Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hakkında, tarihe, verenler, yön

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...

Eski 08-16-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...



Bu başlıkta tarihin gidişatını değiştiren, insanlık tarihinde unutulmayacak izler bırakan isimleri, kısaca hayat hikayelerini ve yaptıklarını paylaşacağız










MUSTAFA KEMAL ATATÜRK (1881-1938)

Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi Atatürk'ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına değin yaşadı

Küçük Mustafa öğrenim çağına gelince Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde öğrenime başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti Bu sırada babasını kaybetti (1888) Bir süre Rapla Çiftliği'nde dayısının yanında kaldıktan sonra Selânik'e dönüp okulunu bitirdi Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne kaydoldu Kısa bir süre sonra 1893 yılında Askeri Rüştiye'ye girdi Bu okulda Matematik öğretmeni Mustafa Bey adına "Kemal" i ilave etti 1896-1899 yıllarında Manastır Askeri İdâdi'sini bitirip, İstanbul'da Harp Okulunda öğrenime başladı 1902 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu, Harp Akademisi'ne devam etti 11 Ocak 1905'te yüzbaşı rütbesiyle Akademi'yi tamamladı 1905-1907 yılları arasında Şam'da 5 Ordu emrinde görev yaptı 1907'de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu Manastır'a III Ordu'ya atandı 19 Nisan 1909'da İstanbul'a giren Hareket Ordusu'nda Kurmay başkanı olarak görev aldı 1910 yılında Fransa'ya gönderildi Picardie Manevraları'na katıldı 1911 yılında İstanbul'da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde çalışmaya başladı

1911 yılında İtalyanların Trablusgarp'a hücumu ile başlayan savaşta, Mustafa Kemal bir grup arkadaşıyla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev aldı 22 Aralık 1911'de İtalyanlara karşı Tobruk Savaşını kazandı 6 Mart 1912'de Derne Komutanlığına getirildi

Ekim 1912'de Balkan Savaşı başlayınca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolayır'daki birliklerle savaşa katıldı Dimetoka ve Edirne'nin geri alınışında büyük hizmetleri görüldü 1913 yılında Sofya Ateşemiliterliğine atandı Bu görevde iken 1914 yılında yarbaylığa yükseldi Ateşemiliterlik görevi Ocak 1915'te sona erdi Bu sırada I Dünya Savaşı başlamış, Osmanlı İmparatorluğu savaşa girmek zorunda kalmıştı Mustafa Kemal 19 Tümeni kurmak üzere Tekirdağ'da görevlendirildi

1914 yılında başlayan I Dünya Savaşı'nda, Mustafa Kemal Çanakkale'de bir kahramanlık destanı yazıp İtilaf Devletlerine "Çanakkale geçilmez! " dedirtti 18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazını geçmeye kalkan İngiliz ve Fransız donanması ağır kayıplar verince Gelibolu Yarımadası'na asker çıkarmaya karar verdiler 25 Nisan 1915'te Arıburnu'na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19 Tümen Conkbayırı'nda durdurdu Mustafa Kemal, bu başarı üzerine albaylığa yükseldi İngilizler 6-7 Ağustos 1915'te Arıburnu'nda tekrar taarruza geçti Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferini kazandı Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe, 21 Ağustos'ta II Anafartalar zaferleri takip etti Çanakkale Savaşlarında yaklaşık 253000 şehit veren Türk ulusu onurunu İtilaf Devletlerine karşı korumasını bilmiştir Mustafa Kemal'in askerlerine "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!" emri cephenin kaderini değiştirmiştir

Mustafa Kemal Çanakkale Savaşları'dan sonra 1916'da Edirne ve Diyarbakır'da görev aldı 1 Nisan 1916'da tümgeneralliğe yükseldi Rus kuvvetleriyle savaşarak Muş ve Bitlis'in geri alınmasını sağladı Şam ve Halep'teki kısa süreli görevlerinden sonra 1917'de İstanbul'a geldi Velihat Vahidettin Efendi'yle Almanya'ya giderek cephede incelemelerde bulundu Bu seyehatten sonra hastalandı Viyana ve Karisbad'a giderek tedavi oldu 15 Ağustos 1918'de Halep'e 7 Ordu Komutanı olarak döndü Bu cephede İngiliz kuvvetlerine karşı başarılı savunma savaşları yaptı Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918'de Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına getirildi Bu ordunun kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918'de İstanbul'a gelip Harbiye Nezâreti'nde (Bakanlığında) göreve başladı

Mondros Mütarekesi'nden sonra İtilaf Devletleri'nin Osmanlı ordularını işgale başlamaları üzerine; Mustafa Kemal 9 Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı 22 Haziran 1919'da Amasya'da yayımladığı genelgeyle "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını " ilan edip Sivas Kongresi'ni toplantıya çağırdı

23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum, 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında da Sivas Kongresi'ni toplayarak vatanın kurtuluşu için izlenecek yolun belirlenmesini sağladı 27 Aralık 1919'da Ankara'da heyecanla karşılandı 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması yolunda önemli bir adım atılmış oldu Meclis ve Hükümet Başkanlığına Mustafa Kemal seçildi Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanması için gerekli yasaları kabul edip uygulamaya başladı

Türk Kurtuluş Savaşı 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'I işgali sırasında düşmana ilk kurşunun atılmasıyla başladı 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması'nı imzalayarak aralarında Osmanlı İmparatorluğu'nu paylaşan I Dünya Savaşı'nın galip devletlerine karşı önce Kuvâ-yi Milliye adı verilen milis kuvvetleriyle savaşıldı Türkiye Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yi Milliye - ordu bütünleşmesini sağlayarak savaşı zaferle sonuçlandırdı

Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Kurtuluş Savaşının önemli aşamaları şunlardır:
Sarıkamış (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü'nün (7 Kasım 1920) kurtarılışı
Çukurova, Gazi Antep, Kahraman Maraş Şanlı Urfa savunmaları (1919- 1921)
I İnönü Zaferi (6 -10 Ocak 1921)
II İnönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921)
Sakarya Zaferi (23 Ağustos-13 Eylül 1921)
Büyük Taarruz, Başkomutan Meydan Muhaberesi ve Büyük Zafer (26 Ağustos 9 Eylül 1922)
Sakarya Zaferinden sonra 19 Eylül 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ve Gazi unvanını verdi Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'yla sonuçlandı Böylece Sevr Antlaşması'yla paramparça edilen, Türklere 5-6 il büyüklüğünde vatan bırakılan Türkiye toprakları üzerinde ulusal birliğe dayalı yeni Türk devletinin kurulması için hiçbir engel kalmadı

23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu müjdelenmiştir Meclisin Türk Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yönetmesi, yeni Türk devletinin kuruluşunu hızlandırdı 1 Kasım 1922'de hilâfet ve saltanat birbirinden ayrıldı, saltanat kaldırıldı Böylece Osmanlı İmparatorluğu'yla yönetim bağları koparıldı 13 Ekim 1923'te Cumhuriyet idaresi kabul edildi, Atatürk oybirliğiyle ilk cumhurbaşkanı seçildi 30 Ekim 1923 günü İsmet İnönü tarafından Cumhuriyet'in ilk hükümeti kuruldu Türkiye Cumhuriyeti, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ve "Yurtta barış cihanda barış" temelleri üzerinde yükselmeye başladı

Atatürk Türkiye'yi "Çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak" amacıyla bir dizi devrim yaptı Bu devrimleri beş başlık altında toplayabiliriz:
1 Siyasal Devrimler:
Saltanatın Kaldırılması (1Kasım 1922)
Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)

2 Toplumsal Devrimler:
Kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi (1926-1934)
Şapka ve kıyafet devrimi (25 Kasım 1925)
Tekke zâviye ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
Soyadı kanunu ( 21 Haziran 1934)
Lâkap ve unvanların kaldırılması (26 Kasım 1934)
Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü(1925-1931)

3 Hukuk Devrimi:
Mecellenin kaldırılması (1924-1937)
Türk Medeni Kanunu ve diğer kanunların çıkarılarak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937)

4 Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler:
Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924)
Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)
Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması (1931-1932)
Üniversite öğreniminin düzenlenmesi (31 Mayıs 1933)
Güzel sanatlarda yenilikler

5 Ekonomi Alanında Devrimler:
Aşârın kaldırılması
Çiftçinin özendirilmesi
Örnek çiftliklerin kurulması
Sanayiyi Teşvik Kanunu'nun çıkarılarak sanayi kuruluşlarının kurulması
I ve II Kalkınma Planları'nın (1933-1937) uygulamaya konulması, yurdun yeni yollarla donatılması

Soyadı Kanunu gereğince, 24 Kasım 1934'de TBMM'nce Mustafa Kemal'e "Atatürk" soyadı verildi

Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Ağustos 1923 tarihlerinde TBMM Başkanlığına seçildi Bu başkanlık görevi,
Devlet-Hükümet Başkanlığı düzeyindeydi 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk ilk cumhurbaşkanı seçildi Anayasa gereğince dört yılda bir cumhurbaşkanlığı seçimleri yenilendi 1927,1931, 1935 yıllarında TBMM Atatürk'ü yeniden cumhurbaşkanlığına seçti

Atatürk sık sık yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi İlgililere aksayan yönlerle ilgili emirler verdi Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye'yi ziyaret eden yabancı ülke devlet başkanlarını, başbakanlarını, bakanlarını komutanlarını ağırladı

15-20 Ekim 1927 tarihinde Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatan büyük nutkunu, 29 Ekim
1933 tarihinde de 10 Yıl Nutku'nu okudu

Atatürk özel yaşamında sadelik içinde yaşadı 29 Ocak 1923'de Latife Hanımla evlendi Birçok yurt gezisine birlikte çıktılar Bu evlilik 5 Ağustos 1925 tarihine dek sürdü Çocukları çok seven Atatürk Afet (İnan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve Mustafa adlı çobanı manevi evlat edindi Abdurrahim ve İhsan adlı çocukları himayesine aldı Yaşayanlarına iyi bir gelecek hazırladı

1937 yılında çiftliklerini hazineye, bir kısım taşınmazlarını da Ankara ve Bursa Belediyelerine bağışladı Mirasından kızkardeşine, manevi evlatlarına, Türk Dil ve Tarih Kurumlarına pay ayırdı Kitap okumayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli türkülerine aşırı ilgisi vardı Tavla ve bilardo oynamaktan büyük keyif alırdı Sakarya adlı atıyla, köpeği Fox'a çok değer verirdi Zengin bir kitaplık oluşturmuştu Akşam yemeklerine devlet ve bilim adamlarını, sanatçıları davet eder, ülkenin sorunlarını tartışırdı Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi Doğayı çok severdi Sık sık Atatürk Orman Çiftliği'ne gider, çalışmalara bizzat katılırdı

Fransızca ve Almanca biliyordu 10 Kasım 1938 saat 905'te yakalandığı siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini yumdu Cenazesi 21 Kasım 1938 günü törenle geçici istirahatgâhı olan Ankara Etnografya Müzesi'nde toprağa verildi Anıtkabir yapıldıktan sonra nâşı görkemli bir törenle 10 Kasım 1953 günü ebedi istirahatgâhına gömüldü


wwwataturknet

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...

Eski 08-16-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...




Julius Caesar (MÖ 100 - 44)
Romalı general ve Roma İmparatoru
Gelmiş geçmiş devirlerin en parlak savaş komutanlarından ve devlet adamlarından biri sayılan Julius Sezar aynı zamanda yazar olarak da çok ünlüdür
Aineias'ın oğlu İulius'tan ve dolayısıyla, soyunun tanrıça Venüs'ten geldiğini iddia eden bir patrici ailesindendi Çok genç yaşta gururu ve tutkularıyla göze çarptı: "Roma'da ikinci olmaktansa bir köyde birinci olmayı yeğ tutarım!" diyordu Zaten zekâsı ve iradesi sayesinde kısa, zamanda ün kazanmağa başladı Önemli bir komutanlığa gelme kaygısındaydı ve o tarihlerde bir Roma eyaleti olan İspanya'ya giderek orayı bir yıl başarıyla yönetti (61-60) Roma'ya döndüğünde, zengin Crassus ve ünlü Pompeius ile siyasî bir birlik kurdu: bu, birinci triumvirlik'ti Ertesi yıl Sezar konsül seçildi (59)


İktidar ve zafer
O zaman Galya'ya gidip birkaç yıl süren bir savaşla (58'den 51'e kadar) bütün ülkeye boyun eğdirdi; Galyalıların ayaklanmasını bastırdı ve bu arada Vercingetorix'in örgütlediği genel isyanı bastırdı Bu uzun savaşı, Galya Savaşı Üstüne Yorumlar adlı eserinde, kendisi anlatacaktır Sezar askerleri yönetmeyi biliyor, onlar da, kendi çetin koşullarını ve yorgunluklarını paylaşmaktan geri durmayan bu komutana değer veriyorlardı Ama Roma'daki şöhreti, senatoyu ve özellikle iktidarı kendi başına yürütmek sevdasında olan Pompeius'u kaygılandırmaktaydı Bunu anlayınca Sezar meşruluk dışına çıkmağa karar verdi: askerleriyle Rubico Irmağı'nı aşıp şehre yürüyerek iç savaşı başlattı Pompeius Yunanistan'a kaçtı, orada, 48 yılında Pharsale'de yenilgiye uğradı, taraftarları ise Afrika ve İspanya'da darmadağın edildiler, kılıçtan geçirildiler 45 yılında iç savaş sona erdi

Zaferi kazanan Sezar, artık mutlak hükümdar olarak ülkeyi yönetebilecekti Diktatör, ömür boyunca konsül ve en yüksek majistra seçildi Kuruluşlarda derin bir reforma girişti Bir yıl içinde cumhuriyeti imparatorluğa dönüştürdü Yerine geçecek vârisi olmadığından, yeğeninin oğlu, müstakbel Augustus olacak Octavius'u evlât edindi Ama düşmanları ona karşı, himayesindeki Brutus ve Cassius yönetiminde bir suikast hazırladılar Sonunda senatoda, Pompcius'un heykelinin dibinde üvey oğlu Brutus tarafından hançerlenerek öldürüldü

Veni, Vidi, Vici
"Geldim, gördüm, yendim" Bu sözlerle Sezar, senatoya, Küçük Asya'da, Zela yakınlarında, Pontus kralı Pharnekes'e karşı kazandığı zaferi bildiriyordu (MÖ 47'de)

Sezar'ın bize kadar gelmiş olan çeşitli eserleri (şiirler, siyası yazılar) arasında en ünlüsü, Galya Savaşı Üstüne Yorumlar'dır Bu, Sezar'ın askeri taktiğinin gizemini korumak ve saygınlığını arttırmak için gerçeği saptırdığı bir propaganda eseridir: yardımcılarının oynadığı rolü küçümser, düşman birliklerinin kalabalığı ve kuvveti (özellikle Vercingetorix'in) üzerinde ısrarla durur; böylece zaferi daha da parlak görünür Bu kusurlarına karşın Galya Savaşı Üstüne Yorumlar, tarihçilerin, Sezar'ın yaptıklarını ve kişiliğim aydınlatmalarına yardımcı olmuştur

Türkçe Bilgi Sitesi - Ansiklopedi, Sözlükler, Makale ve Haritalar

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...

Eski 08-16-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...




Adolf Hitler (1889-1945)

20 Nisan 1889 yılında Branau kasabasında doğdu İlk tahsilini doğduğu kasabada gördü Orta tahsilini Viyana civarındaki Lintz şehrinin Realschule'sinde yaptı On üç yaşında, ilk önceleri çok iyi bir memur olan, sonra memurluktan emekli olan ve çiftçilik yapan babasını, on altı yaşında her zaman ona destek veren annesini amansız bir hastalık yüzünden kaybetti Hayatın bu acı darbeleri ve ailesinden ona kalan ihtiyacını karşılamayan yetim maaşı ona çabuk karar vermeyi öğretti

Orta öğrenimini bitirince çok iyi çizim ve resim yaptığı için Viyana Güzel Sanatlar Akademisine gitmeye karar verdi kendisine olan güveni ona her şeyi hiç düşünmeden yaptırıyordu Akademiden kendisinin yeterli olmadığını öğrenince yıkılmıştı Yapayalnız ve iç güveniyle geldiği Viyana'da ne yapacağını bilmiyordu O yıllarda hem amele olarak çalışıyor hem de mimarlık sınavlarına hazırlık nedeniyle kitaplar okuyordu Viyana sanayi mektebine yazıldı ve bir mimarın, sonra da nakkaşın yanında çalıştı 1912'de Viyana'dan Münih'e geldi


1914 yılına doğru, Avusturya'nın Almanya ile birleşmesi gerektiğini düşünen otoriteler, böyle bir ittifakın ilerisini düşünemediler ve İtalya ile Rusya'nın ittifak oluşturup Avusturya'yı da Almanya karşıtı görüşlere sürükleyerek yanlarına çekmek istediler

1914'de I Dünya Savaşı çıkınca Hitler Bavyera'da Alman ordusuna gönüllü olarak girdi 'Alman milletinin sonunun söz konusu olması ve hürriyete kavuşma düşüncesi için, dünyanın hiçbir zaman bu kadar şiddetlisini görmediği bir mücadele başlamıştı'[1] Savaş sırasında kafasına takılan Marksizm, artık onun için 'son ve kesin hedefi Yahudi olmayan bütün devletleri yıkmaktan ibaret olan anlayışın dünyaya hakim olma anlayışı, tüm halkı zehirleyen hilekar toplantılara karşı hiç tereddüt etmeden acımasızca seslerini kesme zamanı geldiğini'[2] düşünüyordu

Marksizm'e karşı bir mücadele düşünülebilirdi; fakat onun yerini alabilecek bir teorinin olmaması onu endişelendiriyordu Buna karşı da hiçbir partinin faaliyetinin olmaması ve milli gururla yaşayan bir vatandaş olması, onun siyasi partilere girmesini engelliyordu İşte kesin bir karar vererek kendisini, ilerde bu faaliyetlere iten neden de bir düşmandan daha etkileyici olan Marksizm için mücadele etmekti

Savaş umulmadık bir yola girince her şey tersine döndü ve Sovyet İhtilalinin olması Münih'te durum tahammül edilemez haldeydi Münih'in kurtarılmasından sonra 2 Piyade Alayı'ndaki ihtilalci ayaklanmalar hakkındaki komisyona katılmasıyla ilk siyasi faaliyeti başlamıştı Alay'da askerler için vatani gurur ve mücadele için yapılan kurslarda alınan en önemli karar yeni bir partinin kurulmasıydı Partinin fikirleri bu konudaydı ama Hitler ise 'her fikir, hatta en ideali bile kendini bir amaç halinde görürse, o tehlikeli bir hal demektir Çünkü gerçekte o fikir amaca ulaşmak için ancak bir araçtır Fakat ona ve bütün gerçek nasyonal-sosyalistlere göre tek bir yol vardır o da, millet ve vatandır'[3] Alay'ın düzenlediği kurslarda verilen derslerin birinde 'Gottfried Feder'in sermaye faizinin oluşturduğu esaretin ret ve açıklamasıyla, burada Alman milletinin geleceği için bir gerçeğin söz konusu olduğunu anladı'[4] Bundan sonra derslerdeki başarıları gittikçe arttı

Komutanlarından aldığı bir emirle Gottfred Feder'in konuşma yapacağı 'Alman İşçi Partisi' derneğinin amacının ne olduğunu öğrenmek için görevlendirildi Adolf Hitler partinin görüşlerini ilk başta tasvip etmedi; fakat Alman halkının geleceği ve Alman milliyetçiliğini göz önünde bulundurup ve o toplantıda ona verilen partinin broşürünü 'Siyasi Uyanışım' okuyunca, partiden gelen davet üzerine başka bir toplantıya katıldı Daha sonra partinin izlediği politika hoşuna gidince Alman İşçi Partisi'nin üyesi olmaya karar vererek politikaya atıldı ve Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'ne girdi

' Versailles anlaşmasını imzalanmasından sonra silahsız bırakılan ve hayatını sürdürmek zorunda olan Alman milleti, içerdeki düşman sürüleri yok edilmedikçe ve karakteri yaratılışı itibarıyla bozuk olan ve otuz altın karşılığında her şeye ve herkese ihanet edebilen Yahudi toplumu temizlenmedikçe, teknikle hiçbir hazırlanma önlemi alınamaz'[5]

Yukarıda Hitler'inde belirttiği üzere partinin ilk hedefi bu politika üzerinde olmuş ve amaçlarının ırkçı bir devlet meydana getirmek olmadığını belirterek, Yahudi güç ve iradesini yok etmekten başka bir amaç olmadığını göstermiştir 'Tarihin ortaya koyduğu bir gerçek vardır: En büyük zorluk, yeni bir ortam meydana getirmek değil, ona bu yeri serbest bulundurabilmektir'[6]

Hitler, 1924'de Almanya'da yaşanan kötü gidişata dur demek için hükümeti devirme teşebbüslerinde bulundu fakat başarılı olamadı Bunun üzerine 10 ay hapse mahkum edildi ve bu zaman içinde ' Kavgam' adlı hatıralarını yazdı
1925 Şubat'ında hapisten çıktı ve kısa adı Nazi Partisi olan, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisinin yönetimini ele geçirdi Parlamentoya 1928'de 12, 1930'da 107 milletvekiliyle geldi


1933'te Hitler devlet başkanı Hindenburg tarafından başbakanlığa getirildi Hindenburg'un
1934'te ölümü üzerine Hitler devlet başkanlığı ile başbakanlığı birleştirmenin Alman halkı ve milliyetçiliği için daha iyi olacağından devlet başkanlığı ile başbakanlığını birleştirerek Almanya'nın tek lideri oldu Büyük bir mücadele sonucunda 1938'de Avusturya'yı, 1939'da Çekoslovakya'yı Almanya topraklarına dahil etti

Adolf Hitler, İtalya ile Almanya arasında bir anlaşma yapılmasını sağlayarak 1939'un sonlarına doğru Polonya'ya saldırdı Dünya devletleri için Hitler'in Polonya'ya saldırması, 2 Dünya Savaşını başlattı Hitler komutasındaki Alman birlikleri, çok uzun ve zor şartlar altında bir sene zarfında birçok devleti işgal altına aldı 1940 yılında işgal edilen bu devletler;
Danimarka, Norveç, Hollanda, Belçika ve son olarak Fransa oldu Hitler, SSCB ile konsensüs yaptı fakat çok geçmeden Hitler'in Alman halkının geleceği ve milliyetçiliği için düşündüğü engelleri ortadan kaldırmak amacıyla, 1941'de yaptığı bu konsensüs anlaşmasını bozarak; Hitler SSCB'ye girmenin kaçınılmaz olduğunu düşündü Hitler ve birliklerinin SSCB'ye girmesi, yaklaşık 27 yıl önce başlayan I Dünya Savaşı'nın da etkisini sürdürmesiyle yeni bir savaş ortamı oluşturdu

Aynı yıl ABD, Almanya'nın bu ilerlemesine karşılık Fransa ve
İngiltere'nin yanında savaşa girme kararı aldı 1943'te Hitler ve birlikleri hiç hesap etmedikleri hava koşulları nedeniyle Napolyon'da SSCB'ye yaptığı saldırıda hava koşullarını hesap etmemişti) SSCB'de ve Kuzey Afrika'da gerilemeye başlayınca; Hitler savunmanın önemini daha iyi kavramış oldu 1944'te generallerinden bazıları onu öldürmek istediler fakat başarısızlığa uğradılar
1945 Nisanı sonunda, Almanya'nın yenilgisi kesinleşip Ruslar Berlin'de ilerlerken, son zamanda evlendiği Eva Braun ile (bazı yazarlar intihar ettiklerini söylüyorlar) beraber ortadan kayboldu




Kavgam (Mein Kampf)
Manifesto Kitap
Çevirmen : Hüseyin Cahit YALÇIN

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...

Eski 08-16-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...




Albert Einstein (1879 - 1955)

Yahudi asıllı Alman fizikçi
20 yüzyılın en önemli kuramsal fizikçilerinden biridir Görecelik Kuramı'nı geliştirmiş, kuantum mekaniği, İstatistiksel mekanik ve kozmoloji dallarına ciddi katkılar sağlamıştır Kuramsal fiziğine katkılarından ve fotoelektrik etki olayına getirdiği açıklamadan dolayı 1921 Nobel Fizik Ödülü'ne layık görülmüştür

Ulm'da doğdu Çocukluğunu Münih'de geçirdi ve ilk öğrenimini burada yaptı Lise öğrenimini 1894'te İsviçre'de tamamladı ve 1896'da Zürih Politeknik Enstitüsü'ne girdi Sonradan İsviçre vatandaşı oldu ve Sırp asıllı bir kız öğrencisi ile evlendi Sonra Berlin'de federal patent dairesinde görev aldı Bu görevden arta kalan zamanlarda çağdaş fizikte ortaya atılmaya başlanan problemler üzerinde düşünmek fırsatını buldu Önce atomun yapısı ve Max Planck'ın kuvanta teorisi ile ilgilendi Brown hareketine ihtimaller hesabını uygulayarak bunun teorisini kurdu ve Avogadro sayısının değerini buldu Kuvanta teorisinin önemini ilk anlayan fizikçilerden birisi oldu ve bunu ışıma enerjisine uyguladı Bu da onun, ışık tanecikleri veya fotonlar hipotezini kurmasını sağladı Bu yoldan fotoelektrik olayını açıklayabildi ve bunun kanunlarını buldu Bu çalışmalarını açıklayan ve 1905 yılında "Annalen der Physik"'te (Fizik Yıllığı) yayımlanan iki yazısından başka, üçüncü bir yazısı daha çıktı ve bu yazıda görecelik teorisinin temelini attı Teorileri sert tartışmalara yol açtı 1909'da Zürih Üniversitesi'nde öğretim görevlisi oldu Prag'da bir yıl kaldıktan sonra, Zürih Politeknik okulunda profesör oldu 1913'de Berlin Kaiser-Wilhelm enstitüsünde ders verdi ve Prusya Bilimler akademisine üye seçildi İsviçre vatandaşı olarak 1 Dünya Savaşı'nda tarafsız kaldı

İkinci defa evlendi; bu yirmi yıl içinde birçok özlü inceleme yazısı yayımladı ve bunlarda yavaş yavaş teorilerini geliştirdi 1921'de Fizik Nobel Ödülü'nü kazandı

Yabancı ülkelere bir çok gezi yapmakla birlikte 1933'e kadar Berlin'de yaşadı O sıralarda Almanya'daki Nasyonal Sosyalist rejimin tutumu dolayısıyla Almanya'dan ayrılmak zorunda kaldı Paris'te College de France'ta ders verdi; burdan Belçika'ya oradan da İngiltere'ye geçti Son olarak Amerika Birleşik Devletleri'ne giderek Princeton Üniversitesinde profesör oldu 1940 yılında Amerikan yurttaşlığına geçti Princeton'da öldü

Matematik ve fizik alanındaki çalışmaları modern bilimi büyük ölçüde etkiledi Kendisi özellikle zaman ve uzay için düzenlenmiş bağlılık (izafiyet) teorisiyle tanındı Bu teori üç bölüme ayrılır: Newton mekaniğinin yasalarını değiştiren ve kütle ile enerjinin eşdeğerli olduğunu öne süren sınırlı bağlılık (1905); eğrisel ve sonlu olarak düşünülen dört boyutlu bir evrene ait çekim teorisini veren genel bağlılık (1916); elektro-manyetizma ve yerçekimini aynı alanda birleştiren bir teori denemesi Bu teorilerin gerçekliği, özellikle büyük kütleler veya hızlar söz konusu olduğu zaman atom fiziği ve astronomi alanında yapılan deneylerle kanıtlanmıştır

Ayrıca Einstein, insancıl hareketleriyle de tanındı; barışseverdi, haksızlığa karşıydı Atom bombasının insanlık için büyük bir tehlike olduğunu biliyordu Bütün gücüyle atom enerjisinin uluslararası bir kontrole bağlanması için çalıştı


wikipediaorg

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...

Eski 08-16-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...





Büyük İskender (Alexander III)
(d İÖ 356, Pella, Makedonya - ö İÖ 13 Haziran 323, Babil)
İÖ 336-323 yılları arasında Makedonya kralı ve tarihteki en büyük komutanlardan biri Pers İmparatorluğu'nu yıkarak Yunanistan'dan Hindistan'a kadar uzanan büyük bir imparatorluk kurmuş, Eski Yunan uygarlığının Doğu'ya yayılmasında etkili olmuş ve efsanevi bir kahramana dönüşmüştür
II Philippos ile Epeiros (Epir) kralı Neoptolemos'un kızı Olympias'ın oğlu olan İskender, 13-16 yaşlarında Aristoteles'ten aldığı derslerin etkisiyle felsefe, tıp ve bilime ilgi duydu Babası II Philippos'un Byzantion'a ( İstanbul) saldırdığı IO 340'ta Makedonya'yı yönetti ve bir Trak kabilesini yendi, iki yıl sonra IIPhilippos'un Yunanlılara karşı kazandığı Khaironeia Çarpışması'nda ordunun sol kanadına komuta etti Babasının annesini boşaması ve bir komutanının kızıyla evlenmesi üzerine annesiyle birlikte Epeiros'a gittiyse de daha sonra babasıyla barıştı II Philippos'un öldürülmesinin (İÖ 336) ardından komutanlarca kral ilan edildi Öncelikle bütün olası hasım ve rakiplerini öldürttü Babasının sağlığında Asya seferini gerçekleştirmek üzere oluşturulan, Korinthos'taki Helen Birliği synhedrion'da (meclis) bu birliğin hegemon'u ve başkomutanı seçildi Delphoi üzerinden Makedonya'ya dönerken İÖ 335 ilkbaharında Trakya'ya girdi Şipka Geçidini aşarak Triballileri (Triballoi) ezdikten sonra Tuna'nın öbür yakasına geçerek Getaları dağıttı Ardından batıya dönerek Makedonya'yı istila etmiş olan Hyrialıları yendi Bu sırada öldüğüne ilişkin söylentiler üzerine Thebai ve Atina'da ayaklanma patlak verdi Bu ayaklanmanın ardında hem yeni Pers kralı III Dareios' un mali desteği, hem de Demosthenes'in çabalan yatıyordu Askerlerini günde 30 km gibi o çağa göre çok yüksek bir hızla ilerleterek Yunanistan'a giren İskender, tar pınaklar ve şair Pindaros'un evi dışında bütün Thebai'yi yerle bir etti Yaklaşık 6 bin kişinin öldürüldüğü, sağ kalanların köle olarak satıldığı bu sindirme hareketi sonunda bütün Yunan devletleri Makedonya üstünlüğüne boyun eğdi Asya'nın fethi Tahta çıkışından beri Pers İmparatorluğu'nu ele geçirmeyi tasarlayan Büyük İskender, II Philippos'un kurduğu orduyu beslemek ve 500 talente ulaşan borçları ödemek için gerekli kaynakları bulma düşüncesiyle hemen sefer hazırlıklarına girişti Kral naibi olarak yönetimi Anti-patros'a bıraktıktan sonra İÖ 334 ilkbaharında toplam 30 bin piyade ve 5 binin üzerinde süvariden oluşan ordusuyla yola çıktı Bu ordunun içinde 14 bin Makedonyalı ve Helen Birliği'ne bağlı 7 bin asker yer alıyordu Silah ve güç dağılımı açısından çok iyi düzenlenen orduya mühendis, mimar, bilim adamı, saray görevlisi ve tarihçiler de eşlik ediyordu

Homeros'tan aldığı esinle önce İlion'u ( Troya) ziyaret ederek Akhilleus'un mezarına çelenk koyan İskender, Pers ordularıyla ilk kez Granikos Çarpışması'nda karşı karşıya geldi Bu çarpışmada elde ettiği zafer ona Batı Anadolu'nun kapılanın açtı Yunanistan'da izlediği politikanın tersine, tiranları sürerek demokrasilerin kurulmasına ön ayak oldu Ama kentleri fiilen kendisine bağlama yoluna gitti Karya'daki Miletos (Milet) ve Halikarnassos ( Bodrum) kentlerinin direnişini kırarak yöneticilerini teslim olmaya zorladı

İÖ 334-333 kışında Batı Anadolu'nun fethini tamamladıktan sonra, İÖ 333 ilkbaharında Akdeniz kıyı yolunu izleyerek Perge'ye ulaştı Söylenceye göre Frigya'dan geçerken, Asya'ya hükmedecek kişinin çözebileceğine inanılan Gordion düğümünü kesti Gordion'dan Ankyra'ya (Ankara) yöneldi, oradan da Kapadokya ve Kilikya Kapıları (Kilikiai pylai; bugün Gülek Boğazı) üzerinden güneye indi Myriandros (bugün İskenderun yakınında) dolayında kamp kurduğunda, Pers hükümdarı III Dareios da Pinaros Çayı (bugün Deliçay) kıyısında savaş düzeni almış bulunuyordu Bu karşılaşmayı izleyen İssos Çarpışması (IÖ 333 sonbaharı) sonunda Dareios kesin bir yenilgiye uğradı ve ailesini savaş alanında bırakarak kaçtı

İskender bu zaferden sonra Suriye ve Fenike'ye doğru ilerledi Amacı Fenike kıyılarını fethederek Pers donanmasını üssüz bırakmak ve etkisizleştirmekti Dareios' un barış önerisine karşı, kendisini Asya'nın efendisi olarak tanımasını ve koşulsuz teslim olmasını istedi Başlangıçta Pers kentlerini kolayca ele geçirmesine karşın, Tyros (bugün Sur) önünde sert bir direnişle karşılaştı Uyguladığı bütün kuşatma taktiklerine karşın, bu müstahkem ada kenti yedi ay boyunca başarıyla saldırılara karşı koydu Kuşatma sürerken Dareios, ailesi için fidye olarak 10 bin talent ödemeyi ve Fırat Irmağının batısında kalan topraklan bırakmayı önerdi Bu olayla ilgili olarak, İskenderun komutanı Parmenion'un "İskender'in yerinde olsam kabul ederdim" dediği, buna karşılık İskender'in de "Parmenion olsaydım, ben de kabul ederdim" biçiminde bir karşılık verdiği anlatılır

Tyros şiddetli saldırılara daha fazla direnemeyerek İÖ Temmuz 332'de düştü İskender'in en büyük askeri başansı sayılan bu harekâta geniş çaplı bir yağma da eşlik etti Kentin bütün erkekleri öldürüldü, kadın ve çocukları da köle olarak satıldı Suriye'yi Parmanion'a bırakarak güneye ilerleyen İskender, Gaza'da (Gazze) iki ay süren direnişe son verdikten sonra İÖ Kasım 332'de Mısır'a girdi ve halk tarafından kurtarıcı olarak karşılandı Memphis'te (Memfis) kutsal Apis'e kurbanlar keserek firavunların geleneksel çifte tacını giydi Kışı Mısır'da yönetimi düzenlemekle geçirdi Mısırlı yöneticiler atamakla birlikte, orduyu Makedonyalıların komutasında tuttu Günümüzde İskenderiye olarak anılan Alexandreia kentini kurdurdu Bazı kaynaklara göre Nil'in taşmasının nedenlerini araştırmak üzere bir keşif grubunu görevlendirdi Bu arada Amon Tapınağı (Ammoneion) ve kâhininin bulunduğu Siva Vahasına sonradan çeşitli söylencelerle süslenen çetin bir yolculuk yaptı Tanrı Zeus'un oğlu olduğuna ilişkin söylence de bu tapmakta Asya seferinin geleceği konusunda Tanrı Amon'la görüştüğü ve aldığı yanıtı kimseye söylemediği yolundaki kayıtlara dayanır Mısır'ın fethiyle Doğu Akdeniz'de kesin denetimi sağlayan İskender, İÖ 331 ilkbaharında Tyros'a döndü Suriye'ye Makedonyalı bir satrap atadıktan sonra Mezopotamya' ya ilerledi ve temmuzda Fırat kıyısındaki Thapsakos'a vardı Ninive'yle Arbela (Erbil) arasındaki Gaugamela Ovasında Dareios'la yeniden karşı karşıya geldi ve onu bir kez daha yenerek kaçmaya zorladı (bak Gaugamela Savaşı) Güneye inerek Babil'i aldı ve Mazaios adında bir Persi satrap olarak atadı Ardından Susa'ya girdi ve Zagros Dağlarını aşarak İran içlerine yöneldi Persepolis'te I Kserkses'in sarayını törenle yaktı Kserkses'in Yunanistan'da yaptıklarına karşı bir misilleme olan bu hareketle aynı zamanda "öç seferi"nin sona erdiğini gösterdi İÖ 330 ilkbaharında Media' ya girerek başkent Ekbatana'yı aldıktan sonra, Yunanlı askerlerin geri dönmesine izin verdiPers topraklarını içine alan yeni bir imparatorluk kurmayı ve "Asya'nın efendisi" olmayı amaçlayan İskender, daha doğudaki toprakları ele geçirmeye yönelik yeni bir sefer başlattı Kısa sürede yerel satraplara boyun eğdirerek Hazar kıyılarına, oradan da Afganistan içlerine ulaştı Bu fetihler sırasında Makedonyalı ve Pers bileşimine dayalı yeni bir yönetim sistemi oluşturduğundan, eski komutanlarıyla baş-gösteren anlaşmazlıktan giderek derinleşti Kendisine suikast girişimiyle suçladığı Parmenion'la oğlunu ortadan kaldırarak ordusunu yeni baştan düzenledi İÖ 330-329 kışında Helmand Irmağını izleyerek kuzeye doğru iler* ledi Bu sırada Baktriane satrabı Bessus'un genel bir ayaklanma başlatması üzerine, Hindukuş Dağlarını aşarak karışıklıklara son verdi Bu harekâtı yürütürken Siriderya' ya kadar ilerledi ve burada İskitlerin sert direnişiyle karşılaştı Başka göçebe halkların da ayaklanmasıyla büyük güçlükler çıkaran bu direnişi ancak İÖ 328 sonbaharında bastırabildi

Davranışlarıyla giderek bir Doğu despotuna dönüşen İskender, Pers hükümdarları gibi giyinmeye ve proskynesis (hükümdar karşısında yere kapanarak selamlama) uygulaması gibi Pers geleneklerini benimsemeye başladı Bu arada Baktriane prenseslerinden Roksane'yle evlendi Kendini tanrılaştırmaya giriştiyse de, Makedonyalılar ve Yunanlılarca alaya alınınca bundan vazgeçmek zorunda kaldı Bir komploya karıştığı gerekçesiyle tarihçi Kallisthenes'i hapse attırması bilgin ve filozoflar arasındaki desteğini yitirmesine neden oldu

Genç yaşta ölmesine karşın 12 yıl 8 ay süren hükümdarlık dönemine büyük çaplı seferleri sığdıran İskender'in kurduğu geniş imparatorluk temelde Perslerden kalma yönetim sistemine dayanıyordu Bununla birlikte yerel satraplara bağlı olmayan tahsildarlardan oluşan merkezî bir vergi toplama mekanizması kurarak yeni bir mali sistemin temelini attığı bilinmektedir Görevlilerin yolsuzlukları ve yiyiciliği nedeniyle bu sistemi iyi işletememekle birlikte, sikke çıkarma hakkım tekeline alarak ve Pers hazinelerinde birikmiş gümüş ve altını para biçiminde piyasaya sürerek bütün Önasya'da ve Akdeniz'de ticaret ve para ekonomisini geliştirdiği söylenebilir

Öte yandan İskender'in yeni kentler kurması (Plutarkhos bu kentlerin sayısının 70'in üzerinde olduğunu söyler) Yunan yayılmasında yeni bir dönem açtı Askeri birer üs olarak kurulan, ama zamanla birer kültür ve ticaret merkezine dönüşen bu kentler Eski Yunan etkisinin Hindistan'a kadar yayılmasında önemli rol oynadı Bu arada Pers-Makedonyah karışımıyla yeni bir ırk yaratma girişimi sonuçsuz kaldıysa da, Yunan kültürüne yatkın, ama Doğu'ya özgü yeni bir soylu sınıfı ortaya çıktı

Kendisini ve askerlerini en güç işlere yöneltmeyi başaran güçlü bir irade ve yetenekle esnek bir düşünce yapısını birleştiren İskender, koşullar gerektirdiğinde geri çekilmeyi ve değişiklikler yapmayı bilen bir kişiydi Düş gücü ve romantizmi kendisini Herakles, Akhilleus ve Dionysos gibi kahramanlarla özdeşleştirmesine yol açacak ölçüde güçlüydü Çabuk öfkelenme, acımasızlık ve inatçılık gibi özellikleri uzun seferlerde daha çok ortaya çıkıyordu Güvenmediği kişileri hiç sorgulamadan öldürmekten çe-kinmemesine karşın, adamları onun peşinden gidiyor, ona bağlı kalıyor ve güçlüklere katlanıyordu

Dünyanın en büyük askeri dehaları arasında sayılan İskender, değişik kuvvetleri bir arada kullanmada ve düşmanın yeni savaş biçimlerine yeni taktiklerle karşı koymada son derece ustaydı Yaratıcılığıyla, savaşın sonucunu belirleyecek fırsatları değerlerdir-meyi çok iyi bilirdi

İskender'in kısa süren hükümdarlığı, Avrupa ve Asya tarihi açısından önemli bir dönüm noktası sayılır Seferleri ve bilimsel araştırmalara merakı, coğrafya ve doğa tarihi gibi konulardaki bilgilerin gelişmesine katkıda bulunmuş, ayrıca büyük uygarlık merkezlerinin geliştirdiği bilgi birikiminin ortak bir potada kaynaşmasına zemin hazırlamıştır Siyasal açıdan olmasa bile, ekonomik ve kültürel açıdan Cebelitarık'tan Pen-cap'a uzanan, ticarete ve toplumsal ilişkilere açık bir imparatorluk kurduğu ve ortak sayılabilecek bir uygarlığa ve bir lingua franca{*) olarak Yunan koine lehçesine dayalı yeni bir dünya yarattığı söylenebilir

wwwturkcebilgicom


Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...

Eski 08-16-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...




ATTILA, Tanrının Kırbacı (395-453)

Büyük Hun İmparatoru'dur 395 yılında doğdu Hun Devleti'nin kurucularından Muncuk'un oğludur 434 yılında kardeşi Bledu ile birlikte İmparatorluğun başına geçti Bir süre sonra kardeşinin öldürülmesiyle Tuna kıyılarından Çin Seddi'ne kadar uzayan imparatorluğun tek hâkimi oldu 750 bin kişilik ordusuyla Galya şehirlerini alt üst etti Orleans'ı kuşattı Kuzey İtalya'yı silindir gibi ezip geçti Avrupa'yı titreten bir cihangir oldu 453 yılında öldüTıpkı Büyük İskender gibi bütün dünyaya hâkim olmak ihtirası ile dopdolu bulunan Attila, bu büyük emelini tamamen gerçekleştiremedi Ancak tarihin tanıdığı en ünlü cihangirlerden biri olduGençliğini barış için rehin olarak Roma'da geçirmiş, bu yüzden Roma kültürünün yanı sıra zaaflarını ve karakterlerini incelemişti Latince'yi de ana dili gibi öğrenmişti Hükümdar olduktan sonra Romalılar hakkındaki bütün bu bilgilerini en iyi şekilde değerlendirmeyi başardı

Attilâ önce Doğu Roma'yı hedef aldı Bizans üzerine yürüdü Kendisinden aman dileyen İmparatoru yıllık vergiye bağladı Bir süre sonra vergisini ödemeyen imparatora, bunu pek pahalıya ödetti Balkanlardan Mora'ya, oradan İstanbul kapılarına kadar olan bölgeyi ele geçirdi Bizanslılar vergiyi iki misline çıkartarak İstanbul'u kurtardılar Fakat, bu arada Bizans İmparatoru III Valentinianus, bir suikastçi göndererek Attilâ'yı öldürtmeye teşebbüs etti Bu teşebbüs sonuçsuz kaldı İmparator bu kez kendi emriyle suikasti hazırlayanın kafasını kestirip Attilâ'ya göndermekle, kendisini temize çıkarmaya kalkıştı

Bu arada III Valentinianus'un hayatı boyunca evlenmemeye mahkum ettiği kız kardeşi, rahibe olarak kapatıldığı manastırdan Attilâ'ya bir nişan yüzüğü göndererek kendisiyle evlenmeye hazır olduğunu bildirdi Bütün Avrupa'ya dehşet saçan Attilâ, Bizans İmparatoru'na daha sert bir mesaj göndererek, nişanlısının kapatılmış bulunduğu manastırdan serbest bırakılmasını ve müstakbel eşine çeyiz olarak Batı Roma İmparatorluğunun yarısının verilmesini istedi III Valentinianus, Büyük Türk-Hun İmparatoru'nun bu teklifi karşısında kara kara düşüncelere daldı Bunun verdiği huzursuzluk bütün Bizans'ı kapladı Doğu Roma İmpatorluğu sınırları içinde bitip tükenmek bilmeyen korkulu günler ve aylar başladı,

Attilâ'nın bütün emeli Batı ile Doğu Roma İmparatorluklarının kendisine karşı birleşmelerini önlemekti İki cephede birden savaşmak istemiyordu Doğu Roma'yı bu huzursuzluğun içinde bıraktıktan sonra ani bir kararla Batı Roma'ya yürüdü Bir hallaç pamuğu gibi attı, Batı Roma İmparatorluğu'nu

Roma'ya girmesinin gün meselesi halini aldığı bir sırada Papa III Leon, bizzat Attilâ'nın karargâhına giderek Roma'yı çiğnememesi için ricada bulundu Hattâ bunun için kendisine yalvardı Papanın bu yalvarışı karşısında istilâyı durdurmayı kabul eden Attilâ, Romalıları çok ağır bir vergiye bağladıSekiz yıl içinde bütün Avrupa'da eşi görülmemiş ölçüde büyük bir istilâda bulunan Attilâ, korku ve dehşet ifade eden tek isim oluvermişti Bu yüzden son derece âdil bir hükümdar olmasına rağmen bütün Avrupa kendisini barbar gözüyle gördü Onun etrafına saçtığı büyük korku ve dehşetin psikolojik bir sonucu olmuştu bu yanlış teşhis

Attilâ yalnız büyük bir istilâcı ve yaman bir komutan değil, mükemmel bir hükümdardı Tarih onu, milletine medenî bir düzen veren ve dünyada posta teşkilatını kuran ilk kişi olarak tanırAttilâ'nın ilk eşi ve baş kadını Arıkan idi Ölümünden sonra yerine geçen oğlu İlek'in anası olan Arıkan'dan başka bir kaç kadın daha almıştı 453 yılında büyük Türk-Hun İmparatorluğu'nun başkenti olan Etzelburg'da (Bugün Macaristan sınırları içinde bulunan Attila şehri) İlkido adında genç bir kızla evlendi Elli sekiz yaşında olmasına rağmen son derece dinç ve kuvvetli idi Evlendiği gecenin sabahında, bütün Avrupa'yı tir tir titreten cihangir, yatağında ölü bulundu Ağzından, burnundan boşanan kanlarla, bütün yatak kıpkırmızı olmuştu Ölümünün şiddetli bir burun kanamasından mı, bir hastalıktan mı, yoksa bir suikast sonucu mu meydana geldiği kesinlikle anlaşılamadı
Cenazesi, ölümünün ertesi günü yapılan çok büyük bir törenle kaldırıldı Cesedi altın bir tabuta konulmuştu Bu tabut, önce gümüş, sonra da demir bir mahfazanın içine yerleştirilmiş ve böylece toprağa verilmiştiAttilâ, ölümünden sonra, kimse tarafından rahatsız edilmeden ebedî uykusunu uyumak isterdi Bunu, böyle vasiyet etmişti Bu nedenle mezarını kazıp kendisini toprağa verenler okla vurulmak suretiyle hemen oracıkta öldürüldü Sonra mezarının yanından geçmekte olan bir çayın mecrası değiştirildi Sular başta tarafa, muhtemel olarak mezarın üzerinden verilen yeni mecrasına akıtıldı Böylelikle büyük cihangirin son arzusu yerine getirilmiş oldu
Ne yazık ki bugün mezarının yeri dahi bilinmez

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...

Eski 08-16-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...




Mahatma Gandi (1869 - 1948)
1869 yılında doğdu "Şiddet göstermeme, inancımın birinci maddesidir Aynı zamanda o, benim itikatımın da son maddesidir" diyen Hintli pasifist siyasetçi ve düşünce adamı Gandhi, İngiliz sömürgeciliğine karşı Hint milli hareketinin, 1919-1948 yılları arasındaki en önemli lideriydi


1869’da Porbandar’da Vaşiya Kastı'ndan bir ailenin oğlu olarak doğan Mohondas Karamçand Mahatma (Ulu Ruh) Gandhi, 1888-91 yılları arasında Londra’da hukuk öğrenimi gördükten sonra, iki yıl Bombay ve Rackot Kentlerinde avukatlık yaptı 1893-1914 yılları arasında Güney Afrika’da da avukat olarak çalıştı Burada ırkçı Apartheid rejiminin ırk ayrımı politikalarına maruz kalan Hintli göçmen işçilerin haklarının savunucusu durumuna yükseldi


Gandhi’nin Güney Afrika’da geçirdiği yıllarda oluşturduğu ideolojisinin temellerini, şiddet karşıtlığı, sivil itaatsizlik, pasifizm, uzlaşmacılık, çilecilik, Asya milliyetçiliği, Hinduizm akımının dinsel mistik öğeleri, dinlere saygı ve teknoloji karşıtlığı oluşturur


Tam 21 yıl sonra, 9 Ocak 1915’te, ülkesi Hindistan’a dönen Gandhi’yi karşılamaya gelen onbinlerce Hintli, onun artık Hindistan için milli bir simge haline geldiğinin de bir kanıtıdır Hindistan’da olduğu yıllar boyunca İngiliz emperyalizmine karşı pasif ve uzlaşmacı bir çizgi izleyen Gandhi, gerçekleşen birçok yığınsal milli bağımsızlıkçı ve emekçi eylemlerinden doğan kurtuluş fikrini, olgun bir fikir olarak görmedi


Avrupa ürünlerini boykot, sivil itaatsizlik gibi eylemler gerçekleştiren Gandhi, ayaklanmaya ve ulusal kurtuluş için savaşa karşı oldu Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizler için asker toplamak en büyük hatalarından biri olmuştur 30 Ocak 1948’de radikal-milliyetçi bir Hintli tarafından gerçekleştirilen bir suikastle öldürdü

Türkçe Bilgi Sitesi - Ansiklopedi, Sözlükler, Makale ve Haritalar

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...

Eski 08-16-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...




Josef Stalin (1881 - 1953)

Tarihin en büyük diktatörlerinden biri olan sosyalist Josef Visarionoviç Stalin, 1881'de Gürcistan'ın Gori kasabasında doğdu
Babası kundurucaydı Daha orta öğrenimi sırasında devrimci eyleme katıldı ve Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin bolşevik kanadı saflarında yer aldı Uzun yıllar Sibirya'da sürgünde kaldı
Lenin'in 1917'de Finlandiya'ya gitmesinin ardından Sverdlov'la birlikte partinin yönetimini üstlendi Ekim Devrimi'nden sonra Lenin'in başkanlığındaki Sovyet hükümetinde Milliyetler Halk Komiseri oldu

Lenin'in ölümünden az önce Komünist Partisi genel sekreteri oldu 1920-1930'larda sağ ve sol ideolojik mücadele adına binlerce insanı sürgünlere gönderdi
Özellikle bu sürgünler ve idamlar yoğunluklu olarak Türkler’e karşı oluyordu
Stalin iktidarın için her yol meşrudur sözünü tam anlamıyla uygulayarak binlerce insanın ölümüne sebep oldu Milyonlarca insan bu yolda öldürüldü
Josef Stalin, Sovyetler Birliğinde, bir tek ülkede sosyalist kuruluşun savunucusu oldu "Planlı ekonomi", "Kollektivizasyon" ve "Endüstrileşme" uygulamaları ile 1928-1936 yılları arasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nde köklü dönüşümlerin gerçekleştirilmesini sağladı İkinci Dünya Savaşı sırasında parti liderliği, hükümet başkanlığı ve sovyet orduları başkomutanlığı görevlerini birarada yürüttü 5 Mart 1953'te öldü


wwwkimkimdirgentr

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...

Eski 08-16-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...




Napolyon Buanoparte (1769 - 1821)
Napolyon Buanoparte, 1769 yılında Korsika'nın Ajaccio Şehri'nde doğdu Carlo Buanoparte ile Marie Letizia Ramolino'nun ikinci oğullarıdır Öğrenimini Brienne'de bir okulda yaptı; sonra Paris'teki Askeri Akademi'ye yazıldı 1785'te Valence'daki topçu alayına katıldı 1794'te İtalya'daki topçu birliklerinin komutanlığına getirildi Paris'teyken Jakoben çevrelerle ilişki kurmuş olduğu anlaşıldığından, La Vendee'ye gönderilmek istendi; bunu kabul etmeyince, görevinden alındı Paris'e döndükten sonra, Konvansiyon'a karşı hareketi bastırmak için, Paul François Barras ile Lazare Carnot'un kuvvetlerine katıldı Olaylar kısa zamanda gelişerek yeni bir anayasanın ve Direktuvarlık'ın doğmasına yol açtı

Napolyon, 1795 Ekim'inde Fransa'daki ordunun başına getirildi 1796 Şubatında da İtalya'daki ordunun başkomutanı oldu Bu arada General de Beauharnais'in dul karısı Josephine ile evlendi 1796 Nisan'ında ilk İtalya seferini yaptı Bu sefer, Napolyon'un ününü yaydı Stratejik ustalığın bir şaheseri sayılan İtalya Seferi, büyük başarı ile sonuçlandı İmzalanan Campo Formio Antlaşması ile Venedik Cumhuriyeti İtalya'ya bırakılıyor, karşılığında da Belçika ve İyon adaları alınıyordu Bu önemli siyasi olayla Devrim Cumhuriyeti, Avrupa'nın en tutucu devleti olan Avusturya'ya gücünü göstermiş; Napolyon da İtalya'daki Fransız yönetimini kabul ettirmiş oluyordu

Napolyon, Paris'e döndükten sonra, Direktuvarlık tarafından İngiltere'yi ele geçirmekle görevlendirildi Direk İngiltere'ye saldıracağına, İngiliz etki alanının en can alacı noktasına saldırmayı uygun bulan Napolyon, Mısır seferine çıktı Akdeniz'deki İngiliz Donanması'nı yenilgiye uğrattı, Malta'yı aldı 1798 Temmuz'unda da İskenderiye'ye girdi Piramitler Savaşı'nda Memlükleri yendi Ancak Horatio Nelson yönetimindeki İngiliz Donanması, Fransız Donanması'na saldırarak gemilerini batırdı Nelson'un başarısı üzerine İngiltere, Osmanlı Devleti, Avusturya ve Rusya, Fransa'ya karşı birleştiler Birleşik Ordu, Rus Generali Alexander Suvorov'un komutasında, Napolyon'un ele geçirdiği toprakları geri aldı

Napolyon, 1799 yılında Suriye'ye girdi Akka'nın Cezzar Ahmed Paşa tarafından başarıyla savunulması ve ordusunda belirgin salgın hastalıklar yüzünden Mısır'a çekildi Ordusunu burada bırakarak gemi ile Fransa'ya döndü 9 Kasım 1799'daki hükümet darbesi, Fransa tarihinde yeni bir dönemin başlamasına sebep oldu Birkaç hafta sonra, anayasada değişiklikler yapılarak yönetim üç konsülün eline bırakıldı Napolyon "birinci konsül" olarak, Fransa'nın mutlak hakimi oldu Bazı reformlar yapmaya çalıştı Devletin dağıttığı kredileri belli bir düzene soktu; 1802 yılında Fransa Bankası'nı kurdu; idari alanda bazı reformlar gerçekleştirerek valilerin ve belediye başkanlarının siviller arasından seçilmelerini ve kendilerini seçen tek merkeze karşı sorumlu olmalarını sağladı; mahkemeleri ve emniyet örgütünü yeniden düzenledi Avusturya ve İngiltere Orduları hala silahlarını bırakmamışlardı

Napolyon Buanoparte, 1800 yılında tekrar İtalya'ya girdi ve Milano'yu aldı Böylece Avusturya Ordusu'nu ikiye bölmüş oluyordu Birini kuşatma altında tutarken diğerine saldırdı Bu saldırıları başarı ile sonuçlandırdı Jean Victor Moreau'nun Hohenlinden'deki zaferi üzerine, Avusturya İmparatoru, İngiltere ile ittifakını bozmak ve 1801 Şubatında Luneville Barış Antlaşması'nı imzalamak zorunda kaldı Napolyon, kısa zamanda Fransa Halkı'nın sevgisini kazandı Yabancı ülkelerdeki Fransızların, ülkelerine dönüp devletin modernleştirilmesinde kendisine yardımcı olmalarını sağladı 1804'te yaptığı Code Napoleon (Napolyon Kanunları), halk tarafından da desteklendi

Napolyon, aynı yıl, Paris'teki Notre Dame Katedrali'nde, Papa Pius VII'nin eliyle taç giyerek İmparator oldu Napolyon, imparatorluğu boyunca sayısız zaferler kazandı Ancak Fransa içinde beliren bazı hoşnutsuzluklara, İngiliz Donanması'nın gücü, İspanya ve İtalya'da tahta geçirdiği akrabalarına halk tarafından duyulan kin ve nefrete, kendine bağladığı devletlerde beliren milliyetçilik akımları da eklenmişti

Napolyon, 1812 yılında Rusya'ya girdi Ancak yiyecek sıkıntısı, asker kaçakları ve Rusya'nın dondurucu soğuğu gibi sebepler yüzünden, ordunun yönetimi Joachim Murat'a bırakarak Paris'e döndü Kendisine karşı düzenlenen hükümet darbesini bastırdıktan sonra yeni bir ordu kurdu 1813 Ekiminde Leipzig'de yenik düştü Düşman kuvvetleri 1814'te Paris kapılarına dayanınca görevinden ayrılmak zorunda kaldı Elbe Adası'na sürgüne gönderildi Napolyon'dan sonra Fransa tahtına XVIII Louis geçirildi

Viyana Kongresi'ne katılan bakanlar ve delegeler, 7 Mart 1815'te Napolyon'un kaçıp Paris'e dönmüş olduğunu, halk tarafından büyük sevgi ile karşılandığını öğrendiler Hemen bir ordu toplayan Napolyon, Belçika'ya saldırdı Kazandığı önemsiz birkaç zaferden sonra Wellington'un komutasındaki İngiliz ve Gebhard Von Blücher komutasındaki Prusya Kuvvetleri tarafından 18 Haziran 1815'te Waterloo'da büyük bir yenilgiye uğratıldı

Napolyon, Paris'e dönünce ikinci kez tahttan indirildi Amerika'ya kaçmak istedi, ancak bunu başaramayınca İngilizlere teslim oldu İngilizler, onu Atlantik'teki St Helena Adası'na götürdüler Napolyon, son yıllarını bu küçük adada geçirdi ve anılarını yazdırdı Napolyon, 5 Mayıs 1821'de öldü, ancak cenazesi 1840 yılında Paris'e getirilebildi ve İnvalides'e gömüldü Napolyon'un uşağı tarafından zehirlendiğini ileri sürenler vardır


wwwkimkimdirgentr

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...

Eski 08-16-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...





Isaac Newton (1643 - 1727)

Bir çiftçi olan babası o doğmadan üç ay önce öldü Oniki yaşında Grantham'da King's School'a yazılan Newton bu okulu 1661'de bitirdi Aynı yıl Cambridge Üniversite'sindeki Trinity Kolleje girdi Nisan 1665'te bu okuldan lisans derecesini aldı Lisansüstü çalışmalarına başlıyacağı sırada ortalığı saran veba salgını yüzünden üniversite kapatıldı

Salgından korunma amacıyla annesinin çiftliğine sığınan Newton burada geçirdiği iki yıl boyunca en önemli buluşlarını gerçekleştirdi 1667'de Trinity Kollej'e öğretim üyesi olarak döndüğünde diferansiyel ve integral hesabın temellerini atmış, beyaz ışığın renkli bileşenlerine ayrıştırılabileceğini saptamış ve cisimlerin birbirlerini, uzaklıklarının karesi ile ters orantılı olarak çektikleri sonucuna ulaşmıştı Çekingenliği yüzünden Newton her biri bilimde devrim yaratacak nitelikteki bu buluşların çoğunu uzun yıllar sonra (örneğin diferansiyel ve integral hesabı 38 yıl sonra) yayımlamıştır Lisansüstü çalışmasını ertesi yıl tamamlayan Newton 1669'da henüz 27 yaşındayken Cambridge Üniversite'sinde matematik profesörlüğüne getirildi 1671'de ilk aynalı teleskopu gerçekleştirdi, ve ertesi yıl Royal Society üyeliğine seçildi Royal Society'ye sunduğu renk olgusuna ilişkin bidirisinin eleştirilere hedef olması, özellikle Robert Hooke tarafından şiddetle eleştirilmesi üzerine Newton tümüyle içine kapanarak, bilim dünyasıyla ilişkisini kesti 1675'de sunduğu gene optik konusundaki iki bildirisi yeni tartışmalara yol açtı Hooke makalelerdeki bazı sonuçların kendi buluşu olduğunu, Newton'un bunlara sahip çıktığını öne sürdüBütün bu tartışma ve eleştiriler sonucunda 1678'de ruhsal bunalıma giren Newton ancak yakın dostu ünlü astronom matematikçi Edmond Halley'in çabalarıyla altı yıl sonra bilimsel çalışmalarına geri döndü

Cambridge Universite'sinde katolikliği yaygınlaştırma ve egemen kılma çabalarına karşı başlatılan direniş hareketine öncülük eden Newton, kral düşürüldükten sonra 1689'da üniversitenin parlamentodaki temsilciliğine seçildi 1693'de yeniden bir ruhsal bunalıma girdi ve yakın dostlarıyla, bu arada Samuel Pepys ve John Locke ile arası bozulduIki yıl süren bir inziva döneminden sonra sağlığına yeniden kavuştuysada bundan sonraki yaşamında bilimsel çalışmaya eskisi gibi ilgi duymadıDaha sonra 1699'da Fransız Bilimler Akademi'sinin yabancı üyeliğine 1703'de Royal Society'nin başkanlığına seçildi

Gelmiş geçmiş bilim adamlarının en büyüklerinden biri olarak kabul edilen Newton matematik ve fizikte çok önemli buluşlar gerçekleştirdi Matematikte (a+b)ª ifadesinin üstel seriye açınımını veren genel iki terimli teoremini buldu Newton'un bilime en büyük katkısı mekanik alanındadır Merkezkaç kuvvet yasası ile Kepler yasalarını birlikte ele alarak kütleçekim yasasını ortaya koydu Newton hareket yasaları olarak bilinen eylemsizlik ilkesi, kuvvetin kütle ile ivmenin çarpımına eşit olduğunu ifade eden yasa ve etki ile tepkinin eşitliği fiziğin en önemli yasalarındandır

Yayımladığı kitaplardan bazıları Philosophiae Naturalis Principia Mathematica, Opticks sayılabilir



Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...

Eski 08-16-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...



Cengiz Han(1155 - 1227)
Moğol İmparatorluğu'nun büyük Han'ı, Ayrıca dünyanın en başarılı politik ve askeri liderlerinden biri olarak bilinir
Cengiz Han
Küçük, savaşçı bir kabileden, dünyanın en büyük kara imparatorluğuna uzanan yolda Cengiz Han Asyanın en etkili ve en korkulan adamı oldu

Asıl adı Temuçin’dir Temuçin, 13 yaşlarında iken, babasını kaybetti Henüz küçük olduğundan, kabilesi, onu bırakıp Tayciutlar’a katılmak istedi Annesi Helün Hatun, binbir çaba ile kabilenin küçük bir bölümünü geri çevirebildi Nice güçlük ve sıkıntıya rağmen, varlıklarını sürdürebildiler Bütün bu olaylar sırasında, Temuçin’deki önderlik yetenekleri kendisini belli ediyordu

Cengiz, han olduktan sonra Çin’deki Kitün/Chin Sülalesi'nin, kuzey sınırlarında Tatarlar’a karşı giriştiği bir harekete katıldı ve Tatarlar ezildi Ona göre Tatarlar, atalarına kötülük edip, ölümüne neden olmuşlardı 1202’te Tatar kabileleri ile savaştı ve onları yendi

Cengiz Han, Moğolistan’ın tek gücü durumuna gelmişti 1206 İlkbaharı'nda, Onon Irmağı boylarında bir kurultay toplandı Bu kurultay, bütün kabilelerin temsilcileri Han Temuçin’i, bakanlığa (Kağan) getirdiler Cengiz unvanı da bu sırada verilmiş olmalıdır

Cengiz Kağan, Çin’den batıya giden ticaret yolunu denetimlerinde tutan Tangutlar’la savaştı 1209’da kendisi de sefere katıldı Başkent Ning-hia düşmediyse de, Tangutlar denetim altına alındı Cengiz Kağan, Asya’nın doğusunda büyük bir güç olarak ortaya çıkarken, Orta Asya’nın kudretli devleti de Harezmşahlar’dı İki ülke arasında birçok elçiler gidip gelmişti Cengiz, iki ülke arasında özellikle ticaretin gelişmesinden yana olduğunu belirtmiş, Harezmşah'tan gelen kervan mallarını uygun fiyatlarla satın almıştı

Cengiz, 1218’de bir kaç elçisi dışında tamamı Müslüman olan tacirlerin yönettiği 450 kişilik bir kervan hazırlatıp gönderdi Cengiz’in Moğollar’ı tek bir devlet altında toplaması sonucu, eski Göktürk topraklarındaki bazı Türk Boylarının Batı’ya doğru göçü başlamıştır

Asya’daki dinler mücadelesinde, Cengiz’in Şaman inancında olmasına karşın, siyasal açıdan İslamiyet’e yakınlaşmasıyla İslamiyet’e destek sağlamıştır

Cengiz’le birlikte Asya’nın iktisadi yaşamı da değişime uğramıştır Ülkelerarası ticaret yeni boyutlar kazanmış, sınırlar ve gümrükler ortadan kalkmıştır Asya’da tek bir devletin egemen olmasıyla, Asya’nın batısı ile doğusu arasındaki ticari ilişkiler gelişmiştir Cengiz Han, 1227 yılında ölmüştür

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...

Eski 08-16-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...




Benito Mussolini (1883 - 1945)

Avrupa’nın ilk faşist lideri olan Benito Mussolini Forli'de doğdu Gençliğinde öğretmenlik yaptı 1902'de askerlik yapmamak için İsviçre'ye gitti 1904'te geri dönen Mussolini 10 sene boyunca gazetecilik yaptı Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine orduya yazıldı ve savaşta aktif olarak görev yaptı Savaşta yaralanan Mussolini Milano'ya döndü ve burada sağ görüşlü Faşizm taraftarı "Il Popolo d'Italia" gazetesinin editörü oldu

Benito Mussolini, Birinci Dünya Savaşı sonrasında İtalya’da çıkan kaosu iyi değerlendirdi Çökmüş ekonomi, siyasi kargaşa içindeki İtalya’da Mussolini çeşitli sağcı grupları kurduğu Faşist partisinin bünyesinde topladı ve onları organize etti Mussolini (halk arasındaki lakabıyla Il Duce "Duçe" ) ülkenin problemlerini çözeceğini vaat ediyor ve eski Roma İmparatorluğu'nu tekrar kuracağını söylüyordu Bunun yanında kurduğu Kara Gömlekliler adlı örgütle şiddeti artırıyor özellikle de aynı kendisi gibi ekonomik durumun kargaşasında faydalanarak büyük bir sıçrama yapan komünist gruplarla çatışıyordu Mussolini’nin izlediği politikalar meyvesini vermeye başladı Ve en nihayet Ekim 1922'de Mussolini Kral Viktor Emmanuel III'ü yönetimi kendisine devretmekle tehdit etti aksi takdirde 26000 taraftarı ile Roma'ya yürüyecek ve bunu kendi yapacaktı Komünist hareketinde önüne geçmek isteyen Kral bu teklifi kabul etti ve İtalya'da Duçe dönemi başladı

Mussolini'nin başa geçmesiyle baskı ortamı başladı Duçe Faşist Parti dışındaki diğer partileri kapattı, sendika hareketleri kanun dışı ilan etti, kitapve gazetelere sansür getirdi, eğitimi sıkı kontrol altına aldı ve bunun gibi bir çok düzenleme yaptı Mussolini tüm ülkeyi tren rayları ve otobanlarla adeta ördü Çiftçileri sürekli teşvik etti , tarım ve endüstrinin canlanmasını sağladı buna bağlı olarak da İtalya’da işsizlik azaldı Tüm bunlar Mussolini'nin popülaritesini arttırdı
Fakat popülaritesini daha da arttırmak isteyen Mussolini 1935'te Habeşis-tan'ın işgaline başladı 1936'da Habeşistan'ın işgalini tamamladı ve aynı yıl Adolf Hitler'le Roma-Berlin mihverini kurdu Bu tarihten sonra devamlı Hitler'in etkisinde kalan Mussolini 10 Temmuz 1940'da Müttefiklere savaş ilan etti Ama İtalyan Ordusu Kuzey Afrika ve Balkanlar seferlerinde mağlup oldu Fakat her seferinde imdada Hitler yetişti

1943'te Müttefikler İtalya'ya çıkarma yaptılar Kral Viktor Emmanuel III Mussolini'yi görevden aldı Fakat Duçe Hitler’in komandoları tarafından 12 Eylül 1943'de Gran Sasso'da tutuklu bulunduğu otelden kurtarıldı ve uçakla Viyana'ya kaçırıldı İtalya'da kendine bağlı birliklerle mücadeleyi sürdüren Mussolini Nisan 1945'de yani savaşın son günlerinde kaçmaya çalışırken İtalyan Mukavemet'ine mensup savaşçılar tarafından öldürüldü Ertesi gün Mussolini'nin,sevgilisinin ve birkaç yandaşının cesedi Milano'da Loreto Meydanı'nda sallanıyordu


wwwkimkimdirgentr

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...

Eski 08-16-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...




Christoph Colomb (1451-1504)

Christoph Colomb 1451’de Cenova’da dünyaya geldi Babası gibi ticaretle uğraşmaya başladı, işi dolayısıyla küçük deniz yolculukları yaptı Ardından Akdeniz’de küçük çapta keşif amaçlı deniz yolculuklarına başladı 1476’da İngiltere’ye yerleşmeye kara verdi, deniz yolculuğu sırasında korsan saldırısına uğrayınca gemisi battı, ancak İspanya’nın Lagos kumsalına ulaşmayı başardı Lisbon’a kardeşinin yanına yerleşti 1477 ile 1482 arasında İzlanda ve Gine’ye ticari amaçlarla deniz yolculukları yaptı 1484’te sürekli batıya giderek Hindistan’a ulaşma düşüncesini Portekiz kralı IIJuan’a açtı, ama önerisi finansal sebeplerden dolayı reddedildi 1485’te İspanya’ya yerleşti 1486’da planını İspanya Kraliçesi İzabella’ya açtı Teklif ancak 1492’de İspanya’daki son islam şehri olan Granada’nın alınması ile kabul edilebildi 17 Nisan 1492’de krallık yolculuğun tüm finansmanını karşılayacağını açıkladı

Colomb Nina, Pinta ve Santa Maria adlı üç gemi ve 10 kişilik mürettebatıyla 6 Eylül’de Kanarya Adaları’ndan okyanusa açıldı 63 günlük sıkıntılı yolculuktan sonra Bahama adalarına vardı İlk çıktığı adaya “Kutsal Kurtuluş” anlamına gelen San Salvador ismini verdi Yerlilerle iyi ilişkiler kurduktan sonra yakında anakaranın yer aldığını düşünerek yola devam etti ve 28 Ekim’de Küba’ya ayak bastı Yerlilerden değiştokuş ile altın aldıktan sonra daha fazla altın bulabilmek için yola devam etti 5 Aralık’ta Haiti’ye vardı Noeli kutlamak için karada bulunduğu bir sırada Santa Maria battı Ardından yerlilerin de yardımı ile La Navidad isimli yeni bir gemi inşaa etti ve 40 kişiyi ve La Navidad’ı bırakıp geri dönmek üzere İspanya’ya yola çıktı 15 Mart’ta İspanya’ya ulaştı Büyük heyecanla karşılandı Kendisine amirallik ve yeni toprakların kral naipliği verildi, ancak gene de ikinci sefer için Ferdinand ve İzabella’yı ikna etmesi zor oldu Çünkü istenilen oranda altın getirilememişti Bunun üzerine ikinci sefer koloniler kurmak amacıyla düzenlendi

17 gemi ve 1000 mürettebatın yanı sıra at, sığır, koyun gibi Amerika’da bulunmayan hayvanlarla yapılan ikinci seferde filo 3 Kasım 1493’te Dominica adasını ve ardından Guadeloupe’yi keşfetti Ardından 22 Kasım’da Haiti’ye vardı Colomb Haiti’de bıraktığı 40 adamın öldürüldüğünü ve La Navidad’ın batırıldığını öğrendi Yerlilerin de pek hoşnut karşılamaması nedeniyle Colomb Haiti’den ayrıldı ve Marco Polo’nun bahsettiği Çin’in doğu kısmına varabilmek için tekrar yola çıktı 30 Nisan’da Küba’nın güneybatısına vardı Burdan altın aldıktan sonra 5 Kasım’da Jamaika’yı keşfetti Ancak yerlilerin düşmanca davranması anakaranın hala bulunamamış olması ekipte huzursuzluk yarattı Haiti’ye dönüp İzabella adlı koloniyi kurduktan sonra İspanya’ya yola çıktı Adamlarına İspanya’da Küba’nın ana kıta olduğunu söyleyecekleri konusunda yemin ettirdi ve 8 Haziran 1496’da İspanya’ya vardı

Colomb’un vaatlerini yerine getirememesi krallığın ona olan güvenini azalttı Buna karşın 30 Mayıs 1498’de üçüncü sefere çıktı 31 Temmuz’da Trinidad’a 4 Ağustos’ta anakaraya ulaştı Karayı sekiz gün kıyıdan takip eden filo 19 Ağustos’ta kolonistlerin yeni kurduğu koloni Santa Domingo’ya vardı Burada İspanyolların yerli halka kötü davranmasına karşı çıktı ve bunun üzerine İspanya Kralı Ferdinand Bobadilla adlı bir denizciyi Colomb’u geri getirmek üzere görevlendirdi Colomb 1500’de İspanya’ya getirildi

1502-1504 yılları arasında yaptığı son sefere Colomb kral desteği almadan dört eski gemi ile çıktı Orta Amerika’da Honduras’tan Kolombiya’daki Darien Körfezi’ne ulaşan Colomb yerli halkı İspanyol zulmünden korumaya çalıştığı için İspanyolların saldırısına uğradı Haiti’de ve Küba’da arka arkaya saldırılara uğrayan Colomb Kral Ferdinand tarafından görevinden alındı Batmak üzere olan gemisiyle koloni bulunmayan Jamaika’ya ulaştı Burada terkedilen Colomb bir sene kadar burada kaldıktan sonra eski kaptanlarından biri olan Diego Mendez tarafından İspanya’ya götürüldü Hayatının son yıllarını hasta olarak bir köşede geçiren Colomb hiçbir zaman yeni bir kıta keşfettiğini öğrenemedi O hep doğu Hindistan’a ulaştığını sanıyordu


Türkçe Bilgi Sitesi - Ansiklopedi, Sözlükler, Makale ve Haritalar

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...

Eski 08-16-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...




Galileo Galilei(1564 - 1642)

Tanınmış müzikçi Vincenzo Galilei'nin oğlu olan Galileo, ilk eğitimini ailesinin 1574 de taşındığı Floransa yakınlarındaki Vallombrosa Manastırında aldı 1581'de tıp öğrenimi görmek üzere Pisa üniversite'sine girdi Raslantı sonucu bir geometri dersinin de etkisiyle Toscana sarayında öğretmenlik yapan Ostilio Ricci'den matematik ve fizik dersleri almaya başladı

Mali durumunun elvermemesi nedeniyle 1585'de üniversiteden ayrılmak zorunda kaldı Floransa'ya dönerek akademide ders vermeye başladı 1586'da hidrostatik teraziyi bulan ve bu buluşunu bir makaleyle açıklayan Galilei'nin ünü bütün Italya'ya yayıldı 1589'da yazdığı katı cisimlerin ağırlık merkezlerine ilişkin inceleme Pisaa Universite'sinde matematik dalında öğretim üyeliğine getirilmesini sağladı Burada hareket üzerine araştırmalara başlayan Galilei ilk olarak ağırlıkları farklı cisimlerin farklı hızlarda düşeceklerine ilişkin Aristoteles'ci görüşü çürüttü
1592'de Padova'da matematik profesörü olarak çalışmaya başlıyan Galilei bu görevi 18 yıl sürdürdü ve buluşlarının önemli bir bölümünü burada gerçekleştirdi 1604 sıralarında düşen cisimlerin düzgün hızlanan hareket yaptığını kuramsal olarak kanıtladı Yaptığı teleskoplar, mercek yüzeylerinin eğrilik derecesini denetlemek amacıyla geliştirdiği yöntem sayesinde, astronomi gözlemlerinde kullanılabilecek ilk teleskoplar olarak kısa sürede avrupa'nın her yanında aranmaya başladı Astronomi alanındaki bulgularını Sidereus Nuncius (yıldızların habercisi) adıyla yayımladı Teleskopla gerçekleştirdiği gözlemlerden etkilenen Venedik senatosu Galilei' nin Padova üniversitesinde yaşam boyu profesör olarak kalmasına karar verdi Ama Galilei Toscana grandükünün sarayın baş felsefecisi ve matematikcisi olma önerisini kabul ederek 1610 yazında Padova'dan ayrıldı Teleskopla yaptığı gözlemlerin Copernik'i doğrulaması, Aristoteles'ci profesörlerin ona karşı cephe almasına yol açtı Ve Galileo'yu kilise yetkililerinin gözünde karalamaya çalıştılar Bir yandanda dine karşı ve uydurma olduğunu iddia ettikleri sözlerini gerekçe göstererek Galilei 'yi Enkizisyon 'a gizlice ihbar ettiler Kardinal Bellarmine konuya özel bir önem verek Galilei'yi 26 şubat 1616' da huzuruna kabul etmiş, bundan böyle bu öğretiye bağlı kalmasının ve onu savunmasının yasaklanmış olduğu konusunda onu uyarmış, ama konunun salt matematiksel bir varsayım olarak tartışılabileceğini bildirmişti
Bu olayı izleyen yedi yıl boyunca Floransa yakınlarındaki Bellosguardo'daki evine çekilmiş olarak yaşadı Galilei 1616 kararını yürürlükten kaldırabilmek umuduyla 1624 'de Roma'ya gitti Bunu başaramadıysada papadan dünya sistemleri üzerine yazı yazma izni aldı Floransa'ya dönen Galilei büyük yapıtı Dialogo sopra i due massimi sistemi del mondo, ptolemaico e copernicano(iki büyük yer sistemi, Ptolemaios ve kopernik sistemleri üzerine konuşmalar) üzerinde yıllar sürecek çalışmasına başladı kitap 1632'de yayımlandı Papaya kitabın tarafsız görünen başlığına karşın aslında Copernik sisteminin güçlü ve pervasız bir savunusu olduğu belirtildi Tam bu sırada Galilei'nin dosyasında bir belgenin varlığı keşfedildi 26 şubat 1616'da Bellarmine'nin huzurunda Galilei'nin ne biçimde olursa olsun Copernikciliği anlatması yada tartışması Enkizisyon'un ceza yaptırımına bağlanarak özellikle yasaklanmıştı Böylece kitap için elde edilmiş olan iznin sahtecilikle ve usülsüz biçimde alındığına karar verildi 16 haziran da mahkum olduHüküm hapis cezasını içeriyordu Ama papa bu cezayı ev hapsine çevirdi Ve Galilei yaşamının son sekiz yılını Floransa yakınlarında Arcetri'deki evinde geçirdi
Galilei'nin bilime en büyük katkılarından biri mekaniğin bir bilim dalı olarak kurulmasındaki payıdır Kuvvet kavramının mekanikte oynadığı rolü açıkca kavrayıp ortaya koyabilen ilk bilim adamıdır Isaac Newton'un yüzyılın sonlarına doğru mekanikte gerçekleştirdiği büyük atılımın önünü açan da Galilei olmuştur Ayrıca Galilei geçmişte birbirinden hep ayrı tutulmuş olan matematik ile fiziğin ilişkili olduğunu ve birbirlerine destek olabileceğini kavrayan ilk bilim adamıdır Onun uyguladığı en önemli ve tümüyle kendine özgü yöntem, deneyle hesaplamayı birlikte yürütmesi olmuştur Bu yöntem somutun soyuta dönüştürülebilmesini ve deney sonuçlarının sürekli ve düzenli bir biçimde karşılaştırılabilmesini olanaklı kılmıştır Modern anlamda deney kavramını oluşturan Galilei bu kavram için cimento(sınav) terimini kullanıyordu
Galilei'ni tüm yapıtları ilk olarak 1842-56 arasında Le opera di Galileo Galilei adıyla yayımlanmıştır Toplu yapıtlarının çok daha geniş ve eksiksiz biçimi Galilei uzmanı Antonio Favaro'nun derlediği Le opere di Galileo Galilei adlı yapıttır


Ana Britannica

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...

Eski 08-16-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihe Yön Verenler - Tarihe Yön Verenler Hakkında...




Thomas Alva Edison (1847-1931)

Yedi yaşındayken ailesiyle birlikte Michigan'daki Port Huron'a yerleşen Edison, ilköğrenimine burada başladıysada yaklaşık üç ay sonra algılamasının yavaşlığı nedeniyle okuldan uzaklaştırıldı Bundan sonraki üç yıl boyunca özel bir öğretmen tarafından eğitildi Son derece meraklı ve yaratıcı kişiliğe sahip bir çocuk olan Edison, 10 yaşına geldiğinde kendisini fizik ve kimya kitaplarına verdi

Bu arada evlerinin kilerinde bir kimya laboratuvarı kurdu Özellikle kimya deneylerine ve Volta kaplarından elektrik akımı elde etmeye yönelik araştırmalara ilgi duydu; bir süre sonra kendi başına bir telgraf aleti yaptı ve Mors alfabesini öğrendi O günlerde geçirdiği ağır bir hastalık sonucu kulakları ağır işitmeye başladı
Oniki yaşına geldiğinde ailesine yardım etmek için Port Huron ile Detroit arasında çalışan trende gazete satmaya başlayan Edison, evlerindeki Laboratuvarını trenin yük vagonuna taşıyarak, çalışmalarını burada sürdürdüBu dönemde Edison, Michael Faraday'ın Experimental Research in Electricity adlı yapıtını okudu ve derinden etkilendi Bunun üzerine bir yandan Faraday'ın deneylerini tekrarladı bir yandanda kendi deneylerine ağırlık vererek daha düzenli çalışmaya ve notlar tutmaya başladı 1868'de kendine atölye kurdu Aynı yıl geliştirdiği elektrikli bir oy kayıt makinasının patentini aldı Aygıt oldukça ilgi topladı ama kimse tarafından satın alınmadı tüm parasını yitiren Edison Borç içinde Boston'dan ayrılarak New York'a yerleşti Edison'un şansı altın borsasının düzenlenmesinde kullanılan telgrafın bozulması üzerine döndü Borsa yetkililerinin istemi üzerine aygıtı ustaca tamir eden Edison, Western Union Telegraph company'den geliştirilmekte olan telgraflı kayıt aygıtları üzerinde yetkinleştirme çalışması yapma önerisi aldı Bunun üzerine bir arkadaşı ile birlikte Edison Universal Stock Printer mühendislik şirketini kurdu Ve sattığı patentlerle kısa sürede önemlice bir servet edindi Bu parayla New Jersey'deki Newark'ta bir imalathane kurarak telgraf ve telem aygıtları üretmeye başladı Bir süre sonra imalathanesini kapatarak New Jersey'deki Menlo Park'ta bir araştırma laboratuvarı kurdu ve tüm zamanını yeni buluşlar yapmaya yönelik çalışmalara ayırdı
1876'da Graham Bell'in geliştirdiği konuşan telgraf üzerinde çalışmaya başladı Aygıta karbondan bir iletici ekleyerek telefonu yetkinleştirdi Ses dalgalarının dinamiği üzerine yaptığı bu çalışmalardan yararlanarak 1877'de sesi kaydedip yineleyebilen gramafonu geliştirdi Geniş yankı uyandıran bu buluşu ününün uluslar arası düzeyde yayılmasına neden oldu
1878'de William Wallace'in yaptığı 500 mum güçündeki ark lambasından etkilenen Edison, bundan daha güvenli olan ve daha ucuz bir yöntemle çalışan yeni bir elektrik lambasını geliştirme çalışmasına girişti Bu amaçla açtığı bir kampanyanın yardımıyla önde gelen işadamlarının parasal desteğini sağladı ve Edison Electric Light Company'yi kurdu Oksijenle yanan elektrik arkı yerine havası boşaltılmış bir ortamda(vakum) ışık yayan ve düşük akımla çalışan bir ampul yapmayı tasarlıyordu Bu amaçla 13 ay boyunca flaman olarak kullanabileceği bir metal tel yapmaya uğraştı Sonunda 21 Ekim 1879'da özel yüksek voltajlı elektrik üreteçlerinden elde ettiği akımla çalışan karbon flamanlı elektrik ampulünü halka tanıttı Üç yıl sonra New York sokakları bu lambalarla aydınlanacaktı
1887'de Menlo Park'tan New Jersey'deki West Orange'a taşınan Edison burada önceki laboratuvarlarının on katı büyüklüğünde Edison Laboratuvarını açtı 1890'lara doğru uzun erimli iletime daha uygun olan alternatif akım geliştirildi Doğru akımın üstünlüğüne inanan Edison, bir kampanya başlatarak kamuoyunu, yüksek gerilimli alternatif akım sistemlerinin son derece tehlikeli olduğu yolunda uyarmaya çalıştı 1892'de ise Edison General Electric Company'nin denetimini yitirdiVe şirketi General Electric Company ile birleşti
Iki kez evlenen Edison'un altı çocuğu oldu Yaşamının sonuna değin yeni buluşlar yapmak için uğraş verdi


Ana Britannica

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.