Varoluşçuluk |
08-23-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
VaroluşçulukVAROLUŞÇULUK Varoluşçuluğa göre varoluş, insanın özgül varolma biçimidir Gerçekten varoluş, sadece insandır ve insanın özü (varlığı) varoluşundadır Böylece varoluşu varlığa (ed öze) indirger ve varoluş varlıktan öncedir der Varoluş, sınırsızca özgür bir kendi kendini gerçekleştirmedir Demek ki varoluş bir belirlenmemişliktir İnsan varoluşunu kendi kurar, kendi kendini belirler, kendini nasıl yaparsa öyledir İnsan önce dünyaya gelir, varoluş ondan sonra tanımlanıp belirlenir Yani insanın varoluşu özünden önce gelir, insan ancak kendini varlaştırmakla özünü gerçekleştirir VAROLUŞUN GELİŞİMİ : İki düzeyde oluşturulmuştur -Tanrıcı bir düzeyde ki, tanrı korkusunu esas almıştır -Tanrı tanımaz bir düzeyde ki, ölüm korkusu esastır Tanrı korkusu ve ölüm korkusuyla titreyen insan, ne olduğunu bilmiyor, sadece varolduğunu biliyor Demek ki, benle varoluş özdeştir Öyleyse bu bensel varoluş sorunu, ölümsel hiçlik karşısına nasıl konmalıdır ? bu soruya yanıt şöyledir : insan özünü kendi yaratır, özünü kendi yaratan tek nesne insandır İnsandan başka her nesnede yapış, varoluştan önce gelir VAROLUŞÇULUĞUN AMACI : İnsan kendi kendisini vareder Önce varolup sonra kendini yapan sadece insandır Yalnız insandır ki önce varlaşır, sonra özünü yaratır Nasıl olacağını, neye yarayacağını kendisi çizer İnsan varolmadan önce tanımlanamaz, çünkü varolmadan önce hiçbir şey değildir Ancak varolduktan sonra bir şey olacaktır, hem de kendisini nasıl yaparsa öyle olacaktır Bilincin kendiliğinden ulaştığı mutlak gerçek sadece budur Herhangi bir gerçeğin varolabilmesi içinse ortada mutlak bir gerçeğin bulunması gerekir Bu gerçek, insanın bir aracıya başvurmaksızın kendini anlaması, özünü bilme gerçeğidir İnsan bu gerçekte kendinden başkalarına da varmaktadır İnsan kendi gerçeklerine varabilmek için, başkalarının içinden geçecektir Başkalarının içinden geçmesi, yaptığını değerlendirmek içindir İnsan geleceğe doğru bir atılıştır, bir gelecek bilincine varıştır, kendini yaşayan bir tasarıdır İnsan özünü kendi yaratır Dünyaya atılarak, acı çekerek, savaşarakvs İnsan sorumludur, özünü kendisi tasarladığına göre, sorumluluğunu da omuzlarına yüklenmesi gerekir Hem bu sorumluluğu sadece kendisine karşı değildir, bütün insanlara karşıdır Çünkü insan kendini seçerken, bütün insanları da seçmiş olur Olmak istediğini yaratırken herkesin nasıl olması gerektiğini de tasarlar Böylelikle insanın sorumluluğu bütün çağına yayılır, bütün evreni kucaklar İnsan bütün bu sorumlulukların yükünü omuzlarında taşımakla insanlaşır Bunaltı, sorumluluğunu duymaktır Öyleyse insan bunaltıdır Çünkü sorumluluk da, bunaltı da insanın insanlığından gelmektedir, edimlerinin sonucudur Bunaltı, insanı eyleme zorlar İnsan özgürdür, özgür olmak zorundadır Çünkü yaratılmamıştır kendi kendisini yaratmıştır Değerlerini kendisi seçer Değer dediği insanın seçtiği anlamdır Genel bir ahlak yoktur Erdemlerini kendi yaratır Ahlakını da kendisi seçer Bu seçme, içgüdü ya da duyguların sonucu değildir Varoluş özden önce geldiği için, içgüdülere inanmak, insandan önce varolan ortak bir öze inanmak demektir İnsan her an ölümle karşı karşıya olduğunu duymalıdır Böylelikle bilimden, amaçlardan, ideallerden, kurtulur ve her anının değerini bilir VAROLUŞÇULUĞUN ELEŞTİRİSİ : İnsanın kendi kendisini varettiğini ileri süren varoluşçuluk öznel düşüncesi, tekbenci, usa aykırıcı, bilime karşı ve bilimdışı bir öğretidir -Varoluşçuluk, varlıkla, varoluşun ayrılmazlığını ve özdeşliği düşüncesinden yola çıktığı için eytişimden yoksun, soyut bir felsefedir -İnsan kendini nasıl yaparsa öyle olacaktır Öyleyse bu yapış keyfe bağlı bir yapıştır Öyleyse bu keyifsel özgürlük de ölümün ötesindeki hiçlik karşısında boşuna bir çabalamadan ibarettir -Descartes’in düşünüyorumundan yola çıktıklarını söyledikleri halde, Descartes’in düşüncesine karşıdırlar Çünkü Descrartes’in ben’i kendisini yapan bir ben değil, düşünen bir ben’dir Düşünme bilinç demek olduğuna göre, ben tümüyle bilinçtir, keyfe göre davranmaz İkinci olarak Descartes’in beni bizzat düşünmez, tersine onda düşünen bir şey vardır, bir bakıma kendi beninden ayrı ve bağımsız bir töz vardır -Varoluşçuluğun çıkış yeri bireyin öznelliğidir Sonunda kendimden başka hiçbir şey yoktur düşüncesiyle tekbenciliğe (solipsizm) varır Çünkü bir insanın kendi kendini gerçekleştirmesi, sadece bireysel bir olanak olarak mevcut değildir böyle bir durumda insanlar arası bir düzen olarak hukukun anlamı dışlanmış olur Bir hukuk düzeni için, insan önce toplumsal kişi olarak kavranmak zorundadır İnsan toplumsal ilişkileriyle varlaşır Bir bireysel öz olarak hareket edemez, tersine o, bir toplumsal varoluş içinde istençli ve sorumlu eylemlerde bulunarak kendi kendisini gerçekleştirmiş olur -Varoluşçuluğun amacının belirlenmesinde zorunluluk yerine amacın keyfiliği esastır |
|