|
|
Konu Araçları |
alfabetik, hastalıklar, sıralı, tedavi, teşhis, yöntemleri |
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı |
08-04-2012 | #136 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik SıralıSIROZ Siroz; normal karaciğer hücrelerinin yerine skar (nedbe) dokusunun oluştuğu duruma verilen isimdir, ve bu durum karaciğerin tüm fonksiyonlarında azalmaya neden olur İlerlemiş hastalarda, hasar o kadar ciddidir ki, tek çözüm yolu karaciğer naklidir Siroz ABD deki en sık ölüm nedenleri arasında sekizincidir ve her yıl 25 bin kişinin ölümüne neden olur Ve yine binlerce kişinin karaciğerinin normal fonksiyonları yapma kabiliyetinde yavaş yavaş azalmaya neden olur Sirozun çok sayıda nedeni vardır ABD ve Avrupada, en sık nedenler; aşırı alkol tüketimi ve kronik Hepatit-C virüs enfeksiyonudur Alkolik siroz, 10 veya daha fazla yıl süresince aşırı alkol tüketimi soucunda meydana gelir Ancak sosyal içicilerde de (toplumsal olaylarda (toplantı, eğlence gibi) alkol tüketen kişiler) siroz meydana gelme olasılığı vardır Alkolün karaciğer hücreleirne toksik etkisi vardır Neden bazı insanların alkolün zararlı etkilerine daha dayanıklı olduğu bilinmemektedir, ancak kadınlar erkeklerden daha az alkol tüketseler de alkolik siroza yakalanaya daha yatkındırlar Kronik hepatit-C enfeksiyonu, karaciğer hücrelerinde inflamasyona neden olmakta ve sonuçta siroz gelişebilmektedir Kronik hepatit-C hastası olan her 5 kişiden birinde 20 yıldan sonra siroz gelişmektedir Kronik Hepatit-B, benzer şekilde karaciğer hasarı yapmaktadır ve dünyada sirozun en sık nedenidir Hepatit-D sadece Hepatit-B hastalarında rastlanmaktadır Sirozun daha nadir nedenleri arasında karaciğer hücrelerini veya safra kanallarını tutan otoimmün hastalıklar, ilaçlara bağlı şiddetli yan etki gelişimi, çevresel zehirlere uzun süre maruz kalma, genelde tropikal bölgelerde bulunan bakteri ve parazitler, karaciğer konjesyonu (sıvı birikimi denilebilir) ile birlikte olan kalp yetmezliği atakları Diğer bir neden de alkole bağlı olmayan steatohepatittir; bu durumda karaciğerde yağlanma ve bunu takiben nedbe dokusu oluşumu meydana gelir Nadir görülen bazı kalıtsal hastalıklar da siroza neden olabilir Bu hastalıklar; hemakromatozis (karaciğer ve diğer organlarda aşırı demir birikimi), Wilson hastalığı (anormal miktarda bakır depolanması), alfa-1 antitiripsin eksikliği (karaciğerdeki özel bir enzim eksikliği) Belirtiler Erken dönemlerde genelde herhangi bir şikayete rastlanmaz Ancak karaciğer hücreleri öldükçe, organ sıvı tutulumunu düzenleyen ve kan pıhtılaşmasını sağlayan proteinleri daha az üretmeye başlar ve bilirübin maddesini işleme kabiliyeti kaybolur Bunların sonucunda meydana gelen belirti ve bulgular şunlardır: - halsizlik - iştah kaybı - bulantı ve kusma - güçsüzlük - kilo kaybı - bacakarda ve karında sıvı birikimi - artmış kanama ve çürükler - sarılık, deride ve gözlerde sararma - kaşıntı Hasar arttıkça, karaciğer kanı temizleyememeye başlar ve birçok ilacı daha az işleyebilir hale gelir, böylece ilaçarın etkinliğinde artış meydana gelir Artan toksik (zehirli) maddeler özellikle beyinde birikir Bunlara bağlı gelişen belirtiler: - ilaçlara hassasiyetin artması - kişilik ve davranış değişiklikleri, bunalr zihin bulanıklığı, boş bakışlar, unutkanlık, konsantre olamama veya uyku düzensizlikleri, - şuur kaybı - koma Nedbe dokusu oluşumu, aynı zamanda kan akımını etkiler ve karaciğer toplar damarındaki basınç artar; bu duruma portal hipertansiyon adı verilir Mide ve yemek borusundaki kan damarları genişler ve vücut bu bölgelerde yeni damarlar oluşturarak karaciğere uğramadan kanı geçirmeye çalışır Bu damarlara varis adı verilir ve duvarları daha incedir Bunlardan herhangi birisi hasara uğrarsa meydana gelen kanama saatler içerisinde ölümle sonuçlanabilir Eğer kan kusmaya başladı iseniz, hemen acil servise müracaat edin Tanı Doktorunuz normal bir anamnez ve fizik muayene yapacaktır Doktorunuz karaciğerin işlevlerini değerlendirmek amacı ile çeşitli kan testleri isteyebilir Karaciğerin bilgisayarlı tomografisi, ultrason veya radyoizotop ile karaciğer görüntülenebilir Siroz tanısını kesinleştirmek için biyopsi yapılabilir Siroz sürekli ilerleyen bir hastalıktır, geri döndürülemez veya tedavi edilemez Ancak meydana gelen hasar ve belirtiler tedavi ile durdurulabilir veya yavaşlatılabilir Sirozdan korunmak için yapılacak en iyi şey aşırı alkol tüketiminden uzak durmaktır Eğer karaciğerle ilgili herhangi bir probleminiz varsa alkolden tamamen uzak durmanız gerekir Ayrıca Hepatit B ve C den korunmak, uyuşturucu kullanmamak, güvensiz seksten ve çok eşlilikten kaçınmak korunmada alınacak önlemler arasında sayılabilir Dövme vs yaptıracaksanız kullanılan aletlerin steril olduğundan emin olun Sağlık personeli iseniz hastaların kan örneklerine maruz kalabileceğinizi unutmayın ve bu konuda dikkatli olun Hepatit-B aşısı olun, 3 doz yapılan aşı %90 koruma sağlar Tedavi Tedavi sirozun nedenine ve evresine bağlıdır Meydana gelen karaciğer hasarı geri döndürülemeyeceğinden, tedavide amaç hastalığın ilerlemesini durdurmak ve meydana gelebilecek diğer komplikasyonları önlemektir Nedenden bağımsız olarak tüm siroz hastaları, alkolden uzak durmalı ve karacieğeri etkileyebilecek ilaçların kullanımı konusunda kontrollü olmalıdırlar (asetaminofen gibi) Allta yatan hastalığın da tedavisi yapılacağından tedavi protokolleri farklılık gösterebilir Tedavinin odak noktası genelde komplikasyonlardır Sıvı birikmesini önlemek için az tuzlu diyet veya diüretik ilaç kullanımı önerilebilir Toksik maddelerin vücuttan hızlıca atılması için laksatif (dışkıyı arttırıcı ve kolaylaştırıcı) ilaçlar kullanılabilir Kaşıntı ve enfeksiyonlara yönelik tedavi verilebilir Yine portal hipertansiyon için tedavi düzenlenebilir Kanayan varisler çeşitli şekillerde tedavi edilebilir Bunlar arasında damarın bağlanası, balonla sıkıştırılması veya skleroterapi sayılabilir Skleroterapide, damar içine kimyasal bir madde verilir ve damarın kuruması sağlanır Transjugular intrahepatic portosystemic shunt (TIPS) yönteminde kan için yeni-yapay bir yol yapılır ve varislerdeki kan basıncı ortadan kaldırılır Eğer karaciğer hasarı ileri derecede ise tek tedavi yöntemi karaciğer naklidir Nakil yapılan hastaların %80-90 ı yaşamaktadır, ve bağışıklık sistemini ibaskılayan siklosporin gibi ilaçlar sayesinde yeni karaciğer bağışıklık sisteminin saldırılarından korunmakta ve yaşam süreleri uzamaktadır Erken dönemde tanı konabilen hastalarda sonuç son derece başarılıdır Bu hastaların çoğu uzun yıllar normal bir hayat sürmektedirler Ancak alkol kullanımına son vermeyen alkolik sirozlularda ve ilerlemiş hastalarda sonuç iyi değildir Bu hastalarda kanamalar veya beyin fonksiyonlarının kaybı sonucu ölüm meydana gelir Sirozlu hastalarda enfeksiyon gelişme riski ve böbrek yetmezliği gelişme riski artmıştır |
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı |
08-04-2012 | #137 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik SıralıSITMA (MALARYA) Tropikal ve subtropikal ülkelerin salgın hastalıklarından biridir (bugün Türkiye de hemen hemen tamamen ortadan kaldırılmıştır Bu nedenle de karşılaşılan vakalar oldukça seyrektir Ancak yabancı kaynaklara göre Çukurova bölgesinde halen sıtma görülmektedir) Sıtma, plazmodyum parazitinin etken olduğu bir hastalıktır Sıtmaya neden olan dört tip plazmodyum vardır: P vivax, P ovale, P malariae ve P falciparum Bu parazitlerin hepsinin de alyuvarlar içinde üreyen trofozoit ve şizontları bulunur P falciparum dışında, diğer üç parazitin ikincil, alyuvarlar dışı doku hücrelerinde geçen yaşam dönemleri vardır Alyuvarlar dışı yaşam dönemi sonucu sıtma tekrarlayabilmektedir Plazmodyumlar sivrisineklerle sporozoit halinde hastadan sağlam insana geçer Kan nakli ve hastalık yoluyla da bulaşabilirler Plazmodiler plasentadan fetüse geçip tehlikeli olabilirler Tropikal bölgeden dönen kişide görülebilecek ateşli bir hastalıkta, ateşle birlikte olan komada sıtmayı da düşünmek gerekmektedir Kuluçka devresi: 10-14 gün Belirtileri: Baş ağrısı, titreme, terleme ve kollarla bacaklarda ağrılar Hastalığın Seyri P malariae nin etken olduğu sıtmada, etken organizmalar, karaciğere gelişlerinden 8 gün sonra gelişmiş hücre şeklinde kan dolaşımına katılır ve evrim 72 saat sürer Organizmalar hem karaciğerde hem de alyuvarlarda ürerler P vivax ve P Ovale nin etken olduğu sıtmada, gelişmiş hücreler 8 günde karaciğerden çıkarak kana karışırlar ve her 48 saatte bir alyuvarlardan ayrılırlar Ancak, etken organizmaların hepsi birden karaciğeri terk etmezler ve eşeysiz üreme sürüp gider P falcifarum un neden olduğu sıtma, "habis sıtma" adını alır ve en tehlikeli sıtmadır Karaciğere yerleşen organizmaların tümü birden 6 günde gelişmiş hücre halinde kan dolaşımına geçerler Organizmaların gelişimi her zaman olmadığı için aktif hücrelerin alyuvarlardan ayrıldıkları zaman ortaya çıkan ateşli dönemler düzensizdir Organizmalar, hastalığın herhangi bir evresinde kitleler halinde beyin, omurilik, akciğerler ve böbreküstü bezlerinin kılcal damarlarını tıkayabilirler Bu nedenle ani ölümler ortaya çıkabilir Ağır sıtma vakalarında en tehlikeli yan etki karasu hummasıdır Nedeni kesinlikle belli değildir Hastalık ani alyuvar yıkımı ile kendini belli eder Sıtma tedavisinde göz önüne alınacak üç husus vardır: 1- Antiparazitik ilaçlarla parazitin ortadan kaldırılması, 2- Destekleyici tedbirler ve 3- Komplikasyonların tanınması ve her bakımdan tedavisi Sıtmanın spesifik tedavisi vardır Tedavide kullanılacak ilaçlar: 1- Sprozoidleri ilk üreme dönemi eksoeritrositer şizontları öldürerek pofilaktik etki yapmalı, 2- Eritrositler içindeki şizontları ve kana dökülen şizontları yok etmeli, 3- Gametleri yok etmeli ve 4- Dokulara toksik etki yapmamalıdır Bütün sıtma şekillerinin akut dönemlerinin tedavisinde ilk düşünülecek ilaç; klorokin (Aralen) (4-aminoquinoline) dir Bu ilaç alyuvar dışı üreme dönemi bulunmayan P falciparum enfeksiyonlarını tedavi eder Diğer sıtma şekillerinde tam bir tedavi sağlanabilmesi için plasmodilerin alyuvar-dışı doku şekillerine etkili olan primakin in de klorokin ile birlikte kullanılması gerekir Doku şekillerine primakin den başka etkili tatminkar bir ilaç yoktur P vivax ve P ovale hipnozoitlerine karşı primakin kullanılarak bunların relaps yapmaları önlenir Tedavinin Gözlenmesi: Tedavi esnasında gözlemler üç gayeye yöneliktir: 1 Tedavinin etkinliğini tayin etme, 2 Mümkün olduğu kadar çabuk sıtma komplikasyonlarını tanıma ve 3 İlaç toksistesini tesbit etme Günlük olarak kan yayma preparatlarında aseksüel parazitleri ihtiva eden eritrositler gözükmeyinceye kadar incelenmelidir İlk 24 saat içinde parazitemideki artma geneldir ve tedavi yetersizliğini ima etmemelidir Aseksüel parazitemi daha sonra azalmalı ve 5 günde kaybolmalıdır Gametositemia günlerce haftalarca sürebilir ve tedavi yetersizliğini veya tedavi gereksinimini ima etmez KORUNMA: Sıtma mücadelesinde başarılı olabilmek için bulaş halkasını ortadan kaldırmak gerekir Bunun için rezervuar insanların tedavisi ve aracı ******lerin üremesini önleyici tedbirlerin alınması gerekir Sıtma tedavisinde kullanılan ilaçlardan klorokin ve diğerlerine ilaç direncinin gelişmesi ve yaygınlaşması, insektisidlerin aracı ******lere etkisinin azalması korunma tedbirlerinin önem kazanmasına neden olmuştur Korunma tedbirleri arasında en önemlisi sivrisinek ısırımına maruz kalmamaktır Bunun için, geceleyin sivrisinek ağlarının kullanımı, sivrisinek ısırımını azaltmaya uygun giysiler giymek, sinek kovucu ve sinek spreylerinin kullanımı gereklidir Bu tedbirler %100 koruyucu olmamaktadır İlaveten kemoprofilaksi yapılır Direnç bildirilmemiş yerlerde klorokin eritrositik enfeksiyonu baskılama için kullanılır Sıtma sahalarına gitmeden 2 hafta önce ve bu bölgeyi terk ettikten sonra 6 hafta daha klorokin alınmalıdır Bu sahalardan dönenlere Pvivax ve P ovale enfeksiyon riskini önlemeğe 14 gün süre ile primakin relapsları önlemeye verilir Kloroquin dirençli P falciparum sahalarında koruyucu olarak meflokin, proguanil+klorokin verilir Doksisiklin meflokin dirençli P falciparum sahalarında korumada kullanılabilir Günümüzde, aşı geliştirme çabaları "kokteyl" aşılara doğru yönelmiş durumdadır Zira farklı sıtma antijenleri ve sıtma parazitinin hayat-döngüsünün farklı devrelerine ait birçok epitopları vardır Böylece, sporozoit, merozoit ve gametosit antijenlerinin bir kombinasyonunu aşı içermelidir Bunlara karşı oluşan antikorlar diğerlerine karşı koruma sağlamadığından bu üç antijenin aşıda bulunması gereklidir |
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı |
08-04-2012 | #138 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik SıralıSIYATIK (SIYATALJI) Siyatik (ischiadic) sinirin irritasyonu (uyarılması - harabiyeti) sonucu meydana gelen ağrılı duruma verilen isimdir Siyatik sinir vücudun en uzun siniridir Omuriliğin bel ksmından çıkar, bacaklara kadar uzanır Siyatik ifadesi, bu sinir irrite edildiğinde, sinir boyunca meydana gelebilen ağrıları tanımlamak için kullanılır Bu uyarılma genelde siyatik sinirin çıkış yerindeki disklerde meydana gelen kaymalar veya sinirin yolu boyunca oluşan eklem iltihapları nedeniyle oluşur|Bulgular|Siyatik rahatsızlığında, belden başlayan ve arka kısımda aşağılara inerek bacaklara kadar (nadiren ayaklara da) vuran ağrılar meydana gelir Ağrı genelde acı, yanma veya soğukluk hissine neden olur Başlangıçtan sonra rahatsızlık derece derce ilerler, geceleri ağırlaşır, ve hareket etmekle tekrarlayablir Siyatik rahatsızlığında; etkilenen bacakta karıncalanma, hissizlik ve kas güçsüzlüğü görülebilir|Tanı|Tanı genelde fizik muayene ile konur Doktorunuz aynı zamanda sizden röntgen, tomografi ve MR da isteyebilir|Hastalığın Seyri|Siyatik genelde iyi bir istirhat ve belirli hareketlerin yapılmaması sonucu iyileşir Çoğu hasta 6 hafta içerisinde kendilerini daha iyi hissederler|Korunma|Birkez siyatik tanısı konduktan sonra, yapılacak belirli egzersizler, germe hareketleri ve diğer fizik tedavi programları sayesinde ağrıların tekrar ortaya çıkmasını engelleyebilirsiniz Bunlardan bazıları aşağıda verilmiştir:|Duruş pozisyonunun düzeltilmesi: Ayakta dik olarak durun, kulaklarınız ile omuzlarınız aynı çizgi üzerinde olsun (yani tam olarak ileriye bakın), duvara yaslandığınızda kürek kemiklerinizin ucu ve kalçanız aynı anda duvara değsin, baldırlarınız gergin olsun|Karın kaslarınızı güçlendirin: Karın kaslarınızın güçlenmesi belinize de destek olacaktır Günde 10-20 kez mekik yaparak bunu sağlayabilirsiniz, ancak bu hareketi yaparken belinizi yere tam olarak değdirin veya belinizin altına destek koyun|Yürüyerek ve yüzerek bel kaslarınızı güçlendirebilirsiniz|Yük kaldırırken dikkatli olun Bir şeyi kaldırırken mutlaka çökerek kaldırın, kesinlikle eğilerek kaldırmayın Bu şekilde sadece belinize değil kollarınıza ve kalçalarınıza da yük dengeli olarak dağılır|Uzun süre oturmayın ve uzun süre ayakta durmayın Eğer uzun süre oturmak zorunda iseniz, düzenli aralıklarla ayağa kalkın ve enazından birkaç adım yürüyün Devamlı ayakta durmanız gerekiyorsa arasıra tek ayak üzerinde durarak ayaklarınızı ve belinizi dinlendirin|Uygun bir pozisyonda uyuyun Bunun için yan yatın, yan yatamıyorsanız belinizin altına yastık koyarak yatın|Bir sandalyeye oturup, yere doğru eğilin, ağrı hissettiğiniz anda 30 saniye kadar bekleyin Bu şekilde geme egzersizi yapmış olursunuz Daha sonra rahat edeceğiniz bir konuma geçin, bu germe hareketini 6 kez tekrarlayın|Kesinlikle yüksek topuklu ayakkabı giymeyin; 3 - 4 cm den daha yüksek topuklu ayakkabılar vücut ağırlığınızın öne kaymasına neden olarak bel ve sırt kaslarınıza fazladan yük bindirir|Tedavi|Siyatik genelde iyi bir istirahat ve belirli hareketlerden sakınarak tedavi edilebilir Doktorunuz sıcak ve soğuk uygulaması önerebilir Bunların yanı sıra ağrı kesici ilaçlar (asetaminofen, aspirin, naproksen, ibuprofen gibi) almanızı da tavsiye edebilir|Ağrılarınız birkaç günden fazla sürerse veya günlük hayatınızda yapmanız gereken işler bu ağrılardan dolayı aksamaya başlamışsa doktorunuza başvurun Bacaklarınızda, kasıklarınızda veya makat bölgenizde aniden meydana gelen bir hissizlik durumunda veya idrar ve dışkı tutamama durumunda DERHAL doktorunuza müraccat edin Bu bulgular yuarıda anlatılan yöntemlerle tedavi edilemeyecek bir surumda olduğunuzun habercisi olabilir|Hastaların az bir kısmında ameliyat gerekebilir |
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı |
08-04-2012 | #139 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik SıralıSOSYAL FOBI Fobi; herhangi bir nesneye, kişiye, hayvana veya duruma/olaya karşı sürekli, aşırı ve gerçekdışı bir korku duyma halinin olmasıdır Fobisi olan kişi ya korkusunu tetikleyen şeyden kaçınmaya çalışır ya da ona karşı büyük bir rahatsızlık ve anksiyete ile tahammül eder Sosyal fobi (sosyal anksiyete bozukluğu): sosyal fobisi olan bir kişi başkaları tarafından utandırılacağını, yargılanacağını, yadırganacağını veya küçük düşürüleceğini düşündüğü bir durum içerisinde kalmaktan korkmaktadır, özellikle de o ortamda tanımadığı kişiler varsa Bazı durumlarda, bu korku sadece tek tip aktivitelerle sınırlıdır; konferans, konser, iş sunumu veya tiyatro oyunu gibi Bununla birlikte diğer durumlarda korku daha geneldir, ve fobisi olan şahıs çok sayıda farklı sosyal aktivitelerden kaçınmaktadır Hatta kişi topluluk içerisinde yemek yemekten korkabilir veya umumi bir tuvaleti kullanmaktan kaçınabilir Diğer özel fobiler gibi sosyal fobiler de ailevi özellik gösterme eğilimindedir, yani bazı ailelerde daha sık gözlenir Sosyal fobinin tam olarak nedeni bilinmemekle birlikte, bazı insanlarda hastalığın bazı nörotransmitter adı verilen kimyasal maddelerin miktarlarındaki dengesizlik nedeni ile meydana geldiğine dair deliller vardır Bu kimyasal dengesizlik, özellikle amygdala adı verilen (korku cevaplarını kontrol eden beynin bir parçası) bölgede saptanmaktadır Ürkek veya yalnızlık içinde bir çocukluk dönemi, veya yine çocuklukta mutsuz veya olumsuz deneyimler geçirmek, sosyal fobi hastalığı gelişme riskini arttıran risk faktörlerindendir Genel olarak aşağıdaki belirtiler saptanır: Belirli bir durum tarafından başlatılan aşırı, nedeni saptanamayan, sürekli korku veya anksiyete hissetme Anksiyeteye bağlı gelişen fiziksel belirtiler: titremeler, çarpıntı, terleme, nefes alma zorluğu, zihin bulanıklığı, kusma ve diğer benzeri bulgular İlgili durumdan uzak kalmaya gayret etme hali Sosyal fobisi olan kişiler, bu durumlarının makul olmadığının farkında olduklarından, diğer insanlardan bu durumu saklamaya çalışırlar, korkularının ortaya çıkmasına neden olacak durumlardan başka bahanelerle kaçınırlar Fobi çocuklarda ise şikayetler genelde bir kaç ayda ortadan kaybolur Bu nedenle 18 yaşın altında genelde sosyal fobi tanısının konası zordur Doktorunuza başvurduğunuzda, sizden ayrıntılı olarak hayatınızı anlatmasınızı isteyebilir, ayrıca hayatınızda meydana gelmiş olan gerçek travmaları bilmek isterler Doktorunuz ayrıca alkol, madde bağımlılığı, ilaç kullanımı gibi bilgileri öğrenmek isteyecektir Bunların sonuzunda doktorunuz size tanı koyarken standart kriterlere göre karar verecektir Fobiler çocukalrda bir kaç ayda kaybolurken, yetişkinlerde ortaya çıkan fobilerin %80 i kalıcıdır ve etkin bir şekilde tedavi edilmeden düzelme beklenmez Bu durumun gelişmesini önlemek için bilinen bir yöntem yoktur Ancak durumunuzun kötüleşmesini engelleyici yollar olabilir: anksiyete durumunda belirtilerin artmasına neden olabilecek uyarıcılardan uzak durun (çay, kahve, sigara, kola, çikolata gibi) Psikoterapi, gerektiğinde ilaç kullanımı da ilave edilmek şartı ile, tedavinin temelini oluşturur denilebilir Eğer belirli sosyal fobi merkezleriniz varsa (konerans verme gibi), doktorunuz size propranolol veya atenolol gibi bir beta-blökör reçete edebilir Daha genel ve süreğen bir sosyal fobiye sahipseniz, doktorunuz SSRI grubu bir ilaç önerebilir SSRI grubu ilaçlar beyindeki serotonin miktarını arttıran ilaçlardır Bu ilaçlar serotonin miktarını arttırarak ossyal fobi belirtilerini engellemekle kalmaz, sizde sosyal fobiye eşlik edebilecek olan depresyonun tedavisinde de fayda sağlar SSRI grubu ilaçlar fayda sağlamadı ise, hekiminiz benzodiazepin (anksiyete tedavisi), antikonvülzan tedavi veya MAO inhibitörü bir ilaç kullanmanızı isteyebilir Bununla birlikte ilaçsız davranış tedavisi de sosyal fobisi olan bir çok kişide etkili olmaktadır, özellikle de bu tedavi grup terapisi şeklinde yürütülürse Korkularınız veya sıkıntılarınızın zihinsel huzurunuzu bozduğuna inanıyorsanız veya bunlar nedeni ile kişilerle olan ilişkilerinizde problemler ortaya çıkıyorsa veya ev ve iş hayatınızdaki faaliyetleriniz korkulardan kaynaklanan nedenlere sorunlar içermeye başladı ise vakit geçirmeden bir psikiyatri uzmanına müracaat edin Genelde sosyal fobili bir hastada başarılı sonuçlar alınır Amerikan Ulusal Mental Sağlık Enstitüsüne göre sosyal fobisi olanların %80 i ilaçla tedaviden, davranışsal tedaviden ve ikisinin kombine kullanımından fayda görmektedir |
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı |
08-04-2012 | #140 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik SıralıSPASTIK KOLON (IRRITABIL BARSAK SENDROMU) Kullanılan diğer isimleri: Pilorospazm, spastik kolitis, sinirsel hazımsızlık, barsak nevrozu, fonksiyonel kolit, irritabıl kolon, huzursuz barsak sendromu, muköz kolit, laksatif kolit, fonksiyonel dispepsi İnce ve kalın barsakların anormal derecede artmış spontan (kendiliğinden) hareketlerinin görüldüğü bir hastalıktır ve genellikle duygusal stresle artış gösterir İrritabıl barsak sendromu, karın ağrısı ve değişmiş barsak hareketlerinin birlikteliği şeklinde gözlenir Olayın nedeni kalın barsaklardaki kasların hareketlerinde (motilite) bir bozukluk meydana gelmesidir; bununa birlikte barsak yapısında herhangi bir değişiklik yoktur Hastalık genellikle bayanlarda görülür ve en sık olarak 20-30 yaşlar arasında meydana gelir Spastik kolon gelişimini kolaylaştıran nedenler arasında az lifli besinler tüketmek, duygusal sıkıntılar ve laksatif (ishal yapıcı) ilaçalr kullanmak sayılabilir Toplumun yaklaşık olarak %10-20 sinde irritabıl barsak sendromu ile uyumlu bulgular bulunmaktadır; ancak bunların çok az bir kısmı tedavi için sağlık kuruluşlarına müracaat etmektedir Korunma İrritabıl barsak sendromu gelişme riski yüksek olan kişiler için şikayetlerin önüne geçmek her zaman mümkün olamayabilir Belirtiler - ishal - ishal - kabızlık dönemleri (yaklaşık 6 aylık dönemler) - barsak hareketlerinin başlaması ile geçen ve yemekeri takiben ortaya çıkan karın ağrısı - aralıklı olarak karında hassasiyet - karında şişkinlik, gaz ve sıvı hareketlerinin hissedilmesi - bulantı - kusma - iştah kaybı - duygusal stres - depresyon Tanı amacı ile yapılan testlerde genelde herhangi bir anormal durum saptanmaz 40 yaşın üzerinde yukarıdaki şikayetlerle gelen hastalara kalın barsak kanseri olasılığını bertaraf etmek için endoskopi gerekebilir Sürekli ishali olan genç hastalarda da endoskopi gerekebilir Ancak hastaların şikayetleri tipiktir Tedavi Tedavinin amacı şikayetlerin ortadan kaldırılmasıdır Diyette değişiklik yapmak, bazı hastalarda şikayetlerin giderilmesine yardımcı olur Her hastaya iyi gelecek bir diyet yoktur Diyetteki lifli besinleri arttırmak ve sindirim sistemini uyarabilecek yiyecek ve içeceklerden (kafeinli içecekler) uzak durmak faydalı olabilir Diğer uygulanabilecek tedavi yöntemleri: - anksiyete giderici uygulamalar (düzenli egzersiz gibi) - yemeklerden önce antikolinerjik ilaçlar almak - şiddetli anksiyete ve depresyon durumlarında psikiyatrik tedavi Sonuç İrritabıl barsak hastalığı, yaşam boyu sürebilir; ancak şikayetler ugun bir tedavi ile azaltılabilir veya tamamen ortadan kalkabilir Meydana gelebilecek sorunlar - beslenme bozuklukları - huzursuzluk - dehidratasyon (su kaybı) - depresyon |
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı |
08-04-2012 | #141 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik SıralıSPINA BIFIDA Spine bifida, omurga kavsinde, birleşme noksanlığı sonucu ortaya çıkan bir kusurdur Bu durum herhangi bir omurda görülebilir, ancak en yaygın olarak ortaya çıktığı yer alt omurganın tabanıdır Bu durumun varlığının işareti, kusurun bulunduğu yerin üzerine gelen deri üzerinde tüy kaplı bir alan, bir yağ birikimi veya çok ince damarların bulunmasıdır Genellikle, bu durum röntgende küçük bir bulgu olarak görülür ve omurga sinirlerini tutmadığı için, ardında yatan nörolojik bir kusurla ilişkilendirilemez Spina bifida kusurlu olarak doğan bebeklerin küçük bir yüzdesinde bacaklarda, mesanede veya barsakta nörolojik rahatsızlıklar bulunabileceği için bu tür çocukların ayrıntılı bir nörolojik muayeneden geçirilmeleri gerekir |
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı |
08-04-2012 | #142 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik SıralıSPOR YARALANMALARI Sportif faaliyetler sırasında oluşan yaralanmaların çoğu kemik, adaleler veya diğer dokular üzerine yapılan normal dışı baskılardandır Piste ilk çıktığı gün 5 milli tamamlamaya çalışan acemi koşucu çekeceği ağrı ve acıları aklına bile getirmiyordur 40 ını geçmiş eski sporcu da şirketin maçı için uzun bir aradan sonra ilk defa oynamaya kalkışınca ağrı ve burkulmalara adaydır Hiçbir zedelenme olmadan bir ömür sürmek gerçekçi olmayan bir amaçtır Fakat, birkaç makul kural rahatsız edici, ağrılı, pahalı ve zaman zaman sakatlayıcı yaralanmalardan sakınmanıza yardımcı olacaktır Doktorunuza Danışın Eğer 40 yaşından yukarı, şişman veya çok sigara içen biriyseniz, açıklanamayan göğüs ağrıları geçirdiğinizde, daha önce bir kalp krizi, düzensiz kalp ritmi gibi kalp problemleriniz olduysa veya diğer ciddi bir sağlık probleminiz olduysa veya büyük ölçüde hareketsiz bir hayat sürüyorsanız yoğun bir egzersiz programına başlamadan önce doktorunuza danışın Doktorunuz, kalbinizin ve akciğerlerinizin durumunu değerlendirmek için bir stres testi (efor testi) önerebilir ve sizin fiziki kondisyonunuza göre neleri yapıp neleri yapmamanız gerektiği konusunda değerli öğütler verebilir Egzersize Başlamadan Önce Isının Sakatlanmayı önlemek için adalelerinizi gerip gevşetme işine en az 5-10 dakika ayırın Bu şekilde bir ısınmanın sağlayacağı artan kan akımı adalelerinizin gerilimini azaltacak, hareket kapasitelerini artıracak ve hatta sizin performans seviyenizi yükseltebilecektir Aynı zamanda, adale çekilmeleri burkulmalar ve diğer yaralanma ihtimallerini de büyük ölçüde azaltmış olacaksınız Egzersiz Yaptıktan Sonra Serinleyin Çalışmadan sonra adalelerinizin soğumasına fırsat vermek de aynı derecede önemlidir Çalışma sırasında adaleler kasılmıştır ve tekrarlanan egzersizlerin çoğu bunların daimi olarak kasılmalarına da yol açabilir Adalelerin dengesini yerine getirmek için çalışmadan sonra bir gerilme seansı şarttır Normale böyle kademeli olarak dönme fırsatı verilmeyen kaslar çekme, incinme ve spazmlara daha yatkın olur Temponuzu Ayarlayın Ani ve alışılmamış zorlamalar sakatlanma yaratma ihtimali en fazla olanlardır Eğer performansınızı geliştirmeyi amaçlıyorsanız geliştirin, fakat makul bir hızla artırarak Kendinizi çok kısa zamanda aşmaya çalışmayın Sizin İçin Uygun Olan Sporu Yapın Eğer sırt ağrınız ve diz eklemi sorununuz varsa koşu size uygun bir spor değildir Belki yüzme veya efor bisikleti uygun olabilir Bunun belirlenmesi için de doktorunuza danışın Alışkanlık Haline Getirin Sadece haftada bir kez spor yapmak, çalışmanın temposu ne kadar hafif olsa da sakatlık yaratma ihtimali açısından uygun değildir En az haftada üç kez yirmişer dakikalık çalışma programı yapın İlk Yardımı öğrenin Doktorunuzla konuşarak yaralanma ve burkulma gibi hallerde ne gibi ilk yardım uygulayacağınızı iyi öğrenin |
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı |
08-04-2012 | #143 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik SıralıSU CICEGI Suçiçegi Hastaligi| Suçiçegi (veya varisella), herhangi bir yaSta ortaya çikabilen ancak en sik olarak çocuklarda görulen bir bulaSici hastaliktir Bu hastaligin tipik özellikleri ateSle seyretmesi ve deride ortaya çikan kabartilardir Bu kabartilarin birkaç saat içinde, içi saydam siviyla dolu kesecikler haline gelmesi ayirici özelliklerindendir|BaSlica Nedenleri|Bu hastalik özellikle on yaSin altindaki çocuklari etkileyen salginlar Seklinde ortaya çikar Varisella zoster virusunden kaynaklanir ve olaganustu bir bulaSiciliga sahiptir Her ne kadar bu hastaligi geçirmekle yaSam boyu bagiSiklik kazanilirsa da, virus uyku halinde bekleyip daha sonra yetiSkinlik çaginda kendini herpes zoster yani zona olarak gösterebilir |Suçiçeginin cocukluk cagindaki Belirtileri| Enfeksiyondan sonra 14 ila 21 gunluk bir kuluçka devresi vardir ve daha sonra çocuk ateSlenir ya da hafif bir titreme görulur veya kusma ile sirt ve bacaklarda agri gibi Sikayetlerle kendini daha hasta hissedebilir Hemen hemen ayni zamanda, sirt ve göguste, bazen de alin çevresinde ve daha nadiren kol ve bacaklarda çok sayida kirmizi ve kaSintili kabarti oluSur Bu kabartilar birkaç saat içinde saydam bir siviyla dolu kesecikler haline gelir Bu keseciklerin görulmesi birkaç gun devam eder ve ikinci gunden itibaren içerikleri irine dönuSup, bir iki gun içinde patlayabilir ya da kuruyup buzuSerek tepelerinde kahverengimsi kabuklar oluSur Bu kuçuk kabuklar bir haftaya varmadan pullanarak dökulur ve iyileSme tamamlanir|Hasta çocuk dökuntunun görulmesinden itibaren bir hafta sureyle ya da kesecikler kuruyuncaya degin bu hastaligi geçirmemiS çocuklardan tecrit edilmelidir Ancak kabuklarin dökulmesini beklemeye gerek yoktur|KiS ve ilkbaharin ilk aylari suçiçeginin yaygin olarak göruldugu aylardir YetiSkinler ve ergenlik çagindakiler, çocuklara kiyasla daha agir hastalik riski altindadirlar Agri, ateSin suresi, kiriklik, kaSinti gibi belirtiler daha Siddetli olur, dökuntu daha geniS alana yayilir ve daha uzun surede iyileSir ve hastaligin seyri daha uzun olur Ayrica, suçiçegi olan yetiSkinler ve gençler için Siddetli komplikasyon riski daha yuksektir |Suçiçegi Tedavisi| Tedavi hem belirtilere yönelik hem de etkene yönelik yapilabilir Belirtileri hafifletmek için antipretikler ya da sistemik antihistaminikler kullanilabilir BagiSiklik sorunu olan ya da enfeksiyon ve komplikasyonlari açisindan risk altinda bulunan çocuklarin Varicella zoster enfeksiyonu tedavisinde antiviral ajanlar kullanilabilir |
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı |
08-04-2012 | #144 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik SıralıSİĞİLLER VE TEDAVİLERİ (VERRUCA) Siğil viral kokenli bulasici bir hastalik olup, etkeni human papilloma virus (HPV) diye adlandirilan bir virus ailesindendir HPV virusunun bircok altgurubu olup bunlar da degisik klinik goruntu ve degisik ve degisik bolgelerde gelisimine olanak saglar Sigillerin bulasma sekli direk deriden kontak seklinde olup, virusu tasiyan kisilerle temas, deriden deriye aktarilmasina neden olur Bu nedenlede sigil tasiyan kisiler bunu diger aile bireylerine, arkadaslarina bulastirabilirler Genital sigiller ise genellikle seksuel temas ile bulasir Her yasta sikca rastlanan sigiller viral kokenli olduklarindan herhangi bir tedavi yapilmadagi surece artabilir ve buyuyebilirler El sikisma, opusme, dokunma, ayni havluyu kullanma ile de bu virusu baskalarina aktarabilir Cogu zaman yuz, gogus ve boyunda kahverengi duz lekeler seklinde gorulup, taninmasi ve hasta tarafindan sigil oldugunun anlasilmasi zor olabilir Bu kahverengi, sari lekeler cogalarak tum yuze, gogse ve hatta karin bolgesine dek yayilir Yuz ve gogusde gorulen bu tip sigillere verruca planus(duz sigil) adi verilir Bazen uzun yillar farkedilmeyebilirler, buda sayilarinin cok artmasina neden olabilir Elde ve ayakta ise daha kabarik ustu tirtikli deri kabalasmalari olarak gorulur Sigillerin oynanmasi, koparilmasi yahut zaman icerisinde gecer dusuncesi ile tedavinin geciktirilmesi buyume ve artmalarina neden olabilir Ozellikle ayak tabanindaki sigiller nasir ile karistirilabilir ancak nasir cogalma egiliminde degildir Yan yana sigiller birleserek mozaik form dedigimiz genis sigil alanlari olustuturulabir ve yurumekte agri yaratabilir Periungual tirnak etrafi sigiller ise ozellikle ya tirnak yeme aliskanligi olanlarda yada manikur yaptiranlarda sikca olusabilir ve tirnak yataginin altina yayilarak tedavileri zorlasabilirGenital bolgede ise ozellikle penis etrafinda, labiumlarin cevresinde minik kabarciklar seklindedir bi tur sigiller genelde cinsel iliski ile bilasir Kisa sure icinde tedavi edilmediginde kadinlarda rahim boynunda prekanseroz degisiklikler yaratabilir Sigiller tedavi edilmedigi taktirde artabilir Tedavide kullanilan krem, jel tarzindaki urunler genelde yuzeysel ce az sayidaki sigilin tedavisinde uygulanir Krioterapi (dondurma tedavisi) sivi azotun patolojik deri bolgesinde yarattigi destruksiyon ile iyilesmenin saglanmasidir Elektrokoter(sicak ) ile yakma ise en yaygin ve guvenilir yontemlerden olup, lokal anestezi ile uygulanir Sigil tedavi edildikten sonrada hastani iyilesmesi bir sure izlenir Dogru teshis ve dogru tedavi problemin cozulmesinde ve bulastiriciligin engellenmesinde onemlidir |
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı |
08-04-2012 | #145 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik SıralıSİVİLCE Sivilce, dermatolojik adıyla akne vulgaris, toplumda en sık karşılaşılan cilt hastalığıdırÖzellikle ergenlik dönemindeki gençlerde % 80-90 oranında rastlanmaktadır ve hemen hemen herkes hayatı boyunca en az 3-5 kez sivilce çıkarmaktadır Bu sık görülen hastalık hem fiziksel olarak görüntüyü bozmakta hem de bu görüntü bozukluğu psikolojik bozuklukların artmasına neden olmaktadır Tedavi edilmediği takdirde uzun yıllar, hatta bir ömür boyunca devam edebilen bir hastalık haline dönüşmektir En sık karşılaştığımız 12-18 yaş gurubundan başlayarak, uygun tedavi alışkanlıkları ve tedavileri, hastanın cilt tipine ve hastalığın şiddetine göre uygulanmalıdır Sivilce sadece yüz bölgesinde değil aynı zamanda sırt, göğüs, boyun gibi vücudun diğer bölümlerinde de çıkabilir Ani başlayan ve ileri yaşlarda gelişen sivilce sorununun altında bazen hormonal bozukluk, stres, yanlış kozmetik ürünlerinin seçimi gibi nedenler yatabilmektedir Hastaların cildindeki sivilceleri sıkması ve oynaması da iyileşme sürecini uzatmakta ve bazen de kalıcı çukurcuklar, izler oluşturabilmektedir Temelde yapılan hatalardan bir diğeri de sivilce tedavisinin güzellik salonlarında yapılmaya çalışılması, yanlış yönlendirme ve tedavi girişimleri ile hastaların zaman kaybetmesidir Sivilce temelde yağ bezlerinin fonksiyonlarının bozulması ve derideki birtakım bakterilerin buna katılmasıyla oluşur Kimi formlarda siyah nokta veya butonlar şeklinde iken kimi zaman da iri, deri altına yayılmış ağrılı kabarcıklar şeklinde oluşabilir Genellikle15-25 yaş arasında, erkek cinsiyetinde daha ağır formda yaygın ve şiddetli sivilcelere rastlarız Sivilcede, ne kadar erken yaşta tedaviye başlanır ise o kadar olumlu cevap alınır Tedavi mutlak olarak dermatolog tarafından düzenlenmeli ve doğru bilgilendirmeyle yapılmalıdır Tedavi için kaybedilen süre, sivilcenin ilerlemesine ve bazen de geriye dönüşü mümkün olmayan izlerin gelişmesine neden olabilir Uygun bir tedavi, iyi bir temizlik sistemi ile başlar Tahriş edici olmayan, cildi kurutmayan, Ph ı dengeli bir temizleyici uygun miktarda köpürtülerek cilde uygulanır Fazla salgılanan yağın emilmesini, bakterilerin üremesini engelleyen krem ve jeller cilde düzgün aralıklar ile sürdürülür İltihaplı sivilceler bulunuyor ise uygun bir antibiyotik, tedaviye eklenir Dirençli ve yaygın sivilce formlarında ise A vitamini türevleri kullanılabilir Unutulmamalı ki sivilce bir hastalıktır ve tedavisi mümkündür Erken dönemde tedavi yapılması hem tedavi süresini kısaltır, hem de komplikasyonları azaltır |
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı |
08-04-2012 | #146 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik SıralıTALASEMI (AKDENIZ KANSIZLIGI) Eski çağlarda Akdeniz çevresindeki bölgelerde ortaya çıkan ağır bir kansızlık türü kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze değin ulaşmıştır Akdeniz kansızlığı olarak bilinen bu hastalığın öbür adı olan talasemi, Yunanca da "deniz" anlamına gelen bir sözcükten türetilmiştir HASTALIĞIN KALITSAL NİTELİĞİ Akdeniz kansızlığının çeşitli biçimleri anne ya da babadan genler yoluyla çocuğa aktarılır Doğumsal hemolitik sarılıkta, yani alyuvarların parçalanması sonucu ortaya çıkan sanlıkta olduğu gibi ana baba normal kalıtsal özelliklerle birlikte hastalık taşıyan genleri de çocuğa aktarır Alyuvarlara ilişkin kalıtsal bir hastalığın söz konusu olduğu bu durumda erişkinin hemoglobin yapımında bozukluk vardır Elektroforez yöntemiyle sağlıklı kişilerin taşıdığı dört hemoglobin tipi saptanabilir Alyuvarlarda değişik oranlarda bulunan bu dört hemoglobin molekülü içerdikleri protein yapısındaki farklılıklar nedeniyle birbirlerinden ayrılır Hemoglobinin uluslararası simgesi Hh; dört tipinin ise Hb A1, Hb A2, Hb A3 ve Hb F dir Hb A1 bütün hemoglobinlerin yüzde 97 sini oluşturur l-lb A3 olasılıkla erişkin kanında yıkıma uğramış A1 hemoglobininden kaynaklanır Hb F ya da dölüt (fetüs) hemoglobini yenidoğanın kanında yüzde 80 oranında bulunur Bu oran 1 yaşında yüzde 1 e düşer Normal protein zincirlerinden farklı protein zinciri içeren sıra dışı hemoglobin tipleri de vardır Örneğin S, C, E hemoglobin tipleri sıra dışı kabul edilir ve değişik kansızlık hastalıklarında görülür Adı alyuvarların aldığı biçimden kaynaklanan orak hücreli kansızlık bunlardan biridir Akdeniz kansızlığı A1 hemoglobininin iyice azalmasına bağlı bir hemoglobin hastalığıdır Bu eksikliği gidermek için hastanın kemik iliğinde Hb A2 ve/ya da Hb E üretimi başlar Ama bu işlem eksikliği gideremediği gibi bazen kansızlığın ağırlaşmasına yol açar Hb A1 in kısmen üretilmesi ya da hiç üretilememesi, bu hemoglobine özgü protein zinciri yapımını denetleyen gende bilinmeyen nedenlerle bir mutasyon (değişinim) olmasından kaynaklanır Böylece Hb A1 normal biçimde üretilemez Daha önce belirtildiği gibi hastalık belirtilerinin ortaya çıkması kalıtsal etkenlere sıkı sıkıya bağlıdır ve Akdeniz kansızlığı baskın kalıtsal özellik gösterir Hem anne, hem de babanın hastalığı taşıması durumunda çocuk hastalık yapıcı geni her ikisinden de alabilir (homozigot durum) Çok ağır bir biçimde ortaya çıkan bu olgular Cooley kansızlığı (hastalığı), talasemi majör ya da büyük Akdeniz kansızlığı olarak bilinir Anne ve babadan birinin hastalığı taşıdığı durumlarda, çocuk hastalık taşıyan genin yanı sıra sağlıklı anne ya da babadan hemoglobin yapımıyla ilgili sağlıklı geni de alır (heterozigot durum) Sağlıklı gen hastalıklı genin etkisini zayıflatmakla birlikte ortadan kaldıramaz Ama hastalık belirtileri önceki durumda olduğu kadar ağır değildir Bu durumda hastalık talasemi minör ya da küçük Akdeniz kansızlığı olarak bil mu Akdeniz kansızlığının üçüncü ve son tipi talasemi minimadır Bu tip belirti vermez Hastalık ancak kan tahlilleri ile ortaya çıkarılır Yukarıdaki sınıflama daha çok kuramsal bir önem taşır Gerçekte Akdeniz kansızlığı tipleri, hastalıktan sorumlu anormal genin değişik biçimlerde etkisini göstermesinden kaynaklanır GÖRÜLME SIKLIĞI Geziler, göçler ve değişik bölgelerden insanlar arasındaki ilişkilerin yoğunlaşmasıyla Akdeniz kansızlığı Akdeniz bölgesinin dışına da yayılmıştır ABD ve Kuzey Afrika da Akdeniz kansızlığı olgularına rastlanmaktadır Ama bu hastalık özellikle bazı bölgelerde daha sık görülür Örneğin İtalya nın kuzeyindeki Ferrara bölgesi, Po Irmağı havzası, Sardinya ve Sicilya da görülme sıklığı oldukça yüksektir Bu coğrafi dağılımın nedeni tam olarak bilinmemektedir Bazı araştırmacılara göre hastalık Eski Yunan kentlerinde ortaya çıkmış, daha sonra Avrupa, Afrika ve Asya ya yayılmıştır Akdeniz kansızlığı her yaşta ve her iki cinste de görülür Kalıtsal özelliği nedeniyle genellikle erken yaşlarda ortaya çıkar Eskiden çeşitli nedenlere bağlanmasına karşın, artık kalıtsal bir hastalık olduğu kesinlik kazanmıştır Bununla birlikte hastalığın seyri ve yayılımı çevre koşullarından da etkilenmektedir Bu yönüyle Cooley hastalığı ile sıtma arasında bir bağlantı kurulabilir Sıtma potansiyeli yüksek olan bölgelerde sıtma olgularında düşüş görülmektedir Bu olay sıtma etkeni olan Plasmodium cinsi tek hücreli asalağın yalnız sağlıklı alyuvarlarda çoğalabilmesiyle açıklanır Sağlıklı kişiler sıtma etkeniyle karşılaştıklarında sıtmaya yakalanırlar Ama Akdeniz kansızlığı olan hastalar sıtma salgınlarından etkilenmezler Eskiden sıtma, ağır durumlar dışında, Akdeniz kansızlığından daha tehlikeli bir hastalıktı; Akdeniz kansızlığına yakalananlar sıtmaya yakalanmaktan kurtulurlar ve daha uzun yaşama şansına sahip olurlardı Akdeniz kansızlığında alyuvarların ilk yapım aşamasında oluşan bozukluk, kanda normalden daha küçük, ortalama yaşama süresi azalmış, damla ve kalp gibi değişik biçimlerde alyuvarların belirmesine yol açar Hastalığın seyri sırasında alyuvarların bu biçim ve işlev bozuklukları sonucu kansızlık, ayrıca dalak büyümesi, kemiklerde yapı değişiklikleri ve aşağıda sıralanan başka kansızlık belirtileri ortaya çıkar AKDENİZ KANSIZLIĞINA EŞLİK EDEN BAŞKA ALYUVAR HASTALIKLARI Hemoglobinin globin bölümünü oluşturan polipeptit zincirlerinden bir çifti a (alfa), öbür çifti ß (beta) olarak adlandırılmıştır Akdeniz kansızlığı ß zincirindeki yapım bozukluğundan kaynaklanır Bu nedenle Akdeniz kansızlığının üstün tipleri ß talasemi (beta-talasemi) olarak da bilinir a zincirinde ortaya çıkan bozukluklar ise Akdeniz kansızlığından ayrı olarak a-talasemi (alfatalasemi) adı altında toplanır ß talasemiler başka alyuvar hastalıklarıyla birlikte görülebilir Hemoglobin ya da enzim bozukluklarıyla ilişkili olabilen bu hastalıklar ancak kanın biyokimyasal incelemesi sonucunda ayırt edilebilir Akdeniz kansızlığının öbür hastalıklarla ilişkisi her zaman olumsuz sonuç vermez Örneğin, alfa-talasemi Cooley hastalığının belirtilerini hafifletir Öte yandan heterozigot 13 talasemi ile Hb S hemoglobin bozukluklarının birlikte görülmesi daha ağır sonuçlar doğurur TEDAVİ VE KORUNMA Küçük Akdeniz kansızlığı (talasemi minör) daha hafif bir hastalıktır Hastanın yaşam süresi uzundur; hasta normal yaşamını sürdürebilir Ama bu durumdaki kişiler, aynı gen bozukluğu bulunan taşıyıcılarla evlenmemelidirler Böyle bir evlilikte, anne ve babanın Cooley hastalığına yol açacak genleri çocuğa aktarma olasılığı yüzde 25 tir Büyük Akdeniz kansızlığı (talasemi majör) olan çocuklarda ise yaşama olasılığı oldukça düşüktür Ortalama yaşam süresi azalmıştır ve sağlık durumları kötüdür Bu hastalığın da ağır ya da daha hafif seyreden biçimleri vardır Cooley hastalığında kansızlık yalnızca kan nakliyle denetim altında tutulabilir Verilecek kan miktarı duruma ve hastaya göre belirlenir Bu tedavide amaç hemoglobin miktarını 100 mililitre kanda 10 gram dolayına çıkarmak ve bir süre bu düzeyde tutmaktır Bu değer yüksek olmamakla birlikte, küçük hastaların organizma gereksinimleri için yeterlidir Küçük yaşlarda uyarlanma mekanizmalarının iyi olması sayesinde hastalar normalin altında hemoglobin miktarı ile yaşayabilirler Kan naklinde dikkat edilecek nokta, uygulamanın yalnız gerekli olduğunda yapılmasıdır Bu hastalarda demir düzeyi yüksek olduğundan, gereğinden çok kan nakli açığa çıkan demir miktarını artırır Bunun sonucu olarak da aşırı demir, çeşitli organlarda birikme eğilimi gösterir Günümüzde demiri bağlayıp idrarla atılmasını sağlayan maddelerin tıpta kullanıma girmesiyle bu tehlike önemli ölçüde azalmıştır Alyuvarların yaşam süresinin çok kısaldığı, kan nakline karşın kansızlığın giderilemediği durumlarda dalak çıkarılır Bu girişimin sonuçlarını değerlendirmek zordur Cerrahi girişim zamanla kan nakli sıklığının azalmasını sağlar Bu hastalıkta kesin iyileşme beklentisi olmasa da büyük Akdeniz kansızlığına yakalanmış çocuklarda uzun ve zor tedaviyi yürütmek bir görevdir Zeki ve duyarlı olan bu çocukların rahat edecekleri ve normal yaşamlarını sürdürecekleri koşullar hazırlanmalıdır |
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı |
08-04-2012 | #147 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik SıralıTATARCIK HUMMASI (TATARCIK HASTALIGI) Tatarcık humması, akut, hafif seyirli, enfekte kişide sınırlı bir gelişimi olan ve tatarcık sineği ısırmasıyla bulaşan virüs etkenli bir hastalıktır İnsanlar dışında bu virüslerin hastalığa neden olduğu başka bir canlı türüne rastlanmamıştır Orta Doğuda tarla farelerinin ara konakçı olduğu düşünülmektedir Akdenize kıyısı olan ülkelerde, Balkanlarda, Afrika nın doğu kesimlerinde, Rusya ve Orta Asya ülkelerinde, İran, Irak, Pakistan, Hindistan, Panama, Brezilya ve Trinidad adalarında görülür Panama ve Brezilya daki olgular genellikle salgın şeklinde değildir ve daha çok ormanla ilişkisi olan insanlarda rastlanmaktadır Görevli veya turist olarak Kıbrısa gidenlerde sık olarak görülür Halk arasında Tavuk Hastalığı olarak da bilinir Tatarcık hummasının Phlebotomus papatasii ile bulaşan bir virüs hastalığı olduğu 1909 da bildirilmiştir Tatarcık hummasının etkeni Arbovirüs ailesinden olan bunyavirüs grubundan bir RNA virüsüdür Tatarcık humması 20 - 45 kuzey enlem dereceleri arasındaki endemik bölgelerde ve vektör phlebotomusların bulunduğu ülkelerde görülür Tatarcık Sinekleri (Flebotom) Tatarcık sinekleri; tropikal bölgelerde yıl boyunca hastalık bulaştırabilirlerken, daha soğuk iklimlerde sadece sıcak aylarda etkilidirler Orta Doğu ve Orta Asyada hastalık sıcak ve kurak aylarda (yaz veya sonbahar ayları) gözlenir ve insanlara enfekte tatarcık sineklerinin (phlebotomus papatasii) ısırmasıyla bulaşır Tatarcık sinekleri; sadece bir kaç milimetre boyunda olan sinekçiklerdir Sadece dişi tatarcıklar insanları ısırır Isırılan kişi eğer allerjik bir yapıya sahip değilse ısırılan yerde ağrı hissetmez ve lokal irritasyon görülmez; ısırılanların sadece % 1 lik kesimi ısırıldığının farkına varmaktadır Tatarcık sineği geceleri beslenir, gündüzleri karanlık yerlerde bulunur (duvar çatlakları, mağaralar, evler ve ağaç kovukları) Yumurtlama kan emdikten bir kaç gün sonra olur Yumurtaların kanatlı tatarcıklar haline gelmesi için yaklaşık 5 haftalık bir süre gereklidir Yetişkin bir tatarcık sineği sıcak ortamda bir kaç hafta yaşar Flebotomların hastalardan kan emerek virüs almaları, hastalık belirtilerinin başlamasından iki gün evvel ile hastalık belirtilerinin kaybolmasından 24 saat sonrası arasında olur Bu süre dışında hastalardan kan emen dişi flebotomlar enfekte olmazlar Tatarcıklar kan emdikten 6 - 10 gün sonra bulaştırıcı olurlar ve ömürleri boyunca bulaştırıcı kalırlar Virüs, yumurta ile bir nesilden diğerine geçer Bu sinekler zemine yakın yerlerde bulunduğundan ve 3-4 m yüksekliğe uçamadıklarından büyük binalarda hastalık daha çok alt katta oturanlar arasında görülmektedir Uçuş menzilleri 100 metreyi geçmez Gündüz dinlenir, gece uçarlar Dişi tatarcıklar yumurtalarını kaya diplerine, ağaç kovuklarına, organik maddelerden zengin nemli ve gevşek topraklara bırakırlar Doğada tatarcık yumurtalarını, larva ve pupalarını bulmak çok güçtür Deri içi veya ven yoluyla aşılanan insanların %5 kadarı infeksiyona tutulmamakta, % 50 - 75 inde ise hastalık belirtileri ortaya çıkmamaktadır Belirtiler Tatarcık sineğinin ısırdığı insanlarda, ısırığın olduğu yerdeki deride kaşıntılı kabarıklıklar oluşur ve 5 gün kadar devam eder 3 - 6 günlük bir inkübasyon dönemini takiben hastalık aniden ortaya çıkar Ateşin ortaya çıkışından 24 saat önceki ve 24 saat sonraki periyotta kandan virüs elde edilebilir Hastalık genel olarak birdenbire, titreme veya ürpermelerle ateşin yükselmesi şeklinde başlar, bazı hallerde önceden kırıklık, başdönmesi, bacak ve karında anormal hisler olabilir Başlangıçta veya daha sonra baş ağrısı, gözlerde yanma, göz arkasında göz hareketleriyle ortaya çıkan ağrılar, ensede ve sırtta sertlik, oynaklarda ve taraflarda ağrılar, tat alma duyusunda değişiklikler, iştahsızlık, bulantı, kusma, kabızlık veya sürgün, boğazda ağrı, burun kanaması, baş dönmesi olabilir Damakta küçük veziküller görülebilir ve maküler veya ürtikeryal döküntüler gelişebilir Ateş, 39 - 40 oC ye kadar yükselebilir Genellikle ateş 2 - 4 gün kadar sürer (3 gün ateşi) ve bol terleme ile düşer; ancak ateş, 1 - 9 gün de sürebilir Bazen ateş düştükten sonra kısa süren bir yükselme de görülebilir Nabız yavaşlar Tatarcık hummasında yüz ve boyun kızarmıştır Gözde konjuktivadaki kanlanma ucu korneaya varan bir üçgen şeklinde dikkati çeker, fotofobi ve gözde yaşarma olabilir Ağızda yumuşak damakta ve yutağın arka cidarında kanlanma olabilir 2 - 12 hafta içerisinde hastaların % 15 inde ikinci bir atak gelişmektedir Nadiren splenımegali gelişir, lenfadenopati gözlenmez Ateşin ilk günü kanda lökosit sayısı normaldir, lenfositler azalabilir ve nötrofillerin sola sapması ile gençlerin çoğalması görülebilir Ikinci veya üçüncü günler kanda lökopeni polinukleoz yerleşir Hastalığın sonunda veya iyileşme sırasında lökopeni belirgindir Diğer arbovirüs enfeksiyonlarında olduğu gibi tatarcık humması da aseptik menenjitle ilişkili olabilir Hastalık kendiliğinden iyi olur, ölüm bilinmemektedir İyileşme sırasında ateş ve belirtiler depreşebilir, geçici depresyonlar görülebilir Laboratuvar Beyaz küre sayısındaki değişiklikler hastalıktaki tek pozitif laboratuvar bulgusudur Düzeldikten 5 - 8 gün sonra lökositlerdeki değişiklikler tamamen normale döner Tanı genellikle klinik bulgular ve bölgesel bilgiler ışığında konur Serumda antikor titresinde artış saptanabilir Bağışıklık Bağışıklık tipe özgüdür ve bu bağışıklık en az iki yıl devam eder Hastalığın endemik olduğu bölgelerde virüsün 20 kadar alt tipi vardır fakat bunlardan yalnızca 5 i hastalık yapıcıdır Endemik bölgelerde hastalık çocukluk çağında geçirilir ve bir bağışıklık meydana gelir Bu bölgelere gelen bağışıklığı olmayan yabancılar mesela askerler ve turistler sıklıkla bu hastalığa yakalanırlar Tedavi ve Korunma Hastalık ilerleyici değildir ve özel bir tedavi gerektirmez Şikayetlerin tedavisi, yatak istirahati, uygun sıvı verilmesi ve aspirin ile analjezi önerilebilir Hastalar, tatarcık geçirmeyen bir cibinlik içinde yatmalıdırlar Insektisitlerle tatarcıklara karşı savaş çok etkilidir Kontrol İnsektler arasında mücadelesi güç olanlardan birisi de tatarcıktır Endemik bölgelerde geceleri ilaçlama yapılmalı ve yaşanılan mekanların çevresine kalıcı insektisid atılmalıdır Metrekare başına 2 gr DDT, 600 mg Dieldrin veya 1 gr organik fosforlu herhangi bir insektisit kullanılabilir Tatarcık sinekleri klorlu hidrokarbon içeren insektisidlere karşı çok hassastırlar Amerika, Avrupa ve Asya nın bazı ülkelerinde 900 - 2700 mg / m2 kalıcı DDT uygulanmasının 1 - 2 yıl kadar etkili olduğu gözlenmiştir Bodrum gibi kapalı yerlere insektisit tatbikatında BHC veya DDVP gibi fumigan olan insektisitler kullanılmalıdır Bunlardan ayrılan kristaller bütün ortamı etkilerler |
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı |
08-04-2012 | #148 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik SıralıTENDINIT Hafif bin incinme ya da aşırı kullanma, omuz ya da dirsekte ağrı oluşmasına yol açabilir Genellikle nedeni, kası kemiğe bağlayan tendondaki küçük bir yırtık ya da iltihaptır Belirtiler : Özellikle dirsek ya da omuzda, eklemin hemen dışında ağrı ve hassasiyet Tedinit en sık omuz ve dirsekte görülür Kemikte herhangi bir sorun olup olmadığını anlamak için röntgen çekilebilir Tendinit, tendonlarda kalıcı hasara neden olabilir Ağrılı bölgeyi hareket ettirmemeye çalışmak da katılaşmaya yol açabilir Eğer aşırı kullanma yıllarca sürerse, önceleri belirsiz bir rahatsızlık yaratan bu durum, daha sonra dokularda nedbe oluşmasına bağlı esneklik kaybına yol açabilir Bazen, dirsek ya da omuzunuzu dinlendirdiğinizde, tendinitin yarattığı rahatsızlık birkaç haftada ortadan kaybolabilir Yaşlılar-da ve etkilenen bölgeyi sürekli kullananlarda, tendinit çoğu kez daha yavaş iyileşir ve genellikle ilerleyerek, kronikleşir Omuzdaki bağlar ve tendonlar giderek sertleşerek, hareket kaybına neden olabilir; bu durum donmuş omuz olarak adlandırılır Tedavi Dinlenme çok önemlidir Etkilenen bölgeyi birkaç gün kullanmayın Etkilenen bölgenin elastik bir bandajla sarılması ve kolun askıya alınması yararlı olabilir Ayrıca bölgeye buz uygulaması, rahatsızlığı ve şişmeyi azaltabilir İlaç Tedavisi Aspirin gibi bir ağrı kesici şikayetlerin azalmasına yardımcı olabilir Eğer tendinit sürerse, doktorunuz hasta bölgeye kortizon gibi bir steroid ilaç enjekte edebilir Ameliyat Bir tendon yırtıldığında, onarıcı bir ameliyat gerekebilir Egzersiz Dinlenme tendinit tedavisinin önemli bir parçası olmasına rağmen, uzun süre hareket ettirmeme, eklemde sertleşmeye neden olabilir Birkaç gün bölgenin dinlendirilmesinden sonra, ekleme hafif hareketler yaptırılarak, esnekliği korunmalıdır Bu hareketler donmuş omuz oluşmasını engelleyebilir Önlem Tendinitin tekrarlaması egzersizden önce eklemi ısıtarak ve egzersizden sonra soğutarak engellenebilir Güçlendirici egzersizler de tendinitin tekrarlamasını engelleyebilir |
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı |
08-04-2012 | #149 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik SıralıTENYA (SERIT) Şerit hastalığı olarak da adlandırılabilecek olan taenia enfestasyonu parazit adı verilen küçük canlılarla meydana gelen ve genelde sindirim sistemini tutan bir durumdur Tenyalar, az pişmiş veya çiğ et (tenya bulunan) yemekle bulaşır Sığırlar genelde Taenia saginata bulaştırırken, domuzlar taenia solium taşıyıcısıdırlar Tenyalar segmentli yani boğumludurlar Her boğum yumurta üretebilme kapasitesine sahiptir Dünya genelinde son derece yaygın bir durumdur Sığır Tenyası (Taenia saginata) Etle alınan tenya larvaları (olgunlaşmamış tenyalar) insan barsaklarında olgun hale gelebilirler ve boyları 4-6 metreye ulaşabilir Tenya hastalığı genelde her hangi bir belirtiye neden olmaz Kişi kendisinde tenya olduğunu genelde dışkısında tenyaları görünce fark eder, özellikle de hareketli parçacıkları Nadiren karın üst bölgesinde ağrı, ishal, bulantı, kilo kaybı görülebilir Bazen apendiks, safra kanalları ve pankreas kanalında tıkanıklığa neden olabilirler Dışkıda parazitin yumurta ve boğumlarının görülmesi ile tanı konur Taenia saginata nın hareketli parçaları dışkıda görülebilir Parazit yumurtalarını makat civarında toplayabilmek amacı ile kullanılan selofan bant yöntemi ile %85-95 hastada tanı konulabilir Tenya hastalığı, ilaçlarla ve genelde tek doz kullanılarak tedavi edilebilir En çok kullanılan ilaç niclosamide etken maddeli ilaçlardır Domuz Tenyası (Taenia solium) Uzunluğu yaklaşık olarak 5 metre civarındadır Ülkemizde yaygın olmamakla birlikte dünyada çok yaygındır Sığır tenyasından farklı olarak beyin, kalp, göz, akciğer, cilt altı ve kaslarda kist oluşumuna neden olabilirler: Domuz tenyası bulunan yetişkinler ve çocuklar eğer yeter derecede hijyene dikkat etmezlerse, dışkılama sonrası elleri ile makattaki yumurtaları alarak yutarlar Bu yumurtalar barsaklara ulaştığında içlerinden larvalar çıkar ve dokulara geçerek kister oluştururlar Eğer larvalar beyne ulaşırsa epileptik ataklar (havale ?) ve diğer sinirsel problemlere neden olabilirler Bu duruma cysticercosis adı verilir Diğer belirtiler sığır tenyasında olduğu gibidir Dışkıda yumurta ve larvaların görülmesi ile tanı konabilir Ayrıca radyolojik incelemelerde kistler görülebilir Cilt altındaki şişliklerden yapılan biyopsi ile de tanı konulabilir Tedavide tek doz niclosamide kullanılır Kist oluşan durumlarda tedavi cerrahidir Balık Tenyası (Diphyllobothrium latum) Bazı tatlı su balıkları ve som balığı Diphyllobothrium latum adı verilen tenya bulaştırabilirler Genelde tuzlanmış, çiğ veya iyi pişmemiş balık eti ile bulaşır Bunların uzunlukları 3-10 metre uzunluğunda olabilir Bu parazitler barsağa tutunurlar Dişi parazit günde 1 milyondan fazla yumurta çıkarabilir Karın ağrısı, karın krampları, kusma, kilo kaybı ve Vitamin B12 eksikliği ve makrositer anemi gelişebilir Dışkıda bol miktarda bulunan yumurtaların saptanması ile tanı konur Tedavide tek doz niclosamide kullanılır Tenyalardan Korunma Etlerin yeterli miktarda pişirilmesi tenya larvalarını parçalar Tuvaletten sonra yeterli el yıkama ve daima uygun hijyen hastalığın yayılmasını önler |
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik Sıralı |
08-04-2012 | #150 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hastalıklar - Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri -Alfabetik SıralıTERLEME (ASIRI TERLEME = HIPERHIDROZIS) Aşırı terleme, esas olarak ter bezlerinin aşırı aktif olmasından kaynaklanmaktadır Terleme, vücudun aşırı sıcağı vücuttan atma mekanizmalarından birisidir Ancak bazı insanlar diğerlerine göre daha fazla terlerler Aşırı terleme mutlaka bir hastalıkla ilişkili olmak zorunda değildir Genelde şişmanlıkla ilişkilidir, çünkü fazla kilolu olanlar yürümek gibi normal aktiviteleri için bile, normal kilolulara göre daha fazla efor harcarlar Aşırı terleme belirli ilaçlardan da kaynaklanabilir Bazen de sistemik bir hastalığın belirtisi olarak karşımıza çıkabilir (hipertiroidi gibi) Kendiniz aşırı terlemenizin nedenini ve tam olarak yerini bulmaya çalışın: aşırı terlemeye erhangi bir hareketiniz mi neden oluyor, veya sıcak bir ortamda iken mi diğerlerine göre aşır terliyorsunuz ? Bazen stres ve sıkıntı ile iş toplantısı gibi durumlar aşırı terlemenize neden olabilir Eğer stres ve benzerleri neden oluyorsa, kendinizi rahatlatmanın yollarını arayın Kahve, çay ve diğer uyarıcı alışkanlıklardan uzak durun Bu tür uyarıcılar apokrin ter bezlerinin (vücudun kıllı bölgelerinde bulunan ve güçlü - keskin kokulu ter üreten özel bezler) aktivitelerini arttırırlar Kafein gibi uyarıcılar vücudu savaş durumuna hazırlarlar denilebilir, yani bedeni uyararak her tür dış etkene karşı tetikte olmasını sağlarlar, bu durum da stres ve sıkıntıyı artırır Bol miktarda su için, çünkü terleme ile kaybettiğiniz suyu tekrar almanız gereklidir Vücudunuzun sempatik sistemini uyarabilecek çevresel uyaranlardan uzak durun; gürültülü ve yüksek sesli müzik, çalıştığınız işe yoğunlaşmanızı engelleyen şeyler, ve hatta sizi sinirlendiren kişiler bu gruba dahil edilebilir Rahatlamak için kendinize bir egzersiz bulabilirsiniz, nefes alma egzersizleri gibi Meditasyonun da faydası olabilir Düzenli egzersiz ter bezlerinizin düzenli çalışmasına yardımcı olur Terleme ile günde 3 mg kadar çinko kaybedebilirsiniz Çinko özellikle protein ve DNA sentezi ile kan, beyin ve bağışıklık siteminin düzenli olarak işleyebilmesi için gereklidir Günde 30 mg çinko alabilirsiniz |
|