Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kitap Dünyası

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
denemesi, mektup, menekşeli, tahlil, üzerine

''Menekşeli Mektup'' Üzerine Bir Tahlil Denemesi

Eski 07-16-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

''Menekşeli Mektup'' Üzerine Bir Tahlil Denemesi



“Menekşeli Mektup” günümüz Türk hikâyeciliğinde önemli bir yere sahip olan Mustafa Kutlu’nun klâsik hikâye anlayışıyla kaleme aldığı eserlerinden biridir Adı geçen hikâye, yazarın yine “Menekşeli Mektup” adını taşıyan dördüncü kitabından alınmıştır

Menekşeli Mektup, kendi dünyasında farklı bir aşk zihniyeti büyüten Postacı’nın dünyasına kapılar aralar Hikâyede ilk eşinden ayrılan Postacı, kendi köyünden kendinden yaşça küçük bir bayanla evlenir Eşine farklı ve gerçek bir aşkla bağlanan Postacı, evlilikleri sürecinde eşine hiç dokunmaz; çünkü nefsanî ve cismanî arzuların değil hakîkî duyguların peşindedir Ancak Postacı’nın eşi askerden dönen eski sevgilisini aklından çıkarmamıştır ve ilk fırsatta evden kaçar Postacı bu olaydan sonra biraz daha içine kapanır; fakat kısa bir süre sonra sevdasını içinde saklayıp hayata kaldığı yerden devam eder Bu esnada sürekli mektup bıraktığı evlerden birinde evin büyük hanımı aracılığıyla İncilâ Hanım’ı tanır Gün geçtikçe İncilâ Hanım’ı kendisini terk eden eşinin yerine koyan Postacı, ilerleyen sürede bahsi geçen hanıma âşık olur Ne var ki İncilâ Hanım, iş seyahati adı altında Almanya’ya yerleşen kendisini terk eden kocası Ahmet Bey’in aşkıyla, hasretiyle yanmaktadır

Her hafta eşinden geldiğine inandığı menekşeli mektupları Postacı’nın elinden alır Ancak bir süre sonra mektuplar kesilir ve İncilâ Hanım aklını yitirir Bunun üzerine Postacı, Almanya’ya giderek Ahmet Beyin izini sürer Ahmet Bey’in orada bir kadına âşık olup onun peşinden gittiğini ve mektupları Ahmet Bey’in komşusunun yazdığını öğrenir Bu olaydan sonra memlekete döner fakat İncilâ Hanım’ın karşısına çıkamaz ve çilesini çekmeye devam eder Ancak yağmurlu bir günde, uğruna kocasını terk ettiği adam tarafından dövülen eşini kapısının önünde ağlarken bulur Alınyazısının döndüğüne inanan Postacı “aşk”ı seçer ve hikâye nihayete erer

Eserde temasını oluşturan kavram “aşk”tır Konu ise Postacı’nın eşine duyduğu sevgi ve İncilâ Hanım’a duyduğu derin hayranlıktır Ancak bu hayranlık ifadesi kısa bir süre sonra aşk ile yer değiştirir Nitekim Postacı, kısa bir müddet sonra evden kaçan eşinin yerine sabrın ve tutkunun sembolü olan İncilâ Hanımı koyar Kurgu bütünüyle aşk üzerinde şekillenir İskelet olarak, şablon olarak, taslak olarak sıralanan ve nihayetinde alımlama estetiği ile birbirine bağlanan olaylar eserde sağlam bir kurgu olduğuna dalalettir Bunu bi örnek ile somutlaştırmak yerinde olacaktır Şöyle ki, hikâyenin ilk cümleleri O büyük bahçeli ev sokağın ucunda idi Bazıları villa diyor (s 7) olarak okurun karşısına çıkar

Bu cümleleri takiben kamera Postacı’ya çevrilir ve onun özelliklerini anlatan cümleler dizilir Oysa bunların metnin giriş cümleleriyle ilgisi yoktur Büyük bahçeli güzel evin sırrı hikâyenin gelişme bölümünde çözülür, yani ünlü tabirle eserde adı geçen silah bir şekilde patlar

Kutlu, on dört bölümden oluşan hikâyesini bir postacının yaşadığı aşk üzerine kurgulamıştır Eserde bütün vak’alar adı verilmeyen postacı etrafında cereyan eder Vak’a zincirleri, yani olay örgüleri merkezî bir kişi çevresinde ve birbirine eklenen hadiseler çerçevesinde uzayarak gelişir Postacı etrafında sebep-sonuç ilişkisiyle gelişen eserde Sergüzeşt tipi vak’ayı görmek mümkündür Metnin girişi, Postacı’nın küçük ve eski mahalledeki evine doğru yürümesiyle başlar ve şahıs-mekân tasviriyle devam eder

Eserin bir kurmaca olduğu kimi zaman bizzat yazar tarafından dile getirilir Romantik ironi, yazarın, eserin kurmaca oluşuna, kurgunun akışı içerisinde değinmesidir ki, Mustafa Kutlu bu yöntemi yer yer kullanmıştır Sağlam bir kurgunun kendini bariz bir şekilde hissettirdiği metinde genellikle bedensel kurgu kullanılmış bunun yanında zihinsel kurguya da sıkça rastlanmıştır Metinde kompozisyonu oluşturan bir başka unsur ise zıtlıklar yani çatışmalardır Eserdeki çatışmalar üstü kapalı bir biçimde okuyucunun karşısına çıkar Hayat görüşünde ve aşk zihniyetinde görülen farklılıklar aradaki yaş farkının da etkisiyle eserde üstü kapalı bir çatışmaya sebebiyet verir Eserdeki bir başka çatışma, birey ve cemiyet arasındadır Kutlu, Postacı’yı toplumdan uzak ve kendi içine çekilen kapalı bir birey olarak yansıtır Üstelik Postacı’nın aşk anlayışı günümüzün, cemiyetin aşk anlayışından oldukça farklıdır Yahu bu çocuğa el sürmek bülbülü eti için öldürmek gibi bir şey

İnsan buna nasıl kıyar, bu bâkir güzellik bakire kalmalıdır (s 18) diye düşünen ve aşkın bizatihi kendisine âşık olan Postacı’yla Ulan yoksa bu adam iktidarsız mı? Böyle estetik ve platonik numaralar çekerek kendi ayıbını örtmeye çalışıyor (s 18) diye düşünen okuyucular, yani günümüz insanları karşı karşıya getirilir Eserin bütününde de görüleceği üzere Postacı toplumun yapısına tam olarak ayak uyduramamış, kendini toplumdan soyutlamış, yalnız kalmıştır ve içekapanık bir şahsiyeti temsil eder Bunun yanı sıra İncilâ Hanım’ın da aynı çatışmayı yaşadığı görülür

Bir birey olan İncilâ Hanım neredeyse hikâyenin tamamında kapalı bir mekân olan evden hiç çıkmamış, çevresiyle neredeyse hiç konuşmamış ve kendini toplumdan uzaklaştırmıştır Bütün hâl ve hareketleri, eşinden gelen menekşeli mektupları merkez alır İncilâ Hanımın cemiyette olan bu uzaklığı ise kendiyle aynı mizacı paylaşan Postacı’ya bir benzerlik unsuru olarak geri döner Her ikisinin de farklı vak’a zincirleri dahilinde toplumla yaşadığı uyuşmazlık yine aynı vak’a halkası içerisinde benzerlik olarak okuyucunun karşısına örtülü bir biçimde çıkar

Eserdeki en önemli çatışmanın aşk üzerine kurulu olduğunu ifade etmek mümkündür Görüldüğü gibi gerçek hayattan ödünç alınan vak’a parçalarıyla bir anlatı sistemi vücuda getiren Kutlu, öncelikle bir kurgu iskeleti oluşturup zaman, mekân, şahıs, anlatım teknikleri vb gibi diğer ögelerle anlamlı bir bütün, etkileşimli bir şema meydana getirmiştir

Eserde vak’anın yanında ön plana çıkan bir diğer unsur ise şahıs kadrosudur Edebiyatın neredeyse bütün temelini insanın teşkil ettiği düşünülecek olursa bu hikâyede de şahıs kadrosunun ne kadar önemli olduğu anlaşılacaktır Eserin en bütün yükünü üzerinde taşıyan ve olayların tam merkezinde yer alan ilk ve en önemli kişi Postacı’dır Asıl kahraman olan Postacı, kendi hâlinde, oldukça yalnız, sabırlı, mütevekkil, iyi niyetli ve saf bir insandır Kahveye gider, yalnız oturur, gazete okur, evine döner, televizyon seyretmez, radyo (TRT 4) dinler, pul koleksiyonu yapar, sedire uzanıp düşüncelere dalar En yakın yoldaşları kedisi ve radyosudur

Eserin bilhassa giriş kısmında blok/statik tanıtma tarzı ile okuyucuya tanıtılır Eserde ele alınıp işlenen tema ve konu Postacı üzerinden verilir ki, bu durumda hikâyenin tematik gücü Postacı’dır Fonksiyonlarına göre ön plana çıkan kahramanlardan bir diğeri ise Postacı’nın eşi ve İncilâ Hanım’dır Her ikisi de Postacı için birer dönüşüm unsurudur

Olayların akış serini değiştiren ve Postacı’yı vak’a halkalarına sürükleyen bu iki kadın, yönlendirici güç durumundadır Hikâyenin yardımcı güçleri olarak her daim Postacı’yla sohbet eden, ona akıl veren Kahveci ve Almanya’daki seyahatinde Postacı’ya eşlik eden amcaoğlu kabul edilebilir Hikâyede Postacı gerçek aşkın, tevekkülün ve tahammülün simgesidir Postacı’nın küçük eşi ve İncilâ Hanımın eşi bir nevi sadakatsizliğin, nefsin ve benliğin sembolüdür İncilâ Hanım okuyucunun karşısına sabrın, bekleyişin, vefanın ve ümidin timsali olarak çıkar Belli vasıfları göz önünde tutulduğunda Büyük Hanım gelenek, Remzi Bey koruyucu güç, Kahveci manevî yardım, Almanya’daki kadın ise iyilik unsuru olarak ele alınır


“Menekşeli Mektup” adlı hikâyede şahıs kadrosu ve vak’a ön plana çıkarken mekân ve zaman destekleyici unsurlar olarak ele alınır Eserde yaşanan olayların sahnesi olarak değer kazanan mekân; kurgunun oluşum aşamasında, hikâyenin inşasında ilk cümlelerin bir mekâna ait olması ve eserin ilerleyen bölümlerinde bu mekânın önem kazanması mekân unsurunun önemine işaret eder Çünkü bazılarının villa dediği, sokağın ucundaki o büyük bahçeli güzel ev, hikâyenin ilerleyen bölümlerinde Postacı’nın âşık olacağı İncilâ Hanım’ın evidir Ancak o büyük bahçeli güzel evin ilerisinde ise Postacı’nın o küçük ve eski mahallesi, evi hikâyeye girer Bu iki mekân görünüş itibarıyla zıtlık oluşturur

Mekânların birbirine zıt olması esasında ekonomik bir zıtlığın da ipucunu verir Postacı’nın mütevazı bir evde yaşamasına karşın İncilâ Hanım’ın görkemli bir villada (İlkeli Villası) tahkiye edilmesi ve bu görkemin beraberinde gizemi getirmesi, Postacı’nın İncilâ Hanım’ı ulaşılmaz bir hâlde tasavvur etmesinin nedenlerinden biridir Adı sık sık geçen bu ev İstanbul gibi, Beykoz gibi gerçek bir mekân dahilinde verilir Mekânın açık açık belirtilmesi ve adresinin verilmesi okurun muhayyilesinde realizme dair intibalar bırakmaktadır Açık adres kullanılması inandırıcılık açısından okuru ikna eder mahiyettedir Ancak seçilen mekânın muhayyel yahut reel olması onun itibarî olmasını değiştirmemektedir

Hikâyeye sürekli konu edilen büyük bahçeli güzel ev, kapalı bir mekânı teşkil eder Zira İncilâ Hanım da dışarıya, sosyalleşmeye kapalı kimliğiyle tanıtılır ve sürekli evin içinde gösterilir Topluma karıştığı tek mekân evin dışarıya açılan kısmı balkonu ve tabiata açılan bahçesidir Mekânların kişilerin halet-i ruhiyesi ile bağlantılı olarak işlendiği göz önünde tutulduğunda İncilâ Hanım’ın insanlara kapalı olduğu anlaşılacaktır Villa ve Bahçe, bir mekân olarak Postacı için de önemlidir Zira her iki mekân da Postacı için birer dönüşüm kaynağıdır Postacı kendi eski ve küçük mahallesinden, tavan tahtalarına çakılmış kontraplak levhaların yağmur suyuyla oluşmuş lekelerini seyrettiği evinden sonra büyük bir villa ile karşı karşıya gelmiş ve geçiş süreci yaşamıştır Kendi küçük dar mekânında ve kaçan eşinin hatıralarıyla boğulan kalbi, İncilâ Hanım’ın büyük ve geniş mekânında nefes almaktadır Asaletiyle göze çarpan bu kapalı mekân unsuru villa, bir nevi asil fakat münzevi olan İncilâ Hanım’ın sembolüdür Zira villaya ulaşmak da İncilâ Hanım’a yaklaşmak demektir

Hikâyelerin genelinde olduğu gibi bu eserde de mekân, umumiyetle Postacı’nın ruh hâliyle ilişkili olarak verilmiştir Postacı’nın ruh haliyle birlikte ele alınan mekânlar ise “ev”den sonra sık sık gittiği kahve, kimselere görünmeden eve ulaşmak istediği keçi yolu, amaçsız yürüyerek vakit geçirdiği sokaklardır Kahve, Postacı için bir durak yeridir Eşi ile gerçekleştirdiği evlilikten sonra kahveyi bırakıp evinde vakit geçiren Postacı, eşinin onu terk etmesinden sonra rahatlamak için bir mekân olarak kahveyi tercih eder Kalabalıklar içinde kendi masasına ve köşesine çekilip bulmaca çözer, çay içer ve düşünür Kahve, dış fakat kapalı bir mekândır Postacı keza, dışarıya çıksa da kendi içinde hâlâ kapalıdır Çalılar arasında kaybolan keçi yolu ise Postacı’nın kaçış mekânlarındandır Eşinin Postacı’yı terk etmesinden sonra, Postacı kahvedeki insanlara görünmek istemeyerek keçi yolundan yürür Aynı şekilde Postacı’nın İncilâ Hanım’la çıkan dedikodusundan sonra bir kaçış yolu olarak kalabalıklardan uzak olan keçi yolu tercih edilir Zaman zaman ise Postacı’yı sokaklarda, bomboş sokaklarda, başka yollarda yürürken görmek mümkündür Keçi yolu, sokaklar vb hikâyede açık mekân olarak ele alınır ve tabiatın bir parçası olarak işlenir

Eserin zaman ögesini ele almakta fayda vardır Postacı’nın bir akşam vakti eve gidişiyle başlayan ve yine bir akşam vakti evinin önünde eşini bulmasıyla biten zaman, eserin öykü zamanıdır Hikâyenin ilk cümlesinden son cümlesine kadarki kısım belli bir zaman diliminde meydana gelir ve öykülenir Bu da eserin aktüel zamanını teşkil eder Hikâyede kimi zaman geriye dönüşler görülür; fakat olay olup bitmiştir ve sadece geriye dönüş tekniği ile okuyucunun bilgisine sunulur

Mustafa Kutlu ise zamana dair görüşlerini hikâyenin seyri içerisinde eritir:

Kaç ay, kaç yıl geçti? Ne önemi var Zaman izafî bir şeydir (s 36)

Menekşeli Mektup adlı hikâyede bakış açısını tayin eden kişi yazarın kendisidir Eserde bakış açısı yazarın bizzat kendi kalemindedir Bu bakış açısı ve anlatıcı ise yazarın nev’i şahsına münhasır bir üslup özelliği olarak kayda geçer Mustafa Kutlu, yazar-anlatıcı kimliğiyle sık sık okurun karşısına çıkan ve onu hikâyeye dahil eden, onunla sohbet eden ifade kalıplarının yanı sıra, ilerleyen safhalarda yazar olarak kendini iyice belli eden bir anlatım tarzı benimser Nitekim, Kafamız karıştı sayın Kutlu Cinsellik aşkı kirleten bir şey değil ki; hayatın kanunu böyle Aksine yatak odası uyumlu olan, hele bir de çocuğa kavuşan çiftlerin aşkı ikiye katlanırmış, derler

Senin söylediğin umuma aykırı bir durum Pek de kabul edilecek bir yanı yok yani (s 19) gibi cümlelerle okuyucu konuşturulur Aynı zamanda yazar, olaylar sürerken Ahmet Mithat Efendivârî devreye girer Sorarım sana ey okur, biz bunu böyle yazdık diye postacı eski postacı olabilir mi? Aferin sana Olamaz tabi (s 27) gibi ve Uçma dediysek ey izanı az okur, elbette ki kanat takıp havalanmayı kast etmiyoruz (s 28) şeklinde okura seslenir

Yazar, kendisini sık sık devreye sokarak hâkim bakış açısına sahip olmadığını âdeta kanıtlama gayesindedir Zira, Niçin aramadı? Onu ben de bilmiyorum Bir de derler ki, yazarlar yazdıkları kitapta yer alan kişilerin her halinden haberdar olur Hadi canım sen de (s 46) gibi ifadeler hâkim bakış açısına karşı beslediği tutumu ortaya koymaktadır Ancak her ne kadar durum böyle olsada hikâyenin genelinde yer yer Tanrısal bakış açısının izleri görülür

Yazar, Postacı’nın bütün duygu ve düşünceleri bilir; iç monolog ve iç diyaloglarla insanların içinden seslenir; zaman zaman okuru olacaklardan haberdar eder Kutlu, karşısında dinleyiciler varmış gibi bir anlatım tarzı oluşturmuş, okuru karşısına oturtmuş ve böylelikle reel anlatıcının özelliklerini yeniden modern hikâyeye sokmuştur Zira modern hikâyenin kullandığı esas anlatıcı irreel/itibarî anlatıcıdır Yazar, yetkisini ve anlatıcılık görevini kurguladığı itibarî dünyanın irreel anlatıcısına bırakmamıştır Hatta zaman zaman Değil mi ama aziz okuyucu (s 13) diyerek okurun sohbete iştirak etmesini ister

Acele etme sevgili okur, elbet bu sorunun cevabını da vereceğiz Sen uslu uslu takip et, sonunda sen de rahat edersin, biz de sırrı ifşa etmiş oluruz (s 18) gibi ifadeleriyle okurun hamlelerine dahi müdahale edebilecek bir samimiyet oluşturur ve hikâyeci kimliği ile, yazar-anlatıcı vasfı ile okurun yanında durur

Menekşeli Mektup, kullanılan anlatım teknikleri açısından çeşitlilik gösteren bir tarzla kaleme alınmıştır Zira hemen hemen bütün anlatım tekniklerini bir arada ve iç içe girmiş bir hüviyette yakalamak mümkündür Bunlardan kimisi ön plana çıkarken, kimisi diğerinin gölgesinde kalır; ancak varlığını her daim hissettirir Dinamik, hareketli bir vak’a zinciri ve akıcı, sürükleyici bir üslubu bünyesinde taşıyan Menekşeli Mektup’ta dikkati çeken öncelikli anlatım tekniği anlatma/tahkiyedir Eserin nerdeyse her bölümünde bu anlatım tekniğine başvurulmuştur Kullanılan gibi sıralanan cümlelerde hikâyeci kimliğin tesiriyle meydana gelen bir tahkiye mevcuttur

Hikâye boyunca sıkça kullanılan bir başka anlatım tekniği ise gösterme/sahnelemedir ve eserin çoğunluğunda bu teknikten istifade edilmiştir Bunlara müteakip özetleme ve açıklama/yorumlama tekniklerini görmek mümkündür Tasvir tekniği de hikâyede başvurulan anlatım tarzlarındandır ve objektif bir tasvirden ziyade anlatıcının bakış açısıyla şekillenen bir betimleme tekniği görülür Yazarın tasvirden ziyade kahramanların tahliline başvurmuştur Kimi zaman yazar anlatıcı kimi zaman kahraman anlatıcı tarafından şahısların iç çözümlemesine değinilir Eserde zaman zaman da geriye dönüş tekniğinin kullanıldığına şahit olunur Bu teknik genellikle sebep-sonuç çerçevesiyle gelişen vak’a halkalarından okuyucuyu da haberdar etmek için kullanılır Kullanılan bu teknikleri takip eden diğer anlatım metotları dialog ve monologdur

Hikâyenin genelinde dış mononlog hâkimdir ve bu dış monolog anlatıma hareketlilik, inandırıcılık katar Bunun yanında hikâyede pek rağbet görmeyen fakat yeri geldiğinde kullanılan iç dialog tekniğini de gözardı etmemek gerekir Kullanılan monologlarda her ne kadar kahraman, yani Postacı kendiyle baş başa kalsa da anlatıcının, yani yazarın perde gerisinden mevcudiyeti hissedilir Ancak hikâyenin bilhassa son bölümlerinde Postacının iyice kendiyle, kendi sesiyle baş başa kaldığını gözlemlemek mümkündür; son kısımlarda yazar, kendini silikleştirmeyi uygun görmüştür

Hikâyede kullanılan bir diğer teknik ise mektuptur Teknik olarak hikâyede kendine yer edinen mektup ögesi, bir leitmotiv olarak da okurun karşısına çıkar Eserde kullanılan ilk mektup Postacı’nın eşine aittir Kız, askerden dönen sevgilisine çala kalem yazılmış bir mektupla içinde bulunduğu durumu anlatan cümleler sıralar ve vak’anın gidişatını değiştirir Çocukluk arkadaşı olan işpotacının karısı bu mektubun taşıyıcısıdır Evden kaçma eylemi için kullanılan bu mektuptan aslında Postacı’nın eşinin Postacı’ya bakış açısını tayin etmek mümkündür Zira bu durumda yazar aradan çekilmiş ve hikâyenin kahramanı kendi cümleleriyle konuşmuştur ki, bu da vak’anın inandırıcılık derecesini arttıran, realizm çizgisini uzatan bir unsurdur

Hikâyede teknik olarak kullanılan mektuplar sınırlıdır; ancak “mektup” kavramı bir leitmotiv olarak sık sık hikâyeye dahil edilir Eser boyunca “mektup” kelimesi altmış defa, “menekşe” kelimesi ise on defa kullanılır ve aşk üzerine inşa edilen kurgu, mektup ögesi çerçevesinde işlenir Mektup, kapalı bir eşya olan zarfa konulduğu vakit gizemin, esrarın sembolü hâline gelir ve insanlarda merak uyandırır Postacı’nın üzerinde menekşe pulu olan mektuplarla tanıştığı sahnede akılalmaz bir merakın içine düştüğü görülür ve bu durum onu eyleme sürükler

Bir iletişim, haber verme, iç dökme vesilesi olan mektup üçüncü şahıslarca merak ögesi olarak zihinlere yer eder Zarfı evirir-çevirir; bakar da bakar En çok puluna bakar Bir hercai menekşenin yer aldığı bu pul onu, maviden laciverde, sarıdan turuncuya uçurur…

Acaba bu mektuplarda neler yazılıyor? İlke İlaç Sanayi’nin sahibi Ahmet Ferit Bey; o dünyalar güzeli eşine böyle her hafta bıkıp usanmadan neler yazıyor? (s 28) Postacı’nın bir merakla başlayan mektup serüveni İncilâ Hanım’a duyduğu aşkla devam eder Postacı mektupları taşımakla yükümlüdür ve taşınan bu mektuplar Ahmet Ferit Bey’in İncilâ Hanım’a duyduğu derin aşk(!)ın sembolüdür Karısı ile taa ilk günden belki daha önceden beri bir uyumsuzluk, bir geçimsizlik yaşayan Ahmet Ferit, Postacı’nın muhayyilesinde İncilâ Hanım’a Menekşe Gözlüm; benim ince, zarif, sevgili eşim gibi ithaflar sıralayan bir Mecnûn’dur Postacı mektupların sırrı çözülmeden önce zihninde mektup ve menekşe etrafında şekillenen hikâyeler kurgular Fakat İncilâ Hanım’ın mektuplara sığmayan aşkı neticesinde Postacı onu mutlu etme niyetiyle Almanya’ya gider Her salı büyük bahçeli güzel eve taşınan mektupların sırrı, Postacı’nın Almanya’ya yaptığı seferle çözülür
Merak duygusu giderilir; fakat bundan sonra da mektupların seferi kesilir Eserin konusu aşk, aşkın taşıyıcısı mektup, mektubun taşıyıcı ise Postacı’dır Bu silsilede mektup taşıyan Postacı, bir nevi aşkı yaşayandır

Gelenekten ve klâsikten beslenen bir aşk anlayışını günümüzden ve post-modernizimden beslenen bir anlatımla kaleme alan Mustafa Kutlu, Postacı’nın kırık aşk hikâyesi üzerinden bir nevi günümüzün aşk zihniyetine üstü kapalı bir tenkitle cevap vermiştir

Konu, tema, kurgu, vak’a, zaman, mekân, şahıs kadrosu, anlatıcı, anlatım tarzı ve teknikleri bakımından klâsik ve modern Türk hikâyesinin köprüsü Menekşeli Mektup, son dönemin menekşe gibi reyhan ve mektup gibi pinhan eserlerindendir


*Senem Gezeroğlu

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.