Türkiyeden Birkaç Batıl İnanç |
08-20-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiyeden Birkaç Batıl İnançAnadolu´dan Bartın ve çevresinde çocuk sümüklü olmasın diye hamile kadınlara kelle, paça, balık yedirmezler Güzel oğlan çocuklarına ve Ay´a baktırılır Çocukları bir arada ise biri yerde biri kucakta bıraktırılmaz Yerdekini hemen kucağa alırlar Annenin gönlünden "benim çocuğum yerde kaldı, hasta olur" düşüncesi geçerse çocuğu hastalanırmış Yine Bartın ve çevresinde çekilen dişler atılmaz, duvar kovuğuna konur tavşan araç önüne çıkarsa uğursuzluk sayılır Buğdaydan yapılı başak demeti asılı bir evde yangın çıkmazmış Oklava elde iken üzerinden atlanmaz Atlayanın karnı ağrırmış Gece kül dökülmez ve küle basılmaz Külün içinde cinlerin olduğuna inanılır Ayakta pantolon giyilmez, Şeytan ayağını sokar derler İlk önce sağ ayakla giyilir Çorap, iç çamaşır ters giyilmez, işlerin ters gideceğine inanılır Nazar için mavi boncuklar takılır Kulak çekilerek duvara ve tahtaya vurulur Siyah matem işaretidir Rüyada yeşil ve beyaz görülünce sevinilir Salı ve Cumartesi günleri çamaşır yıkanmaz Pazartesi, Çarşamba ve Perşembe günleri çamaşır yıkanır Geceleri örümcek ağı bozulmaz Akşam öten horoz uğursuzluğun alametidir Akşam havakarardıktan sonra komşuya ateş ve tuz verilirse uğursuzluk sayılır Zaten isteseler de vermezler Düğün geleneği Yine Elazığ´da gerdek gecesinde kız tarafı tatlı şerbet yapıp geline getirir, ikram eder Gelin damadın şerbetine sezdirmeden üç kez tükürür gibi yapar Böylece evliliğin daha muhabbetli geçeceğini düşünürler Muş, Kars ve Erzurum´da iki bayram arası düğün yapılmaz, gelin getirilmez Bunun o eve uğursuzluk getireceğine inanırlar Halil İbrahim hakkında Bazı zamanlarda yağan yağmurun kutsiyeti hakkında bir inanç bulunmaktadır Örneğin ilk Nisan yağmurları ile yıkanmak, yemek pişirmek, Çamaşır yıkamak uğur ve bereket getireceğine inanılır Urfa´da kuraklık olduğu zamanlarda kırk küçük taş okunup Halil İbrahim gölüne atılırsa yağmur yağacağına inanılır Hıdrellez Hıdırellez ile ilgili birçok rivayet bulunmaktadır Bir rivayete göre, Hıdır ve İlyas adında iki kardeş ayrı yerde yaşamaktadır Her yıl Hıdırellez tarihinde bir araya gelip bunu kutladıkları söylenir Diğer bir rivayet ise şöyledir: Hıdırrellez bir karşılaşma bayramıdır Evliya olan Hıdır ve İlyas 6 ayda bir buluşup karşılaşırlar O gün bereket yağdırırlar Ölümün getirdiği batıllar Böylece ölünün şişmeyeceğini düşünürler Urfa´da ise ölünün üstünden kedinin atlaması uğursuzluk sayılır Eğer atlarsa ölünün hortlayacağına inanırlar Gaziantep´te bir evden ölü çıkarsa, ev süpürülmez ve yemek yapılmaz Onlara göre günah sayılır Bitlis´te ise evden cenaze çıktıktan sonra evde bulunan tüm sular dökülür Ölü ev için bunun iyi olacağını düşünürler Kars´ta çok ağlayan çocuğun, babasının öleceğine inanırlar Bu nedenle ağlayan çocuğun annesi "yaşın başını yesin" derler Böylece babalarının ölmelerini önlediklerine inanırlar Rize yöresinden ilginç inançlar Geceleri tırnak kesilmez Kesilen tırnaklar bir kağıda sarılmalı ve "Kıyamet Günü´nde gelip beni bulun" diyerek bir deliğe sokulmalı Ayağında yarası olan kadın komşu evine getirilir ıyi olması için gelip geçen kadınlar okuyup, üflerler, dikenle çizerler Yeni alınan ayakkabılar Çarşamba günü giyilmez, Çabuk yıpranacağına inanırlar Ölüyü borçlu yatırmak günahtır Öümle ilgili inançlar Erzurum, Erzincan ve Sivas´ta kazma, kürek üst üste gelecek biçimde mezar üzerine bırakılırsa ve evden kaynayan kazan devrilirse başka ölülerin çıkacağına inanılır Kars, Van, Erzurum, Malatya ve daha birçok yerde ölünün çıktığı yere, odaya bir mum ya da bir gazlambası yakılır Cenaze o gece evde kalacaksa bu işlem aynı şekilde yapılır Hastanede olacaksa yine aydınlatılır Çünkü öldükten sonra ruhunun dolaştığını ve görmek istediği şeyleri bulmasında yardımcı olduğu düşünülür Ağrı, Bitlis, Hakkari ve çevresinde yas Cuma gününe kadar sürer Buna "Cumaya teslim etmek" denir Artık yas tutanların yastan çıkması gerekir Aksi halde günaha girileceğine inanılır Erzincan´da yas evinin kadınları ve kızları yasın yedinci gününde hamama çağırılır Yer, içerler Birlikte yıkanılır Böylece yas bitmiş olur Tekirdağ, doğu ve güneydoğu´daki inançlar O gün uyku uyunmaz Uyunursa bütün yıl uyuşuk geçer Dikiş dikilmez Dikiş dikenin o yıl çok yılan göreceğine inanılır Çamaşır yıkanırsa dolu yağar Un elenirse o yıl çok sinek olacaktır Hıdırellez akşamı dağlara bakılır Parlak bir ışık görülürse orada para ya da hazine bulunduğuna inanılır Hıdırellez Günü gelen leylekler kirli olursa bolluk ve bereket olacaktır Beyaz kelebek görülürse şans ve kısmetin açık olacağından bahsedilir Hıdırellez Günü hayvanlara hastalık gelmesin diye ahır kapısının önünde ateş yakılıp üstünden, acı çekmemesi, doğum sırasında tehlikeli durumla karşılaşılmaması için yatır ve evliyaların ziyaret yerlerini gezip, dua edilir Diyarbakır´da doğan çocuğun yaşaması için Zülküf Peygamber´in türbesini ziyaret ederler Hakkari´de bir kadın doğum zorluğu çekiyorsa, ezan okutulur Bu, Ezan-ı Ferah yani kadının feraha kavuşması için okutulan ezandır Gaziantep´te bir yaşından küçük çocukların saçı ve tırnakları kesilmez Kesilirse, çocukların ömrünün kısa olacağına inanılır Kars, Bitlis,Ağrı ve Bingöl çevresinde ebe kadın çocuğun bağı düşünce onu alıp fırlatıp atar Göbek bağı hangi eşyanın üzerine düştüyse, çocuğun karakteri, büyüyünce yapacağı işi ortaya çıkar Kars ve Erzurum çevresinde çocuğun çıkan ilk dişini kim görürse, o kişi çocuğun gömleğini yırtar ve böylece acısının geçeceğine inanılır Çok Yaşa" "Çok yaşa", "İyi ve uzun yaşa", "Sağlıklı yaşa","God bless you", "Gesundheit" ve diğerleri Dünyanın her yerinde hapşıran insana söylenen bazı sözcükler Eski insanlar nefesin veya soluğun ruh olduğuna veya yaşamın özü olduğuna inanırlardı Tanrı insanı yarattığında soluğunu insanlara üflemişti ve o soluk bedende bulunduğu sürece yaşam sürüyordu Bu inancın doğrultusunda hapşırınca nefesin durması veya o kasılma hareketinin sonucunda soluğun dışarıya kaçıp gideceğinden korkuluyordu Bir başka Roma kaynağında ise hapşırma sırasında beyinde oluşan vakumun, içeriye kötü ruhların girmesine neden olacağına veya fırsat vereceğine inanıldığına raslanıyor Roma´da hapşırmadan çok korkulur ve salgın hastalıkların ortaya çıkacağı düşünülürdü Daha sonralarda Papa Büyük Gregory döneminde Roma´yı kasıp kavuran veba salgını sayısız insanın canına maloldu ve Papa Gregory ilk kez hapşıran insanlara karşı "God bless you/ Tanrı sizi kutsasın" sözcüğünü kullandı Sonrası malum Niye yatağın sağ tarafı? Sağdan kalkılmalı ve sağ ayakla yere basılmalıdır yani ilk adım sağ ayakla atılmalıdır Bir yere girerken sağ ayakla adım atılarak girmek iyidir, uçağa binerken de Hatta yanlışlıkla sol ayakla girilmişse geri dönerek, sağ ayakla tekrar girilir Neden ? Yine Roma´dayız, Roma mitolojisinde ve halk arasındaki kült inançlarında sol tarafın Satanik yani kötü olduğu inancı vardı Roma vatandaşları evlerine muhakkak sağ ayaklarıyla adım atarak girerlerdi İlginçtir işleri, sağlığı uzun zaman iyi giden insanlar, zor durumda olan evlere davet edilirler ve sağ ayaklarıyla içeri girmeleri istenirdi, böylece kaçan iyilik ve şans geri gelecekti Eski ve yeni İngilizcedeki "Sinister: uğursuz,meşum,şeytani" kelimesi latincedeki "sol taraf" sözcüğünden türetildi ve solun uğursuzluğu güncel dilde de yer aldı Ne dersiniz? Galiba bu kelime solcular için de pek hayırlı değil, baksanıza bir türlü iki yakaları bir araya gelemiyor Ayna kırarsanız ne olur? Evde ayna kırıldığında hemen kırıklar evden uzaklaştırılmalı ve olabildiğince çabuk toprağa gömülmelidir Böylece kötülük geldiğinde ayna parçalarını evin dışında bulacağından, ev halkı paçayı kurtaracaktır Aynanın icat edilmediği bilinmediği çağlarda insanlar parlak yüzeylere, göllere, havuzlara bakarlar ve öte yandaki kendilerini hayretle izlerlerdi Görüntülerinin dalgalanması veya titreşmesi kötüydü, felaket geliyor demekti Eski Mısır ve Yunan´da salt bu nedenle kırılmaz metal aynalar yapılıyordu, böylece öte yandaki görüntülerinin bozulmamasını garantiye alıyorlardı Roma´da ise camcılık ileri olduğundan ayna kırılmaları tabii ki daha çoktu ve kırık aynaların kötü talihin işareti olduğu kabul gördü 7 yıl ise önemli bir süreç çünkü yine Antik Çağ´da her yedi yılda bir insanın tüm bedeninin yenilendiği düşünülürdü, işte bu yüzden ayna kırıldıktan sonra ancak yeni beden oluşana kadar kötülük sürecekti Büyü sanatında ise ayna geçit veya geçiştir yani bir başka boyuta veya insandışı varlıkların yaşadığı yere ayna ile geçilir ve onlar oradan bu tarafa geçebilirler Ya ayna kırıldığında, bu tarafa gaçmiş kötü bir varlık varsa? O zaman durum vahim olabilir zira geri dönemeyecek ve başınıza kalacaktır Eyvah merdivenin altından geçtim! Geçtinizse artık geri dönüş yok, sakın yine geçmeye kalkmayın, parmaklarınızı düğümleyin veya bildiğiniz hayır dualarını okumaya başlayın Neden mi? Merdiven geometrik olarak duvarla veya dayandığı yüzeyle ve de tabanla bir üçgen oluşturur Bu üçgen Hıristiyan inancındaki "Teslis" in yani kutsal ruh´un veya üçlemenin simgesidir, öyleyse bu kutsal alanın içine girmek günahtır ve uğursuzluk getirir Kara büyüde de kullanılan içiçe iki üçgen koruma alanını oluştururlar Bu alanın dışına bilinçsizce veya hazırlıksız çıkarsanız şeytani güçler sizi ham yaparlar Şaka bir yana, bunun ciddi kanıtları da yok değil Kara kedinin şerri var mı? Orta çağlarda ise kara kedi özellikle engisizyon döneminde büyücülük ve satanizmle ilişkili olarak kabul gördü Ruhunu şeytana satmış kişinin ruhu kara bir kediye geçiyordu ve kara kedi o andan sonra kötülükleri yapmaya başlıyordu Buradan yola çıkarak görüyoruz ki, kara bir kedinin yolunuza çıkması sizin büyücü taifesi ile haşır neşir olarak telef olacağınızın ta kendisidir Ve de şemsiye inancı Ama eğer oturma odanızda tv seyrederken şemsiyenizi açarsanız, başınız derde girebilir haberiniz olsun Niye mi? Basit, şemsiye ilk kez Uzak Doğu´da MÖ 11yy´da kullanılmaya başlandı Sadece ve sadece politik ve dinsel hiyerarşinin tepesinde bulunanlar şemsiye kullanabilirlerdi, onlar güneşin sıcak ve yakıcı ışınlarından korunma hakkına sahiptiler veya bu hak yanlız onlara verilmişti Sıradan kulların veya vatandaş makulesinin böyle bir anayasal pardon güneşyasal hakkı bulunmamaktaydı Daha da ötesi şemsiyeler şimdikiler gibi standartize değildiler, kişinin ruhsal hakediş belgesine göre şemsiyenin çapı belirleniyordu Yani şapka gibi, kafana göre yani ruhsal çapına göre Demek o zamanlarda kafana göre takıl yerine ruhunun çapı kadar konuş deniliyormuş Ayrıca şemsiyenin kutsallığı elbette ki Güneş Kültü´ne dayanmakta, güneş evlerin içine tecavüz edemediğinden boş yere şemsiye açmak uğursuz oluyor Unutmamak gerek, maji veya batıl inanç evreninde herşey dümdüz ve doğru, ne ne içinse onun için kullanılacak, öyle insansal varyasyonlar yasak vesselam Batıl inançlarımızın açıklamaları bu kadar değil tabii |
|