Zilzal Suresinin Sırlarıyla Yaşamak |
08-01-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Zilzal Suresinin Sırlarıyla Yaşamak1Yer, o şiddetli sarsıntısıyla sarsıldığı, 2Yer, ağırlıklarını dışa atıp-çıkardığı, 3Ve insan: "Buna ne oluyor?" dediği zaman; 4O gün (yer), haberlerini anlatacaktır 5Çünkü senin Rabbin, ona vahyetmiştir 6O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilsin diye, bölük bölük fırlayıp-çıkarlar 7Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür 8Artık kim zerre ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse, onu görür Zilzal Suresinin Sırlarıyla Yaşamak Bütün duyguların merkezi, başı ve padişahı hangisidir gibi bir soruya verilecek en doğru cevap, herhalde, ‘beka arzusu’ olacaktır Bu arzu, duyguların merkezi ve zenbereğidir Açlığını bastırmaktan evlat sahibi olma arzusuna, mal-mülk edinme tutkusundan tanınıp bilinme hevesine, cinsellikten ölüm korkusuna Hangi duyguyu ele alırsak alalım, derinine inildiğinde, ‘beka arzusu’ çıkar karşımıza Beka talebi, duygularımızın temelidir Dünya fanidir; ama hiçlik, insanın kabul edebileceği türden bir son değildir O yüzden, ancak hayatını ölümün ötesine uzatarak ahireti dünyasına alabilenler şu dünyada dengeli ve huzurlu bir hayat yaşar Yine bu yüzden, ölümü mutlak bir son olarak görenler, bu dünyada varlığını yahut ölümünü bir şekilde unutarak yaşamak zorundadırki, uyuşturucular, sefahet, alkolizm, işkoliklik, eğlence bütün bunların ucu bu noktaya dayanmaktadır Beka arzusunu doyurabilmek için ölümden öte bir ölümsüz hayat ülkesine muhtaç olan insan, öte yandan, yine bu arzunun bir uzantısı olarak şu dünyada dahi sağlam bir zemine basmak ister İstatistiğe vurulduğunda karşımıza en güvenli yol olarak çıktığı halde havayolu ulaşımının bize olabildiğine ürkütücü gelmesi bundandır Çünkü, bir uçağın içinde, “Her an herşey olabilir” halet-i ruhiyesi içindedir insan İstatistiklerin gösterdiği, “Uçak yere çakılacak olsa?” diye düşünen insanlara hiçbir teselli vermemektedir Çünkü, uçak düşecek olsa, sakat kalarak dahi yaşamasının pek mümkün olmadığını düşünmektedir Aynı şekilde, denizin de insana güven verdiği pek söylenemez Hava gibi, su da insanı taşımaz çünkü Vapur bir şekilde su alacak ve insan dayanacağı bir zeminden mahrum kalacak olsa, denizin yapacağı iş, bir müddet sonra onu yutmak olacaktır O da beka talebinin sağlam bir zemini değildir kısacası Yeryüzü ise, insana güven verir Zira, doğduğu andan itibaren onun üzerindedir İnsana, ona atılan temel üzerinde bina kurma imkânı tanır Ektiği tohumu biçmesini temin eder Bunun için, insanın şu dünya hayatında kendini rahat hissedeceği zemin, gökyüzü yahut deniz değil, yerdir insana dost gelen unsur, hava veya su değil, topraktır Yeryüzü ve toprak, insanın beka arzusunu bir derece karşılamaktadır Eh, insan, ölse bile, en azından toprak olur Kendisinin bıraktığı mal-mülk, evladına kalır Kendisi yerin altına da girse, namı veya soyu yürür Dolayısıyla, bir Bâki-i Zülcelâl’in varlığına imandan beslenmesi ve asıl olan âhiret yurduna yönelmesi gereken beka arzusunun dünyaya kilitlenip kalmasında toprak unsurunun ciddi bir rolü vardır İnsan, gafletli bir nazarla, Rabb-ı Rahîm’in çok rahmetler ve hikmetler taşıyan bu unsurunu beka talebinin doğru adresinin mezarı kılmaktadır Zilzâl sûresi, onu ilk kez keşfettiğim günden beri, bu bakımdan manidar gelir bana Bilhassa, bütün bir günü uğrunda harcadığımız şu dünyada artık gönül huzuruyla uyku âlemine girmeye hazırlandığımız gece vakti okumaya gayret ettiğim bir sûredir Zilzâl Kendimden ve Rabbimden gafil olmadığım zamanlarda bu sûreyi kendime tekrarlarken öncelikle düşündüğüm, bu sûreyi gerçekten kavrayacak olsak, dünyanın bizi aldatamayacağıdır Çünkü, güvendiğimiz, beka yatırımını üzerine yaptığımız yeryüzünün hiç de güvenli ve güvenilir olmadığını bildirir sûre-i Zilzâl Bu sûreden öğrendiğimize göre, gün gelecek, yeryüzü deprenecektir Zaten, zeminin tamamının depreneceği o kıyamet ânına bedel, parça bölük depremler ile el’an bunun nümuneleri sergilenmektedir Yer sarsılır; yıkar, mahveder, ezip geçer Beka yatırımının arsası olarak, uygun bir seçim değildir kısacası Hem, öyle bir deprem sûretinde deprenir ki, ona yüklediğimiz bütün ağırlıkları dışarı atar Ne ‘biz gitsek de arkamızda kalacak’ dediğimiz malı mülkü arkamızda bırakır; ne de neslimize daimî bir hayat zemini olarak hizmet verir Üzerine yaptığımız yatırımları ve kendisine yüklediğimiz hesapları reddedip atıverir Böylece, celâl yüklü bir hal lisanıyla, “Arzu ettiğiniz bekanın mercii ve zemini ben değilim” der gibidir Ve, yeryüzü müthiş bir deprenme ile sarsılıp bütün ağırlıklarını dışarı attığında, havada korkan, suda korkan, lâkin ayağı yere basıyorsa huzur duyan insan şaşırıp kalacaktır Âdeta, ummadığı birinden ihanet gören ve güvendiği biri tarafından aldatılan birinin şaşkınlığı içinde olacaktır Gerçi, her an o incecik kabuğunun altında kaynayıp duran cehennem-misâl magma tabakasıyla; üstelik, o tabakanın varlığını bildiren yanar veya sönmüş dağlarıyla veya deprem adlı sarsıntılarıyla yeryüzü bize diyeceğini demiştir durmaksızın Lâkin, beka arzusunu bir Bâkî-i Zülcelâl’in varlığına imanlı besleyip âhirete imanla doyurmanın bazı vazgeçilmez uzantıları nefsinin hesabına gelmediği için, insan bu arzunun adresini ‘yeryüzü’ sûretinde saptırmıştır Lâkin, yer müthiş bir sarsıntıyla deprenip sarsıldığında, kendi eliyle ördüğü aldanışların kofluğuyla yüzyüze gelip, “Ne oluyor buna?” şaşkınlığına dûçar olacaktır Onun anlamadığı ve anlamlandıramadığı bu sarsıntı hengâmında, arz, Rabbinin vahyetmesiyle, haberlerini anlatacaktır İşte o an, zerre miskâl hayrın ve zerre miskal şerrin karşılığının görüleceği bir günün başlangıcıdır Kabiliyetimiz nisbetinde, en azından bu derece anlayabildiğimiz Zilzâl sûresi, işte ‘yerin sarsılması’ ekseninde, Kıyameti ve Hesap Gününü anlatır bize Bilvesile, Bâki-i Zülcelâl’e bedel kendisine sığındığımız yerin, bekanın arsası olarak çürük ve adresi olarak yanlış olduğunu bildirir Dolayısıyla, bizi, son tahlilde dünyada kalan beka teşebbüsleri yerine, zerre-miskâl hayrın da, zerre-miskâl şerrin de karşılığının görüleceği bir âhiret âlemine yönlendirir Bu derslerini hatırda tutabilsek ve her gün Zilzâl sûresiyle yaşamayı bilebilsek, içindeki herşeyin yanında kendisi de fâni olan dünya bizi bu kadar oyalayıp boğar mı; anlamıyorum O yüzden de, mü’minâne bir hâl ve gidiş için, bizi Zilzâl sûresini çokça okumaya teşvik eden hadisleri, hayatımıza yansıtmamız gerektiğine inanıyorum Metin Karabaşoğlu |
|