Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye > Marmara Bölgesi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bilecik, bilgi, hakkında

Bilecik Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bilecik Hakkında Bilgi



Bilecik




Bilecik Halkı Kurtuluş Savaşına tüm varlığı ile katılmış, gerek milis kuvvetleri ve gerekse düzenli ordularımıza onbinlerce evladını vermiştir Bilecik, Kurtuluş Savaşından yanmış-yıkılmış, tam bir enkaz halinde çıkmıştır 1920’lerde 12000 olduğu tahmin edilen şehir nüfusu, savaştan sonra 4000’e inmiştir

Savaştan önce Bilecik bölgenin en önemli ipek endüstrisi merkeziydi Şehirde çok sayıda ipekçilik tesisi ve ipek kadife üreten fabrika bulunuyordu Ancak, Yunanlıların çıkardığı intikam yangınlarında bu fabrika ve tesislerin tümü yandı Bu arada diğer fabrika ve işyerlerinin de yanmış olması il ekonomisini çökertmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Bilecik Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bilecik Hakkında Bilgi



Bilecik

COĞRAFYA



Bilecik ilinin en önemli akarsuyu Sakarya Irmağı olup, bir doğal göl, bir de baraj gölü bulunmaktadır



İlin orman zenginliği av hayvanları bakımından da zenginleşmesini sağlamıştır Bin metreye kadar yükseklerde orman örtüsü genellikle meşe, otsu bitkiler ve makilerden oluşmaktadır 1000 metre ve daha yükseklerde ise karaçam, kayın, kızılçam, kestane, köknar türündeki yüksek boylu ağaçlar sıralanır



Bilecik' de İç Anadolu Bölgesi' nin sert ve az yağışlı karasal iklimi ile Akdeniz ve Karadeniz kıyılarının ılık ve yağışlı ılıman iklimleri arasında geçiş iklimi görülür



TARİHÇE



Kentin Antik Çağdaki hayatı, tarih kaynaklarında Bilecik�i de içine alan Bitinya (Bithynia) bölgesinin genel tarihi içinde gösterilir Bitinya bölgesinin bilinen tarihi MÖ 1950� lerde burada yaşayan Trakya kavimlerinden Thynler�le başlar Bölge daha sonra Mısır, Hitit, Frig, Kimmer, Lidya, Pers, Makedonya, Bitinya Krallığı, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğunun yönetimine geçmiştir Bilecik�in bilinen ilk adı Belekoma� dır



Tarihte pek çok kavmin uygarlık ve egemenliğine sahne olan Bilecik, Kayı Boyu�nun Orta Asya�dan 400 çadırla gelip Söğüt�te, Osmanlı Devletinin kuruluş merkezliğini yaptığı yerdir İlin tarihçesinin çok eskilere dayanması ve Osmanlının kurulduğu yer olması ayrıcalığı yanında, Kurtuluş Savaşı�nda verdiği çetin mücadeleler ve kazanılan zaferlerle Cumhuriyetin kuruluşunda da önemli bir role sahip olmuştur Üzerinde çok sayıda arkeolojik ve tarihi eser bulunan, Bilecik�teki tarihi eserlerin çoğunu Osmanlı döneminde yapılan camiler, türbeler, hanlar, hamamlar, sivil mimari örnekleri , imaret ve benzeri yapılar oluşturmaktadır



Kayı Boyu Aşireti mensuplarının 720 yıldan beri geleneksel olarak sürdürdükleri ve her yıl (Eylül ayının 2 haftası son üç gün) yapılan muhteşem törenlerle kutlanan �Ertuğrul Gazi� yi Anma ve Söğüt Şenlikleri�ne çok sayıda yerli ve yabancı ziyaretçi gelir Törenlerde yörüklerin kına gecesi ve yaşantıları canlandırılır, cirit gösterileri yapılır



NE YENİR?


GENEL BİLGİLER



Yüzölçümü: 4307 km²



Nüfus: 175526 (1990)



İl Trafik No: 11



Bilecik ili, Marmara Bölgesi'nin güney doğusunda; Marmara, Karadeniz, İç Anadolu ve Ege Bölgelerinin kesim noktaları üzerinde yer alır İlin bilinen en eski isimleri arasında Agrilion ve Belekoma vardır Bilecik, Osmanlı İmparatorluğu' nun doğduğu topraklardadır Sakarya ırmağının etrafında kurulan ve göletleri ve derelerinin zenginliği ile tanınan yöre antik çağlardan günümüze tarihin izlerini taşır



İLÇELER:



Bilecik ilinin ilçeleri; Bozüyük, Gölpazarı, İnhisar, Osmaneli, Pazaryeri, Söğüt ve Yenipazar'dır



Bozüyük: Bozüyük Frigler döneminde oluşmuş bir yerleşim merkezidir 1908�den sonra Ertuğrul Livası�na bağlanarak Kaza merkezi yapılmıştır Bozüyük Bilecik�in il olması ile birlikte 1924 yılında ilçe statüsüne kavuşturulmuştur



Gölpazarı : Bizanslılar döneminde Harmankaya Tekfurluğu�na bağlı olan Gölpazarı, Osman Gazi tarafından alınmıştır Gölpazarı kuruluşundan itibaren sıra ile Resulşel, Dönen ve Akçaova (Akçaoba) adlarıyla anılmış, son olarak Gölpazarı adını almıştır



İnhisar : İnhisar önceleri Söğüt�e bağlı bir bucak iken mütevazı nüfusuna rağmen coğrafi konumu dikkate alınarak 1991 yılında ilçe yapılmıştır



Osmaneli : Osmaneli çok eski bir yerleşim yeridir; Trakyalılar, Romalılar ve Bizans'a ait kalıntılar bunu göstermektedir



Pazaryeri pazaryeri'nde ilk yerleşim 1273 yılında olmuştur Pazaryeri'nde hediyelik ve turistik toprak ev eşyası ve ağaç eşya yapımcılığı da sürdürülmektedir



Söğüt : Söğüt, Ertuğrul Gazi tarafından bir kuşatma ve mücadele sonucunda 1232 yılında Bizanslılardan alınmıştır Ertuğrul Gazi Türbesinin de içinde bulunduğu ilçe önemli bir turizm merkezidir



Yenipazar : Eski adı Kırka olan Yenipazar, Cumhuriyetten önce Bolu�nun Göynük ilçesine bağlıydı 1926�da bucak olarak Gölpazarı�na bağlanmış, 1988�de de ilçe olmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla

Bilecik Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bilecik Hakkında Bilgi



Genel Bilgi


İl, küçük tepelik alanlar ile dik ve derin vadilerle yarılmış aşınım düzlüklerinden oluşur Güney ve güneybatı kesimleri oldukça engebeli olup, kuzey kesimi, Sakarya Irmağı vadisi diğerlerine göre daha düzdür En önemli akarsuları Sakarya Nehri ve onun kolları ile güneydeki Sarı Su'dur Doğu yönünden il sınırları içerisine giren Sakarya, kuzeye doğru bir yay çizer ve Karasu Göynük Çayı ve Göksu'nun kollarını içine alır Sakarya'nın Bilecik sınırları içerisindeki uzunluğu 80 kmyi bulur Sakarya'nın vadisi bir çok yerde oldukça dar ve derin olmakla beraber, ilin orta ve kuzey kesimlerinde genişler Güneyde Yeşildağ yakınlarında doğan Sarı Su, doğuya doğru akar ve il sınırlarının dışına çıkar Sarı Su zaman zaman taşkınlıklara yol açtığından, üzerine 1976'da Dodurga Barajı kurulmuştur Dodurga Gölü dışında ilin kuzeyinde de Çerkeşli Gölü yer alır İlin topraklarını küçük bölümler halinde oluşturan ovalar Sakarya Vadisi boyunca küçük düzlükler halindedir Güneyde 60 kmlik bir alanı da Bozüyük Ovası kaplar Bilecik'in yüzölçümü 4307 km2 olup, toplam nüfusu 194326'dır
İlin ekonomisi tarıma dayalıdır En çok tahıl, şeker pancarı, ayçiçeği, şerbetçiotu, üzüm, meyva ve sebze üretilir Bira sanayinin önemli maddesi olan şerbetçiotu burada üretilmektedir Az da olsa hayvancılık ve hayvan ürünleri ekonomisinde yer almaktadır Ayrıca yöreden çıkarılan mermeri işleyen küçük atölyeler, ipekli dokumacılık ve kozacılık da yapılmaktadır
Bilecik’te ilk yerleşimin başlangıcı kesinlik kazanamamakla birlikte, MÖ 3000’den öncelere indiği sanılmaktadır Anadolu’da Tunç Çağına geçiş sürecinde önemli bir yeri olan Bilecik’ten MÖ 3000’lerde tunç yapımı için kalay çıkarıldığı bilinmektedir İlin bilinen en eski isimleri Agrilion ve Agrillum’dur Daha sonraki dönemlerde Bilecik Bizans İmparatorluğu sınırları içine giren bir yerleşim yeri olmuştur
1200'lerde Friglerin egemenliği altına girmiş, MÖ 546'da Perslerin yönetimine geçmiştir Büyük İskender'in MÖ334'te Anadolu'da Pers egemenliğine son vermesiyle birlikte, Helen uygarlığı Roma dönemine kadar sürmüştür Bilecik'in de içerisinde bulunduğu Bithynia Devleti MÖ74'te Roma egemenliğini kabul etmiş ve Pontus Krallığı ile birleştirilerek, Roma'nın Anadolu eyaletini oluşturmuştur Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasından sonra da Bizans yönetimine girmiştir Doğu Roma (Bizans) döneminde şehir Belekoma ismiyle anılıyordu Bilecik o zaman, şimdiki Bilecik’in doğusunda, Hamsu ve Tabakhane derelerinin oluşturduğu vadiler arasındaki bir kaya çıkıntısı üzerine inşa edilen kale çevresinde kurulmuştu Bizans döneminde Belekoma Kalesi Bilecik’te inşa edilmiş olup, bu dönemde Bilecik bir Tekfurluk idi Abbasi Halifesi Harun Reşid döneminde (797), Bithynia bölgesinin diğer şehirleri gibi Bilecik ve Söğüt civarı da fethedilerek Abbasi idaresine sokulmuştur Çevresi kale ile korunan Belekoma kenti tarih içinde Bizanslılar-Emeviler ve Bizanslılar-Abbasiler arasında birkaç kez el değiştirmiştir
Malazgirt Savaşı'ndan (1071) sonra Selçukluların boyu olan Kayıların bir bölümü Ertuğrul Bey yönetiminde batıya doğru ilerlemiş ve Söğüt çevresine yerleşmişlerdir Osmanlı vaka-i namelerinde Kayıların Söğüt ve çevresine 1230 yıllarında yerleştikleri belirtilmektedir 1231 yılında İznik İmparatorluğu ile Selçuklular arasında yapılan savaşa Ertuğrul Bey de akıncı olarak katılmıştır Selçuklu ve Bizans orduları arasında Sultanönü mevkiinde meydana gelen savaşın sonucunda Bizans ordusu yenilmiş, Karacadağ ve Söğüt dolayları Büyük Selçuklu Devleti’nin eline geçmiştir IAleaddin Keykubat Belekoma (Bilecik) Tekfurunu vergiye bağlamış, savaşta büyük yararlıklar gösteren Ertuğrul Bey’e Söğüt’ü mülk, Domaniç’i de yaylak olarak vermiştir Osmanlı kaynaklarına göre Ertuğrul Bey 1281 yılında ölmüştür Türbesi Söğüt ilçesinde bulunmakta ve her yıl Söğüt’te düzenlenen Ertuğrul Gazi Şenlikleri ile anılmaktadır
Osman BeY Bizans’a karşı savaşmış ve sürekli başarılı olmuştur Kayıların bu başarılarında Şeyh Edebali’nin büyük payı olmuştur Fakih Şeyh Edebali Kayı Ahilerinin önderi idi Şeyh Edebali o sıralar Eskişehir ili sınırları içindeki İtburnu Köyünde oturuyordu Daha sonra medresesini Söğüt ve son olarak da Bilecik’e taşımıştır Osman Bey 1286 yılında İnegöl yakınındaki Hisarcık kalesini Bizanslılardan almıştır 1287 yılında İnegöl Tekfuru’nu Domaniç yakınındaki İkizce’de (Erice) yenilgiye uğratmıştır Bu sırada Selçuklu Sultanı III Alaeddin Keykubat büyük bir ordu ile Karacahisar önlerine gelmiş ve Osman Bey’in kuvvetleriyle birleşerek Bizans elindeki bu kaleyi kuşatmıştır Kuşatma sürerken Selçuklu Sultanı geri döndü Osman Bey’e bir sancak, tuğ alem ve gümüş takımlı bir at göndererek Söğüt ve Eskişehir’i de içine alan bu sancağı Osman Bey’e vermiştir Bundan sonra Karacahisar’daki Rum kilisesini camiye çeviren Osman Bey ilk kez kendi adına hutbe okutmuş (1289), böylece Osmanlı Devletinin kuruluşunun başlangıcı olmuştur O sıralarda Bilecik henüz Türkler tarafından fethedilmemiş, Bizanslılara ait bir kentti Osman Bey Bilecik (Belekoma) ve Yarhisar tekfurları vergiye bağlanmış, ardından 1299 yılı yaz başında Belekoma kalesini ve peşinden Yarhisar kalesini fethetmiştir Bilecik, Yıldırım Bayezid dönemine kadar Osmanlı yönetiminde kalmış, ancak, 1402 yılında Ankara Meydan Savaşı'nda Bayezid’in Timur’a yenilmesi sonucunda 2 ay kadar Timur’un hakimiyetine geçmiş ve Çelebi Sultan Mehmet tarafından geri alınmıştır Osmanlı yönetimi sırasında Bilecik daha da gelişmiş, ancak, şehrin kurulu bulunduğu alanın iskân için uygun olmaması daha hızlı gelişmesini engellemiştir Bununla birlikte Bilecik Bursa ve İznik’ten Eskişehir’e ve Anadolu içlerine giden yol üzerinde önemli bir konaklama ve dinlenme yeri olarak önemini korumuştur
Bilecik Trakya ve Marmara bölgelerini İç, Güney ve Güneydoğu Anadolu bölgeleriyle Ön Asya’ya bağlayan İstanbul-Bağdat demiryolu kenarında kurulmuştur Roma ve Bizanslılar zamanında kent merkezinin küçük bir yer olduğu sanılan Bilecik, Osmanlıların eline geçtikten sonra önem kazanmıştır Osman Gazi’nin fethettiği ilk önemli kale olması ve Şeyh Edebali Türbesi’nin burada bulunması, şehre olan ilgiyi artırmıştır Önceleri kale çevresinde yerleşik kent daha sonra Şeyh Edebali Türbesi, Orhan Gazi camii ve yakınındaki medreseye doğru büyümeye başlamıştır Şehir Türk hakimiyetine geçtikten sonra, önceleri Türkler ve Rumlar ayrı mahallelerde oturmuşlardır Örneğin, Türkler daha çok Osman Gazi, Orhan Gazi ve Aşağı Camiler çevresine yerleşmiş, Rumlar ise bugünkü Bilecik merkezinin bulunduğu bölgede yoğunlaşmışlardı Zamanla toplumlar arası sosyal ve ekonomik ilişkiler kurulmuş, iki toplumun ayrı mahallelerde oturması eğilimi ortadan kalkmış, devlet yapıları Yukarı Mahalleye yapılmaya başlanmış ve kent bugünkü yerleşim yerine doğru gelişmiştir
BMM hükümet ile İstanbul’da bulunan padişah taraftarı hükümet arasında ortaya çıkan ihtilafı gidermek amacı ile İstanbul’daki Tevfik Paşa hükümeti adına Dahiliye Nazırı Ahmet İzzet Paşa, Ankara Hükümeti ile bir görüşme yapmak istemişti Görüşmenin Bilecik İstasyon binasında yapılması kararlaştırıldı Heyetler 5 Aralık 1920 günü Bilecik İstasyon binasında bir araya geldiler İstanbul Heyeti Ahmet İzzet Paşa, Salih Paşa, elçilerden Cevat Bey, Ziraat Nazırı Kazım Bey, Hukuk Danışmanı Münir Bey ve Hoca Fatih Efendi’den oluşmuştu Ankara heyetine ise Mustafa Kemal Paşa başkanlık etmişti Heyette İsmet Bey (İnönü) de bulunuyordu Bilecik Mülakatından olumlu ve somut bir sonuç elde edilememiştir
Yunan Ordusu 6 Ocak 1921 günü Bursa ve Uşak dolaylarından taarruza geçmiş, 8 Ocak 192'de Bilecik-Karaköy-Muratdere hattına kadar geldi Böylece Bilecik işgal edilmiştir I İnönü ve II İnönü Savaşı tümüyle Bilecik toprakları üzerinde geçmiştir II İnönü Savaşları sırasında Bilecik iki kez daha Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir 30 Ağustos 1922’deki Başkomutanlık Meydan Muharebesiyle Yunan ordusuna karşı son ve kapsamlı zaferi kazanan Türk ordusu, 4 Eylül 1922’de Söğüt ve Bozüyük, 5 Eylül de Pazaryeri ve 6 Eylül l922’de ise Bilecik’i Yunan işgalinden kurtarmıştır Yunanlılar bu ilçeler ve il merkezini boşaltırken bir çok yerde yangınlar çıkararak buraları harabeye çevirmişlerdir Bilecik’te yalnızca Yukarı Mahalledeki birkaç evle, Tabakhane Mahallesi yangın ve tahripten kurtarılabilmiştir Yangınlar sırasında 1956 ev, 331 dükkân, 18 han, hükümet konağı, tüm ipek fabrikaları, okul, cami ve türbeler yanarak kullanılamaz duruma gelmiştir
Bilecik Kurtuluş Savaşı'ndan çok büyük yaralar alarak çıkmış, savaşın getirdiği sosyal ve ekonomik çöküntü nedeniyle Cumhuriyet dönemine çok güçsüz başlamıştır Kurtuluş Savaşından yanmış-yıkılmış, tam bir enkaz halinde çıkmıştır 1920’lerde 12000 olduğu tahmin edilen şehir nüfusu, savaştan sonra 4000’e inmiştir Savaştan önce Bilecik bölgenin en önemli ipek endüstrisi merkeziydi Şehirde çok sayıda ipekçilik tesisi ve ipek kadife üreten fabrika bulunuyordu Ancak, Yunanlıların çıkardığı yangınlarda bu fabrika ve tesislerin tümü yanmıştırDiğer fabrika ve işyerlerinin de yanmış olması il ekonomisini çökertmiştir
Cumhuriyet sonrasında Bilecik, daha kuzeydeki ortalama yüksekliği 520 m olan engebeli bir alanda kurulmuştur Bugün Bilecik İstanbul-Eskişehir karayolu üzerinde, bir mahallesi de 5 km doğudaki İstanbul-Eskişehir-Ankara demiryolu üzerinde yer almaktadır
Bilecik'te günümüze gelebilen tarihi eserlerin başlıcaları; Osman Gazi Camisi ve İmareti (XIVyüzyıl), Emirler, Karacalr ve Akkaldırım Camileri, Şeyh Edebali ve Mal Hatun türbeleri, Bâki Hamamı ve Ayşe Hatun Çeşmesi, Saat Kulesi günümüze ulaşan eserleridir Ayrıca Bilecik'in 15 km kuzeybatısındaki Vezirhan Köyü'nde XVIIyüzyıl başlarında Köprülü Mehmet Paşa'nın yaptırdığı cami ve kervansaray bulunmaktadır Ancak bu kervansaray günümüze oldukça harap bir durumda gelebilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Bilecik Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bilecik Hakkında Bilgi



Bilecik Gezgin Gözüyle

Tarihi İpek Yolu’nun içinden geçtiği Bilecik, köklü tarihi geçmişi ile diğer medeniyetler ve Osmanlı dönemine ait birçok tarihi-kültürel değerlere sahiptir Tarihte pek çok uygarlıklara sahne olan Bilecik; MÖ 1950’li yıllarda yörede yaşamış olan Trakya kavimlerinden Thynler’den sonra Mısırlılar, Hititler, Frigler, Kimmerler, Lidyalılar, Persler, Makedonyalılar, Bitinya Krallığı ve Roma İmparatorluğu’nun geçiş dönemlerini yaşamış ve onlara ait izleri üzerinde saklar (Cami, türbe, kervansaray, han, hamam, çeşme, imaret, anıt, kale) Tarihi Belekoma Kalesi, Saat Kulesi, Orhangazi Cami ve İmareti, Köprülü Mehmet Paşa Kervansarayı (Bilecik), Türk Büyükleri Platformu, Ertuğrulgazi Müzesi, Dursun Fakıh Türbesi, Çelebi Mehmet Cami, Çifte Minareli Cami, Ertuğrulgazi Mescidi, Kaymakam Çeşmesi, tarihi yapılar (Söğüt), İnönü Şehitliği,

İntikamtepe Şehitliği, Kumral Abdal Türbesi, Kasımpaşa Cami-İmareti, (Bozüyük), Kilise, sivil mimari örnekleri (Osmaneli), Taşhan, Mihalgazi Cami, Kapılıkaya, Kayamezarı, sivil mimari örnekleri (Gölpazarı), Mihalgazi Türbesi (İnhisar) gibi daha birçok tarihi-kültürel varlığa sahiptir
Merkez: Kurtköy-Beyceköy Höyükleri, Marmara Ören Yeri, Vezirhan Paşaboğazı Mevkii Antik Taş Ocağı, Nekropol Bozüyük: Çerkezçepni-Çokçapınar-Yenidodurga höyükleri, Dibekli Tümülüsü, Günyarık Köyü höyük ve nekropol Gölpazarı: Beşevler Höyükler, İncirli Köyü Tümülüsü ve nekropol, Arıcaklar, Kasımlar Kaya Mezarları Osmaneli: Han Duvar Kalıntıları, Taş Köprü Kalıntısı, Medetli Höyüğü, Soğucakpınar arkeolojik sit alanı
Söğüt: Geçitli Köyü Nekropol, Oluklu ve Yeşilyurt Höyükleri, Zemzemiye Arkeolojik Sit Alanı, Dereboyu Köyü Kale, Höyük, yerleşim, tümülüs İnhisar: 2 adet Çınar Ağacı, Harmanköy Kale Duvar Kalıntıları Su Sporları (kano): 1 Parkur: Deresakarya köprü-Vezirhan köprü Gölpazarı yolu köprü 2 Parkur: Vezirhan köprü-Gölpazarı yolu köprü Osmaneli Selçik Köyü yolu köprü

Alıntı Yaparak Cevapla

Bilecik Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bilecik Hakkında Bilgi



Bilecik Cami ve Mescitleri


Osman Gazi Camisi (Merkez)

Eski Bilecik’in Kuzey batısında,dik yamaçlı iki tepenin oluşturduğu bir vadi içerisinde yer alan Osman Gazi Camisi,Vakıf kayıtlarından anlaşıldığına göre Orhan Gazi tarafından babası Osman Gazi adına yaptırılmıştır

Bilecik’in Yunan işgali sırsında yakılan caminin kuzey duvarı, avlu duvarlarının bir bölümü ile minaresi günümüze gelebilmiştir Bu caminin dikdörtgen planlı ve üzerinin de çatı ile örtülü olduğu bilinmektedir Mimari yönden önemli bir cami olmamakla beraber, tarihi yönden üzerinde durulacak bir eserdir Kare kaideli tuğla gövdeli silindirik minaresi ahşap minberi vardı Bunlardan ahşap minberin XIXyüzyılın sonlarında İstanbul’a götürüldüğü biliniyorsa da nerede olduğu tespit edilememiştir


Orhan Gazi Camisi (Merkez)

güneyin de dik yamaçlı bir kayalık vadide bulunan Orhan Gazi Camisi’nin XIVyüzyılın başlarında Orhan Gazi tarafından yaptırılmıştır Büyük olasılıkla caminin yapım tarihi 1331’dir
Cami kareye yakın dikdörtgen planlı olup kaba taştan yapılmış,ibadet mekanını bir bölümünü ahşap çatı,orta kısmını da kubbe örtmektedir Kubbenin üzeri kurşun kaplı olduğundan ötürü de halk arasında Kurşunlu Cami olarak tanınmıştırKuzey duvarının sağ tarafında eski sıva tabakaların altından bir tamir kitabesi bulunmaktadır:
Bu Selviyi olsun deyu diktim bir tarihte
Sene 1229 (1813) da her kim beni yad edesu ruhuna bir fatiha ihsan ede
Ve inna el Gayüfül Haç
İbrahim Bin Abdülselim

İbadet mekanı kubbeli kısmın örttüğü bölümler sivri kemerlerle genişletilerek dört eyvanlı Osmanlı Erken Dönem plan şemasına uydurulmuştur Bu kemerler aynı zamanda kubbenin ağırlığını taşımaktadır

Mihrap basit bir niş halindedir Caminin bugünkü minareleri 1882 yılındaki fotoğraflarından anlaşılmaktadır Günümüze yalnızca düzgün olmayan bir kaide üzerinde yükselen, yuvarlak gövdeli iki minaresi gelebilmiştir Son cemaat yeri yakın tarihlerde yapılmış ,yapı ile uyum sağlayamamıştır


Emirler Camisi (Merkez)

Bilecik’in doğusunda, Emirler Mahallesinde bulunan bu caminin ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı bilinmemektedir XIXyüzyılda yapıldığı sanılan bu cami de Bilecik’in Yunan işgali sırasında yakılmıştır

Caminin orijinal durumu ile çok az kalıntı günümüze gelebilmiştir Moloz taştan yapılmış olan cami duvarlarında ağaç hatıllar kullanılmıştır Basit bir mihrabı ve minberi bulunmaktadır Duvarları üzerine oturtulmuş minare kaidesi üzerinde on altı köşeli gövdesi bulunmaktadır


Karacalar Camisi Minaresi (Merkez)

Bilecik Emirler Mahallesinde bulunan Karacalar Camisinden günümüze yalnızca minaresi gelebilmiştir Bu caminin ne zaman yapıldığı bilinmemekle beraber günümüze ulaşan bazı kalıntılarından ve minaresinden XIVyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Büyük olasılıkla bu cami kesme taştan ve dikdörtgen planlı idi üzeri kubbe ile örtülü bulunuyordu

Minare kesme taş kaide üzerine tuğladan olup, minare gövdesi altta ve üstte birer bilezik ile sınırlanmıştır


Köprülü Mehmet Paşa Camisi (Vezirhan)

Bilecik, Vezirhan’da olan bu camiyi Köprülü Mehmet Paşa 1665’de yaptırmıştır Mimar Sinan eseri olduğu ileri sürülen caminin bu iddiayı kesinleştirecek bir belgeye rastlanmamıştır

Cami dikdörtgen planlı olup, 1730 X 1860 m ölçüsünde, kesme taştan yapılmıştır Üzeri kırma çatı ile örtülüdür Kuzey kenarında birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlı altı sütunlu beş bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır Son cemaat yeri ile ibadet mekanı kırma bir çatı ile örtülmüştür İbadet mekanı sonraki devirlerde yapılmış ahşap bir tavanla örtülmüştür İbadet mekanı yan duvarlarda ikişer, mihrap duvarında iki sıra halinde yuvarlak kemerli pencerelerle aydınlatılmıştır Mihrabı basit olmasına rağmen rozetler, stalaktitlerle süslü minberinin sanat tarihi yönünden güzel bir görünümü vardır

Kuzeybatı köşesindeki kesme taştan minaresi 1965 yılında yenilenmiştir


Mihal Bey Camisi (Gölpazarı)

Bilecik Gölpazarı’ndaki Mihal Bey Camisi XIVyüzyılda Mihal Bey tarafından yaptırılmıştır
Cami 12 x 10 m ölçüsünde dikdörtgen planlı, küçük bir yapıdır Çeşitli dönemlerde yapılan onarımlarla özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir Moloz taştan olan caminin önündeki son cemaat yeri ibadet mekanına katılmıştır Caminin mimarisinde ve bezemesinde sanat tarihi yönünden önemli unsurlara rastlanmamaktadır


Kasımlar Köyü Camisi (Gölpazarı)

Gölpazarı’nın l5 km güney batısında Kasımlar Köyü’nde bulunan Kasımlar Köyü Camisinin ne zaman ve kimin tarafından kurulduğu bilinmemektedir XVII-XVIIIyüzyıla ait olduğu sanılan cami 1840 X 1000 m ölçüsünde dikdörtgen planlıdır Kaba moloz taştan yapılan caminin önüne sonraki devirlerde bir son cemaat yeri eklenmiştir İbadet mekanında iki ahşap sütunun desteklediği kadınlar mahfeli bulunmakta olup, yarım silindirik mihrap özellik taşımamaktadır İç mekana iki sıra halinde dikdörtgen, üsttekiler de alçı şebekeli pencerelerle aydınlatılmıştır Yalnızca ahşap tavanın süsleyen boyalı nakışların ileri düzeyde bir işçiliği vardır


Ertuğrul Gazi Mescidi (Söğüt)

Söğüt’ün batısında küçük bir tepenin eteğinde bulunan Ertuğrul Gazi Mescidi, Ertuğrul Gazi zamanında yapılmışsa da günümüze ulaşan yapı orijinal değildir XIXyüzyıl sonlarında Hacı Hüseyin isimli bir kişi tarafından yeniden yapılırcasına onarılmıştır Cami 9610 X 610 m ölçüsünde kare planlı, kubbeli bir yapıdır Kuzeyindeki son cemaat yerine iki yanında yuvarlak kemerli iki penceresi olan bir kapıdan içerisine girilmektedir İbadet mekanında mimari ve sanat tarihi yönünden hiçbir özellik bulunmamaktadır Minare beden duvarları üzerinde, silindirik gövdelidir


Çelebi Mehmet Camisi (Söğüt)

Söğüt Çarşısında, Hükümet Konağının karşısında bulunan Çelebi Mehmet Camisi, Çelebi Sultan Mehmet döneminde XIVyüzyılda yaptırılmıştır Günümüze yalnızca minaresi orijinal olarak gelebilmiştir Bugünkü camiyi Sultan IIAbdülhamit devrinde Üsep Kalfa yapmıştır

Cami kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri dört sütunun taşıdığı on iki kubbe ile örtülmüştür Böylece Osmanlı mimarisindeki ulu cami plan tipinde bir eserdir Ancak caminin Çelebi Mehmet zamanındaki ilk yapılışında tek kubbeli olduğu sanılmaktadır

Caminin kuzey, doğu ve batısında beşer basamakla çıkılan üç kapısı bulunmaktadır Doğu ve batı kapısında iki sütunlu sundurmalar vardır İbadet mekanı dört sütunun taşıdığı ve yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlanan kubbeleri taşımaktadır Bunlardan orta kubbe diğerlerinden daha yüksek olup burada ulu cami plan tipi aynen uygulanmıştır Bu kubbelerin içerisi XIXyüzyıl alem işleriyle bezenmiştir Ancak süsleme sanatı yönünden bu bezemenin özelliği bulunmamaktadır

Kuzey batı kenarına camiye bitişik olarak kaide ve pabuç kısmı kesme taştan, gövdesi tuğladan minaresi bulunmaktadır

Rüstem Paşa Camisi (Osmaneli)

Osmaneli’nde Rüstem Paşa Camisi,Sadrazam Rüstem Paşa tarafından l527’de yaptırılmıştır Bu caminin Mimar Sinan eseri olduğu ileri sürülmüşse de, Mimar Sinan’ın yapmış olduğu camiler arasında bu yapının ismi geçmemektedir Büyük olasılıkla Mimar Sinan üslubunu benimsemiş bir mimar tarafından yapılmıştır

Cami kareye yakın dikdörtgen planlı olup üzeri ahşap tavan ve çatı ile örtülmüştür Kesme taştan caminin önünde altı sütunun taşıdığı ve birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmış revaklı bir son cemaat yeri bulunmaktadır Camiye giriş büyük bir niş içersindedir Bunun iki yanında da birer küçük mihrap vardır Ahşap tavanlı ibadet mekanının kuzeyinde dört sütunun taşıdığı ahşap bir mahfil bulunmaktadır Mihrap ve minberi oldukça basit olup mihrap ve pencere arasında Kabe tasvirli, XVIIyüzyıla ait bir çini pano yerleştirilmiştir



Kırgıllı Camisi (Osmaneli)

Hamidi Hatun ve Şaban Ağa tarafından inşaatına başlanmıştır Tavan kısımları tamamlanmadan, banilerinin ölümleri üzerine inşaat yarıda kalmıştır Hacı Mustafa Ağa tarafından tamamlanarak ibadete açılmıştır



Ertuğrulgazi Gazi Mescidi ( Kuyulu Mescit) (Söğüt)

Ertuğrul Gazi aşiretiyle birlikte Söğüt’e geldiğinde Aktopraklı mevkiine yerleşmiştir Söğüt Çayı kenarındaki mescit, küçük, bahçe içerisinde bir ibadet yeridir Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir Kare planında tek kubbeli ve minaresi bulunan mescidin kuzeyinde, son cemaat yeri vardır Bahçesinde günümüzde üstü kapatılmış olan bir de su kuyusu bulunmaktadır Kuyulu Mescit adı da buradan gelmektedir Mescit mekan ve plan olarak özelliğini korumakla birlikte zaman içerisinde büyük bir değişikliğe uğramıştır



Balaban Cami (Söğüt)

Osmanlı devletinin kurucusu Osman Bey tarafından 1300 yılından sonra yaptırıldığı bilinmektedir Önünde bir çeşmesi bulunan cami tek minarelidir Cami mekan ve plan özelliklerini korumuş ancak yapılan onarımlarla orijinalliğini kaybetmiştir



Çelebi Sultan Mehmet Camisi (Söğüt)

Çelebi Sultan Mehmet tarafından 1414-1420 yılları arasında yaptırılmıştır Dikdörtgen planı, bir büyük ana kubbe ve on bir küçük kubbesi, bir minaresi kuzey,doğu ve batı taraflarından üç giriş kapısı olan bir camidir İç mekanın aydınlanması için kubbe üzerine, Erken Osmanlı Dönemi camilerinde görülen aydınlanma feneri konulmuştur Ana kubbe dört taş sütun üzerine oturtulmuştur Kubbeler ve iç mekan son devir işlemeleri ile süslenmiştir Bu cami ”Çarşı Cami” diye de bilinmektedir Cami IIAbdülhamit döneminde büyük bir onarımdan geçirilmiş olup, bugünkü görünümü daha çok bu döneme aittir Geçmişte büyük bir vakfiyesi olduğu söylenen cami, Söğüt’ün merkezinde olup, avlusundaki ulu çınarlarla geçmişi günümüze taşımaktadır



Hamidiye Cami ( Çifte Minareli Cami) (Söğüt)
Abdülhamit l790 da yaptırmıştır

Cami kare planlı olup ibadet mekanı, kemerlerin taşıdığı büyük ve tek bir kubbe ile örtülmüştür Kuzey yönündeki son cemaat yeri Neo-Klasik üslupta olup hafif sivri kemerli bir kapıdan içeriye girilmektedir İbadet mekanı iki sıralı pencerelerle aydınlatılmıştır Bunlardan alt sıradakiler Neo-Klasik üslupta ,üst sıradakiler de Arap üslubundadırBu bakımdan XIXyüzyılın ikinci yarısında mimari de görülen üslup karmaşası burada da karımıza çıkmaktadır Ayrıca pencereler arasında yapıldığı dönemin çinileri ile pencereler birbirinden ayrılmıştır Bezeme XIXyüzyıl üslubunda bitkiseldir

Caminin kesme taştan iki minaresi bulunduğundan ötürü de halk arasında bu camiye çifte minareli cami ismi yakıştırılmıştır



Kasımpaşa Camisi (Bozöyük)

Bozöyük merkezinde bulunan Bozöyük Kasımpaşa Camisi’ni Sadrazam Kasım Paşa 1525-1528 yıllarında Mimar Sinan’a yaptırmıştır

Klasik Osmanlı mimarisinde tek kubbeli camiler gurubu içerisindeki cami, kare planlı olup üzeri çokgen kasnaklı, pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür Kesme taştan beden duvarları iki kademe halinde yükselmekte silmeli bir saçak kısmı ile son bulmaktadır Kuzey kısmında dört sütunun taşıdığı, çokgen kasnaklı üç kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır İbadet mekanı girişin ve diğer kenarlardaki ikişer bunların üzerinde alçı şebekeli üçer, kasnakta da sekiz yuvarlak pencere bulunmakta olup, toplam sekiz pencere ile aydınlatılmıştır

Mihrap beyaz mermerdendirÜst kısmında palmetli bir bezeme bulunmaktadır Beş köşeli mihrap stalaktitli olarak sona ermektedir Minber beyaz mermerdendir Caminin içerisi XVIyüzyıl çinileri ile bezenmiştir Bu çinilerde sır altı tekniğinde lacivert, sarı, yeşil, mavi sarı renklerde palmet ve rumili kompozisyonlara yer verilmiştir Kalem işleri orijinal olup kiremit kırmızısı, lacivert, sarı, beyaz renklerde çeşitli motifler, rozetler, hatayiler, kıvrık dallardan oluşan kompozisyonlar birbirini izlemektedir Ayrıca kündekari tekniğinde pencere kapaklarında yer yer fildişi kakmalar da dikkati çekmektedir Doğu duvarındaki mermer vaaz kürsüsü, müezzin mahfili de XVIyüzyıl Osmanlı Sanatını yansıtmaktadır

Caminin kare, taş kaidesi üzerinde yuvarlak gövdeli, tek şerefeli minaresi bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Bilecik Hakkında Bilgi

Eski 08-14-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bilecik Hakkında Bilgi



Bilecik Türbeleri


Ertuğrul Gazi Türbesi (Söğüt)

Söğüt-Bilecik yolu üzerindeki mezarlığın yanı başında bulunan Ertuğrul Gazi Türbesi XIII Yüzyıl sonlarında yapılmıştırSultan IIIMustafa zamanında 1757’de yeniden yapılırcasına onarılmış ve ilk yapılıştaki özelliğini yitirmiştir Ardından Sultan IIAbdülhamit zamanında 1886’da bir kez daha onarılmış ve yanına da bir çeşme eklenmiştir

Bu onarım sırasında Türbe giriş kapısı yanına bir kitabe eklenmiştir:

Menba-i cuy-i inayet şah-ı ali siretin
Mevce-i derya kadar ömrün Huda kılsın mezid
Kıldı ol şahinseh-i devran cedd-i emcedin
Gazi Ertuğrul Cenabın kabrini zira cedid
Baabı yanında dahi bu çeşmeyi inşa ile
Eyledi ruh-ı revanın şad o Hakan-ı reşid
Cevher-i nazma iki tarih bir beyt içre bak
Su verir buldukçe mecray-ı kalem feyz-i bedid
Ruh-ı Ertuğrul içün bu çeşmeyi kıldı iyan
Ayn-ı Lütf-ı saltanat Şah-ı zaman Abdül Mecid 1304

Türbeyi onartan ve yanındaki çeşmeyi Sultan IIAbdülhamit yaptırmış ise de kitabeye babası Abdülmecid’in ismi konulmuştur

Türbe kapısı üzerine bu onarım sırasında ikinci bir kitabe konulmuştur:

Şeref-ü şevket eyle aleme Sultan Hamit
İşte ezcümle olup ahdihümayuunda
Sene 1100 dahi 71 iken Ahmet Han çok
Vakit geçmekle münhemdim olmada iken
Bir iki çeşme vü fevvade ederek şimdi de
Mevkiini havi harita yapılıp yeniden
Eyledi inşaasını emrü ferman yani bu
Tarzı dilevize Hamit Han kodu
Nekadar yar ise kurbinde kuburu şüheda
Bunların yattığı müddetçe bu merkatlerde
Kaymakam Zühti kulu kuşesin necetti zida
Salik kulu tarih temhidi tevşihin Eyledi seyai İmranını metdü temhit
Türbe-i hazreti Ertuğrul Gazide cedid
Temelinden buni idmişti bina-i tecdit
Pederişah zaman hazreti Sultan Mecit
Şerefi türbeyi tamir ile etmişti mezd
Şeref-ü zineti hakkaki olundu teyit
Oldu sandukasında böyle ruhamile Ferit
Ziri sanduka hazenede iderler tahmit
Şevket-ü saltanatın eylesün Allah medit
Bunun imarına meşkurkıla ol rabbi-vahit
Kıldı bu türbeyi mamur ol Hakkan Hamit

Ertuğrul Gazi Türbesi altıgen planlı ,üzeri kubbe örtülü olup, dikdörtgen bir girişten sonra içeriye ulaşılmaktadır Bu girişin yanlarında ikişer pencere bulunmaktadır Türbenin duvarları bir sıra taş iki sıra tuğladan örülmüştür Sandukanın bulunduğu türbenin içerisi batı, güneydoğu duvarlarına dikdörtgen pencereler açılmıştır


Dursun Fakıh Türbesi (Söğüt)

Şeyh Edebali’nin damadı, Osman Bey’in bacanağı olan Dursun Fakıh’ın doğum ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmemektedir Karamanlı olduğu bilinen Dursun Fakıh, Şeyh Edebali’den Tefsir, Hadis, Fıkıh ve Usul ilimlerini öğrenmiştirOsman Bey ile birlikte savaş ve fetihlere katılmıştır Katıldığı bu seferlerde askerlerin imam hatipliğini ve vaizliğini yapmıştır Devletin bağımsızlığının bir nişanesi olan Osman Bey adına ilk hutbeyi Karacahisar’da okuyan ve Osmanlı Devleti’nin ilk kadısıdır Türbesi ilçeye bağlı Küre beldesinde, Söğüt-Bilecik karayolu yakınında bir tepe üzerindedir


İsa Sofi Türbesi (Söğüt)

Söğüt’ün 5 km uzağında, Borçak Köyü'nde, dağlar arasında İsa Dede Türbesi bulunmaktadır İsa Dede’nin kim olduğunun bilinmediği gibi türbenin de kimin tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir Bununla beraber türbenin Erken Osmanlı Döneminde yapıldığı sanılmaktadır Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde yaşamış olan İsa Sofi bilgin, gönül dostu, ermiş bir insan olarak bilinmektedir

Türbe moloz taştan yapılmıştırKare planlı olup üzeri sekizgen kasnaklı küçük bir kubbe ile örtülmüştür Günümüzde bu türbe ziyaretgahtır

Ayrıca çevrede Sır Hoca, Kara Tekin, Kamuran Tekke,Taşça Dede, Kumral Dede, Süleyman Bey, isimleri ile anılan türbe ve yatırlar da mevcuttur Ancak bunlar hakkında yeterli bilgiler bulunmamaktadır

Mal Hatun Türbesi (Merkez)

Eski Bilecik’in kuzeyindeki Orhan Camisi yakınında, Şeyh Edebali Zaviyesi’nin yanında, Edebali’nin kızı ,Osman Gazi’nin eşi Mal Hatun’un Türbesi bulunmaktadır

Türbe, Osmanlı Türbe Mimarisinin tipik bir örneğidir Kare planlı, moloz taştan yapılmış olup üzeri beden duvarlarına oturan bir kubbe ile örtülmüştür Kubbenin üzeri de kiremit örtülüdür Yanındaki Edebali zaviyesinden birkaç basamakla çıkılan türbesinde kubbe intikali Türk üçgenleri ile sağlanmıştır Türbenin içerisi küçük bir pencere ile aydınlatılmıştır

Türbe içerisinde Mal Hatun’dan başka Nilüfer Hatun’un da sandukası bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.