Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
namaz, risalesi

Namaz Risalesi

Eski 09-01-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Namaz Risalesi



Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri, Namaz Risalesi’nde buyuruyor ki:


Bismillahirrahmanirrahim


Namazsız din olmaz

Namaz, İslam’ın beş şartından ikincisi olup, Fahr-i kâinatın “sallallahü aleyhi ve sellem” miraca teşriflerinde, en hayırlı ümmet olan ümmeti üzerine, Allahü teâlânın ezeli hitabı ile her gün beş vakit olarak farz oldu


Namaz, dinin direğidir Kim, namazı devam üzere, doğru ve tamam olarak eda ederse, dinini ikame etmiş, İslam binasını ayakta durdurmuş olur Namaz kılmayanlar, Allahü teâlâ korusun, dinlerini ve İslam binasını yıkmış olurlar Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Dininizin başı namazdır) buyurdu Başsız insan olmadığı gibi, namazsız din de olamaz


Namaz, müminin miracıdır Mirac olması bu ümmete mahsustur Server-i âleme mirac gecesinde, Cennette Allahü teâlâyı görmek şerefi, dünyada, dünyaya uygun olarak, namazda nasip olmuştur


Cenab-ı Peygambere kemâliyle tâbi olanların, o nimetten, bu dünyada namazda nasipleri vardır Külfet, zahmet ve zorluklar kalkar Batın, yani kalb ve ruh baştan başa, zevk ve lezzet bulur Namazda şaşılacak gizli şeyler ve anlatılamaz hâller hâsıl olur


Bu hâller ancak sona varan Evliya zatlara nasip olup, Allahü teâlânın büyük nimetlerindendir Namaz, Allahü teâlâya ve Resulüne imandan sonra, bütün mukarreblerin amellerinin ve bütün ibadetlerin üstünde, en iyi bir ibadettir Bir gün Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, imam-ı Ali’ye “kerremallahü vecheh ve radıyallahü anh”, (Ya Ali! Senin, namazın farzına, vacibine, sünnetine, müstehabına riayet etmen gerekir!) buyurunca, Ensar’dan bir zat dedi ki:

(Ya Resulallah! İmam-ı Ali bunların hepsini bilir Bize de bunların faziletini anlatır mısınız? Biz de ona göre amel edelim)


Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki:

(Ey ümmet ve Eshabım! Şartlarına uygun olarak kılınan namaz, Allahü teâlânın razı olduğu bütün amellerin en efdalidir Peygamberlerin sünnetidir Meleklerin sevdiğidir Marifetin, arz ve semavatın [yerlerin ve göklerin] nurudur Bedenin kuvvetidir Rızkın bereketidir Duanın kabulüne sebeptir Melek-ül-mevt [ölüm meleği] arasında şefaatçidir Kabirde ışıktır Münker ve Nekir’e cevaptır Kıyamet gününde üzerine gölgedir Cehennem ateşiyle kendi arasında siperdir Sırat köprüsünü yıldırım gibi geçiricidir Cennetin anahtarıdır Cennette başına taçtır Allahü teâlâ müminlere, namazdan efdal hiçbir şey vermemiştir Eğer namazdan efdal bir ibadet olsaydı, en önce müminlere onu verirdi Zira Meleklerin kimi devamlı kıyamda, kimi rükû’da, kimi secdede, kimi kâdededir Bunların cümlesini bir rekât namazda toplayıp, müminlere hediye verdi Çünkü namaz, imanın başı, dinin direği ve İslam'ın kavli ve müminlerin miracıdır Yer ve göğün nurudur Cehennemden kurtarıcıdır)


Namaz, Allahü teâlâya karşı has ibadettir


Namaz, maksatlardan olup, diğer ibadetler namaz için vesilelerdir


Namaz, Müslüman ile kâfir arasını ayırt edici bir ibadettir


Namaz, İslamiyet'in yasak ettiği şeyleri işlemekten insanları men’ eder Günahların kefaretidir


Namazın güzelliği, diğer ibadetlerin aksine olarak iman gibi kendisindendir Kendisinde en çok ibadetleri toplayan ve insanı Allahü teâlâya en çok yaklaştıran bir ameldir Çünkü Allahü teâlâya namazda yalvarıp, Allahü teâlânın azamet ve celalini müşahede edicidir Namazı, huşû ve hudû, yani tevazu’ ve korkuyla, kalb huzuruyla ve tümaninete [rükû’ ve secdelerde, kavmede ve celsede, bütün uzuvların hareketsiz kalmasına] riayetle ve cemaatle, tezellül ile eda etmek, kurtulmanın başlıca sebeplerindendir Bu suretle namazını kılan müminlerin kurutulacakları, âyet-i kerimede beyan buyurulmuştur


Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:

(Beş vakit namazını kılan kimse, Malik-ül-mülkün kapısını çalıyor Kapıyı çalmaya devam eden kimseye şüphesiz kapı açılır)


(Beş vakit namaz, sizden birinizin kapısının önünde akan nehir gibidir ki, o nehirde her gün beş kere yıkansa o kimsede hiç kir kalmayacağı gibi, namazını devamlı kılanlar da öylece günahlardan pak ve temiz olurlar)


(Farz olan beş vakit namazını, cemaatle kılan kimse, sırat köprüsünü parlak bir şimşek gibi geçenlerin ilki olacaktır Ve sabikun olan ilk zümreyle Allahü teâlâ onu haşr eder Ve onun için her gün ve gecede bir koruyucu melek vardır Ve Allahü teâlâ yolunda öldürülen bin şehid sevabı ona verilir)


(Karanlıkta mescitlere yürüyerek giden, Allahü teâlânın rahmeti içinde yüzücüdür Hak sübhanehü ve teâlâ, cemaatle namazı kılıp, sonra hacetini dileyen kulundan, duasından ayrılmadan önce isteklerini vermemeye hayâ eder)


Yine hadis-i şerifte bildirilmiştir ki:

(Namazda kıyamda [yalnız kılarken] uzun okumak, ölüm anındaki şiddeti azaltır Her uzvunu temizleyerek, mükemmel surette, mükemmel bir güzellikte abdest alıp, namaz kılmak maksadıyla mescide hazır olan kimse, elbette müjdelenir Evinde kılan o namazın sevabına kavuşur Eğer yakınındaki mescitte eda ederse, 25 namazın sevabı verilir Eğer Cuma namazı kılınan mescitte eda ederse 500, Mescid-i Aksa'da eda ederse 5 bin, Mescid-i Nebevi’de eda ederse 50 bin, Mescid-i Haram’da eda ederse 100 bin namaz sevabı verilir Eda ederken onun edeplerinden bir edebi terk etmeye bile razı olmamalı)


Kul namaza kalktığı zaman

Eğer namaz tamamıyla eda edilirse, azaptan kurtulmak için sağlam bir tutamak hâsıl olmuş olur Namazın dünyadaki mertebesi, âhirette, rüyetin, yani Allahü teâlâyı görmenin mertebesi gibidir Namazı büyük bir emir bilmek ve müstehab olan ilk vaktinde cemaatle ve diğer şartlarına, müstehablarına ve tadil-i erkâna riayet ederek, sükûn ve vakar ile eda etmek lazımdır Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki:

(Amellerin en efdali vaktinin evvelinde kılınan namazdır)


(Kul namaza kalktığı zaman, Cennet kapıları kendisine açılır Kendisiyle Rabbi arasındaki perdeler kalkar Cennette olan huriler kendisini karşılar)


Hudu’: Kıyamda secde yerine, otururken dizlerine bakmak, okunan Kur’an-ı kerimi dikkatlice dinlemek, eğer okunanın manasını anlıyorsa, onun manasını tefekkür etmek, eğer okunanın manasını anlamıyorsa, Hak celle ve âlânın kelamı olduğunu düşünmektir (Bu, Allahü teâlânın zatına teveccühtür Çünkü Allahü teâlânın zatını düşünmek, isim ve sıfatlarını anlamaktan yüksektir) Zatını düşünmek, Allahü teâlâya vâsıl olmuş âriflerin işidir Onların muamelesi ayrıdır Özellikle namazı kıldığı vakitte onun ruhu, nasıl olduğu anlaşılamayacak bir şekilde o en yüksek makama ulaşır ve zahirden kesilir


Namazda lezzet ve cemiyet hâsıl olması için çalışmak lazımdır Çünkü namazda ve özellikle farz namazlarında hâsıl olan lezzet, sona varmanın alametlerindendir Cemaatle kılsın veya yalnız kılsın, namazın farzlarını tam yapması ve onun edeplerinde ve sünnetlerinde kusur etmemesi lazımdır Kıyamet gününde en önce hesaba çekilme namazdan olacaktır Eğer namazın hesabı kolay geçerse, diğer ibadetlerin, Allahü teâlânın inayetiyle hesabı kolaylıkla geçer Namaz kılanda, namaz kılarken korku, dehşet ve heybet hâsıl olması icab eder


Herkes namaz emrine uymak için, namaza hazırlıkta bulunur Huzur ehli namaza vaktinden önce, kazanç ehli ise vakit girdikten sonra hazırlanır, camilere gider İkamet başlar Şafii’de ikamet, ezanın yarısıdır Yani Hayye ales salâh, Hayye alel felâh, birer kere olup, Kad kametissalah iki defadır Manası, (İşte kılınıyor) demektir Bu da cami içinde meşgul olanları ikaz ve namazın şerefini daha çok açığa çıkarmak içindir Hakikatte ikamet ezanın aynıdır


Tahrime tekbiri: Namaza giriştir Ellerini kaldırmak, (Allahü teâlâdan başka, her şeyden uzağım) demektir (Allahü teâlâ bu namazımıza ihtiyaçtan münezzehtir) demektir Allahü ekber demek farzdır Çünkü namaza dâhil olduğu zaman, ihtiyaç ve düşüncelerden kurtulma zamanıdır Diğer tekbirler sünnettir


Kıyam: Nihâyeti zillet ve tevazudur Beş duyu organının hareketlerini kontrol altına almış, azasını hareketten düşürmüş, huşû eder ve zelil bir vaziyette bulunmuş olarak, Allahü teâlâyı tazim etmiş, yüceltmiş olan avamın, (Ben Ona layık ibadette bulundum) diye zihnine bir şey gelir Allahü ekber deyip, rükûa gidince bu düşünce def edilir Cenab-ı Hakk’a layık huzuru yapamamak, kusuru kendisine isnat edip, Cenab-ı Hakk’ı kusurdan münezzeh bilmektir İlk önce huzura dâhil olunca, Sübhaneke okuyacaklardır ki, (Benim bu kıldığım namazın liyakatinden Sen münezzehsin Sana layık bir ibadet değildir Fakat görevim yapmaktır) demektir Bu hitap, lezzet almak içindir Hitapta bir lezzet vardır


Namaz kılmaya başlayan kimse Sübhaneke’yi okurken gafil olmasın Çünkü burada gaflet, edepsizliktir İlk huzura girmektir Bu kadarcık bir huzurla huzur-u Rabbil âlemine dâhil olmalıdır


Bu başlama tekbirinden sonra Allahü teâlâyı kendisinin emir ve fermanına uygun olarak kıraat edecektir Kıraatte, hakiki mütekellim [konuşan] olan Allahü teâlânın namına olarak kıraat eder O vakit, nefsin vesveselerinden ve şeytanın güzel göstererek aldatmalarından tamamıyla uzak olmak icab eder Hâlbuki bu onun kudret ve kuvvetinin üstündedir Kuvveti dâhilinde olan bir kimseyi vekil tayin eder E’uzü billahi mineşşeytanirracim, yani (Ya Rabbi! Şeytanın şerrinden Sen beni muhafaza et!) der Melekler, Fatiha sûresindeki dualara âmin demeye hazırdır İmam, âmin deyince, melekler de âmin der Cemaat de bir anda âmin derler Meleklerin âmini ile beraber olan âminler reddedilmez Çürük âminlerimiz onların makbul âminleri yanında kabule şayândır Çünkü Allahü teâlâ kerimdir Namaz kılmaya başlayınca, kıyamda, (Ya Rabbi! Ben her emrini yerine getirmeye hazırım) denmiş oluyor


Rükû’: Tevazu demektir Rükû’ edenler, âciz vaziyettedirler Ellerini, dizlerine dayar O vakitte, rükû’ kıyamdan daha ziyade zillet ve korkuya delalet ettiğinden, nefsin, (Allahü teâlâya layık bir ibadette bulundum) yolundaki vehmlerini yok için Sübhâne der Yani münezzehtir, münezzehtir, münezzehtir Rabbiyel azîm: Benim Rabbim, bu rükû’um sana layık bir rükû’ değildir Tekrarı da bunu kuvvetlendirmek içindir Burada Allahü ekber denmez Semi’allahülimen hamideh denir Semi’a, (İşitsin, kabul etsin) demektir Ya Rabbi! Büyüklüğüne karşı, ben tahammül edemedim diyerek bir daha doğrulur Sonra ayaklara kapanır gibi, Allahü ekber diyerek secdeye gider Bu kıyama liyakatinden seni tenzih ediyorum ya Rabbi der


Secde: Bundan daha ileri bir zillet, aşağılanmak beşeriyette mümkün olamadığından, iki şeyle rükûdan ayrıldı Birincisi a’lâ demekle A’lâ, azim’den daha çok mübalağalı olduğundan, rükûa azîm, secdeye a’lâ tahsis edildi Secdeden önce ve sonra Allahü ekber vardır Rükûda böyle değildir Secdenin yapılmasında bir nevi edeb dışı düşünülerek başını kaldırır Bir daha secdeye gider İkinci secdeden dehşetle ve süratle kalkar ve oturur Allahü teâlâya hamd ve sena eder Mümin, her nerede namaz kılsa, peygamberlerin ve evliyanın ruhları, melekler ve cin mutlaka beraber bulunurlar Uzun okumakla kılınan namaz efdal olduğu hadis-i şerifte bildirildiğinden, imamın, cemaatin hâl ve tâkatine göre kılması lazım gelmektedir Yalnız başına kılanlar, kıyam, rükû’ ve secdenin tâkatleri nispetinde uzatılmasına rağbet ederler ve namazın erkânına dikkat edip kusursuz kılmaya çalışırlar Sevilen kul şu kimsedir ki, Mevla’sının emrine bağlı olarak, emirleri gecikmeden yerine getirir Çünkü Mevla’nın emrini tehir etmek, geciktirmek, edepsizlik ve dik başlılıktandır Bunun için namazı vaktinin öncesinde kılmak ve kulluk vazifesini yaparken himmet kemerini iyi ve sıkı bağlamak gerektir


Gafletle kılınan namaz

Hadis-i şerifte bildirildi ki:

Her farz namazını kıldıktan sonra, Âyet-el-kürsiyi okuyanın, Cennete girmesine mani’ yoktur Sadece ölüm vardır


Hadis-i şerifte beyan buyurulduğu üzere, farz namazından sonra 33’er kere okunan tesbih, tehlil ve tekbirin, imam-ı Rabbani müceddid-i elf-i sani radıyallahü anh’ın indinde, sırrı budur ki, namazın kılınması zamanında meydana gelen kusurların telafisi, o tesbih ve tekbirledir Binaenaleyh, namazı lâyıkıyla kılamadığını ve ibadetinin noksan olduğunu o tesbihlerle itiraf etmek gerekir Allahü teâlânın tevfikiyle ibadetin yapılması nasip olunca, o nimetin şükrünü Elhamdülillah diyerek yerine getirmek ve ondan başka ibadete müstahak yoktur diye bilmek lazımdır Namaz, edeplerine ve şartlarına uygun olarak kılınıp, sonra, samimi kalb ile tesbihler yapılıp ve nimetin şükrü yerine getirilip ve Allahü teâlâdan başka ibadete hakkı olan olmadığı bildirilirse, ümit edilir ki, o namaz, Allahü teâlânın kabulüne şayan olur ve o namazın sahibi olan kişi kurtulur Onun için, tesbihleri terk etmemek icab eder


Ne zaman ki, namaza durulurken, önce dünya fikirlerini, masivayı zihninden silip, Allahü teâlânın azametini göz önüne getirmeye uğraşmak lazımdır Çünkü namaz kılmak, Allahü teâlânın huzuruna çıkmaktır ve Seyyid-ül Mürselin’in “aleyhi ve ala alihissalevatü vetteslimat” miracıdır ve Musa aleyhisselâmın Allahü teâlâyı Tur Dağı’nda müşahedesidir Her namazda, her günde veya her haftada bir kere olsun Allahü teâlânın korkusundan bir miktar gözyaşı dökmelidir Hadis-i şerifte, (Ne mutlu o kişiye, namazı içinde, Allah korkusundan ağlar) buyuruldu


İmam-ı Gazali “rahmetullahi aleyh” buyuruyor ki:

Resul-i Ekrem “sallallahü aleyhi ve sellem” (Namazın ancak, gönül hazır olduğu yeri sevab olarak yazılır, gerisi yazılmaz) buyurmuştur Bunun için namazın cemaatle kılınması lüzumunun hikmeti ve fazileti çok olduğunun sebebi budur ki, cemaatten herbirinin gönlü hazır olduğu yerler toplanırsa, belki bir kâmil namaz olup, dergâha yükselir Veya cemaatten birinin namazı makbul olursa, onun hürmetine diğerlerinin namazları da makbul olur Bir kişinin haccı makbul olmakla bütün hacıların haccı makbul olduğu gibidir


(Feveylün lil ) âyet-i kerimesinin manası şöyledir:

(Veyl, azab şol kimse içindir ki, namazını kayırmaz Yani vaktinde kılmaz Cemaati kaçırır Birinci tekbire yetişmez Tadil-i erkâna ve adaba riayet eylemez Allahü teâlânın hazır ve nazırlığını anlamaz Kur’an-ı kerimin mânasını düşünmez Bu gibi hususlara riayet etmeyenler, namazı hiç kılmayanlar gibi, Kıyamet gününde ilahi azaba hazır olsunlar)


O hâlde, şöyle itikat edesin ki, Allahü teâlâ bizim idrakimizin ötesinde olan bir şekilde hazır ve nazırdır Her ne amelde olursan ol, bilir ve görür Gönlünden geçeni senden daha iyi bilir Sen de Allahü teâlâyı sanki görür gibi ibadet edesin! Sen Onu görmezsin ama O seni görüyor diye düşünerek dikkatle amel edesin


Malum olsun ki; namazda ilk tekbir, kulların ibadetinden ve namaz kılanların namazından Hak sübhanehü ve teâlânın müstagni olduğuna işarettir [Yani kulların ibadetine Allahü teâlânın ihtiyacı yoktur] Rükünlerinden sonraki tekbirler, Hak sübhanehü ve teâlâya ibadet için, her rekâtı yerine getirmeye liyakati olmadığına işarettir Rükû’ tesbihinde tekbirin manası anlaşıldığından rükûdan sonra tekbir söylemek emir buyurulmadı Ama iki secde onun hilafıdır ki, onlarda tesbih söylemekle beraber, öncesinde ve sonrasında tekbir getirmek emredildi Tâ ki, zilletin neticesi ve nihâyet yeri olan secdelerde hakkıyla ibadet etmek vehmine kimse düşmesin Bu vehmi uzaklaştırmak için secde tesbihinde (a’lâ) lafzı vardır










Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.