Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
cilt, hastalıklarıve, hersey, ilgili

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..

Eski 08-17-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..





Aft nedir?


AFT


TARİF:

Aft ağız içerisinde sıklıkla yanak ve dudak mukozasında, dil üzerinde, yumuşak damakta, farenkste, diş eti üzerinde görülen solgun sarı-kırmızı hale ile çevrili oldukça ağrılı ülserleşmiş lezyonlardır Toplumun %18-20 az ya da çok aft sorunu ile karşı karşıyadır Bayanlarda daha sıklıkla rastlanır Aft genellikle tek olarak seyretse de aynı anda birkaç bölgede birden görülebilmektedir


Aftın oluş nedenini belirlemek için çeşitli araştırma yapılmıştır Ancak aftın oluşumunu hızlandırıcı ve seyrini kötüleştirici birçok faktör faktör saptanmasına karşın oluş nedeni tam olarak belirlenememiştir


Bu nedenle aft oluşumunu hızlandıran ve iyileşmesini geciktiren faktörlerden bahsetmek mümkündür


Aft oluşumunda hangi faktörler önemlidir?


STRES

Günümüzde migren, yüksek tansiyon ve gastrit gibi birçok hastalığın nedenleri arasında kabul edilen stres aft oluşmasının en önemli nedenlerinden birisidir

Hanımlarda premenstural gerginlik(adet öncesi dönem) de aft oluşumunu hızlandıran faktörlerdendir

YİYECEKLER

Turunçgiller, sirke, turşu, patates cipsi, tuzlu ve baharatlı çerezler gibi ağız mukozasını tahriş edebilen yiyecekler aft oluşumunu hızlandıran önemli faktörler arasında sayılmaktadırBunların yanı sıra bazı bünyeler için alerjik olabilen kara buğday, çavdar, arpa, çikolata, fındık, kabuklu deniz hayvanları, soya, domates, bazı patlıcan, elma, incir, peynir gibi yiyeceklede aft oluşumunu hızlandırırlar

TRAVMA

Yanak dil dudak ısırma, sert yiyeceklerin tahrişi ve yumuşak olmayan diş fırçalama işlemleri ve iyi adapte olmayan protezlerin neden olduğu vuruklar aft için uygun zeminin oluşmasına yardımcı olurlar

DİŞ MACUNU

Diş macunlarının temizleme özelliğini artırmak için köpük yapıcı olarak yapılarına katılan "sodyum lauryl sulhate" ( SLS ) mukoza hücrelerinin yıkımını artıran tahriş edici bir kimyasaldır SLS bu özelliği ile aft oluşumu üzerine direkt etkili olan bir maddedir

Özellikle aft sorunu olan kişilerin kullanabilmesi için günümüzde daha az oranda (%125) SLS içeren diş macunları üretilmektedir (Tom's of Maine Natural Toothpaste , Oral-B Sensitive Fluoride Toothpaste)

SİSTEMİK HASTALIKLAR

Behçet Hastalığı: Genital ülser, konjuktivit, retinit, lokositoz gibi, birçok sistemik belirtiler yanında ağız içerisinde oluşan tekrarlayıcı aftlarla kendini gösteren bir hastalıktır

Birçok malign ve otoümmin hastalıklarla birlikte de tekrarlayıcı aftlar görülebilmektedir

DİĞER NEDENLER

B12 vitamini ve demir noksanlığı,sigara içme, tütün çiğnemenin gibi alışkanlıkların de aft oluşumuna katkıda bulunan önemli faktörler olduğu bilinmektedir



yukarı


Tedavi

Aftlar herhangi bir tedavi uygulanmasa da genellikle 7-10 gün sonra kendiliğinden iyileşmektedir Aft sorunu ile karşı karşıya olanların aşağıda sıralanan işlemlerden birini yada birkaçını uyguladıklarında daha rahat bir periyot geçirmeleri mümkündür:




Ağrıyı azaltmak ve iyileşme periyodunu kısaltmak için:

Sıcak, asidik ve tahriş edici gıdalardan kaçınılmalır

"2% hydrogen peroxide" solusyonuna batırılan pamuk yada gazlı bez ile aft bölgesi temizlenebilir

Su ile karbonat karışımından hazırlanan ince yapılı bir krem aft üzerine sürülebilir

Yarım bardak suya yarım kaşık tuz ilavesi ile elde edilen solusyonla günde üç kez gargara yapılabilir,

Yemeklerden önce aft bölgesine "xylocaine" solusyonu ya da ağız için hazırlanmış anestezik kremler uygulanabilir

Aft üzerine uygulanacak "orabase", "Gly-oxide", "Cankaid","Ambesol" gibi ağız içi kremler uygulanabilir

"sucralfate" tableti ılık suda eritip gargara yapılabilir

Özellikle aftı başlangıç aşamasında "tetrasiklin" tableti suda eriterek elde edilen solusyon ile gargara yapmak aftın fazla büyümesini engeller ve ağrıyı azaltır

Gene aftın başlangıç safhasında bölgeye bir topikal steroid "%01 lik triamcinalone" uygulanması ya da steroidli bir gargara "betamethasone syrup" ile gargara yapmak aftın fazla büyümesini engeller ve ağrıyı azaltır

"Chlorhexadine" gargaralar iyileşme periyodunu kısaltır

"Tetrasiklin" şurup la hazırlanan 12,500 unite "nystatin", 125 mg "diphenhydramine", ve 025 mg/m "hydrocortisone" karışımı 'shotgun' solusyonu olarak kullanılabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..

Eski 08-17-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..



Akne Vulgaris Sivilce


TEMEL BİLGİLER



TANIMLAMA :

Akne ( Sivilce) derideki yağ bezlerinin,erkeklik hormonu (Androjen) tarafından uyarılması ile oluşan,içi cerahat dolu veya siyah noktalar ihtiva eden,nadiren nedbe dokusu ile iz bırakarak iyileşen bir deri hastalığıdır


Görülme sıkılığı:

Adolesanların yaklaşık 100 %'ü az ya da çok derecede etkilenir ancak, sadece% 15'i doktora başvurur

Cinsiyet:

Erkek= Kadın (erkeklerde daha ağır seyretme eğilimi vardır)


BELİRTİ VE BULGULAR

• Kapalı komedonlar (beyaz noktalar)

• Açık komedonlar (siyah noktalar)

• Kızarıklık ve ödemin eşlik ettiği ya da etmediği püstüller (kistler)

• Nedbe dokuları

• Lezyonlar, alın, yanak ve burun üzerinde ortaya çıkar ancak sırt ve göğüs ortasına kadar yayılabilir


NEDENLERİ

Erkeklik hormonu yağ bezlerinin ucunun siyah noktalarla tıkanmasına yol açan keratin döngüsünü uyarırlar Yağ bezlerinin ürettiği peynirsi madde (sebum) tıkaçın ardında birikmeye başlarBakteri varlığında, biriken muhteva iltihaplanarak sivilce oluşur


RİSK FAKTÖRLERİ

• Ergenlik çağına giriş

• Erkek

• Bazı ilaçlar( Doğum kontrol hapları,iodidler, bromidler, lityum, fenitoinler, kortizon)

• Temizleyici kremler, nemlendiriciler, yağlı fondötenleri içeren birtakım yağlı kozmetikler

• Deri yüzeyinin herhangi bir şekilde kapatılması

• Sıcak , nemli iklimler



TEDAVİ


GENEL ÖNLEMLER

• Siyah noktalarla tıkanmış alanların boşaltılması

• Temizleme- yumuşak bir sabunla günde birkaç defa hafifçe yıkamak yüzeyel yağlanmayı kontrol edecektir Daha sık yıkanması deriyi tahriş eder

• Yağsız güneş koruyucuları- bazı tedavi olmayan vakalarda ultraviole ışınları ile bir miktar iyileşme sağlanmakla birlikte, tedavide kuilanıjan ilaçlar Ultraviole ile ters etkileşim gösterir Uzun dönem Ultraviole ye maruz kalmak kalıcı deri hasarına neden olur


DİYET

• İyi beslenmeye yönelik öneriler

• Akneyi (Sivilceleri) iyileşlirebilen özel bir diyet tarii edilmemiştir Çikolata ve yağlı yiyecekler akneyi(Sivilceleri) artırmazlar


HASTANIN EĞİTİLMESİ

• Hastanın aknenin kesin bir tedavisinin olmadığını, tedavilerin sadece hastalığı ve lezyonları kontrol altına almak için yapıldığını bilmesi önemlidir

• Tüm tedavi şekillerinde etkinin ortaya çıkması en az 4 hafta sürer

• Topikal ajanlar yüzün kızarmasına ve kurumasına sebep olurlar, bu yüzden bir çok kişinin bu ilaçların kullanımına devam etme konusunda teşvik edilmesi gerekir


TERCİH EDİLEN İLAÇLAR

• Özellikle haifi derecedeki sivilcelerde deriye uygulanan krem ve losyonlar en iyisidir

• Benzoyl peroxide % 5 kuru cilde gece yatarken sürülür

• Retinoik asid % 0,025 oranlarındaki konsantrasyonlardan başlayarak gece yatarken kuru cilde sürülür Jel formu da (Retinojel % 0,025, % 005)0 vardır ve oldukça kurutucudur Başlangıç aşamasında lezyonların artmasına neden olur

• Kislik lezyonlara eritromisin yada Klindamisin % 2 solüsyon uygulanması

• Tetrasıklin 250 mg günde dört defa 7-10 gün kullanılması ve dozun en düşük etkin doza kadar azaltılması


BEKLENEN GELİŞME VE PROGNOZ

Zaman içinde yavaş yavaş iyileşme meydana gelmesi


GEBELİK:

• Akne lezyonlarında remisyon ya da artışa sebep olabilir


DİĞER NOTLAR

• Akne (Sivilce), genellikle hasta için, doktora ifade ettiğinden daha ciddi bir sorundur

• Akne (Sivilce) zamanla geriler


KAYNAKLAR

• Fıtzpatrick, TB, et al: Color atlas and Synopsis of Clinical Dermatology New York, Mc Graw-HIII 1983

• Fitzpatrick, TB, etal (Eds): Dermatology in General Medicine 3 rd ed New York, McGraw- Hill 1987 Pochi, PE, Quan, M: Acne vulgaris Amer "Fam Phys Monograph, Spring, 1992

Yazarı Dr D Andres

Alıntı Yaparak Cevapla

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..

Eski 08-17-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..



aktinik keratoz kanserleşebilen cilt kalınlaşmaları


Aktinik Keratozlar halk arasında çok bilinmememekle birlikte biz dermotologların özellikle yaşlı popülasyonda çokça rastladığı bir sorundur


Genellikle 40-50 yaşları sonrası güneşe maruz kalan yüz, boyun, saçsız kafa alanları, el sırtlarında kızarık zımpara kağıdı görünümlü, üzerindeki skuam kaldırıldığında çabuk kanayan lezyonlardır Güneş hasarının olduğu alanlarda yerleşimi fazladır Meslek icabı dış alanlarda çalışan, gemici, çiftçi, yol işçilerinde çok daha sık olarak rastlanmaktadır Açık renk tenli, açık renk gözlü, açık ya da kızıl saçlı olan kişilerde (yani güneş hasarına yatkın) sıklığı fazladır


Türkiye 'de istatistiksel çalışmalar yeterli olmadığı ve az sayıda çalışma bulunduğu için aktinik keratozla ilgili verileri USA kaynaklarına dayanarak vermeye çalışırsak hastalığın sıklığı ve önemi daha iyi anlaşılacaktır


Amerika'da her yıl 900000 - 1200000 yeni deri kanseri olgusuna rastlanmaktadır Deri kanserlerinin çoğunluğu BCC (Bazal Hücreli Kanser) denilen türdendir Sonuç olarak heryıl 200000 yeni SCC(Skuamöz Hücreli Kanser)vakası görülmektedir


Özellikle 1300 ile 2300 arasında kişi melanoma dışı deri kanserlerinden (özellikle metastaz yapmış SCC)hayatını yitirmektedir


Bu rakamlar aktinik keratozları tekrar gündeme getirmektedir Çünkü epidemiyolojik ve moleküler düzeydeki çalışmalar aktinik keratozların SCC'nin erken evresi olduğunu göstermektedir


Aktinik kerotozlar, yatkınlığı olan kişilerde uzun süre güneşe maruz kalmakla oluşan yaygın bir sorundur Amerika'da yapılan bir çalışmada dermatoloji kliniğine başvuru yakınmaları arasında 3sırayı aldığı gösterilmiştir


Başka bir çalışmada ise 1990-1994 yılları arasında dermatoloji kliniklerine başvuran 127 milyon hastanın 146 milyonu (%115) aktiniz keratoz teşhisi almış ve tedavi görmüş hastalardan oluşmaktadır Deri kanserleri ise dermatoloji poliklinik ziyaretlerinde %76 lık oranla 4 sırayı almaktadır(1sırada akne=sivilce, 2sırada=ekzama, 3sırada=aktinik keratoz)


Tüm aktinik keratozlar SCC oluşumuna yol açmazlar, fakat hangilerinin SCC oluşturacağıda bilinmemektedir Aktinik keratozların %01 - %10'u SCC oluşumuna neden olmaktadır


Güneşte çabuk yanan, bronzlaşmayan, çil oluşumuna yatkın olan kişiler aktinik keratoz geliştirmeye müsaittirler Kişilerin bu yatkınlıklarının yanı sıra toplam güneşte kalma süreleri de çok önemli bir faktördür Yaşlanma ile birlikte aktinik keratozların sayısında da artış olmaktadır Cinsiyet açısından değerlendirildiğinde erkeklerde daha fazla görüldüğü anlaşılmaktadır Bir çalışmada 16-49 yaşları arasındaki kişilerde erkeklerin %27'sinde bayanlarınsa %13'ünde aktinik keratoza rastlanmıştır Yaş ilerledikçe erkek ve kadın oranı birbirine yaklaşmaktadır Aktinik keratozların görüldüğü bölgeler güneş enerjisine en fazla maruz kalan alanlardır En sık %80 oranıyla üst dudakta, baş ve boyun bölgesinde yerleşim göstermektedirler


Aktinik keratozların dermatoloji polikliniklerinde sık rastlandığı ve halkımız tarafından pek bilinmediği görülmektedir Bu lezyonlar deri kanserlerinin bir çeşidi olan SCC'nin erken evresi olarak kabul edilmektedir Tüm aktinik keratozlar üzerinde SCC gelişmemektedir Fakat hangilerinin üzerinde SCC gelişeceği önceden bilinmediği için aktinik keratozların tedavilerinin mutlaka yapılması ayrıca aktinik keratoz geliştirme riski olan kişilerin kendilerini güneş ışınlarına karşı korumaları önerilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..

Eski 08-17-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..



Allerji tüm yönleriyle


Allerji nedir?

Çevremizde yaygın olarak bulunan allerjenlere bazı kişiler diğerlerinden daha fazla duyarlı olup (atopik kişiler) onlara karşı allerjik olmayan normal kişilerden (atopik olmayan) çok daha abartılı bir reaksiyon verirler Bu duruma allerji denilmektedir


Allerjik tabiatta olmak bir hastalık mıdır?

Hayır Toplumda yaşayan bireylerin yaklaşık %30’u allerjik tabiattadır Bu kişiler duyarlı oldukları bazı allerjenlere karşı özel E tipi antikorlar aracılığıyla abartılı bir reaksiyon oluşturabilme yeteneğindedirler Bu tip antikorlara bağlı olarak bazen değişik allerjik hastalıklar ortaya çıkabilir Ancak tek başına allerjik bünyeye sahip olmak, yani atopik olmak bir hastalık olmayıp allerjik hastalıklara bir çeşit aday olma, yatkın olma durumudur


Allerjik bünyeye sahip olmak neye bağlıdır?

Bu tamamen ailesel geçişli (irsi) bir durumdur


Genetik geçiş dışında çevresel faktörlerin bir etkisi yok mudur?

Atopik olma veya olmama durumu tamamen genetik olarak belirlenmektedir Ancak atopik kişilerde allerjik hastalıkların gelişip gelişmemesi çevresel allerjenlerle karşılaşma yoğunluğuna bağlı olarak değişmektedir Daha dünyaya gelmeden gebelik döneminde veya hayatın erken döneminde, emzirme periyodunda annenin sigara içmesi, allerjik gıdaları tüketmesi, ortamın allerjen yoğunluğunun fazla olması gibi faktörler atopik kişilerde allerjik hastalıkların görülme sıklığını artırır


Allerjik hastalıklar psikolojik nedenlerle görülebilir mi?

Allerjik hastalıklar psikolojik veya psikosomatik hastalıklardan farklıdır Ancak allerjik hastalıkların gelişiminde, yakınmaların ortaya çıkmasında ve hastalığın kontrolünde psikolojik durumun da katkısı olabilir Ayrıca psikolojik hastalıklarla ayrımı gerekebilir


Allerjik hastalıklar nelerdir?

Astım, allerjik burun nezlesi ve sinüzit, allerjik göz nezlesi, burun polipleri, allerjik orta kulak iltihabı, ürtiker ve egzema gibi allerjik deri hastalıkları, gıdalara bağlı allerjik reaksiyonlar, çeşitli ilaç ve kimyasallar ile arı ve böcek sokmalarına bağlı allerjik reaksiyonlar allerjik hastalıkların arasında öncelikli olarak sayılması gerekenlerdir


Allerjik bünyeli bir kişide bu hastalıkların hepsi de bulunur mu?

Vücudun allerjenlere olan reaksiyonu belirli organlara özel dağılım gösterir Bazı kişilerde bu sayılan hastalıkların bir kaçı beraber bulunabilirse de bu şart değildir


Allerji teşhisi nasıl konur?

Allerjik hastalıklarla uyumlu yakınmaları olan kişilerde ailede benzer hastalığı olanların varlığı, şikayetlerin süreğen ve tekrarlayıcı olması, mevsimlere göre değişmesi, diğer allerjik hastalıkların eşlik etmesi gibi hastanın öyküsünde tipik özellikler allerjik bir hastalığı telkin eder Kanda özel E tipi antikorların araştırılması, allerjik cilt testleri ve hastalığın tipine göre değişen diğer tetkiklerle kesin teşhis konulabilir


Teşhis için can yakıcı, zor tetkikler, endoskopik işlemler ve biyopsiler gerekli midir?

Hayır Allerjik hastalıkların tanısında genellikle bu tür invaziv işlemlere gerek duyulmaz


Yöremizde bu tür hastalıkların teşhis ve takibi mümkün müdür?

Tabii Fakültemizde allerjik hastalıkların teşhis, takip ve tedavisi için gerekli olan her türlü laboratuvar inceleme yapılabilmektedir Uzak yerlere gidip gelmeğe gerek yoktur


Erken teşhisin önemi var mı?

Kuşkusuz Hem hastanın yaşamının normale döndürülmesi, hastalıktan dolayı kayıplarının giderilmesi; hem de tehlikeli krizlerin ve aynı zamanda hastalığın ilerlemesinin önlenmesi için erken tanı konarak tedaviye başlanması çok yerinde olur


Allerjik hastalıkların belirtileri nelerdir?

Hastalığın tipine, ağırlığına ve hastanın yaşına, cinsiyetine göre belirtiler değişir Allerjik sinüzit, burun ve göz nezlesinde: Yılın belirli aylarında veya tüm yıl boyunca devam eden hapşırma, burunda kaşıntı, burun akıntısı, burun tıkanıklığı vardır Geniz akıntısı, boğazda gıcıklanma, gözlerde yaşarma, kızarıklık ve kaşıntı, kulakta dolgunluk hışırtı, kaşıntı, baş ve kulak ağrısı, koku alma bozukluğu tat almama, sesin değişmesi olabilmektedir Anjiyonörotik ödem ve anafilakside: Tablonun ağırlığına bağlı olarak değişen derecelerde yüzde, dudakta, dilde, boğazda aniden şişme, tıkanma, ciltte solukluk, kızarıklık, kaşıntı ve kabarıklıklar, döküntüler, nefes darlığı, hırıltılı solunum, tansiyon düşmesi, ateş, terleme, çarpıntı, kalpte ritim bozukluğu, morarma, kusma, karın ağrısı, ishal, havale geçirme, solunum durması ve ölüm olabilir Astımda: Nefes darlığı, öksürük, hırıltılı solunum, göğüste tıkanıklık olabilir Bu yakınmaların aniden ve krizler şeklinde ortaya çıkması bir müddet sonra kendiliğinden veya tedaviyle düzelmesi, tekrarlaması, gece uykudan uyandıracak şekilde olması çok tipiktir Cilt Allerjilerinde: Ciltte kaşıntı, kurdeşen denilen kabarıklıklar, kırmızı renkli döküntüler, sulanma, kabuklanma, deride kalınlaşma ve deride renk değişikliği görülebilir Mide barsak kanalı allerjilerinde: Bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı, iştahsızlık, kilo kaybı, gelişme geriliği, kansızlığa bağlı halsizlik, solukluk, göz kapakları ve bacaklarda şişlikler gibi yakınmalar olabilir


Bu şikayetler allerjik hastalıklar dışında başka nedenlerle oluşamaz mı?

Evet oluşabilir Bunların hiçbirisi allerjik hastalıklara özgü değildir Yakınmaların süreğen ve tekrarlayıcı vasıfta olması, mevsimlerle ilişki göstermesi, ailede benzer yakınmaları olan başka kişilerin olması veya altta açıklanan allerjenlerden birisiyle temas sonrası bu yakınmaların ortaya çıkması allerjik bir hastalığın varlığını gösteren işaretlerdir


Allerjik hastalıklar tehlikeli midir?

Sık görülmeleri, süreklilik göstermeleri, kişinin performansını yakından etkileyerek normal yaşamını kısıtlamaları, iş gücü kaybı ve okul devamsızlığına yol açmaları ve anafilaksi, anjiyonörotik ödem gibi bazen ölümcül olabilen formlarının da bulunması nedeniyle allerjik hastalıklar çok önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır


Allerjik hastalarda kriz olur mu?

Evet Allerjik hastalıkların bazılarında aniden kriz şeklinde ağır bir tablo gelişebilir Üstelik bu durum tekrarlayıcıdır Astımda, penisilin allerjisinde, arı-böcek sokmasında, anjiyonörotik ödemde tehlikeli, ölümcül krizler olabilir


Anafilaksi nedir?

Allerjiye bağlı olarak ani ortaya çıkan ve acilen tedavi edilmezse ölümcül olan sistemik, tehlikeli bir hastalıktır Arı sokması, penisin gibi bir ilacın damardan verilmesi gibi allerjenlerle temas sonrası olay dakikalar içinde başlar Tablonun ağırlığına bağlı olarak değişen derecelerde yüzde, dudakta, dilde, boğazda aniden şişme, tıkanma, ciltte solukluk, kızarıklık, kaşıntı ve kabarıklıklar, döküntüler, nefes darlığı, hırıltılı solunum, tansiyon düşmesi, ateş, terleme, çarpıntı, kalpte ritim bozukluğu, morarma, kusma, karın ağrısı, ishal, havale geçirme, solunum durması ve ölüm olabilir


Böyle bir durumda ne yapılmalıdır?

Maalesef bu durumda hasta ve yakınlarının yapacağı fazla bir şey yoktur Ancak gerekli ilaçların bulunduğu bir ortamda bir hekim bu duruma müdahale edebilir Hasta derhal sağlık kuruluşuna götürülmelidir Allerjik bünyesi olduğu bilinen kişilerin hastane dışında enjeksiyon yaptırmaması, ilaçlı filim vb tetkikler yapılırken durumunu belirtmesi, kendisine dokunan besin ve ilaçları kullanmaması, arı sokmaması için tedbirler alınması gerekmektedir


İlaç allerjisi hakkında bilgi verir misiniz?

Bir çok ilacın tedavi edici etkisi yanında istenmeyen bazı etkileri de vardır Bu yan etkilerden bazıları ise allerjik reaksiyonlara bağlıdır Kullanılan ilaca; kullanan kişinin yaşına, cinsiyetine, genetik özelliklerine ve diğer hastalıklarına; daha önce aynı ilacın kullanılıp kullanılmadığına; ilacın veriliş yoluna bağlı olarak bu tür reaksiyonların görülme olasılığı değişmektedir Hemen her ilaç allerjiye neden olabilirse de bazı ilaçların kullanımı sırasında buna daha sık rastlanmaktadır İlaca bağlı allerjik olaylar ciltte görülen kurdeşen, egzamadan kan hücrelerinin sayı ve fonksiyon bozukluklarına, anafilaksi, ateş, serum hastalığı gibi sistemik tablolardan ani nefes darlığı, sarılık, zatürree göğüste, karında su toplanması gibi belirli organ lokalizasyonu gösteren patolojilere kadar çok farklı görünümlere sahiptir İlaç alımıyla olayların başlaması arasında geçen süre bir kaç dakikadan bir iki haftaya kadar değişmektedir Bir ilaç kullanırken ortaya çıkan yeni bir sağlık sorunu ilaçla ilişkili veya ilişkisiz olduğuna karar verilemese bile o ilacı reçete eden hekime bildirilmelidir Eğer hasta herhangi bir ilaca karşı geçirilmiş bir allerji öyküsüne sahipse başka ilaçları kullanması gerektiğinde de bunu hekimine bildirmelidir Çünkü bazı ilaçlar arasında çapraz reaksiyonlar olabilmektedir Penisilin allerjisi, çeşitli röntgen filimlerinin çekilmesi sırasında kullanılan boyar maddelere karşı ortaya çıkan reaksiyonlar ve astımlılarda aspirine karşı duyarlılık ilaç allerjileri arasında özellikle belirtilmesi gereken durumlardır


Çocuklara uygulanan aşılar allerji yapar mı?

Aşıların hazırlanması sırasında yumurta proteinleri ve bazı jel maddeler aşıya karışmaktadır Bunlara bağlı allerji görülebilir Yumurta yediğinde anafilaksi tipinde şiddetli allerjik reaksyonu olan kişilere yumurta kaynaklı bu aşılar yapılmamalıdır Ancak, yumurta yiyince deri döküntüsü gibi hafif allerjik reaksiyonu olanlar aşıdan alı konmamalıdır Karar verilemediği durumlarda deri testleri yapılabilir


Gıdalara bağlı allerjik rahatsızlıklardan biraz bahseder misiniz?

Toplumda yaşayan kişilerin %15-20 'si bazı gıdalara karşı allerjisi olduğunu söylerken yapılan araştırmalarda bu oranın %1-2 'den fazla olmadığı gösterilmiştir Besin allerjilerine çocuklarda daha sık rastlanır Yaş ilerledikçe bu durum çoğunlukla ortadan kalkmaktadır Gıdalar allerjik olaylar dışında da besin zehirlenmeleri, besin entoleransı gibi önemli sorunlara yol açabilirler ve bunların allerjik olaylardan ayrımı zor olabilir En sıklıkla allerjiye yol açan besinler inek sütü, tavuk yumurtası, soya fasülyesi, ceviz, fındık, balık ile buğday ve diğer tahıllardır Allerjiye neden olan besinin alınmasından sonraki dakikalar veya saatler içerisinde allerjinin yerleştiği lokalizasyona bağlı olarak değişik şikayetler görülmeğe başlar Dudaklarda, dilde, boğazda şişme, yanma, kaşıntı, yüzde kızarıklık seste kabalık görülebilir Kramp şeklinde karın ağrıları, bulantı, kusma ve ishal görülebilir Bebeklerde gelişme geriliği dikkati çeker Hapşırma burunda kaşıntı, akıntı, tıkanıklık, göz yaşarması, gözlerde kaşıntı olabilir Astım tablosu gelişebilir Bunların besinlere bağlı olup olmadığı ve hangisine bağlı olduğu testlerle anlaşıldıktan sonra o besin hastanın diyetinden çıkarılır Bir süre bu gıdayı almayan kişide zamanla duyarlılık kaybolabilmektedir


Gıda katkı maddeleri zararlı mıdır?

Modern yaşamın getirdiği zorunluluklar eskiden evlerde doğal ve taze olarak hazırlanan gıdaların yerini fabrikasyon olarak hazırlanan ve uzun süre marketlerde bozulmadan saklanması gereken gıdaların almasına neden olmuştur Gıdalara hazırlanması sırasında renklendirici, koku verici ve bozulmalarını önleyici bazı kimyasal maddeler ilave edilmektedir Doğal beslenmede yeri olmayan bu kimyasallar hem astımlı, allerjik nezleli bazı kişilerde sorunlara yol açmakta hem de allerji dışında kalp-damar hastalıklarına ve kanserlere neden olabilmektedirler


Lateks allerjisi ne demektir?

Lateks %99 oranında Brezilyada yetişen tropikal kauçuk ağacının özsuyundan üretilir Kauçuk içeren ürünler allerjik reaksiyonlara neden olabilmektedir Bilhassa hekimlerin bizar olduğu bu durumda cerrahide kullanılan lateksten mamül eldivenler, bu eldivenlerin giyilip çıkarılması sırasında ortama yayılan toz, elastik yapışkan bantlar, çeşitli sonda ve kateterler, lastik ayakkabılar, plastik halı arkaları, spor malzemeleri, yolda aşınan oto lâstiklerinden ortama dağılan kısımlar ya cilt ile temas veya solunum yoluyla vücuda girmekte ve takiben kurdeşen, burun nezlesi, göz nezlesi, nefes darlığı, dilde boğazda şişme gibi değişik reaksiyonlar ortaya çıkmaktadır


Temas egzaması ne demektir?

Cildin herhangi bir madde ile genellikle uzun süreli ve tekrarlayan temasları sonrası ciltte allerjik tabiatlı bir hastalığın gelişmesidir Buna neden olan maddeler arasında öncelikle sabun ve deterjanlar, lastik eldivenler, kemer, kolye vb aksesuarlar, gömlek, kaşkol gibi giysiler sayılabilir Temas edilen cilt alanında kızarıklık, kabarıklıklar, kalınlaşma, çatlaklar, soyulma, kaşıntı, sulanma ve kabuklanmalar görülebilir


Böcek ve arı allerjileri hakkında bilgi verir misiniz?

Hamam böcekleri, kalorifer böcekleri, tahtakurusu, sivrisinek, at sineği ve pire gibi haşerelerin ısırmasıyla, tükrük ve dışkılarının solunum veya cilt yoluyla vücuda girmesine, yabani veya bal arılarının sokmaları sırasında zerk ettiği zehirlerine karşı bazı kişilerde allerjik reaksiyonlar gelişebilmektedir Böcek allerjenleri allerjik burun nezlesi ve astıma neden olabilmekte; arı sokmalarını takiben ise 10-15 dakika içinde sokma yerinde sınırlı veya tüm vücutta hafif veya ağır bir reaksiyon gelişebilmektedir Bu olay tehlikeli olabilir Arıya karşı allerjisi olanların yanlarında arı soktuğu taktirde acil müdahale için iğne, sprey, hap türü ilaçları devamlı taşımaları ve bunları kendi kendilerine kullanmayı öğrenmeleri gereklidir Özel aşı ile tedavi de etkili olmaktadır


Allerji yapan maddeler (allerjenler) nelerdir? Allerjenler nerede bulunur?

Ev tozu, küf mantarları, kedi, köpek, kuş tüyleri, çeşitli ağaç, ot ve çayır polenleri, böcek ve haşereler, bazı parazitler, bazı gıdalar, penisilin gibi bazı ilaçlar, güneş, rüzgar, soğuk, kirli hava ile çeşitli kimyasal maddeler gibi çok fazla sayıda madde allerjenik özellik taşır Havada, kullandığımız gıda, ilaç ve giyim eşyalarımızda, çevremizdeki eşyada çok sayıda allerjen bulunmaktadır


Ülkemiz ve yöremizde allerjenlerin durumu

Yapılan çalışmalarda Ülkemizin 9 000’i aşkın doğal bitki türünden oluşan zengin bir florası vardır İklim ve coğrafi değişkenlere bağlı olarak bölgelerimize göre bitki örtüsü farklıdır Karadeniz ve Marmara bölgesinde Avrupa ve Sibirya florası, Batı ve Güney Anadolu'da Akdeniz florası, İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da ise İran-Turan florası özellikleri hakimdir Karadeniz Bölgemizde ılıman iklim, yüksek nem ve zengin bitki örtüsü havayla taşınan aeroallerjenler için son derece elverişli koşullar sağlamaktadır


Allerjenlere karşı reaksiyon ne zaman ortaya çıkar?

Çevremizde çok sayıda bulunan allerjenler solunum yolu, sindirim kanalı, cilt ve mukozalar ile enjeksiyonlar sırasında damar yoluyla vücuda girebilir ve sadece hassas kişilerde duyarlılaşma periyodunu takiben önemli sorunlara yol açar


Allerjinin mevsimlerle ilgisi var mıdır?

Evet Bazı allerjenlerin yoğunluğu belirli mevsimlerde artmaktadır Diğer bazıları ise her mevsimde sabit olarak bulunurlar Polenler mevsimsel allerjinin en sık rastlanan nedenleridir Ancak iklime bağlı olarak hava sıcaklığının ve nispî nem oranının değişmesine paralel ev tozu akarları, küf mantarları gibi diğer havayla taşınan allerjenlerin yoğunluğu da değişmektedir Nisan-Mayıs, atmosfer havasında polen yükünün en fazla arttığı aylardır Bu mevsimde allerjik yapılı kişilerde astım, saman nezlesi, göz nezlesi gibi allerjik hastalıklara bağlı yakınmalar ortaya çıkabilir veya artar


Bahar nezlesi, mevsimsel astım ne anlama gelir?

Bazı allerjik kişilerde yılın diğer zamanlarında hiçbir önemli sorun yaşanmazken sadece belirli bir iki ayda her yıl tekrarlayan yakınmalar görülebilir Bunlar çoğu zaman polene bağlı yakınmalardır Kişilere göre değişmekle birlikte en sık bahar veya güz aylarında rastlanır


Allerji ile meslek arasında bir ilişki var mıdır?

Evet Allerjik hastalık bazen bir meslek hastalığı şeklindedir İşyeri ortamında bulunan bir allerjenle temasa bağlı olarak ortaya çıkar Yakınmaların işe girdikten sonra başlaması, işyerinden uzakta olunduğu zamanlarda (tatil ve seyahatlerde) gerilemesi, aynı işyerinde birden çok kişide benzer yakınmaların görülmesi meslek hastalığını düşündürmelidir


Hangi mesleklerde allerjik hastalıklar daha sık görülür?

Çiftçiler, hayvancılıkla uğraşanlar (sığır, kuş, kümes hayvanı besleyenler, veterinerler, deri, yün işinde çalışanlar ), biyolojik ajanlarla çalışanlar (laborantlar, besin, deterjan sanayiinde çalışanlar, kimyagerler ), tozlu işlerde çalışanlar (keresteciler, marangozlar, fırıncılar, değirmenciler ), kimyasallar ile teması olanlar (boyacılar, kimyagerler, plastik endüstrisi işçileri ), lastik eldiven kullananlar (sağlık personeli, temizlik işinde çalışanlar ) ve daha bir çok iş kolunda allerjik hastalıklara sık rastlanmaktadır


Teknoloji ile allerji arasında bir ilişki var mıdır?

Allerjik hastalıkların sıklığı teknolojinin gelişimine paralel olarak artmaktadır Kişilerin kapalı ve dar alanlarda topluca yaşamaları, açık sahada çalışmaktan büroda çalışmaya dönüş, halı döşemeler, ev içinde kedi, köpek, kuş vb hayvanların beslenmesindeki artış, sigara alışkanlığının yayılması, katkı maddesi içeren hazır gıdaların tüketilmesi, yaşamımıza giren ilaç ve kimyasal maddelerin giderek fazlalaşması, hava kirliği gibi nedenlerle allerjik hastalıklar endüstrileşmiş yörelerde ve kırsal kesime göre kentlerde daha sık görülmektedir


Allerji tedavi edilebilir mi?

Tedavi ile allerjik bünye değiştirilemez Ancak, allerjik hastalıklar kontrol altına alınabilir ve hastanın yakınmaları giderilip, normal yaşamına dönmesi sağlanabilir Hastalığa bağlı olarak yaşanımı kısıtlanması önlenebilir


Allerjik hastalıklardan tam şifa mümkün değil midir?

Mümkündür Bazen bir süre devam eden hastalık tablosu tedavi ile veya spontan olarak tamamen ve bir daha geri dönmemek üzere düzelebilir Ancak yakınmalar çoğu kez devam etme ve tekrarlama eğilimindedir


Allerjik hastalıkların tedavisi nasıldır?

Tedavi kişiye göre değişir Öncelikle allerjiye neden olan madde veya maddeler belirlenmeli, hastalığın tipi, ağırlığı, komplikasyonları saptanıp uygun tedavi şekli kararlaştırılıp başlanmalı, hasta yakın izlemede tutulup alınan cevaba göre tedavi değiştirilmelidir Öncelikle korunma esastır


Komşumun ilaçlarını kullanabilir miyim?

Bunu asla yapmayın Hastalık aynı olsa bile hiçbir hastanın tedavisi diğerinin aynısı değildir Tedavi edilmesi gereken hastalık değil, hastadır Ve her hasta başka bir kişidir


Allerjenlerden nasıl korunabiliriz?

Allerjiye neden olan madde her kişide aynı değildir Kişilerin duyarlı olduğu allerjen ayrı ayrıdır Öykü ve testlerle spesifik allerjen saptandığında hasta mümkünse bundan uzak tutulmalıdır Örneğin bu bir ilaç ise bu ilacı kullanmamalıdır Gıda ise bu gıdayı almamalıdır İşyeriyle ilgili bir madde ise iş değişikliği gerekebilir ya da iş yerindeki allerjen yoğunluğunu azaltacak önlemler yararlı olabilir Ancak havada bulunan allerjenlerden kaçınmak oldukça güçtür Polen allerjisinde kıra, ağaçlık, çiçeklik alana girmek veya rüzgarla polenlerin taşındığı alanda bulunmak yakınmaları başlatabilir Ev tozundaki allerjenleri azaltacak önlemler yararlı olabilir Evde dip bucak emiş gücü yüksek vakumlu cihazlarla sık sık tozların alınması, toz kaldırmayacak şekilde temizlik yapılması (yaş bezle toz alınması, çırpma, silkeleme şeklinde temizlik yapılmaması ), haftada bir en az 60 derece sıcaklıkta su ile çarşaf, kılıf ve örtülerin yıkanması, halı döşemeler yerine vinlex vb türü suni döşemelerin kullanılması, allerjen barındırmayan çarşaf ve kılıfların kullanılması allerji hastalarında önerilen tedbirlerdir Küf mantarlarının üremesinin önlenmesi, ev içi nemin azaltılması yararlı olabilir Allerjenleri temizlediği söylenen cihaz veya deterjanların, hava filtrelerinin bilimsel olarak etkinliği kanıtlanmış değildir Kedi, köpek, kuş gibi hayvanların ev içinde barındırılmaması, hamam böceği, kalorifer böceği gibi haşerelerle mücadele edilmesi gerekmektedir Yün battaniye, yorgan, kazak, hırka yerine sentetik kumaş ve dokumaların kullanılması önerilmektedir Sigara içilmemesi, pasif olarak sigara dumanına maruz kalmaktan sakınılması, ev içinde veya atmosferde hava kirliliğinin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması dikkat edilmesi gereken diğer hususlardır Kimyasal katkılar içeren fabrikasyon gıdalardan uzak durulması, deterjan, boya ve çeşitli temizlik malzemelerinin kullanımında ortama yayılan keskin koku ve dumandan kaçınılması gerekmektedir Ancak bu önerilerin uygulanması hiç de kolay değildir ve kişinin yaşamını çık sınırlayabilir


Bu tedbirleri alınca allerjik hastalığım geçer mi?

Kuşkusuz bu önlemler çok işe yarar, hastalığınızın kontrolü kolaylaşır, şikayetleriniz azalır, tedavinizin etkinliği artar Ancak bunları yapınca hastalık ortadan kalkacak diye bir garanti söz konusu değildir Bu önlemleri almakla birlikte veya allerjenlerden kaçınılamıyor ise onların zararlı etkilerini önleyen veya düzelten ilaçlarla tedavi gerekebilir


Allerji tedavisi ne kadar devam eder?

Tedavi çoğu kez devamlıdır Ancak bu ömür boyu ilaç kullanılacak anlamına gelmez İlaçlar kullanıldığı gibi, zaman zaman ilaçlar kesilip ilaçsız kontrol ve korunma önlemleri ile izlenebilir Sorunlar ortaya çıktığında tekrar tedavi gerekebilir Mevsimsel allerjilerde sadece sorunların yaşandığı aylarda bir kaç aylık tedavi yeterli olur


Allerji tedavisinde hangi tür ilaçlar kullanılır?

Bu sorunun tek bir cevabı yoktur Hastalığın yerleştiği organa, tipine, ağırlığına ve hastanın özelliğine göre farklı bir çok ilaç kullanılabilir Bazen aynı hastada farklı zamanlarda değişik ilaçları kullanmak gerekebilir


Allerji tedavisinde kullanılan ilaçların zararlı etkileri var mıdır?

Her ilacın istenmeyen bazı yan etkileri olabilir Bir hastaya bir ilacı verirken kar-zarar hesabı yapılıp beklenen yarar daha ağırlıklı ise başlanır Gereksiz yere hiçbir ilaç kullanılmamalıdır Mümkün olan en düşük dozda ve en kısa sürede kesilecek şekilde ilaçlar kullanılmalıdır Bunlara dikkat edilirse önemli bir sorun olmaz Hekim kontrolü olmadan, kendi başına ilaç kullanmak, ve başlanan tedaviyi kontrolsüz sürdürmek doğru değildir ve yan etkilerin görülme riskini artırır


Bu yan etkiler arasında en önemlileri nelerdir?

Allerji tedavisinde kullanılan ve antihistaminikler olarak adlandırılan bir grup ilacın bazıları uyku, dalgınlık, dikkat azalmasına neden olabilir Buna bağlı olarak kişi araba veya makine kullanıyorsa kazalara neden olabilirler Aktif çalışan kişilerde bu tür yan etkileri olan ilaçlar tercih edilmemeli veya kullanılması gerekiyorsa kişi önceden uyarılmalı, bu tür tehlikeli işlerden uzak tutulmalıdır Yine bu tür ilaçlar bazen iştah artışına yol açıp kilo alımına sebebiyet verebilirler Kortizon türü ilaçlar da allerji tedavisinde kullanılmaktadır Bunlara bağlı olarak da önemli yan etkiler gelişebilir


Aşı tedavisine dikkat!

Halk arasında aşı tedavisi olarak bilinen immünoterapi sanıldığı gibi allerjik hastalıkların tedavisinde temel tedavi biçimi değildir Sadece böcek sokmaları ve bazen de allerjik nezlede etkili olabilen bir tedavi biçimidir Çoğu astım hastası için bu tedavi biçimi doğru bir yaklaşım olarak kabul edilmez Bir çok gelişmiş ülkede astım tedavisinde kullanılmamaktadır Aynı zamanda, ölümcül olabilen riskler taşır Üstelik etkinliği de ispatlanmış değildir Etki mekanizması da bilinmez Gerekli bir çok koşula uyan çok az sayıda hastaya asıl tedaviler uygulandıktan sonra, bütün riskler göz önüne alınarak, bu işin uzmanı olan kişi denetiminde ve acil durumda yaşama geri döndürmeye yönelik müdahalenin yapılabileceği her türlü donanım ve ekipmana sahip bir ünitede denenebilir Fakat maalesef yanlış lanse edildiğinden ve suiistimale açık olduğundan gereğinden sık olarak uygulanmaktadır Yıllarca bir ümit uğruna aşı olmaya devam eden hastalar vardır


Allerjik bir anne ve/veya babanın çocuklarının allerjik olmaması için neler yapılabilir?

Anne veya babadan birisi allerjik ise çocukta allerjik hastalığa rastlanma olasılığı %40 dolaylarında iken hem anne hem de babanın allerjik olduğu durumda çocukta bu oran %70’e çıkmaktadır Allerjik bünyeli ebeveynlerin almaları gereken tedbirler şunlardır: gebelikte ve doğumu takiben ev içinde sigara içilmemesi, gebelik ve emzirme döneminde anneye yumurta ve inek sütü gibi allerjenik gıdalardan arındırılmış bir diyet uygulanması, bebeğin mutlaka anne sütünü emmesi ve yukarıda korunma ile ilgili kısımda anlatılan tedbirlerin doğumdan itibaren dikkatlice uygulanıp çevresel allerjenlerle temasın azaltılması yararlı olacaktır


Arı poleni, bıldırcın yumurtası, hatme çiçeği vb gibi doğal ilaçların tedavideki yeri nedir?

Bu ilaçların etkili olduklarını gösteren bilimsel çalışmalar maalesef yapılmamıştır Bu nedenle bu konuda olumlu yada olumsuz bir şey söylemek mümkün değildir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..

Eski 08-17-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..



ATOPİK DERMATİT-2-


Prof Dr Cengizhan Erdem

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi


1 Atopik dermatit nedir, nasıl bir hastalıktır?


Atopik dermatit, bebeklik ve çocukluk döneminde oluşan, ancak yetişkinlerde de görülebilen, yinelemelerle karakterize, kronik, kaşıntılı bir deri hastalığıdır Çocukluk döneminde başlayan atopik dermatit, hastaların %90’ından fazlasında, ergenlik dönemi sonrasında da devam eder Sıklıkla kişisel ve ailesel atopik dermatit, alerjik nezle ya da astım hastalığı öyküsü ile birlikte bulunur


2 Semptomları nelerdir?


Atopik dermatitin klinik görünümü ve belirtilerin dağılımı hastanın yaşına ve hastalığın şiddetine göre değişiklik gösterir Akut belirtiler kızarıklık ve kaşıntı şeklindedir Akut atopik dermatit sıklıkla bebeklerde görülür ve yüzü, saçlı deriyi ve kol ve bacakların dış yüzeylerini etkiler Büyük çocuklar ve yetişkinlerde, deride kalınlaşma ve deri çizgilerinde belirginleşme ile karakterize, kronik atopik dermatit ile karşılaşılır Belirtiler boyun, göz kapakları, dirsek önü ve diz arkası gibi bölgelerde yoğunlaşır Hastalığın her döneminde deri kuruluğu mevcuttur Atopik dermatitli hastalarda virus, bakteri ve mantar hastalıkları daha sık gelişir Kaşıntı olmaksızın atopik dermatit tanısı konamaz Atopik dermatitli hastalarda kaşıntı gün boyu aralıklı seyrederken, genellikle akşamları ve geceleri daha şiddetlenir Bu durum hastaların uyku düzenlerinin bozulmasına neden olabilir


3 Atopik dermatitin ortaya çıkma sebepleri nelerdir?


Atopik dermatitin oluşmasında genetik, immünolojik ve çevresel etkenler rol oynamaktadır Hastaların %80’inde ev tozu allerjenleri, polenler, küf mantarları gibi hava yolu ile alınan allerjenlere ve gıdasal allerjenlere karşı antikorlar bulunur Bakterilerin de atopik dermatitin gelişimine katkıda bulundukları düşünülmektedir


4 Atopik dermatitin tedavi yöntemlerinden söz eder misiniz? Kesin tedavisi mevcut mu? Yeni gelişmeler var mı?


Atopik dermatitin tedavisinde farklı güçte değişik yerel kortikosteroid preparatları yaklaşık yarım yüzyıldan beri derideki kızarıklığın, ödemin ve kaşıntının tedavisinde kullanılmaktadır Bu grup ilaçların deride incelme, deri enfeksiyonları, deri çatlamaları, kılcal damar genişlemeleri, deri içi kanamaları gibi yan etkileri vardır ve geniş yüzeylere sürüldüklerinde deriden emilip kana geçerek sistemik yan etkiler oluşturabilirler O nedenle kortikosteroid kremlerinin geniş deri yüzeylerinde, göz çevresinde ve boyun, yüz, koltuk altı ve kasıklar gibi derinin ince olduğu bölgelerde doktor kontrolünde dikkatlice kullanılması gerekir Deride infeksiyon varsa yerel kortikosteroidler uygulanmamalı, kullanım için hekimin direktiflerine dikkatle uyulmalı ve hekimin önerisinden daha uzun süre kullanılmamalıdırlar


Atopik dermatit tedavisinde tıbbın her alanında olduğu gibi yenilikler ve yeni tedavi olanakları ortaya çıkmaktadır Örneğin steroid (kortizon) içermeyen bu nedenle de yukarıda sözü geçen yan etkileri bulunmayan yeni ilaçlar geliştirilmiştir Bu preparatların deriden emilimi çok az olduğundan özellikle bebeklerde ve erişkinlerde hassas bölgeler ve geniş alanlarda bile güvenli bir şekilde kullanılabilmektedir


5 Hastalığın ilerlemesini önlemek için hastalar günlük yaşamlarında nelere dikkat etmelidir? Ne gibi önerileriniz olabilir?



Duştan hemen sonra, krem ya da merhem şeklindeki nemlendiriciler uygulanmalıdır Banyoda ılık su tercih edilmeli sabun kullanımı sınırlanmalı ya da daha iyisi sabun içermeyen temizleyiciler kullanılmalıdır Kurulama hafifçe bastırılarak yapılmalı, havlu ile kuvvetle ovarak kurulama işleminden kaçınılmalıdır


Çocukların tırnakları kısa ve temiz olmalıdır


Atopik dermatitin alevlenmesine yol açan, sabun ve deterjanlar, kimyasal çözücüler, beyazlatıcılar, boyalar, yün ve sentetik kumaşlar, alkol içeren deri bakım ürünleri, kozmetikler ve parfümler gibi irritanlarla temastan kaçınılmalıdır


Soğuk havalarda deriyi en fazla koruyacak şekilde giyinilmeli, Yazın ince ve pamuklu giysiler tercih edilmelidir


Yataklarda, halk arasında ev tozu böcekleri olarak bilinen akarları geçirmeyen kılıflar kullanılmalı, koltuk kanepe gibi özel kılıfla kaplanmayan yerlerde uyumaktan kaçınılmalı, çarşaflar her hafta 65o C’de yıkanmalıdır 6-12 ayda bir halı, koltuk ve kanepeler için akarları öldüren temizlik ürünleri kullanılmalıdır Evde hayvan, çiçek, bitki bulundurulmamalı, kuştüyü yastık, yorgan ve yünlü giysiler kullanılmamalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..

Eski 08-17-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..





ATOPİK DERMATİT: EGZAMA


A ATOPİK DERMATİT ( EGZEMA ) NEDİR ?


Kronik, tekrarlayan, pembe renkli, yüzeyi pütürlü olan kaşıntılı döküntülerdir Aktif lezyonlar tüm vücütta

yaygın veya bir bölgede sınırlı olabilir Bunlar pembe renkli, sulantılı, kaşıntılı lezyonlar şeklinde olabilir

Aşırı kaşınma sonucu enfekte olabilirler Lezyonların sürekli olarak nüks ettiği veya iyileşmediği

dönemlerde cilt kalınlaşması, çizgilenmesi, soyulmalar ve renk koyulaşması olabilir Hastalığın

başlangıç yaşına göre lezyonların vücüttaki dağılımı farklılık gösterir


1 İnfantil ( bebeklik dönemi ) Atopik Dermatit:


2 ay-2 yaş arası çocuklarda görülür Lezyonlar özellikle yüzde ( sıklıkla yanaklarda ), saçlı deride,

boyunda, sırtta, diz ve dirsek bölgelerinde oluşur Bu dönemde başlayan hastalık 3 yaşında

iyileşebilir veya ileri çocukluk yaşlarında da devam edebilir


2 Çocukluk Çağı Atopik Dermatiti:


2-12 yaşlar arasında görülür Cilt lezyonları sıklıkla dirsek önü, diz arkası, boyun, el bileği ve ayak

bileğinde görülür Lezyoların olduğu cilt bölgelerinde kuruluk, çizgilenme, sulanma ve kaşıntı vardır


3 Erişkin Dönemi Atopik Dermatiti:


Çocukluk çağı atopik dermatitinin devam etmesi veya ilk kez 12-20 yaşlar arasında başlayan cilt

hastalığı şeklinde ortaya çıkabilir Cilt lezyonları sıklıkla dirsek önü ve diz arkasında bulunur Bazen

ellerde de olabilir Genellikle ciltte çizgilenme, kalınlaşma ve rengin kahverengileşmesine neden olur

Bazen göz çevresi ve ağız çevresinde kuruluk ve cildin dökülmesi eşlik edebilir Genellikle kronik

seyirlidir

Atopik Dermatite Eşlik Edebilen Bulgular:

· El ve ayak tabanı çizgilerinin belirginleşmesi

· Göz altında koyu gölgeler

· Yanak, sırt, kol ve bacakta sınırları belirgin soluk renkli bölgeler

· Atopik dermatiti olan bebekler ileriki yıllarda astım veya allerjik rinit olabilirler


Atopik Dermatit ( Egzema ) Nasıl Tedavi Edilir?


1Koruyucu Önlemler:


Bu hastaların ciltleri aşırı kurudur Cilt kuruluğu belirtilerin alevlenmesine neden olur Bu nedenle

cildin sürekli olarak nemlendirilmesi son derece önemlidir Ayrıca bu kişiler normal sabun

kullanmamalıdır Kremli sabunların kullanılması önerilir Terleme şikayetleri arttırdığından, özellikle

sıcak havalarda dikkat edilmesi önerilir Tetkiklerde belirtilere sebep olan herhangi bir allerjen (

inek sütü, yumurta, ev tozu akarı gibi ) saptanırsa, bu allejenden kaçınmak için doktorun önerdiği

önlemler mutlaka alınmalıdır


2İlaç Tedavisi:


1Kaşıntı önleyiciler ( antihistaminikler-şurup, tablet )


Bu hastaların en önemli şikayeti kaşıntıdır Bu şikayetlerin ortadan kalkması için doktorunuzun

önerdiği ilacı şikayetlerin alevlendiği dönemlerde kullanmak gerekir


2Lokal Kortikosteroidler ( merhem, krem )


Cilt lezyonlarının aktif olduğu dönemlerde lezyon üzerine haricen ince bir tabaka halinde doktorunuzun

önerdiği kullanma süresi dikkate alınarak uygulanır Bu ilaçlar doktorun önerdiği nemlendirici ile cilt

nemlendirildikten sonra uygulanmalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..

Eski 08-17-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..



aşırı terleme hiperhidroz


Hiperhidrozis = Aşırı Terleme Bozukluğu


Terleme: egzersiz esnasında, sıcak veya soğuk havalarda vücut sıcaklığını ayarlamak için gerekli fizyolojik bir mekanizmadır Bunların dışında stres ve heyecan nedeniyle terlemede artma olabilir


İnsan vücudunda bulunan iki sinir sisteminden biri olan somatik (istemli) sinir sistemi bize ağrı, ısı ve dokunma gibi duyuları hissetmemizi ve vücudun farklı bölümlerinin hareketlerini sağlayan kaslarımızı kontrol etmemizi sağlar

Otonom (istemsiz) sinir sistemi ise solunum hızı, kalp atışı ve vücut ısısının ayarlanmasında önemli olan ter üretimi gibi bedensel fonksiyonların şuur dışı kontrol edilmesini sağlar Otonom sinir sistemi sempatik ve parasempatik sistem adı verilen iki bölümden oluşur


Sempatik sinir sistemi vücudun her yerinde ter salgılanmasını kontrol eden sistemdir Bu sistemin bazen hiçbir nedene bağlı olmadan kendiliğinden çok yüksek seviyede çalışması belirli bölgelerde aşırı terlemeye neden olur


Günlük hayatı etkileyen aşırı terleme durumuna hiperhidrozis adı verilmektedir


Nedenleri


Hiperhidrozis insanların %1’inde görülen bir rahatsızlıktır

Birkaç özel durum dışında aşırı terlemenin nedeni bilinmemektedir

Aşırı terleme genellikle adolesan (ergenlik) döneminde başlar ve hayat boyu sürer


Geçici bir durum değildir, ancak aralıklı veya devamlı olabilir

Sinirlenme ve kaygı terlemeyi artırır

Hipertiroidi, psikiyatrik hastalıklar, menapoz ve şişmanlık, diyabet, böbreküstü bezi hastalıkları ve vücutta oluşan enfeksiyonlar kendini aşırı terleme ile gösterebilir

TEDAVİ ZAMANLAMASI


Aşırı terleme normalde sağlığa zarar vermeyen bir rahatsızlıktır


Ancak kişilerin sosyal yaşantısını, öğrenimini, iş hayatını, psikolojik durumunu etkiliyorsa tedavi edilmelidir



Nasıl hareket etmeliyim?




Aşırı terleme olan kişiler öncelikle Pratisyen Hekime başvurmalıdır

Pratisyen hekim aşırı terlemeye neden olabilecek sistemik hastalık düşünürse ilgili uzmana yönlendirmeli ve öncelikle bu hastalık tedavi edilmelidir

Anksiyete bozukluğu gibi psikiyatrik rahatsızlık varsa bu durum düzeltilmelidir



Aşırı terlemeye neden olabilecek bir hastalık yoksa hasta Dermatoloji Uzmanına yönlendirilmelidir Dermatoloji uzmanı hafif ve orta derecede şikayeti olan hastalara öncelikle terlemeyi önleyen pomad ve spreyler önerebilir


Bu tedaviden yarar görmeyen ve ileri derecede şikayeti olan hastalarda diğer tedavi yöntemleri uygulanmalıdır




TEDAVİ YÖNTEMİ SEÇİMİ


Primer (bir nedene bağlı olmayan) aşırı terlemede uygulanan temel tedaviler:


İlaç tedavileri


Terleme önleyici pomad ve losyonlar


İyontoforez


Botox enjeksiyonu


Cerrahi tedavi (sempatektomi)'dir




İlaç Tedavileri


Terlemeyi etkileyen birçok ilaç mevcuttur

Psikotrop (sedatif) ve antikolinerjik (atropin) gibi ilaçlar bir süreliğine faydalı olabilirler Ancak bunların sedasyon, ağız kuruluğu, görme bulanıklığı, üriner problemler ve hatta kalp krizi riskini artırma gibi yan etkileri bulunduğundan genellikle önerilmezler

Özellikle strese bağlı aşırı terlemelerde sedatifler (sakinleştirici ilaçlar) ve sinir sistemini etkileyen ilaç tedavileri kullanılabilir

Psikoterapi genellikle bu durumda fazla yardımcı değildir




Terleme Önleyiciler


Terleme önleyici merhemler ve spreyler ilk önerilen basit tedavi şeklidir

En sık kullanılan Aluminum chloride’li ajanlardır

Özellikle koltuk altı terlemelerinde ilk seçilen ilaçlardan biridir


El ve ayak terlemelerinde hafif ve orta şiddetteki olgularda kullanılabilir

Sıkıştırma etkisi ile ter kanalının ağzını fiziksel olarak tıkar ve ter bezlerinden ter atılımını önler Tedavide ilaç gece kuru deriye uygulanır ve 6-8 saat kadar burada kalır

Ertesi sabah tamamen yıkanarak temizlenir Önce hergün, durum düzeldikçe daha seyrek uygulanırTedavinin tekrarlanması gerekir Uygulamadan sonra kapama ile etki artırılabilir Erken dönemde hastaların yarısında cilt irritasyonu gelişebilir


Cilt irritasyonu yapması ve cevabın gecikmesi nedeniyle uzun süreli tedaviler bıktırıcıdır




Terleme önleyici pomad ve losyon uygulama uyarıları !

Uygulama öncesinde:

Kullanımdan hemen önce banyo yapmayın

Zedelenmiş ya da irritasyonlu deride kullanmayın

Uygulama esnasında:

Gözler ya da mukoza ile temas ettirmeyin

Uygulama sonrasında:

Koltuk altları 12-24 saat kadar tıraş etmeyin

Tüy dökücü kullanılmayın

Giysilerle temas ettirmeyin


İYONOFOREZ TEDAVİSİ


Aşırı el ve ayak terlemesinde kullanılır


Eller ve/veya ayaklar içinde elektrolit solüsyonu veya metal plaka bulunan küvete konulur Solüsyon veya plakadan insanı rahatsız etmeyen düşük şiddette elektrik akımı verilir



Etki şekli elektrik akımının oluşturduğu iyonlarının ter kanallarını (basit olarak su musluğunu) belirli bir süre kapatılması olarak tanımlanabilir


Her seansın uygulama süresi 20-30 dakika kadardır


Başlangıçta 3 günde bir, sonra haftada bir tedavi yapılır


Durumun şiddetine bağlı olarak tedavi gerekebilir

4-7 haftalık bir tedaviden sonra terleme


tamamen kesilebilir



Terleme tam olarak kesilemezse banyo içine ilaç (Glycopyromium Bromide) eklendiğinde iyi sonuçlar alınabilir


Tedavi sonrası terleme olmayan dönem 2-12 hafta kadar devam eder

Bu nedenle tedavinin tekrarı gerekir


Zaman alıcı ve toplamda pahalı bir yöntemdir


Uygulama ağrısız olup hafif iğne batması şeklinde duyum alınabilir


Emniyetli bir tedavi yöntemidir Cihaz satın alındığı takdirde evde uygulanabilir


Gebelikte, kalp pili ve metal ortopedik implant olanlarda uygulanmaz


BOTULİNUM TOKSİN TEDAVİSİ (BOTOX)


Özellikle koltuk altı terlemelerinde kullanılır El ve ayak terlemelerinde de uygulanabilir


Botox düşük dozlarda enjekte edilerek yüz veya boyunda kırışıklıkları önlemek için lokal kasların felç edilmesi için kozmetik amaçla veya kas spazmlarını çözmek için kullanılan bir maddedir


Benzer etki nedeniyle terlemeye neden olan sempatik sinirleri felç ederek ter bezlerinden ter üretimini önlemek için kullanılmaktadır


Uygulamada Botox olarak bilinen Botulinum Toksin’i terleme olan bölgede deri içine enjekte edilir ve sinir uçlarında 6-12 hafta süre ile geçici blok yapar


Etkisi geçici (1-6 ay) olduğundan tedavinin tekrarı gerekir


Ayaktan uygulanabilir


Uygulama yaklaşık 30 dakika kadar sürer


Lokal anestezik krem uygulandıktan sonra bölgeye enjeksiyonlar yapılır


Tedavinin etkisi birkaç saat veya gün sonra ortaya çıkar


İlk uygulamadan sonra ikinci seans 2-3 hafta sonra yapılır ve tedaviye 6 ay aralıklarla devam edilir


Oldukça pahalı bir yöntemdir


Tedaviden sonra enjeksiyon yerinde birkaç gün devam eden ağrılar olabilir


Bazen yapılan enjeksiyon kaslara giden sinirleri de etkileyebilir ve kolda geçici güç kaybına neden olabilir


Botox’un bu ilaca karşı allerjisi olanlarda, gebelerde ve kas problemi olanlarda kullanılması uygun değildir Antibiyotikler veya kas gevşetici ilaçlarla birlikte kullanılmamalıdır



CERRAHİ TEDAVİ



Endoskopik Torakal Sempatektomi


Özellikle el ve koltuk altı terlemelerinde uygulanmaktadır

Kalıcı çözüm sağlar


Cerrahi tedavinin esası aşırı çalışarak fazla terlemeye neden olan sempatik sinirlerin kesilmesi veya çıkarılmasıdır Bazen sempatik zincir ve dalları klips ile sıkıştırılabilir veya koter ile yakılabilir


Bu sinirlerin terleme dışında fonksiyonu olmadığı için; ameliyatın felç oluşturma, his kaybı, refleks azalması gibi etkileri olmaz




Koltuk altından açılan 1 cm kadar küçük 1-2 delikten sokulan kamera ve küçük aletlerle işlem gerçekleştirilmektedir Diz artroskopisi veya laparoskopi gibi bir yöntemdir


Hastaya genel anestezi verilir

İşlem süresi bir saatin altındadır

Ameliyatın etkisi hemen ortaya çıkar

Hasta uyandığında elleri kuru ve sıcaktır


Operasyon sonrası hasta 12-24 saat kadar hastanede kalınır


Ameliyat sonrası çok az rahatsızlık verir


Deri kıvrımları içinde kaybolacak kadar çok küçük bir iz bırakır


İyileşme bir veya birkaç gün gibi kısa bir sürede olur

Hastaların çoğu 1 haftada normal çalışma düzenlerine dönerler


Ağır kalp-akciğer hastalığı olan, plevral hastalık veya akciğer ameliyatı geçiren, tedavi edilemeyen tiroid hastalığı olanlar cerrahi tedavi için uygun değildir


Etkili, kalıcı, emniyetli ve çok az rahatsızlık veren bir tedavi yöntemidir


Vücudun başka bölgelerinde (sırt, kalça) terlemenin artması (%20-50) en sık görülen yan etkidir Ancak hastaların çok azında (%2) önemli olur Nadir görülen diğer bir yan etki de yemek esnasında terleme olmasıdır



Komplikasyonlar %1 civarında, çok az görülür


Nadiren veya her cerrahi işlemde görülebilen anestezik maddelere ve ilaçlara karşı allerjik reaksiyonlar, kanama, enfeksiyon ve komşu organ yaralanması oluşabilir


Bazen göğüs boşluğunda hava kalması (pnömotoraks) gelişebilir Ancak çoğunda kendiliğinden kaybolur ve pek problem yaratmaz


Horner sendromu denilen (göz kapağında düşme, göz bebeğinde küçülme ve yüzde terleme azalması) komplikasyon; çok nadiren kalıcı olsada birkaç ay içinde normale dönebilir


Bu yöntemle: el terlemesinde: %98, koltuk altı terlemesinde: %80 üzerinde, ayak terlemesi için yapılmasa da ayak terlemesinde: %25 civarında başarılı sonuç alınmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..

Eski 08-17-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..



BEHÇET HASTALIĞI


Genel Bilgiler


İlk kez 1937 yılında bir Türk doktoru olan Hulusi Behçet tarafından tanımlanmıştır Tıp Dünyasında bir Türk doktoru tarafından tanımlanan nadir hastalıklardan birisidir

Behçet hastalığının en tipik özelliği, ağızda tekrarlayan aft adı verilen yaralar olmasıdır


Ağız yaraları

Ağız yaralarına hemen hemen her hastada rastlanır ancak % 1 - 3 gibi az bir kısım hastada ağızda yara şeklinde bir belirti görülmeksizin hastalığın diğer belirtileri görülebilir Genellikle ağızdaki yaralar hastalığın ilk belirtileridir ve diğer belirtiler ortaya çıkmadan yıllarca aft yakınması bulunan hastalar az değildir Behçetteki ağız yaraları, tekrarlayıcı basit aftlardan ayırd edilemez ise de çok sayıda olmaları ve daha sık nüks etmeleri gibi farklılıklar vardır Behçette aftlar genellikle ayda bir veya birkaç kez tekrarlar ve bir kaç gün içersinde iyileşirler


Cinsel Bölge Yaraları

Behçet hastalığının diğer bir belirtisi de genital bölgede tekrarlayan yaralardır bu yaralar küçük, deriden kabarık kırmızılık veya sivilce halinde başlar ve bunu, çabucak zımba ile delinmiş görünümde ve yavaş iyileşen yaranın gelişmesi izler Bu yaralar hemen her zaman yerlerinde iz bırakarak iyileşirler Genital bölge yaraları aftlara göre sayıca daha az ve daha uzun sürede iyileşirler


Deri Belirtileri

Behçet hastalığında, koltuk altları ve kasıklar gibi büyük kıvrım yerlerinde de benzer yaralara zaman zaman rastlanabilir

1 Kırmızı ve ağrılı yumrular şeklinde oluşumlar

2 Sivilce benzeri belirtiler

3 Deri damarlarının hastalanmasıyla ilgili belirtiler



Göz Belirtileri

En önemli organ tutulmalarından biri olan gözdeki iltihaplanma hastaların yarısında tespit edilir Gözde kanlanma ve bulanık görme şeklinde kendini gösterir Erkeklerde ve genç kisilerde göz belirtileri daha sık ve daha ağır seyrederken, kadınlarda ve yaşlılarda daha seyrek ve daha hafiftir seyreder Göz belirtileri bazan körlüğe kadar gidebilir


Bu belirtilerin dışında Behçet hastalarının hemen hemen yarısında eklem ağrısı ve eklemlerde şişme gibi şikayetler, beyin hastalıkları, böbrek iltihabı, damar tıkanma ve genişlemeleri de görülebilir

Behcet hastalığı daha çok 20-30 yaşlarda ve erkeklerde görülür Türkler, Araplar, Yahudiler, Ermeniler ve Japonlarda daha sık görülür Behçet hastalığının en karakteristik özelliklerinden birisi ataklar halinde seyretmesidir Yaşla birlikte hastalığın aktivitesi azalır Behçet hastalığının nedeni bilinmemektedir Tedavi hastalığın etkilediği organa göre değişir Tedavi kesinlikle doktor kontrolünde yapılmalıdır Genetik biliminde sağlanacak gelişmeler Behçet hastalığının tedavisinde yeni ufuklara yol açacaktır Behçet hastalığının en tipik özelliğinin ağızda tekrarlayan yaralar olduğu unutulmamalı ve bu yakınmaları olan hastaların mutlaka Behçet hastalığı yönünden araştırılması gereklidir


Behçet, aslında bir hastalık değil tıbbi adı ile "sendrom" dur, ancak anlaşılır olması nedeni ile "hastalık" olarak yazılmıştır


Bu sayfa içeriği İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Doç Dr Tekin Akpolat tarafından hazırlanmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..

Eski 08-17-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..



Bel soğukluğu Gonore


Neisseria gonorrhoeae (gonokok) adı verilen bakterinin yol açtığı bir enfeksiyondur Cinsel yolla bulaşan hastalıkların en sık görülenidir


ABD'de her 30 saniyede bir kadının bel soğukluğuna yakalandığı ileri sürülmektedir Bu kişiler 3-5 gün süren kuluçka dönemi süresince ileri derecede bulaştırıcı olmaktadırlar Gonoreli bir erkek ile ilişki kuran her kadın enfekte olmaz Sadece %60-90 kadında enfeksiyon gelişir Kadından erkeğe bulaşma ise daha zordur


Gonoreli bir kadınla ilişkide bulunan erkeklerin %20-40'ı enfekte olur


Kadınlarda en çok rahim ağzında yerleşir


Dokuların yapısı nedeni ile vajina dokusunda gonore bakterisi yerleşemez Rahim ağzı (serviks) dışında sırasıyla ürethtra ve vajinanın hemen girişinde her ki yanda yer alan bartholin bezlerini tutar Kadınların %80'inden fazlası asemptomatik kalır yani hiçbir belirti olmaz Bu kuluçka döneminin değişken olabileceğinin belirtisidir Gonoreye neden olan diplokoklar



Bel soğukluğuna neden olan gonokoklar


Belirtileri

Bel soğukluğunun en sık yarattığı yakınma vajinal akıntıdır Bu akıntı sarı-yeşil renkli ve kötü kokuludur Sümüğümsü bir yapısı vardır Beraberinde nadiren kaşıntı da olabilir Bu tabloya idrar yaparken yanma da eşlik edebilir Akıntıdan sonra en sık görülen yakınma ise kasık ağrısıdırGenelde her iki tarafta da ağrı olur Öğleden sonra ve akşam çıkan ateş görülebilir Bartholin bezi tutulmuş ise vajina girişinde oldukça ağrılı bir şişlik yani bartholin absesi olabilir Mikroorganizma kan dolaşımına geçer ise eklemlerde de enfeksiyona neden olabilirEklem ağrıları ve şişlikleri görülür Tek bir eklemde belirtiler olmaz Ağrılar gezici tiptedir Bir eklem düzelir belirtiler bir diğerinde başlar Buna gezici eklem ağrıları adı verilir Nadiren gonokoka bağlı boğaz enfeksiyonları gelişebilir Doğum esnasında anneden bebeğe geçerek yenidoğanın gözlerinde konjuktivite yol açabilir


Gonorenin en önemli komplikasyonu pelvik iltihabi hastalıktır Enfeksiyonun tüplere ve yumurtalıklara kadar ilerlemesidir Kısırlık dahil pekçok komplikasyon yaratır


Tanı

Servikal ve vajinal akıntının incelenmesi ile konur Vajen kültürü alınmasının en faydalı olduğu durum gonoredir Kültürde gonokokların üretilmesi tanı için yeterlidirKlinik olarak tanı konmuş olsa bile bunun kültür ile doğrulanması gerekir


Tedavi

Bel soğukluğu tedaviye son derece duyarlı bir hastalıktır Antibiyotik tedavisi ile genelde iyileşme sağlanır Antibiyotik kullanımından bir hafta sonra kültürler tekrarlanarak enfeksiyonun geçtiği teyid edilmelidir

"Bu yazı Dr Alper Mumcu

Alıntı Yaparak Cevapla

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..

Eski 08-17-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..



BİTLENME: PEDİKÜLOZİS





Saç Biti Nedir?


Saç bitleri insan saçında yaşayan ve üreyen çok küçük , kanatsız, günde 2-8 kez kan emerek beslenen gri böceklerdir Sirke denilen yumurtaları görmek bitin kendisini görmekten daha kolaydır ve genellikle enseye yakın, kulakların arkasında ve başın arkasında saç tellerine tutunmuş halde bulunurlar Sirkeler kir veya kepek gibi yıkanarak temizlenemezler Önce etkili bir ürün ile öldürülmeli, sonra bu amaç için yapılmış ürünün kutusundan çıkacak olan özel bir tarak ile saçtan temizlenmelidir


Saç biti insan vücudu dışında yalnızca 48 saat yaşayabilir ve evcil hayvanlar üzerinde yaşayamaz Sirkeler ise insan vücudu dışında kumaş ve battaniye üzerinde 10-15 gün canlı kalabilirler



Nasıl Bulaşır?


Bitlenmenin yaygın olarak düşünüldüğ&amp ;#252; gibi pislikle bir ilgisi yoktur; aslında bit temiz, sağlıklı saçı, kirli saça tercih eder Yetişkin ya da çocuk, herkes bitlenebilir En yaygın belirtisi, başın ve ensenin şiddetle kaşınmasıdır Saç biti son derece bulaşıcıdır Tarak, fırça, eşarp, yastık, şapka ve tüylü oyuncaklar gibi paylaşılan kişisel eşyalar ile yayılırlar Tekrarlanan salgın riskini azaltmak için bu eşyaları paylaşmaktan kaçınılmalıdır




Bitlendiğimizi Nasıl Anlarız?


Bitlenmeyi gösteren ilk ipucu sık sık kafa derisinin kaşınmasıdır Biti tespit etmek ve yayılmasını engellemek amacıyla, ensenin arka kısmındaki ve kulak arkasındaki saçlar dikkatle incelenmelidir Bitler ışıktan kaçtıkları için, yalnızca saç kılına yapışmış küçük beyazımsı, oval yumurtaları (sirkeleri) görebilirsiniz




İdeal Bir Bitlenme Tedavisi Nasıl Olmalıdır?



Tek uygulama ile kısa sürede etki göstermeli

Güzel kokulu, saçları dolaştırmayan, taramayı zorlaştırmayan, etrafa bulaşmayan, boyalı ve permalı saçlarda problem yaratmayan özelliklere sahip olmalı

Kalıcı etkisiyle bitlerin saça tekrar yerleşmesini engellemeli

Sadece bitleri değil,sirkeleri de yok etmeli

Kullanıcı tarafından iyi tolere edilmeli, yan etkileri olmamalı

Kullanıcıya toksik etkisi olmamalı

Bugüne kadar pek çok yolu kullanarak insanoğlu bitle mücadele etmeye çalışmıştır Kötü kokulu gaz ve kimi zehirli maddeler içeren ilaçlar bunlardan bazılarıdır Daha çok çocuklarda rastlandığı için tedavinin çocuklar için güvenli, yüksek oranda etkili, sadece bitleri değil yumurtalarını da öldüren bir bit ilacı ile yapılması gerekir


Oysa günümüzde artık bu alanda kullanılan madde ve ilaçlarda büyük gelişmeler kaydedilmiş, hatta koruyucu etkili permetrin etken maddesi içeren ilaçlar geliştirilmiştir Saç biti tedavisinin bitleri olduğu kadar yumurtaları da öldürmesi ve tekrar bulaşmayı önlemesi gerekir Piyasada birkaç bit öldürücü ilaç vardır ve değişik şekillerde bulunmaktadır; şampuan, saç kremi gibi Fakat bunların hepsi bit tedavisinde istenen etkiyi göstermez!!!


Bitlenme tedavisinde kullanılan çeşitli maddeler şunlardır:


Gamma Benzen Hekzaklorid


Böceğin sinir sistemini felç ederek etki gösterir Ülkemizde yasaklanmıştır


Benzil Benzoat


Deri ve mukozayı tahriş ettiği için bit tedavisinde pek tercih edilmez


Fenotrin (Sumitrin)


Işıkta stabilitesini koruyamaz Uygulamadan sonra güneş ışığı altında etkinliğini yitirir Bu nedenle kalıcı etkisi yoktur


Piretroidler 1 Jenerasyon


Krizantem çiçeğinin böcek öldürücü etkisi Farslar zamanında fark edilmiştir Eski Yugoslavya toprakları üzerinde olan Dalmaçya'daki bir halk hikayesine göre, yaşlı bir kadın beyaz papatyalara benzeyen bir çiçeği toplar Çiçek solduğunda bir köşeye atar, daha sonra dönüp baktığında solmuş çiçeklerin çevresinde ölü böcekleri fark eder ve krizantem ailesinden olan bu çiçek çeşidinin böcekler üzerinde öldürücü etkisi bu şekilde fark edilir 1800'lü yıllardan başlayarak kuru çiçekler böcek öldürücü olarak ABD'ye ihraç edilir 1900'lü yıllarda piretroid olarak adlandırılan bu madde bit tedavisinde kullanılmıştır, ancak ışıkta bozulması sorun oluşturmuştur


Permetrin 2 Jenerasyon 1973'de ışığa dayanıklı piretroid olan permetrin İngiltere'de geliştirilmiştir Permetrin aynı zamanda bit tedavisinde en az iki haftadan altı haftaya kadar koruyucu etkiye de sahiptir Günümüzde permetrin koruyucu özelliği, kullanım kolaylığı, yan etkilerinin az olması ve güvenilir olması nedeniyle en çok tercih edilen ilaçlardandır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..

Eski 08-17-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..





BÖCEK SOKMALARI : ISIRMALARI


Böcek sokmaları özellikle yaz ve sonbahar başlarında tarlada çalışan, tatil ve piknik yapan insanlar için keyif kaçırıcı bazen de yaşamı tehdit edici bir sorun olmaktadır Ülkemizde de en önemli böcek sokmaları yaban arısı, eşek arısı ve bal arısı ile ortaya çıkmaktadır


Böcek sokmalarından sonra yerel reaksiyon, sistemik reaksiyon ve sistemik toksik reaksiyon oluşabilmektedir Seyrek olarak böcek sokmasından 1 ya da 2 hafta sonra serum hastalığı ya da anafilaksi ortaya çıkabilir


Böcek sokmasından sonra ortaya çıkan reaksiyon kişiden kişiye ve böcekten böceğe değişiklik gösterir Isırıklar tek tek ya da bir böcek, bir alanda birden çok ısırık yaptığı için gruplar halindedir Bebekler genellikle reaksiyon göstermezler, küçük çocuklar gecikmiş aşırı duyarlılık reaksiyonu, büyük çocuklar hem gecikmiş, hem hızlı aşırı duyarlılık reaksiyonu gösterirler Olağan reaksiyon ağrı, şişme ve sokulan bölgede etrafında oluşan renk değişikliğidir


Bölgenin su ve sabunla yıkanması en basit ve etkili tedavidir, buz uygulanması şişliği ve ağrıyı azaltabilir


Geniş yerel reaksiyon; sokulan bölgenin çevresindeki geniş bir alanın da etkilenmesi durumudur (örneğin dizden sokulan bir kimsede tüm bacağın şişmesi) Bu durumda tedavi normal reaksiyondaki gibidir Ancak yakınmaları azaltmak için ağızdan bazı ilaçlar vermek gerekebilir Bu ilaçlara bir doktorun karar vermesi uygun olur


Bal arısı soktuktan sonra deri içinde kalan iğneyi çıkartma çabaları daha çok, venomun deri içine sokulması ile sonuçlanmaktadır


Karınca ile sokulmadan 30-60 dakika sonra yerel kaşıntı ve küçük su toplamış kabarcık (vezikül) ortaya çıkmaktadır Bunu 8-24 saat sonra püstül oluşumu izler Karınca sokmasından sonra ikincil enfeksiyonlara engel olmak için bol su ve sabunla yıkanmalı, içi su dolu kabarcık sıkılmamalıdır Topikal steroidli merhemler ve ağızdan H1 antihistaminikler kaşıntıyı azaltmak için kullanılabilir


Böcek sokması sonrası olan alerjik belirtiler nelerdir?


Böcek sokması olan bölgeden uzakta şişme, kızartı, ürtiker, kaşıntı, kolik şeklinde karın ağrısı, kusma, ishal, göğüste sıkışma hissi, nefes almada zorluk, hırıltılı solunum, at sesi (larinks ödemi bulgusu), dilde şişme olabilir Bu bulgular, ciddi alerjik reaksiyon ve anafilaksi bulgularıdır ve birkaç dakika içinde ortaya çıkar Nabzın alınamaması ve kan basıncının düşmesi, bilinç bulanıklığı ve kalp durması yaşamı tehdit eden bulgulardır


Anafilaksi gelişen her böcek sokması acil tedavisi yapıldıktan sonra alerjiste gönderilmelidir


Böcek sokmalarından nasıl kaçınabiliriz?


Otların üzerinde açık ayakkabı ve çıplak ayakla yürünmemeli


Pikniğe, çocuk bahçesine giderken parlak renkli, kol ve bacağı açıkta bırakan giyecekler giyilmemeli


Yakında uçuşan arı görüldüğünde panik yaratıp, kaçması için saldırıya geçilmemeli (yaban arıları kendilerine saldırıldığında sokmaktadırlar), bir yüzeye yapışmışsa nazikçe kaldırılmalıdır


Ağzı açık kalmış tatlı içecekler yeniden içilmemelidir


Çöp tenekelerin ağzı sıkıca kapalı tutulmalıdır


Ev dışında yenilen yiyeceklerin paketleri sıkıca kapatılmalı, uzun süre ağzı açık bırakılmamalıdır


Pikniğe, parka giderken tatlı ve bitki kokulu parfümler sıkılmamalıdır


Evlerin ve arabaların camları kapalı olmalıdır


Böcek sokmalarında anafilaksi geliştiğinde tedavi nasıl olmalıdır?


Böcek sokmasına bağlı anafilakside tedavi:


ABC (Airway= havayolu açıklığı, Breathing= solunum, Circulation=dolaşım) sağlanması

Bacakların yükseğe kaldırılması,

Sokulan bölgenin üst kısmına turnike uygulanması,

Oksijen desteği sağlanması,

Ayrıca, hastaya uygulanacak ilaçlara bir doktorun karar vermesi gerekir

Hastalar anafilaksiye yönelik gerekli tedavileri yapıldıktan sonra en az 48 saat gözlem altında tutulmalıdır Daha önce anafilaksi geçiren bir kişinin yanında her zaman hazır şırınga edilebilir adrenalin bulunmalıdır Bu preparatlar ülkemizde yoktur Daha önce anaflaksi geçirmiş hastalar için Türk Eczacılar Birliği ya da firmalar aracılığı ile bu preparatlar sağlanabilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..

Eski 08-17-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..



cilt kırışıklıkları kırışması ve önlenmesi


Kırışık giderme konusunda Kozmetik dünyasında en çok konuşulan yardımcı A vitamini ve türevleridir Çok geniş olarak konuşulmasada da C vitamini, selenyum, dengeli beslenme, spor ve su cilt sağlığı ve kırışıklıkların giderilmesi veya oluşumunun engellenmesinde önemlidir Yapılan bazı çalışmalar kollagen yapımı üzerine etkileri nedeni ile C vitaminini de gündeme getirmiştir Bazı çalışmalar C Vitamininin, vücüdumuzdaki bağ doku denen, koruyucu doku katmanının korunmasında anahtar rölü oynadığını göstermiştir Kollagen de bu dokunun bir elemanıdır Kollajen sentezi için gereken sinyali C vitaminin oluşturduğu düşünülmektedir

Günlük hayatımızda besinlerimiz ile C Vitamini almaktayız Bu vitamin suda eriyebilen vitaminler gurubundandır Asit yapıdadır, kimyasal ismi Askorbik asittir Yani sindirim kanalından kana, vücudun emme mekanizmasının izin verdiği ölçüde geçer, ve vücudun her noktasına taşınır Hücreler ihtiyaçları kadar C vitaminini kandan alırlar ve fazla alınmış miktar ise vücuttan idrar yolu ile atılır Sıklıkla yediğimiz, taze sebze ve meyvalar C vitamini için iyi bir kaynaktır

Günlük erişkin bir kişi için önerilen C vitamini dozu 300 - 500 mg dır Sigara kullanan kişilerin ihtiyacı daha yüksektir Fazla miktarda C vitamini alınması halinde idrar yolu ile atılır bir zararı yoktur Ancak çok yüksek dozda alınan C vitamini, atılımı sırasında idrarda, kum veya taş oluşumuna neden olabilir

Erişkinler için önerilen minimum C vitamini dozunun, vücutta C vitamini eksikliği oluşmaması için gereken doz olduğunu vurgulayan uzmanlar, bu dozların kırışıklar üzerine bir etki sağlamayacağını söylemektedirler

Özellikle güneş ışınlarının taşıdığı ultrviyole ışınlarının cilt üzerindeki olumsuz etkileri düşünüldüğ&amp ;#252;nde,

Hücre içi metabolizma bozulur,Daha az kan taşınır,

Ter ve yağ bezlerinin fonksiyonları bozulur ,

Kollagen yapımı azalır, var olan kollagen lifleri kalınlaşır,

Damarların duvarlarındaki kollagen liflerde özelliklerini kaybettiklerinden (özellikle göz çevresi ve damarların daha yüzeyde olduğu bölgelerde) damar duvarlarından dışarı kan serumu çıkmakta ve süngersi yapıdaki bölgelerde, torbalaşmalara neden olmaktadır Bu konular daha detaylı olarak cilt kırışıkları bölümünde incelenmiştir


Genç ciltlerde daha çok kan akımı ve damarsal oluşumlar varken, yaşlılıkta azalan kan akımı ve daha çok ultraviyoleye tabii kalmış yıpranmış, daha çok serbest radikallerin (hücre için, sağlam moleküllerden elektron çalarak, onların yapısını bozarak, normal moleküllere zarar veren zararlı bir gurup madde) oluştuğu ciltte, daha çok C vitamin gereklidir


Cilde, yüksek dozda C vitamini içeren kremlerin uygulanması ile bazı olumlu gelişmeler gösterilmiştir Özellikle sunblock (tam UV kesen kozmetikler) ile birlikte C vitamini uygulamasının, serbest radikallerin oluşumu azalmakta ve kırışıkların oluşumlarının başlamasında engel olduğu düşünülmektedir Bu tip ürünlerin, güneşe çıkmadan en az 20 - 30 dakika önce uygulanması gerekmektedir


Ciltte kırışıklıkların oluşumuna engel olan bir diğer mekanizmada E vitaminidir Anti oksidan özelliği ile serbest radikalleri ortadan kaldırır Bu tip ürünlerin güneşe çıkmadan değil de, güneşe maruz kaldıktan sonra uygulanması önerilmektedir Vitamin E'nin kendisinin de ultraviyole karşısında, serbest radikaller oluşturduğu bilinmektedir Güneşlenmeden 8 saat sonra uygulanan E vitamini yağının, ciltteki zarardan cildi koruduğu ve şişme oluşumunu engellediği söylenmektedir Ağız yolu ile alınan E vitamininin, cilt kırışıklıkları üzerine olan etkisi yeni çalışılan bir konudur ancak, bu tip uygulamanın cildin daha sağlıklı olmasına ve ultraviyole zararlarından korunmada etkili olduğu bildirilmiştir


Vitamin E gibi etki gösteren bir başka mineralde selenyumdur Toprakta bulunan bu mineral besinlerimiz yolu ile alınırlar Topraktaki selenyum içeriği doğrultusunda bazı bölgelerde alım eksikliği olur Cilt sağlığı için günlük önerilen minimum miktar 50 - 200 mikrogramdır En çok kullanılan selenyum tuzu l-selenomethionin'dir Bu mineralin kullanılmasında mutlaka hekiminize danışmalısınız 100 mikrogramın üzerindeki yüksek dozlarda toksik ( zarar verici) olabilmektedir Sadece gereğinde kullanılmalıdır Özellikle soğan, sarmısak gibi yemeklerimizde sıklıkla kullanılan sebzeler yüksek miktarlarda selenyum içerir En çok Ton balığında vardır Ondaki miktar bile 3 konserve kutu balıkta 100 mikrogram kadar yer alır Bazı araştırıcılar iyi sonuçlar aldığını bildirmektedir


Cilt kırışıklıkları konusunda içki ve sigaranında çok etkisi vardır Sigara içerdiği maddeler nedeni ile damarların büzülmesine ve kan akımının azalmasına neden olur Ciltte tahrişlere ve kurumalara neden olurlar


Vücuda su alımı da çok önemli bir faktördür, ciltte bulunan hücrelerin su içeriklerin tam olması, yağ ve ter bezlerinin normal fonksiyonları için su çok önemlidir Doğal olarak cildi nemlendirir Bir kişinin günde 5 lt ye yakın miktarda sıvı alması gerekir Bol bol su içilmesi, tüm sağlık problemlerinde önerilen bir unsur olduğu gibi cildin her türlü sorununuda da çok önemlidir ve etkindir Dolaşım sisteminin, sağlıklı çalışması cildin de beslenmesi konusunda çok önemlidir Dolaşımın artması ve düzenli olması, hücrelere daha düzenli besin ve oksijen taşınması demektir Daha sağlıklı bir vücut için sporda çok önemli bir faktördür Spor, dolaşım sisteminin sağlıklı fonksiyon görmesini sağlar


Denegeli bir beslenme, güneşten korunma, spor yapmak ve bol bol su içmek, cilt sağlığı için yapılması gereken en temel davranışlardır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..

Eski 08-17-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..



cilt yapısı ve yara iyileşmesi


Cilt insan vücudunu kaplayan en geniş organ olup organizmanın çevreye karşı dış duvarıdır; dolayısıyla bazı fonksiyonları yerine getirmekle yükümlüdür


Mekanik, kimyasal ve biyolojik etkilere karşı koruma sağlar Su dengesini ve vücut sıcaklığını düzenler Dokunma, basınç, sıcaklık ve acı gibi duyuları ileten bir duyu organıdır Kızardıklarında veya sarardıklarında açık tenli kimselerin cildinde duyguları gözükür Cilt aynı zamanda bağışıklık süreçleriyle de ilgilidir ve metabolik fonksiyonlara (D2 vitamini ve kolesterol sentezi) sahiptir


Cildin icra ettiği fonksiyonların çeşitliliği karmaşık yapısına yansımıştır Cilt, her biri farklı bir doku yapısına sahip üç tabakadan oluşur






Bir araya gelerek cildi oluşturan üç tabaka dıştan içe doğru epidermis, dermis (corium) ve sub kutistir Her tabaka bundan sonraki bölümde ayrıntılı olarak açıklanmaktadır


Yaralar kavramıyla iki fizyolojik yara iyileştirme yolu da açıklanmaktadır Epidermis cildin en dıştaki tabakasıdır Birkaç keratinosit tabakadan oluşur Kalınlığı vücudun bölümüne, yaşa ve cinsiyete bağlı olarak değişir Epidermis hücreleri dört tabakaya ayrılabilir İçten dışa doğru bunlar stratum basale epidermidis (tek tabakalı), stratum spinosum epidermidis, stratum granulosum epidermidis (tek katlı veya çok katlı) ve stratum corneum epidermidis


Keratinositler epidermisin stratum basalede teşekkül eder Süreç sırasında yapılarını değiştirerek üst tabakalara yayılırlar Stratum spinosumda diken hücreleri, Stratum granulosumda granüler hücre ve stratum corneum da horny hücreler şeklinde bulunurlar Bir keratinositin bütün tabakaları kat ederek cansız bir horny hücre olarak yüzeye düşmesine kadar geçen süre turnover olarak adlandırılır ve genellikle dört hafta kadar sürer


Epidermiste mevcut diğer hücreler arasında melanositler (pigment üreten hücreler), Meckel hücreleri, Langerhans hücreleri lenfositler bulunur Dermisten farklı olarak epidermiste damar bulunmaz Beslenme, altta bulunan dermisten difüzyon yoluyla olur


Dermis, cilde elastikliğini veren lifli ve iyice damarlaşmış bir dokudur İki dokudan oluşmuştur, stratum papillare ve stratum reticulare


İnce yüzey tabakası olan stratum papillare ince elastik lifler içerir ve bağ doku kabarcıklarıyla epidermise bağlanır Bu kabarcıklar yoğun bir kılcal damar ağıyla çevrelenmiş olup, epidermise kan gitmesini sağlarlar Stratum papillare aynı zamanda histositler, fibroblastlar, meme hücreleri ve bağışıklık hücreleri, serbest sinir uçları ile dokunma ve basınç algılayıcıları gibi hareketli bağ doku hücreleri bakımından da zengindir


Cildin Anatomisi


Epidermisin yapısı


stratum corneum

stratum granulosum

stratum spinosum

stratum basale

Fonksiyonu


vücudu dış çevreden korur

Ana hücre tipleri


keratinositler

ömrü: yaklaşık dört hafta

Dermisin yapısı

Damarlı ve lifli doku iki tabakadan oluşur:


stratum papillare

stratum reticulare

Fonksiyonu


epidermisi difüzyonla besler

cilde elastikliğini verir

sıcaklığı ve kan basıncını düzenler

Bağlantıları


ter bezleri

kıllar

yağ bezleri

Alttaki geniş stratum reticulare esas olarak vücut yüzeyine paralel uzanan kalın kollajen lif demetleri ve elastik liflerden ibaret bir ağ yapısı oluşturur Ter bezleri, kıl bezcikleri ve yağ bezleri gibi epitel uzantılarının kökleri buradadır Subcutise bitişik olan dermis ana fonksiyonları vücut sıcaklığı ile kan basıncını düzenlemek olan küçük ilâ orta boy damarların oluşturduğu bir ağ yapısını içerir Subcutis dermisin altında bulunur ve iki tabakayı ayıran belli bir sınır yoktur


Subcutis yapısı


yağ doku

bağ doku

Fonksiyonu


taşıyıcı ve bağlayıcı tabaka

ısı ayarlama

mekanik tampon

Subcutis dermisin altında bulunur ve iki tabakayı ayıran belli bir sınır yoktur Subcutis fasyanın başladığı yerde biter


Subcutis, içinden kan damarları, sinirler ve lenf damarlarının geçtiği bağ doku perdelerinin birbirine bağladığı yağ doku lobüllerinden oluşur Subcutis cildi matrixle irtibatlandıran taşıyıcı ve bağlayıcı bir tabakadır Enerji deposu ve mekanik tampon görevi yapar ve vücudu sıcaklık dalgalanmalarından korur Subcutis yapısı cinsiyete, vücudun hangi bölümünde bulunduğuna, yaşa, besleme durumuna ve diğer bazı faktörlere göre farklılık gösterir


Yara, normal fonksiyonlarını kesintiye uğratacak tarzda bir dokunun yaralanması veya tahrip olmasıdır Organizmanın doğal tepkisi yaraları mümkün olduğunca kısa sürede kapatmak ve yapıların normal sürekliliğini geri getirmektir Bu süreç yara iyileşmesi olarak adlandırılır Yara iyileşmesi tüm dokularda aynı biyolojik ve biyokimyasal prensipleri takip eder Yara iyileşmesi, yaranın şiddet ve durumuna bağlı olarak birincil ve ikincil olmak üzere iki tipte olabilir Birincil yara iyileşmesi yara iyileşmesinin optimum çeşididir Birincil yara iyileşmesinin meydana gelebilmesi için yaranın kenarları düzgün ve aynı hizada bulunmalı, yara temiz ve iyi pansuman yapılmış olmalıdır Birincil yara iyileşmesi, hissedilir hiçbir yangı olmadan yaranın dört - altı günde süratli ve karmaşıklaşmamış kapanmasıyla sonuçlanır Çok az kabuk bağlama meydana gelir ve yapı ile fonksiyon büyük oranda eski haline döner


Doku kaybı, hizası bozuk yara kenarları, enfeksiyon veya kan beslemesinde yetersizlik varsa, ikincil yara iyileşmesi meydana gelir İkincil yara iyileşmesi bir haftadan uzun süren ve genellikle iki - üç haftayı geçmeyen gecikmeli bir iyileşme süreciyle tanınır


İkincil yara iyileşmesi değişmez olarak fonksiyon görmeyen büyük bir kabuğun teşekkülüyle sonuçlanır


Yara iyileşmesi tipleri


Tanım


fonksiyon kaybı eşliğinde doku yırtılması veya tahribi

Yara iyileşmesi tipleri


birincil ve ikincil yara iyileşmesi

Birincil yara iyileşmesi


optimum iyileşme

dört ile altı günde iyileşme

karmaşıklaşma yok

kabuk bağlama çok az veya hiç yok, fonksiyon kaybı hiç yok

İkincil yara iyileşmesi


karmaşıklaşma dolayısıyla geç iyileşme

kayda değer kabuk bağlama

iki ilâ üç haftada iyileşme


Tedavi Yolları


Yara temizleme geç iyileşen yara yönetiminde yaygın olarak uygulanır Bazı enzimsel, mikrop kırıcı, fiziki ve cerrahi temizleme teknikleri kullanılabilir Bunlar gelecek bölümde açıklanmaktadır


Bir yara temizlenirken hijyenik çalışma şartlarının muhafazası, pansuman karışıklıklarının önlenmesi ve yaranın kurumasının durdurulması önemlidir


Enzim preperatları yara temizliğinin temel dayanaklarından biridir Enzimler, exudatif fazda nekrotik malzemeyi ve kabuğu seçici olarak parçalayarak fizyolojik yara temizliğine takviyede bulunurlar Bu da yeni dokunun (granülasyon ve epitelleşme) üretilmesini hızlandırır Enzimle temizlemenin önemli avantajlarından biri sağlıklı doku el değmeden kalırken nekrotik dokunun ayrılmasıdır


Doğal kollajen en önemli insan bağ dokusu proteinidir ve öyle olunca cildin önemli bir yapısal elemanıdır İnsan kollajeni, doku tipine göre farklı biçimde düzenlenmiş paralel tropokollajen moleküllerden ibaret örgüye benzer fibrillerden meydana gelir


Kollajenin temel bileşeni olan tropokollajen helixel olarak birbirlerine sarılmış polipeptit zincirlerinin üçlü helixinden yapılmıştır


Her polipeptit esas olarak amino asitler, glisin, hidroksiprolin ve prolinden meydana gelir Bu bileşenler glisinle başlayan üçlü spiral oluşturur


Kollajenaz kollajeni parçalayabilen tek enzimdir Yara iyileşmesinin exudatif safhasında, yer değiştiren fibroblastlar, keratinositler, makrofajlar ve granülositler tarafından yaranın içine endojen kollajenazlar salınır Kollajenaz kollajen liflerini daha sonra proteazlar tarafından daha da parçalanabilen dörtte bir ve dörtte üçlük parçalara ayırır Böylece ortaya çıkan çok küçük kollajen parçalanma ürünleri granülosit ve makrofajların yer değiştirmesi için kemotatik çekici olarak hareket ederler Granülosit ve makrofajlar nekrotik malzemeyi fagositoza tâbi tutarak yara temizleme sürecine devam ederler Makrofajlar aynı zamanda granülasyonu hızlandıran (proliferatif faz) kollajenazlar ve biyolojik bakımdan aktif maddeler de salgılar Yeni granülasyon dokusu teşkil edildiğinde, yeni dokuda fazla hücre çoğalmasını önlemek için, kollajen aktifliği azaltılır Geç iyileşen yaralarda, bir endojen kollajenaz ek-sikliği vardır Bu da, kollajen lifleriyle yaranın taba-nına bağlanan nekrotik dokunun yeterince parçalanamaması demektir


Endojen kollajenaz aktifliğini artırıp iyileşmeyi hızlandırdığından, yaraları geç iyileşen hastalarda bakteriyel kollajenaz preperatlarının kullanılması özellikle tavsiye edilmektedir


Geç iyileşen bütün yaralara bakteriler koloni kurar Ancak, bu tedavi gerektiren bir enfeksiyonun varlığını göstermez Bu nedenle, antibiyotikler ancak milimetreküp başına 105'ten çok koloni teşkil eden birim kültürü gelişmişse ve bitişik dokunun süzmesi nedeniyle kızarıklık ve acı, yaradan su ve püy sızıntısı veya ateş gibi sistemsel belirtiler varsa kullanılmalıdır


Yara enfeksiyonuna neden olan en yaygın patojenlerden bazıları Escherichia coli, Pseudomonas aeruginosa ve streptococ'dur


Antibiyotikler sistemik veya lokal olarak kullanılabilir Antibiotiklerin lokal kullanımı bazı nedenlerden dolayı problemlere yol açabilir Onların kullanılması patojenlerin daha dirençli olmasına yol açabilir veya dokunma alerjilerini ortaya çıkarabilir Buna ek olarak, yara iyileşmesi sürecine zarar vermeden yeterli ilaç seviyelerinin elde edilmesi zordur Lokal tedavinin bir avantajıysa, ilacın kan dolaşımı içine asgari emilmesi nedeniyle neredeyse sistemik yan etkisinin bulunmayışıdır


Hassasiyet riski yüzünden, lokal tedavi için antibiyotikler yerine antiseptikler kullanılabilir


Bununla birlikte, antiseptik kullanılırken etki yelpazelerinin sınırlı olduğu, hassasiyete yol açabildikleri-antibiyotiklerden az olsa bile-uygulandıklarında acıya yol açabilecekleri ve yara iyileşmesi sürecine büyük zarar verebileceklerinin unutulmaması önemlidir


Nekrotik dokunun ayrılıp yaranın temizlenmesini sağlamak için fiziksel tedbirlere başvurulabilir Bu tedbirlerden bir tanesi, ıslak sargı uygulanmasıdır Kullanılacak en iyi çözüm, yaradaki elektrolit dengesini altüst etmediğinden yara iyileşmesi sürecine zarar vermeyen Ringerle yıkanmasıdır Koloni teşkil eden birimlerin sayısını azaltmak üzere denenip test edilen tedbirler arasında H2O2 ile yıkama ve UV-C ışığıyla ışınıma maruz bırakma bulunmaktadır


Cerrahi temizleme geç iyileşen yaralar halinde bir başka alternatiftir Cerrahi yoldan, yabancı cisim dokusu, nekrozlar, kabuk ve kötü pansuman yapılmış doku etkin biçimde çıkarılıp yaranın kenarları kolayca temizlenebilir Enfeksiyona uğrayan bölgeler kesilip çıkarılabilir ve salgıların uzaklaştırılması için çıkışlar bırakılabilir Bununla birlikte cerrahiyle, taze granülasyon dokusunu zedeleme riskinden bahsetmesek bile, yüksek enfeksiyon, kanama ve acı riskiyle ilişkilidir Bu nedenle, cerrahi temizleme ancak doğru eğitim verilmiş personel tarafından yapılmalıdır


Enzim tedavisi


Enzim tedavisinin fonksiyonu


yara temizliğinin takviyesi

granülasyon ve epitelleşmenin hızlandırılması

Kollajenin fonksiyonu ve yapısı


en önemli fizyolojik doku proteini

üçlü polipeptit zinciri bir topokollajen molekülü oluşturur

üçlü tropokollajen molekülleri fibril oluşturur

fibriller birbirine bağlanarak kollajeni teşkil eder

Enzim tedavisi


Polipeptit zincirlerinin bileşimi


prolin

glisin

hidroksiprolin

Endojen kollajenazın fonksiyonu


kollajeni parçalar

granülosit ve makrofajları çekerek yarayı temizler

makrofajlar vasıtasıyla biyolojik bakımdan aktif maddeler salgılayarak granülasyon dokusu üretimini hızlandırır

Bakteriyel kollajenazın fonksiyonu


geç iyileşen yaralarda endojen kollajenaz aktifliğini artırır

Antibiyotikle tedavi


Antibiyotiklerin kullanımı


enfeksiyona dair klinik belirtiler varsa

milimetreküp başına 105'ten çok koloni teşkil eden birim kültürü gelişmişse

Antiseptiklerin kullanımı


lokal antibiyotiklerin yerine

Fizik tedavi/cerrahi


Fizik ve cerrahi tedavinin fonksiyonu


yara temizleme

nekrotik malzemenin daha etkin biçimde çıkarılması

Tuncay NAS*, M Zeki TANER**, M Bülent TIRAŞ**, Ali ULUTÜRK***, Akgün YILDIZ****,Haldun GÜNER****, Mülazim YILDIRIM****


Uz Dr Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum ABD,

** YardDoçDr Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum ABD,

*** DrGazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum ABD,

**** ProfDr Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum ABD,

Alıntı Yaparak Cevapla

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..

Eski 08-17-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..



DERİ: CİLT KANSERLERİ



Deri kanseri sıklığında son yıllarda artış olmuştur Bunda en önemli rolü ultraviyole oynar Işın, ısı, travmaya maruz kalmak; arsenik, katran, kurum, madeni yağlar,parafin ile uzun süreli temaslar deri kanseri sıklığını arttırırKarsinojen maddelerle çalışan endüstri işçilerinde bu tip kanserler gelişirİyileşmeyen yaralar,cilt hastalıkları,eski yanık sahalarında da kanser gelişme riski vardırAçık tenli, sarışın ve kızıllarda cilt kanseri sıklığı koyu tenlilere oranla çok daha fazla görülür Cilt kanserlerine öncülük eden çeşitli lezyonlar da olabilirBunların erken tespit edilip tedavisinin yapılması cilt kanseri sıklığını azaltır Çeşitli bölgelerdeki iyileşmeyen yaralar öncü lezyonlardan olabilirVücutta eskiden beri var olan benlerde büyüme, küçülme, kanama, kaşıntı, kabuklanma gibi şikayetler hekime başvurulmasını gerektirir Yaşla birlikte deri kanseri sıklığı artar


Deri kanserlerinin en sık görülen üç tipi vardır:

1 Bazal hücreli kanser

2 Epidermoid kanser

3 Malign melanom


Bazal hücreli kanser % 85 baş boyun bölgesinde görülürGenelde yüzeyden hafifçe kabarık, üstü kabuklu, pullu, parlak, üzerinde küçük damarcıklar bulunan olmak üzere çeşitli görünümlerde olurlarCilt kanserlerinin en yavaş ilerleyeni ve başka uzak organlara en az yayılanıdır Genelde erken tanı konur, çok nadiren tekrarlar ve tedavisinde başta cerrahi olmak üzere kriyoterapi, küretaj, radyasyon, laser, topikal 5 -FU kullanılır


Epidermoid kanser 2 en yaygın görülen cilt kanseridir Cildin en üst tabakasındaki atipik epidermal keratinositlerden gelişir Nadiren normal ciltte meydana gelebilmekle birlikte, genellikle güneşten hasar görmüş ciltte yada aktinik keratoz gibi öncü lezyonlardan gelişir Virüsler, eski yanık alanları,iyileşmeyen yaralar , çeşitli cilt hastalıkları zemininde de gelişir Çeşitli sekillerde olabilirler İleri dönemlerde genelde kötü kokuludurlarOldukça hızlı büyür, derin ve uzak dokulara doğru hızlı ilerler Tedavileri öncelikle cerrahidir Kanserin bulunduğu döneme göre ek tedavi prosedürleri uygulanır


Malign melanom deriye rengini veren pigmenti üreten, melanosit adı verilen hücreden gelişirEn öldürücü cilt kanseri tipidirGüneşe maruz kalan bölgelerde özellikle sık görülür(Kadınlarda bacaklar, erkeklerde gövdede… ) Çeşitli renklerde (kırmızı, beyaz, mavi veya karışık renkli) , düzensiz sınırlı (köşeli, çentikli vs) ve düzensiz yüzeyli olabilirler Hastalar lezyonlardaki kaşıntı, kanama, ülserasyon, boyut ve rengindeki değişikliklerden dolayı hekime başvururlar Eskiden vücutta var olan benlerden gelişebileceği gibi sonradan oluşan benlerin zemininden daha çok gelişirler Erken tanı son derece önemlidirCerrahi tedaviye ek olarak çeşitli ilaçlar da kullanılır






Deri kanserleri gözle görülebilen bölgelerde ortaya çıktığından genellikle erken devrede tanı konabilmekte ve tedavide başarı oranı bu nedenle yüksek olmaktadır Yüzünüzde, ellerinizde ya da vücudunuzda bir aydan daha uzun süre iyileşmeyen kapanmayan yara, fark ederseniz zaman geçirmeden doktorunuza başvurunuz Şüpheli yaralardan ufak bir parça alınarak yapılacak olan patolojik inceleme ile yaranın kanser olup olmadığı belirlenecektir Ayrıca bu yolla ne tip bir yara ise buna göre uygun tedaviye karar verilecektir


Dudak, yüzün alt bölümü veya kulak kepçesi derisinde iyileşmeyen bir yara fark ederseniz şüphelenmeniz gerekir Deri kanserleri arasında klinik olarak en az zararlı olanı "bazal hücreli" olan tiptir Genellikle seneler sürebilen yavaş bir gelişim gösterir Krater şeklinde ortası çukur bir yara etrafa doğru yavaş yavaş genişler Daha hızlı olarak aylar içinde gelişen deri kanseri ise "yassı hücreli" tiptir Klinik olarak daha kötü huylu olup yine zamanında ve çok yayılmadan teşhis konduğunda tamamen tedavisi mümkündür Daha da kötü prognoza sahip olan kanser olan "Malign melanom" hastalığında, deride daha önce mevcut olan veya sonradan çıkan bir leke (ben) koyu siyah veya koyu mor renk değişikliğine neden olur; bazen de ortadaki bir lekenin etrafında daha küçük lekeler görülür Bunun dışında leke üzerinde kanama veya renk değişmesi olabilir


Baş veya boyun derisinde özellikle büyüklüğü artan siyah veya koyu mor renkli bir leke fark ederseniz muayene olmanız gerekir Önceden mevcut olan bir nevüste (ben) huy değişimi, renk değişimi, çapında hızlı artış, üzerinde kanama, kabuklanma, tüylenme veya tüylerin dökülmesi, etrafında uydu yeni lezyonların oluşması durumunda mutlaka doktora başvurunuz Deri kanserleri genellikle güneş ışınlarının vücuda dik açıyla geldiği bölgelerde ve güneş ışınına uzun süre ve sürekli maruz kalanlarda daha çok görülür ve bu etki yıllar içinde birikim gösterir ve olasılık giderek artar (bazal hücreli ve yassı hücreli tipler) Malign melanoma ise çoğunlukla güneşten uzak kapalı odada uzun süreli çalışıp daha sonra birden örneğin yaz tatilinde kısa süreli fakat çok şiddetli güneş ışınına maruz kalanlarda görülebilir


Atmosferdeki ozon tabakasının günümüzde kullanılan bazı maddelerin oluşturduğu çevre kirliliğine bağlı olarak tahrip olması sonucunda güneş ışınlarının zararlı etkisi giderek artmaktadır Bu nedenle güneş ışınlarından korunmak, özellikle bu etkinin çok arttığı saatlerde güneşe çıkmamak (saat 10-16 arası) ya da güneş ışınından koruyucu kremler kullanılması, geniş gölgelikli şapkalar giyilmesi önerilmektedir Deri yüzeyinde oluşabilecek yaraların erken devrede tedavisi çok daha kolay ve başarı oranı daha yüksektir


Deri kanserlerinin sık görüldüğü bir bölge de alt dudaktır Özellikle erkeklerde daha sık görülmekte ve zaman kaybedildiğinde yara genişlemekte tüm dudağı tutabilmekte, hatta buradan boyun bezelerine (lenf bezi) ve diğer organlara (akciğer, kemik) yayılabilmektedir Yine erken devrede tanı konduğunda tamamen tedavisi mümkündür


Deri kanserlerinde birinci tedavi seçeneği cerrahi tedavi yani kanserli kısmın yeteri kadar dışından çıkarılması ve oluşan doku eksikliğinin hastanın başka bölgesinden aktarılan kendi dokuları ile onarılmasıdır Kanser cerrahisinde birinci amaç tüm kanserli kısımların çıkarılmasıdır Eğer cerrahi olarak çıkarılabilmesi mümkün olmayacak kadar genişlemiş ya da kontrol edilemeyecek şekilde diğer bölgelere ya da organlara yayılım olmuşsa radyoterapi (ışın tedavisi) ve kemoterapi (ilaç tedavisi) gibi diğer yöntemlere başvurulur

Alıntı Yaparak Cevapla

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..

Eski 08-17-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cilt HastalıKları...Ve İlgili Hersey..



Egzema Dermatit


Egzema/Dermatit


Tedavi gerektiren cilt lezyonlarından yarısından fazlası bu grupta bulunur Egzema ve dermatit terimleri birbiri yerine kullanılabilse de bazı doktorlar olayın nedeni biliniyorsa dermatit, bilinmiyorsa egzema deyimini kullanırlar Egzema derinin iltihabı (enflamasyonu) anlamına gelir Genellikle kaşıntılıdır, belirgin derecede enflamasyon ve vesikül oluşumu görülebilir Bu görüntü, egzema kelimesinin türediği ''kaynamak'' anlamındaki Yunanca sözcüğe son derece uygundur



Başlıca Nedenleri


Temasa Bağlı veya Dış Kaynaklı



İritan Kontakt Dermatit


En çok rastlanan egzema türüdür Ev kadınlarında, çamaşır ve bulaşıkla uğraşanlarda, sabunun , deterjanların ve diğer kimyasal maddelerin aşırı kullanımıyla ortaya çıkar



Allerjik Kontakt Dermatit


Bitkiler, meyve ve sebzeler, kozmetikler gibi irritan olsun , olmasın bazı maddelere karşı allerjik yolla oluşan egzemadır Buna sebep olan madde kesin olarak bilinmiyorsa, test uygulanarak kesin karara varılabilinir


İç Kaynaklı



Atopik Egzema


Genellikle saman nezlesi, astım gibi allerjik hastalıklar bulunan kişilerde ortaya çıkar Başlıca diz ve dirseklerin yüzlerini, yüzü ve boynu tutar Gövdeye de yerleşebilir



Seboreik Egzema


Saçlı deride aşırı kepeklenme, kaşıntı ve yağlanma , yer yer sulantı ve pullanmayla seyreden bir hastalıktır



Liken Simpleks (Nörodermatitis)


Asabi kimselerde ense,sırt, bilekler veya herhangi bir bölgede, net sınırlı, zeminden kabarık, kuru, kaşıntılı ve kırmızı-kahverengi alanlardan oluşan plaklar şeklinde görülür



El-Ayak veya Avuç İçi Egzeması


Çok sık görülür Bunun nedeni ellerde mekanik ve kimyasal travmalarla karşı karşıya kalınması, ayaklarda ise ayakkabı içerisindeki nemli ve sıcak ortamdır Simetrik, şiddetli kaşıntılı ve iltihaplı bir tablo çizer

Egzema Nasıl Tedavi Edilir?


Kuru deri kaşınmaya yatkındır, bu nedenle sabunun en az miktarda kullanımı önerilir Steroidli merhemler ve kremler kaşıntıyı ve enflamasyonu önlerler Egzema enfekte olmuşsa (bakteriyel ya da fungal) antibiyotik ve antifungal kullanımı gerekebilir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.