Hayâ İmandandır |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hayâ İmandandırHAYÂ İMANDANDIR ProfDr Mehmet SOYSALDI* Toplumumuzda bir özdeyiş haline gelmiş olan bu hadis-i şerif, Müslümanlar için çok önemli bir mana ifade etmektedir Bazı duygular vardır ki, günah ve ayıp sayılan şeyleri yapmamıza engel olur Bunlardan birisi de sadece insanlara ait olan hayâ duygusudur Nitekim sözlükte “utanma, çekinme, edeb ve mahcubiyet” gibi anlamlara gelen hayâ, Türkçede ar kelimesiyle eş anlamlı olarak kullanılmaktadır Bir ahlâk terimi olarak ise hayâ; “nefsin çirkin şeylerden sıkılması ve bunun için kötü şeyleri terk etmesi” şeklinde açıklanmaktadır[1] Hayâ, hoş ve güzel olmayan bir olayın ortaya çıkmasından dolayı kalpte meydana gelen bir incelik ve ızdırabtır Hayâ, herkese nasip olmayacak kadar değerlidir Bütün güzellikler, iyilikler İslâm ahlâkındadır Bütün çirkinlikler, kötülükler ise, ahlâksız ve hayâsız olmaktadır Nitekim bir hadis-i şerifte iki cihan sultanı sevgili peygamberimiz HzMuhammed (sav); “Hayâ imandandır”[2] buyurmaktadır Bu hadisten hayâ ile iman arasında sıkı bir bağ olduğunu anlamaktayız İmanın temel esası Allah’ın varlığına birliğine ve her yerde hazır, nazır olduğuna ve bizleri daima görüp gözettiğine inanmaktır Zira ayette “İnsan, Allah’ın kendisini gördüğünü bilmez mi?” (Alak, 96/14), “Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde her şeyi görüp gözetendir” (Nisa, 4/1) buyurulmaktadır İşte Allah’ın her yerde kendisini görüp gözettiği bilincinde olan insan, Allah’ın hoşlanmadığı her türlü kötü davranış ve huydan kendini arındırmaya çalışır Bir insanda hayânın var olması ve gelişmesi ve devamı imana bağlıdır Hayâ, insanın birçok nefsi isteklerine set çeker ve engeller Hayâ duygusunu geliştiren iman ve marifetullahtır Eğer hayâ duygusu iman ve marifetullahla geliştirilmez, ihsan şuuruyla* takviye edilmezse, insanı insanlığından çıkarıp, esfel-i safilin/hayvanlardan da aşağı derekelere düşürecek çirkin işler yapmasına sebep olur Hayâ imandan olduğuna göre, hayâsız kimsenin ya imanı zayıftır veya hiç yoktur Hayâsız bir kimsenin, “kalbim temizdir, imanım kuvvetlidir” demesinin asılsız olduğu anlaşılır Hayânın en kıymetlisi, Allahu Teâlâdan utanmaktır Allahu Teâlâdan utanan kimse, bütün çirkin işlerden uzak durur Kendine ve insanlığa daima iyilik yapar İşte bu açıdan hayâ, sırf hayır ve hayra vesiledir Buna karşılık hayâsızlık ve çirkin söz de şer ve şerre götürücüdür Mâverdi, hayâyı, üç kısma ayırır: 1 Allah’a karşı hayâ, 2 İnsanlara karşı hayâ ve 3 Kişinin kendine karşı hayâsı Allah’a karşı hayâ, nefsin isteklerini terk etmekle ve dinin emirlerini yerine getirmekle olur Nefsin istediği her şey insanın zararınadır İnsanın nefsi kadar ahmak bir mahlûk yoktur Nefsin istediklerini bırakıp hayâ eden, Allahu Teâlâdan korkar O’nun razı olmadığı işlerden ve sözlerden kaçınır O’nun emirlerini harfiyen yerine getirir Bu hususla ilgili sevgili peygamberimiz (sav), şöyle buyurmuştur: “Allah’a karşı olabildiğince hayâlı davranın Allah’a karşı gerektiği ölçüde hayâlı olan, kafasını ve kafasının içindekilerini, midesini ve midesinin içindekilerini kontrol altına alsın Ölümü de hatırından hiç çıkarmasın Ahireti isteyen, dünyanın aldatıcı güzelliklerini bırakır İşte kim böyle davranırsa, o kimse, Allah’tan hakkıyla hayâ etmiş sayılır”[3] İnsanlara karşı hayâ, onlara eziyet etmemek ve yanlarında çirkin işler yapmaktan ve çirkin sözler söylemekten kaçınmakla gerçekleşir Zira Mü’min, başkalarını ayıplamaz, kınamaz, fahiş söz söylemez ve kimseyi kötülemez Cennet, fahiş [çirkin, ayıp] söz söyleyenlere haramdır Sokaklarda dolaşarak çirkin söz söyleyen kimseleri, Allahu Teâlâ sevmez Kötü ve çirkin söz, münafıklıktan bir şubedir Çirkin sözün ve birbirine fahiş söz söylemenin İslamiyette yeri yoktur Kişinin kendine karşı hayâsı ise, edep sahibi olması demektir Yani kişinin iffetli olması ve yalnız başına kaldığında günahlardan sakınmasıdır Hayânın bu kısmı, nefsin erdemlerinden ve ahlâkın güzelliğinden ileri gelmektedir[4] Bir insanın gerçek insanlıktan nasibi, hayâdan hissesi ölçüsündedir Eğer hak yolcusu, bütün işlerinde bakışını ebedi hayata çevirip davranışlarını ötelere göre ayarlamıyor, mahviyet içinde iki büklüm olup edeple yaşamıyorsa, onun varlığı bir bakıma kendisi için ar, başkaları için bardır Bu sebepten dolayıdır ki: فَلا وَاللهِ مَا فى الْعَيْشِ خَيْرٌ وَلا الدّ ُنْيَا إِذَا ذَهَبَ الْحَيَاءُ “Hayır hayır, Allah’a yemin olsun ki hayâ sıyrılıp gittiği zaman, ne hayatta ne de dünyada hayır kalır” demişlerdir[5] Bir hadislerinde: “Her dinin bir ahlâkı vardır; İslamın ahlâkı da hayâdır”[6] buyuran sevgili peygamberimiz Hz Muhammed (sav), hayânın müslümanın en belirleyici niteliği olması gerektiğini ifade etmektedir İnsanlarda iyilik ve kötülüğü belirten bazı alametler vardır ki, genellikle iyiliğin alameti ar ve hayâ, kötülüğün alameti de arsızlık ve hayâsızlık olarak bilinmektedir Dolayısıyla Hz Peygamber (sav)’in “Eğer utanmıyorsan istediğini yapabilirsin”[7] Hadis-i Şerifi Müslümanlardaki ahlâk anlayışının ana esası haline gelmiştir Kaynaklarda bu hadis-i şerif, genellikle iki şekilde yorumlanmaktadır İbnü’l-Esîr, bunları şöyle açıklamaktadır: a) “Ayıplanmaktan kaygı duymuyor, utanmıyorsan artık seni kötülükten alıkoyacak bir güç kalmamış demektir; içinden ne geçiyorsa yapabilirsin” Buna göre hadis, bir tenkit ve tehdit anlamı taşımakta, hayânın kötülükten alıkoyan ahlâki işlevinin önemine işaret etmektedir b) “Hayâ duygusunu kaybetmediğinden, yapacağın işin doğruluğundan ve utanılacak bir şey olmadığından emin isen bu ölçüler içerisinde dilediğini yapabilirsin” Bu yoruma göre de hadiste, utanç duyulmayan işlerin iyi ve yapılabilir olduğuna dair bir işaret ve izin vardır[8] Dünyada ne kadar kötülük varsa bunlar hep hayânın yoksunluğundan olmaktadır Hayâ duygusu kaybolan insanlık, canavarlaşır Utanmayı kaldıran toplum ise, soysuzlaşır Nitekim Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretleri, bunu şöyle dile getirir: “O hayânın en büyük tecellisi Peygamberler ve Velilerdir Her türlü kavga ve gürültünün sebebi, menşei hayâsızlıktır Hani kerem, hani ayıp örtücülük, nerde HAYÂ! Yüz binlerce ayıpları örterdi Enbiya Birçok değer ve kıymet hükmünün alt üst olduğu, kalbî ve ruhî hayatın iflas ettiği, Muhammedî bir havanın bizden uzaklaştığı günümüzde, İslamın bu türlü güzel esaslarına her zamandan çok insanlığın ihtiyacı vardır Nitekim Merhum Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, günümüz insanlığının içine düştüğü durumu şu beyitlerinde ne kadar güzel ifade etmektedir: Hayâ sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki her yerde… Ne çirkin yüzler örtermiş meğer bir incecik perde! Vefâ yok, ahde hürmet hiç, emanet lafz-ı bî-medlûl; Yalan râiç, hıyânet mültezem her yerde, hak meçhûl Beyinler ürperir, yâ Rab, ne korkunç inkılâp olmuş: Ne din kalmış, ne iman, din harâb, iman türâb olmuş! Mefâhir kaynasın gitsin de, vicdanlar kesilsin lâl… Bu izmihlâl-i ahlâki yürürken, durmaz istiklâl! Cenab-ı Hak, cümlemizi ve bütün Ümmet-i Muhammedi hayâsızlıktan, amelsiz imandan, faydasız ilim ve faydasız işlerden muhafaza buyursun ÂMİN * Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölüm Başkanı msoysaldi@hotmailcom [1] Rağıb Isfehani, el-Müfredat, s270 [2] Buharî, İman, 16, Edeb, 77; Müslim İman, 57-59 * Allah’ı görüyormuş gibi kulluk yapmak, biz onu görmüyorsak da o bizi görüyor ya [3] Ahmed b Hanbel, el-Müsned, I, 387 [4] Mâverdî, Ebu’l-Hasen Ali b Muhammed b Habib el-Basri, Edebü’d-Dünya ve’d-Dîn, 2 baskı, Daru İbni Kesir, 1415/ 1990, s 392-393 [5] Canan, İbrahim, Kütüb-i Sitte, V, 290 [6] İbn Mace, Zühd, 17; el-Muvatta, Hüsnü’l-Huluk, 9 [7] Buhari, Enbiya, 54; Edeb, 78; Ebu Davud, Edeb, 6 [8] İbnü’l-Esîr, en-Nihaye, “hyy mad”; Çağrıcı, Mustafa, “Hayâ Mad” İslam Ans, XVI, 554 |
|