzerine Resulullah (sav) kadının kocası ile akrabalarına, «Hudeybiye Anlaşmasın*daki «Muhammed'e gelenler İade edilir» şartı, yalnız erkeklere aittir» dedi Bunun üzerine âyet nazil oldu Resulullah (sav) kadını imtihan et*tikten sonra alıkoydu Kurtubî: «Alimler, Hudeybiye Anlaşması maddelerinde veya umumi ifadesinde kadınların olup olmadığı hususunda İhtilaf etmişlerdir Bazı alimlere göre anlaşmanın metninde sarahaten kadınlarla ilgili hükümler de vardı Ancak hiçkimsenln haberi olmadan Allahu taala, Medine'ye hic*ret eden kadınların İadesi hakkındaki cümleyi kaldırmıştır Böylece yalnız erkeklerle ilgili cümle kalmıştır Bunun için Resulullah (sav), Medine'ye hicret eden kadını geri göndermemiştir Bazı alimlere göre isa, anlaşmanın metninde kadınlarla İlgili bir hüküm yoktur Anlaşmada yalnızca müslü*man olarak Medine'ye hicret eden erkeklerle İlgili bir madde vardır Buna göre metnin zahiri erkeklere şamil geldiği gibi kadınlara da şamil gelmektedir Ancak AİIahu taala kadınların anlaşma metninden çıkarılmasını mevzumuz âyetle beyan ederek iki şeyden dolayı kadınları erkeklerden , ayırmıştır Birincisi, kadınlar erkeklerin beşeri arzularını tatmin ettiklerinden AİIahu taala mümin kadınları müşrik erkeklere haram kılmıştır, ikin*cisi, kadınlar erkeklerden daha yumuşak kalblidir ve işkenceye dayana-madıkları İçin dinden daha kolay dönebilirler Fakat müşrik bir kadın Medine'ye hicret ederse o korun mayarak İade edilir» [5] Kurtubî sözlerine şöyle devam eder: «Bu âyet, Resulullah (sav)'ın müşriklerle yaptığı anlaşmadaki kadınlarla ilgili maddeyi neshederek ka*dınları bu maddeden çıkarmıştır Bu görüş, hadislerin Kur'an ile neshedile-, ceğinl kabul eden görüştür» Fahreddin Razi; Dahhak'tan naklederek şöyle der: «Anlaşma metnin*de kadınlarla İlgili bir madde vardı Buna göre müşrik bir kadın Mekke'den Medine'ye hicret ederse hemen iade edilecekti Fakat Mekke'den evli bir kadın müslüman olarak Medine'ye hicret ederse kadın iade edilemeyecek ancak kocasına kadının mehri He harcadıkları ödenecekti Buna karşılık Medine'den kaçan mümin bir kadın iade edilecekti İrtidat ederek Mekke'ye kaçan evli bir kadın İse İade edilmeyecek ancak kadının mehri ile kendisine harcananlar iade edilecekti» Bu görüşe göre âyet anlaşmaya uygundur Bu görüş insanı tatmin etmektedir Bu görüşün dışındakilerin hepsi araştırılmaya muhtaçtır Çünkü hepsi İslâmın ruhuna zıttır İslâmda ahde vefa müslümanlara vacibtir [6] Şu halde taraflardan herhangi birislftln anlaşma metnini karşı tarafın mu-ü vafakatını almadan feshetmesi veya tahsis etmesi uygun değildir O halde f uygun olan Dahhak'ın görüşüdür Bu hususta Seyyid Kutub da şöyle der: «Anlaşılan şudur ki, Hudeybiye anlaşmasının metninde kadınlar hususunda kesin bir hüküm yoktu İşte nazil olan bu iki âyet, İslâm ülkesine hicret eden kadınların iade edil*melerine mani oldu Kadınlar gerek bünye, gerek haleti ruhiye bakımından zayıf oldukları İçin yapılan işkencelere katlan a mayarak dinlerinden çıka*bilirlerdi Kadınların iadesine mani olan âyetlerle bu mevzuda ki devlet nizamı en adil teamül İle tanzim edilmiştir» [7] İkinci Hüküm: Müşrik Bir Kadın Müslüman Olarak İslâm Ülkesine Ge*lirse Onun Hükmü Nedir? «Bunlar onlara helal değildir Onlar do bunlara helal olmazlar» âye*ti, müslüman olan bir kadın ile müşrik kocası arasındaki bağların koptuğu*na delalet eder Fakihler, mümin kadın ile kafir kocası arasında vaki olan ayrılığın ka*dının müslüman oluşundan dolayı mı, yoksa İslâm ülkesine gelişinden do*layı mı olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir İmam Ebu Hanlfe (ra)'nin görüşüne göre, kadınla kocasının ayrılma*sının sebebi, kadının müslüman oluşu değil, kocasının memleketinden ay*rılıp İslâm ülkesine gelmesidir Cumhura (Şafii, Maliki ve Hanbeliler) göre İse, kadının Kocasından ayrılmasının sebebi müslüman oluşudur Bu ayrılık kadının İddetinin bit*mesiyle tahakkuk eder Müslüman olan bir kadının kocası, karısının id-deti dolmadan önce müslüman olursa kadın yine onun zevcesidir [8] Hanefilerin delilleri: 1- «Fakat siz de mümin kadınlar olduklarına bilgi edinirseniz on-farı kafirlere döndürmeyin» âyeti Bu âyet, mümin kadınla kocasının ayrı*lığının sebebinin İslâm ülkesine hicret etmesi olduğuna delalet eder Eğer aralarındaki evlilik devam etseydi onun kocası İte beraber olması lazımdı 2- «(Kafir zevcelerinin bu kadıniaru) sarfettikleri (mertr!) onlara (kafirlere) verin» âyeti Eğer aralarındaki evlilik devam etseydi, müşrik olan kocası mehrîni geri almaya hak kazanamazdı Zira bir erkeğin hem kadına, hem de kadına verdiği mehire sahip olması caiz değildir 3- «Sizin onları nikahla almanızda, mahirlerini verdiğiniz tokdlrd« üzerinize bir günah yoktur» âyeti Eğer evlilik devam etseydi o kadınla herhangi üir erkeğin evlenmesi caiz olmazdı 4- «Kafir zevcelerinizi (nikahınız altında) tutmayın» âyeti 5- Hanefi fukahasına göre darui harbte kocası olsa bile esir dü*şen bir kadınla istibradan sonra münasebette bulunmak, müslüman ol-masa bile, caizdir Bu münasebeti mubah kılan ise, ülkelerin ayrı olma*sıdır Resulullah (sav) esir düşen müşrik kadınlar hakkında, «Gebe olan bir kadınla doğumuna kadar, gebe oimayan kadınla da aybaşı hali İle Istibra olana kadar münasebette bulunulmaz» buyurmuştur [9] Cumhurun delilleri: 1- Müslüman olan kadınla müşrik kocası arasındaki ayrılığın yega*ne sebebi İslâmdır Çünkü müslüman olan bir kadının tekrar bir kafire verilmesi caiz değildir Eğer aralarındaki ayrılığın sebebi kadının islâm ülkesine hicret etmesi olsaydı, İslâm ülkesine izinli olarak gelen müşrik bir kadının da kocasından ayrılması gerekirdi Hiçbir fakiri böyle blrşeye hükmetmemiştlr 2- Mücahid (ra)'den şöyle rivayet edilir: «Resulullah (sav), «Müslü*man olan kadın henüz iddette İken müşrik kocası da müslüman olursa ka*dın onun zevcesidir» buyurmuştur» [10] 3- İbni Abbas (ra)'tan şöyte rivayet edilmiştir: «Resulullah (sav), kızı Zeyneb (ranha)'i kocası Ebul As bin Rebia'ya eski nikahı ile geri ver*miştir Zeynep Medine'ye hicret etmiş, kocası ise Mekke'de müşrik olarak kalmıştı Zeynep'in Iddeti dolmadan Ebul As bin Rebla da müslüman oldu Resulullah (sav) da Zeynep'i ona yeni bir nikah yapmadan geri verdi,» [11] Kurtubî: «Fakat siz de mümin kadınlar olduklarına bilgi edinirseniz onları kafirlere döndürmeyin Bunlar onlara helal değildir Onlar da bun*lara helal olmazlar» âyeti kesin şekilde ortaya koyuyor ki, mümin bir ka*dının kafir bir erkekle evlenmesi, mümin bir erkeğin müşrik bir kadınla evlenmesi helal değildir Bu âyete göre müslüman bir kadının kocasından ayrılmasının yegane sebebi, kadının müslüman oluşudur» [12] Özet olarak Hanefİlere göre, evli çiftten birisi müslüman olarak İslâm ülkesine hicret ederse aralarında ayrılık vaki ofur Darul İslama hicret e-den kadın Iddet beklemez Darul Harbten hicret ederek İslâm ülkesine gelen kadınla hamile olmadığı takdirde İddet beklemeden evlenmek mu*bahtır Çünkü Allahu taala «Sizin onları nikahla almanızda mehlrlerlni ver*diğiniz takdirde, üzerinize bir günah yoktur» buyurmuştur Âyette, koca*sından hicretle ayrıldığı için kadının İddet beklemesini emretmemfştir Cumhura göre ayrılığın yegane sebebi Darul İslama hicret değil, müs*lüman olmaktır Eğer kadın kocasıyla temas etmeden önce müslüman olursa ayrılık hemen vaki olur, iddet beklemesi farz değildir Eğer kocası ile münasebette bulunduktan sonra müslüman olursa ayrılık iddetinin bitimiyle vaki olur Eğer kadının İddetl dolmadan kocası da müslüman olursa o yine onun karışıdır Eğer kocası Iddet bitene kadar müslüman olmazsa kadın ondan tamamen ayrılır Cumhurun bir başka delilleri de Ebu Süfyan ila karısı Hind'in müs- lüman oluşlarıdır Hind, kocasından birkaç gün sonra müslüman olmuş*tur Bu süre İçinde Iddeti dolmamış olduğundan Ebu Süfyan ile eski nl- kanları ile yeniden birleştiler Her iki görüşün delillerini özetle sergiledik 8u hususta daha geniş bilgi için fıkıh kitaplarına bakılabilir |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #142 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...Üçüncü Hüküm: Putperest Bir Kadınla Evlenmek Caiz Midir? «Kafir zevcelerinizi (nikahınız altında) tutmayın» âyeti, müşrik bir ka- dınla evlenmenin haram olduğuna delalet eder Nitekim «{Ey müminler) Allaha eş tanıyan kadınlarla (müşriklerle) onlar İmana gelinceye kadar evlenmeyin» (Bakara: 221) âyeti de müşrik bir kadınla evlenmenin haram olduğuna delalet etmektedir Alimler, bu âyetlerin hiçbir semavî kitap tanımayan putperest müşrik kadınlar hakkında olduğunda ittifak etmişlerdir Çünkü kitabî kadınlarla evlenmek caizdir Zira Allahu taala, «Namuskar, zinaya sapmamış ve gizil dostlar edinmemiş (insanlar) halinde (yaşamanız şartıyla) kendilerine sizden evvel kitap verilenlerden yine hür ve İffetli kadınlar dahi, siz onların mehirlerini ver(İb nikah «d)ince (size helaldir)» (Maide: 5) buyurmuştur İbnl Munzır: «Önceki alimlerin hiçbirisi kitap ehil kadınlarla evlenme*nin haram olduğunu söylememiştir» Fukaha, hiçbir semavi dine inanmayan-müşrik bir kadınla evlenmenin haram olduğunda icma etmiştir Kitap ehil yahudl ve hıristiyan kadınlarla evlenmenin mubah olduğunda da İcma edilmiştir Yalnız Abdullah bin Ömer (ra)'e, hıristiyan veya yahudl bir kadınla evlenme hususu sorulunca, «Allahu taala müşrikleri müminlere haram kıl- mıştır Ben bir kadının İsa (şov) veya Allah (cc)'ın kullarından bir kula Rab demesinden daha büyük bir şirk tanımıyorum» demiştir Abdullah btn Ömer (ra)'in bu sözü, kitabî kadınlarla evlenmenin ha*ram olduğu değil, mekruh olduğunu gösterir Çünkü âyet kitabi bir kadınla evlenmenin mubah olduğunu sarahatle bildirmektedir Abdullah bin Ömer (ra)'in maksadı, böyle bir evlilikteki mahzurlara dikkat çekmektir Çünkü çocukların annelerine uyarak yahudi veya hıristiyan olması, onların adet*lerini adet edinmesi tehlikesi vardır En doğrusunu Allah (cc) bilir Dördüncü Hüküm: Resululfah Kadınlarla Nasıl Beyatfeşlrdi? Resulullah (sav), kadınlardan beyat almaya Mekke'nin fethinden son*ra başladı Resululfah kadınlardan, «Ey peygamber, mümin kadınlar so*na beyatleşmeye geldikleri zaman beyatlerini kabul et» âyetinin ifade et*tiği şartlar dahilinde beyat almıştır Resulullah kadınların beyatinl musa-faha ile değil sözle almıştır Bu hususta birçok sahih hadis mevcuttur Resulullah (sav)'ın kadınlarla musafaha yapmaması, kadınlarla to*kalaşmanın haram olduğuna delalet eder Resulullah (sav) erkeklerden beyat alırken onların ellerini tutar ve İslama, Allah (cc) yolunda cihada, Resulullah (sav)'ın emirerini kabul ve İtaat edeceklerine dair beyat alırdı Kadınlarla yapılan beyatleşmede İse Resulullah (sav)'ın bir kadınla musafaha ettiği tesbit edilmemiştir Resu*lullah (savj'ın elini hiçbir kadının elinin üzerine koyduğu da vaki değildir Kadınların beyattnin yalnız sözle olduğuna aşağıdaki naslar defalet et*mektedir Kadınlarla Tokalaşmanın Haram Olduğuna Delalet Eden Naslar 1- Buharî Hz Ayşe'den şöyie rivayet etmiştir: «Resulullah (sav), kocalarını terkederek hicret eden mümin kadınları önce imtihan eder ve sonra «Ey peygamber, mümin kadınlar geldikleri zaman bey at ferin I ka*bul et» âyetinin İhtiva ettiği şart ve hükümleri bildirirdi Bunları kabul e-den kadınlara, «Senden sözle beyat aldım» buyururdu Alfah (cc)'a ye*min ederim ki Resulutiah (sav)'m eli beyatta hiçbir kadının eline değme*miştir» [13] 2- İmam Ahmed bin Hanbel (ra) Emine bintl Rakfka'dan şöyle ri*vayet etmiştir; «Birkaç kadınla beraber beyat İçin Resuiullah (sav)'a gittik Ayette bildirilen şartlarla bizden Deyat aldı Bize, «Ayette sayılanlar sizin güç yetirebileceğiniz şeylerdir» dedi Biz de Resulullah (sav)'a, «Al*lah ve Resulü bize bizim nefsimizden daha merhametlidirler» dedik Son*ra, «Ya Resulullah, bizimle tokalaşmayacak mısın» dedik Resulullah (sav), «Ben kadınlarla tokalaşmam Yüz kadının beyatmı sözle nasıl alırsam, bir kadının beyatını da sözle alırım» buyurdu»[14] 3- Müslim Hz Ayşe'den (ra) şöyle rivayet eder: «Hz Ayşe beyatı anlattıktan sonra sözlerinin devamında, «Kadınlar Resulullah (sav), telkin? ettiklerini kabul ettikten sonra kadınlara, «Ben sizden beyat aldım, gidin» derdi Allah (cc)'ın ismi İle yemin ederim ki Resulullah (sav)'ın eli hiçbir zaman hiçbir kadının eline değmedi Resulullah (sav) kadınlardan yalnız sözle beyat alırdı» demiştir» [15] Hafız ibni Hacer: «Resufullah (sav)'m, «Ben sizden sözle beyat aidim» sözünün manası, «Tokalaşma İle değil, sözle beyatleştim» demektir Çün*kü erkeklerin beyatında adet olan tokalaşmak idi» [16] Rivayet edilen hadislerin hepsi, Resulullah (sav)'ın kadınlardan sözle beyat aldığına delalet eder Resulullah (sav)'ın ne beyatta, ne de başka bir zaman bir kadınla tokalaştığı vaki değildir Masum olduğu halde Resu*lullah (sav)'ın kadınlarla tokalaşmaktan kaçınması, doğru yolu ümmetine açıklamak ve öğretmek İçindir Resulullah (sav)'ın nezahetinden ve kalb temizliğinden hiçkimse şüphe edemeyeceği halde onun beyat sırasında kadınlarla tokalaşmaz sözle beyat alırdı Halbuki beyat çok önemli bir İş*tir, öyleyse diğer erkeklerin kadınlarla tokalaşması nasıl mubah olur Di*ğer erkeklerde şehvet galiptir Fitneden emin olunamaz Şeytan onların damarlarında dolaşmaktadır Bütün bu delillerden sonra, bazılarının kadınlarla tokalaşmanın haram olmadığını İddia etmeleri, İslâm şeriatına büyük bir İftiradır Beşinci Hüküm: Ayetteki, «(Emredeceğin) Herhangi Bir İyilik Husu*sunda Sona Asi Olmamaları» İfadesinden Maksat Nedir? Alimler bu âyetin muhtevası hususunda görüş ayrılığına düşmüşler*dir 1- Bu âyetten maksat, cenaze üzerine yüksek sesle ağiamamaktır Bu, İbni Abbas'tan rivayet edilmiştir 2- Bu âyetten maksat, cenaze üzerinde ağlarken bağırıp çağırma*mak, yüzü tırmalamamak, saçı yolup elbiseyi parça la ma m aktır Cahiliye döne ti İnde kadınlar bunları yaparlardı Bu görüş de Zeyd bin Eslem'den rivayet edilmiştir 3- Resuiullah (sav)'ın bildirdiği İslâm şeriatının bütün hüküm ve adablarım aynen kabul etmek, bütün yasaklarından kaçınmaktır Tercih edilen görüş budur Kurtubî: «Bu âyetin tefsirinde sahih olan görüş şudur: Bu âyet Resu*iullah (sav)'ın emrettiği herşeyi yapmayı, yasak ettiği herşeyden de kaçın*mayı emretmektedir Bu umumi yasağın içine cenaze başında sesli ağla*mak, üst baş yırtmak, saç yolmak, yabancı bir erkekle konuşmak ve to*kalaşmak ve benzerleri de girer Çünkü bunların hepsi büyük günahlar*dandır Nitekim Müslim'in rivayetine göre Resuiullah (sav), «Ümmetimde dört şey cahiliye adetidir Bunlardan birisi de cenaze başında yüksek ses*le ağlamaktır» buyurmuştur [17] Âyetlerden Alınacak Dersler 1- Hicret sebeblerinln öğrenilmesi için hicret eden mümin kadın*ların imtihan edilmeleri lazımdır 2- Biz zahirle hükmederiz Sırtarı ancak Allah (cc) bilir 3- Allah (cc)'a İman etmeyen putperest müşrik kadınlarla evlen*mek haramdır 4- Müslüman olan kadın İle müşrik Kocasının arasındaki nikah bağı kopar, kadın kocasına haram olur 5- Kadınlardan âyetin ortaya koyduğu şartlar üzerine beyat alınır 6- Utülemre İslâmın sınırları içinde itaat edilir 7- Allah (cc) tarafından inzal edilen herhangi bir kitaba inanan bir kadınla evlenmek caizdir Âyetlerdeki Teşriî Hikmetler İslâm şeriatı, putperest bir müşrik kadınla evlenmey) haram ettiği gibi, mü si uman bir erkeğin Allah (cc)'a İman etmeyen Kitap ve Resule, ölümden sonra dirilmeye inanmayan bir kadını nikahında tutmasını da yasakla*mıştır Çünkü böyle bir kadınla evlenmenin veya İslâm oiduktan sonra böyle bir kadını nikahında tutmanın aileye, içtimaî hayata çok büyük za*rarları vardır Çünkü müşrik bir kadın kocasını, çocuklarını ve İslâm top*lumunun çekirdeği mesabesinde olan aileyj tehdit eder Çünkü Allah (cc)'-ın kanunu, aile hayatının devamı İçin ruhların birbiriyle imtizaç etmesini, kadınla erkeğin birbiriyle anlaşmasını icabettirir Bu, çiftlerin emin ve mesut bir hayat yaşamaları için zaruridir Çünkü karı ile koca arasındaki sevgi ve dayanışma ancak bu mesut hayat i)zerine kurulabilir Bu imtizaç ve'anlaşma birbirine zıt iki kalb arasında tahakkuk ede*mez, Çünkü birisi mümin, diğeri müşriktir Aralarındaki iman farkı, dalma birbirlerine düşman olmaya, çekişmeye ve nefrete vesile olur İşte bun*dan ötürü İslam, putperest bir müşrik kadınla evlenmeyi hararrf kılmış ve o evliliği evlilik kabul etmemiştir Çünkü müşrik kadının dini, hayrı emre*den serden uzaklaştıran, hıyaneti haram kılan, emanete riayeti emreden bir din değildir Müslüman bir erkeğin böyle bir kadınla mesut olması mümkün değildir Böyle bir kadın Allah (cc)'a ve ahirete inanan bir erkeğe hayat arkadaşı olamaz, olması uygun değildir Çünkü aralarında büyük bir ayrılık vardır Evlilik İse İmtizacı ve anlaşmayı İcabettirir imtizaçta bir evlilik hayatının ayakta durması mümkün değildir İman, mesut hayatı ayakta tutan ve yerine hiçbir şeyin kaim olama*yacağı bir duygudur İmandan yoksun olan kalb, kafbi imanla dolu olan bir İnsanın yanında bulunabilmesi, tatmin olabilmesi mümkün değildir, işte bundan dolayı putpereset bir müşrfrkle evlenmek haramdır -------------------------------------------------------------------------------- [1] Kurtubî, age C 18, S 62 Ebussuud, age, C a, S ıöO (Razi kenartnda) İbni Cevzi, age, C 8 S 240 Ebu Hayyan, age, C 8, S 256 [2] Kurtubl ege, C İS, S 64 Ebu Hayyan, age C 8, S 2S7 [3] Kurtubi, age, C 18, S 71 Ebu Hayyan, age, C 8 S 2S8 Razi, age, C 8, S 1S2 [4] Alusi, Ruhu'l-Meani C 28, S BO'den özetle [5] Kurtubî, age, C 18 S 02 [6] Razi, age C 8, S 181 [7] Seyyid Kutub, Fizilal, C 28, S 67, 6 Baskı [8] Kurtubî age C 18, S 83 Cessas, age, C 3, S 438 [9] Cessas, age C 3, S 430 [10] Kurtubi, age, C 14, S 66 [11] Kurtubi, age C 14, S 66 [12] Kurtubi age C w, S 63 [13] Buhari Kurtubi, age, C, 18, S 71 Süyûti, age, C a S 209 456 [14] İmam Hanbel, Nesai, İbni Mace ve Ttnnizi, Alusi, age, C 28, S 01 [15] Müslim Kurtubi, age, C 18, S 71 [16] İbni Hacer el-Askalanl, Fethü'r-Rabbanl, C 8 S 488 [17] Kurtubî age, C 16, S 74 |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #143 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...67 DERS CUMA NAMAZİ VE HÜKÜMLERİ 2 Ayetlerin Lafzı Tahlili 2 Ayetlerin İcmali Manaları 2 Ayetlerin Nüzul Sebebleri 2 Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler 3 Cumanın Fazileti Hakkında Varid Olan Hadisler 3 Âyetlerdeki Şer'i Hükümler 4 Birinci Hüküm: Duyduğumuz Zaman Hemen Koşacağımız Ezan Hangisidir? 4 İkinci Hüküm; Ezan Okunurken Veya Ezan Okunduktan Sonra Yapılan Alış Veriş Sahih Midir? 5 Üçüncü Hüküm: Cumanın Sıhhati İçin Hutbe Şart Mıdır? 5 Dördüncü Hüküm: Cuma Namazı Kaç Kişi İle Kılınır? 6 Âyetlerden Alınacak Dersler 6 Âyetlerdeki Teşriî Hikmetler 6 67 DERS CUMA NAMAZİ VE HÜKÜMLERİ 9- Ey İman edenler, cuma günü namaz için çağrıldığınız) zaman hemen Allahı zikretmeye gidin Alış verişi bırakın Bu, bilirseniz sizin İçin cok hayırlıdır 10- Artık namazı kılınca yer(yüzün)e dağılırı, Allanın fazlından (na-sib) arayın Kurtulmayı umuyorsaniz Atlahı cok zikredin 11- Onlar bir ticaret, yahut bir oyun, bir eğlence gördükleri zaman ona yönelip dağıldılar Seni ayakta bıraktılar De ki: «Allah nezdindeki (se-vab müminler tein) eğlenceden de ticaretten de hayırlıdır Allah Tizık veren*lerin en hayırlısıdır Ayetlerin Lafzı Tahlili (Nûrfiye): Nida'dan gelen bir filidir Nida, yüksek sesle çağırmaya denir Âyetteki manası İse ezandır (El-Cum'ati): Müslümantarca bayram kabul edilen haftanın belirli-belirli bir gününün ismidir Bugüne bu ismi ilk veren Kurey-şilerden Ka'b bin Lüvey'dlr (Fevas): Fes'av, sa'y'dan gelen bir fiildir Say', hızlı yürümek koşmak demektir Ayetteki manası ise hızlı değil, normal bir yürüyüştür (Zikriliahi): Ayetteki zikirden maksat, sahih olan kavle göre, cuma ile hutbedir Çünkü ikisinde de zikrullah vardır (Vezarul bey'a): Alış verişi terkedin (Kudiyetissatâtü): Yani, namazı bitirdiğiniz, kıl*dığınız zaman (Fenteşirû): İntişar kökünden gelen bir fiildir Yayılmak, dağılmak demektir (Vebtegû): İbtiga'dan türeyen bir fiildir İbtlga, birşeyi taleb etmektir (Fazlillahi): Burada Allah (cc)'ın fazlından maksat, rızık, ticaret ve helal kazançtır (İnfeddû ileyha): İnfidad kökünden gelen fiildir İnfidad bir yerden dönmek ve dağılmak demektir (Veterekûke kaimen): Seni ayakta bıraktılar (Hayrü'l râzıkîn): Allah (cc) rızık verenlerin en hayırlısıdır İster mümin ister kafir olsun, her isteyene rızık Ayetlerin İcmali Manaları Allahu taala müminlere hitaben şöyle buyurur: Ey Aliah (cc)'ı ve Resul (sav)'ünü tasdik eden müminler! Cuma namazı için okunan ezanı işittiğiniz zaman meşguliyetlerinizi, alış verişinizi terkedin Hızta, kardeşlerinizle bir*likte Cuma namazının edasına, zikir ve ibadete gidin Zikir ve İbadete git*meniz sizin için daha hayırlı, hayır ve bereket bakımından daha iyidir, Al*lah (cc) katında da kabule daha yakındır Eğer bilgi ve salim bir anlayışa sahipseniz Cuma namazını eda ettik*ten sonra ihtiyaçlarınızı gidermek İçin yeryüzüne dağılın, rızkınızı Allah (ccj'tan taieb edin Hakikaten rızık O'nun gücüyledir İnsanlara (azt vs ni*met veren ancak O'dur Allahu taala hiçkimsenin amelini zayetmez, hiçbir isteyenin de talebini geri çevirmez Hiçkimsey! de İhsan ve fazlından mah*rum etmez Kurtulmayı umuyorsanız Allahu taalayı çok zikredin Allahu taaia, fani dünyayı ahirete tercih eden bir kısım halktan haber vererek şöyle buyuruyor: Onlar bir ticaret, 'bir malın satışını veya bir dün*ya eğlencesini duydukları zaman dünya metaına yönetip Resulullah (sav)'ı hutbe okurken terkedip gittiler Eğer düşünselerdi bilirlerdi ki Allah (cc) katında olan sevab, ticaret ve eğlenceden daha hayırlı ve daha bakidir Allahu taala rızık verenlerin en hayırlısıdır Dilediğine hesapsız rıztk verir Allanın yanındaki sevab, hayır işleyenler İçin daha hayırlıdır Zira Allahu taala, «Sizin nezdinizcfeki tükenir, Alla hm Indindekİ ise bakkfir» (Nahl: 96) buyurmuştur Ayetlerin Nüzul Sebebleri 1- İmam Ahmed (ra) Buharı, Müslim ve Tlrmizî, Cabir bin Abdul*lah (ra)'tan şöyle rivayet etmişlerdir: «Cuma günü Resulullah (sav) ayakta hutbe okurken Medine'ye bir ticaret kervanı geldi Ashab koşarak oraya gitti Yalnız ben, Ebubekir (ra) ve Ömer (ra)'in de içinde bulunduğumuz onlki kişi kaldı Bunun üzerine, «Onlar bir ticaret, yahut bir oyun, bir eğ*lence gördükleri zaman» âyeti nazil oldu» [1] 2- Ibni Kesir, Ebu Ya'la'dan, o da senetleriyle Cablr bin Abdullah'*tan şöyle rivayet eder: «Resulullah (sav) cuma günü hutbe okurken Medi*ne'ye bir erzak kervanı geldi Sahabiler hep oraya koştular Resulullah (sav)'in yanında yalnız oniki kişi kaldı Bunun üzerine Resuluîlah (sav), «Nefsim kudret elinde olan Allah (cc)'a yemin ederim ki, eğer hepiniz git-şeydiniz bu vadiden üzerinize ateş akardı» buyurdu Bunun üzerine, «On*lar bir ticaret, yahut bir oyun, bir edence gördükleri zamanı âyeti nazil oldu» [2] 3- Ebu Hayyan, hutbeyi bırakıp gidenler hakkında şöyle rivayet eder: «Medine'de kıtlık ve pahalılık vardı Resulullah (sav) hutbede iken D'hyetü'l-Kelbî erzak dolu bir kervanla Medine'ye geldi O zaman halka kervanın gelişini duyurmak için davul ve def çalarlardı Bu sesi duyan sahabiler kervanı görmek İçin mescidi ve hutbe okuyan Resulullah (sav)'ı terkettiler Yalnız onlki kişi kaldı Bunun üzerine âyet nazil oldu» [3] Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler Birinci incelik: Cahlliyet döneminde Cuma gününün İsmi «Arubet» İdi O güne İlk olarak «Cuman İsmini veren Ka'b bin Lüvey'dir Bu güne Cuma İsminin verilişi hususunda şöyle bir rivayet daha vardır: Resulullah (sav)'ın hicretinden önce Medine halkı birgün bir toplantı yaptı Ensariler, «Yahudilerin toplandıkları bir günleri vardır, Hıristiyan*ların da toplandıkları bir günleri vardır Biz de bir gün tayin edelim ve o gün Allah (cc)'a şükür ve zikir edelim» dediler Aralarında, «Cumartesi Yahudilerin, pazar Hıristiyanlarındır Biz de kendimize «Arubet» (Cuma) gününü seçelim» diye konuştular Cuma günü gelince Es'ad bin Zürare (ra)'nin etrafında toplandılar O da onlara İki rekat namaz kıldırdı ve vaaz etti işte o gün toplandıkları için adı «Cuma» oldu Es'ad bin Zürare (ra) bir koyun keserek onlara öğle ve akşam yemeği verdi İşte bu, islamda kılınan İlk Cuma namazıdır [4] İkinci İncelik: «Hemen Allah'ı zikretmeye gidin» âyeti müminlerin Cuma namazına canlı, zinde ve azimli bir şekilde gitmelerine İşaret eder Qünkü âyetteki «so'y» (hemen gidin) tabiri kasdetmeyi, ciddiyeti ve azmi İfade eder Yoksa koşarak gitmeyi değil Nitekim Resulullah (sav) da, «Namaz vakti geldiği zaman namaza koşaradım değil, vakur adımlarla gi*din Yetişirseniz İmamla beraber kılarsınız Başında yetlşemezseniz ulaş*tığınız yerden imama uyar, imam selam verdikten sonra namazınızı ta*mamlarsınız» [5] buyurmuştur Hasan: «Sa'y'dan maksat, koşaradım gitmek değil, kalbi, niyeti ve talebiyle koşmaktır Çünkü Peygamber (sav) namaza koşarak gitmeyi ya*saklamıştır Müslümanların namaza sükunet ve vekarta gitmeleri icabe-der» [6] Üçüncü incelik: Ayette her ne kadar ya İniz «bey» (satış) zlkredll-;- misse de, bundan maksat her türlü muamelattır Ebu Hayyan: «Cuma vaktinde birçok şey haram olduğu halde ne*den âyette yalnız «alış veriş» zikredilmiştir? Çünkü halkı en çok meşgul eden alış veriştir O saatlerde köylerden şehirlere halk alış veriş için ge*lir, alış veriş eder işte bunun için Al la hu taala İbadeti emretmiş, Cuma namazının bitimine kadar da dünya ticaretini yasaklamıştır» [7] Dördüncü incelik: Selef-i salihîn, sırrına ermeseler bile herşeyde Re-sulullah (sav)'a uyarlardı Resulullah (sav)'a uymalarının sebebi de onu çok sevmeleriydi Selef-i salihinden biri hakkında şöyle rivayet edilir: Cuma namazı kılındıktan sonra camiden çıkar ve bir müddet çarşıda dolaştıktan sonra yeniden mescide dönerek uzun zaman namaz kılardı Niçin böyle yaptığı sorulunca, «Resulullah (sav) böyle yaptığı için ben de yapıyorum» der, sonra da, «Artık o namazı kılınca yer(yüzün)e dağdın Allah'ın fazlından nasib arayın» âyetini okurdu [8] İrak bin Malik (ra), Cuma namazını kılınca mescidden çıkar, bir müd*det kapıda durur ve şu duayı okurdu : «Ey Allahım, senin davetine icabet ettim, senin farz kıldığın namazı eda ettim Senin emrettiğin şekilde yer*yüzüne çıkıyorum Fazlından bana rızkımı ver Şüphesiz sen rızık veren*lerin en hayırlısısın» [9] Beşinci İncelik: «Kurtulmayı umuyorsanız Allah'ı çok zikredin» âye*tinde şöyle bir İncelik vardır: Allahu taala rızık aramaya koşmayı ve ti*caretle uğraşmayı emretmiştir Rızık arama çoğu kez insanları gaflete sevkeder Hatta dünya malını biriktirmek için yalana, hileye ve aldatma*ya sevkeder Bunun İçin Allahu taala çok zikretmeyi emretmiştir Dünya metaı fanidir Ahiret yurdu ise bakidir Allah (cc) için yapılan daha ha*yırlı ve daha devamlıdır Bu âyet dünya ticaretinin ahiret ticaretinden alı*koymamasını beyan etmektedir Nitekim Allahu taala gerçek müminlerin vasıflarını, «(Öyle) adamlar (vardır ki) onları ne bir ticaret, ne bir alış ve*riş Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namaz kılmaktan zekat vermekten alı*koymaz» âyetiyie beyan etmiştir işte mevzumuz âyette Allah (cc)'ın çok zikredilmesinin emredilmesi-nin sır ve hikmeti budur Cumanın Fazileti Hakkında Varid Olan Hadisler 1- Müslim, Ebu Hüreyre (ra)'den, o da Resulullah (sav)'ton şöyle rivayet etmiştir: «Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün Cuma günü*dür Adem o gün yaratıldı, o gün cennete sokuldu, oradan da o gün çı*karıldı Kıyamet de ancak o gün kopacaktır» [10] 2- İmam Malik (ra) Muvatta'smda Resulullah (sav)'tan şöyle riva*yet eder: «Üzerine güneşin doğduğu günlerin en hayırlısı Cuma günü*dür Adem (sav) o gün yaratıldı, cennetten o gün çıkarıldı, tevbesi o gün kabul edildi ve o gün öldü Kıyamet de o gün kopacaktır Yeryüzünde in*san ve cinlerin dışında bütün canlılar Cuma günü, fecirden güneş doğa*na kadar, kıyametin kopacağı korkusuyla kıyametin gürültüsünü bekler*ler Cuma gününde öyle bir vakit vardır ki, namaz kılan bir müslüman o vakit Allah (cc)'tan ne dilerse Allah (cc) onu ona mutlaka verir» [11] 3- Ebu Davud, süneninde şöyle rivayet eder: «Hakikat, günlerini*zin en efdali Cuma günüdür Adem (sav) o gün yaratılmıştır, o gün vefat etmiştir, kıyamet de o gün kopacaktır Cuma günü banaçok salat ve se*lam okuyun Çünkü okuyacağınız salat ve selam bana kavuşurs Ashab-ı kiram, «Ya Resulullah, sen çürüdüğün halde bizim salat ve selamımız sa*na nasıl ulaşacak?» diye sordular Resulullah (sav), «Allahu taola pey*gamberlerin cesedini yemeyi toprağa haram kılmıştır» buyurdu» [12] Âyetlerdeki Şer'i Hükümler Birinci Hüküm: Duyduğumuz Zaman Hemen Koşacağımız Ezan Hangi*sidir? «Ey iman edenler, cuma günü namaz İçin cağrıldığı(mz) zaman he*men Allah'ı zikretmeye gidin Alış verişi bırakın» âyeti Cuma günü alış verişi terkederek camiye gitmeyi farz kılar Ulema, hangi ezan okunduğunda alış verişi terketmek gerektiği hu*susunda görüş ayrılığına düşmüşlerdir Bazı alimlere göre âyetteki «nida»dan maksat, minarede okunan ezandır Diğer bazı alimlere göre ise âyetteki «nidandan murad, imam min*bere çıktıktan sonra karşısında okunan ezandır Birinci görüşün delilleri: Âyetteki «nldcudan maksat «ilamıdır Koşmak da ancak ham İte farz olur Bu İlam da Hz Osman'ın İlave ettiği, minarede okunan birinci ezan*dır Hz Osman, halk çoğalıp evler camiden uzaklara yayılınca kendi evi*nin üzerinde bu ezanın okunmasını emretti O tarihten günümüze kadar da bu sakilde uygulana geldi Bu hususta Buharı Salb bin Yezid'den şöyle rivayet eder: «Resululiah (sav)'ın, Bbubekir (ra)'ln ve Ömer (ra)'in devirlerinde Cuma günü birinci ezan İmam minbere çıktıktan sonra okunurdu Hz Osman, halkın çoğal*dığını görünce üçüncü i)İr ezan ekledi Bu ezan Hz Osman'ın Zevra isimli evinin üzerinde okunurdu» Allahu taala Cuma namazını hutbeden ötürü iki rekata indirmiştir İmam minbere çıktıktan sonra okunan ezanla camiye gidilecek olursa halk hutbeye yetişemez Resululiah (sav) döneminde halkın ilave ezana İhtiyacı yoktu Çünkü sayıları az ve evleri mescide yakındı Resululiah (sav)'tan şer'î hükümleri öğrenmek maksadıyla da camiye vakitten çok erken gelirlerdi Bu sebeble imam minbere çıkınca ezanı rahatlıkla du*yar, hemen hazırlanarak hutbeye yetişirlerdi Bu görüş Hanefilerin zahir ve itimad edilen görüşüdür Bu görüşü Hanefi fukahasından Kenz sahibi şöyle İfade etmiştir: «Birinci ezanla alış verişi terk ederek camiye koşmak farzdır Çünkü Allahu taala, «Ey İman edenler, cuma günü namaz için çağrıldığınız} za*man hemen Altah'ı zikretmeye koşun Alış verişi bırakın» buyurmuştur Resulullah (sav)'ın devrinde olmadığı hakkında neden bugün bu ezana itibar ediliyor? Çünkü ezandan maksat ilamdır İlam da bu ezanla mey*dana gelmektedir Mezhebimizde bu görüş sahih olan görüştür «Bazı alimlere göre de muteber olan hatibin minbere çıktığında oku*nan ezandır Çünkü Resulullah (sav) zamanında bu ezandan başka ezan yoktu «Bu görüş zayıftır Çünkü ikinci ezana itibar edilirse cumanın İlk sün*netlerinin kılınması ve hutbenin dinlenmesi mümkün olamayacağı gibi cu*manın kaçırılma tehlikesi de vardır» [13] İkinci görücün delilleri: 1- Alış verişin terki İle camiye koşmayı icabettiren ezan, imam minbere çıktıktan sonra okunan ezandır Çünkü Resulullah (sav)'m dev*rinde yalnız bu ezan vardı Resulullah (sav) da müminlerin farzlarını vak*tinde eda etmelerini herkesten çok isterlerdi Eğer hatibin hutbeye çık*masından önce camiye gelmek farz olsaydı Resulullah (sav) bunu beyan eder ve hutbe İle ezan arasında bir fasıla verirdi, halkın hutbeye ulaşması için- 2- «Ey İman edenler, cuma günü namaz İçin çagrıldığı(nız) zaman hemen Allah'ı zikretmeye gidin» âyetinin tefsirinde İbni Ömer (ra) ve Hasan-ı Basrî (ra)'den şöyle rivayet edilir: «İmam minbere çıktığı ve karşı*sında ezan okunduğu zaman halk cuma için çağırılmış olur» [14] Âyetin tefsiri budur ve bunun dışındaki tefsirlere itibar edilemez 3- Cuma namazı kılan adamın, hadislerin de delalet ettiği gibi, bir*çok faydalardan dolayı camiye erken gitmesi mendubtur Şurası muhak*kaktır ki, alış verişin haram edilmesi ve herhangi birşeyin yapılmasının günah olduğuna hükmedilmesi başka birşeydlr —ki bu, hatibin minbere çıkmasından sonra okunan ezanla olur— bir mendubu idrak etmek baş*ka birşeydir Bu ikinci görüş alimlerin cumhurunun görüşüdür Hanefi fukahasm-dan bazıları da bu görüşü kabul etmişlerdir İkinci Hüküm; Ezan Okunurken Veya Ezan Okunduktan Sonra Yapılan Alış Veriş Sahih Midir? Âyetteki, aAlış verişi bırakın» cümlesi, ezan okunduktan sonra alış veriş ve diğer muamelatın haram olduğuna delalet eder Alimler, ezanla Cuma namazı bitimi arasında yapılan akitlerin sahih veya fasit olduğu hususunda İhtilaf etmişlerdir Bazı alimlere göre âyetteki, «Alış verişi bırakın» cümlesi varid oldu*ğu için yapılan akitler fasit ve geçersizdir Alimlerin ekserisine göre ise, yapılan alış veriş ve muamelattan di*ğer akitlerharamdır fakat fasit değildir Bu akit, gasbedilen yerde kılı*nan bir namaz gibidir Gasbedilen yerde kılman namaz sahihtk fakat ke*rahet vardır Kurtubî, tefsirinde şöyle der: «Hangi vaktin yapılan alışverişi haram kıldığı hususunda iki görüş vardır Birinci görüşe göre Cuma günü alış*verişin haram olduğu vakit zeval vaktinden Cuma namazının bitimine ka*dar olan vakittirDahhak, Ata ve Hasan bu görüştedirler İkincisi ise, hut*be ezanından namazın bitimine kadar olan vakittir İmam Şafii (ra) de bu görüştedir «İmam Malik (ra)'in görüşüne göre namaz için ezan okunduğu za*man alış veriş terkedilmelfdlr Ezan okunduktan namazın bitimine kadar olan zaman içinde yapılan akitlerin hepsi geçersizdir, talnız köle azad etmek, talak ve nikah gibi muameleler geçerlidir Çünkü halk umumiyet*le alış verişle uğraştığı gibi bu muamelelerle uğraşmaz Yine bu vakitte yapılan ortaklık, hibe ve sadaka gibi nadir olan muameleler de geçerlidir» Kurtubî, sözlerinin devamında İbnü'l-Arabî'den naklen şöyle der: «Ib-nü'l-Arobî'ye göre ezan okunduktan sonra yapılün şey ister alış veriş gibi çok yapılan muamelelerden olsun, ister nadir olarak yapılan muameleler*den olsun bütün muameleler geçersizdir Zira alış verişin yasak edilme*sinin sebebi insanı Cuma namazından alıkoymasıdır Öyleyse Cuma na*mazından alıkoyan bütün akitler şer'an haram ve geçersizdir «Bazı alimlere göre ise, haram olan vakitte alış veriş yapmak caizdir Bunu caiz gören alimler âyetteki, «Alış verişi bırakın» cümlesinin alış ve*rişin terkinin farz olduğuna değil, «Bu, bilirseniz sizin için çok hayırlıdır» cümlesinin de işaret ettiği gibi sünnet olduğuna delalet eder İmam Şafii (ra)'nln görüşü de budur Çünkü İmam Şafii (raj'ye göre ezan okunduk*tan sonra yapılan akit geçersiz değildir» Kurtubî sözlerini şöyle tamamlar: «Sahih olan, ezan okunduktan son*ra yapılan bütün akitler fasit ve geçersizdir Çünkü Resulullah (sav), «Bi*zim emrettiğimiz herşey reddotunur» buyurmuştur» [15] Üçüncü Hüküm: Cumanın Sıhhati İçin Hutbe Şart Mıdır? Ayetteki, «Allah'ı zikretmeye gidin» İfadesi, hutbenin Cumanın sıh*hat şartı olduğuna delalet eder Buradaki Allah'ın zikrinden kasıt, ister vaaz, İster vaaz ile birlikte namaz olduğu kabul edilsin, her iki durumda da hutbe zikrin içine girer Buna göre hutbe Cumanın sıhhat şartların-dondır Cuma namazının iki rekat kılınmasından maksat da hutbe ve vaazı dinlemektir Buna göre Cuma hutbesi farzdır Fukahanın cumhurunun gö*rüşü de budur Yalnız Hanefi fakihlerine göre, cuma günü okunacak hutbenin örfen hutbe olması şart değildir Çünkü Allahu taala âyette herhangi bir tafsilat vermeden yalnız «zikir» demiştir Öyleyse şart olan zikirdir Zikir sayılan herhangi birşeyin namazdan önce okunması kafidir Resulullah (sav)'tan nakledilen hutbe de bir zikirdi Resulullah (sav)'ın buna devam etmesi ise farz olduğuna değil, vacib veya sünnet olduğuna delalet eder Şafii ve Hanbelilerin görüşlerine göre ise, hatibin hutbenin bütün şartlarını haiz iki hutbe okuması şarttır Hutbelerin şartları ise, Allah (cc)'a hamdetmek, Resulullah (sav)'a salat ve selam getirmek, Kur'andan bir âyet okumak ve halka takvayı tavsiye etmektir Şafiilere göre hutbede müminlere dua etmek de hutbenin şartlarındandır Maliki fakihlerine göre, hutbede tek bir şart vardır O da halkın ör*füne göre hutbe veya vaaz sayılabilecek kadar halka Allah (cc)'ın azabını bildirmek veya cennetle müjdelemektir[16] Ravzatü'n-Nedİyye sahibi hutbe hakkında şöyle der: «Kesulullah (sav)'ın okuduğu hutbenin mahiyeti, halkı ibadete teşvik ve Allah (cc)'ın azabından korkutmak idi Zaten hutbenin meşruiyeti de bu gibi mevzu*ların dile getirilmesi içindir Allah (cc)'a hamd etmek, Resulullah (sav)'a salat ve selam okumak, Kur'andan bir âyet okumak, —âyet eğer teşvik ve korkutmayı İhtiva etmiyorsa — meşru kılınan hutbenin maksadının ha*ricindedir «Resulullah (sav)'ınhutbesinde hamd ve sena gibi şeylerin bulunması, onların farz olduğuna delalet etmez Hiçbir insaflı kimse, hutbeden mak*sadın Allah (cc)'a hamd ve sena etmek değil halka vaaz etmek olduğun*da şüphe etmez Şurası muhakkaktır ki Arapların adeti, bir yere çıkıp blr-şey söyleyecekleri vakit önce Allahu taaiaya hamd ve sena ve Resulullaha satat ve selam okumaktı Fakat hatibin asıl maksadı hamd ve sena, salat ve selam değil, bunlardan sonra söyleyecekleridir Bundan anlaşılıyor ki Cuma hutbesinde şart olan yalnızca vaaz etmektir Ancak bu vaaza baş*lamadan hamd ve sena etmek, salat ve selam getirmek ve mevzu ile ilgili âyetler okumak daha güzeldir Nitekim Resululiah (sav)'tan bugüne kadar hutbeler hep böyte okunmuştur» Dördüncü Hüküm: Cuma Namazı Kaç Kişi İle Kılınır? Fakihler, cemaatın Cumanın sıhhat şortlarından olduğunda İttifak et*mişlerdir Çünkü Resulullah (sav), «Cumayı cemaatla kılmak her müslü-manın üzerine farz olan bir haktır Ancak köle, kadın, çocuk ve hasta müstesna» [17] buyurmuştur Zaten bu namaza Cuma namazı denilmesi de cemaatla kılınması icabettiği içindir Tek başına namaz kılan birisine Cuma kıldı denilemez İbni Hacer el-Askalanî'nin de Fethü'l-Barî'de dediği gibi fakihler, Cu*manın kaç kişi ile kılınabileceği hususunda İhtilaf ederek birçok görüşe ayrılmışlardır Âyeti kertmede Cumanın kac kişi İle kılınabileceği hususun*da bir nas mevcut değildir Resulullah (sav)'ın sünnetinde de sarih bir ölçü bulunmamaktadır Bundan ötürü fakihler bu hususta birçok görüşe ayrılmışlardır Hanefilere göre Cuma namazının kılınabilmesi için imamla birlikte en az dört kişi olması lazımdır Şafii ve Hanbelilere göre Cuma namazının kılınabilmesi için en az kırk kişi bulunması lazımdır Bundan daha az sayıdaki bir cemaatla Cu*ma namazı kılınamaz Malikiler ise Cuma namazını kılacakların belirli bir sayıda olmasın! şart koşmamışlardır Bunlara göre, bir köy meydana getirebilecek veya aralarında çeşitli atış verişte bulunabilecek bir sayı lazımdır Buna göre üç-dört kişi ile Cuma namazı kılınamaz İbnl Hacer, Fethü'i-Barî'de şöyle der: «Bu görüşler içinde delili en kuvvetli olan görüş Malikilerin görüşüdür» Cuma namazı hususunda başka hükümler de vardır Bunlar fıkıh ki*taplarında aranmalıdır Âyetlerden Alınacak Dersler 1- Belli şartlarla mükellef olan her müslümana Cuma namazı farz*dır 2- Hutbeyi dinlemek ve Cuma namazına gitmek farzdır 3- Ezan okunduktan sonra alış veriş ve diğer muamela aramdır 4- Ezandan önce ve namazdan sonra ticaret ve diğer işlerle uğ*raşmak caizdir 5- Rızık Allah (cc)'ın kudretindedir Bununla birlikte insanların ka*zanç yollarını araması lazımdır 6- Müminlerin dünya ticâretleri, ahiret ticaretlerine engel olma*malıdır Âyetlerdeki Teşriî Hikmetler Namaz kulu Rabbine ileten bir bağdır Kalbi kuvvetlendiren, imanı takviye eden bir ibadettir Bununla birlikte cemiyetin fertleri arasındaki bitlik ve dayanışmayı kuvvetlendirir Hayır ve takvada yardımlaşmalarına vasıta olur Günde beş vakit namaz farzdır Bazan insanlar dünya işleriyle meş*gul oldukları, camiye uzak oldukları veya İhmalkarlıkları yüzünden cami*ye gitmezler Bundan ötürü Al la hu taala haftada bir defa Cuma namazını farz kılmıştır ki, Allah (cc)'ın kelamını, Resulullah (sav)'ın hadisini ve ha*tibin vaazını dinleyerek imanı pekişsin, müslüman kardeşleriyle bir araya gelsin İnsan Cuma vesilesi ile görmediklerini görür, ihtiyaçtı kimselere yar*dım edilir, hastalar ziyaret edilir, birbiriyle düşman olanlar barıştırılır, ce*maatten uzak kalanlara nasihat edilir İstamın İçtimaî terbiyesinden olan selam, hürmet ve saygı öğrenilir, cemiyeti selamete kavuşturulacak hü*kümler öğrenilir Bundan ötürü Al la hu taala Cuma namazını her müslüma*na farz kılarak Cuma namazına koşmayı emretmiştir -------------------------------------------------------------------------------- [1] Buhari, C 8, S 493 Müslirit, C 2, S 590 Alusl, age, C 28 S! 104 [2] Süyûti, age C 4, S 121 Ibnİ Cevzi, age C 8, S 269 Alusi ago, C 28 S 105 [3] Ebu Hayyan Bahri Muhid C a S 268 [4] Alusi, ageC 28 S 100 Ebussuud age C 8 S 20ö (Razi kenarında) [5] Kütüb-i Sitte Ebu Seteme'den rivayet edilmiştir [6] Kurtubi age C 18 S 103 Bazl age, C B S 207 [7] Ebu Hayyan ago, C 8, S 268 [8] Alusi, age, C 28, S- 104 [9] Kurtubi age, C 18, S 109 [10] Müslim, C 2 S 585 [11] İmam Malik, imam Hanbel Tirmİ2i Nesai Ebu Davud [12] Ebu Davud İbni Mace ve Nesai [13] Tafsilat için Dört Mezhebin Fıkıh Kitabı'na ve Cessas'a bakınız, [14] Cessas, age, C 3, S 444 [15] Kurtubl, age, C 18 S 108 Alusi age C 28, S 103 468 [16] Tafsilat için Dört Mezhebin Fıkıh Kitabına bakınız [17] Ebu Davud |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #144 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...68 DERS TALAK’IN HÜKÜMLERİ 2 Ayetlerin Lafzı Tahlili 2 Ayetlerin İcmali Manaları 2 Âyetlerin Nüzul Sebebleri 2 Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler 3 Âyetlerdeki Şer’i Hükümler 4 Birinci Hüküm: Talak Mubah Mıdır, Mahzurlu Mudur? 4 İkinci Hüküm: Talak-ı Sünni Hangisidir Ve Şartları Nelerdir? 4 Üçüncü Hüküm: İddet Bekleyen Bir Kadın Evinden Çıkabilir Mi? 5 Dördüncü Hüküm : İddet Bekleyen Kadının Evden Çıkarılmasına Sebeb Olan «Kötülük»ten Maksat Nedir? 6 Ayetlerden Alınacak Dersler 7 Ayetlerdeki Teşrii Hikmetler 7 69 DERS İDDETIN HÜKÜMLERİ 7 Âyetlerin Lafzî Tahlili 8 Ayetlerin İcmâlî Manaları 8 Ayetlerin Nüzul Sebebleri 8 Ayetlerin Tefsırindeki İncelikler 8 Âyetlerdeki Şer'ı Hükümler 9 Birinci Hüküm: Ayhali Görmeyen Kadının İddeti Nedir? 9 İkinci Hüküm: «Kadınlarınız İçkiden Artık Adetten Kesilmiş Olanlarla Henüz Adetini Görmemfs Bulunanfar(İn (Ddetterfn)De Şüphe Ederseniz, Onların İddeti Üç Aydır» Âyetinden Maksat Nedir? 9 Üçüncü Hüküm: Hamile Kadının İddeti Ne Kadardır? 10 Dördüncü Hüküm: Boşanan Her Kadına Ev Ve Nafaka Verilecek Midir? 10 Beşinci Hüküm: Boşanan Kadının Doğurduğu Çocuğu Emzirmesi Farz Mıdır? 11 Ayetlerden Alınacak Dersler 11 Âyetlerdeki Teşri' Hikmetler 11 68 DERS TALAK’IN HÜKÜMLERİ 1 — Ey peygamber, kadınları boşayacağınız vakit Iddetlerln» doğru boşayın O iddeti de sayın Rcfcbiniz olan Allah'tan korkun Onları evle*rinden çıkarmayın Kendileri de tıkmasınlar Meğer ki apaçık bir kötülük (meydana) getirmiş olsunlar Bunlar Allanın hudududur Kim Allanın hu* dudunu (çiğneyip) ararsa muhakkak ki, kendisine yazık etmiş olur Bil*mezsin, olur ki Allah bunun arkasından bir iş peyda ediverir 2 — Sonra (o kadınlar) müddetleri doldurtmaya yaklaştıkları zaman ya güzellikle tutun, yahut güzellikle kendilerinden ayrılın ve içinizden ada*let sahibi İki kişiyi de şah» yapın (Ey şah idi er siz de) şahitliği Allah için eda edin işte bu (yok mu?) Altaha ve ahiret gününe İman etmekte olan*lara onunla öğüt verilir Kim Rabbinden korkarsa (Allah) ona bir (kurtu*luş) çıkış yeri ihsan eder 3 — Onu hatır ve hayatine gelmeyecek bir cihetten de rızıklandınr Kim Allaha güvenip dayanırsa O, kendisine yetişir Şüphesiz ki Allah em*rini yerine getirendir Allah herşey için bir ölçü tayin etmiştir Ayetlerin Lafzı Tahlili (Li iddetihinne): İddetierinln başlangıcında (Ahsû) İddeterinin gününü sayın ve ulutmayın (İttekullahe): Allah (cc)'tân sakının Emirlerini yerine getirin, yasaklarından kaçının (Fahişetin): Fahişe, fuhş ve fahşa çirkin söz ve işe denir Bunun için zinaya fuhuş denilmektedir (Hududullahi): Allah (ccj'ın hududlan Yani, yasakların aşılmaması için konulan engeller (Zaleme nefsehu): Zulüm, birşeyi yerinden başka biryere koymaktır (Ecelehünne): Ecel, vaktin sonu demektir (Bi ma'ruf): Herşeyin güreline ma'ruf denir (Zevev adlin): Adaleti açık olan İki kişi (Yetevekkel): Allah (cc) a teslim olmak Ve işlerinde Allah (cc)'a güvenmek (Hasbühü): Kafi gelmek (Baliğü): Emri geçerli olmak (Kadren): Ölçü Ayetlerin İcmali Manaları Allahu taaia, ümmetini hayra götüren, doğru yola İleten seçkin pey*gamberine tazim ve ümmetini uyandırmak ve öğretmek için hitap ederek şöyle buyurmaktadır: Bir müslüman karısından ayrılmayı arzu ederse ay*rılabilir Yalnız ayrılacağı vakti seçmesi lazımdır Kadın aybaşı adetinden temizlendikten sonra; onunla hiç münasebette bulunmadan boşanmalıdır Evlilik iddet müddetinin bitimiyle sona erer Bu sebeble iddet müddeti sa*yılmalıdır Müminlerin her işte takva sahibi olmaları, yapacakları her işte Allahu taaladan korkmaları lazımdır Takİ amelleri sahih ve selim olabilsin Kocasından ayrılan bir kadın İddetinl kocasının evinde beklemelidir Kocanın onu evden çıkarması caiz olmadığı gibi, kadının da — kocası İzin vermiş olsa bile— kendi başına evden çıkması caiz değildir Ancak kötü bir fiilde bulunursa o zaman kocasının evinde bulunması zor olduğundan çıkarılması caizdir İşte bu Allah (cc)'ın emri ve hükmüdür Allah (cc)'ın kendi taatı İçin çizmiş olduğu bir sınırdır Her kim bu sının aşarsa haki*katen Ailahu taalanın yasakladığı bir işi irtikab etmiş ve kendisine şerri çekmiş olur O, bu yüzden ateşe düşecektir Zira o, sayılacak iddet İçin*de Aliahu taala onun kalbinden zevcesine karşı olan nefreti çıkarabile*ceğini, tekrar zevcesi İle beraber yaşamayı arzu edebiicceğini bilemez Eğer o kimse, Allahu taalanın mukaddes kitabında irşad ettiği yola uyarak zevcesine böyle bir mühlet tanırsa, Allahu taala onun arzu ettiğini irade eder Eğer Allah (cc)'ın dediğini yapmazsa pişman olur Sayılan iddetin sonunda ihtiyar kocanındır Üç talakla boşamadığı takdirde dilerse onu yanına qlır ve ona İyilikle muamele yapaı Dilerse de, ondan iyilikle ayrılır, bütün haklarını ona teslim eder Karısını boşayan kişi, ister onunla tekrar birleşmeyi arzu etsin, ister ayrılmayı, her iki durumda da yapacağına din ahlak ve yollarında adil olan iki kişiyi şahit tutsun Şahitlere düşen de hiçbir şeyi ketmetmeyerek, sırf Allah rızası için şehadet etmektir, işte bunlar Allah (cc)'ın emridir Her müminin bu emirlere boyun eğmesi lazımdır Mümin bilmelidir ki, ge*lecekte -bir gün vardır ki, o gün, yaptığı ve yapacağı herşeyden sorumlu olacaktır Allahu taola muttaki kullarına mgddl ve manevi bütün sıkıntı*lardan bir çıkış yolu gösterir ve ummadığı, beklemediği yerden rızkını verir Her kim işlerinde Allah (cc)'a döner, Allah (cc)'a tevekkül ederse Allahu taala ona kafidir Allah (cc)'ın emir ve yasakları şüphesiz hatket-tikleri üzerinde geçerlidir Şüphesiz Allah (cc) dilediğini ve seçtiğini yap*maya kadirdir Herşeyin bir sonu, tayin edilmiş bir ölçüsü vardır Âyetlerin Nüzul Sebebleri 1- İbni Mace, Sünen'inde Said bin Cübeyr (ra)'den, o da Abdullah bin Abbas (ra)'tan, o da Ömer bin Hattab (ra)'tan şöyle rivayet eder: «Re-sululiah (sav), zevcesi Hafsa {r anhaj'yı boşomış sonra da ricat ederek geri almıştır» 2- Katade, Enes bin Malik (ra)'ten şöyle rivayet eder: iResutullah (sav) Hafsa (r anhaj'yı boşadı O da babasının evine gitti Bunun üzerine fEy peygamber, kadınları boşayacağınız vakit» âyeti nazil oldu, Resu*lullah (sav)'a da şöyle denildi: «Hafsa'yı geri al Çünkü o, çok namaz kı*lar ve çok oruç tutar O, senin cennetteki zevcelerindendlr» 3- Kelbî bu âyetin nüzul sebebinde şöyle der: «Resululloh (sav) Hafsa (r an ha)'ya kızmışlardı Zira ona bir sır vermiş o da bu sırrı Ayşe (r anha)'ya açıklamıştı Resulullah (sav) bunun üzerine Hafsa {r an ha)'yi bir talakla boşadı ve âyet nazil oldu» 4- Süddi de şöyle rivayet eder: «Abdullah bin Ömer (ra), zevce*sini aybaşı halinde iken bir talakla boşadı Ömer bin Hattab {ra} bunun hükmünü sorunca, Resuiullah (sav) ona, talaktan ricat etmesini ve karı*sını aybaşı halinden temizlenip sonra tekrar adet görerek temizleninceye kadar yanında tutmasını, İkinci adetinden temizlendikten sonra diterse âlle hayatını devam ettirmesini, dilerse onunla münasebette bulunmadan ay*rılmasını emretti, işte bu Allahu taalanın kadınları boşamak İsteyenler İçin emrettiği iddettir»[1] Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler Birinci İncelik: Âyetteki «Ey peygamber» hitabı, Resulullah (sav)'ın şerefini göstermek ve ümmetini uyarmak içindir Ayette hitabın peygam*bere yapılmasında birçok yön vardır: Birincisi, ümmeti biliyordu ki, Resulullah (sav)'a yapılan hitap kendl-lerinedir Çünkü ümmete peygambere uymalon emredilmiştir Yi İn iz pey-gamber'e has olan hükümler istisnadır İkincisi, «Ey peygamber» hitabından sonra, ede ki» tabiri mukadder*dir Bu, görünüşte yoksa da kelamın akışında düşünülmek İcabeder Üçüncüsü, buradaki hitap, bir kavmin veya milletin reisine yapılan hitap adeti üzere yapılmıştır Reise yapılan hitap, onun halkına da yapıl*mış demektir Peygamber de ümmetinin imamı ve reisidir Herşeyde ol*duğu gibi hitapta da Resulullah (sav)'ın şahsî- reisliği nazar-ı itibara alın*mıştır ki, onun Allah (cc) katındaki mevkiinin yüksekliği ve büyüklüğü gösterilsin Bunun için de buradaki hitap İsmiyle değil, peygamberlik vas*fıyla vaki olmuştur Dördüncüsü Allahu taala âyetin başında peygambere h'tap ettiği halde, âyetin ifade ettiği hükümde ümmetini muhatat) almaktadır Talak çirkin bir iş olduğu için burada muhatap olarak peygamberin şahsı değil, ümmeti alınmıştır Kurtubî şöyle der: «Allahu taala müminlere hitap etmek İstediği za*man, «Ey peygamber» diyerek Resulullah (sav)'ı taltif ve ümmete hitap et*mektedir» [2] İkinci incelik: Kur'on-ı Kerîm'de yalnız «talak»ton söz edildiği haHe, daha sonra neden «talak-ı bld'î» ve «talak-ı sünni» diye iki ayrı isimlen*dirme yapılmıştır? İmam Razî'nin de dediği gibi bu sorunun cevabı şu*dur : Talaka «tolak-ı bid'İ» denilmesi, talakın kadının adette İken vuku bulmasındandır Çünkü kadının ayhali günleri onun idde t İnden sayılmaz Ancak temizlendiği gün iddet sayılmaya başlanır Bu bakımdan iddeti adet gördüğü gün kadar uzar Aybaşı adetinde İken boşanan kadına ne evli denilebilinlr, ne de iddet bekleyen kadın denilebilinlr Kadının böyle askı*da kalmash çirkin bir haldir Her çirkin şeye de bld'ad denilir Ayrıca er*keğin karısını ayhalinde iken ayırması kodma yapılmış bir haksızlık olur Kadın, ayhalinden temizlendikten sonra münasebette bulunulur ve sonra boşanırsa bu defa da kadının hamile olması ihtimalinden dolayı kocaya haksızlık olur Çünkü doğacak çocuk annesiz olarak büyümek zorunda kalacaktır Bu sebeble bu şekildeki boşamalara bid'ad denir Şayet kadın, aybaşı halinden temizlendikten ve münasebette bulu*nulmadan boşanırsa yukarıdaki ikt zarardan da emin olunur Ne erkeğe ne de kadına bir zarar gelmez Çünkü o kadın, talakın hemen arkasından İddet İn I saymaya başlar Koca da karısının hamile olmadığından emindir Bundan Ötürü bu talaka da talak-ı sünni denilmiştir [3] Üçüncü İncelik: Rebl' bin Haysem: «Allahu taala, kendisine tevek*kül edene kafi geleceğine, iman edeni hidayete getireceğine, yolunda har-ctyanı mükafatlandıracağına, kendisine güvenenin kurtulacağına, İsteyene istediğini vereceğine hükmetmiştir Bunları Allahu taala âyetleriyle şöyle tasdik etmiştir: «Kim Alla ha İman ederse (Allah) onun kalbini doğruya götürür» (Teğabün: 11), «Kim AJlaha güvenip dayanırsa O, kendisin» ye*tişir» (Talak: 3), «Eğer Allaha gönül hoşluğuyla ödünç verirseniz onu sizin İçin kat kat artırır» (Teğabün: 17), «Kim Allaha sımsıkı tutunursa muhakkak ki, doğru yola iletilmiştir o» (Al-i İmran : 101), «Bana dua «din*ce ben o dua edenin davetine İcabet ederim» (Bakara: 186))» [4] Dördüncü İncelik: Allahu taala âyette, «Kim Allah'tan korkarsa» de*ğil, «Kim Rabbinden korkarsa» buyurmuştur Fahreddin Razî bu hususta şöyle der: «Bu tabirde bir uyarı vordır ki bu, «Allah» kelimesi ile yapıla*mazdı Şöyle ki: «Rab» denilince çeşitli yönleriyle Allahu taalanın nimet ve İkramları hatırlatılmış olmaktadır Bu nimetlerden başlıca sı da İnsanın yaratılmasıdır İşte, «Kim Rabbinden korkarsa» ifadesiyle insanların o ni*metleri kaçırmamak için daha muttaki olmaları hatırlatılmaktadır» [5] Beşinci incelik: Fahreddin Razî: «Kim Rabbinden korkarsa» âyetin*de şöyle bir İncelik vardır: Kadınların hallerine riayet etmek için mala İhtiyaç vardır İşte bunun için Allahu taala âyetin hemen devamında, «(Al*lah) ona bir (kurtuluş) çıkış yeri İhsan eder» buyurmuştur Yine kadınla*rın halleri hususunda, «Eğer fakir İseler Allah onları (evlenmeleri saye*sinde) faz) (ve kerem)tyle zengin yapar» (Nur: 32) buyurmuştur İşte bu âyetler kadınlar hakkında takva olmanın mala bağlı olduğunu bildirmek*tedir Malı İse Allahu taafa, âyetlerde belirtildiği gibi muttaki olanlara mut*laka ihsan eder» [6] der Altıncı incelik: «O iddeti da sayın» âyetinde emredilen iddet birkaç şey için sayılır: 1- İddet ricatiçin sayılır Zevcesine dönmek İsteyen insan İddet bitmeden önce tekrar alabilir veya iddet bittikten sonra iyilikle ayrılır 2- İddet, boşanan kadının yerine bir başkasının alınabilmesi İçin sayılır 3- Karısını üç talakla boşamak isteyen adamın her adet temizliğin*de bir talakla boşaması için sayılır [7] Yedinci İncelik: «Silemezsin, olur ki Allah bunun arkasından bir iş peyda ediverir» âyetindedir Koca, bir talakla boşadıktan sonra pişman olarak geri dönebilir Zaten bu âyetten maksat da boşanacak kadının tek talakla boşanmasıdır Bu âyet, bir defada üç talakla boşamanın yasak olduğuna işaret eder Çünkü karısını bir defada üç talakj boşayan koca, pişman olarak dönmek isterse bu mümkün olmadığı için kendisine zarar vermiş olur [8] Âyetlerdeki Şer’i Hükümler Birinci Hüküm: Talak Mubah Mıdır, Mahzurlu Mudur? Allahu taala, «Mümin kadınları boşayacağınız vakit iddetlerlns doğru boşayın» âyetiyle talakı mubah kılmıştır Resululfah (sav) da talak hususunda, «Allah {cc)'ın mubah kıldıklarından en kızdığı şey talaktır» ve «Allah fcc)Jın helallerden en sevmediği şey talaktır» buyurmuştur [9] Hanefi ve Hanbelilere göre talak mahzurludur Çünkü talak ile bir ni*met olan nikaha nankörlük edilmiş olmaktadır Nitekim Resulullah (sav) da, «Bir kadından zevkini aldıktan sonra boşayan kimseyi Allah (cc) la*netler» buyurmuştur Talak ancak zaruri olduğu zoman mubahtır Bu zaruret birkaç halde kendini gösterir: Talak hususundaki haller ve hükümleri hakkında İbni Hacer'den şöy*le rivayet edilmiştir: 1- Kadını boşamak vactbtir a) Zevcesine kızarak dört ay yaklaş*mayacağına yemin eden —kî buna ila denir— kimse, dört ayın bitimin*den sonra zevcesiyle anlaşamayacağına kanaat getirirse boşaması lazım*dır, b) Karı - koca arasında geçimsizliği gidermek için birisi kadın, diğeri erkek tarafından iki hakem tayin edilir Hakemler ıjrı - kocanın arasını bulamazlarsa ayrılmaları vacib olur c) Kadın iffetli olmaz, kocasına iha*net ederse talak vactbtir 2- Talak mendubtur Koca karısının haklarını yerine getiremiyor veya sevmiyorsa boşaması mendubtur 3- Talak haramdır Buna da talak-ı bid'î denilir (Bunun tafsilatını yukarıda vermiştik) «Eğer bu saydığımız hallerin hiçbirisi yoksa o zaman kadını boşa*mak mekruhtur» [10] İkinci Hüküm: Talak-ı Sünni Hangisidir Ve Şartları Nelerdir? Rivayete göre Abdullah bin Ömer (ra) zevcesini aybaşı halinde İken bir talakla boşadı Babası Hz Ömer bunun hükmünü sorunca Resulullah (sav) ona, talaktan ricat etmesini ve karısı aybaşı halinden temizlenip sonra adet görerek yeniden temizleninceye kadar yanında tutmasını, ikin*ci adetinden temizlendikten sonra dilerse aile hayatını devam ettirmesini, dilerse onunla münasebette bulunmadan ayrılmasını emretti [11] İşte bu hadise istinad edilerek kadının aybaşı halinde iken boşanamayacağına ve adetten temizlendikten sonra münasebette bulunmadan talakın mubah ol*duğuna icma edilmiştir Cumhur, sünnetin hilafına olarak aybaşı halinde İken kadının boşan*masında talakın vaki olacağına hükmetmiştir Ancak o adam günahkar olmuştur Zira Resulullah (sav), «Üç şeyin ciddisi de ciddi, şakası da cid*didir: Nikah, talak ve ricat» buyurmuştur [12] Fakihler hangi hallerde talakın sünnl olacağı hususunda ihtilaf et*mişlerdir Hanelilere göre talakın sünnİ olması İçin iki şartın tahakkuk etmesi lazımdır Birincisi vakittir Kocanın karısıyla münasebette bulunmadığı te*mizlik vaktinde veya kadının hamile olduğu ortaya çıktığı zaman talak yapılmalıdır, İkincisi sayı şartıdır Bir temizlik halinde yalnız bir talak ya*pılmalıdır Malikilere göre ise talakın sünnİ olması için yedi şart lazımdır: Adet gören kadın bir talakla boşanmazdır Talak yapıldığı zaman kadın temiz olmalı ve koca kadınla münasebette bulunmamış olmalıdır Daha önce aybaşı halinde iken talak verilmemiş olmalıdır Talak karşılıksız yapıl*malıdır Bu husustaki diğer tafsilat tein fıkıh kitaplarına bakılmalıdır Şafii ve Han bel ilere göre talakın Sünni olması İçin aybaşı halinden temizlenen kadını münasebette bulunmadan bir talakla boşamak lazımdır Talakın münasebette bulunulmayan temizlik hafinde yapılması gerek*tiği hususunda İttifak olduğu görülmektedir Hamileliğin ortaya çıkmasından sonra yapılan talakın sünnİ sayılması dq bir başka rivayette Resulullah (sav)'ın zevcesini boşayan İbni Ömer (rd) için Hz Ömer'e, «Oğluna söyle ricat etsin Adetten temizlendikten sonra veya gebeliği ortaya çıktıktan sonra dilerse boşasın» [13] buyur*masına istinadendir Talakın saytsı hakkındaki ihtilaf da, «Talak İki defadır (Ondan son*rası) ya iyilikle tutmak, ya güzellikte salmaktirit (Bakara : 229) âyetinin tefsirinden çıkmaktadır Bazı alimler «Talak iki defadır» cümlesini kadının bir defada iki ta*lakla boşanabileceği" şeklinde anlamışlardır Diğer bazı alimlere göre «Talak iki defadır» âyetinden maksat ayrı ayrı jki talaktır Fahreddin Razi şöyle der: «Sünni talak ancak münasebette bulunul*muş, adetten kesilmemiş baliğe kadın hakkında tasavvur edilebilir Kü-Cük yaştaki, hiç münasebette bulunulmayan ve adetten kesilen kadınlar hakkında sünni veya bid'i talak diye birşey yoktur Çünkü bu saydıkları*mız îddetferini üç aybaşı temizliği İle değil, ancak ay hesabı ile bekler*ler» [14] Cessas da şöyle der: «Sünni talakın şartı olan vakit, iddetini aybaşı temizliği ile değil, ay hesobıyla bekleyenler içindir Mesela hic münase*bette bulunulmayan bir kadın aybaşı halinde de boşanabilir» [15] , Diğer İhtilaflı şartlar için fıkıh kitaplarına bakılmalıdır |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #145 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...Üçüncü Hüküm: İddet Bekleyen Bir Kadın Evinden Çıkabilir Mi? «Onları evlerinden çıkarmayın Kendileri de cıkmasınlar Meğer ki apa*çık bir kötülük (meydana) getirmiş olsunlar» âyeti, boşanan bir kadının Iddeti devam ettiği müddetçe kocası İle yaşadığı evden çıkmamasına de*lalet eder Kocasının onu çıkarması caiz olmadığı gibi, kadının kendi ba*şına çıkması — zaruret olmadığı takdirde— caiz değildir Şayet çıkarsa günah kazanmış olur Evden çıkmaması hususunda talak-ı rlcî (bir veya iki talak) ile talak-ı bain (üç talak) arasında bir fark yoktur Fakihler İddetini bekleyen bir kadının ihtiyaçlarını karştiamak İçin ev*den çıkmasının caiz olup olmadığı hususunda birkaç görüşe ayrılmışlardır İmam Malik (ra) ve Hanbel [ra)'e göre iddetini bekleyeı bir kadın ih- tiyaçlarını karşılamak üzere yalnız gündüzleri evinden çıkabilir İmam Şafii (ra)'ye göre talak-ı rlcî ile boşanan bir kadın ne gündüz, ne de gece evinden dışarıya çıkabilir Talak-ı bain İle boşanan kadın ise yalnız gündüzleri evinden çıkabilir İmam Ebu Hanife (ra)'ye göre boşanan kadın ne'gündüz, ne de gece evinden dışarı çıkabilir Yalnız kocası ölen bir kadın —ki bu da İddet bekleyecektir— gece değil, gündüz evinden çıkabilir Maliki ve Honbelilerin delilleri: Maliki ve Hanbeliler, Cabir 'bin Abdullah (ra)'tan rivayet edilen, «Tey*zem kocasından boşanmış ve İddet bekliyordu Bu esnada hurma bahçe*sinde çalışmak istedi Birisi onun evinden çıkmasına mani oldu O da Re-suluflah (sav)'a giderek durumu anlattı Resulullah (sav), «Git, bahçende çalış Çünkü hurmaların çoğaldığı takdirde sadaka verebilir, iyilik yapa*bilirsin» buyurdu» hadisine Istinad ederek boşanan bir kadının gündüz*leri İhtiyacı için dışarı çıkabileceğine hükmetmişlerdir Şafillerin delilleri: İmam Şafii (ra), «Onları evlerinden çıkarmayın» âyeti İle İstidlal ede*rek ricî talakla boşanan bir kadının ne gündüz, ne de gece dışarıya çıka*mayacağına hükmetmiştir Talak-ı boinle boşanan kadına gelince, Fatıma binti Kays (r anha) hakkında rivayet edilen hadise dayanarak bunun gündüzleri çıkabilece*ğine hükmetmiştir Müslim'in rivayetine göre Fatıma binti Kays (r anha) Resulullah (sav)'a gelerek, «Kocam beni üc talakla boşadı Kocamın ya-nfma girmesinden korkuyorum» dedi Resulullah (sav) da onun gündüz-leıi çıkmasına müsaade etti Buharı de Hz Ayşe'den şöyle rivayet eder; «Kocasından boşanan Fatıma bintl Kays (r anha), iddetinl beklerken korkunç bir evde kalıyor*du Bundan ötürü Resulullah (sav) onun gündüzleri evden çıkmasına mü*saade etti» Hanelilerin delilleri: İmam-i Azam (ra), «Onları evlerinden çıkarmayın» âyetinin umumi ifadesine istinad ederek boşanan kadın ister talak-ı rici ile, İster talak-ı bainle boşansın, ne gündüz, ne de gece evinden çıkamayacağına hükmet*miştir Ölen kocasının iddetini bekleyen kadına gelince, bu gündüzleri İh*tiyacını karşılamak için çıkar, fakat geceleri çıkamaz Çünkü bunun İçin bir zaruret yoktur Eğer koca boşadığı kadının evden çıkmasına izin verirse, imam-ı Azam (ra)'a göre, o kadın yine evden çıkamaz Çünkü o evde durmak şer'an onun hakkıdır ve kocanın izni ile bu hak sakıt olmaz Hatta kadın, hulu' yo*luyla kocasından talakını satın almış olsa ve sonra da kocasını boşasa, koca ona İddet müddetince ev vermek zorunda olmadığı halde, kadın ko*casının evini kiralayarak oradan çıkmaz Oradan çıkması ona helal de*ğildir Şafiilere göre İse, iddet müddetinde kadın İle onu boşayan kocası, oturdukları evden başka bir eve taşınmak İçin anlaşırlarsa o zaman ka*dın o evden çıkabilir Çünkü, «Kendileri de çıkmasmlar» âyetinin mana*sı, «Onlar zorla çıkmasınlar» demektir [16] Fahreddln Razı de şöyle der: «Kocası evden çıkmasına razı olsa ve*ya kadın kocasının kendisini çıkarmasına razı olsa bile zaruret olmadık*ça çıkamaz» [17] Dördüncü Hüküm : İddet Bekleyen Kadının Evden Çıkarılmasına Sebeb Olan «Kötülük»ten Maksat Nedir? Selef, «Meğer ki apaçık bir kötülük (meydana) getirmiş olsunlar» âyetindeki «kötülük»ten maksadın ne olduğu hususunda ihtilaf etmişler*dir Fakİhler de yine onlar gibi görüş ayrılığına düşmüşlerdir İmam Ebu Hanlfe (ra), Abdullah bin Ömer (ra)'in sözü İle hükmede*rek âyetteki «kötülük»ten maksadın iddet bekleyen kadının iddetf dolma*dan evden çıkmasıdır demiştir Bu görüşe göre âyetin manası, «Meğer ki evlerinden haksız olarak çıkmış olsunlar» demektir Yani onlara hiçbir surette dışarı çıkmalarına müsaade edilemez İbni Hümam'a göre âyetin manası, «Onlar evlerinden çıkmasınlar Şayet çıkarlarsa kötülük işlemiş olurlar» demektir [18] İbni Abbas (ra)'tan yapılan rivayete göre âyetteki «kotülük»ten mak*sat kadının kocasına dil uzatmasıdır Eğer iddet beyleyen kadın kocasına karşı terbiyesizce konuşursa onu evden çıkarması helal olur İmam Ebu Yusuf (ra) İse Hasan ve Zeyd bin Eslem'İn tefsirlerine uya*rak âyetteki «kötülüksten maksadın zina olduğunu söylemiştir Bu görüşe göre âyetin manası, «Kocaları onları evlerinden çıkarmasınlar Meğer ki zina işlemiş olsunlar» olur Yine İbnl Abbas (ra)'tan âyetteki «kötülük»ten maksadın zina, zina iftirası, hırsızlık gibi günahlar olduğu şeklinde bir rivayet vardır Bu gü*nahlardan birini işleyen kadın evden çıkarılır Taberî de bu görüşü ihtiyar etmiştir Dahhak'a göre âyetteki a kötülük» ten maksat, kadının kocasına karşı hırçınlaşması, huysuzlaşmasıdır Cessas : «Âyetteki «kötülük» kelimesi yukarıda sayılan manaların hep*sini içine alır Bunlardan birini işleyen kadının evden çıkarılması caizdir Mesela zina İşlerse, zaten had İçin dışarı çıkarılacaktır Kocasına karşı dayanılmayacak şekilde dil uzatırsa, İsyan edip huysuzlaşırsa evden çı*karılması caizdir Fakat bu sayılanlardan başka bir şekildeki isyanı evden çıkarılmasına sebeb olamaz,» demektedir İbnü'l-Arabt de şöyle der; «Kötülük»ten maksadın zina olduğunu söy*leyenlerin görüşlerinin hiçbir delili yoktur Zira zina için çıkış, idam için çıkıştır Bu sebebi e bu, haram olan çıkıştan istisna edilemez «Kötülük» ten maksadın terbiyesizlik ve dil uzunluğu olduğunu söyleyen görüş ise Hz Fatıma binti Kays (r anhaj'ın hadisinde açıklanmıştır [19] «Kötülük» ten maksadın bütün günahlar olduğunu söyleyen görüş ise hayali bir gö*rüştür Mesela, gıybet de bir günahtır Kadının gıybet etmesi ne çıkarılmayı, ne de çıkmayı mubah kılamaz Fakat «kötüKikuten maksadın kadı*nın evden sebebslz yere ckması olduğu söylenirse bu doğrudur O zaman âyetteki cümle şöyle anlaşılabilir: «Onları evlerinden çıkarmayın Onlar da şer'an evlerinden çıkamazlar Meğer ki zorla evden çıkmış olalar» [20] Beşine) hüküm: Karısını bir veya İki talakla boşoyan kişinin data sonra tamamen boşamasında veya geri atmasında şohîd bulundurmasının hükmü nedir? Imam-ı Azam (ra)'a göre böyle bir durumdan sonra şahld bulundur*ma İster ayrılıkta, İster yeniden birleşmede olsun, mendubtur Zira Allahu teala, «Alış veriş ettiğiniz vakit de sahtd tutun» (Bakara: 282) buyurmuş*tur Görülüyor ki alış verişte de şahkj tutmak do voclb değil mendubtur Evlilik de alış veriş gibi bir akid olduğundan onda da şahld bulundurmak mendubtur imam Malik (ra)'İn görüşü de budur İmam Şafii (ra) ve İmam Hanbel {raj'in iki görüşlerinden birisi de budur İmam Şafii (ra) ve İmam Hanbel (ra)'in diğer görüşüne göre zevce*sini tekrar atmak isterse şahit tutmak vacip, tamamen boşarsa şahit bu*lundurmak da mendubtur ' Birinci görüşün delilleri: 1- Allahu taala âyette erkeğe, bir veya iki talakla karısını boşodık-tan sonra, onu tekrar yanına alma veya tamamen ayrılma hakkı tanımış*tır Bundan sonra da şahit bulundurmayı zikretmiştir Bundan anlaşılıyor ki, evvela ricat edecek, sonra şahld tutacaktır Bu da kesin olarak gös*teriyor ki ricatta şahid göstermek vaclb değildir Vacib hükmü kalkınca elbetteki mendub hükmü kalacaktır 2- Ayetteki, «Güzellikle kendilerinden aynim» ifadesinden maksat, erkeğin Iddeti bitene kadar terketmesi ile ayrılık meydana gelir Bu hu*susta faklhler arasında herhangi bir görüş ayrılığı da yoktur, öyleyse ay*rılık şahid olmasa da sahih olmaktadır Âyetteki «kendilerinden ayrılın» ifadesinden sonra, «iki kişiyi de şahld yapını İfadesi gelmiştir Ayetin bu akışı, ayrılığın sahih olması için şahidin şart olmadığına delalet etmek* tedir Ayrılıkta şahld nasıl şort değilse, ricatın sıhhatinde de şart değildir O zaman şahidsiz ricat da sahih olmaktadır 3- Ayrılma kocanın hakkıdır ve bunun şahid tutulmadan da yapıl*ması caizdir Koca ayrılmada kimsenin rızasını almak zorunda do değil-dir Ayrılık nasıl kocanın hakkı İse ricat da kocanın hakkidir Öyleyse ka*rısını yeniden yanma alması da gahldslz- olarak caizdir 4- Allahu taala ayrılma veya ricat etme hususlarında onları hal*kın İthamlarından korumak için şahid tutmayı ihtiyaten emretmiştir Çün*kü talak bilinir, fakat ricat bilinme? Bu sebebte İhtiyaten şahld tutulması emredilmiştir İhtiyaten emredilen şeyler de fıkıh usulünden de bilineceği gibi farz veya vacibi değil, mendubu ifade eder [21] Ayetlerden Alınacak Dersler 1- Sünni talak, ''admla münasebette bulunulmayan temizlik hclin-de yapılan talaktır 2- Bld'i talak, oybaşı halinde veya münasebette bulunulmuş emlz-lik halinde yapılmış talaktır 3- İddetini bekleyen kadına İddet sonuna kadar ev verme' koca*nın vazifesidir O evden koca tarafından çıkarılmadı da ca> değildir 4- Kadın, kocasının verdiği evden iddetı dolmadan çıkarsa Allah (cc)'a isyan etmiş olur 5- Allah (cc)'ın çizmiş olduğu hududları aşmamak müslümanlar üzerine vaclbtlr 6- Allahu toalamn «şahkf yapın» emri, zulmü bertaraf etmek içindir 7- Allah (cc)'o dayanmak, O'na güvenmek herşeyin başı ve nefsin rahatıdır Ayetlerdeki Teşrii Hikmetler Aile, İslam toplumunun temel taşıdır Cemiyet, aile İle ayakta durur Çünkü fertlerin birbirlerine karşı sevgi, şefkat ve dayanışmaları ailede başlar Çocuk ailede yetişir Terbiyesini aileden alır Tabiatıyla bazan iki kişi arasında Öyle haller zuhur eder ki, o holler*de evlilik hayatını sürdürmek mümkün olmaz Bundan ötürü Allahu taala bu gibi haller için talakı mubah kılmıştır Çünkü böyle hallerde aile içindeki huzursuzluğu giderecek talaktan başka çare kalmamıştır Bunun içi Aflahu taala en sevmediği helal olan talakı erkeğe mubah kılmıştır Şu kadarı var ki, insanın her istediği vakit ailesinden ayrılması sünnet deği dir Mesela bu vakitlerden birisi, kadının aybaşı hali vaktidir İşte bunu için Allahu taala aybaşı halinde talakı yasak etmiş ve evlilik bağını kc parmak için acele edilmemesini emretmiştir Buna karşılık kadını bir vey İki talakla boşamaya müsaade etmiştir Umulur k1, ileride erkek karışır dan nefret ediyorsa o nefretinden vazgeçer ve tekrar ailesini yanına alıı Talak ne zaman yapılırsa yapılsın vaki olur Zira aile bağının kopuş cemiyetin direğinin yıkılmasıdır Bu da çocuk oyuncağı değildir Ciddiye ister Ağzından talak çıkan adam bunun sonuçlarına katlanmak zorun dadır Talak Allah (cc)'ın tayin etmediği vakitlerde yapılırsa Allah'a isya, edilmiş olur Çünkü Allah (cc)'ın çizmiş olduğu sınırlarda durulmam^ Allah (cc)'ın talim buyurduğu emirlere uyulmamıştır Herşeyi hakkıyla bilen Allahu taala, dikkatsizlikten dolayı boşanaı kadına zarar verilmemesi için İddet beklemeyi emretmişştir İddette kadı nın rahminin temiz olup olmadığı bilineceği İçin talaktan iki tarafın di zarar görmesi önlenmiş olmaktadır |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #146 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...69 DERS İDDETIN HÜKÜMLERİ 4 — Kodınlannız İçinden artık adetten kesilmiş olanlarla henüz ade*tini görmemiş buluncn!ar(ın Mdetlerin)de şüphe ederseniz, onfann Iddetl üç aydır Yüklü kadınların Iddetleri ise yüklerini vaz' etmeleri (He bfter) Kim Allahtan korkarsa O, kendisine(her)lşlnde bir kolaylık verir 5 — İşte bu(nlar) Allahın size İndirdiği emridir Kkn Allah’tan korkar*sa (Allah) onun kusurlarını Örter, onun mükafatını büyütür 6 — (Boşanan) o kadınları, gücünüzün yettiği kadar, İkamet ettiğiniz -yerin bir kısmında oturtun (Evleri) başlarına dar etmek (onları çıkmaya meobur kılmak) için kendilerine zarar yapmayın Eğer onlar yüklü İseler yüklerini koyuncaya kadar nafakalarım verin Eğer (kendilerinden olan ev*latlarınızı) sizin faidenize emzirlrlerse onlara ücretlerini verin Arantzda (bu hususta) güzelce müşavere edin Eğer güçlüğe uğrarsanız o halde- (çocu*ğu) onun (hesabına) bir başka kadın) emzirecektlr 7 — (Hali vakti) genfş olan nafakayı genişliğine göre versin Rızkı kendisine daraltılmış bulunan (fakir) de nafakayı Allahın ona verdiğinden versin Allah hiçbir nefse, ona verdiğinden başkasını yüklemez Allah güç*lüğün arkasından kolaylık İhsan eder Âyetlerin Lafzî Tahlili (Yetene): Ye's kökünden gelen bir fiildir Ye's ümldsizlfk demektir! (El mahizl): Hayz, adet görmek demektir Yonl kadının rahminde biriken kanın akmasına hayız denir (İrtebtüm): Şüphe ederseniz demektir (Yükefflr): Setretmek, hatayı yok etmektir Küfür kelimesinin asıl manası birşeyi örtmektir (Vücdiküm): Vücd, zenginlik demektir (Ve'temlrû): Karşılıklı konuşmak, müşavere etmek demektir (Teasertüm): Sıkıntıya, dara düşmek (Zu saatin): Genişlik, gücü yetmek Ayetlerin İcmâlî Manaları Allahu taala boşanan bir kadının iddetlnl, «Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç hayız ve temizlenme müddeti beklerler» (Bakara: 228) âye-tiyle beyan etmiştir Yaşlılıktan veya küçüklükten ötürü hayız görmeyen kadının Iddetl İse mevzumuz âyetlerle beyan edilmiştir Allahu taala bu âyetlerde icmalen şöyle buyurmaktadır: Haytzdan kesilmiş yaşlı kadınlarla henüz hayız görmeyen çocukların iddetlerl hususunda şüpheye düşerseniz onların İddetleri üç aydır Boşanan hamile kadına gelince, onun iddetl de doğumuna kadardır Doğumu ile sona erer Her kim yaptıklarında Allah (cc)'tan korkarsa Allahu taala onu hayırlı İşe muvaffak kılar ve İşlerini kolaylaştırır Bunlar talak ve iddet mevzularında Allah (cc)'ın kullarına farz kıldığı hükümlerdir Her kim Allah (ccjı'ın emrettiğini takva ile yapar ve yasak*larından kaçarsa Allahu taala onun kötülüklerini yok eder ve ahirette ona büyük ecir ve sevap verir Eğer boşanan kadın hamile ise, hamilelik müddeti uzun sürse bile talaktan doğumuna kadar nafakasının verilmesi farzdır Kadın doğum yap*tıktan sonra çocuğu emzirmeye razı olursa çocuğun babası ona emzirme ücretini vermelidir Evvelce karı koca olan fakat sonra ayrılan ve ayrıldıktan hemen sonra İki yabancı gibi olan anne ve baba çocuğun emzirilmesi ve beslenmesi hususunda aüzellikle müşavere ederek anlaşmalıdır Böyle bir anne İle ba*ba aralarını bulacak bir vasat bulamaz ve anlaşamazlarsa babanın çocuk için bir süt dadısı tutması lazımdır iddet bekleyen kadına verilecek nafaka kocanın gücüne göre ayar*lanır Koca-eğer zengin ise zenginliğine uygun bir nafaka, fakir İse gücü*nün yetebileceği bir nafaka vermelidir Zira hikmet sahibi yüce Allah (cc) hiçbir İnsana gücünün yetmediğini emretmemiştir, etmez de Şüphesiz bi*linmelidir ki, insanların dünyadaki halleri hiçbir zaman bir olmaz Şüphe*siz Allahu taala güçlüğün arkasından kolaylık İhsan eder Ayetlerin Nüzul Sebebleri 1- Hakim, Taberî ve Beyhakî şöyle rivayet etmişlerdir: «Boşanan kadınla Kocası ölen kadının Iddet hükmünü beyan eden Bakara Süresin*deki âyet nazil olduktan sonra Übey bin Kaab Resulullah (sav)'a, «Ya Resuluilah, Medine kadınları, kadınlarla ilgili bazı hükümler vardır ki henüz zikredilmedi, diyorlar» dedi Resulullah (sav) onların neler olduğunu sorun*ca, «Ya Resulullah, henüz buluğ çağına ermemiş kadınlar, hayızdan kesil*miş kadınlar ve gebe kadınlar?» dedi Bunun üzerine, «Kadınlarınız içinden artık adetten kesilmiş olanlarla» âyeti nazil oldu 2- Vakidi, Begavî ve Hazin şöyle rivayet ederler: «Boşanmış kadın*lar kendi kendilerine üç hayız ve temizlenme müddeti beklerler» (Bakara: 228) âyeti nazil olunca Halat bin Numan el-Ensarî Resulullah (sav)'a, aHe-nüz hayız görmeyen kadınlarla hayızdan kesilmiş yaşlı kadınların ve birde gebe kadınların iddetlerl nedir?» diye sordu Bunun üzerine, «Kadınlarınız İçinden artık adetten kesilmiş olanlarla» âyeti nazil oldu Ayetlerin Tefsırindeki İncelikler Birinci incelik: «Âyetin akışı boşanan kadınların iddet vb hükümle*rini beyan etmektedir Bir erkek karısını ya sevmediği için veya geçine-mediği İçin boşar Bazı kocalar, boşadığı kadınla evlenmek isteyecek er*kekleri nefret ettirmek için ona bazı çirkin şeyler İsnad eder Kadında na*hoş ve çirkin şeyler gördüğünü İhsas ettirir İşte bundan ötürü Allahu taa-la iddet hükmünden hemen sonra muttaki olmalarını emretmiştir Bunun sebebi, evlilik hukukunun korunması, İddet bekleyen kadına zarar veril*memesi ve onun mesken ve nafakasının verilmesidir Kadına verilen nafa*ka ve mesken kadının iffetli olduğunu, namus bakımından kocasına İhanet etmediğini ortaya koyar Bu hususta her kim Allah (cc)'tan korkar boşa*dığı zevcesine gelecekte zarar verecek şeyler yapmazsa Aliahu taala da onun günahlarını setreder ve büyük ecir verir» [22] İkinci incelik; «O kadınları İkamet ettiğiniz yerin bir kısmında otur*tun» âyeti akla gelebilecek olan bir sorunun cevabıdır Şöyle ki, «Kim Al*la ht an korkarsa» âyeti, İddet bekleyen kadınlar hususunda takvanın ne olduğu şeklinde bir soru getirir akla İşte Allahu taala bu takvanın ne ol*duğunu öğretmek İçin, «O kadınları İkamet ettiğiniz yerin bir kısmında oturtun» âyetini İnzal buyurmuştur Üçüncü incelik: Boşanan her kadına iddet müddetincc nafaka ver*mek farzdır, öyleyse, «Eğer onlar yüklü İseler yüklerini koyuncuya kadar nafakalarını verin» âyetine niçin gerek görülmüştür? Hamilelikten doloyı İddet müddeti uzayabilir Bu sebeble, üç ay geçtikten sonra nafakanın dü*şeceği zannedilebillrdi Böyle bir zannı ortadan kaldırmak için hamile ka*dınlara nafakalarının doğumlarına kadar verilmesi emredilmiştir [23] Dördüncü incelik: «Eğer güçlüğe uğrarsanız o halde (çocuğu) onun (hesabına) bir başka (kadın} emzirecektir» âyeti anneye hitap etmektedir Bir ihtiyacı karşılaması istenilen kimse buna yanaşmazsa ona kınayıcı bir tavırla, «Sen yapmazsan başkası yapar» denilir Âyet de bir bakıma böyle bir mana taşımaktadır İbnl Münir şöyle der: «Bu âyette neden bilhassa kadına hitabedilmlş-tir? Çünkü burada verilecek olan şey kadının sütüdür Süt örfen İnsanın saklayacağı, ileride para edecek birşey değildir Bilhassa annenin çocuğu*na vereceği süt Çocuğun emzirilmesi için verilecek para ise maldır Ba*banın da kazanmaya ihtiyacı vardır Öyleyse annenin emzlrmediği için kı*nanması daha uygundur Bu yüzden âyette anneyi kınayacak bir İfade kul*lanılmıştır» [24] Âyetlerdeki Şer'ı Hükümler Birinci Hüküm: Ayhali Görmeyen Kadının İddeti Nedir? Kadınlar iki sebebten dolayı ayhali görmezler: Birisi yaşlılık, ikincisi de yaşın küçüklüğüdür Böyle adet görmeyen bir kadının Iddeti ise üç ay*dır Ulema kadının hangi yaşlarda adetten kesileceği hususunda ihtilcf et*mişlerdir 1- Fukahadan bazıları hayızdan kesilme yaşının altmış olduğunu kabut etmiştir 2- Bazı fakihler ise ou yaşın ellibeş olduğu görüşündedirler 3- Bazı alimlere göre kadının soyunun hangi yaşta hayızdan kesil*diğine bakılarak o yaş kabul edilir 4- Bazılarına göre adetten kesilme yaşı hususunda kadının yaşa*dığı bölgeye İtibar edilir O bölgenin kadınfan umumiyetle hangi yaşta adetten kesiliyorsa, o yaş esas kabul edilir Çünkü bu hususta ülkeler arasın*da farklar vardır [25] Adet gören bir kadın iddeti içerisinde adet görmez ve bunun sebebi bilinemezse Hanefi ve Şafillere göre onun akraba ve yakınlarının hangi yaşta adetten kesildiğine bakılır Eğer kadının yaşı soyunun kadınlarının adetten kesilme yaşına ulaşma mı şsa, İddeti yine adetledir Eğer İddeti baş*ladıktan sonra adetten kesilen kadının yaşı akrabalarının adetten kesilme yaşma ulaşmışsa üç ay iddet bekler Çünkü adet görmeyen kadının iddeti üç aydır Hz Ali, Osman (ra), Zeyd bin Sabit (ra) ve ibnl Mes'ud (ra)'dan da böyle nakledilmiştir İmam Malik (ra) ve İmam Hanbel (ra)'e göre ise, böyle bir kadın do*kuz ay bekler Çünkü hamileliğin müddeti dokuz aydır Eğer bu müddet zarfında gebeliği meydana çıkmazsa adetten kesilmiş olduğu anlaşılır ve adetten kesilenlerin iddeti olan üc ay bekler Hz Ömer'in de böyle hük*mettiği nakledilmiştir[26] İkinci Hüküm: «Kadınlarınız İçkiden Artık Adetten Kesilmiş Olanlarla Henüz Adetini Görmemfs Bulunanfar(İn (Ddetterfn)De Şüphe Ederseniz, On*ların İddeti Üç Aydır» Âyetinden Maksat Nedir? Cessas: «Bu âyetteki «şüphemden maksadın iddetten kesilme yaşı denilmesi caiz değildir Çünkü kadının fddetten kesilme yaşma ulaşıp ulaş*madığında şüpheye düşersek onun üç ay iddet beklemesine hükmedeme*yiz» ilim erbabı âyette zikredilen «şüphe» hususunda ihtilaf ederek birkaç görüşe ayrılmıştır Ta beri, bu âyetin manası hakkında, «Adetten kesilen kadınm fddeti hususunda şüpheye düşerseniz, onların İddeti üç aydır» demiştir Ces-sas'ın görüşü de böyledir Mücahid'den de böyle nakledilmiştir İkrime ve Katade'ye göre âyetteki «şüphenden maksat, aybaşı halleri muntazam olmayan kadınların durumudur Çünkü böyle bir kadın bazan bir ayda birkaç kere adet görür, bazan da birkaç ayda bir defa adet görür Üçüncü Hüküm: Hamile Kadının İddeti Ne Kadardır? «Yüklü kadınların Iddetlerl ise yüklerini vaz' etmeleri (ile biter)» âye*ti, hamile kadınların Iddetlerinin doğum yapmalarıyla biteceğine nassen delalet eder «İçinizden ölenlerin (geride) bıraktıktan zevceler kendf kendilerine dört ay on gün iddet beklerler» (Bakara: 234) âyeti de kocası ölen kadının dört ay on gün İddet beklemesine delalet eder Şayet kocası Ölen kadın hamile ise iddeti ne olacaktır? Dört ay on gün mü, yoksa doğum yapana kadar mı iddet bekleyecektir? Selef ve halef alimleri, âyet sarih olduğundan boşanan gebe kadın» İddetinln doğumla biteceği görüşündedirler Ancak kocası ölen hamile ka*dının iddeti hususunda ihtilaf edilmiştir: Cumhur, kocası ölen gebe kadının Iddetlnin de doğum yapınca sona ereceği görüşündedir Hz Ali ile İbnl Abbas (ra) göre ise, «Yüklü kadınların tddetlerl ise yük*lerini vaz1 etmeleri (ile bher)» âyeti, boşanan kadınların İddeti hakkındadır Kocası ölen hamile kadın ise en uzak İddeti bekler Kocası Ölen hamile ka*dın, kocası ölen kadının kddetl olan dört ay on günden önce doğum yapar*sa, İddetini dört ay on güne tamamlar Eğer doğmu dört ay on günden son*ra ise o zaman da İddeti doğumla tamamlanır Cumhurun delilleri: Cumhur, Bedir Savaşına katılan, Veda Haccında vefat eden Saad bin Havlete'nin, vefatında hamile olan karısı Sübey'a el-Eslemî hakkında va-rld olan hadise dayanmaktadır Rivayete göre Sübey'a, kocası öldükten az bir zaman sonra doğum yapar Lohusalıktan temizlendikten sonra ev*lenme arzusunda olduğu İçin süslenir Onu bu süslü haliyle gören Beni Abdtdar kabilesinden bir erkek, «Ne oluyor, seni çok süslenmiş görüyo*rum Yoksa evlenmek mi İstiyorsun? Allah (cc)'ın İsmi ile andederlm ki, kocanın vefatından dört oy on gün geçmedikçe evlenmezsin» dedi Sü*bey'a şöyle der: «O adam böyle deyince elbiselerimi çıkardım Resulullah (sav)'a gidip durumu sordum Bana, «Doğum yaptığın İçin artık evlenebilir*sin» diye fetva verdi» [27] Bu hadis, kocası Ölen hamile kadınların İddetinln doğumları ile tamamlandığını göstermektedir İbni Mes'ud [raydan şöyle rivayet edilir: «Bana gelen haberlere göre Hz Ali iddet müddeti ile ilgili son hükümle hükmederdi Hz Ali'ye göre «Yüklü kadınların Iddetl » âyeti, «Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç hayız ve temizlenme müddeti beklerler» (Bakara: 228} âyetinden sonra na*zil olmuştur» [28] Cessas bu hususta şöyle der: «İbni Mes'ud (ra)'un sözü, âyetin hüküm bakımından umumîlik ifade ettiğini ve kendi başına kafi olduğunu ifade etmektedir Diğer boşanan kadınların iddetleriyle ilgisi yoktur Öyleyse, İster kocasından boşanan kadınlar, ister kocaları ölen kadınlar olsun, id-detleri hamilelikten kurtulmaları ile sona erer» [29] Dördüncü Hüküm: Boşanan Her Kadına Ev Ve Nafaka Verilecek Midir? Alimler arasında bir veya iki talakla boşanan kadına ev verilmesi hu*susunda ihtilaf yoktur Ancak üç talakla boşanan bir kadına iddet müd-detince ev ve nafaka verilip verilmeyeceği hususunda ihtilaf edilmiştir İmam Malik (ra) ve Şafii (ra)'ye, İmam Hanbel (ra)'den de bir rivayete göre, üç talakla boşanan kadına ev verilecek fakat nafaka verilmeyecek*tir Hanefilere göre ise iddet boyunca hem ev, hem de nafaka verilecektir İmam Hanbel (ra)'İn diğer bir kavline göre ise, üç talakla boşanan kadına ne ev, ne de nafaka vermek icabeder Çünkü o kadın tamamen ayrılmıştır Birine) görüşün delilleri: »Eğer antar yüklü iseler, yüklerini koyuncaya kadar nafaklarını verin» âyetidir «O kadınları gücünüzün yettiği kadar ikamet ettiğiniz yerin bir kısmında oturtun» âyetf de boşanan kadına mutlaka ev verilmesine dela*let eder Nafaka hususunda İse gebelik şartı konulmuştur Âyet, nafaka*nın verilmesini hamilelik şartına bağladığına göre, üç talakla boşanan kadına nafaka yoktur İkinci görüşün delilleri; 1- «(Evleri) başlarına dar etmek (onları çıkmaya mecbur kılmak) İçin kendilerine zarar yapmayın» âyeti Nafaka vermemek onlara en bü*yük zararı vermektir 2- Boşanan kadın" İddet beklemek mecburiyetindedir, iddet bekle*mek için de bir yer lazımdır Verilen evden çıkamayacağı ve çıkarılama*yacağı için talak-ı ricî ile boşanan kadın gibi ona da nafaka vermek lazım*dır 3- Kadın İddet müddetlnce evinde hapis gibidir Evdeki nikahlı zev*ceye nasıl nafaka vermek lazımsa, ona da nafaka vermek lazimdır 4- Mesken maldan verilir Çünkü Allahu taaia mesken vermeyi farz kılmıştır ve âyette üç talakfa boşanan kadınla taiak-ı ricî ile boşanan ka-djn birbirinden ayrılmamıştır Buna göre ona nafaka vermek de vacibtir Çünkü mesken de nafakadandır Mesken verildiğine göre nafakanın veril*mesi de lazımdır Üçüncü görüşün delilleri: 1- Fatıma binti Kays hakkındaki hadistir Kocası onu Resuiullah (sav)'ın zamanında boşamış ve az bir nafaka veriyordu Kadın bu nafaka*yı az görerek, «Allah {cc)'ın ismi ile yemin ederim ki, gidip Resululiah (sav)'a bildireceğim Eğer bana nafaka yoksa hiçbir şey almam» der Şöyle anlatır; «Resuiullah (sav)'a gittim ve durumu anlattım Resuiullah (sav), «Üç talakla boşandığın İçin ne ev ne <Je nafaka hakkın varo bu*yurdu» Diğer bir rivayette de «Nafaka İle ev ancak talak-ı rici ile boşanan kadına verilir» buyurulmuştur [30] 2- Nafaka ancak faydalanma ihtimaline karşılık verilir Çünkü halen faydalanmasa bile tekrar birleşme imkanı mevcud olduğundan ona nafaka verilmektedir Fakat böyle bir ihtimal yoksa, yani kadın üç talakla boşan-mışsa nafaka verilmez Serkeşlik yapan kadına da serkeşliği boyunca nafaka verilmez Çünkü ondan faydalanamamaktadır [31] Bu husustaki tafsilat için fıkıh kitaplarına bakılmalıdır Beşinci Hüküm: Boşanan Kadının Doğurduğu Çocuğu Emzirmesi Farz Mıdır? Malikilere göre evlilik devam ettiği müddetçe çocuğu annesinin em*zirmesi farzdır Fakat baba, karısını boşarsa o zaman kadının çocuğunu emzirmesi farz değildir Ancak çocuk annesinden başkasının memesini tutmazsa annesinin emzirmesi vacib olur İmam-ı Azam (ra)'a göre boşanan bir kadının çocuğunu emzirmesi hiç*bir halde farz değildir Çocuk başkasının memesini İster emsin, ister em*mesin Bazı alimlere göre İse annenin çocuğunu mutlaka emzirmesi lazım*dır [32] Ayetlerden Alınacak Dersler 1- Hayızdan kesilmiş yaşlı kadınlarla henüz adet görmeyen küçük yaştaki kadınların iddetleri üç aydır 2- Boşanan kadın gebe ise iddeti doğumu İle sona erer 3- Allah (cc)'a karşı muttaki olmak müminlerin dünyadaki işlerini kolaylaştırır ve günahlarına kefaret olur Ahirette de ecri büyüktür 4- İddet bekleyen kadın iddeti bitene kadar kocasının evinde otu*rur 5- İddet bekleyen kadına boşayan kocası sıkmtı vererek evden çık*maya zorlayamaz 6- Boşanan hamile kadının doğumu ne kadar uzarsa uzasın, doğu*ma kadar nafakası devam eder 7- Boşandıktan sonra çocuğunu emziren kadın çocuğun babasın*dan emzirme ücretini tam olarak alır 8- Nafaka, kişinin zenginlik, fakirlik durumuna göre değişir 9- Allah (cc)'ın emirleri kulların gücünü aşmaz Âyetlerdeki Teşri' Hikmetler Evlilik, İslâm toplum yapısının temelidir Talak (boşamak) ise evlilik bağının kopanl: ^asıdır Şu var ki boşandıktan sonra ileride birçok mese*leler zuhur edebilir İşte bundan ötürü Allahu taala kadının iddet bekle*mesini ve iddeti boyunca nafakasının verilmesini emretmiştir İddet süre*since kadın erkeğin nezaretinde olduğu için kadın gebe çıkarsa erkek o-nun kendi çocuğu olduğunu bilir İddet müddetinde gebelik ortaya çık*mazsa velev ki talak-ı ricî ite boşamış olsun araiarında yeni bir evlilik bağı kurulamazsa birbirlerine iki yabancı haline gelirler İddeti dolan kadın eski kocasından hiçbir şekilde nafaka taleb ede*mez İşte bu itibarla İsfâm, kadına zulmetmemiştir Çünkü boşayan ko*caya iddeti boyunca kadına ev ve nafaka vermesini emretmiştir İslâm, kadına zulmetmediği gibi erkeğe de boşadığı zevcesi açısından bir em*niyet sağlamıştır Çünkü kadın boşandıktan sonra gebe olup olmadığı or*taya çıkacak kadar bir müddet kendi evinde kalmıştır Boşanan gebe kadınlara gelince, Allahu taala onların İddetİnin ister uzun İster kısa sürsün, doğumlarıyla sona ereceğini beyan etmiştir Do*ğumdan sonra kadının rahmi tekidli olarak bilinmektedir Bu yüzden artık beklemeye İhtiyaç yoktur Allahu taala erkeklere, boşadıklan kadınlara kendi evlerinin bir kısmı*nı ve nafakalarını vermelerini emretmiştir Verilen ev veya oda kendi kal*dığı ev veya oda gibi olmalıdır Allahu taala kadınlarını boşayan erkeklere, İddet bekleyen kadınlara oturdukları evden veya nafaklanndan veya başka şeylerden dolayı baskı yaparak evden çıkarmalarını veya başka bir zarar vermelerini yasaklamış*tır tddet bekleyen her kadına nafaka verilmesi vacib olduğu halde, ha*mile kadınlara nafaka verilmesi hususunda hassaten emir verilmesinin ' hikmeti nedir? Bu hikmet şudur; Gebelik müddetinin uzaması iie akla, ge*belik müddetinin bir bölümünde nafaka verileceği, bir müddetinde İse ve*rilmeyeceği gelebilirdi Veya gebelik çok kısa sürdüğünde, nafakanın bir müddet daha devam edeceği düşünülebilirdi İşte bundan Ötürü Allahu ta*ala gebe kadınların nafakalarının doğuma kadar verilmesini vacib kılmış- tır Çünkü doğumla iddeti sona ermektedir Boşanan bir kadının çocuğunu emzirmesini Allahu taala vacib kılma*mışım Bu sebeble ortak çocuklarını emzirdiği müddet İçinde eski koca*sından ücret almak hakkına sahiptir, işte bu do İslâm hukukunda kadın*lara verilen ehemmiyeti göstermektedir Allahu taala, ayrılan karı kocanın çocuklarının emzirilmesi hususun*da iyilikle müşavere etmelerini emretmiştir Çünkü o çocuk İkisinin ara*sında emanettir Bunların ayrılışları herşeyden habersiz ve uzak olan ço- cuğa zarar vermemelidir Allah (ccj'tn sıkıntıdan sonra darlık, fakirlikten s sonra zenginlik vereceğini bilmeli ve her işlerinde olduğu gibi bu müşa*vere işlerinde de Allah (cc)'ın emirlerine dönmeli ve Allah {cc)'ın kendi- , lerini murakabe ettiğini bilmelidirler İşte karı koca Kur'an-ı kerimin göstermiş olduğu bu yolla ayrılmalıdır Böyle ayrılmalıdırlar ki, kalblerlnde sevgi tohumları ölmesin -------------------------------------------------------------------------------- [1] Kurtubl, age, C İB, S 148 Razi, age, C e S 222 Alusl, age C 28 S 132 [2] Kurtubİ age C 18, S 148 476 [3] Razl age, C 8 S 224 [4] Kurtubi age, C 18, S 162 [5] Razi age, C 8, S 225 [6] Razi age, C a, S 227 [7] Cessas, age, C 3, S 453 Ebu Hayyan, age C 8 S [8] Kurtubi, age C, 18 S 160 [9] Ebu Davud ve İbni Mace [10] Alusi age C 28, S 132 [11] Kütüb-i Sitte' Malik ve Şafii [12] Tirmizî ve Ebu Davud [13] Müslim, Nesai Ebu Davud ve İbni Mace [14] Razi, age, C 8, S 223 [15] Cessas age C 3 S 53 [16] Alusi, age, C 28 S İ33 [17] Razi age C 8 S 225 [18] Alust, age, C 28, S 133 [19] Bu kadın kocasının evinden korkmuş veya ev halkına çirkin laflarda bulunmuştur Buharı, Müslim İmam Malik ve Ebu Davud [20] Kurtubl, «e C 8, S 156 [21] Cessas age, C 3, S 455 - 56 F Razt age, C 8, S 226 Kurtubl, Ebu Hayyan Aİusi [22] Ebu Hayyan Bahr-i Muhit C 8 S 2B4 490 [23] Cessas, age, C 3 S 460 Razi age, C 8, S 229 [24] Alusi, age C 28 S 140 [25] Kurtubi, age, C 18, S 163 Ebu Hayyan age, C 8 S 284 Alust, age C 26 S 136 [26] Cessas age C 3 S 457 İbnl Cevzî, age C 8, S 294 Kurtubl, age, C 18 S 164, [27] Buharl Müslim Nesal, tbni Mace Cemü'l-Fevaid C 1, S 228 [28] Ebu Davud Nesai, İbni Mace [29] Cessas, age, C 3 S «a Alusi, age, C 28 S 137 [30] Müslim, Ebu Davud, Tirmizİ, Nesai, Malik [31] Kurtubî, age, C 18, S 166 - 1G7 İbni Cev2i, age C 8, S- 296 Cessas [32] Kurtubi age, C 18, S 169 Dört Mezhebin Fıkıh Kitabı 498 |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #147 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...70 DERS KUR'AININ TİLAVETİ HAKKINDA 2 Âyetlerin Lafzı Tahlili 2 Âyetlerin İcmali Manaları 2 Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler 2 Ayetlerdeki Şer'i Hükümler 3 Birinci Hüküm: Gece Namazı Resulullah (sav)'a Farz Mıydı? 3 İkinci Hüküm: Kur'anı Okurken Sesi Güzelleştirmek Caiz Midir? 3 70 DERS KUR'AININ TİLAVETİ HAKKINDA 1 — Ey (esvabına) bürünen (Hab'rbim), 2 — Gece(nin) birazından gayrı (saatlerde) kalk 3 — (Gecenin) yarısı mtktarınca Yahut ondan birazını eksilt 4 — Yahut (o yarının) üzerine (ilave edip) artır Kur'anı da çok açık, tane tane oku 5 — Hakikat biz sana ağır bir söz vahyediyoruz 6 — Gerçek, gece (yatağından ibadete) kalkan nefs (yok mu?) O, hem uygunluk itibariyle daha kuvvetlidir, hem kıraatçe daha sağlamdır 7 — Çünkü gündüz senin için uzun bir meşguliyet var 8 — Rabbinin adını an (İbadetinde ondan başka herşeyden kesilerek) yalnız O'na yönel 9 — (O), doğunun da batının da Rabbidir O'ndan başka hiçbir Tanrı " yok O halde (umurunda) güvenek ve dayanak olarak onu tut 10 — Onlar ne derlerse katlan Onlardan sızıltısızca ayrıl Âyetlerin Lafzı Tahlili (El müzemmilü): Zemmele kökünden gelir Elbiseye bürünen demektir, (Verettilil Kur'an'e): Kur'anı tane tane oku (Naşietelleyli): Gece vakitleri (Eseddüvet'en): Gece namaz kılmak gündüz namaz kılmaktan daha ağırdır (Ve ekvamü kıylen): Gece kılınan namaz daha doğru ve daha sade olur (Sebhen): İş, meşguliyet (Vetebettel): Tebettül kökünden gelen bir fiildir Tebeltül, ibadetle meşgul olmaktır (Hecren cemlla): Onlardan güzellikle ayrıl Onla*ra yaptıkları gibi kötü bir karşılık verme Âyetlerin İcmali Manaları Allahu taala kerim peygamberine hitaben şöyle buyurmaktadır: Ey el*biselerine bürünen, seni büyük bir iş bekliyor, kalk Yoruluncoya kadar çalışmaya kalk Senin için İstirahat vakti geçmiştir Kalk ve hazırlan Ge*cenin yarısını veya yansından biraz fazlasını namaz ile huşu ile, tazarru ile canlandır Ki, bizim güzel kokularımıza hazır olasın Çünkü biz sana tartıda ağır, ücrette büyük, İfadede sabit o büyük Kur'anı vah ye d ece giz Sana vahyedeceğimiz Kur'anı düşünerek oku ve gece kalkmak hususunda basiretli ol Kur'anı tane tane ve huşu İle oku Gecelerin namazla kaim ol*ması, gece saatlerinin namazla geçirilmesi şüphesi? refse cok ağır gelir Fakat Allah (cc) katında cok daha makbuldür Ey Muhammed (sav), senin İçin gündüzleri uzun ve ağır işler vardır Gece saatlerini ibadetle geçir Allanın ismini zikret ki O'ndan kuvvet ala*sın Allah (cc)'tn İbadetine dön O'ndan başkasına yönelme İzzet, celal ve ikram O'nundur Yardımcı ancak O'dur O öyle yardımcıdır ki -kendi*sine sığınanı mahrum etmez O'nu bütün işlerinde vekil et Ey Muhammed (sav), kavminin seni tekzib etmesine, davetine mani olmalarına ve davetinden yüz çevirmelerine karşı sabret Onlara karşılık verme Onların sana yaptıkları fenalıklar gibi fenalıklarla onlara taarruz etme Allah (cc)'m sana davetinde bir çıkış yolu ve onlara karşı bir zafer vermesine kadar onları güzellikle terket Allah (cc)'ın yardım ve zaferi yakındır , Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler Birinci İncelik: Allahu taala Resulullah (sav)'a âyette, «Duriinen» sı*fatıyla hitap ederek ona iltifat etmiş ve vahşet duymasına mani olmuştur Çünkü Araplar konuşmalarında muhotablorına o anki sıfatları İle hitap ederlerdi Hz Ali bir gece Hz Fatıma'ya kızarak mescide gidip orada uyudu Bu sırada her tarafına toprak bulaştı Resulullah (sav)yanına gelerek vahşet duymaması ve İltifat için, «Ebu Turab kalk, Ebu Turab kalk» bu*yurdu İkinci incelik: Resulullah (sav)'ın bürünmesinln sebebi nedir? Bu hususta Resutuilah (sav)'tan şöyle rivayet edilmiştir: «Hıra dağında İbadet*le meşgul oluyordum Birgün ibadetimi tamamlayarak geri dönerken adım çağrıldı Sağıma baktım kimseyi göremedim Soluma baktım kimseyi gö*remedim Arkama baktım göremedim O zaman başımı yukarıya kaldırdım Baktım ki, Hıra dağında yanıma gelen melek, yerle gök arasında bir kürsü üzerine oturmuş Cok korktum Evime döndüm ve «Üzerimi örtünüz, üze*rimi Örtünüz» dedim Üzerimi örttüler İşte bunun üzerine «Ey bürünen» âyetleri nazil oldu» [1] Bu hadise göre Resulullah (sav)'m elbiseye bürünmesinln, sebebi, Cebrail aleyhlsselamı melek sıfatıyla görmesinden korkmosıdır Üçüncü İncelik: Allah u taala aziz kitabında üç şeyi «cetnll» vasfıyla vasiflandirmış ve Peygamberine de onları emretmiştir 1- «(Habiblm) sen (şimdilik) güzel bir sabır İle katlan» (Meartc: 5) 2- «Onlardan güzelce (sızıltısızca) ayni» (Müzemmll: 10) 3- «Şimdilik sen aldırı? etme, (onlara karşı) güzel (ve tatlı muame*lede) bulun» (Hlcr: 85) Sabr-ı cem il (güzel sabır): Hiçbir şikayette bulunulmayan sabırdır Hicr-i cemil (güzel ayrılmak): Eziyet vermedenayrılmak "Sefh-i cemll {güzel muamele): Onlara hiç karışmama Dördüncü İncelik: Sahih'te şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (sav) geceleri ayaklan şişinceye kadar namaz kılardı Hz Ayşe, Resulullah (sav)'a, «Allahu taala senin geçmiş ve gelecek herşeyinl affetmiştlr Buna rağmen hala niçin kendine zahmet veriyorsun?» dedi Resulullah (sav), «Ben Allah (cc)'a ençok şükreden olmayayım mı?» buyurdu Ayetlerdeki Şer'i Hükümler Birinci Hüküm: Gece Namazı Resulullah (sav)'a Farz Mıydı? «Gece(nîn) birazından gayrı (saatlerde) kalk» âyetinin zahiri, Resu*lullah (sav)'a gece (teheccüd) namazının farz olduğuna ve bu farzlyetln yalnız ona mahsus olduğuna delalet eder «Gecenin bir kısmında uyanıp sırf sana mahsus fazla (bir ibadet) olmak üzere onunla (Kur'an İle) gec* namazı kıl» (İsra: 79) âyeti de gece namazının Resulullah (sav)'a farz ol*duğuna delalet eder Çünkü âyette «gece namazı» emrinden sonra «sana» kelimesinin kullanılması da bu farzın saadece Resulullah (sav)'a mahsus olduğuna delalet eder Ayetteki «fazla» kelimesinden maksat da bildiğimiz gibi, yapılması veya terki caiz olan nafile demek değildir Eğer bu manada olursa Resulut-tah (sav)'a has bir İbadet olmaktan çıkar Buradaki manası, ümmetin© farz kılınmış namazlardan «fazla» olarak farz kılınan demektir Resululfah (sav) gece namazlarına devam edince müminler de Resu*lullah (sav) gibi ayakları şişinceye kadar namaz kılmaya başladılar Bunun üzerine Allahu taala gece namazının farzlyetlni, «Şüphe yok ki Rabbln, senin gecenin üçte ikisinden biraz eksik, yarısı, üçte biri kadar ayakta durmakta olduğunu ve senin maiyetinde bulunanlardan bir zümrenin de (böyle yaptığını) biliyor Geceyi, gündüzü Allah saymaktadır O, bunu sizin sayamayacağınızı bildiği İçin size karşı (ruhsat canibine) döndü Artık Kur'andan kolay geleni (ne fse onu) okuyun Allah muhakkak bilmiştir ki, İçinizden hasta(!anan)lar olacak, diğer bir kısım Allahın fazlından (naslb) aramak üzere yer (yüzün) de yol tepecekler, başka bir takımı öa Allah yo*lunda çarpışacaklardır O halde ondan {Kur'andan size) kolay geleni oku*yun Namazı dosdoğru kılın Zekatı verin» (Müzemmil: 20) âyetivte nes-hetmlştlr İbni Abbas (ra) şöyle der: «Gece namazının Resulullcı (sav)'a (arz edilişi İle neshedülşi arasında bir sene vardır» [2] Müfessirlerden bir cemaat, «Bu sureden başka sonunun başını neshet-', tiği bir sure yoktur» demişlerdir [3] İkinci Hüküm: Kur'anı Okurken Sesi Güzelleştirmek Caiz Midir? Allahu taala, «Kur'anı da çok açık ve tane tane oku» âyetiyle harfle*rin dahi anlaşılır şekilde okunmasını emretmiştir Öyle ki, onu dinleyen bütün kelimelerini tek tek anladığı gibi manasını da düşünebilsin Alimler, Kur'anın tecvidle, meharic-i hurufla okunması hususunda İt*tifak halindedirler Ancak Kur'anı sesi güzelleştirerek okumanın caiz olup olmadığı hususunda sahabe ve tabiin, buna bağlı olarak da fukoha İhtilaf etmişlerdir Faklhlerin görüşlerini delilleri ile birlikte tafsilatlı olarak aşağıya alı*yoruz : 1- Maliki ve Hanbelilerln görüşü: Kur'an-ı kerimi sesi güzelleşti*rerek okumak mekruhtur Bu görüş, Said bin Müseyyib (ra), Said bin Cü-beyr (ra), Kasım bin Muhammed (ra), Hasan-ı Basrî (ra), İbrahim Nehai (ra) ve İbni Şirin (ra)'den de nakledilmiştir 2- Hanefi ve Şafülerin görüşü : Kur'an-ı kerimi sesi güzelleştirerek okumak caizdir Bu görüş, Ömer bin Hattab (ra), İbni Abbas (ra), ibni Mes'ud (ra), Abdurrahman bin Esved bin Zeyd (ra)'den de nakledilmiştir Müfessirlerden Taberî ile İbnü'l-Arabî de bu görüşü zihab etmişlerdir Maliki ve Hanbefilerin delilleri: 1- Resuluilah (sav)'tan şöyle rivayet edilmiştir: «Kur'anı Arapların seslerini güzetleştlrdiği gibi güzelleştirerek okuyun Seslerinizi kitap ehlinin ve fasıkların seslerini güzelleştlrdlklerl gibi güzelleştirmekten kaçının Zira benden sonra bir kavim gelecek ki, onlar Kur'on okurken seslerini türkü ve şarkıda güzelleştlrdlklerl gibi güzelleştireceklerdir Kur'an onla*rın gırtlaklarından aşağıya geçmeyecektir Bunların ve bunların okuyuşla*rını beğenenlerin kalbleri bozulmuştur» [4] Görülüyor ki Resululiah (sav), Kur'an-ı kerimi türkü ve şarkı gibi oku*yanların ölüm haberini vermiştir Bugün birtaktm hafız ve mevlüdhanların Kur'anı bu şekilde okudukları bilinmektedir 2- «Onlar Kur'anı düdük yapacaklardır Kendilerinden daha İyi oku*yan olmadığı halde, bir okuyucuyu öne geçirip ona Kur'anı türkü gibi oku*tacaklardır» [5] 3- «Şüphesiz ezan kolaydır Eğer ezanı zorlamadan okuyacaksan oku Yok eğer ezanı zorlayarak, sesini güzelleştirerek, teganni ederek okuyacaksan okuma [6] Görülüyor ki Resululiah (sav) müezzinin ezonı dahi zorlayarak sesini güzelleştirorek okumasını mekruh kılmıştır Resululiah (sav)'ın bu hükmü, Kur'anı sesi güzelleştlrerek okumanın mekruh olduğuna delalet etmekte*dir 4- Kur'anı teganni İle okumak, Kur'anda olmayan bir harfi ilave et*mektir Çünkü tegannide çekilmeyecek yerde çekilir, bazan bir harf birkaç harf yapılır Bunlar İse caiz değildir Ayrıca sesin güzelliği dinleyenleri meşgul ederse dinleyenleri onun manasını düşünmekten, ibret almaktan alıkoyar İmam Malik (ra)'e namazda Kur'an okurken sesin güzelleştirilmesi so*rulunca, «Ben onu beğenmem Onlar Kur'an okurken karşılığında para almak İçin seslerini güzelleştlrirler» cevabını vermiştir İmam Hanbel (ra}'den de şöyle rivayet edilmiştir: «Sesi güzelleştire*rek Kur'an okumayı beğenmem Böyle okumak bid'adtır ve dinlenmez» Kur'anı sesi güzelleştirerek okumak hususunda bir soru soran adamın İs*mini sordu Adamın isminin Muhammed olduğunu öğrenince, «Sana Mu*hammed yerine Mûhâmîd denilmesini İster misin?» dedi Hanefi ve Şaflitorln delilleri: Kur'anı sesi güzelleştirerek okumanın caiz olduğunu söyleyen Hanefi ve Şofillerln delillerini özetle aşağıya alıyoruz: 1- «Kur'anı sesinizle süsleyin» [7] 2- «Kur'anı güzel sesle okumayan bizden değildir» [8] 3- Abdullah bin Mugaffel'den şöyle rivayet edilmiştir: tMekke'nln fethi senesinde Resulullah (sav) bir yolculuğu sırgsında Fetih suresini se*sini güzelleştirerek okudu» [9] 4- Resulullah (sav) bir gece Ebu Musa el-Eş'arî (ra)'nln Kur'on okumasını dinledi Sonra onunla karşılaştığında, «Sana al-l Davud'un mIzmadarından bir mizmar verilmiştir» buyurdu- Ebu Musa (ra), «Eğer dinlediğinizi bilseydim, sesimi daha güzelleştirirdim» dedi [10] 5- «Allah (cc), peygamberinin güzel sesle okuduğu Kur'an kadar hiçbir şeyi dinlemez» [11] Kur'anı güzel sesle okumak daha iyi dinlenilmesini sağlar Güzel ses*le okunan Kur'an insanların kalbine ve nefsine daha cok tesir eder Taberi: «Ömer bin Hattab (ra), Ebu Musa el-Eş'arî (ra)'ye, «Bize Rab-bimizi hatırlat» derdi Ebu Musa el-Eş'ari (ra) de sesini güzelleştİrerek Kur'an okurdu Hz Ömer, «Kur'an okurken seslerini güzelleştirenler Ebu Musa (ra) gibi güzelleştlrsinler» derdi» İbni Mes'ud (ra), sesi cok güzel olan İlkime âl-Esved (ra)'in kıraatini cok beğenirdi İlkime okuyuşunu bitirdikçe İbni Mes'ud (raj «Anam babam sana feda olsun Bana yine oku» derdi İşte her iki görüşün delillerini de özet olarak aktardık Bu delillere dikkatle bakıldığında, aralarındaki ihtilafın sadece şekli olduğu görülür Bütün fakfhler, Kur'an-ı kerimin tecvid ahkamına riayet edilmeden sesi güzelleştirerek (teganni) okunmasının haram olduğunda İttifak etmiş*lerdir Mesela, çekilmemesi gereken yeri çekmek, kalın okunacak yerde kalın okumak gibi Hülasa, Kur'an-ı kerimin okunma adabına saygı gös*terilmeden yalnız ses güzelliğini göstermek için okumak haramdır , Kur'an-ı kerimi harfleri mahreçlerinden salim çıkararak, tecvid ahka*mına uyularak, durulacak yerde durularak, uzatılacak yerde uzatarak oku*mak şartıyla sesi güzelleştirmenin haram olduğuna hlckfmse hükmedemez Zira güzel ses Kur'anın güzelliğine güzellik katar İnsanlaradaha cok tesir eder Nitekim Resulullah (sav) da sahabilerden bazılarının seslerini beğenir ve onların güzel sesle Kur'an okumalarını dinlerdi Ebu Musa el-Eş'arî (ra)'yl dinledikten sonra, «Allah (cc) sana ol-i Davud'un mfzmar-Jarından bir mîzmor vermiştir» buyurmuştur Doğru yola ileten ve muvaffak eden yalnız Allah (ccj'tır -------------------------------------------------------------------------------- [1] Buhari, imam Hanbel Müslim TİrtnizI 500 [2] Razi, age C 8, S 333 [3] İbni Cevzi, age, C 7 S 389 Kurtubl, age C 20 S 38 [4] Tlrmia, Nevadirü'l-Usul'de Huzeyfetü'l-Yemani'don [5] Şeyh Sais, age, C 4, S 194 [6] Daru Kutnl ve Ata İbni Abbas'tan [7] Ebu Davud ve Nesai, Bera bin Azib'ten [8] Müslim [9] Müslim [10] Müslim ve Nesal [11] Müslim |
|