İslâm İnsanları Hayra Davet Eder |
08-01-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İslâm İnsanları Hayra Davet Ederİnsanların gayeleri, hedefleri, işleri, tutum ve davranışları farklı farklıdır; kimi hayır peşinde koşar, hayır işler, hayır yapmaktan zevk alır Kimi de hayra mani olur, şer peşinde koşar, şer işler, kötülük yapmaktan, insanlara, diğer canlılara ve etrafına zarar vermekten zevk alır Kimi insanlar da vardır ki nötrdürler, insanlara ve diğer yaratıklara ne hayırları dokunur, ne de şerleri Neticede herkes ettiğini bulur, yaptığının karşılığını görür, Yüce Rabbimiz herkese lâyık olduğunu verir Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Sonra kitabı kullarımız arasında seçtiklerimize verdik Onlardan kimi kendisine zulmeder, kimi ortadadır, kimi de Allah’ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır, işte büyük fazilet budur” (Fatır, 32) İnsanların ‘kendilerine zulmetmeleri’ ifadesi Kur’an-ı Kerim’de bir çok yerde geçmektedir ki, genel olarak dinin emirlerine göre hareket etme yönünde kusur etmek, bu hususta kusurlu davranmak demektir ‘Ortada olmaktan maksat’ da insanın günahı sevabına, iyilikleri kötülüklerine denk olması demektir Asıl olan hayırlarda öne geçmek için yarışmak, bu sahada gayret göstermek, çaba sarfetmektir Onun için ayetin sonunda: “İşte büyük fazilet budur” buyrulmuştur Leyl sûresinin 4-10’uncu ayetlerinde de şöyle buyrulmuştur: “Ey insanlar, sizin gayretiniz ve çabanız çeşit çeşittir Kim, Allah için verir, başkalarının mutluluğu için harcar, kötülüklerden sakınır, Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşır ve en güzel olanı tasdik eder, nihaî güzelliğin, iyiliğin gerçeğine inanırsa, biz de onu en kolay yola iletip başarılı kılarız Ama kim de cimrilik eder, kendini zengin görüp müstağni sayar ve en güzel söz olan tevhidi yalanlamaya kalkışırsa, biz de onu en zor yola sürükleriz” Evet insanların eğilimleri, yolları, gayeleri ve hedefleri çok çeşitli ve farklıdır Yukarıdaki ayetlerde de ifade edildiği gibi kimi insanlar mallarını hayır yollarda sarfederler, bundan büyük bir zevk duyarlar, kötülüklerden sakınıp korunurlar, takva yolunu tutarlar, güzel olan şeyleri tasdik ederler, güzellikler peşinde koşarlar, güzel düşünürler, güzel söz söylerler, güzel işler yaparlar, içleri güzeldir, duyguları güzeldir, düşünceleri güzeldir, ruhları güzeldir, içlerindeki bu güzellik dışlarına da yansır Kimi insanlar da cimrilik yaparlar, malları ve servetleri çoktur ama Allah yolunda harcamazlar, kimseye yararlı olmazlar, mal ve servetlerine güvenirler, kendilerini her şeyden müstağni sayarlar, güzelliklere düşmandırlar, başta Allah’ın birliği olmak üzere insanı iyiye, doğruya, hak ve hakikate götürecek olan bütün güzellikleri yalanlarlar Yüce dinimiz İslâm, bizleri ve bütün insanları hayra davet eder, hayırlı işler yapmamızı, hayır yolunda yarışmamızı emreder Kur’an-ı Kerim’de: “Hayırlarda, iyi işlerde birbirinizle yarışınız” (Maide, 48), “İyi işler için yarışanlar, işte bunun için yarışsınlar” (Mutaffifin, 26) buyrulur Mü’minûn suresinde iyi insanların vasıflarından bahsedilirken: “Onlar hayırlara/ iyiliklere koşuşurlar ve iyilikler için yarışırlar” (Mü’minûn, 61) buyrulur Bakara suresinin 148 ayetinde de: “Herkesin yöneldiği bir yönü, tutumu vardır O halde ey mü’minler, siz de hayır işlerine koşunuz, bu hususta yarışınız Nerede olursanız olunuz, sonunda Allah hepinizi bir araya getirir Şüphesiz ki Allah, her şeye kadirdir, O’nun gücünün yetmeyeceği hiçbir şey yoktur” buyrulur Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’den öğrendiğimize göre; dünya ve ahirette kurtuluşa erebilmek için hayır işlemek gerekir Hayır işlemek insanı dünyada da mesut eder, huzurlu kılar, ahirette de Bunun zıttı şu demektir: Hayır işlemeyen, hayırlı işlerde yarışmayan dünyada da, ahirette de kurtuluşa eremez, huzur ve saadet bulamaz Nitekim Yüce Rabbimiz Hac sûresinin 77 ayetinde şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Rüku edin, secdeye kapanın; Rabbinize ibadet edin; hayır işleyin ki, kurtuluşa eresiniz” Yüce Rabbimiz insanları hayra davet ettiği gibi, bizden de insanları hayra davet eden bir toplumun bulunmasını emretmektedir: “Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun” (Âl-i İmran, 104) Kur’an-ı Kerim’de ehl-i kitaptan, özellikle Yahudilerin yapmış oldukları kötülüklerden bahsedilirken, onların hepsinin bir olmadığı, içlerinde inanan, ibadet eden ve hayır işlerine de koşanların olduğu vurgulanarak şöyle buyrulur: “Onların hepsi bir değildir Ehl-i kitap içerisinde istikamet sahibi bir topluluk vardır ki, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah’ın ayetlerini okurlar Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar; iyiliği emrederler, kötülükten menederler; hayırlı işlere koşuşurlar İşte bunlar iyi insanlardır Onların yaptığı hiçbir hayır karşılıksız bırakılmayacaktır” (Âl-i İmran, 113-115) Mü’min herkesin hayrını ister , herkesin iyiliği için çalışır, kimsenin kötülüğünü, kötü yollara düşmesini istemez Ashabın en âlimlerinden biri olan Abdullah İbn Mesud hazretleri şöyle demiştir: “Bir kardeşinizi günah işlerken gördüğünüzde, ‘Allah’ım ona lanet et, onu sürüm sürüm süründür’ diyerek, kardeşinizin aleyhine şeytana yardımcı olmayınız Allah’tan onu düzeltmesini isteyiniz’’ (Sahabiler Ansiklopedisi, 36) Hayır nedir? Hayır çok şümullü, çok geniş kapsamlı bir kelimedir Aklımıza gelebilen her türlü iyilik, güzellik, yararlı işler, faydalı tutum ve davranışlar bunun içerisine girer Her yerde ve herkes tarafından iyi kabul edilen, güzel görülen ve rağbet edilen şey hayırdır Dilimizde karşılık beklemeden yapılan yardıma da hayır denir Hayır sözcüğü Kuran’da biri isim, diğeri sıfat olmak üzere iki şekilde kullanılır İsim olarak ‘iyilik, güzellik’ anlamında, sıfat olarak ise ‘daha iyi’ anlamında kullanılmaktadır Kur’an-ı Kerim’den öğrendiğimize göre hayır Allah’ın elindedir (Âl-i İmran, 26) O, bir kimseye hayır verecekse onu hiç kimse engelleyemez (En’am, 17) Peygamberlere de hayır işlemelerini, hayır yapmalarını vahyetmiştir (Enbiya, 73) Bir başkasının veya herkesin iyiliğini isteyen ve herkes için hayır dileyen kimseye ‘hayırhah’ denir Hayır yapmaktan hoşlanan, fakirlere ve güçsüzlere karşılık beklemeksizin yardım etmeyi seven kimseye de ‘hayırsever’ deriz Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde, “din hayırhahlıktır” (Tecrid-i Sarih) buyurmuştur Yani dinin özü, insanların hayrını, iyiliğini istemektir Bir de hayrat tabiri vardır Dilimizde, insanların yararına matuf, Allah rızası için vücuda getirilen ve vakfedilen cami, mescit, mektep, kütüphane, hastahane gibi eserlere hayrat denir Hayratın mukabili akardır Akar, söz konusu vakıfların giderlerini karşılamak üzere vakfedilen gayr-i menkullerdir (bk Ali Himmet Berki, Vakfa dair eserlerle vakfiye ve benzeri vesikalarda geçen Istılah ve Tabirler, Ankara, ts, s 22) Eskiden din görevlilerine de hademe-i hayrat denirdi Anlamı hayra/sırf hayır olan dine hizmet edenler demekti Hayır bir anlamda şerrin zıttıdır Buna göre yaptığımız işler ya hayır kapsamına girer, ya da şer Hayır işleyen kimselere hayırlı, şer işleyen kimselere de şerli denir Yüce Allah bizleri zaman zaman hayır ve şer ile dener, imtihan eder (Enbiya, 35) İmtihanda başarılı olmak da, başarısız olmak da bizim elimizdedir Bir şairimiz, her iki cihanda da mutlu olmak isteyenin hayra yaklaşıp şerden uzak olmasını belirterek şöyle der: Olmak istersen dû âlemde saîd Kıl takarrup hayra, ol şerden baîd Dünyada hayır, ya da şer, ne yaparsak yapalım, yaptıklarımızın karşılığını ahirette mutlaka göreceğiz, hiçbir şey zayi olmayacak Bununla ilgili bazı ayet-i kerimelerin meallerini kaydetmek istiyorum: “Kim zerre miktarı hayır işler/ iyilik yaparsa, karşılığını görür Kimde zerre miktarı şer işler/ kötülük yaparsa onu görür” (Zilzal, 7-8) “Kendiniz için önden gönderdiğiniz her hayrı Allah katında bulacaksınız Allah yaptıklarınızı şüphesiz görür” (Bakara, 110) “Kim gönülden bir hayır işler/ iyilik yaparsa, o kendisi için daha hayırlıdır” (Bakara, 184) “Siz ne hayır işlerseniz Allah onu bilir Öyle ise ahiret için azık edinin Bilin ki, azığın en hayırlısı takvadır Ey akıl sahipleri, emirlerime muhalefetten sakının” (Bakara, 197) “Herkesin hayır, iyilik olarak yaptıklarını da, kötülük olarak yaptıklarını da karşısında hazır bulduğu günde insan isteyecek ki, kötülükleri ile kendi arasında uzun bir mesafe bulunsun Allah kendisine karşı gelmekten sizi sakındırıyor Allah kullarına çok şefkatlidir” (Âl-i İmran, 30) Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde hayır ve iyilik anlamında kullanılan kelimelerden biri de “el-birr” ifadesidir Birr, iyilik demektir Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde: “el-birru la yebla: İyilik eskimez, yani iyilik sahibi daima hayırla yad olunur” (en-Nebhâni, el-Fethu’l-Kebir, 1, 490) buyurmuştur Hayır işlemek, iyilik yapmak, güzel davranışlarda bulunmak için insanın temiz kalpli, etrafına karşı duyarlı olması, hassas olması, yufka yürekli olması gerekir Aslında bu duygular insanın yaratılışında vardır Bu özelliklerini ve güzelliklerini kaybedenler hayır işlemekten, güzel davranışlarda bulunmaktan mahrum olurlar Etrafımız git gide taş kesiliyor, betonlaşıyor Kalplerimiz de katılaşıyor Taştan su fışkırır ama, katı kalpliden iyi şeyler, hayır, merhamet beklenmez Kalplerimizi kötülükler katılaştırır, kötülükleri işleye işleye hayra, iyiliklere, güzelliklere duyarsız hâle geliriz Kur’an-ı Kerim’de İsrail oğullarından bahsedilirken, onlara hitaben şöyle buyrulur: “Sonra kalpleriniz yine katılaştı, taş gibi hatta daha da katı oldu Nitekim taşlar arasında kendisinden ırmaklar fışkıran vardır; yarılıp su fışkıran vardır; Allah korkusundan yuvarlananlar vardır Allah yaptıklarınızı bilmez değildir” (Bakara, 74) Mü’min ise hayır işlemeye doymaz, devamlı hayır peşinde koşar Sevgili Peygamberimiz mü’minin bu özelliğini şöyle belirtir: “Mü’min, sonu cennet oluncaya kadar işlemiş olduğu hayra doymaz” (Tirmizî, İlim, |
|