Çocukluk Hasretim Babama |
07-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Çocukluk Hasretim BabamaSusarak ne çok şey anlatmak istemiştim Oysa aylardır tek kelime çıkmıyor dudaklarımdan Ne tuhaf şeymiş büyümek Hüzün büyüyor, dertler büyüyor Mutluluksa hala yetim Özlemişim senden ayrı geçen zamanlarda “Babam” diyebilmeyi! Benim çocukluk sevincim! Babam! Bizim hiç birlikteliğimiz olmadı biliyor musun? Lunaparka gidip saatlerce dönme dolaba binemedik Ben başım dönerek aşağı indiğimde senin bacaklarına sarılamadım Atlıkarıncada peş peşe seyir edemedik “Kâğıt helva arasında dondurma alır mısın?” diye ağlayarak tutturamadım Hayvanat bahçesine gidip tavus kuşunun heybetini göremedim Ayının annesinin altına saklanışını, maymuna muzu uzattığında gerçekten kafasını kaşıyıp kaşımadığını, paçalı, şapkalı güvercinlerin de var olduğunu bilemedim Ve sen hiç “Tekrar geleceğiz” diyerek beni kandıramadın Senden ayrıyken elime tutuşturdukları pilli oyuncakları bu yüzden sevmedim Bebeklerin kollarını bu yüzden kırdım Ağlayan çocuğa yemek vermedim Susturmadım onları Çünkü sen yoktun! Ne zor şeymiş büyümek! Acılar da büyüyor… Sen gidince sayfalarca gemiler yapıp hepsini evin içine dağıtır, “Almayın babamı benden” diye yalvarırdım Minik kâğıt parçalarından medet ummak ne demektir bilir misin sen? Balkonda denizi seyrederken geçen her gemide soluğu annemin yanında alır, “Neden iş yapıyorsun? Bak babam geçiyor” diye ağlardım Elleri bulaşıklı, çamaşırlı koştururdu arkamdan; “Kızım onlar vapur” derdi Vapurlar sabah aldıkları yolcuları akşam eve getirirlerdi Ama seni getirmezlerdi Sen gelemezdin! Biz hiç doyasıya birlikte olamadık sanırım! Küçükken yıldızları gördüğümde, kucağına daha bir gömülür ve “Bir sürüler” diyerek ellerimi çırpardım Sen saçlarımı okşarken “Kızım onlar Samanyolu” derdin Anlamaz gözlerle sana bakınca, “Yıldızların aileleri” diye açıklamaya çalışırdın Bizimkini arardı gözlerim, gözlerim dolardı! Bizim Samanyolu’muz olamadı, değil mi baba? Akşamları saat yedide eve giden arkadaşlarıma imrenirdim hep Annesi balkona çıkar “Kızım baban gelmek üzere” diye bağırırdı ve yanımdan “İyi akşamlar” diyerek giderdi Bayırdan aşağı heyecanla koşar, babasına sarılırdı Elinde poşetler içinde ekmekler ve belki de ona ait minik bir çikolata görürdüm Akşam yemeğini saat yedide yerlerdi Ben hiç saat yedide seninle yemek yiyemedim Bayram sabahları cici bici giyinmiş çocuklara özenirdim Ama en çok da babasının elinden tutmuş dışarı çıkan veletler imrendirirdi beni Hınzırca parlayan gözleri öylesine mutlu gelirdi ki Çoğu kez kıyafetlerim umrumda olmazdı Ellerime bakardım Ellerim boş anneme koşardım Eve gelir ağlardım Annem her defasında sorardı, - “Yine ne yaptın kızım?” - “Hiç” derdim anneme, “Ayşe ayağıma bastı, yeni ayakkabımı kirletti, toz oldu, toprak oldu” - “Ağlama” derdi annem, gülerek bez verirdi Ellerim ayakkabımı silerken ben senin kokunla yüreğimi silmek isterdim Her bayram sabahı dua ederdim Annem dayanamaz en sonunda kızardı, - “Ağlama kızım, arkadaşın alt tarafı ayağına bastı” - “Ama anne çorabım da kirlendi” derdim ve usulca ağlamaya devam ederdim Ayşe ayağıma basardı, benim yüreğim acırdı! Anneme sorardım hep susardı - “Babam nerede?” diye devam ederdim ağlamaya, - “Sulu gözlü kızım” diye saçımı okşardı, “Bak yine gözyaşların damlıyor Baban gemiden sabah gelecek, kahvaltıda yanında olacak” Annem kendine inanmaz, bana ise yarınlar hiç olmazdı Evimde gemiler, elimde gemiler! Kâğıtları her akşam azarlardım, “Yol verin babama” derdim “Eve gelsin, yol verin babama!” derdim “Kalbime girsin, onu çok özledim!” Ertesi sabah erkenden uyanır, gemileri kaldırırdım Pijamalarım üzerimde, yüzümü yıkamadan doğruca kahvaltı masasına oturur, sandalyeyi bir öne bir arkaya çekiştirip dururdum -”Kahvaltını et” diye seslenirdi annem -”Yine okula geç kalacaksın!” -”Etmem” derdim Gözyaşlarım bebeklerimin ucunda damladı damlayacak -“Babam nerde?” diye sorardım “Gelmedi, gelemeyecek, değil mi?” diyerek kalkardım sofradan “Okul tatil bugün! Hem Ayşe de ayağıma bastı, görmek istemiyorum onu Okula gitmeyeceğim” diyerek kapanırdım odama Kâğıtlardan alırdım hıncımı Gemiler bana inat seni getirmezdi Ayşe’nin babası o akşam yine elinde poşetler, içinde minicik bir çikolata evine gelirdi Şimdi ise yanımdasın yıllardır ve ben susuyorum Cevabını bulamadığım sorular var kafamda Ya sen mutlu musun? Doğum günün bugün! Geriye kalan ömrünün son yılları belki de Kucağına oturacağım, omuzlarına tırmanacağım yaşlarım da geçti Biliyor musun senin sıcaklığını kimse veremiyor Sarıldığında, “Kızım” dediğinde, içimde bulduğum huzuru kimse veremiyor Ben uyurken bir gece yanağımdan öpmüştün Soğuktu dudakların ama baba sıcaklığı geçmişti kalbime Baba sıcaklığı nasıl olur, bilir misin sen? Kanatları kırılmış bir kuş bile olsan sığınırsın yanına Koca elleriyle önce sarar seni Başın çoğu kez yetmez göğsüne, ufacık boyunla zıplarsın, parmak uçlarına kalkarsın, sonra ellerini kalbine koyarsın Güven gelir önce,sonra için ısınır Huzur kaplar yüreğiniBaba sıcaklığıdır bunun adı Uzun zaman oldu biliyorsun değil mi, gönlümce “Babam” demeyeli? Hani bir ağız dolusu derler ya; bir ağız dolusu susuyorum artık Büyüdüm ya; uzaktan izliyorum yaşamını Gün be gün karşımda yaşlanman içimi üzüyor Bazen yataktan kalkarken horultunu duyuyorum; ninni gibi geliyor! “Bugün değil” diyorum çok şükür! Bir gün daha birlikteyim Sesini duyabileceğim, yüzünü görebileceğim bir güne daha açıyor gözkapaklarım kendini Telafisi olan hayatın son demlerini yaşıyoruz… Parmak uçlarımda omuzlarına atlayıp ellerim kalbinde zıplamıyorum artık Büyüdüm! Gemileri attım Kâğıtları yaktım Çocukluğumda gemiler seni bana getirmezdi, getirmedi! Bugün doğum günün babam! Geriye kalan ömründen bir gün daha bitti |
|