Ayrılık Hatıraları 2 |
07-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ayrılık Hatıraları 2Ayrılık Hatıraları Hikayesi - Amin Duası Hikayeleri - Aynur Engindeniz - Aynur Engindeniz Yazıları 2- AMİN DUASI Annemler izin alamadıkları için Refika’nın cenazesine gelemediler Ölümün soğuk yüzüyle tanıştığım o günlerde, sığınabileceğim hiç kimsem yoktu Evdekiler acılarıyla ve cenaze telaşıyla öylesine sarmalanmışlardı ki, kimse bu küçük yüreğin çırpınışını görecek halde değildi Cenaze işlemleri öylesine seri ve tabii bir düzen içinde gelişmişti ki, sanki Refika’nın öleceğini biliyorlarmış da, ona göre hazırlık yapmışlar gibi gelmişti bana Öldüğünü anladıkları anda üzerine serdikleri, yeşil kadife üzerine yaldızla Arapça harfler yazılı cenaze örtüsü, sonra karnının üzerine konan bıçak, sanki çok önceden onun için alınmış, bugünler için saklanmış gibiydi Salonun ortasına büyük yemek masasını yerleştirdiler Yerdeki halıları kaldırmalarına bir anlam veremesem de, her halde büyük bir yemek verecekler diye düşündüm Hatta kendi kendime, “Refika öldü gitti, onlar yemek derdinde” diye içerlendim Sonra o yemek masasının üzerine, Refikanın beyazlara sarılmış bedenini koyduklarını görünce, şaşkınlığım bir kat daha arttı Hiçbir harekete, söze anlam veremiyor, sadece oturduğum yerde, büyüklerin bacakları arasından olan biteni izliyordum Bir kadın sürekli Refikanın başında Kur’an okuyordu Köyün diğer ahalisi sağlı sollu cenazeyi çevrelemişlerdi Herkesin gözü küçük ölüdeydi Kimisi “vah vah” diye için için ağlıyor, kimisi yanındakine bu seneki mahsulün kıtlığından dert yanıyordu “Yok kardeş, bereketi kesildi bu toprakların Bak bu sene dördüncü bebemizi koyuyoruz toprağa…Lanetlendik biz, demedi deme” diye cevap verdi bir başka kadın Demek ilk ölen çocuk Refika değildi bu köyde Demek lanetliydi buralar Korkmuştum, hem de çok… Bir aralık dayımın salona girdiğini gördüm Yarım gözle cenazeye baktıktan sonra, yan odaya karısının yanına gitti Sonra ikisi birlikte kızlarının yanına geldiler Yüzünü açıp öptüler Aslında bugün normal bir gün olsaydı, işlerinde güçlerinde olacaklar, evde bir çocukları olduğu akıllarına bile gelmeyecekti bekli de Akşam olunca da o yorgunlukla odalarına çekilecekler, küçük Refika’yı yine öpemeyeceklerdi Yarın, ertesi gün ve ondan sonraki günler…Hep bu şekilde geçecekti O yüzden düşündüm, Refika öldüğüne mutlu olmalı şu anda Annesi ve babası rengi tuhaflaşmış yanaklarından öperken, o, onları görüyor muydu acaba? Refikayı köy mezarlığına gömdüler Küçük olduğum için beni götürmediler Aşağı mahalleden bir köylünün kızıyla birlikte evde kaldım Bu kız, uzun boyuna, gösterişli cüssesine rağmen, öylesine korkaktı ki, sürekli “ burada ruh var” diye ağlayıp durdu Ruhtan neden korkardı ki bir insan? Babam annemi “ ruhum” diye çağırırdı Sonra, acıma duygusunu kaybetmiş insanlara “ruhsuz” diye hitap ederdi Öyleyse ruh güzel bir şey olmalıydı Dayanamayıp sordum: _Latife ruhtan neden korkuyorsun ki? Hepimizin ruhu var… _Tamam var da, ölmüşlerin ruhu başka olur _Nasıl yani? _Dedem anlatmıştı bir kere, eğer insan günahkarsa, ruhu insanların bakmaya tahammül edemeyeceği kadar çirkin olurmuş _Ama Refika çok iyi bir insandı Günahı olduğunu sanmıyorum Bir keresinde tencereden dolma çalmıştık ama, teyzem bizi yakalayıp cezalandırmıştı Cezasını çektiğimiz için günahkar sayılmayız… _Sen öyle san Hafız amca demişti ki, insan ölünce ruhu yukarı çıkar, evdekilerin arasında dolaşır, herkesi görür ve işitirmiş İyi biri de olsa korkarım ben! ………………………………………………………………………………… Ertesi akşam Refika için mevlit okundu Ev cenaze gününden daha kalabalıktı Millet bir kutu meyve suyu daha fazla alırım diye, çoluk çocuğunu da getirmişti Dün, küçük bir ölünün yatırıldığı ahşap masanın üzerinde, bu akşam, ikram edilecek yiyecekler duruyordu O zaman anladım ki, insanın da eşyadan pek bir farkı yokmuş İnsan bedeni de tıpkı bir masa kadar portatif olabiliyormuş Bir yerden sökülüp, başka bir yere yerleştirilebiliyor, gerektiğinde amacı dışında bile kullanılabiliyormuş Dün teneşir niyetine kullanılan masa, bugün açık büfe görevi yapıyordu Bir gün önce uçurtma uçurtan bir çocuk , ertesi gün kurtların yiyeceği olabiliyordu Açık büfe teneşirin etrafı çocuk kaynıyordu Ağlamaktan sümüğü suratına yayılmış bebekler, birbirileriyle bir dilim kek için münakaşa eden çocuklar…Hepsi Refika için önceden yazılmış bu ölüm senaryosunun, en kıymetli figüranlarıydı Herkes gibi, onlar da bu ölümü önceden biliyor gibiydiler Biliyor ve ona göre kendilerine düşen kutsi görevi yerine getiriyorlardı Zavallı teyzem masanın yanında oturmuş, ikramlıkları haşarı çocukların şerrinden korumaya çalışıyordu Hocanım, Kur’an okumayı bitirmiş, amin duasına geçmişti Kalabalık içindeki yaşlı kadınlardan biri “ herkes bir yere toplansın” diye bağırdı Bu komutla beraber, sağda solda fısıldaşan ve ağlaşan kadınlar salonun ortasında katmerli bir halka oluşturdular Bulunduğum yerde yapayalnız kalınca, anneannem beni fark etti Yanına alıp, avuçlarımı açmamı, duayı dikkatlice dinlememi, cemaat amin dediği anda aynı şekilde tekrarlamamı tembihledikten sonra, o da herkes gibi kıbleye döndü Biz en arkadaydık ve herkesi görebiliyordum Bir süre sonra kimisi bir diğerinin omzuna yaslanıp uyumuş, kimisi kendi arasında fısıldamaya başlamıştı Kendi aralarında konuşanlar, yalnızca cemaatin amin dediği kısımlarda lakırdısını bölüyor, aminden sonra sohbet aynı hararetiyle devam ediyordu _Esma, senin aldığın macunu denedim bacım Amin! Hiçbir işe yaramadı kız Hatta daha da…Amin! Arttı meret…Boşuna da onca para…Amin! Verdik… _Bacım, ne bileyim, Ayşe Kadın kullandı…Amin! Ona iyi gelmiş Songül de aldıydı ama…Amin! Ona yaradı mı bilmiyorum Amin Allah! Kadınların fısıltıları, yuvarlanıp, artarak büyük bir çığa dönen kartopu gibi, bir kişi, iki kişi eklenmesiyle ince ama keskin bir uğultuya dönüşünce, Hocanım elindeki kitaptan başını kaldırarak: _Sıkılan gitsin kadınlar! Burayı mı buldunuz halleşecek, diye bağırdı Bir aralık uğultu kesilir gibi olduysa da, bir müddet sonra aynı kıvamına döndü Ben anneannemin dizinin dibinde Hocanımı dinliyordum Avuçlarımı neden açtığımı dahi bilmeden, herkesle beraber “ amin” diyor, hocanın ağlamaklı sesine mukabil, büyük ve kederli adamlara has derin bir efkarla, yüzümü buruşturuyordum _Âmin! Ya Erhamerrâhımîn! Sübhane Rabbiye’l Aliyyi’l a’lel vehhâb Euzübillahimineşşeytanirracîm- Bismillâhirrahmânirrahıym Elhamdülillahi Rabbil alemîn Vessaletü vesselâmü alê rasûlinê Muhammedin ve alê êlihî ve sahbihî ecmeıyn Ey bütün mükevvenâtı yaradan, mevcudâdı yoktan vareden, canlılara hayat veren, tüm mahlûkâtı rızıklandıran, âlemleri terbiye edip, kemâle erdiren, darda kalana yetişen, dua edene icâbet eden, günahlarına pişman olup tevbe edenleri bağışlayan ,kulunun dua ve niyazından hoşnut olan Rabbimiz! _Anneanne, amin nedemek? _Allahım duamı kabul et, demek _Peki, mükeyvenatı yaratan ne demek? _Ne soruyorsun canım Biz bilmeyiz onu hoca bilir _Ama…Nasıl bilmediğim şeye amin diyorsun Ya kötü bir şeyse… _Sus, o ne söz! Hiç Hocanım kötü söz der mi? Bir daha ağzından duymayayım! Hocanım, her cümlesinden emin ve vakur bir edayla okumasına devam ediyor, cemaat ondan daha emin bir şekilde “ amin” diyordu _ Bu duygularla affını diliyor, rahmetini umuyor, bereketlerini bekliyoruz ihsan eyle Ya Rabbi _Amin! _İlahi Allâm’ül- Guyûb, Settârul- uyûp ve Gaffâr’üz-zünûpsun, bütün hallerimizi, gizli ve âşikârımızı bilensin, ayıplarımızı lütf-u kereminle örtensin, “Gaffâr” ism-i şerîfin hürmetine günahlarımızı bağışlayansın, bize şah damarımızdan daha yakınsın, feryadımızı duyansın, ümidimiz var affedersinAffet ya Rabbi! _Amin! Anlamıştım Refikayla geçirdiğimiz o en son günde, uçurtma uçsun diye ettiğim duanın neden kabul görmediğini anlamıştım Çünkü ben ona doğru bir dille yalvarmamıştım Birileri de duamın ardından “amin” dememişti ………………………………………………………………………………… Ertesi sabah, herkesten evvel uyanıp, Refikanın yatağının altına sakladığım uyduruk uçurtmamızı da alarak çayırlığa gittim Elimde uçurtma, dilimde anneannemden saatlerce ders alarak, sabaha kadar ezberlediğim dua, koşmaya başladım _İlahî ; Zât-ı Pâkin ve Celal-i Kibriyan hurmetine, yapılan hayırlı duaları “Fetekabbelehâ Rabbühâ bi kabûlin hasenin” sırrına mazhar eyle Ya Rabbi Hâsıl olan sevabı, evvelan bizzat hâce-i kâinât, hulâsa-i mevcûdât, Fahr-i âlem, Nebiyy-i zîşan, meş’ale-i iman, Habib-i edîbin Rasûl-i Ekrem’in Hz Muhammed Mustafa (sav) efendimizin temiz-pak ruhuna hediye eyledik vâsıl eyle Ya Rabbi……………………………………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………………………… Âl-i ezvâc-ı tâhîrât, ashâb-ı Güzin, ensar-u muhâcirîn, tâbiîn, tebe-i tâbiîn, eimme-i müctehidîn, müfessirîn, muhaddisîn, ulemâ-i âmilîn, sulehâ-i sâlihîn,agniyâ-i şâkirîn, fukarâ-i sâbirîn, bâhusûs ashab-ı hayratta olup ta ölenlerin ruhlarına da hediye eyledik vâsıl eyle Ya Rabbi Duam bittikten sonra başımı göğe kaldırdım _Amin de Refika! Haydi Refika, amin de! Uçsun uçurtmamız, amin de! Aynur Engindeniz |
|