Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
590, abdurrahman, avf, ibn

Abdurrahman İbn Avf (590 ? - 32/652)

Eski 07-17-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Abdurrahman İbn Avf (590 ? - 32/652)




ABDURRAHMAN İBN AVF (590 ? - 32/652)

Rasûlullah'ın hayatta iken Cennetle müjdelediği on sahâbîden ve ilk müslümanlardan biri Kureyş* kabîlesinin Zühreoğullarından Hâris'in oğlu olup Câhiliyye* devrinde asıl adı Abdulkâ'be veya başka bir görüşe göre Abdu Amr idi
Hz Peygamber (sas)'in Erkam'ın evindeki faaliyetlerine başladığı günlerde İslâm'a giren Abdurrahman'a bu ismi Rasûlullah vermiştir Ebû Muhammed künyesi ile tanınan Abdurrahman'ın annesi Şifâ binti Avf b Adi'l-Hâris b Zühre b Kilâb idi Rivâyete göre Abdurrahman 'Fil Olayı'ndan yaklaşık yirmi yıl sonra dünyaya gelmişti

Efendimizi armaya başlaması

Abdurrahman bin Avf, ticâretle meşgul olurdu Bu sebeple çeşitli yerlere ticâret için giderdi Şöyle anlatır:

Peygamber efendimize peygamberlik emri bildirilmeden bir yıl önce, ticâret için Yemen'e gittiğim zaman, Askelân bin Avâkir-ül-Himyerî'ye misâfir olmuştum O zât, çok yaşlı idi ve ona her varışımda ona konuk olurdum O da bana Mekke'den haber sorarak derdi ki:

- İçinizde kendisi hakkında haber ve zikir bulunan zât zuhûr etti mi? Dîniniz hakkında size karşı olan bir kimse var mı?

Ben de hep, "hayır, yoktur" derdim

O'na kitap indirdi

Nihâyet, Resûlullah efendimize peygamberlik bildirilip, İslâm dînini insanlara gizlice tebliğ etmeye başladığı sene idi Yemen'e yine gidip aynı zâta misâfir olduğumda bana dedi ki:

- Ben seni ticâretten daha hayırlı bir müjde ile müjdeleyeyim mi?

- Evet, müjdele

- Hiç şüphesiz, Allah senin kavminden, kendisinden râzı olduğu, seçtiği bir peygamber gönderdi ve O'na Kitab da indirdi O, insanları putlara tapmaktan men edecek ve İslâmiyete da'vet edecek Hakkı buyuracak ve işleyecek, bâtılı da men ve iptâl edecektir O, Hâşimoğullarındandır Siz O'nun dayılarısınızdır Dönüşünü çabuklaştır! Gidip O'na yardımcı ol! Kendisini tasdîk et ve şu beytleri de Ona götür!

Yemenli ihtiyârın söylediği beytleri ezberleyip, Mekke-i mükerremeye döndüm ve Hz Ebû Bekir ile buluştum Ona, Yemenli ihtiyârın söylediklerini haber verdim Ebû Bekir dedi ki:

- O kimse, Abdullah'ın oğlu Muhammed aleyhisselâmdır Allahü teâlâ, Onu insanlara peygamber olarak gönderdi Hemen Ona gidip îmân et!

Hemen Resûlullahın evine gittim Resûlullah efendimizin beni görünce gülümsedi ve sordu:

- Arkanda ne haber var, ey Abdurrahman?
- Yâ Muhammed, bu ne demek?

- Bana tevdî edilmek üzere o kimsenin seninle gönderdiğini getir, ver Hiç şüphesiz onu bana gönderen Hımyeroğulları mü'minlerinin üstünlerindendir
Gerçek kardeşlerimdir
Resûlullah efendimizin bu sözlerini işitince hemen Kelime-i şehâdet getirerek Müslüman olma şerefine kavuştum ve Yemenli ihtiyârın söylediği beytleri okuyarak, onun anlattıklarını anlattım Bunun üzerine sevgili Peygamberimiz buyurdu ki:

- Zaman zaman öyle mü'minler bulunacak ki, onlar beni görmeden bana inanacak ve beni tasdik edeceklerdir İşte, bunlar, benim gerçek kardeşlerimdir

Abdurrahman b Avf (ra) ilk müslümanlardan olmasından dolayı Kureyş'in zâlim tutumuna dayanamayan ashâb ile birlikte Habeşistan'a yapılan iki hicrete de katılmıştı Nihayet Rasûlullah, ashâbı Medine'ye hicret etmeye teşvik edince, o da diğer ashâb ile birlikte hicret etmişti

Hz Abdurrahman bütün harplerde bulundu Bedir'de kahramanlıkları çok oldu Abdurrahman bin Avf hazretleri, Bedir muhârebesinde şâhit olduğu bir hâdiseyi şöyle anlatır:

Savaş esnâsında yanımda ensârdan iki genç belirdi Gençlerin gayreti hoşuma gitti Kendilerine muhabbetle baktım Gençlerden birisi yanıma yaklaşarak dedi ki:

- Biz, islâm düşmanı Ebû Cehil'i öldürmeye azmettik Fakat kendisini tanımıyoruz Onu bize gösterir misin?

- Peki siz bu işi başarabilecek misiniz?

- Resûlullaha ve İslâm dînine hakâret eden kimse sağ olduğu müddetçe, bizim sağ kalmamızın bir önemi yoktur Allaha yemin ederiz ki, onu gördüğümüzde, kanımızın son damlasına kadar, onu öldürmek için çalışacağız

Hanginiz öldürdü?
Gençlerin bu kararlı hâline gıpta ettim Bu arada Ebû Cehil karşıdan geçiyordu Gençlere dedim ki:

- İşte aradığınız, şu karşıdan geçmekte olan kimsedir

Ebû Cehil'i gören gençler, Ebû Cehil'in askerlerinin çokluğuna bile bakmadan, kılıçlarını çektikleri gibi, üzerine atıldılar

Ebû Cehil'in askerleri hiç beklemedikleri böyle bir durum karşısında donakaldılar Onların şaşkınlıkları geçmeden, gençler, Ebû Cehil'i öldürünceye kadar kılıç darbesine tuttular

Sonra dönüp Resûlullahın huzuruna geldiler Ve hâdiseyi arz ettiler Peygamber efendimiz çok memnûn olarak, gençlere sordu:

- Bunu hanginiz öldürdü?
İkisi de birden dediler ki:

- Ben öldürdüm

Bunun üzerine, gençlerin kılıçlarını muâyene ettikten sonra;

- İkiniz öldürmüşsünüz, buyurdu

Hz Peygamber (sas) Medine'de Ensâr ile Muhâcirler arasında kardeşlikler ilân edince Abdurrahman b Avf ile Ensâr'dan Sa'd b Rabî'i kardeş ilân etmişti
Ensâr'ın ileri gelenlerinden Sa'd b Rabî' 'Din kardeşi' Abdurrahman'a şunları söylemişti:
"Benim bir hayli malım vardır Bunun yarısını sana veriyorum Ayrıca iki eşim vardır Bunlardan birini boşayacağım, iddeti bitince onu nikâhlarsın" Bu büyük âlicenaplık karşısında Abdurrahman b Avf kardeşine şunları söylüyordu:
"Cenâb-ı Allah malını ve aileni sana mübarek eylesin Senin bu davranışına karşı Allah ecrini versin Sen yalnız bana çarşının yolunu göster, benim için yeterlidir"
Bu serveti nasıl kazandın?
Bu sözü Peygamber efendimize bildirilince, çok sevindi Kendisine hayır duâ etti Bu duâdan sonra yaptığı ticâret sebebiyle kısa zamanda çok zengin oldu Buyururdu ki:

- Taşa uzansam, o taşın altında ya altına veya gümüşe rast gelirdim

Abdurrahman bin Avf hazretlerine sordular:

- Bu büyük serveti nasıl kazandın?

- Çok az kâra râzı oldum Hiçbir müşteriyi boş çevirmedim

Abdurrahman bin Avf, Resûlullahın sağlığında Allah yolunda çok mal harcadı Üç kere malının yarısını verdi Birinci defa 4000 dirhem, ikincide 40000 dirhem ve üçüncüde de 40000 altın sadaka olarak Allah yolunda dağıttı

Uhud savaşı esirlerinden 30 tanesini azâd ettirdi ve her birine 1000 altın dağıttı Tebük seferi için 500 at ve 500 yüklü deve verdi

Birgün buğday, un ve çeşitli zahire yüklü 700 devesi ile Medîne'ye girdiğinde, Hz ^Aişe, Resûlullah efendimizin;

- Abdurrahman bin Avf, Cennete emekliyerek girer, buyurduğunu bildirince, Abdurrahman bin Avf, develerin hepsini yükleriyle birlikte Allah yolunda dağıtacağını söz verip, onu şâhit tutmuştur

Resûlullaha imâm oldu

Bedir harbinde bulunup da sağ kalanların herbirine, kendi malından 400 dirhem altın para verilmesini vasiyet etti Vasiyeti hemen yerine getirildi

Tebük harbi dönüşünde, Peygamber efendimiz gecikince, namaz geçmesin diye, Abdurrahman bin Avf hazretleri imâm yapıldı İkinci rek'atte iken Peygamber efendimiz yetişip kendisine uydu Namazdan sonra;

- Bir peygamber sâlih bir kimsenin arkasında namaz kılmadıkça rûhu kabzolmaz, buyurdu


İbn Sa'd Tabakâtu'l-Kübrâ adlı eserinde bu seferin Tebük seferi olduğunu kaydetmektedir (İbn Sa'd Tabakât, 111, 129)
Rasûlullah (sas) Abdurrahman b Avf'ı ashâbtan yediyüz kişilik bir askerî kuvvetle H 6 (M 628) yılı Şa'ban ayında Dûmetu'l-Cendel'e* göndermişti Abdurrahman, Hristiyanların hüküm sürdüğü bu bölgeye gelip onları İslâm'a davet etmiş, büyük bir kısmı buna yanaşmadığı halde bölgenin ileri gelen kabile reislerinden el-Asbağ b Amr el-Kelbî Hristiyanken İslâm'a girmişti Abdurrahman da el-Asbağ'ın kızı Tumâzar ile evlenmiş ve ondan oğlu Ebû Seleme dünyaya gelmişti
Yine İbn Sa'd'ın ifâdesine göre Hz Peygamber ashâb içinde ipek giymeyi yalnız Abdurrahman'a müsaade etmişti Zira Abdurrahman b Avf'ın vücudunda bir kaşıntı (cüzzam olma ihtimali) vardı

Abdurrahman bin Avf hazretleri nakleder:

Bir gün Peygamber efendimiz yalnız olarak, yola çıktı Ben de geriden tâkip ediyordum

Hurmalık bir yere vardı Yere kapandı Secde o kadar uzadı ki, kendi kendime, "Aman yâ Rabbî, acaba Resûlullaha birşey mi oldu?" diyerek büyük bir korku ile yanına yaklaştım ve oturdum

Resûlullah, secdeden başını kaldırıp sordu:

- Sen kimsin?
- Ben Abdurrahman'ım

- Bir şey mi oldu?
- Hayır yâ Resûlallah, secdeniz o kadar uzadı ki, size bir hâl olmasından endişe ettim

- Yâ Abdurrahman! Cebrâil aleyhisselâm şunu müjdeledi: "Yâ Resûlallah, kim ki, sana salât ve selâm getirirse, Cenâb-ı Hakkın magfiret ve selâmına nâil olur" Ben de bu müjde sebebiyle şükür secdesinde bulundum


Seni ağlatan nedir

Abdurrahman bin Avf hazretleri, Resûlullahın âhırete teşrîfinden sonra, Onunla geçirdiği günleri hatırlıyarak dâimâ ağlardı Onun sohbetlerinden mahrûm olduktan sonra, kendisi için dünyanın hiçbir kıymeti kalmadığını söylerdi

Nevfel bin İyas hazretleri anlatır:

Abdurrahman bin Avf hazretleri, bizi bir gün evine götürdü Bize tepsi içinde leziz yemekler ikrâm etti Yemeği önümüze koyunca, ağlamaya başladı O ağlayınca biz de ağlamaya başladık Fakat niçin ağladığımızı bilmiyorduk Sordum:

- Ey Abdurrahman, seni bu kadar ağlatan nedir?

- Biz bu kadar ni'metler içerisindeyiz Resûlullah vefât etti Fakat kendisi ve ehli arpa ekmeğinden bile bir defa olsun doyasıya yemedi Biz bu yediklerimizin şükrünü nasıl yapacağız? Bunun için ağlarım

Abdurrahman bin Avf, Hicretin 6 senesinde, Resûlullah efendimiz tarafından Kelb kabîlesini İslâma da'vet etmek için Dûmet-ül-Cendel'e gönderilen 700 kişilik orduya, kumandan tâyin edildi Dûmet-ül-Cendel, Tebük şehrinin yakınında olup, büyük bir panayır ve ticâret merkezi idi

Resûlullah efendimiz, Abdurrahman bin Avf'ı yanına çağırıp buyurdu ki:

- Hazırlan! Seni bugün veya yarın sabah inşâallah askerî birliğin başında göreceğim
Yolculuk elbisem üzerimdedir
Sabah namazını mescidde kıldıktan sonra, Peygamber efendimiz onun Dûmet-ül-Cendel'e hareket etmesini ve oranın halkını İslâmiyete da'vet etmesini emir buyurdu Dûmet-ül-Cendel'e gidecek ordu, seher vakti Medîne dışındaki Cürüf denilen mevkîde toplandı Peygamber efendimiz, Abdurrahman bin Avf'ın geride kaldığını görünce buyurdu ki:

- Arkadaşlarından niçin geri kaldın?
- Yâ Resûlallah! En son görüşmemin ve konuşmamın sizinle olmasını istedim Yolculuk elbisem üzerimdedir

Abdurrahman bin Avf, başına, siyah pamuklu ve kalın bezden, gelişi güzel bir bez sarmıştı Peygamber efendimiz, onun sarığını eliyle çözüp, sarığın ucunu iki omuzunun ortasından sarkıtarak bağladı ve, "Ey İbni Avf! İşte sarığını böyle sar" buyurdu Daha sonra eline bir sancak vererek devam etti:

- Ey İbni Avf! Allahü teâlânın adıyla, O'nun yolunda cihâd et ve Allahı inkâr edenlerle çarpış Zulüm ve taşkınlık yapma Allahın emri dâiresinde hareket et Çocukları öldürme Eğer o belde ahâlisi senin da'vetine icâbet ederlerse, o kabîlenin reîsinin kızıyla evlen
Abdurrahman bin Avf, emrine verilen 700 kişilik orduyla birlikte hareket ederek, Dûmet-ül-Cendel'e ulaştı Kelb kabîlesini, tatlı bir üslûbla İslâma da'vet etti Üç gün orada kaldıktan sonra, Kelb kabîlesinin reîsi Esbağ bin Amr ve kavminin büyük bir kısmı Müslüman olup, Hıristiyanlığı terkettiler Bir kısmı da Hıristiyan olarak kalıp, cizye vermeye râzı oldular

Abdurrahman bin Avf, Müslüman olan Esbağ'ın kızı Tümadır ile evlendi Onunla birlikte Medîne'ye geldi Tümadır, Abdurrahman bin Avf'ın oğlu Ebû Seleme'nin annesidir Ebû Seleme ise Medîne'nin yedi büyük fıkıh âlimlerinden biridir

Bunları koruyalım

Hz Ömer'in halîfeliği zamanında bir ticaret kervanı gelip, gece Medîne'nin dışında kondu Yorgunluktan hemen uyudular Halîfe Ömer, şehri dolaşırken bunları gördü Abdurrahman bin Avf'ın evine gelip dedi ki:

- Bu gece bir kervan gelmiş Hepsi kâfirdir Fakat bize yabancı olanların, yolcuların; bunları soymasından korkuyorum Gel, bunları koruyalım

Sabaha kadar bekleyip, sabah namazında mescide gittiler İçlerinden bir genç uyumamıştı Arkalarından gitti Soruşturup, kendilerine bekçilik eden şahsın halîfe Ömer olduğunu öğrendi Gelip arkadaşlarına anlattı Roma ve İran ordularını perişan eden, binlerce şehir almış olan, adâleti ile meşhur yüce halîfenin, bu merhamet ve şefkatini görerek, İslâmiyetin hak din olduğunu anladılar Hepsi seve seve Müslüman oldu

Abdurrahman bin Avf hazretleri, fazîlet ve kemâl sâhibi bir insandı Kalbi sadece, Allah korkusu, Resûlüne muhabbet, doğruluk, iffet, merhamet ve şefkat ile doluydu Allah yolunda malını dağıtmaktan zevk alırdı

Eshâb-ı kirâmın en zenginlerinden olduğu hâlde, mala karşı en ufak bir sevgisi yoktu Her zaman âhireti dünyaya tercîh ederdi En büyük arzûsu, dînin emirlerine eksiksiz uyabilmekti

Ayakları açık kalıyordu

Bir gün bir yerde yemek ikrâm edilmişti O gün de kendisi oruçlu idi Tam iftâr edeceği zaman, bir hâtırasını anlatması istendi Hemen hâtırasını anlatmaya başladı:

"Benden çok hayırlı olan Mus'ab bin Ümeyr şehîd olduğunda, onu bir kumaş parçası ile kefenledik Başını örttüğümüz zaman, ayakları açık kalıyor, ayaklarını örttüğümüz zaman başı açık kalıyordu

Sonra Hz Hamza şehîd oldu O da benden çok üstündü Onu da zor şartlar altında defnettik Onlar benden çok hayırlı olduğu hâlde, dünyayı bırakıp gittiler Sonra bize dünya kapısı açıldı Türlü türlü ni'metlere kavuştuk Bunların hesâbını nasıl vereceğiz" deyip ağlamaya başladı

Oruçlu olduğunu unutup, iftâr yemeğini bile yemedi Zaten o günleri hatırlayınca yemek yiyecek hâli de kalmıyordu

Halîfe Ömer Şam'a gidiyordu Şam'da tâ'ûn ya'nî vebâ hastalığı olduğu işitildi Yanında bulunanların ba'zısı, "Şam'a girmiyelim" dedi Bir kısmı da dedi ki:

- Allahü teâlânın kaderinden kaçmıyalım

Bunun üzerine Halife de buyurdu ki:

- Allahü teâlânın kaderinden, yine O'nun kaderine kaçalım, şehre girmiyelim Birinizin bir çayırı ile, bir çıplak kayalığı olsa, sürüsünü hangisine gönderirse, Allahü teâlânın takdîri ile göndermiş olur

Sonra Abdurrahman bin Avf'ı çağırıp sordu:

- Sen ne dersin?

- Resûlullah efendimizden işittim ki, (Vebâ olan yere girmeyiniz ve vebâ olan bir yerden başka bir yere gitmeyiniz, oradan kaçmayınız) buyurmuştu

Halife de, "Elhamdülillah, benim sözüm hadîs-i şerîfe uygun oldu" deyip Şam'a girmediler

Vebâlı yerden kaçmak

Vebâ bulunan yerden dışarı çıkmanın yasak edilmesine sebep, sağlam olanlar çıkınca, hastalara bakacak kimse kalmaz, helâk olurlar Vebâlı yerde kirli hava, herkesin içine yerleşince, kaçanlar hastalıktan kurtulamaz ve hastalığı başka yerlere götürmüş, bulaştırmış olurlar Hadîs-i şerîfte buyuruluyor ki:

(Vebâ hastalığı bulunan yerden kaçmak, muharebede kâfir karşısından kaçmak gibi, büyük günâhtır)
Hz Ömer şehid edildiğinde yarım kalan namazın tamamlanması için Abdurrahman görevlendirilmişti Nihayet Hz Ömer'in tedâvî edilmesinin zor olduğu ve ecelinin yaklaştığı anlaşılınca yeni seçilecek halîfenin belirlenmesi için kurulan 'şûrâ'da Abdurrahman b Avf da yer almıştı

Hz Ömer vefât ederken halîfeliğe aday olarak gösterdiği 6 kişiden biri de Abdurrahman bin Avf'dır Hz Ömer'in defninden sonra, tâyin edilen bu altı sahâbî toplandılar İlk olarak Abdurrahman bin Avf söz alıp şöyle dedi:

- Ey Cemâ'at! Bu husûsta hepimizin de görüşleri var Dinleyiniz, öğrenirsiniz, anlarsınız Muhakkak ki, hedefe isâbet eden ok, isâbet etmeyenden üstündür Bir yudum yavan fakat soğuk su, hastalığa sebep olan tatlı sudan daha faydalıdır

Sizler, Müslümanların rehberleri, mürâcaat olunan âlimlerisiniz O hâlde, aranızda meydana gelecek ihtilâflarda bıçağın ağzını köreltmeyin Kılıçları düşmanlarınızdan ayırıp kınlarına sokmayınız Yoksa düşmanlarınız karşısında tek kalmış, amellerinizi noksanlaştırmış olursunuz

Herkesin muayyen bir eceli, her evin emrine itâat edilen, yasaklarından çekinilen bir emîri, reisi vardır Öyleyse aranızdan, işlerinizi görecek birisini emir tâyin edin Böylece maksada erişirsiniz Şâyet, kör fitne, şaşırtan dalâlet olmasaydı niyetlerimiz bildiklerimizden, amellerimiz niyetlerimizden başka olmazdı Zîrâ fitne ehli; gözlerinin görmediğini, fitnenin kendilerini, çölde şaşkın, nereye gideceğini bilmez bir şekilde bıraktığını söylerler

Nefslerinize ve fitnecilerin sözlerine uymaktan sakınınız Sözle olan hîle, kılıcın yarasından daha şiddetlidir Halîfeliği; musîbet ve felâket zamanlarında metânet ve sabırlı, bu işte muvaffak olacağını umduğunuz, onun sizden, sizin ondan râzı olacağınız birisine veriniz Size nasîhat eder görünen fesatçılara itâat etmeyiniz Size yol gösteren rehbere muhâlefet etmeyiniz Söyleyeceklerim bundan ibârettir Allahü teâlâdan kendim ve sizin için magfiret dilerim

Abdurrahman bin Avf bundan sonra, şu teklifte bulundu:

- İçimizden üçümüz, diğer üçümüz lehine adaylıktan çekilsin

Abdurrahman bin Avf'ıın bu teklifi hemen kabûl olunarak Zübeyr Ali'ye, Talhâ Osman'a, Sa'd bin Ebî Vakkâs da Abdurrahman bin Avf'a oylarını verdiler Arkasından Abdurrahman bin Avf da çekildi ve Hz Osman ile Hz Ali kaldılar Netîcede Hz Osman'a bîât olundu

Sen emînsin

Abdurrahman b Avf (ra) artık bir hayli yaşlanınca Hz Osman devrinde çok sâkin bir hayat yaşamış ve nihayet hicretin 32 yılında Medine'de vefat etmişti
Cenaze namazını Hz Osman kıldırmış, onu kabrine götürürken Hz Ali şöyle demişti: "Ey Avf'ın oğlu! Güle güle ebedî hayata git Sen bu fânî hayatın en güzel günlerini gördün Bu revnaklı hayat bulanmadan Âhirete göçüyorsun" Sa'd b Ebi Vakkâs da onun cenazesini taşırken: "Ey koca dağ" diyerek Abdurrahman'ın seciyesindeki sağlamlık ve metâneti ifâde etmişti Abdurrahman, el-Bakî'de medfundur
Medine'de vefat ettiği kesin olarak bilindiği halde Siirt ili Pervari ilçesi yakınında bir mezarın ona izafet edilmesi halkın yakıştırmasından başka bir şey değildir
Abdurrahman b Avf Hz Peygamber (sas)'den çok hadis duymuş fakat titizliğinden dolayı bunların hepsini nakletmekten çekinmiştir Hadis mecmualarında ondan altmışbeş kadar hadis nakledilmektedir Hz Peygamber'in vefatından sonra söz konusu olan mirasının mirasçılara taksim edilemeyeceğine dair Hz Ebû Bekir'in rivâyet ettiği hadisi kendisi de aynen rivâyet etmişti Aynı şekilde Suriye ve civarında çıkan vebâ hastalığı ile ilgili alınan 'tedbir'e dair hadisi Abdurrahman (ra) rivâyet etmişti:
"Bir yerde vebâ olduğunu haber alırsanız oraya gitmeyin Vebâ sizin bulunduğunuz yerde olursa ondan kaçmak için de oradan başka yere gitmeyiniz " (Buharî, Tıp 3, Müslim, Selâm, 92, 93, 98, 100)

Hz Abdurrahman yüksek ahlâk, fazîlet ve kemâl sahibi, çok iyi ve çok temiz, seciyeli bir insandı Onun kalbi, Allah korkusu ile Resûl-i ekreme muhabbetle, doğruluk ve iffetle, rahmet ve şefkatle dolu idi Cömertti Allah yolunda malını dağıtmaktan zevk alırdı Kalbinde Allah korkusu o kadar yer etmişti ki, kendisi hiç bir vakit dünyasını dînine tercih etmemiş, hayatta servet ve mal sahibi olmaya ehemmiyet vermemiş, tam Müslüman olarak yaşamayı herşeyin üstünde tutmuştu

Abdurrahman bin Avf'ı Peygamber efendimiz ve Eshâb-ı kirâmın büyükleri methetmişlerdir Resûlullah efendimiz onun hakkında buyurdu ki:

- Göktekiler ve yerdekiler katında, sen emînsin
Abdurrahman bin Avf 651 senesinde 75 yaşında vefât etti


Alıntı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.