Sürgün Anıları |
07-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Sürgün Anıları1944 yılının Şubat ayı, Kafkaslarda kış, kışın en sert evresi, avulundan (köyünden) uzaklara heyecanlı bir genç delice at sürüyor, bu gencin ismi Patimat Patimat 15 yaşında, saçları buğday sarısı, gözleri ise Yarallah’ın ona armağan ettiği adeta bir nazar boncuğu gibi, saçlarını güçlü doğu rüzgarları okşuyor at sırtında iken, tüm Kafkasyalılar gibi oda dağlarına sıkı bir muhabbet ile bağlı Dağlardan dağlara bir Zümrüdüanka gibi konuyor Babası Saidat’a Gürcü arkadaşı Şota’nın hediye ettiği atı Gürcüce at manasına gelen, Zheni ile, dağlarda, saçlarını okşamasına izin veriyor doğu rüzgarlarının Onu gören analar imreniyor, öyle bir geline sahip olmak için Avulun gözdesidir Patimat Patimat’ın hızını kesen uzaklarda ki karartıydı, küçük yüreğine acımasız ürperti düştü, neydi o karartının sebebi? O yöne doğru gitmek istedi ama avula dönmesi gerekiyordu güneş batmak üzereydi ve amcası Kadir’in toyunu (düğününü) kutlayacaklardı gözleri arkada avulunun yolunu tuttu Patimat yetimdi, babasını genç yaşta kaybetmişti, ince hastalıktan ölen babası Saidat, avulun muallimi ve ileri gelenlerindendi Patimat avula dönüş yolunda toy merasimini ve eğlenceyi düşündüğü için, o uzaklarda gördüğü karartının yaşından büyük aklında, kaybolmasını engelleyememişti Kanı, Koysu Irmağı gibi çağlayan Patimat, en yakın arkadaşı Murat’a doğru koşuyordu, Murat 19 yaşında cesur, atik, iyi eğitim görmüş bir gençti, babasının en iyi talebelerindendi, Patimat onunla çok iyi anlaşıyordu Patimat, onu, toy merasimi için giydiği özel kıyafetleri içinde görünce, yanakları Andi ormanlarında ki elmalar gibi kızardı, pek belli etmemeye çalışsa da başaramıyordu Murat’a bir kardeşin abisine duyduğu sevgiden daha fazlasını beslediği alenin ortadaydı Murat, ona doğru koşan, ve tüm dikkatleri üzerine çeken bu kızı fark etti, onu çok seviyordu, çünkü hocası Saidat’ın ona emanetiydi Patimat, ona yakışan asalet ve edebi ile selamladı Murat ve çevresindekileri, Murat’ın yakına yaklaşıp “-seninle konuşmam gerekiyor” dediyse de, Murat yine gereksiz heyecan peşinde olduğuna kesin kanaat getirerek “-Şimdi olmaz Hocamın kızı” diyerek ona latifede bulundu Patimat tekrar denedi ve tekrar aynı yanıt ile karşılaştı, tam o esnada avulun delikanlıları halkanın ortasına dizilmişti, onu gören Murat da koşarak halkayı yardı ve tam ortada belirdi, Kafkasların ortak dansı Lezginka ile coştular Artık gece yarısı olmuştu, yorgun ve gülen yüzler usulca ve tüm bahtiyarlığın belirtisi ile evlerine çekildiler Patimat’ta gözlerini yavaşça kapadı Ama çok geçmeden kan ter içinde uyandı, trenler görmüştü kabusunda, trenler, kan ve gözyaşı… hemen yüzünü yıkadı tam yatağına tekrar kurulacakken, avul meydanında ağıtlar yükselmeye başladı, camdan baktığında gazileri gördü, çok azı geri gelmişti ve ayakta zor duruyorlardı Gaziler, kuzeye Moskof’a direnmeye gidenlerdi, avuldan 100 kişi kadar yola çıkmışlardı bir hafta evvel, şimdi ise yaklaşık 10-12 kişi görüyordu Patimat Öfke ve elem kapladı narin yüreğini Tüm avul ahalisi gibi oda avul meydanına koştu ve gazilere yardım etti, düğün neşesinden geriye kalan, yaraların gözyaşı ile sarılmasıydı artık… Güneş kendini kaçırıyordu Kafkasya'dan, yıllar sürecek acının habercisiydi gazilerin şehadeti! 10012009 Mehmet Sefa Dönmez (Wallace) |
|