İnci |
07-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İnciYüzlerce sene evvel çok güzel bir kız varmış Ayağına kapanıp bütün gençler yalvarmış Bu eşi bulunmayan güzeli almak için Erimişler aşk denen alevden için için, Güneşin sızağıyla eriyen karlar gibi; Hepsinin bu sevdadan hicran olmuş nasibi Böyle yaşıyorlarken dünyalarına küskün, Güzel kız davet etmiş aşıklarını bir gün Demiş:"Elbet veremem gönlümü hepinize, Fakat bir müsabaka açıyorum ben size: En güzel en kıymetli inciyi bana her kim Getirirse onunla artık evleneceğim" Aşıklar mallarını feda edip satmışlar, Dört taraftan en büyük inciyi aratmışlar Yüzlerce sene evvel bir saz şairi varmış; Bu gencin de gönlünü o kızın aşkı sarmış Aklını alıvermiş gök ela renkli gözler; Her dakika biricik sevgilisini özler, Her dakika ağlarmış, sızlarmış, ah edermiş; perişanmış, mahzunmuş, derbedermiş Duymuş müsabakayı bu aşık da nihayet, "İnci nedir" diyerek o anda etmiş hayret Çünkü o ana kadar inciyi bilmiyormuş "İnci nasıl şey?" diye bir ihtiyara sormuş: "Ben onu hiç görmedim gezdim de diyar diyar" Demiş ki zavallıya gülümseyip ihtiyar: "Güzel bir taştır inci, kadınların süsüdür; Durduğu yer onların açık, beyaz göğsüdür Denizden çıktığından pahalıdır gayetle Bu sözleri duyunca aşık bakar hayretle, Der ki:"Ben deniz nedir, onu da bilmiyorum" İhtiyar denizi de anlatır: "Dinle yavrum, Bu öyle bir susur ki ufuğa kadar açık, Bazen dalgalar kıyısında ufacık; Bazen fırtına çıkar, hava olunca lodos, Deniz birden kudurup kayalara vurur tos Sen karada gezmişsin belli bu yaşa kadar Bu dağların ardında çok uzak bir deniz var Pek merak ediyorsan yürü, memleketler aş" Saz şairi, bu sözler bitince, yavaş yavaş Denizi bulmak için seyahate koyulur; Uzun yollar üstünde harap olur, yorulur Nihayet gök toprağa ışığını dökerken Bir sahile yaklaşır, henüz şafak sökerken Aradan bir yıl geçip nihayet mühlet bitmiş, Aşıklar akın akın kızın yanına gitmiş Hepsi de dizilmişler önüne birer birer; Ellerinin üstünde donuk, beyaz inciler Güzel kız seyre dalmış,oturarak yerine; İpek elbisesinin uzun eteklerine Bütün delikanlılar koymuş hediyesini! Gözlerini açarak herkes kesmiş sesini: "Acaba hangisini kabul edecek ?"diye Dışardan bir gürültü duyulmuş o saniye: "Bırakın muradıma ben bugün ereceğim, Bırakın sevgilime inciler vereceğim" "O da getirsin" diye güzel kız vermiş izin, Şair içeri girmiş tereddüt etmeksizin Anlatmış kalbindeki sızlayan bir yarayı, Anlatmış uzun uzun bütün bu mecarayı "Ben bir şair aşıkım, elimde bir kırık saz, Yapyalnız yaşıyorum, derdim çok, sevincim az O güzel gözlerine bir pınar gibi gönlüm Yıllarca aka aka tükendi tahammülüm Fakat seni unutmak gelmiyordu elimden Ve bir gün işittim ki inci istemişsin sen Ama bu ana kadar görmemiştim ben onu, Öğrendim bu incinin denizde olduğunu Deniz nerde diyerek arıyordum bu sefer; Aşkının kuvvetiyle aştım dağlar tepeler Nice ülkeler gezdim nice dağlar dolaştım, Bir sabah sonu gelmez bir denize ulaştım: Güneş içinden doğup içinden batıyordu; Sular arzın üstüne yaslanmış yatıyordu Rüzgar yavaş esiyor,engin sessiz, durgundu; Vücudum aylar süren yolculuktan yorgundu İndim büyük denizin o büyük sahiline İncileri topladım ,uğraşıp didinerek" Aşıkın sözlerini dinlerken kadın erkek; Şair omuzundaki bir torbayı uzatmış, Yere bağını çözüp, incileri boşaltmış Fakat o anda herkes kahkahalarla gülmüş: Çünkü inci yerine çakıl taşı dökülmüş Güzel kız genç aşıka demiş: "Bunu iyi bil: Bu, parayla alınan incilere mukabil, Senin çakıl taşların pek değerlidir elbet; Şair! Yaşayacağım seninle ilelebet" Nazım Hikmet |
|