Başkaları 1 |
07-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Başkaları 1Başkaları 1 Hikayesi - Başka Hikayeleri - Aynur Engindeniz - Aynur Engindeniz Yazıları Öğle güneşinin yakıcı sıcaklığından, mor salkımlı bir çiçekle kaplı çardağın altına sığındım Canım son derece sıkkın ama, gülen maskemi cebimden çıkartıp yüzüme takmanın zamanı geldi Zira beklediğim arkadaşım, çay bahçesinin kapısından göründü Kirpiklerinden keder damlayan insanlara, yüzümü ayna yapıp, acılarıyla hasbihal ettirmemeliyim Bu buluşmayı uzun zamandır erteliyordum Çünkü kalbim öyle ağır yüklerle dolu ki, bir tanesini daha kaldıracak gücüm yoktu Gördüğüm, konuştuğum ne kadar mahzun ve mazlum varsa, işleri hallolduktan sonra evine giderken, gözyaşlarını yanaklarımda bırakıp öyle gitti Onlar sustu, bende bıraktıkları sesleri konuştu Ben hepsiyle dertlendim Neden öyle, neden böyle derken, bir de baktım ki, kendi hayatını değil de başkalarının artıkları olan hayatı yaşıyorum Baktım ki, kendime özel bir anım neredeyse yok Belki bu benim kendimden kaçışımın gizli bir deliliydi Belki insanların derdine ortak olarak, kendi sorunlarımı unutmanın bencilliğinde kayboluyordum aslında Bunu fark ettim ama hayatımda hiçbir değişiklik olmadıBen hala eşimin dediği gibi küçük bir gözyaşı şişesiyim Sağa sola bakındığına göre beni görmemişti arkadaşımYerimden kalktım ve el salladım Var gücüyle koltuk değneklerine dayanarak masaya geldi Sıcağın ve değneklerin etkisiyle küçük bir şelaleye dönmüştü yüzü Masaya oturdu Derin bir nefes aldıktan sonra gülümseyerek: _ Van kedisi, yazıklar olsun sana Dostluk ölmüş de cenazesini kaldıran yok ha _Ömer! Sana da merhaba Biliyorsun koşturmaca mı? Sen anla bari beni Herkes, gel, diyor da kimse, ne haldesin demiyor _Yavuz hırsız ev sahibini basarmış arkadaş Kaç saatte hazırladın savunmanı? Ömer bebekken çocuk felci geçirmiş, vücudunda çeşitli şekil bozuklukları olduğu gibi, yürüme şansını da kaybetmiş Bir bacağı diğerinden neredeyse yirmi santim kısa Diğer bacağı da metal aparatlarla dik duruyor Ama belden yukarısı, asla aşağısıyla alakalı değil Bacakları ne kadar hilkat garibesi gibi görünse de, yüz olarak o denli güzel yaratılmış bir insan İki tarafı da yaratan Rabbim, bu bacakları da ben yarattım, bu güzel yüzü de demiş adeta Kudretinin sonsuzluğunu anlamak için Ömer�e bir kere bakmam kafi gelmiştir hep Onu ilk gördüğümde işe yeni başladığım günlerdi Masa başında otuyordu Büroya girdiğimde herkes benimle tanışmak için ayağa kalktığında, o hiç istifini bozmadan yüzüme baktı - Merhaba, ben Nuray, deyip elimi uzatınca, bir süre öyle kalakaldım O ise arkasına döndü yerde bir şeylerle uğraşmaya başladı Sonra anladım ki, o özürlüydü ve yerde aradığı da değnekleri idi Güç bela ayağa kalkıp elimi sıktı � Ben de Ömer, memnun oldum Hayırlı olsun� dedi İlk günler, onun bu durumunu yadırgamadım desem yalan olur Hiç özürlü bir insanla aynı ortamı paylaşmadığım için, ne konuşacağımı nasıl davranacağımı bilmiyordum Bir de bacaklarına bakarken beni yakalamasından korktuğum için onunla konuşurken hiç yere bakmıyor, insanların gözlerine bir saliseden fazla bakamadığım için de duvarlara bakıyordumBir yandan da, beni şaşı sanacak diye korkuyordum Ama zamanla onun, kendiyle barışıklığını gördüm Esprili, hayat dolu bir insandı Başta alışamayacağımı düşünerek o birimden ayrılmayı düşünürken, zamanla sıkı dost, iyi bir ekip olduk Yaşça benden çok büyük olmasına rağmen, konuştuğumuz, güldüğümüz, sevdiğimiz ve sevmediğimiz her şey hemen hemen aynıdır Ama ne olmuş bilemiyorum, bir zaman sonra gülen gözleri perdelendi Suskunlaştı, bizden, özellikle de benden uzaklaştı Hep dalgındı Bunu fark ettiğim için, çoğu kez evrakı gizlice masasından alıp düzeltir olmuştum Bana göz rengimden dolayı Van kedisi der Bu durgunlaşmanın bir noktasında �Nuray Hanıma� döndüm Sonra bir gözü kör bir kızla evlendi Hani yeni evlilere has tatlı bir neşe olur ya insanda, biz onda bu neşeyi, heyecanı hiç göremedik Okulumu bitirince ben şu anki birimime geçtimO ve diğer dostlarım, birer anı olarak kaldı Her ne kadar aramızda mesafeler olmasa da, birim ve bina, hatta semt değişince yabancı gibi olduk Zamanla aramalar seyrekleşti, yolda görünce başlar çevrildi Geçenlerde eski arkadaşlardan biri, Ömer�in çok mutsuz olduğunu, eşiyle sorunları olduğunu söyledi bana Çok üzüldüm Yuva kurunca hayatından bir nebze olsun tat alır diye düşünmüştüm Hele bir de Allah çocuk nasip ederse�Ama ne yazık ki çocuğu da olmamış O aramıyorsa ben ararım deyip, halini hatırını sordum bir gün Sesi ağlayacak gibi titriyordu Daha fazlasını sormaya cesaret edemedim Hayatta en sevmediğim şeyler listesindedir ağlayan bir erkek görmek Bu onlara olan inancımı kırar Onlar güçlü olmalılar�Hani hep öyle öğretildi ya bizlere��Yine ararım seni� deyip telefonu kapattım Sonra o aradı, ve görüşmek istediğini söyledi Onu ağlarken görmekten mi korktum, anlatacaklarının ağırlığından mı bilemiyorum Ama hep bilerek erteledim bu buluşmayı Dün aradı � Van kedisi, Allah rızası için beni de yardıma muhtaçlar listesine al Belki bu sayede görüşebiliriz� dedi Anladım ki artık kaçışım yok Şimdi karşımda oturuyor işte Görmeyeli çok çökmüş Saçı bile beyazlamış Kırklı yaşların başında bir adam için fazla kırışmış göz kenarları _ Burası ne güzel değil mi? _Güzel de, sana ne olmuş arkadaş? Zaman tüneline düşüp, ellili yıllarına gelmiş gibisin Ömer Sürekli ellerini ovuşturuyor, sıkıntılı mimiklerle etrafa göz atıyordu Konuyu değiştirmeye çalışıp, _İşlerin nasıl küçük kız, dedi _Lütfen bırak artık şu küçük kız laflarını, nerdeyse torunlarım olacak Ömer! _Olsun, ben hala küçük bir kız olarak görüyorum seni Hem hayırlı olsun, terfi de etmişsin _Teşekkür ederim ama lütfen o meseleyi açıp utandırma beni Bilirsin sıkılırım böyle şeylerdenBen benim hala, bak terfi kulaklarımı uzatmadı İkimizde gülüyorduk ama, iki gülüşünde samimi olmadığı besbelliydi Ben o neşelensin diye gülüyordum, o da esprim havada kalmasın diye Ruhsatsız bir tiyatroda, çalıntı bir eseri oynuyor gibiydik Konuşmalar serçe ürkekliğinde, bakışlar kaçamak�Sanki birazdan zabıta gelip sahte tiyatromuzu mühürleyecek gibi tedirgindik Ben kederi gözlerinden okurum insanın, öyle aşinayım ki o bakışlara, nerde görsem tanırım O gözlerde belli belirsiz bir kıpırtı vardır Bakılan nokta belirsiz, dudaklar güldüğü, konuştuğu halde, bakışlar fersiz ve manasızdır İşte şu anda gördüğüm gözler de bu durumda Bana baktığı halde, beni gördüğünden emin değilim _Ne içersin, diye sordu _Tabi ki, çay, hani zeytinyağı renginde olanından _Hala mı? _E, terfi edince insanın çay zevki pek değişmiyor arkadaşım _Yemek yemeyecek misin, istersen başka bir yere gidelim, aç kalma _Yok, diyetteyim biliyorsun _Bebeğin kiloları mı hala derdin? _ _Özür dilerim, özür dilerim, seni üzmek istemedim Hala unutamadın değil mi? _Nasıl unutayım Ömer? _Ama aylar geçti, yıl olacak neredeyse _Senin çocuğun yok, acımı anlamanı beklemiyorum _ _Bugün pot kırma günü galiba Özür dilerim, öyle demek istemedim biliyorsun Ama doğumhanede, boş bir beşiğin yanında acılar içinde yatarken, diğer anneleri çocuklarını severken izlemenin ne demek olduğunu ancak yaşayan bilirUnutamam elbette Bana, unutmak için, dünyanın ne kadar kederi varsa sırtlandığım geçmişi hatırlattığı için kızmıştım ona İnsanoğlu kelimeleri kendi mi seçer, alnına yazılanları mı konuşur, hep düşünmüşümdür Ama şu anki kelimelerin doğaçlama olduğundan eminim _Tamam, boş ver şimdi, bebeği, beşiği�Rabia nasıl? Eşinden ayrılmak üzere olduğunu biliyordum aslındaAma o, konuyu açmadığı için bir yerden giriş yapmam gerekiyordu _Rabia�dan bahsetmek zorunda mıyız? Neden bilmiyormuş gibi yapıyorsun, duymayan mı kaldı? Hem yalan söylemek gözlerine hiç yakışmıyor Van kedisi _O zaman sen anlat, nedir sorun, seni böyle ihtiyara çeviren ne? _Nuray, sence bir insanın bacakları tutmayınca, kalbi de felç olur mu? _ _Söylesene, ben hep özürlü yaşamak zorunda mıyım tüm duygularımı? Bacaklarım sakat, hayatım sakat, evliliğimde bir sakatla ve zaten sakat�Ben sakat kalırken, bütün ömrümde mi sakat kaldı? _Ömer, senle bunu daha önce de konuştuk, senin imtihanın da bu! İsyanın kime?Bak gözlerin görüyor, elerlin tutuyor, çok güzel ve rahat bir işin varMaddi durumun çok iyi Bir evin, bir eşin var Senin sahip olduklarının çoğu sağlamlarda yok arkadaşım _Tabi şükretmek sakatlara mahsus, çok şükür gözlerim görüyor, çok şükür ellerim tutuyor, aç değilim açıkta değilim çok şükür Bu mudur yani bana biçilen hayat Olmayanlarımın eksikliğini, olanlarımla kapatmaya çalışmak mı? _Sen de kendince haklısın Ne desem faydası olmayacak değil mi? En azından, kalbinde neler var onları anlat Yardımcı olamam belki ama dinlerim _Sağlam bir koca ne ister karısından? _Anlamadım! _Anladın, eli ayağı tutan bir koca evde nasıl bir muamele görür, karısından beklentileri bizimkilerden farklı mıdır? _Birincisi, senin karından neler beklediğini bilmiyorum, senin tabirinle sağlam erkeklerle kıyaslayamam o yüzden Sonra ben hiç koca olmadım Hem ne zaman erkekler kadınları, kadınlar erkekleri anladı ki, ben de anlayayım? _Sen eşinle balkonda çay içersin değil mi? _Evet, bu bize çok iyi gelir _Bana da iyi gelirdi olsaydı Ama ne çay yapacak, ne de oturup benle içecek bir kadın yok _Karın var _Meyve alırım, dolapta çürür giderler, ben getir demedikçe sofraya gelmezler Canım et ister, gider alırım, hanım annesine götürür Ben konuşalım isterim, o dizi izlemeyi tercih eder Gezmek isterim,� senin ayağınla da yürünmez ki� der, tadımı kaçırır Oysa ben daha bir kere görmeyen gözünü hatırlatmadım Hadi yatalım, derim türlü bahaneler bulur, işim var, yemeğim var, dizim var�Uyuduğumu sanıp yatağa geldiğinde, saat gece yarısını bulmuştur Bedeninde bir aksaklık olmadığı için, kör gözü de fazla belli olmadığı için, beni beğenmiyorOysa evlenene kadar, ailesi ve kendisi bir melek gibiydi Çocuk olmaz, suçlusu yine ben Neymiş, o sapa sağlammış, benim bacağım sakatmış _ Bazen, etrafa bakarız, sanırız ki, cihanda tek mutsuz biziz Herkes o kadar neşeli keyiflidir ki�Oysa bu tam bir beyin yanılmasıdır Ömer Dünya bizim etrafımızda dönmüyor Sadece biz, kendi küçük dünyamızın halisünasyonları içinde dönüp duruyoruz Evet, belki karında umduğunu bulamadın Hiç güzel yönlerini aradın mı? Benimle konuştuğun gibi onunla konuşmayı denedin mi? _Van kedisi, senin dinlediğin gibi, dinlemez beni o Suçlar Lanet olsun şu bacaklarıma, dedim ya, bacaklarım çocuk felcine kurban, hayatım adam felcine Adam felci ne ki, deme Ben işte Adam felci olunca kalbin atmıyor, istediğine aşık olamıyorsun Kadını kadın gibi sevemiyorsun Çocuk hayali kuramıyorsun Adam felci bu işte _Karını seviyor musun? _Hayır, ne yalan söyleyeyim Barınaktaki hayvanlar benden daha iyi muamele görüyor inan Her şeyin suçlusu benim Sakatlığımın bile, onun da hayatını mahvetmişim Kırk yaşına kadar babasının evindeydi, sanki avukata varacaktı ben almasaydım Çocuk olmaz suçlusu bacaklarım Be kadın, birbirimize sarıldığımız bile yok, çocuğumuz nerden olsun? O kadar kötü işte Ama sana göre buna da şükretmeliyim değil mi, benimle sevişmese de en azından yemek yapıyor, karnımı doyuruyor çok şükür, değil mi? Bu konu çok özeldi, yorum yapamadım�Ama hayat beklentilerle doluBiz farklı şeyleri beklerken, karşımızdakinin de insan olduğunu ve onun da bizden, kendi namına beklentileri olabileceğini hiç düşünmüyoruz Kendimizi o kadar korunmaya, sevilmeye ilgiye muhtaç görüyoruz ki, karşımızdakinin de güçsüz yanları olduğunu, onunda sığınacak limana ihtiyacı olduğunu anlayamıyoruz Dalgalara baktım Kainatta insandan başka her şey tevekkül içinde Bizi diğer canlılardan üstün kılan yetimiz olan akıl, galiba bize doyumsuzluk şımarıklığını da mubah kılıyor Her canlı bir dünya, her yaşayan bir eksen etrafında, çaylarımızı getiren çaycı mesela�Bir elinde çay tepsisi, diğer eliyle cep telefonuyla bir şeyler yapıyor Büyük ihtimalle, sevgilisiyle yazışıyor Belki evlenmeye parası yok, belki kızın ailesi bu nikaha razı değil Ya da çok mutludur bilemiyorum Ama şu bir kesin ki, kaç beyin varsa, o kadar dünya var Güneş yön değiştirip masamıza, dolayısıyla gözlerime değmeye başlayınca, siyah güneş gözlüğümü takıyorum Oh ne ala bir perde! Şimdi Ömer�in gözlerine daha dikkatli bakabilir, gözlerden geçip, kalbe inen ince damarlar vasıtasıyla iç dünyasını didikleyebilirim _Kız doğuyor� _Efendim Ömer! _Hani sessizlik olunca kız doğuyor derler ya� _Haklısın, kızlara hep sessizlik yakıştırılmıştır zaten Az önce benim takılıp kaldığım dalgalara çevirdi gözlerini Anladım ki, kalbi sakat bacaklarının taşıyamayacağı kadar ağır içindekiler Dokunsam ağlayacak belki de Bir kadın olsa, çoktan ona sımsıkı sarılmış, sıcaklığımla yanında olduğumu hissettirmeye çalışmıştım Ama ne var ki, o bir erkek, ve bir erkekle bir kadın, ancak bu kadar dost olabiliyor Aynur Engindeniz |
|