Dışavurumculuk-Ekspresyonizm |
07-22-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dışavurumculuk-EkspresyonizmSanata Felsefi Açıdan Bakış: İster Kuzey Avrupa'da 20yyın başlarında somut olarak ortaya çıkan ve 1925'e kadar süren bir sanat akımını belirtsin , isterse 1910-20 yıllarında alman edebiyat okulunu ve onun sinema alanındaki yansımasını belirtsin, dışavurumculuk (ekspresyonizm) terimi, birinci dünya savaşından önce ve sonra görülen ve dönemin sanatçıları tarafından şiddet dolu ve kaygı verici bir estetik anlayışı aracılığıyla yansıtılan huzursuzluk, tedirginlik ve başkaldırı atmosferini çağrıştırır Doksanların başında herkes bir sabırsızlık içindeydi Hayalkırıklığı insanların alışılmış güdülerinden olmuş, Avrupa karşıtlıkların ve sarsma, devirme arzularının kıtası haline gelmişti Kültürel hava , belki de en belirgin ölçüde Almanya'da , devrim kokuyordu Almanya'da duyarlılık, toplum ve değerler açısından yaşanan derin bir bunalıma denk düşer dışavurumculuk: kötümserlik, ütopya, düş kurma zevki, her çeşit gerçeğe baş kaldırı, iç dünyaya kaçış olarak belirtebileceğimiz dışavurumculuğun içeriği , bunu yaratan toplumsal koşullardan ayrılamaz Biçim açısından her nekadar başka akımlarla yakınlık kurulabilirse de , dışavurumculuk hareketindeki özgünlüğün , kendisini yaratan kuşaktan , bu kuşağın sıkıntısından , daha önceki bütün sanat biçimlerine karşı köktenci başkaldırısından kaynaklandığı kesindir JM Palmer Schiller, Goethe ve Novalis kuşağının içinde yaşadığı dönem , hala, Werther'e acı çektiren , önyargıların derin izlerini taşıyan ve yavaş yavaş sanayileşip burjuvazinin niteliklerini kazanacak olan feodal Almanya'dır Dışavurumcu şairlerse bu tamamlanmış sanayileşmenin sonuçlarına ürkerek bakarlar; kentlerden, toplumsal karşıtlıklardan ve sefaletten büyük ölçüde etkilenmişlerdir Nitekim bu toplumsal bağlamı bilmeden Heym'in , Becher'in , Jakop van Hoddıs'in şiirlerindeki temaları anlamak mümkün değildir JMPalmıer Almanya'da 1918-19 yıllarında yaşanan toplumsal çalkantı sonucu: değişimin gerçeklikleri karşısında hiçbiri ayakta kalamayacak ve 1919'dan itibaren kimi dışavurumcuların ya ılımlı kuramlarının yetersizliğini hissettikleri ya da Weimar Cumhuriyetinin orta sınıf sosyalizmini hayal kırıklığına uğrayarak redettikleri için doktriner sola yaklaştıkları , kimilerinin o yavan siyasi entellektüalizme kapıldıkları, kimilerinin de sanayi kapitalizmine muhalefet ederken sanayi öncesi kurumlar adına bütün bilimi, teknolojiyi , sanayii yadsıma noktasına varıp ilk Naziler oldukları gözlenecekti Dışavurumcu şair, dilin dengesinin bozulmasına ve dünyanın yok olup gitmesine karşılık ortaya , benzetmelerle yüklü olan ve içinde hem dilsel bir büyünün hem de gizemli görüntülerin oluşmasına yol açan imgeler atar Heyecanlar, çarmıha gerilmiş bedenleri çağrıştıran kavramlar, gerçeğe olduğu gibi doğaüstüne de tanıklık eden darmadağınık ve kendinden geçişin simgesi cümleler, ''hata''yı belirleyen zamanın sarsıntıları hem çığlığın hem de ''ilk olan''ın derinliğine yapılan dalışlardan başka bir şey değildir * |
|