Yaşadıkça Hastalanmak |
08-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yaşadıkça HastalanmakTrajik bir paradoks Ortalama insan yaşı her geçen gün artıyor, ama onunla birlikte ne yazık ki Alzheimer hastalarının sayısı da Halk arasında erken bu-nama diye adlandırılan bu hastalık, 60lı yaşlarda kendisini hissettiriyor 85 yaş ve üstü her 5 kişiden biri ise, kesinlikle Alzheimer hastası Gelişmiş Batı Avrupa ülkelerinde (ortalama yaş bu ülkelerde çok yüksek), her yıl 100000 yeni Alzheimer vakasına tanık olunuyor Asıl, gelecekte durum daha endişe verici boyutlara ulaşacak Çünkü, şu anda Avrupa yaş ortalaması erkeklerde 74, kadınlarda ise 82 Gelecek 10 yıl içinde bu rakamların daha da yukarı çıkacağı belirtiliyor Bu da, çok daha fazla Alzheimer hastası demek Hemen belirtelim, bu hastalığın kesin tedavisi henüz yok Ancak çalışmalar iki koldan ilerliyor Bilim adamları hastalığı önleyecek yöntemleri incelerken, büyük ilaç şirketleri de hastalığı tedavi edecek ya da en azından gelişmesini durduracak mucizeler peşindeler Çünkü, her iki alanda da elde edilecek başarının getirisi çok yüksek Eğer hastalığın ilk belirtilerinin ortaya çıkması bir yıl geriye atılabilirse, ilerde hastalığın yoğunluğu yüzde 25 oranında, 5 yıl geriye atılabilirse, yüzde 50 oranında azalabiliyor İlk kez 1907 tarihinde Alman nörolog Alois Alzheimer tarafından tanımlanan bu beyin hastalığı, yaşlılık öncesi bunamaların (presenil demans) yüzde 75ini oluşturuyor Koşullardan bağımsız olarak, kadınlarda erkeklerden daha fazla görülüyor Hastalığın en tipik belirtileri bellek rahatsızlıklarıyla ortaya çıkıyor Hasta, yakın tarihte yaşadığı şeylerle ilgili hafıza boşlukları sergiliyor Örneğin, geçen yaz tatilini nerede geçirdiğini ya da bir önceki gece arabasını nereye park ettiğini hatırlayamıyor Bazen gece ile gündüzü karıştırıyor, herkesin çok iyi bildiği 1919 ( Kurtuluş Savaşının başlangıcı), 1923 (Cumhuriyetin ilanı) gibi tarihleri unutuyor Daha sonra afazi durumu, yani duyulanı anlama ve komünikasyon becerisinin bozulması ile ilgili rahatsızlıklar ortaya çıkıyor Hasta konuşurken uygun kelimeyi bulamıyor, onun yerine eşanlamlı arayışına giriyor Bu aşamayı, karar verme ve işleri yürütmeye yönelik rahatsızlıklar izliyor Dikkat dağılımı, bir iş üstünde yoğunlaşamamak gibi Bu aşamada, hasta hâlâ otomobilini kullanabiliyor, ama zaman zaman ters yöne girdiği de oluyor İlk belirtilerden ortalama 4 yıl sonra, agnozi (nesneleri tanıma ya da neye yaradıklarını bilmede güçlük) sorunları beliriyor Hasta, ilerleyici derecede gerçek ile ilişkisini kaybediyor Örneğin televizyonu açmak isterken, fırının düğmesini çeviriyor Ardından yavaş yavaş kimliğini yitiriyor ve sonunda kendi kendisine yabancılaşıyor Bu noktada, artık en yakınındaki insanları bile tanıyamaz hale geliyor Ve sonunda uygulamaya yönelik rahatsızlıklar geliyor Hasta, günlük yaşam içindeki en sıradan davranışları bile (kapı açmak, lambayı yakmak gibi) yapamıyor Bu aşamadan itibaren, hastanın 24 saat, tıpkı yeni doğan bir bebek gibi kontrol altında tutulması gerekiyor Korteks yapısındaki astrositler (çekirdekleri mavi, sitoplazmaları yeşil renkte) nöronların besleyici hücrelerini oluşturuyorlar Bütün bu aşamalar boyunca, hasta tipik belirtilerin yanı sıra, davranış ve duygu-durum bozuklukları (örneğin üzüntülü hal, sürekli sinirlilik, hatta saldırganlık) ve yargılama yitimi (basit bir restoranda, garsona çok yüklü bir bahşiş vermek gibi) sergileyebiliyor İlk belirtilerden ölüme kadar, ortalama 10 yıl geçiyor Kimi hastalarda ölüm 2 yıl, kimi hastalarda ise 20 yıl içinde gerçekleşiyor Günümüzde bazı test ve sorularla, kişinin Alzheimer hastası olup olmadığına karar verilebiliyor Önce hasta için mümkün raporu veriliyor Daha sonra, diğer rahatsızlıklar elendikçe, bu olasıya dönüştürülüyor Testler özel kliniklerde yapılıyor ve erken teşhis, hastalığın gelişimi açısından çok önemli Bu nedenle, entelektüel işlevlerde normal dışı rahatsızlıklar saptanır saptanmaz, hemen bir doktora ya da özel kliniğe başvurmakta yarar var Alzheimer hastalığı, diğer yaşlılık hastalıklarından hem belirtileri hem de beyindeki hasar açısından farklılık gösteriyor Bu açıdan, Alzheimer hastalığını diğer bunama sorunlarıyla karıştırmak mümkün değil Bir kere Alzheimer has-talığı, beynin temporal lobunun iç yüzünde bulunan hipokampus bölgesinin hasara uğramasından kaynaklanan bir hastalık Hipokampus bölgesinin zayıflaması ve körelmesi, Alzheimer hastalığının erken aşamasında ortaya çıkabildiği gibi, böyle olmayabiliyor İşte bu nedenle, MR (manyetik rezonans) görüntüsü, Alzheimer teşhisinde kesinlik taşımıyor Bunun için, artı test ve sorular gerekiyor Alzheimer hastalığı eşzamanlı ve her ikisi de beyin kabuğunda oluşan iki fenomenden kaynaklanıyor Bunlardan birincisi tau adı verilen bir protein Hücresel mikrotübüllerin normal içeriği olan tau proteini, nöronların içinde anormal ölçüde birikiyor ve bunun sonucu nörofibril (Sinir hücrelerinde sitoplazmayı her yönde kat eden ince lifler) yumakları ve nörotik plaklarda bozulmalar ya-şanıyor İkincisi ise, nöronların arasında yer alan ve amiloid plakları denilen protein depoları Amiloid plakları, beta amiloid adı verilen bir peptidin anormal birikimiyle oluşuyor Bu peptid, normal olarak her hücre tipinde ve doğal olarak nöronlarda bulunan APP (Amiloid Proteini ön maddesi) adı verilen bir proteinden kaynaklanıyor Bütün proteinler gibi, aminoasitlerin art arda dizilişiyle oluşan APP proteini, nöronların varlığını sürdürmesinde önemli bir rol oynuyor Ancak, zamanla, bu protein enzimlerin etkisiyle (alfa, beta ve gamma salgısı enzimleri) bozuluyor ve belirgin bölgelere dağılıyor Sonuçta farklı uzunlukta peptidler oluşturuyor Bu peptidlerin bazıları kısa (23 aminoasitlik) ve zararsız 42 aminoasitlik uzun peptidler ise toksik özellik taşıyor 40 aminoasitlik orta uzunluktaki peptidler de, aslında toksik özelliklere sahip; ama, bu özelliklerini plaklar halinde biriktikleri zaman kazanıyorlar Tau proteinine gelince Onun görevi ise, nöronların içinde, besleyici öğelerin ulaşımını sağlayan mikrotübül ağını korumak Alzheimer hastalarının beyninde bu proteine çok fazla miktarda rastlanıyor Böyle olunca, bu beslenme ağını korumak yerine, fazla tau proteini bu ağı kırıyor Sonuçta beslenemeyen nöronlar bozuluyor Alman nörolog Alois Alzheimer Amiloid plaklar korteksin gri sıvısının (boz maddesinin) tamamında birikirken, nörofibriler bozulma çok kesin bir yol izliyor Önce hipokampus bölgesinde ortaya çıkıyor, daha sonra temporal kortekse (şakak kabuğuna) yayılıyor Ardından, bilgilerin çözümlenip hafızaya kaydedildiği alanlara ulaşıyor ve niha-yet sonunda tüm korteksi istila ediyor Tau proteininin aşırı bir biçimde artması, 75 yaşından sonra her insanın başına gelen doğal bir olay Bu normal yaşlanmanın bir özelliği Kişiye göre az ya da çok önemli olabiliyor ve hipokampus bölgesiyle sınırlı kalıyor Buna karşılık, Alzheimer hastalığında, bu durum sürekli bir yayılma gösteriyor; ama asıl önemlisi, her zaman amiloid plaklarla bağlanıyor Günümüzde amiloid plaklarla nörofibriler bozulma arasındaki ilişkiyi açıklamaya yönelik iki teori bulunuyor Baptist adı verilen birinci grubun iddiasına göre, Alzheimer hastalığının birinci nedeni bu amiloid plaklar Taoist görüşe göre ise, bu plaklar Alzheimer hastalığının erken belirtilerinden başka bir şey değil ve hastalığın asıl ve gerçek nedeni tau proteinlerinin aşırı çoğalması Alzheimer hastalığının kalıtsal biçimlerinde, yani aynı aileden birkaç kişinin Alzheimer hastalığına yakalandığı biçimlerde, araştırmacılar, birbirinden bağımsız olarak hastalığın gelişimine dahil olan 3 geni ayrıştırmayı başardılar Kalıtsal Alzheimer biçimlerinden birinde, APP geninin (21 kromozomda bulunan ve APP proteinin sentezinden sorumlu olan gen) değişime uğradığını saptadılar Bu genin değişime uğradığı durumlarda, toksik peptidlerin aşırı üretimi gözleniyor Kalıtsal Alzheimer hastalığı biçimlerinde saptanan 2 ve 3 genler ise PS1 ve PS2 genleri Bunlar, sırasıyla 14 ve 1 Kromozomlarda bulunuyor Söz konusu genleri keşfeden Toronto Üniversitesi görevlilerinden Peter Saint George Hyslop, değişime uğrayan bu genlerin, APP proteininin toksik peptidlere dönüşmesinden sorumlu olan enzimlerin sentezini artırdığını söylüyor Kısacası PS1 ve PS2 genleri, tıpkı APP geni gibi, toksik peptidlerin üretimini artırıyor ve bunun sonucu amiloid plaklarının oluşmasını güçlendiriyor Bu 3 genin değişimi, hastalığın nedeni konusunda amiloid plaklarını sorumlu tutan grubun görüşlerini destekliyor Ne var ki, bu genlerin değişimi, kalıtsal olmayan Alzheimer hastalarında ne yazık ki görülmüyor Alzheimer hastalığına neden olan ve vakaların büyük bir çoğunluğunda görülen 4 gen ise,19 kromozomda saptanan ve Apo E proteininin üretimini kont-rol eden gen Apo E ya da apolipoprotein E adı verilen bu protein, kolestero-lün taşınmasında, nöronların tamiri ve fazla toksik peptidlerin (A beta peptidi) elenmesinde belirleyici bir rol oynuyor Apo E geni dünya nüfusunda üç biçimde bulunuyor: e2, e3 ve e4 Bu biçimlerin kişilerdeki yoğunluğu ülkeden ülkeye farklılıklar gösteriyor Uzmanlar e2 tipi genlere sahip kişilerin, e3 tipi genlere sahip kişilere oranla Alzheimer hastalığına karşı daha fazla korunduklarını belirtiyorlar Hastalığa en açık kişiler, Apo E geninin e4 tipine sahip olanlar 19 kromozom sarmalından birinde e4e sahip olan kişilerin Alzheimer hastalığına yakalanma riski, ortalama risk taşıyan kişilerden tam 4 misli daha fazla Her iki sarmalda da bu genin e4 tipini taşıyanlarda ise, bu risk 20 katına çıkıyor Ancak uzmanlar yine de dikkatli konuşuyorlar Bu genin e4 tipini taşıyanlar mutlaka Alzheimer hastası olacak diye bilimsel bir kesinlik yok Bu genin varlığı, sadece Alzheimer hastalığına karşı kişiyi daha duyarlı yapıyor Yani sadece yüksek bir risk faktörü Beyin kabuğunda amiloid plakların (açık lekeler) varlığı Alzheimer hastalığının kesin işareti olarak kabul ediliyor Alzheimer hastası vakalarının çoğunluğunda, nedenler birden fazla Uzmanlar bilinç yitimine neden olan kafatası travmalarını, depresyonu, tiroit bezi yetersizliğini, organizmaya aşırı alüminyum girişini, aşırı ***** tüketimini, çevresel ve mesleki etkenleri önemli nedenler arasında sayıyorlar Yine aynı şekilde entelektüel faaliyetin önemine değiniyorlar Entelektüel faaliyet, hâlâ sağlam kalan nöronlar arasında yeni bağlantılar geliştiriyor ve bunun sonucu belirtile-rin ortaya çıkmasını geciktiriyor ve son kertede hastalığın etkisini yavaşlatıyor Örneğin Alzheimer hastalığına yakalanan kişiler arasında entelektüel gerileme, ilkokul mezunları arasında, üniversite mezunlarına oranla tam 20 misli daha yoğun Hasta, Alzheimer hastalığının kalıtsal biçimlerinde görülen genetik değişimlerden herhangi birini sergilemiyorsa, bu durumda, amiloid plakların varlığı ve nörofibriler bozulma olayı, felsefedeki tümdengelim, yani diğer olasılıkları ayıklayarak sonuca varma yöntemiyle açıklanıyor Araştırmacılar, bir risk faktörünün etkisi altında, APP proteininin işlev bozukluğu üzerinde duruyorlar Bu işlev bozukluğu, PS1 ve PS2 enzimleri üstünde etkili oluyor ve sonuçta toksik peptitlerin (A beta peptidi) elenmesi gerçekleşmiyor Bir başka deyişle, amiloid plakların oluşumu toksik peptitlerin aşırı üre-timinden değil (hastalığın kalıtsal biçimlerinde olduğu gibi) aşırı depolanmasından kaynaklanıyor Nörofibriler bozulmanın sorumlusu olan tau proteininin aşırı üretimine gelince Bir grup bilim adamına göre bunun nedeni, A beta peptidlerinin nörotoksiklik derecesi Taoist grup tarafından savunulan bu tez, Fransız beyin ve sinir uzmanı Andre Delacourt tarafından kısa bir süre önce çürütüldü Ekibiyle birlikte, Alzheimer hastalarında klinik belirtilerin, nöronlardaki tau proteininin patolojik birikiminin, beynin tanıma faaliyetlerinin merkezi olan bölgeye ulaştığı anda ortaya çıktığını kanıtladı Günümüzde Alzheimer tedavisinde iki tip ilaç kullanılıyor Birinci gruptaki ilaçlar doğrudan hastalıkla ilgili İkinci gruptakiler ise değil Birinci gruptaki ilaçlara kolinerjik ilaçlar adı veriliyor, çünkü nöronların iyi çalışmasını sağlayan kimyasal bir aracı olan asetilkolinin zarar görmesini engelliyor Bu şekilde, henüz sağlıklı olan nöronların randımanını artırıyor Başka bir deyişle, bu ilaçların rolü, zarar görüp yok olan nöronları ikame etmek Kolinerjik ilaçlar çok yakın bir tarihte geliştirildi Bu gruptan bir ilaç olan takrin, hasta tarafından günde dört kez alınıyor En sakıncalı yanı, karaciğer için toksik etkiler taşıması 1998 yılında piyasaya sürülen donepezil daha elverişli Günde bir kez alınıyor ve karaciğer üzerinde toksik etkisi yok Bu yıl galantamin” isimli yeni bir ilaç üzerinde çalışılıyor Bu ilaçlar her gün düzenli alındığı takdirde, tanıyıcı fonksiyonların tamamen yok olmasını önemli ölçüde yavaşlatıyor Etkileri birkaç aydan birkaç yıla kadar değişiyor Doktorlar hastalığın şiddeti ve durumuna göre, bu tür ilaçlardan birini öneriyorlar İkinci gruptaki ilaçları ise nöro koruyucular oluşturuyor Bunlar E vitamini ve yine Parkinson hastalığının tedavisinde de kullanılan selejilin Bu ikinci grup ilaçların rolü, nöronların sağlıklı olmalarını sağlamak… Hemen belirtelim ki, bu iki grup ilaç hastalığı tedavi etmiyor, sadece hastalığın beyinde yarattığı zararı en aza indiriyor Oysa son araştırmalar hastalığı tedavi yöntemlerine ve evrimini durdurmaya yönelik gelişiyor Bazı laboratuvarlar zehirli peptidlerin ve doğal olarak amiloid plakların oluşumunu durdurmaya yönelik ilaçlar geliştirmeye çabalıyorlar Bazı araştırmacılar ise, dikkatlerini yıllardır yolculuk ishalinin tedavisinde kullanılan klikinol isimli antibiyotik üzerinde yoğunlaştırıyor Bu antibiyotiğin amiloid plakları eritici özelliği olduğu ileri sürülüyor Bu çalışma fareler üzerinde olumlu sonuçlar vermiş durumda Alzheimer hastasından alınan genler, özellikle de değişime uğramış APP geni farelere verilmiş Bu farelerin beyinlerinde amiloid plakların oluştuğu gözlenmiş Bu plakların çok küçük miktarda bakır ve çinko içerdiği saptanmış Daha sonra, bu farelere klikinol enjekte edilmiş ve bu antibiyotiğin çinko ve bakıra bağlanarak amiloid plakları erittiği görülmüş Ayrıca benzer bir klinik deney, Massachusetts General Hospital of Bostonda 50 Alzheimer hastası üzerinde deneniyor ve bu yılın sonunda sonuçlarının alınması bekleniyor Bir başka umut ise, Amerikan Elan Pharmaceuticals şirketinde araştırmacı olarak çalışan Dale Schenk tarafından 1999 yılında geliştirilen aşı Onun çalışmalarını devam ettiren biri Torontolu öteki Floridalı iki araştırma grubunun, Alzheimer hastalığı belirtileri gösteren fareler üzerinde yaptıkları çalışmalar, Nature dergisinin Aralık 2000 sayısında yayınlandı Alzheimer hastalığının tüm belirtilerini gösteren bu farelere, beyinlerindeki amiloid plaklarından elde edilen bir aşı enjekte edilmiş Bir süre sonra, farelerin beyinsel yeteneklerine yeniden kavuştukları görülmüş Ardından farelerin beyinlerine otopsi yapılmış ve amiloid plakların tamamen ortadan kalktığı saptanmış Aşının etkinliği başka deneylerle de saptanırsa, tedavi edici değil, ama hastalığı önleyici bir araca sahip olunacak Farklı epidemiyolojik anketler, Alzheimer hastalığından sakınmanın ya da en azından geciktirmenin mümkün olduğunu gösteriyor Örneğin, yüksek tansiyon Alzheimer riskini artıran bir olay Ancak, rejim ya da ilaç kullanımıyla yüksek tansiyon denetim altına alınırsa, Alzheimer hastalığının ortaya çıkma riski azalıyor Yine araştırmalar doğrudan ya da değil, kalp ve damar rahatsızlıklarıyla Alzheimer arasında bir ilişki olduğunu gösteriyor Bir başka araştırma ise, Alzheimer ile DHA (dokosaheksanoik asit) arasındaki ilişki üzerine kurulu Laboratuvar çalışmaları, Alzheimer hastalarının kanında DHAnın bu hastalığa yakalanmayanlardan daha düşük düzeyde olduğunu açıkça ortaya koymuş Bu asit ton, alabalık ve somon balığında bulunuyor Yani bir başka deyişle, bol miktarda balık yiyerek Alzheimera yakalanma riskini azaltmak mümkün Bir başka sürmekte olan çalışma ise, kolesterole karşı kullanılan statin moleküllerinin Alzheimer riskini azaltıp azaltmadığı konusunda Antioksidan güce sahip besin maddelerinin (çay, şarap, meyve ve sebze) tüketilmesinin Alzheimer riskini yüzde 50 oranında azalttığı iddia ediliyor Bu sonuca 1991-2001 yılları arasında Fransanın Bordeaux kentinde yaşayan 1300 yaşlı insan üzerinde yapılan çalışmalar sonucu varılmış Son olarak E vitamininin Alzheimer belirtilerini geciktirdiği artık hemen herkes tarafından kabul ediliyor Son yıllarda ortaya çıkan bir başka durum ise şu: Uzun yıllar boyunca iltihap giderici ilaçları alanlar ve menopozdan sonra hormon tedavisi görenlerde, bu işlemlerden uzak duranlara oranla çok daha az Alzheimer vakası görülmesi Uzmanlar bunun nedenini henüz açıklayamıyorlar Kaynak: focusdergisicomtr |
|