|
|
Konu Araçları |
esrarı, istekleri, istemenin, reddedilenler |
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler |
08-01-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstemenin Esrarı 2 İstekleri ReddedilenlerGiriş Bazen insan o kadar inatla ve gururla yanlışların ardından koşar ki, sonunda hayatının en büyük cezasına çarptırılır: Kalbi kilitlenir, bağışlanma dileyebilme, yolunu değiştirebilme becerisi yok edilir Öylesi insanlara kendinizi dinletemezsiniz Çünkü Kaderin Sahibi onların akıllarının ve kalplerinin kendilerini aydınlatacak ufuklara açılmalarına izin vermemektedir Onlar inatla öyle yaşadılar ve artık öyle yaşayacaklar Ancak bir grup insan vardır ki, kalpleri hâlâ açıktır; vicdanları hâlâ sağlamdır Kendilerini ve geleceklerini sorgulayabilirler Bu tür insanların bir gün güçlü bir vicdan muhasebesiyle kendilerine gelmeleri ve iradelerini ellerine alarak hayatlarında devrimsel değişimler yapabilmeleri mümkündür Bu durumda olan kimi insanların isteklerinin ve dualarının kabul edilmemesinin bazı sebepleri vardır Yaratıcı Rahmet, kendisine yönelen kalplerin belli kriterleri karşılamalarını, böylece sonsuz Merhamete uygun davranmaya çabalamalarını bekler Bu kriterleri karşılamayanların kalpleri belli anlarda duygusuzlaştınlır; rahmet, vicdanlarını kuşatmaz ve istekleri reddedilir Başkalarının başarılarını kıskananlar, zulümlerden ve haksızlıklardan kaçınmayanlar, insanların gizli kusurlarını açıklayanlar, görev ve sorumluluklarını ihmal ederek, başkalarına acı çektirenler, bu grupta yer alıyorlar Aynı şekilde, özel projelerini hesapsızca açıklayanlar, kazanımlarına şükretmeyenler, istemekten vazgeçenler, ölümü hiç dikkate almayanlar, pişmanlık duymaksızın kalplerinin kirletilmesine izin verenler, Yaratıcıya güvenmeyenler, doğa yasalarını dikkate almayanlar ve sabır diliyle istemeyenler de dualarına olumlu cevap atamayabilirler Bu bölümde isteklerin ret sebepleri üzerinde durulacak, bunlara karşı neler yapabileceğimiz tartışılacaktır: "Red sebeplerini" hayatlarının alışkanlığına dönüştürenlerin, ruhlarını huzura taşıyacak istekleri reddedilecektir Bir insanın hayatında "red sebepleri" ne oranda toplanmışsa, o insan ruhsal korumalardan, sevgiden ve destekten o oranda uzaklaşmıştır DrMuhammed Bozdağ 1- Kazanımlarına Şükretmeyenler İsteklerimiz kabul edilerek bize sunulduğunda, onları çok önemsememiz ve değerlerini şükürle takdir etmemiz gerekir Elde ettikten sonra unuttuklarımız geri alınacaktır iklerimizi almaya lâyık olmak istiyorsak, bize verilmiş olanları kaybetmeyi hak etmemiş olmalıyız Şükürsüzlüğümüz yüzünden elimizdekiler tek tek geri alınacaksa, yeni isteklerimiz de reddedilecektir "Alamıyorum, yapamıyorum, kazanamıyorum, başaramıyorum" diyenler Zaten almış oldukları nedeniyle sevinç duyuyorlar mıydı; şükrediyorlar mıydı? Evrenin Sahibi istediklerimizi verirse, aldıktan sonra değerlerini bilecek miyiz? Bilmeyeceksek, büyük ihtimalle alamayacağız Şaşkın işçiye benzemeyelim: Patron tembel elemanını işten atmaya karar vermiş; eleman ise maaşına zam niyetiyle patrondan randevu istiyor İki kişinin evlenmek istekleri kabul olur; yıllar sonra bu iki kişi kavga etmeye başlar Başkaları, peşinden koştukları işe kavuştuktan sonra, işlerinden kaytarmanın yollarını aramayı düşünür Diğerleri ise, susuzlukları giderilinceye kadar iki büklüm muhtaçtır Bir de kana kana içtikten sonra, bilinçlerinde suyun değeri kalmaz Şerife-Naim ailesi, çocukları Kaan'la birlikte büyük bir süper-markette geziniyordu Aradan uzun dakikalar geçtikten sonra, Şerife bir an Kaan'ın elinden tutmadığını fark etmişti Anî bir kalp çarpıntısıyla, kendisini korkudan bayılacak gibi hissetmişti Öteye beriye koşarak aradığı Kaan'ı bulamayınca telâşa kapılmıştı Ne dediğini, nasıl yalvardığını bilemeden, dakikalar boyunca can havliyle bir uçtan bir uca gidip gelerek Kaan'ı aradı Kaan'la birlikte bütün geçmişi gözlerinin önünde canlandı Kaan'ın bebeklik günlerine geri gitti Kaan ağlıyor, gürültü koparıyor, strese giren Şerife, Kaan'ı öfkeyle susturmaya çalışıyordu Kaan hemen her gün azar işitiyordu Hele babası her akşam eve geldiğinde, Kaan korkudan bir köşeye çekilip susuyordu Şerife ve Naim Kaan'ı kucaklarına alıp, ona gökteki yıldızların Sahibini anlatmamışlardı Ona kış geldiğinde, çiçeklerin ve böceklerin nereye gittiğinden hiç söz etmemişlerdi Bu olay, anne Şerife için bir rüyaydı Ancak her anne böylesi büyük uyarıları sadece rüyalarında almayı hak etmeyebilir Bazılarının imtihanı çok çetindir İslâm Peygamberinin (asm) şu uyarısını dikkate alalım: "Dikkat edin! Şükredilmeyen nimetler öldürücü ve yok edicidir" 55 Bir annenin küçük kızı 20 santim derinliğindeki su kanalında boğuldu Bir başka annenin candan evlâdı, mahalledeki kuyuya düşerek vefat etti Bir babanın çocukları gecekondularını kuşatan yangına kurban gittiler Bir ailenin sevimli çocuğu, zalim bir savaşçının kurşunlarına hedef oldu Kaderin Sahibinden, hayatımızı ışıklandıracak güzellikler isteriz; O, ikram eder Ruhumuzu teskin edecek eşler isteriz; O, verir Adımızı onurlandıracak evlâtlar dileriz; O, bağışlar / Rahat bir geçim dileriz; O, cömertçe sunar; ama, biz nankörlük ederiz "İşim var, yoğunum!" diyerek evlâtlarının kalplerini mahzun bırakan insanlar nankördürler Her gecenin uykusuna yatmadan önce, Evrenin Sahibinin kendilerine sunduğu rahat geçimi, temiz çocukları, huzurlu evlerini düşünerek içtenlikle teşekkür edemeyen insanlar nankörlük yapıyorlar Nihayet Şerife süpermarketin dışına çıktı Hemen kapının önünde yarısı kaldırıma çıkmış bir otomobil duruyordu Yanında toplanmış polisleri, ambulansı ve birbirlerine bir şeyler anlatan insanları gördü Yerde kan vardı Sonra Kaan'a geçen hafta aldıkları ayakkabılardan tekini gördü Şiddetli, titretici bir çığlıkla kanlı ayakkabıya koşuyordu ki, film kopuverdi Terler içerisinde yatağından fırladı; kendine gelince de Kaan'ın odasına koştu Kaan uyuyordu Ertesi sabah zekâtlarını hesaplayıp verecek fakir aramaya başladılar Kaan için bir kurban kestiler O günün akşamına kadar bütün bir geçmişin muhasebesiyle meşgul oldular Bize cömertçe sunulan güzellikleri hak ediyor muyuz? Eşimizin değerli bir yardımcımız olduğunu bilmemiz için, ıssız kış gecelerinde kimsesiz kalmak zorunda mıydık? Hayatın değerini hissetmemiz için, savaşın kapılarını çaldığı toplumlar gibi, can güvenliğinden yoksun gecelerle mi eğitilmeliydik? Evlerimiz bombalarla başımıza mı yıkılmalıydı? Aradığımızı elde edinceye kadar dualar dilimizden düşmüyor; ama, istediğimiz verilince de şükrü de unutuveriyoruz Oysa mahrumken nasıl da dua ederdik Kazanmak zorunda olduğumuz bir sınavın öncesinde nasıl da yalvarırdık! Sevdiğimize kavuşmak için nasıl da ağlayışlarla geçirdiğimiz uykusuz geceler yaşardık İstediğimiz bize sunulmuştu yıllar önce İşte eşimiz, işte işimiz, işte evlâdımız, işte makamımız, işte sınavımız İşte yalvarıp isteyip durduğumuz her şey Peki yıllardan beri nerede teşekkürümüz? Nerede memnuniyetimiz? Nerede bunları bağışlayana sevgimiz ve bağlılığımız? Ne oldu o eski isteklerimize? Artık istemiyor muyuz? Şerife annenin rüyasında yaşadıklarını kim gerçek hayatta yaşamayı hak etmek ister? Biz böyleyiz işte Yaratıcı nankörlüğümüzü yüzümüze şöyle vuruyor: "Biz insana nimet verdiğimizde, şükürden yüz çevirir, başını alır, uzaklaşır Fakat kendisine sıkıntı dokununca, bir de bakarsın, uzun uzun yalvarır durur" 56 Sonra şöyle diyor: "Kullarımdan gereği gibi şükredenler çok azdır"57 Eğer istediklerimiz bize sunulursa, bir zamanlar onlar için yalvardığımızı unutacak mıyız? İçtenlikle teşekkür etmeyi ihmal edecek miyiz? Yoksa elimizdeki emanetlere duyarsızlaşarak, onları değersizleştirecek miyiz? Bize sunulan her değer, Evrenin Sahibinin birer aziz eseridir Aziz bir eserinizi nankör bir insanın emanetine verir misiniz? Yaratıcı bize neden versin? Gereğini yerine getirmeyeceğimiz sorumluluğu istememiz doğru olur mu? 55 Age, Hadis no: 7197 56 Kur'an; 41: 51 Kur'an; 34: 13 DrMuhammed Bozdağ |
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler |
08-01-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler2- istemekten Vazgeçenler Sonsuz hayatımızın sarayları, dünyadaki içten isteyişlerimizden yaratılır İstemeyi terk ettiğimizde, kazanımlarımız son bulur Arzuları çok güçlü olanların hayatları çok zor, yorucu; ama, renkli ve coşturucu geçecektir Hedefsiz ve küçük düşünenlerin dünyaları ise, bir avuç vadide macerasız, sessiz ve ıssız olacaktır Gençlerden biri, köyünde koyun güderken, Kaderin Sahibi'nin ona sunduğu okuma fırsatını değerlendirerek, öğretmen oldu Çok geçmeden Zahide Hanım'la evlendi Sonra ikiz erkek çocukları ve ardından da bir kızları dünyaya geldi Çocuklar hastaydı; erkek ikizlerin yıldırıcı hastalıklarını atlattıklarım sandıkları sırada, kızlarının aylar süren hastalıkları başlamıştı Öğretmen, maaşıyla ayakta durmaya çalışıyordu Bir yandan akrabalarına yardım gönderiyor; diğer yandan eşinin ve çocuklarının bitmeyen hastalıklarıyla boğuşuyordu Akrabalarının maddî ihtiyaçları öğretmenin sorumluluklarını artırmış; yükler sırtına dağ gibi çökmüştü Öğretmen acılı maceralarla dolu bir hayat yaşadı Herkese tebessüm etti; isteyen herkese yardım etmeye çabaladı Yoruldu, ezildi, tükendi, ölmek bile geçti aklından, vazgeçti, yine düşündü Ölürse kaçabilecek miydi? Kaçarsa, dostları daha mı huzurlu yaşayacaktı? Yılların saçlarını ağarttığı, yüzünü çizgilerle bezediği öğretmen, bir akşam, omuzları çökmüş; başını önüne eğmiş bir hâlde evine gidiyordu O gün uzak illerdeki üniversitelere dağılan çocuklarına aylık harçlıklarını gönderemediği gündü Daha fazla istemekten vazgeçmek, oracıkta bir kar tanesi gibi toprağa düşüp erimek istedi Dua edecek hâli kal-İmamış gibiydi Bir yanı, ölüp unutulup gitmeyi arzuluyor-du Diğer yanı ise tüm sevdiklerini hasretle kucaklıyor, onlardan hiç ayrılmamayı, hayatı dopdolu yaşamayı istiyordu Son bir can havliyle, bir kez daha dua etmek istedi; ama, kalbi kırılmıştı Evrenin Sahibine yönelen ruhu, küsmek istiyor; dudakları bir cümle daha söyleyemiyordu Küsüp gidemiyordu da Çünkü, yardım isteyebileceği başka kimse olmadığını iyi biliyordu Yaşadığı zorlukların hikmetini de hissedebiliyordu aslında Zira Allah Cebrail (as) aracılığıyla Peygamberine selâm göndermiş ve şöyle demişti: "Ben dünyanın dostlarım için acı, bulanık, dar ve sıkıntılı olmasını vahyettim Ta ki bana kavuşmayı özlesinler"58 Başı önünde evine yaklaşırken, müthiş bir ruhsal evren canlandı zihninde Cennetin melekleri coşkular hâlinde çalışıyor, kalbinden çıkan içten dualardan, göz alıcı vadiler ve ışıklı gökdelenler inşa ediyordu Mekansız bir sesin uyarısıyla irkildi: "Neden vazgeçiyorsun? Bu melekler, sonsuz hayatında sana sunulacak şu vadilerin inşasını temsil ediyor Senin yakarışlarınla beslenerek çalışan şu ruhsal evreni, duadan ve direnmekten vazgeçerek neden mahzun bırakıyorsun? Sana eşin ve işin sunuldu! Ahlâklı ve onurlu üç çocuğun baba-sısın Eğittiğin binlerce çocuğun anne babası seni sevgiyle selâmlıyor Sen tarihte iz bırakıyorsun, sen öğretmensin Bunla- j nn hiçbiri bile olmasa, şu Güneşin altında toplananlara katılmak ve Evrenin Sahibinin icraatlarının ihtişamından haberdar olabilmek bile çok büyük bir sevinç kaynağı değil midir? Şu sağ köşedeki ruhanî canlılar geçen yıl Kandil Gecesi döktüğün gözyaşlarıdır O geceden beri senin için iyilik dilemeye devam ediyorlar O canlı sesler, senin seslerin! Kalbinden içtenlikle çıktıkları için, birer ruha dönüştümlerek canlandırıldılar Sol taraftaki tepeyi aydınlatan nuru görüyor musun? 0, senin her gün gördüğün Güneş değil O, senin hasta kizının kırık kalbinden kopan yakarışları temsil ediyor İstiyorsan daha da geçmişe git ve yıllarının nasıl da ışıklarla kuşatıldığını görüver! Bu kadar önemli olmayı sen istemiştin Hani altı yaşında, daha ilkokula yeni başlayacağın günlerde, rahmetli deden hasta ; yatağında inlerken, seni ona bakmakla görevlendirmişlerdi Yanı başında beklerken, her susadığında, elinde ibrikle ve bardakla hemen koşuyordun Sonra öldüğü haftanın perşembe akşamı, hıçkırıklarla sana yönelmişti de "Allah seni hepimizin onuru yapsın!" demişti Sen de 'Allah'a söz veriyorum dede, üzülme, ben hepinizin onuru olacağım' demiştin Allah, sözünü tutabilmen için sana yardım ediyor, görmüyor musun? Büyük bir söz verdin Rabbine; bu yüzden imtihanın çetin Yoklukla yüzleşmeseydin, bu kadar içten olabilecek miydin? En candan sevdiklerin hastalıktan inlemeseydi, yakarışlarınla ruhundan bu kadar nuranî varlık yaratılacak mıydı? Ağlamayı bilecek miydin? Evrenin Sahibine ne denli muhtaç olduğunu tüm hücrelerinle hissedebilecek miydin? "Hastalık Allah'ın yeryüzündeki kamçısıdır Onunla kullarını eğitir"59 sözünden ders alabilecek miydin? İşte bu bir avuç ömürde, dualarından ve isteklerinden doğan ruhlar orada Onlar senin ordun Onlar senin adına, senin dileklerine destek oluyor Bu üstün ufuklarla bağını koparıp, tüm bu zenginliği yok etmek mi istiyorsun? Günü geldiğinde kanatları üzerinde semaya yükseleceğin bu dostları mahzun bırakacak mısın?" Öğretmen kendine geldi Kalbine doluşan anlamlar, aklını başına getirmişti Derin bir nefes aldı Gözlerini sildi çabucak, hafiften tebessüm etti "Vazgeçmiyorum!" dedi gülmeyle ağlamayı karıştıran bir sesle "Vazgeçmiyorum! Vazgeçmiyorum! Sonsuzluktaki dostlarımdan vazgeçmiyorum" Ardından, mırıldanmaya başladı: "Evet, dünyayı sırtıma ben aldım Hayatta herkesin bir imtihanı var; çocuklar4ımın da, eşimin de, öğrencilerimin de Bu hayatta herkesi bir acı eğitir Ben bana düşeni yapmaya çabalamakla sorumluyum Çabalarken düşer miyim, ezilir miyim, bana ne! i Yaratıcım beni bir karınca gibi ayaklar altında ezdirir mi? Be- ni bir ceylan yavrusu gibi aslanlara yedirir mi? Yoksa ben küçük | bir çekirdekken, omuzlarımda dev bir ağaç yükseltir mi? Ben za-! vallı bir öğretmenken, binlerce yüksek ruhlu gencin yetişmesine 1 vesile olmama izin verir mi? Bana ne! Ben Ona aidim Ben Ona gideceğim Ben Onun em-1 rindeyim Ben Onun askeriyim Ben Onun istediğini temsil etmek i için yaşıyorum yeryüzünde! Ben en çok Onu seviyorum!" Öğretmen bu düşüncelerle evinin önüne geldiğinde, anne Zahide ve kızları Zeynep sabırsızlıkla onu bekliyorlardı Her şey bir akşama odaklanmıştı: Çocuklarının hazırladıkları projenin lâyık görüldüğü para ödülünün haberini verdiler Gündüz bir heyet geldiğini; heyetin, öğretmeni belediye başkanlığına aday göstermek istediğini söylediler Daha başka haberler de sayılıp dökülürken, öğretmenin kalbi burkulmuştu "Dünyayı arzuladım durdum, ama o hep kaçtı benden, tam sonsuzlukta bekleyen dostlarımla tanışmıştım ki, şimdi dünya dostlarımla aramıza girmeye kalkışıyor" dedi içinden İslâm Peygamberi (asm) "Biriniz acele edip, 'ben dua ettim de kabul olmadı' demedikçe, duası kabul edilir"60 demiştir Yaratıcı da bizi şöyle uyarmıştır: "Siz dünyaya ait şeyleri istiyorsunuz Allah ise sonsuz hayatınızı kazanmanızı istiyor"61 58 Câmiü's-Sağîr, Hadis no: 2723 59 Age, Hadis no: 9194 60 Age, Hadis no: 10009 61 Kur'an; 8: 67 DrMuhammed Bozdağ |
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler |
08-01-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler3- Ölümü Dikkate Almayanlar Her an gelebilecek ölümü bilerek adanacağımız hedefler, bizi gerçek mutluluğa taşır Ölüm bilgisi, sonsuzluk bilincinde yaşama bilgisidir Ölümden gafil, sonsuza dek dünyada yaşayacağımız zannından hareketle ürettiğimiz istekler bencildir Rekabete dayanırlar; diğerlerine rağmendirler; sadece dünyaya odaklıdırlar Ölüm bir aynadır; kendini kısa süreli dünya hayatından ibaret sanan insana, sonsuz hayatın ufkunu gösterir Ölüm bilgisi isteklerimize ruh katar, sonsuzluk katar, kapsayıcılık, kucaklayıcılık, fedakârlık, paylaşımcılık kazandırır Tüm kötü istekler, sadece ölümü unutan bilinçlerde tutu-nabiliyor Belki ölüm zevkleri tahrip edip acılaştırıyor; ama, sadece dünyaya odaklanan zevkleri tahrip ediyor Sonsuz hayata yönelen istekler yorucu gibi görünse de, ölüm iksiriyle boyandıklarında, birden heyecana ve mutluluğa kaynaklık etmeye başlıyor Piyangodan gayrimeşru paraları kazanmak ve pervasızca harcamak, dünyaya odaklı bir ruh için zevk verici gibi görünür Ancak ölüm kendini hatırlattığında, alınteriyle kazanılmayanların hesabının büyüklüğü korku üretecektir Herkes keyif içerisinde eğlenirken, sabahlara kadar ilim öğrenmek yorucu ve bunaltıcı gibi görünür Oysa ölüm insana, hayatın ötesinde yüzleşeceklerini hatırlattığında, insan duyduğu heyecanın etkisiyle, bir saniye bile duraksamadan çalışmak ister Ölümlülükten gafil yaşamanın insanları ne çirkin tutumlara sürüklediğine bakar mısınız? Kıskançlık kavgası yapan kardeşler, ölümlerinden habersizdirler Dünyaya kazık çakacaklarını sananlar, rakiplerinin koltuğunu ele geçirebilmek uğrunda, kapılabiliyorlar Saltanat sevdasındaki entrikalarını cinayetlere vardırabiliyorlar Kendimizi ölümsüz sandığımızda, değerli saatlerimizi TV karşısında, kahvehanelerde, uykularda geçiriyoruz Ölümü unuttuğumuzda, kuşların sabahın erken dakikalarında başlayan panayırlarını, Güneşin gülüşünü, çiçeklerindirilişini göremiyoruz, duyamıyoruz, bilemiyoruz Ölümlülüğünü unutan genç, kardeşinin hakkını gasp edebiliyor Gafil öğrenci, ayakkabısından kalemine kadar her şeyinin anne babasının kendine bağışladıkları alınterleri olduğunu unutuyor Kimileri, kendilerine sunulanları şükürsüzce kullanmalarının bedelini, başarısızlıklarla ve acılarla dolu birer hayat yaşayarak ödüyor Ölüm korkutucudur, hele ona hazırlıklı olmayanlar için ürkütücüdür Ancak, ölüm, kaçamayacağımız gerçeklerimizden birini oluşturuyor Üstelik o ötelerdeki yıllarda değil, belki de çok yakınımızda bizi bekliyor "Güne başlayan nice kimseler vardır ki, günü tamamlayamadan ölmüşlerdir" 62 Ölümü unuttuğum yıllarda, ruhumu destekleyen melek, bana ölümümü düşündürerek yaptıklarımın hesabını vereceğimi hatırlatıyordu İlham ettiklerini ruhumdan kovuyordum Gözlerimi kapatmaya, kulaklarımı tıkamaya ve bilincimi köreltmeye çabalıyordum İlâhî bir yardım, beni gafletten ölüm korkusu yoluyla kurtarmak istiyordu Ben yine de kaçmak için, muhtemel ölüm sebeplerini tek tek eliyordum Bunlardan herhangi birinin başıma gelme ihtimalinin düşük olduğunu hesaplıyordum İnsan kendi sonsuzluğundan neden bu kadar pervasızca uzaklaşır? Ölümden kaçardım Acaba, bu eğlenceli hayatın tam ortasında bir kalp krizi gelip beni dünyadan alabilir mi? "Hayır" derdim kendi kendime, "çünkü yaşım genç ve bu kadar genç yaşta kalp krizi yaşanmaz" Ardından depremi hatırlardım "Deprem beni öldüre-mez; çünkü yaşadığım şehir deprem kuşağında değil Hem deprem olsa da, evimiz en üst katta zaten Çöker-/ sek de en üstte kalırız, kurtuluruz" diye düşünürdüm / Trafikte bir kaza gelir mi başıma? "Hayır" derdim "Ben çok dikkatliyim Yola kontrolsüz atlayacak kadar aptal değilim" Yalan bunlar, hile ve aldatmaca bunlar Hiç kimse gözlerini kapayarak kendi gerçeğinden kurtulamaz Kalp krizi geçirecek kadar yaşlı değilmişim? Şimdi artık 25 yaşında kalp kriziyle ölen gençler var Kamerun'un genç futbolcusu Foe'nin kalbi Fransa'yla yaptıkları bir maçta, dünyanın gözleri önünde duruverdi Gençler, nice çocukların dünyadan erkenden ayrılışını görmüyorlar mı? Birisi hızla geçen arabanın altında kaldı, bir çocuk evde çamaşır leğeninde boğuldu İki genç yağmurlu havada su göletinde elektrik akımına kurban gitti Bir fındık tanesi bir çocuğun soluk borusunu tıkadı ve çocuğu kurtaramadılar Bir öğrenci asansör boşluğuna düştü, bir diğeri balkonda dengesini kaybedip sokağa çakıldı Diğerinin yürüdüğü sokakta bomba patladı ve gencin cesedi savruldu Öteki, hayatını kaybedecek ölçüde alkol veya uyuşturucu aldı Gerçeğimizden kaçamayız Elimizden gelen her tedbiri alabiliriz; ama, hayatımızın sonuna geldiğimizde, hiçbir neden bizi kurtaramaz Nedenler ölümü gizleyebilir; ama, ölümün nedeni yoktur; vakti vardır Vakti geldiğinde hiç kimse bekletilmez Herkesin tanıdığı Turgut Özal öldü, Barış Manço öldü, Kemal Sunal öldü Toplumun tanıdığı daha birçok insan, birer birer veya topluca ayrıldı aramızdan Biz hâlâ yaşıyorsak, ayrıcalıklı mıyız? Bizim diğerlerinden farkımız nedir? Ölüm bizi kimi isteklerimizden vazgeçiriyorsa, o isteklerimiz bencildir Bütün isteklerimize ölüm ışığını tutabilirsek, ölümün vazgeçirdiklerini kalbimizden çıkarabili- / riz Ölümün sevdirdiklerini hayatımızın isteklerine dönüştürebiliriz Ölüm evrensel isteklerimizi tahrip edemez Ölüm sonsuz hayatı unutan kalplerde ameliyat yapar; uyanık ve terbiye edilmiş ruhlarda değil Ölüm bilgisi, isteklerimizi, isteme biçimimizi ve isteme gerekçelerimizi kökten değiştirecektir İsteklerimiz herkesi ve her şeyi kuşatacaktır Rekabet ortadan kalkacak; başkasından üstün ve önemli olma gibi bir arayış anlamını yitirecektir Yarın öleceğinizi bilseniz de, hâlâ elinizdeki fidanı dikmek istersiniz Zira o sizin sonsuz hayatınızdaki Cennet bahçenizin en değerli süslerinden birisi olacaktır Hâlâ mutlu bir evliliği istersiniz; çünkü sonsuzlukta buradaki evliliğinizi sürdüreceksiniz Zeki ve akıllı olmak istersiniz; çünkü bu sayede kavradı klan nız, sonsuz hayatınızdaki birikimlerinizin temelini oluşturacak Ölüm, insanın ruhunu şefkatle, sevgiyle ve fedakârlıkla yoğu-rur İnsana sonu gelmez bir çalışma arzusu ve enerjisi kazandırır Sabah uyandığınızda arzularınızı hatırlıyor musunuz? Önce, yakın gelecekte dünyadan ayrılacağınızı hatırlayın Sınavlarınızı, diplomanızı, işinizi, evinizi, evliliğinizi, çocuklarınızı ve eserlerinizi ondan sonra düşünün Ölümü unutmadığınızda, sonsuzluğunuza beraberinizde götüreceklerinizi istemekten mutluluk duyacaksınız Üstelik, bu dünyadan ödül kazanan, öldüğünde ödülünü yeryüzünde terk edecek Oysa sonsuz hayattan ödül kazanan öldüğünde, ödülünü almaya gidiyor olacak 62 Câmiü's-Sağîr, Hadis no: 6419 DrMuhammed Bozdağ |
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler |
08-01-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler4- Başkalarını Çekemeyenler Kıskançlık duygusu içerisinde isteyenler, ayrımcıdırlar, bölücüdürler ve reddedilirler Kucaklayıcı bir kalple ve paylaşmak isteyen bir hisle isteyenler, kabul edilirler "Okulun en başarılı insanı ben olayım" diyen öğrenci, başarısını diğerinin başarısızlığına dayandırır "En iyisi benim olsun!" demek kıskançlık; "Sadece benim olsun!" demek bencilliktir Birbirimizi kıskandığımızda, anne babalarının kardeşleri arasında ayrımcılık yapmalarını bekleyen bencil çocuklara benziyoruz Evrenin Sahibinden başarı isterken, gecelerini yakarışlarla dolduran diğer insanları da dikkate alıyor muyuz? Aynı güzel çiçeği isteyen kalp, sadece bizim kalbimiz değildir Belki de umduğumuz ödülü almayı, bizden daha içten çalışan bir başka arkadaşımız hak etmiş olabilir Arzuladığımız göreve atanmayı en fazla hak edenin biz olduğumuzdan emin miyiz? Kıskanmaksızın istemek çok zordur Herkese sunulan İlâhî ikramdan sevinç duymak, yüksek bir ruh hâli gerektirir Kabul edilen dilekler de, böylesine yüksek bir ruh hâline sarılan gönüllerden çıkacaktır Parçalanırcasına savaştığım en çirkin nişlerimden birinin kıskançlık olduğunu bilirim Ben şahsen, öz kardeşimle ikimizi çocukluğumuzda ölümüne savaştıran kıskançlığa açtığım savaşı hâlâ bitiremedim Bu ruhsal virüsün saldırısına uğradığım yıllarımı analiz ediyorum: Kendime rakip gördüğüm insanların beni ilerleyip geçmelerinden rahatsızlık duyuyordum Birilerinin benden daha iyisini yapmasından acı çekiyordum Kıskançlığım, dostlarıma yakınlaştıkça şiddetleniyor; uzaktaki insanlara kaydıkça zayıflıyordu Bu çirkin duyguya savaş açtığımda, aynı virüsün çevremi de kuşattığını fark ettim Çoğumuz çoğumuzu çekemi-yormuşuz! / Başkalarıyla boğuşmayı terk ederek, bu ruhsal marazdan kurtulmak, afiyete63 kavuşmak istedim Sonunda, kıskançlığın sırrını aradım ve buldum: Başkasıyla rekabet edenler, kıskanırlar Başkalarından takdir bekleyenler kıskanırlar Gururlananlar, dünyevî değerlere itibar edenler, insanlardan takdir bekleyenler kıskanırlar İlâhî sevgi ve rızadan, şefkat enginliğinden mahrum kalanlar kıskanırlar Bunu anladığımda kendime söz verdim O zamandan beri, ruhumun en büyük savaşını vicdanımla kıskançlık arasında canlı tutuyorum Kıskançlık öylesine inatçı bir virüs ki, küçülüyor; ama, zayıf bir anımda yeniden dinliyor Onu bir türlü tamamen yok edemiyorum 63 Afiyet, ruhsal bozukluklardan kurtulma hâlidir: Çekememezlik, gurur, aşağılama, nefret, cesaretsizlik ve kin gibi yıkıcı duygular, başlıca ruhsal bozuklukları oluşturuyor Yaşadığım savaştan büyük dersler çıkardım: Yaratıcımdan başka kimsenin takdiri için çalışmayacağım Bana sunulan değerlerle gurur değil, şükran duyacağım Kimseyle rekabet etmeyeceğim Ben sadece benimle yarışacağım ve kendimle yarışımı son soluğuma değin sürdüreceğim Hayata böyle baktığımda, ne denli huzur duyduğumu anlatamam Kıskanarak rekabet edenler, iki yüzlülüğe zorlanıyorlar: Güzel görünmeye, zekilik ve üstünlük numarası yapmaya teşvik ediliyorlar İnsanın gerçek kimliğinin üzerine, sahte bir kimlik yerleştirmeye çalışması yorucudur, bunaltıcıdır Büyük insanları veya başarıları elbette örnek alacağız; ama, onlarla rekabet etmeyeceğiz Onları aşmanın yolu, kendimiz den daha iyi olmaya adanmaktır / Kıskançlık, yaşadığımız anda ve yerde, herkesten fazlasına sahip olma isteğinden doğuyor "Başkalarından daha fazlasını isteyenler" başkalarının kendilerinden fazla almalarını istemeyenlerdir Biz çok fazlasını isteyeceğiz "Çok fazla" belki bir gün "en fazla" olabilir; ama, bu kıyaslamayı yapmamız gerekmiyor Dostlarımız daha fazlasını istemedikleri için alamadılarsa, bu bizim suçumuz değil Biz herkes için iyilik, herkes için başarı ve mutluluk istiyoruz Başkalarının refahının veya başarısının bizden aşağıda kalmasını istemek bencilliktir; merhametsizliktir Kıskaçtık duygusu içinde isteyen, ayrımcılık yaptığı için başarıyı hak edemiyor Diyelim ki biz ayrımcılık yapma cür'etine sahibiz Fakat, evrenin Şefkatli Sahibi'nden ayrımcılık beklemek, Yaratıcının adaletine sığınan evreni öfkelendirir Vicdanlı anne evlâtları arasında ayrım yapamaz: Hiçbir baba, bir çocuğunu haksız yere diğerine tercih edemez Ben hangi Adem'in evlâdı isem, Einstein da, Edison da, İbn-i Sina da, Farabî de onun evlâdıdır Kardeşimin başarısını dilemem gerektiği gibi, Afrikalının başarısından da sevinmeliyim Rahmet sadece benim kalbimde değil; tüm evrenin semasındadır O zaman dileklerimize dikkat edelim ve şöyle diyelim: "Ai-i lem için istediğim mutluluğu komşularım için de istiyorum Ben ne kadar huzurlu olmak istiyorsam, uzaktaki arkadaşımın da en az o kadar mutlu olmasını istiyorum Biz hepimiz, aynı güneşin altında, aynı vadiyi şenlendiren çiçekleriz Aramızdaki tek bir kokuşmuşluk, hepimizin imajını zedeler" Bunu anladığımız sürece, sınavlarımız bizi endişelendiremez Başarısızlık bizi korkutamaz Hatalarımızın bilinmesinden huzursuzluk duymayız Girişimden çekinmeyiz İsteklerimiz heyecanımızı baltalamaz İstedikçe coşarız ve coştukça enerjiyle dolarak harekete geçeriz Biz, insanların verdiği onurun değil; Yaratıcının sunduğu değerin ardında olduğumuz sürece, İlâhî Rahmet ruhumun mahzun bırakılmasına izin vermeyecektir DrMuhammed Bozdağ |
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler |
08-01-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler5- Gizli Kusurları Açıklayanlar Onurlarını haksız yere zedelediğimiz pek çok insanın evrenin ruhsal boyutunda bizden davacı olduğu bir ortamda, taleplerimizin gerçekleşmesini boşuna bekleriz Yıllar önce yaşadığım bir olayı unutamam: Değer verdiğim ve sevdiğim bir arkadaşım, benimle karşılaştığında, eskisi gibi iç-tenlikli tebessüm edemiyor, bakışlarını çeviriyordu Anlam veremediğim bu duruma fazla sabredemeyerek yaklaştım ve benden neden uzaklaşmaya çalıştığını sordum Gözlerime üzüntülü gözlerle baktı; "Muhammed, sen benim en samimî ve en değerli arkadaşımdın Senin onurun benim onurum; benim onurum senin onurundu Saldırıya uğradığım yerde, beni savunmasız bırakacak son kişi olabileceğini sanırdım" dedi Çok şaşırmıştım "Değerli bir arkadaşım, kimin dedikodusuna inanmış?" diye düşünerek bir şeyler geveliyordum ki, açıkladı: "Geçen hafta cuma günü filancalarla birlikte yürüyordun Orada filânca benim filân sorunumu dile getirerek beni küçük düşürmüş; herkes de kahkaha atmış Sen ve hiçbiriniz, sesinizi çıkarmamışsınız" dedi Bu yanılgıya tam itiraz etmek üzereyken olayı hatırladım Evet, arkadaşım gıyabında küçük düşürülmüştü; konuşmaları çok ciddiye almamıştım; üstelik bu şaka yollu anlatım hepimizi güldürmüştü Susmuştum; konuşan, o anda uyararak kıramaya-cağımı düşündüğüm bir başka arkadaşımdı En azından somurtarak ve üzüntümü hissettirerek de olsa oradan ayrılmamış, eğlen-celi(!) sohbetin akışına katılmakla da hata yapmıştım Bazen, benimle ve eserlerimle alay edenlerin sözleri bana ulaştırılıyor; üzüldüğümü görüyorum Onurumuzla oynanması için ille de bir ayıbımıza dayanmaları gerekmiyor Beğenme- dikleri yanımızı, inançlarımızı ve değerlerimizi zikrederek de bizi küçük düşürmeye kalkışabilirler Hepimiz, Sınırsız Kudretin huzurunda eşit derecede muhtaç olan canlılarız Birisi ne kadar önemli bir İlâhî sanatsa, öbürü de o kadar önemli bir İlâhî mesajdır / Hepimiz aynı Yaratıcıya bağlıyız Bir başbakanın onuru bütün milleti ilgilendiriyorsa, bir insanın onuru her şeyden önce Yaratıcısını, sonra da kardeşleri olan tüm evren sakinlerini ilgilendiriyor İnsan onuruna saldırılar, kimi toplumlarda kitleselleşerek vicdanları iyice çürütür: Kimileri etnik kimliklerle, kimileri mezheplerle, kimileri dinî veya ahlâkî değerlerle alay eder İnsanın onurunu insan kendisi korumazsa, kimin korumasını beklemeye hakkı kalır? Arkadaşının şerefinin haksız yere ayaklar altına alınışına sessiz ve tepkisiz kalan, nasıl onurlu olabilir? Bizler onurlu, başarılı ve mutlu bir hayat istiyoruz Oysa Evrenin Sahibi bize başarısız, üzücü ve mutsuz bir hayat mı veriyor? Gerçek şudur: "Bir kimse kardeşini bir kusurla ayıplarsa, o kimse ölmeden o kusuru işler" M Ölmeden önceki yıllar boyunca başımıza neler mi gelecek? Hangi hastalıkları veya kusur- | lan yaşayacağız, hangi aptallıklara düşeceğiz? Bunları tahmin j edebilmek için, hangi gizli kusurları yüzünden hangi insanları haksız yere ayıpladığımıza bakmamız yeterli olacaktır Ya da kimlerin gizli kusurlarını açığa çıkardığımıza bakarak, gelecekte yaşayacaklarımızı tahmin edebiliriz Biz hiç mi gülünç durumlara düşmüyoruz? Utanç duyduğumuz, gizli kalmasını istediğimiz hiçbir yönümüz yok mu? En onurlu insanın bile zaafları vardır Yemeğe ve tuvalete mecbur, temizleri kadar çirkin kokulara da mahkûm insanın, gizlemek istediği bir tarafı vardır İnsan pirüpak olan meleklerden veya hurilerden değildir Tanıdıklarımızın özel hayatlarından kesitler aktarırken, nasıl da dikkatsiz ve kontrolsüz olabiliyoruz Zalimler ve saptırıcılar dışındaki insanların kişisel ayıplarını açığa çıkarmak, zulümdür ve gizli tutmak iyiliktir Gizlediklerimiz küçülecek; açığa çıkardıklarımız ise yaygınlaşacaktır Rakip görmek ve kendi değerimizi yükseltmek için, diğerlerini küçük düşürmeye çalışmak, insan nefsine inanılmaz zevkli görünür Bazen de anlatımın zevkine dalarak, dilimize doladığımız insanı gıyabında veya yüzüne karşı haksız yere rencide ettiğimizi fark etmeyiz Oysa böylesi zevklerin bedeli ağır olacaktır Genç bir çocuk taksiye binmiş; babasının verdiği beş milyon liranın üzerini almayı unutarak taksiden inmiş Durumu öğrenen baba, unutkanlığı nedeniyle çocuğu çok azarlamış Olayın ertesi günü, kendisi de taksiye binmiş; beş milyon lira vermiş ve üzerini almayı unutarak kalabalık caddede inivermiş Ben de kabanını okulda unutan oğlumu unutkanlıkla suçladıktan bir hafta sonra kendi kabanımı kaybetmiştim Daha iki gün önce, genç bir mesai arkadaşım yeni aldığımız arabanın modelini karıştırdığımı öğrenince, katıla katıla gülmüştü Çok değil iki gün sonra, kendisi de aylardır kullandığı arabanın plâkasını hatırlayamadı Bir arkadaşım sağlık karnesini unuttuğu için sağlık merkezinden geri dönmüştü Evde arkadaşımın hikâyesini anlatarak gülmüştüm Bir hafta sonra göz için randevu aldım Sıra bana gelince, randevularını sarkıtan doktoru eleştirdim Nihayet koltuğa oturmuş; gözlerimin kontrol edilmesini beklerken, sağlık karnemin yanımda olmadığını fark ettim Durumu öğrenen, az önce eleştirdiğim doktor, karşılık verme fırsatını hiç kaçırmamıştı Olayı eşime anlattığımda "Gülme komşuna, gelir başına" deyiverdi Eğer böyle demeseydi, yaşadığımın bir hafta önce arkadaşıma gülmemin karşılığı olduğunu bilemeyecektim İnsana şaka gibi geliyor Hayır, hesapsız davranarak yaptığımız ayıplamaları birer birer yaşayacağız Gizli kusurları açığa çıkarmaktan veya insanları nedenini bilemediğimiz hatalarından dolayı ayıplamaktan zevk almayacağız Eğer onlarla özel bir ortaklık kurmayacaksak, insanların özel hayatlarıyla ve kişisel kusurlarıyla meşgul olmayacağız Câmiü's-Sağîr, Hadis no: 8869 DrMuhammed Bozdağ |
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler |
08-01-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler6- Zulümden Kaçınmayanlar Zulüm ye başkasının hakkına tecavüz, isteklerin reddinin önemli sebeplerindendir Hayatımızdaki küçük büyük tüm zulümleri yok etmezsek, reddediliriz Başımıza yönelebilecek en büyük belâlar, başkalarının haklarına yapacağımız saldırılardan kaynaklanır Dünya asla haksızlıkların, adaletsizliklerin sahiplerine, hırsızlara ve tecavüzcülere huzur yüzü göstermeyecektir Zalimlerin kalıcı başarıya ulaşmaları imkânsızdır Zalimleri felâketler bekliyor; fakat zalimler, bunun farkında değiller ve uzun yaşayacaklarını sanıyorlar Yangınlarda, salgınlarda, kavgalarda, kan davalarında, öldürüp yaralamalarda, neredeyse zalimlerin ve zulümlerin parmak izlerini okuyacaksınız Çocuklarını dövüp duran bir babanın gecenin birinde evine cesedi geliyor Gençliklerini zavallı kedilere işkence etmekle geçiren bazı gençler, sonunda aralanndan birini taptıkları şeytana kurban ediyor Sonra bir lise öğretmeninin hikâyesi Ailesinden uzakta yatılı okuyan yalnız bir öğrenciye, asılsız bir iftiranın etkisinde kalarak haksız yere zayıf not veriyor Altı ay sonra öğretmenin tayini ülkenin uzak illerinden birine çıkıyor Bir delikanlı beğendiği genç bayana aşkını iyi niyetle ifade ediyor Delikanlıya önce ümit veren bayan, daha sonra anne babasının doğduğu şehri beğenmediğini ileri sürüyor "Ben senin doğduğun ilçeye gelin gidemem" diyor; daha da kötüsü, delikanlının doğduğu şehirle alay ediyor Yıllar geçiyor; genç bayan okulundan mezun oluyor; küçüm-sediği ilçenin iline memur olarak tayin ediliyor Bir süre sonra tayinini oradan alıyor; birkaç yıl sonra bu kez delikanlının ^ doğduğu ilçeye tayin oluyor Üstelik o ilçeden bir evlilik yapıyor ve artık oraya yerleşmek zorunda kalıyor Zulmetmek, musibetlerin kapısını açmaktır ve zulme uğramayı hak etmektir Hangi inançtan olurlarsa ol-I şunlar, zulme uğrayan insanlarla Evrenin Sahibi arasında hiçbir perde yoktur65 İnsan hakkı söz konusu olduğunda Evrenin Sahibi insanlar arasında inanç ayrımı yapmaz Herkesin ve her canlının hakkı azizdir ve kimse hak gasp ederek huzur bulamayacaktır Huzursuz toplumların yaptıklarına bakar mısınız? Huzursuzlar; çünkü kendilerini zulümden arındırmıyorlar İnsanlar görev ve sorumluluklarını yerine getirmiyorlar Bir çalışan, müdürlerinin aralarında adaletsizlik yaptığını, haksız yere ezildiğini söylüyor: Sonra kendisi müdür olunca em-rindekileri ezmeye başlıyor Böyle insanların dualarına alacakları karşılık Peygamberin (asm) şu mesajında gizlidir: "Zulme uğradığı hâlde kendisi de başkasına zulmedenin duasını kabul etmemeye Allah kesin karar vermiştir" 66 Zulüm sadece insanların bedenlerine işkence yapmaktan ibaret değildir Zulüm yalnızca bir ülkenin topraklarına tankla topla girme, çocuklarına siper olan annelerin vücutlarını havaya uçurmak değildir Zulüm her türlü haksızlıktır İşlenen suçlara verilen cezaların mazlumların vicdanlarım tatmin edememesi de zulümdür Adaletin geç tecelli etmesi zulümdür Trafikte düzenli seyreden sürücüyü sıkıştırmak, kuralları hiçe sayarak başkalarını strese sokmak zulümdür Başkasına ait bir hakkı siyasî taraftarlıklar yoluyla haksız yere elde etmek zulümdür Gizli bir kusuru açığa çıkarmak, bir iftira atmak veya bir dedikodunun yayılmasına neden olmak zulümdür Zulmü durdurmayan bir toplumun içerisinde huzur bulamayız Cinayetler cinayetleri kovalar ve insanlar topyekün ruh hastası olup çıkar Bakımlarından sorumlu olduklarımızı ihmal edemeyiz "Bir kadın bir kediyi bağlayıp ölünceye kadar bir şey yedirmediği, yabanî canlılardan yemesine de izin vermediği için, cehenneme girmiştir" 67 Akvaryumumuzda aç unuttuğumuz balıklardan, salonumuzda sulamayı ihmal ettiğimiz çiçeklerden ve yükümlülüğünü üstlendiğimiz her şeyden sorumluyuz Dehşetli bir zulüm atmosferinde yaşamak zorundaysak, zulmetmekten kaçarak zulme uğramaktan kurtulamıyorsak, durumumuz gerçekten acıklı olacaktır Bu yüzden Peygamberin şu duasını tekrarlayabiliriz: "Allah'ım, zulmetmekten ve zulme uğramaktan Sana sığınırım" 68 Zulmetmekten ve zulme uğramaktan kaçınmayanlar başaracaklarını sanarak boş hayaller kuruyorlardır Neredeyse bütün banka soyguncuları ya gizlendikleri yerlerde adalet kurşunlarıyla teslim alındılar; ya da ömürlerini zindanlarda geçirmek zorunda kaldılar Bizim için asıl felâket, zulümlere duyarsız kaldığımızda doğacaktır Zulümlere duyarsız insanlar da zulümlere ortaktırlar ve dualarının kabul edilmesini bekleyemezler Mazlumlar köşelerinde kırılmış gönüllerle gözyaşları dökerken, ilgisiz insanların nefisleri için bir şeyler istemeye cür'et etmeleri de neyin nesi oluyor? Ölçümüz şu cümlede saklıdır: "Zulmedenlere en küçük bir eğilim dahi göstermeyin, yoksa ateş size de dokunur"69 Hakkını gasp ettiğimiz insanlar varsa tespit edebiliriz Sonra da tek tek geçmişimizi temizlemenin plânlarını yapabiliriz Parçası olduğumuz toplumun zulmü hafife alması, bizim de hafife almamızı gerektirmiyor Kimse bedel ödemekten muaf değildir İstediğimiz başarı değil midir? Mazlumların tarafında olan Yaratıcının tarafına geçmeyecek miyiz? Hangi vicdan zulmü hoş karşılayan kalbe yardımcı olmak ister? Üstün ve güçlü olmamız, gasp etmemizi meşrulaştır-maz Gücümüz, eşimizin ezile korka bize hizmet etmesinin / sebebi olamaz Başkalarına yaptıklarımız, sadece kendimiz için izin verebileceğimiz şeyler olmalıdır Bizim için ayıp ve saygısızlık olan, çevremizdekiler için de ayıptır ve saygısızlıktır Haksızlık yapmaktan kaçınmayı basarsa da, çoğunluğun hataları yüzünden haksızlığa uğrayabiliriz Elbette haksızlığa uğramak acı vericidir Fakat, haksızlık yapmak, haksızlığa uğramaktan çok daha dehşetli sonuçlar doğuracaktır Bize düşen, zalimden de, zulümden de kaçarak Evrenin Sahibine yakınlaşmanın yollarını aramaktır Böylece, dualarımızın ve isteklerimizin gerçekleştirilmesini dilemektir 65 Bu tespit için Bkz age, Hadis no: 150 66 Age, Hadis no: 3675 67 Age, Hadis no: 4191 68 Age, Hadis no: 1546 69 Kur'an; 11: 113 DrMuhammed Bozdağ |
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler |
08-01-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler7- Maddî Sebeplerden isteyenler isteklerimizin yaratıcısı maddî sebepler değil, sebepleri de yaratan Evrenin Sahibidir Sebeplere başvurmak zorundayız; ancak sonucu Yaratıcıdan istemeyenler, çoğu zaman reddedilirler Dünyadaki iyi ve kötü her şey maddî sebeplerle perdelenmiş-tir Bir hedefe ulaşmak istediğimizde ona bizi ulaştıracak yollara, tekniklere ve çabalara başvurmak zorunda kalırız Ancak o yolları ve teknikleri hakikî güç sahibi sandığımızda, çoğunlukla amacımızdan mahrum bırakılırız Kaderin Sahibinin haksızlığa uğramasına izin verdiği Yusuf Peygamber (as) zindana atılmıştı Zindandaki pek çok insanın kalbine ışık saçan Peygamber beş yıl boyunca zindanın zorluklarını sabırla göğüslemişti Yusuf Peygamber, bir gün Mısır sultanının sarayından zindana düşen genç bir mahkûmun rüyasını yorumlar Gencin zindandan tahliye olacağını ve yine sultanın sarayında çalışmaya döneceğini anlar Kendisine şöyle der: "Beni hükümdarın yanında zikret Masum olduğum hâlde hapsimin uzadığını anlat" Genç, zindandan çıktığı gün sözünü unutmuş ve Yusuf Peygamber (as) yedi yıl daha zindanda kalmıştır Bir genç, kendisi için önemli bir sınavı kazanmıştı Sıra mülakata gelince, günleri milletvekilleriyle ve kendisine yardımcı olabilecek bürokratlarla geçiyordu Çok çabaladı; ama, yine de mülakatı kazanması mümkün olmadı İslâm Peygamberi (asm) şöyle der: "İhtiyaçlarınızı onurunuzu koruyarak isteyin Çünkü işler takdir edildiği şekilde meydana gelir"70 Maddî sebepler sonuçları yaratamaz; sebepler, insanların çalışıp çırpınarak, Yaratıcımızın kudretini hissetmesi için yaratıldı Eğer hayatımızda bir olayın yaşanmasını hak edecek dualar yapmış ve gayretler göstermişsek, o olay bizim hakkımız-^ da takdir edilir Başvurduğumuz sebeplerden sonuç alırız Değilse, sebeplerden elimiz boş dönecektir "Yüce Allah Davut Peygambere (as) şunu vahyetti: | Kulum yarattığım varlıklara değil de Bana dayanırsa -ki I Ben bunu o kulun niyetinden bilirim-, gökler içindekilerle beraber ona tuzak kursalar, Ben bu tuzaklardan kurtulması için ona bir çıkış kapısı açarım Bir kulum da Beni bırakıp bir yaratığa dayanırsa -ki bunu da onun niyetinden bilirim-, önünden bütün yükseliş sebeplerini keser ve çöküş yollarını kolaylaştırırım" 71 En imkânsız gibi görünen anlarda bile bir mucizenin bizi bir çıkış kapısına taşımasını mı istiyoruz? O zaman sadece Yaratıcıya güveneceğiz ve Ona dayanacağız Sonra da şu sözden ders alacağız: "Eğer Allah'a hakkıyla güvenseydiniz, sabahleyin yuvasından aç çıkıp akşamleyin tok dönen kuşların beslendiği gibi Allah rızkınızı verirdi" 71 Şu ibretli olaya bakalım: Köprü inşaatından kopan büyük bir beton kütlesi tren yoluna çökmüştü Gürültüyü duyan 13 yaşındaki Orhan, birazdan trenin gelmek üzere olduğunu düşündü Herkes merakla yıkılan kütleye bakarken, oyunu bırakan Orhan, trenin geliş yönünde koştu Treni görür görmez, elleriyle makiniste "dur" işareti yaptı Makinist frene asıldı Tren durduğunda beton kütlesine 20 metre kalmıştı Görünüşe göre, bir çocuğun seri hareketi, 250 kişinin hayatını kurtarmıştı73 Trendeki 250 kişinin hayatını kim kurtardı dersiniz? Maddî sebepler "eylem dualarına" imkân sağlamak ve hayata hareket katmak içindir İnsana alınterinin, çabanın anlamını hissettirmek ve şükrettirmek amacıyla yaratılmışlardır Çalışıp çabalayarak yorulan insan, maddî sebepleri izlemek yoluyla, Yaratıcının sınırsız kudretini hissedebilir Hayvanların dolaşıp yiyecek arama gibi sebeplere başvurmaları gerekmeyebilirdi Nasıl ki yavrular yattıkları yerde besleniyor Ağaçlar toprağa çakılmış çaresiz beklerken, gıdaları tonlarca besleyici maddeyi omuzlayan yağmurların eliyle taşınıyor Hayatta tüm canlılar sebeplere başvurmaya ve çalışmaya sürükleniyor Kuşların yiyecekleri ağaçların dallarında veya toprağın yüzeyinde bekletiliyor Eğer sınırsız ikramlar, sebepler perdesiyle sunulmasaydı, dallarda cıvıldaşan, vadilerde yayılan kuşlar görmeyecektik Dallar ve bahçeler rengârenk hareketlerle süslenmeyecekti Aynı kural insan için de geçerlidir Derslerde başarı, çalışmaya bağlanmıştır İnsan çalışmakla sorumludur; ama, başarıyı Allah yaratır İyi bir evlilik, bu konuda hazırlıklı olmaya, ilişkilere, girişimci görüşmelere bağlanmıştır; ama, mutlu bir evlilik Yaratıcının takdiridir Evreni Yaratan Sınırsız Kudret, kendisini tanıma onuruna lâyık olmayanlardan kendisini gizler Kudretini ve icraatlarını sebeplerle örter Ta ki ruhları yükselmiş gerçek büyük insanlar, bu kamuflajdan zihinlerini kurtarsınlar ve Evrenin Sahibini tanımaya lâyık olduklarını ispatlasınlar Açık kalplere kendini göstermek için mucizeler yaratır Milyarlarca yumurtanın içerisine hapsettiği yapışkan sıvıları civcivlere, balıklara ve daha başka milyarlarca canlılara dönüştürür Sert ve acı ağacın ince ucundan tatlı üzümü, ekşi limonu, kırmızı vişneyi uzatır Kullandığı paketleme sistemi inanılmazdır Hiç kimse eserlerini Onun kadar güzel ambalajlayamayacaktır Elmanın kabuğu başka, karpuzun kutusu değişik, patlıcanın çantası farklıdır İnanılmaz paketleme, insana sunulan besleyici sanat eserlerinin erimesini, çürümesini, ekşimesini, buharlaşıp uçmasını veya kokuşmasını önler Ta ki insanlar dikkatli bakınca hakikî yaratıcıyı anlayabilsinler Kolay zamanda bizi kurtaran her kimse, zor zamanımızda kurtarabilecek olan da odur Kendimizi güçlü ve sağlıklı hissettiğimiz zamanlarda acı bir bilinç sapması yaşarız: Önemli bir göreve gelecekse, takdiri bakanın iki dudağı arasında sanırız Nezleden ve gripten kurtulacaksa, doktorun vereceği bir kutu hapın, sorunu çözeceğini düşünürüz Ancak bazen de işler zorlaşır: Doktor kapılarında iğneler, haplar ağrılarımızı dindiremez Sıradan virüsler Yaratıcıyı hatırlatmaz da, tedavisi bilinmeyen bir hastalığa yakalanınca Yaratıcıya sığınırız Kazandığımız milyarları harcayıp tüketirken güçlüyüzdür; gücümüz ve zekâmız sayesinde kazamyoruzdur Ama sonra bir deprem evlerimizi yıkar ve iş yerlerimizi yok eder O zaman birden Yaratıcı aklımıza geliverir İnsan için "zor veya kolay" yoktur Sadece Evrenin Sahibinin zorlaştırdığı veya kolaylaştırdığı vardır O kolaylaştırmazsa, parmağımızı hareket ettiremeyiz, bakamayız, koklayamayız, yürüyemeyiz Oysa, Evrenin Sahibi kolaylaştırıra, dualarla, Ay ortadan ikiye bölünür "Allah'ın bilgisi ve izni olmaksızın ne bir meyve tomurcuğundan çıkabilir; ne bir dişi hamile kalabilir; ne de hamile olan, yavrusunu dünyaya aetirebilir" 74 Maddî sebeplere elimizden geldiğince ve izzetimizi zedelemeden başvuracağız Sebep olanlara teşekkür edeceğiz Ancak, asla isteklerimizin sebepler tarafından yaratılabileceği zannına kapılmayacağız Tarih böylesi yanılgıların ağır bedelleriyle doludur Gerçek, şu öğütte gizlidir: "Ayakkabılarınızın bağına vanncaya kadar, her şeyi Allah'tan isteyin Çünkü Allah bir şeyi nasip etmeyince o şey elde edilemez" 75 70 Câmiü's-Sağîr, Hadis no: 1113 71 Age, Hadis no: 2783 72 Age, Hadis no: 7420 73 Sabah Gazetesi, 10 Haziran 2003 74 Kur'an; 41: 47 75 Câmiü's-Sağîr, Hadis no: 4708 DrMuhammed Bozdağ |
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler |
08-01-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler8- Sorumluluklarını ihmal Edenler Yaşayacağımız sorunların pek çoğu sorumluluklarımızı ihmal etmemizin bedelidir Görevlerimizi ihmal ettiğimizde isteklerimiz reddedilecektir Dünya olağanüstü bir projedir ve bu projenin iyi işleyebilmesi için, içerisindeki canlıların kendilerine yüklenen görev ve sorumlulukları aksatmadan yerine getirmeleri gerekir Yılan farelerin sayısını dengelemeyi, sinekler ölü mikropları yiyip tüketmeyi terk edemez Kutupları şenlendiren penguenler, yumurtalarını ayaklarının üstüne alıp sıcak tutmayı ihmal edemez Bizler evrenin en aziz canlılarıyız ve bizim hayvanlara göre çok daha yüksek ve şerefli görevlerimiz var Biz yünü kırkılan koyun, eti yenen tavuk ya da sütü içilen inek değiliz Dünyayı güzelleştiren nakışlara hayranlıkla tanıklık eden varlıklarız Biz istemekle, çalışmakla, yardımlaşmakla ve Evrenin Sahibini tanımakla görevlendirilen insanlarız Dua ve isteklerimiz arasında bazıları vardır ki acılar ve zorluklar hâlinde başımıza üşüşmüş sorunlarla ilgilidir Birden sorunların ortasında buluveririz kendimizi; eziliriz, üzülürüz, yıkılırız Aslında yaşadıklarımız bize vurulan eğitici tokatlardan ibarettir 0 tokatların amacı, bize görev ve sorumluluklarımızı hatırlatmaktır Çocuğunun gösterdiği hırçınlıktan bunalan bir anne çocuğunun hırçınlığının geçmesi için dua ediyor Dua eden anne, aynı zamanda hırçınlık karakterinin çocuğa niçin verildiğini de düşünmelidir Genellikle çocuklarının zihinsel ve duygusal gelişimlerine yeterli zaman ayıramayanlar böyle sorunlarla yüzleşiyorlar Bir aile geçim sıkıntısına düşmüş; baba, alınterinin tam karşılığını alamıyor Belki de yıllardır her sabah Güneşten önce uyanmamış ve erkenden çalışmaya başlamamıştı Belki de elindekiler için her gün teşekkür etmeyi ihmal etmişti Bir öğrencinin bursu kesiliyor Acaba o burs vesilesiyle Yaratıcısına kaç kez teşekkür etmişti? Birisinin evine hırsız giriyor; diğeri arabasıyla kaza yapıyor Acaba kazançları üzerindeki fakirlerin hakkını en son ne zaman öde mislerdi? Hepimizin hayatta çok önemli sorumluluklarımız var Hayatımız ilerledikçe rolümüz değişir; yeni görev ve sorumluluklar üstleniriz Kimi sorumluluklarımız geneldir ve hayatımızın sonuna kadar üzerimizde borçtur Görevlerimizi yerine getirmediğimizde, doğanın çarklarını bozarız Başkalarının sorumsuzluğu, bizim de sorumsuzluğu tercih etmemizin nedeni olamaz Herkes kendi sorumsuzluğunun bedelini ödeyecektir Üstelik başkasının sorumsuz olduğu yerde herkesin sorumluluğu artar Örneğin, çevremize duyarlı olmak gibi bir sorumluluğumuz var Bir sinek bile, mikropları yedikten sonra, sağa sola bulaştırmamak için dakikalarca temizleniyor Oysa, sorumsuz insan içtiği sigaranın izmaritlerini sokağa savuruyor; pet şişelerini, çikolata ambalajlarını yerlere atıyor Yaşadığımız sorunların bazıları bizi eğitmek, insanlaştırmak ve yüceltmek içindir Bunu algıladığımız yerde bize zorluklardan sabır içerisinde kurtulma dileği ve çırpınışı düşecektir Yaratıcı şöyle der: "İnsanın başına sıkıntı gelince Bize yalvarır Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimiz zaman 'bu bana bilgimden dolayı verilmiştir' der Hayır, o bir imtihandır; fakat çokları bilmezler" 76 Bazı acılarımız da, ihmallerimiz nedeniyle gönderilen İlâhî uyanlardır Tembel olduğumuz için, huzurumuzu kaçırmak istemediğimiz için ya da masraf yapmamak için sorumluluktan kaçarız Bunun üzerine, öyle sorunlar üzerimize saldırır ki, bizi sabahlara kadar çalıştırır, ruhumuzda huzur bırakmaz, kıyamadığımız paracıklanmızı deste deste harcayı-veririz Ev taşıyan bir aile, çocuklarını bir günlüğüne arkadaşlarına emanet etmek istedi Arkadaşları ise çocukların gürültüsüyle uğraşmaktansa, kafalarını dinlemeyi tercih ettiler O gün çok yoğun olacaklarını ve temizlik yapacaklarını söylediler Zanlannca, uzanıp televizyon izleyeceklerdi Sabah alışverişe çıktıklarında, evlerinde kalorifer peteği patladı Geri döndüklerinde tüm odalarını su basmıştı Akşama kadar gerçekten de çok yoğun çalışmak zorunda kaldılar Hasan Yılmaz'dan yaşadığı ilginç bir olayı dinledim: Bayram yaklaştığında, anne babasını ziyaret için memlekete gitmeyi düşündüler Hasan Bey, içinden geçen bazı gerekçelerin etkisinde kalarak, bu kez bayramlaşmaya gitmeyi gereksiz görüverdi Belki de bu kez kendi evinin bahçelerinde gezinecek, stres atacaktı Bayramdan önceki gün diz kapaklarında çıkan beklenmedik rahatsızlık nedeniyle hemen hastahaneye yattı ve birkaç gün sonra da dizlerinden ameliyat oldu Gitmek istemediği yere gidebilme imkânından mahrum bırakılmıştı İyi şeyleri yapmak istemezseniz, onları yapabilme şansınız çoğu zaman elinizden alınır Bir dizi sorumluluğu omuzlamış durumdayız: Başkalarına zarar veremeyiz Bakmakla yükümlü olduklarımızı terk edemeyiz Eğitmemiz gerekenleri ihmal edemeyiz Borçlarımızı geciktiremeyiz Komşularımızın aç olduğunu bildiğimiz yerde, tok uyuyamayız Bir baba ailesinin geçimini sağlamak üzere gurbete gitmişti İçine girdiği dünyanın cazibesine kapılmış; köyünde yardımına muhtaç çocuklarını unutuvermişti Çok geçmeden bir motosiklet kazasında uçuruma yuvarlandı Kimileri, "Hayatta doyasıya eğleneceksin; ot olmayacaksın" diyor Böylelikle, uyuşturucuya veya alkole kurban gidiyorlar Vicdanlarını ömür boyu hançerleyecek ilişkilere giriyorlar Sonunda ya intihar ediyorlar veya birbirlerini öldürüyorlar Muhtaç annesinin ihtiyaçlarını ihmal eden çocuğun geleceği karartılır Kendilerine verilen beyin ve hafıza yete neği nedeniyle şükretmeyenler, bir gün öğrenememe sorunuyla yüzleşecekler Çocuklarına iyi birer eğitim ve kişilik kazandırma çabasını ihmal eden anne babalar, çocukları nedeniyle zor günler yaşayacaklardır Bize verilen bir selâmı almamız bir sorumluluktur; gönderilen mektubu cevaplandırmamız bir görevdir Yakınlarımızın ihtiyaçlarının karşılanmasına yardım etmemiz, sorumluluklarımız arasında yer alır Kazandıklarımızın makul bir miktarını muhtaçlarla paylaşmaktan kaçamayız Bildiklerimizi öğretmek için fırsat kollamak zorundayız Yaratıcımız ruhumuzdan söz almıştır: Bize bir yetenek verilmişse, onun gerektirdiği eserleri üretmeye zaman ayırmak görevimizdir Herkesin ru hu, kazandığı yeteneğin gereğini yerine getirmeye söz vermiştir Bize yapılan bir iyiliğe teşekkür etmek, başkalarına yapılan iyilikleri kalbimizle desteklemek, iyilik yolunda çırpınanları en azından dualarımızla desteklemek, sorumluluğumuzdur Yaratıcının bize sunduğu her değere her fırsatta teşekkür ederek insanlaşırız Şu uyanlara dikkat edelim : "Mallarınızı zekâtla emniyet altına alınız Sadaka vermekle hastalarınızı tedavi ediniz" "Yalan, rızkı azaltır"78 "Anne babasına yaptığı iyilik sebebiyle Allah kişinin ömrünü uzatır" Gördüğünüz gibi, sorumluluklarını yerine getirenler kazanıyorlar; kaçanlarsa kaybediyorlar Dünyanın ve sonsuzluğun sarayları, görevlerine koşanlara tahsis edilmiştir İnsan, sorumluluklarını ihmal etmenin bedelini psikolojik ve sosyal dengesini yitirerek öder Çoğunluk sorumluluklarını ihmal ettiklerinde dünya yaşanamaz olur Tarih, sorumsuz kavimlerin yaşadıkları yıkılışlardan oluşan bölgesel kıyametlerle doludur 77 Câmiü's-Sağîr, Hadis no: 3728 78 Age, Hadis no: 3137 79 Age, Hadis no: 1910 DrMuhammed Bozdağ |
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler |
08-01-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler9- Hedeflerini Rastgele Açıklayanlar Özel isteklerinizi, başarılarınızı çekememeleri muhtemel dostlarınızdan gizlemelisiniz Bu sayede kıskançlık, haset ve nazar kaynaklı ruhsal saldırılardan korunursunuz Biz başarı yolunda, ruhsal zorluklarla da savaşmak zorundayız İstek ve hedeflerimizi ruhsal saldırılardan korumanın yollarından birisi, onları gizlememizdir Gizlenen hedefler ruhsal saldırıya uğrayamaz Bizi kuşatan fakirlik, yalnızlık, bürokrasi, girişim zorluğu gibi dış engelleri iyi biliyoruz Oysa asıl ağır engeller, ruhsal tarafımızdan saldırır Evrenin ruhsal tarafı maddî tarafından çok daha dalgalı ve sürükleyicidir Bedenlerimiz nispeten durağandır; oysa kalplerimiz okyanuslar gibi dalgalanıp duruyor Dünyada çekememezlik, beddua, gıybet, nazar gibi ruhsal saldırılarla yüz yüze bırakıldık Bu tür saldırılar, bizi hareketsizliğe kilitleyecek kadar etkileyici olabilir Birileri can tatlısı çocuklarını nazara feda etmişlerdir Birilerinin aile mutlulukları, bir hasetçinin kötü bakışlarına kurban gitmiştir Öyle mutlu ve başarılı hayat akışları vardır ki, yıkılışla-rındaki hızı anlayamazsınız Dikkat çeken, çok beğenilen yönleri olan insanların ruhsal hayatlarında ciddî ruhsal savaşlar yaşanır Bir grup insan sizi sevmekte ve desteklemektedir Bir grup insan da belki sizi kıskanmakta veya başarınızı çekememektedir Bu tür ruhsal etkileşimlerin seyri altında bazı günleriniz çok sağlıklı ve mutlu geçerken, bazı günlerinizi bitkin ve tükenmiş yaşarsınız Kimi hastalıklar ruhsal saldırılardan doğar Ruhsal saldırılar, ruhsal bedenimizin enerji düzeyinde tahribatlara yol açar Bu durum, bizi nedensiz gerginliklere ve bunalımlara sürükler Sonuçta, işlerimizde aksaklıklar ve düzensizlikler kendini gösterir Pek çok kaza, ruhsal saldırılar sırasında yaşan- mıştır Ruhsal saldırılardan korunmak, hasetten ve nazardan / uzak durmaktır Ruhsal korunmayı incik boncukla, tütsüyle, kurşun dökmek ve benzeri batıl yollarla yapamayız y Korunmanın ilk yolu, hasede ve kıskançlığa yol açabilecek hedeflerimizi, projelerimizi, dualarımızı veya yakında ulaşacağımız başarıları, kıskanabileceklerden gizlemektir Son Peygamber (asm) şu tespiti yapar: "Bütün insanlar ha-setçidir Ancak diliyle onu ifade ve eliyle de gereğini yapmadıkça, haset hasetçiye zarar vermez" 80 Sonra da bizi şöyle uyarır: "İhtiyaç duyduğunuz bir şeyi gerçekleştirirken, onu gizli tutmakla yardım isteyiniz Çünkü her nimet sahibine haset edilir" 81 Şu hâlde, ilk yapacağımız, önemli başarı alanlarımızı, kıskanabilecek kalplerden gizlemeye çalışmaktır Okulunuzun birincisi mi olacaksınız; söz etmeyin Çok mutlu bir evliliğiniz mi var; aranızda kalsın Yakında önemli bir makama gelmeniz mi söz konusu; bunu siz bilin Eğer arkadaşlarımızın başarılarına sevinebilseydik; aynen onlar gibi başarılı olmayı dileseydik, o zaman kıskaçlığımız gıptaya dönüşürdü Gıpta çok zordur Gıptanın bir adım sonrası, kardeşimizin başarısını kendi başarımız bilip onunla onur duymamızdır Bu ise olağanüstü bir ruh üstünlüğü gerektirir Anne, evlâtlarının başarısını tüm kalbiyle bağrına basar Aynı fedakârlığı baba ancak ikinci sırada yapabilir Sonra da kadın kocasının başarısından gurur duyabilir Ancak, kardeşlerin bile birbirlerini kıskanma hastalığından kurtulamadığı dünyada, kimse bu utandırıcı duygudan tamamen arındığını sanmamalıdır Sizi ne kadar çok insan tanıyorsa, saldırıya uğrama veya dua görme ihtimaliniz o kadar yüksektir Toplumların desteklediği insanlar çok güçlüdürler Güçlerini yok etmenin yolu, toplumun kalbindeki değerlerini yok etmektir Bunu yapmak isteyenler, ya onların özel hayatlannda-ki kimi çirkinlikleri açığa çıkarırlar ya da haklarında çirkin iftiralar uydururlar Söylentiler ruhsal destekleri kesince, in san artık saldırıya karşı savunmasızdır Bir uyarıya göre, "Gizli yapılan bir dua, açıktan yapılan yetmiş duaya denktir" 82 Gizlenmeyen üstün yanların, hedeflerin ve projelerin, kıskanabilecek insanlar huzurunda hasede yol açabildiğini görüyoruz Anlaşılıyor ki, şöhret her zaman lehimize işlemeyecektir Kendimizi olduğumuzdan büyük göstermezsek ne kaybederiz? İftiraya karşı yapabileceğimiz fazla bir şey yok Ancak, ahlâklı yaşamaya özen göstererek, pekâlâ müfterileri kendi tuzaklanna düşürebiliriz Önemli bir nokta daha: Haset daha çok bizi iyi tanıyan, bizi kendilerine rakip gören veya bizimle hemen hemen aynı işleri yapan insanlardan, yani yakın çevremizden gelebilen bir saldırıdır Bu tür dostlarımızın kendilerini bizden üstün hissetmelerini sağlayıcı adımlar lehimize olacaktır Ayrıca yakın çevremizin i özel niteliklerimizi ille de bilmeleri gerekmiyor Yeter ki tarihe ve insanlığa başarımızı gösterecek önemli | eserler bırakmak için çalışalım Dünya bizi ölümümüzden sonra | keşfederse ne kaybederiz? Hatta, dünyanın kendi dertleriyle boğuşan insanları bizi keşfedemese bile, sema melekleri arasında iyi tanınmak gibi bir şeref, bizi mutlu etmeye yetmez mi? Hepimiz de içimizde kaynayan değerlerin hemen keşfedilmesini istiyoruz Olağanüstü yanlarımızı, hedeflerimizin büyüklüğünü bilsinler; bu fedakâr adanmışlığımıza bakarak bizi kutlasınlar diyoruz Sonra da ya yeteneklerimizi ve hedeflerimizi kıskanıyorlar ya da bizi görmüyorlar; önemsemiyorlar Ebeveyninin takdir etmediği bir çocuk; eşinin onaylamadığı bir kadın; öğretmenin alkışlamadığı bir öğrenci Üzülmemeliyiz Yaratıcımız öyle güzellikler yaratır ki, hiçbir insan da farkında değildir Yol geçmez, kervan uğramaz dağların eteklerinde bile, harika sanat eserleri yaratmaktan geri durmaz Bırakın Yaratıcımızın ücra köşelerdeki harika sanatlarını merak etmeyi, gözlerimize giren, her gün ve an kalbimize sunulan güzelliklerini bile görmezlikten geliyoruz Ama Yaratıcımız hâlâ en güzelini yaratıyor Üzülmesi gereken varsa, o da güzelliği göremeyen, takdir edemeyendir; güzelliği Yaratan veya üreten değil! Kimi özel yeteneklerinizin bir süre gizli kalması, en azından bu süre zarfında önemli eserler vermenize imkân tanır Bir kere eserlerinizi verdikten sonra, artık ruhsal saldırıya uğraşanız da, siz yapacağınızı yapmış olursunuz Diğer yandan, her başarının da bir bedeli vardır Büyük insanların ödedikleri bedelleri göre- 1 biliyoruz Ruhsal desteğimize ne kadar ihtiyaç duyduklarını an- i layabiliyoruz En yakınınızdaki arkadaşlarınızın uzağınızdakiler kadar sizi i destekleyebilirleri, çok yüksek bir kişilik gerektirir Üstün nite- i ilklerinize rağmen siz yerinizde sayarken, büyük bir göreve mesai arkadaşınız tercih edilseydi, ne hissederdiniz? İnsan vicdanı yüksek tutumları telkin eder; ama, nefsinin alçaltın telkinleriyle de savaşır İnsanları nefislerine karşı desteklemek istiyorsak, özel hedeflerimizi, isteklerimizi, projelerimizi gizleyebiliriz Büyük hedeflerimizi zamanı gelinceye kadar, sadece Yaratıcıyla, meleklerle ve ruhsal önderlerle paylaşabiliriz Bizi işe almalarını beklemediğimiz insanların bizi olduğundan küçük sanmaları son tehlilde lehimizedir 80 Age, Hadis no: 6291 81 Age, Hadis no: 985 82 Age, Hadis No: 4206 DrMuhammed Bozdağ |
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler |
08-01-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler10- Eylem Duasını Terk Edenler Hayatımızı asıl değiştirecek olan isteklerimiz, eyleme ve yapmaya dönük isteklerimizdir Öğrendiklerimizi yaşamak istemezsek, bilgilerimiz hayatımızı değiştirmeye yetmeyecektir Bazen, isteklerimizin gerçekleşmediğinden şikâyet ediyoruz Yıllarımızı okuyup öğrenerek geçiriyoruz; ama, hayatımızı değiştiremiyoruz, isteklerimizi başaramıyoruz, hedeflerimize ulaşamıyoruz Bazı insanlar "çok şey öğrendik; ama, yaşantımız değişmiyor" diyorlar Duygularımızı sorguladığımızda, kalbimizin çılgın isteklerle dolduğunu göreceğiz: "Nasıl dâhi olunur, derslerde nasıl başarılı olunur, insanlarla nasıl iyi ilişkiler geliştirilir, nasıl mutlu olunur" ve daha binlerce soru Sorun tam burada saklanıyor; isteklerimizi hatalı yapılandırıyoruz İsteklerimizi şu biçimde eylemlere yönlendirebiliriz: "Yetenekli olabilmem için, öğrendiklerimi uygulamak istiyorum Derslerimde başarılı olabilmek için, öğretmenleri dikkatle dinlemek ve kavradı klan mı uygulamak istiyorum" Öğrenme isteğimiz, öğrenme cesaretimizi geliştiriyor Ancak, öğrendiklerimizi uygulamayı ihmal ettiğimizde cesaretimizi yitiriyoruz "Öğrenmek isteğini" önemsiyoruz da "yapmak isteğini" ihmal ediyoruz Bir yığın sorunla yüzleşirsiniz: "Zihnimi toparlayamıyorum Mutlu olamıyorum Haksızlığı engelleyemiyorum Yalnız kalıyorum Bir şey yapamıyorum Zamanım yok ve işlerimi düzenteye-miyorum" Neden? Başarı yollarını arayarak yıllarımızı tüketiyoruz Sırlar bir yerlerde gizlenmiyor Aksine, çocukluğumuzdan bu yana gözlerimize ve kalplerimize saçılıyorlar Hayatta en gerçek başarı, insanın öğrendiğini eylemine aktarabilmesidir En değerli isteklerimiz de, öğrendiklerimizi uygulama yönündeki isteklerimizdir Zira, hayatımıza girerek eylemlerimizi değişti renler, öğrendiklerimiz değil, yapmak istediklerimizdir Zenginlik israf etmemekte gizliyse; zenginlik, iktisadı başarmaktır Hafıza sabah erken uyanmakta gizli ise; başarı erken uyanmakta aranmalıdır "Ben yapamıyorum, değişemiyorum, başaramıyorum" diyen, yapmayı ve değişmeyi istemiyordun bir kısım yolları ve teknikleri öğrenip hafızasının bir köşesine atmakla yetiniyordur Çözüm yollarını bilmenin, çözüme yeteceğini sanmak yanılgıdır Bilmekle yetinenlerin kalplerine "ben biliyorum" adını taşıyan kapkara bir gurur perdesi örtülür Yeterince bildiklerini sanmaları, yeni bilgiler öğrenmelerini engeller Bilginler onlara öğretmekten kaçınır Melekler kalplerine ilhamı kesip onları terk eder İsteklerimizin öğrenmeye odaklanmaktan ibaret kalması da benzeri bir sorun doğuruyor Bir kurstan veya konferanstan ötekine koşuyoruz Övülen bir kitap duyduğumuzda fedakârlık yapıp hemen satın alıyoruz Değerli bir bilgiyi hayranlıkla dinliyoruz ve kavramaya çalışıyoruz Peki, öğrenme isteği yolunda gösterdiğimiz çırpınışın hiç olmazsa onda birini, öğrendiğimizi uygulayabilme isteği için gösteriyor muyuz? Üniversite mezuniyetine kadar uzanan öğrenim süreci, bize sadece bilgiyi "öğretiyor" Yirmi yıl boyunca binlerce günümüzü sadece hocalarımızı dinlemekle ve anlattıklarını not etmekle geçirdik Peki, derslerin hemen ardından hayat okyanusuna döndüğümüzde, öğrendiklerimizi uygulama isteğiyle de donattık mı ruhumuzu? Başarının sırlarını bilenlerin belki de milyonlarca olduğunu görebilirsiniz Hayatta devrim yapabilecek bilgileri içeren kitapları yüz binlerce insan okuyor; ama, o insanlardan sadece birkaçının yıldızı parlayabiliyor Sadece birkaçının ruhunda depremler yaşandığını görüyorsunuz Az insan televizyondan vazgeçebiliyor Az insan sabah uykusunu parçalayarak yatağından fırlayabiliyor Çünkü öğrendiklerini uygulamak isteyen insanlar çok az Çaresiz değiliz Bildiklerimiz kadar değil; bildiklerimizi yaşadığımız kadar değerli olacağız Dolayısıyla, öncelikle "eyleme ve yapmaya yönelik istekler" belirlememiz gerekiyor Son Peygamber (asm), "Bildiğini yaşamak suretiyle Allah'tan kork" demiştir 3 Yaratıcı da, öğrenip anlatmakla yetinenleri "İnsanlara iyiliği öğütler de kendinizi unutur musunuz?" 84 sorusuyla uyarmıştır Son nefesinize kadar öğrenmek; ama, herhangi bir bildiğinizi yaşamaya fırsat bulamadan ölüp gitmek ister miydiniz? Yeteneklerimiz uygulamalarımızla gelişir Zaten hayatımızdaki gerçek başarılarımız diplomalarımıza değil, becerilerimize dayanır Aldığımız eğitimlere göre değil, sağladığımız katkıya göre değer kazanırız Sosyal hayatta bize duyulan saygının temelinde bildiklerimizden çok, yaşantımıza aktarabildiklerimiz yatar İnsanları yaşantılarıyla hatırlarsınız Eser üretenler, çok bilenler değil; az da bilseler, bildiklerini yaşayanlardır O Az da bilse, bildiğini yaşamak isteyen, çok bildiği hâlde bildiğini yaşamak istemeyenden daha başarılı olacaktır ü Zihinsel bir sorgulamayı alışkanlık hâline getirebiliriz: "Bu bilgi gerçek hayatta nasıl işime yarayabilir? Onu şimdi ve bundan sonra nasıl uygulayabilirim?" Bu sorgulamayı yaptıkça, alışkanlığa dönüşecek ve gün gelecek, yaşama biçimimizin de değiştiğini göreceğiz O Öğrendiğimiz her yeni bilgiyi sorgulayabiliriz: "Bunu nasıl uygulayabilirim? Gerçek hayatta nerede kullanabilirim?" Sonra da tespitlerimizi isteklerimize dönüştürebiliriz İsteklerimiz çok geçmeden bizi o eylemlere itecek, boş geçen dakikalanmızın verimli ve faydalı eylemlerle dolmaya başladığını göreceğiz Geçim derdine düşmeden önce, bir lokma ekmeği çöpe atmamamız gerektiğini öğrenmemiş miydik? Çocuklarimizi başkalarına kaptırmadan önce, onlara örnek olmaınız gerektiğini bilmiyor muyduk? Bir hedefe ulaşmak istiyoruz Evrenin Sahibi ona ulaşmamızı sağlayacak yolları bize öğretiyor; ama, biz o yollarla ilgilenmiyoruz Bir başka derdimizden kurtulmak istediğimizde, bize yolunu öğretiyor; ama, tembelliğimiz, o yolda yürümemizi engelliyor Zihinlerimizi kullanmayacağımız bilgilerle doldurmak, yıllarımızı değersiz çabalarla tüketmektir Hayata aktarmayacağı-mız bilgileri öğrenmeye uğraşarak, işe yaramayacak hayaller kuruyoruz Yeterince öğrendik aslında Biz yapacaklarımızı biliyoruz Şimdi, "yapabileceklerimizi" yapmayı isteme zamanıdır Şimdi, öğrendiklerimizi uygulama arzusuna sarılma zamanıdır Şimdi, eyleme dönük dualar geliştirme zamanıdır 83 Age, Hadis no: 113 84 Kur'an; 2: 44 DrMuhammed Bozdağ |
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler |
08-01-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler11-Yaratıcıya Güvenmeyenler İsteklerinde Evrenin Sahibine güvenmeyenler, içten bir huzurla ve ciddiye alarak isteyemezler Sınırsız Kudrete güvensizlikleri, ruhlarını sınırsız destekten mahrum bırakır Dualarımızın reddine yol açan en önemli hata, Yaratıcının isteklerimize karşılık vereceğinden şüphelenmemiz ve Ona güvenmememizdîr İnsan çabasının sonucunu alacağından eminse, o çabaya içtenlikle girişir ve kendisinde büyük bir çalışma azmi oluşur Eğer insan sonuca ulaşacağından şüpheleniyorsa, ya işini isteksizce yapar ya da yapmaktan vazgeçer Eğer dualarımızı canımız kadar önemsemiyorsak, bu iki nedenden kaynaklanıyordur: Birincisi, önemsiz veya değersiz bulduğumuz şeyler istiyoruzdur Pekâlâ isteklerimizin kapsamını genişleterek bu sorunu aşabiliriz İkinci sebep ise, isteklerimizin sonuçlarından şüphelenmemiz; isteklerimize ulaştırılacağımıza inanmayışımızdır "Eğer Allah'ı hakkıyla tanısaydınız, duanızla dağlar yerinden oynardı" sözü, kişisel kaderimizde ve başarımızda potansiyelimizin genişliğine işaret ediyor "Allah'tan, mutlaka karşılık vereceğinden emin olarak isteyin" mizin çok önemsendiğini gösteriyor Yaratıcının yapabilme kudretinin farkındayız Dev yıldızları ve galaksileri avuç küçüklüğünde karadeliklerde toplayıp yok edebilen Kudretin eserleriyiz Her baharı müthiş yaratışlarla hareketlendirdikten sonra yeryüzünü öldüren, zemini beyazlara boyayarak, yeniden başlamaya hazırlayan Kudretten İnsanı iki yanm hücreden, bir çift güzel gözlüye dönüştüren İradeden söz ediyoruz Hiçbir vicdan, Yaratıcının isteklerimizi "yaratmaya gücü yetmeyeceğini" düşünemez O ölüleri diriltir, kaybolanları buldurur; ölümcül hastalıklara şifa verir; ayrılanları buluşturur Yaratıcının istediğimizi verecek kadar cömert olmadığını da düşünüyor olamayız Cömert değilse, evreni kuşatan bu tükenmez ikramlar neyin nesidir? Neden yiyeceklerin, kokuların, güzel seslerin, güzel manzaraların bin bir türlüsü evreni kuşatmıştır? Neden bizim hayal edemediğimiz güzellikleri, en ücra köşelere yerleştirmekte; tüm canlılarının özellikleri ne uygun ikramları dağıtmaktadır? Evrenin Sınırsız Sultanının sınırsız cömertliğini bildiğimiz hâlde, hâlâ şüphelenmemizin sebebi, kişisel isteklerimizi yeterince ciddiye almayacağını sanmamız mıdır? Yaratıcı, isteklerimizi neden ciddiye almasın? Duamız olmazsa değerimizin olmayacağını vurgulamasına ve bize çok yakın olduğunu söylemesine rağmen Bizi ciddiye almaması imkânsız! Karıncalar, arılar gibi küçücük canlılara ilhamla yol gösteriyor Gerektiğinde bir karıncanın susuzluğuna acıyarak yağmuru gönderiyor Bunlara rağmen, tüm varlıklardan fazla önem verdiği insanlardan biri olan bizi neden ciddiye almasın? Her an sevgisine ulaşmamızı istemiyorsa, doğrudan Kendisine ulaşan o özel kırmızı hattı neden her bir kalbe tek tek tahsis etsin? İsteklerimizi ciddiye almıyor olsa, şu anda Rahmet Eli beynimizi, gözlerimizi, ellerimizi ve kalbimizi çalıştırıyor olur muydu? Her an bize şahdamarımızdan daha yakın olan ve bedenimizin ihtiyaçlarını sürekli karşılayan Kudretten söz ediyoruz Yoksa şüphelenmemizin nedeni, hâlâ Yaratıcının merhamet etmeyeceğini, cömert olmayacağını, ilgisiz kalacağını sanmakta ısrar etmemiz mi? Böyle düşünen bir bilinç, ölmüştür Böyle hisseden bir kalp, Sınırsız Merhameti merhametsizlikle suçlamakta, iftiranın en acımasızını atmaktadır Böyle düşünen bir kalp zulmediyor; karanlıkları yayıyor, evreni hazin acı- larla dolduruyor Yaratıcının büyüklüğünü bilen her vic- dan, Ona yönelen iftiralardan dayanılmaz acılar çekecektir Biz böyle de düşünmüyoruz / O zaman, inancımızın zayıf kalmasının sebebi, acele etmemiz olabilir Belki de isteklerimizin hemencecik yaratılmasını istiyoruzdur Bağışlanma dilersek bağışlar "Kalbime huzur ve çalışma arzusu ver!" dersek, verir Kişisel hayatımızla sınırlı olan isteklerimizi, sonsuz hayatımız açısından lehimize oldukları sürece genellikle yaratacaktır Ancak, başkalarının kaderini de ilgilendiren bir isteğimiz söz konusu olduğunda iş değişir Canımız istiyor diye, başkalarının hayallerinin söndürülmesine ne hakkımız var? Belki gencin evlenmek istediği kişiyi daha çok seven bir başkası vardır veya olacaktır Belki birincisi olmak istediği yarış için, sabahlara değin çırpınan gizli bir kahraman yaşıyordur Biliyoruz ki Yaratıcı "kullarına asla zulmetmez" "Baharın gelişinden neşelenen" bir koyun olduğunuzu düşünün Akrabalarınızla birlikte temiz çimenlerde otlarken, bir çoban sizi kulaklarınızdan yakalayarak sevdiklerinizden uzaklaştırdı Artık otlayamayacaksınız Güneşin altında özgürlüğü soluya-mayacaksınız Ayaklarınızı bağlayarak sizi yere yatırdılar Sonra başınızı sımsıkı yakaladılar ve boğazınızı kestiler Kanınız fışkırırken, çırpmıyordunuz Vücudunuzu satırlarla doğradılar; etlerinizi kıyma makinesinden geçirdiler Bunu niçin yaptıklarını biliyor musunuz? Sırf "baharın gelişinden neşelenen" bir anne, bir baba ve iki çocuğu bu hafta sonu pikniğe çıkıp mangalda köfte kızartmak istedikleri için! Peki, bir cana mal olmuş böyle bir zevke hangi şükürleriyle, hangi bağlılıklarıyla, hangi çalışkanlıklarıyla lâyık oldular? Bir çocuk "bugün hava yağmurlu" diye üzülüyordu Yağmasaydı, gezintiye çıkıp eğleneceklerdi Oysa yağmuru istememek, o gün biraz olsun dolaşabilmek için zeminin ıslanmasını dört gözle bekleyen baygın salyangozların biraz daha ağlaşmalarını dilemektir Evrenin Sahibi cömerttir Belki bazen bizi yarı aç bırakır veya kuru bir ekmeğe mahkûm eder; ama, çoğu zaman bizim beslenmemiz uğrunda balıklarını, hayvanlarını, sebzelerini ve meyvelerini feda eder Nankör olmayalım İsteklerimiz, hakkımızda en faydalı biçime dönüştürülecek ve önünde sonunda yaratılacaktır Belki bu dünyada yaratılmaları bizim için hayırlı değildir Nereden biliyoruz? Kimilerinin isteklerinin kabul edilmesi, en büyük başarısızlıklara uğramaları anlamına geliyor Pek çok insan "başardım" diye sevinirken, aslında hayatının başarısızlığına uğramıştır En büyük başarısızlık, bir insanın duayı ve şükrü unutması, Yaratıcısına olan ihtiyacını hissetmeyi terk etmesidir Başaranların çoğunun yaptığı bu değil midir? Sınavı kazanmak için yalvarıp dururlar; kazanınca da duaları kesilir Müşterilerinin bollaşması için dua edip dururlar; müşterileri boUaşmca onlarla ilgilenmeye dalarak duayı unuturlar Yıllarca çocuk isterler; çocuk verilince de duaları son bulur Bir gün akşama kadar, önemli bir hedefe ulaşabilmek için uğraşmıştım Akşam yaklaştığında işi bitirmiş, başarmıştım Büyük bir rahatlık yaşadım Önemli bir stresten kurtulmuştum Benden basan bekleyen insanlara "başardığımı" söyleyebilecektim Bu düşünceyle başımı kaldırıp derin bir nefes aldım Kalbimden başarmama izin veren Yaratıcıya içten bağlılığımla teşekkür ediyordum ki kalbim acı bir tokatla sarsıldı İçimden bir ses beni toprakta ezercesine reddetti: "Hadi oradan! Yalancı! Sen Yaratıcını böyle mi seviyorsun? Gündüzün ufkunu kuşatan mesajlarıyla seni bugün iki kez huzuruna çağırdı, sen duymadın bile Akşama kadar seni bekledi de, Onu şimdi mi hatırladın?" Saatime baktığımda akşam ezanının yaklaştığını gördüm Üzüntüyle yerimden fırladım: Sonsuz Yaratıcıyı kaybettikten sonra, sonlu evreni kazansam ne değeri olur! 85 Age, Hadis no: 7448 86 Age, Hadis no: 316 87 Kur'an;41:46 DrMuhammed Bozdağ |
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler |
08-01-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler12- Doğa Yasalarına Uymayanlar İsteklerimiz ve onlara ulaşma yolumuza ilişkin tasarımlarımız, doğa yasalarına uygun olmalıdır Doğal engelleri aşmaya çalışmak, zaman kaybetmektir Doğa yasaları (ya da İlâhî yasalar) Yaratıcının isteyişlerimizi olağan karşılama biçimidir Yaratıcı, doğaüstü olayları istisna tutarsak, isteklerimizi doğal sebepler aracılığıyla yaratacaktır Hayatları mucizelerle kuşatılmış peygamberler bile, genellikle yasaların sınırları içerisinde yaşayarak bizlere örnek olmuşlardır Doğal engellerle çatışmak, vücudumuzu değiştirmeye çalışmak gibi gereksiz bir çabadır Doğal engeller bizim için çizilmiş yol haritalarıdır Biz doğal özelliklerimizi değiştirerek değil; o doğal özelliklerle uyum sağlayarak ilerleyebilirsek, çok daha başarılı oluruz Bazen rüyamız yoluyla sürükleneceğiz; bazen uyanık bilincimize müdahale edilecek; bazen mucize gibi olaylar yaşanacak Ancak, genel kural hayatın doğa yasalarına bağlı tutulmasıdır Okuyucularımızdan Emel Beydoğan, aldığı bir ruhsal desteği şöyle anlatıyor: "Yıllar önce önemli bir sınav öncesinde çok ra-hatsızlanmıştım Sınavda başarısız olursam, bir üst sınıfa geçemeyecektim Sınav sorularını o gece rüyamda görmüştüm ve sınavda da başarılı olmuştum" İlâhî yasalara göre, Emel Beydoğan'ın sınavda başarılı olmasının tek yolu ders çalışmasından geçmektedir Başarmak istiyorsa, sistemli şekilde ders çalışmalıdır Nitekim çalışmayı çok istemiş; ama, ağır hastalığı çalışmasına engel olunca, Kaderin Sahibi onu doğaüstü bir yolla desteklemiştir Bize düşen, sınavı kazanmak için çalışabilmeyi başarmaya dua etmektir Soruların kalbimize ilham edilmesini istersek, doğa yasalarına aykırı hareket ederiz; büyük ihtimalle de kaybederiz Zaten Emel Beydoğan da, çalışma yoluyla başarmayı çok istemişti Hayatına giren hastalık çalışmasına izin vermeyince, bu kez ummadığı bir yolla hedefine ulaştırılmıştı İsteklerimizi doğru yapılandırdığımız hâlde ummadığımız bir engel bizi durdurursa, Yaratıcının bizi oradan hangi mucize yolla çıkaracağı bizi ilgilendirmemelidir Dolayısıyla, birisi konuşma engelli ise, hitabet yerine başka bir sanata yönelmesi daha uygundur Erkeğin veya kadının doğal sınırlarının farklılıklarına göre, hedeflerinde de küçük farklılıklar olabilir Herkes, kendisine verilen kimliğe uygun bir başarıyı üretebilecek konumdadır Doğa yasaları eliyle çevremizi saran engelleri, Kaderin Sahibinin yönlendirmeleri olarak görebiliriz Yaratıcımız bir yolda yürümeyi bize zorlaştırarak diğer yolda yürümemizi kolaylaştırmaktadır Belki de böylece yönümüzü değiştirmemizi istemektedir Yürüyen karınca, önüne çıkan aşılmaz engelle boğuşmak yerine yanından geçerek hedefine ilerler Doğa yasalarının boyutlarından birisi doğal nedenselliklerdir Okulda başarı, ders çalışmaktan geçer Çocuk sahibi olmak evlenmekten geçer Zeki olmak beyni aktif tutmaktan geçer Zenginlik iktisatlı yaşantıdan geçer Saygı görmek, saygı duymaktan geçer Bu durumda, biz de nihaî bir isteğin peşinden koşarken, onun altındaki isteklerin de evrensel sistemin işleyişine uygunluğunu sağlayacağız Diğer yandan, gerekli fedakârlığı göstermeksizin hemen şimdi veya yarın başarıya ulaşmayı istemek de, İlâhî yasalara aykırıdır Hiçbir ağaç, ekildiğinin ertesi günü meyve vermez Gerekli zaman evrelerini ve gelişme sürelerini yaşamadan anîden başarının zirvesine sıçramak, İlâhî yasalara aykırıdır Balondan başka hiçbir şey, bir anda büyüyemez Balon gibi dayanıksız olduktan sonra, büyük olmuşuz ne çıkar! Büyümenin evreleri ve süresi vardır Dolayısıyla istek lerimizi belirledikten sonra, onları zamanın akışına teslim edeceğiz Umduğumuz meyvelere ulaşacağımız gün yaratılacaktır; belki bu dünyada, belki sonsuz hayatımızda Biz eğer dikilmiş bir ağaç isek, meyve vereceğimiz güne kadar gelişmeye devam etmeye çabalayaca ğız Genç bir okuyucumuz, Düşün ve Başar kitabımızı okumuş; duyduğu heyecanın etkisiyle, altı ay sonra gireceği üniversite sınavının birincisi olmayı hedeflemişti Geçmişini inceledim Öğrenci daha önceki yıllar boyunca üniversite sınavını ciddiye almamış; sağlam bir alt yapı geliştirmemişti Orta basamakları göz ardı eden aceleciler, kısa süre sonra hayal kırıklığı yaşıyorlar ve vazgeçiyorlar Bu arada, anlatımımızdan yanlış bir anlam da çıkarmayalım: Kendi kendimize koyduğumuz "değişebilir sınırları" da doğa yasalarından sanmamalıyız Gözlerimiz görmüyorsa, bu doğal bir sınırdır Ancak, konuşmaktan utanıyorsak, öğrenemiyorsak, çok uyuyorsak, kötü alışkanlıklardan kurtulamıyorsak, bunlar bizim ! koyduğumuz sınırlardır- Bizim kendimize koyduğumuz sınırlar zihinseldirler Deneyim-I lerimize ve alışkanlıklarımıza dayanırlar Bu tür sınırlarımızı "öğrenilmiş çaresizlikler" olarak tanımlayabiliriz Yüksek atlama rekortmeni pirelerin bir deneyde kendilerini nasıl sınırlandırdıklarını bilirsiniz İçine konuldukları kapalı kavanozdan çıkabilmek için defalarca sıçradılar ve her defasında kavanozun kapağına çarparak acı çektiler Zamanla, kapağa çarp-maksızın sıçrayabilmeyi öğrenip alışkanlığa dönüştürdüler Sonra kavanozun kapağı kaldırıldı Pireler, bir kere, sınırlı sıçramaya L^ alışmıştı ve artık kapak hizasının üzerine sıçrayarak, kavanoz-> dan çıkamıyordu Şu hâlde, şartlar ne olursa olsun, istemeye devam ederek, kendimize koyduğumuz sınırlarımızı kaldırabilirız; yok edebiliriz Bir hususu daha vurgulamalıyız: Beşerî yasalar (devlet yasaları), toplumsal düzenin ve adaletin korunması içindir Ancak kimi zaman bu yasalar adaletsiz işlerler ve özellikle hedefleri büyük veya farklı olanlar, bu yasalar tarafından engellenir Eğer engeliniz bu türdense, yine endişelenmemelisiniz Zira beşerî yasalar da, sağlam bir mücadeleciyle yüzleştiklerinde değişebilir Eğer vicdanınızın doğru bulduğu bir hedefe içtenlikle inanıyorsanız, beşerî yasalar istemeye devam etmekten sizi vazgeçir-memelidir Ben üniversite sınavında kazandığım bölümü, kaymakam olabilmek için son anda tercih etmiştim Ancak bölüme kaydolduktan bir yıl sonra, bölümümün mezunlarının kaymakamlık sınavına giremeyeceklerini öğrendiğimde, şok yaşamıştım Buna rağmen, kaymakamlık sınavına girebilmek için dua etmeyi bırakmadım Nihayet mezun olduğum yıl, benim bölümüme de kaymakamlık sınavına girebilme hakkı verilmişti Ancak bu kez ben kaymakamlık hedefinden vazgeçmiştim Pek çok yasa değişikliği, yıllarca sürdürdüğüm dualarımın önünü açmıştır Kimileri hedeflerine öylesine adanıyor ki, sonunda yollarını kesen yasaları kendileri değiştiriyor Türkiye'de mücadelelerini yasa çıkarılmasına değin sürdüren insanlar tanıdım Şu hâlde, neyin gerçek bir yasal sınır olduğunu bilecek kadar akıllıyız Çaresi olmayan, değiştiremeyeceğimiz şey hakkında î üzüntüye kapılmak hiç akıllıca değildir "Neden gözlerim siyah?" ! deyip acı çekmek, enerji kaybetmektir Diğer yandan, değiştirebileceğimiz şey hakkında çaresiz lığı tercih edip hareketsiz kalmak da akıllıca değildir İsteklerimizin hayatımızda devrimsel değişimlere dönüşmesini istiyorsak, onları bu kriter çerçevesinde yapılandırmalıyız DrMuhammed Bozdağ |
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler |
08-01-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler13- Sabır Diliyle istemeyenler Sabırsızlık yoluyla güvensizliğimizi gösteririz Dahası, sabırsızlık bizi istemekten vazgeçirir Başarılar sabır diliyle isteyenlere sunulmuştur Hayata birlikte atılıp birlikte çabalayan insanların ilerleyişle-rindeki farklılıklar dikkatinizi çekecektir Kimileri yerlerinde sayarken, kimilerinin bir tepeden diğerine adım attığını görürsünüz Başarılarımızı bu denli farklılaştıranlann başında sabırlı isteme yeteneğimiz gelir Sabredemeyenler Yaratıcının plânlarına razı olmayanlardır Elinden geleni yaptıktan sonra, Yaratıcının takdirine sığın-mayanlar, İlâhî destekten mahrum kalıyorlar Evrene hükmeden Sınırsız Sabır, birer zerre tohumdan, sayısız ağaç ve bitki inşa ediyor Sabır, uzaydaki toz bulutlarının sıkıştırılarak yıldızlara dönüştürülmelerinin ardına gizleniyor Sabır diliyle istemekten, zorluklara sabretmeyi ve güçlüklere dayanmayı kast etmiyoruz İnsan elbette musibetlere dayanma- lı, ahlâklı yaşamakta ısrar etmeli ve Evrenin Yaratıcısına bağlılıkta direnç göstermelidir Sözünü ettiğimiz, "sabır psikolojisiyle ve hissiyle" istemektir Sürekli istemek; ama, sonuçların zamanı konusunda İlâhî takdire güvenmektir Sabretmek, sonuçlar hakkında endişelenme-mektir Kimi girişimciler "Denedim, önce heyecanlandım; ama, sonrasını getiremedim" diyor Sonunu getirememenin sebebi sabırsızlıktır; sonucun zamanı hakkında endişelenmektir Endişelendiğinizde, geçen zaman enerjinizi tüketecek ve sonunda yıkılıp gideceksiniz Bu yarışı yarın kazanmayı hedefleyebilirsiniz; ama, yarın olamadıysa, üzülmemeyi öğrenmelisiniz Kimileri sabırsız duaları yoluyla kendilerine beddua ediyor Sabır dilini terk etmek, çoğu zaman İlâhî yasaların ihlâl edilmesini istemektir Yeryüzünü bizimle paylaşan diğer varlıkların bir anlamda göz ardı edilmesini dilemektir Bir genç, girdiği sınavın birincisi olmayı çok istiyor raxl oimayan-Fakat, başka bir genç de aynı içtenlikle çalışıp istiyor Hak iardır eden birinci olursa, olamayan üzülmemelidir Birincilik için çırpınan herkes, kendisini birincilik onuruna taşıyacak bir gelecek yaşayacaktır Zamanını, kaderi plânlayan Kudret bilecektir O, şöyle söz vermiştir: "Sabret Gerçekten Allah iyilik yapanların, iyiliklerinin karşılığını yok etmez" 88 İlim, zekâ, hafıza, güzel ahlâk gibi kişisel isteklere çok daha hızlı ulaşabiliriz Ancak, makam, zenginlik, aile, statü gibi sosyal boyutlu isteklerimizde, isteklerimizin tarafı olan diğer insanların da durumları hesaba katılır Sabır diliyle bir istek dile getirdiğimizde, tüm evren "aramızda buna yer var" diyebilmelidir Bir isteğin evrende yer edinebilmesi, evrenin diğer varlıklarının da dikkate alınması suretiyle yapılan plânlama sayesinde mümkündür Bize düşen, harekete geçmek ve lâyık olmaya çalışmaktır Sabır diliyle isteyebilmek için hayatımızı toptan hissedebilir; dünyevî ve sonsuz boyutlarıyla tüm ömrümüze bir paket hâlinde bakabiliriz Bize sunulacak hayat paketi, isteklerimizin karşılığı olacaktır Ancak 0 paketin bir kesiti, tümünü açıklayamaz İnsan başarıyı gelecekte sanır ve sabırsızlıkla gelecekte göreceklerine ulaŞmay ister- Simdi bu vadide Seziniyoruz; gelecekte başka bir vadiye göç edeceğiz Oysa gerçek başarı tam şimdiki anın içeı isindedir; bu vadide yaşadıklarımızda gizlidir Şimdi başına gelenlerden mutsuzluk duyan, gelecekte yaşayacaklarından mutluluk duyacağını mı sanır? Oysa başarı ve mutluluk insanı gittiği yerde karşılamaz; insanla birlikte gider Birisi ı*rarla taleP ett1§' sonuc iç,n acele ed,vor- Kalbl "Hemen *'mdi olsun, artık bir gün bile dayanamıyorum" diyor Mamurdu ve şimdi amir mi olmak istiyor? Amirlik onu çok mu mutlu edecek? Belki de müdür olduğunda, şaşkına dönecektir Eskiden bir müdürü vardı, şimdi herkes müdürii olmuş Milletvekilleri arar, genel müdürler arar valiler «rar Eskiden çocuklarıyla ilgilenebilirdi; akşamları kendine aitti ve bol bol doğayla iç içe yaşayabilirdi Şimdi çocuklarının yürünü göremez, gecelerinde bile evraklarından kurtulamaz oldu Elbette iyiliğ1 istemekten vazgeçmek insana yakışmaz; ama, iyiliği hırsla ve sabırsızlıkla istemek de insana yakışmaz İnsan üzerine düşeni apmakta acele etmeli; bir saniye bile boş durmamalıdır Ancak, insan, isteklerini sınırsız bir sabır hissiyle dile getirmekte direnmelidir Sabırsız istekler kısa süreli isteklerdir Sabırsız istediğimizde, acıktığında miY,vlayan, karm doyunca başını çevirip giden kedilere benzeriz Sabırla istediğimizde ise, yaydığı tohumlanyla zemini sonuna kadar güzelleştirme mücadelesi veren çiçekler gibi oluruz Zira, "İnanan insanın silâhı, sabır ve duadır" 89 İsteklerimizin sonucunu, tezkereye gün sayan asker gibi beklemeyeceğiz Askerin sabırsızlıkla saydığı her gün, kalbini gerginleştirecektir İsteklerimizi hemen dünyada elde etmek istiyoruz Oysa kimi isteklerimiz bizim iyiliğimizi plânlayan Yaratıcı tarafından dünyada verilmeyecektir İsteklerimizi dünyada alamayacağımızı öğrenmek, onları istemekten bizi neden vazgeçirsin? Dünyada istediğimiz güzelliklere, sonsuz hayatımızda da muhtaç değil miyiz? Dünyada istemekten vazgeçtiklerimizi sonsuz hayatta da alamayacağız Ağır hasta, kanserden öleceğini öğrenirse, kitap okumayı bırakmalı mı? Dikeceği bir fidan varsa, ondan vazgeçmelı mı? Hırsla ve sabırsızlıkla isteyenin yapacağı buur Ölümü gördüğünde çalışmayı terk eden, sonsuz hayatı için istemeyendir Oysa Evrenin Sahibi başarıyı yalnızca çabalarımızda ve sabrımızda aramamızı öğütlüyor: "Yoksa siz, Allah, içinizden çaba harcayanları belirtip -ayırdetmeden ve sabredenleri de belirtip- ayırt etmeden Cennete gireceğinizi mi sandınız?" Peygamberine de (asm) şöyle diyor: "Sen sabredenleri müjdele!"91 Sabırsızlık, insan için büyük bir yenilgidir Zira sabırsız dua, güvensiz ve tevekkülsüz duadır Sabırsız istekler içtenlikten, ruhsal enerjiden yoksundur Sabırsız istekler insanı hırsa, gerginliğe sürükler; tüm ruhsal enerjiyi tüketir ve kısa sürede sönüp gideri Kalbimizde bir çırpıda parlayıp kısa sürede yitirdiğimiz isteklerimiz, gizli sabırsızlıkların eseridir 88 Kur'an; 11: 115 89 Câmiü's-Sağîr, Hadis no: 9277 90 Kur'an; 3: 142 91 Kur'an; 2: 155 DrMuhammed Bozdağ |
İstemenin Esrarı 2 İstekleri Reddedilenler |
08-01-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstemenin Esrarı 2 İstekleri ReddedilenlerÖzetleyen Sözler ♦ istediklerimizi almaya lâyık olmak istiyorsak, bize verilmiş olanları kaybetmeyi hak etmemiş olmalıyız ♦ Her varlığa sunulan ilâhî ikramdan sevinç duymak, yüksek bir ruh hali gerektirir ♦ Ben sadece benimle yarışacağım ve kendimle yarışımı son soluğuma değin sürdüreceğim ♦ Rahmet sadece benim kalbimde değil; tüm evrenin semasındadır ♦ insan için "zor veya kolay" yoktur Sadece Evrenin Sahibinin zorlaştırdığı veya kolaylaştırdığı vardır ♦ Görevlerimizi yerine getirmediğimizde, doğanın çarklarım bozarız ♦ Yaratıcının bize sunduğu her değere her fırsatta teşekkür ederek insanlaşırız ♦ Bedenlerimiz nispeten durağandır; oysa kalplerimiz okyanuslar gibi dalgalanıp duruyor ♦ Dostlarımızı ruhsal olarak yormamanın yolu, yanımızda kendilerini önemli hissetmelerine yardım etmektir ♦ Hayatta en gerçek başarı, insanın öğrendiğini eylemine aktarabil-mesidir ♦ Bildiklerimiz kadar değil; bildiklerimizi yaşadığınız kadar değerli olacağız ♦ Eser üretenler, çok bilenler değil; az da bilseler, bildiklerini yaşayanlardır ♦ Aradığımızı elde edinceye kadar dualar dilimizden düşmüyor; ama, istediğimiz verilince de unutuveriyoruz ♦ Tüm kötü istekler sadece ölümü unutan bilinçlerde tutunabiliyor ♦ Maddî sebepler sonuçları yaratamaz; sebepler, çalışıp çırpınarak, Yaratıcımızın kudretini hissetmemiz için yaratıldı ♦ Kendilerine verilen beyin ve hafıza yeteneği nedeniyle şükretme-yenler, bir gün öğrenememe sorunuyla yüzleşecekler ♦ Dünyanın ve sonsuzluğun sarayları görevlerine koşanlara tahsis edilmiştir ♦ En büyük başarısızlık, bir insanın duayı ve şükrü unutması, Yaratıcısına olan ihtiyacını hissetmeyi terk etmesidir ♦ Kimileri hedeflerine öylesine adanıyor ki, sonunda yollarını kesen yasaları kendileri değiştiriyor ♦ Balon gibi dayanıksız olduktan sonra, büyük olmuşuz ne çıkar! ♦ Biz eğer dikilmiş bir ağaç isek, meyve vereceğimiz güne kadar gelişmeye devam etmeye çabalayacağız ♦ insan çabasının sonucunu alacağından eminse, o çabaya içtenlikle girişir ♦ Doğal engeller bizim için çizilmiş yol haritalarıdır ♦ Yaratıcımız bir yolda yürümeyi bize zorlaştırarak diğer yolda yürümemizi kolaylaştırmaktadır ♦ Başarı ve mutluluk insanı gittiği yerde karşılamaz; insanla birlikte gider DrMuhammed Bozdağ |
|