Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dedikodu, melek, şeytan

Dedikodu Melek Mi Şeytan Mı

Eski 07-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dedikodu Melek Mi Şeytan Mı



Dedikodu Melek mi Şeytan mı Yazısı - Melek mi Şeytan mı Elif Şafak - Elif Şafak Yazıları

Hani zaman zaman bir cümle kaçıverir ağzımızdan Yarı mahcup yarı mağrur itiraf ederiz: "Canım işte, kız kıza dedikodu yapıyoruz şurada tatlı tatlı Ne var yani bunda?"

Kalabalık yemek masalarında, dost meclislerinde bir de bakmışsın ki sohbet, karpuz gibi tam orta yerden bölünmüş Kadınlar bir tarafta toplanmış, ortak bir tanıdıkları yahut hiç tanımadıkları biri hakkında konuşuyorlar kıyasıya Doya doya Aile, evlilik, skandallar Erkekler ise beri tarafta Mevzu siyaset yahut iş/kariyer ekseriya Memleket meseleleri Ama orada da var dedikodu, hem de gani gani; tek fark paketin başka türlü olması Sunumun yani Adına "dedikodu" demeden yapılması Büyük bir ciddiyetle Belki de son tahlilde, özel hikâyeleri memleket meseleleriymişçesine kutuplaşarak ele alıyor, memleket meselelerini de özel hikâyeler gibi şahsileştiriyoruz

Hayatımıza renk, sohbetlerimize neşe, yüzümüze tebessüm kattığını düşünüyoruz başkalarını çekiştirmenin Onları be-ğen-me-me-nin Griler içinde bir tutam çingene pembesi, bir demet lavanta Bu kadarını çok mu göreceğiz kendimize? Hem eğlenmek, çekiştirmek bizim de hakkımız değil mi şu kavanoz dipli dünyada? Velhasıl kendi kendimize kolaylıkla meşrulaştırıyoruz neden ve nasıl dedikodusuz yaşanmayacağını Elimizde kürdan gibi incecik ve latif zıpkınlar, başkalarının mutsuzluğundan kendimize bir paye çıkarmak icin avlanıyoruz derin sularda

Tatlı mıdır dedikodu sahi? Nasıl bir tat bırakır geride? Dilde? Benlikte? Zihinde? Başkalarının özel hayatlarına olan merakımız, dinmeyen açlığımız basit ve masum bir sosyal alışkanlıktan mı kaynaklanır yoksa çok daha derin ve saklı bir itkiden mi? Dedikodu bir yiyecek olsa feci kalorili, bol şekerli profiterole benzerdi muhtemelen Yerken pek hoş gelir, ama sonra mideye oturur, geride zararlar bırakırdı Dedikodu bir kitap olsa telefon rehberi olurdu muhtemelen Uzaktan bakınca kallavi, dolu dolu, hatta "gerekli" ama okumaya kalksan benliğine hiçbir sey katmaz

Ben bu yazıyı yazarken gazetelerde, internet sitelerinde bir skandal dolaşıyordu: Ali Taran'ın evliliği Yazılanlar, çizilenler, eleştiriler Oysa her ailenin kendine ait bir dinamiği, hukuku, iç tüzüğü var Bilmeden yargılayıveriyoruz kolaylıkla "Ben ol da anla," demişler halbuki "O olmadan bir insanı nasıl anlar, nasıl yargılarız?"

Uzaktaki birinin dedikodusunu yaparken aslında kendi hayatımızdır masaya yatırdığımız Bir deşseler kim bilir neler çıkar altından Hepimizin içinde var ya terk etme arzusu ya terk edilme korkusu Hepimizin etraftan, aileden, kendi özel hayatlarımızdan bir şeyler edinmişliği var Yaralarımız, berelerimiz ve görünmez dövmelerimizle yaşıyoruz şu hayatı Bir başkasına kızarken acaba bizi eskiden incitmiş olan herkese mi kızıyoruz? Birine kırık not verirken yoksa geçmişimizde bizi hırpalayan her ilişkiyi mi sınıfta bırakıyoruz?

"Birilerinin arkandan konuşmasından daha beter bir şey varsa o da kimsenin senin hakkında konuşmamasıdır," demişti Oscar Wilde o her zamanki keskin zekâsı, kinayeli uslubuyla Ama hemen ardından eklemişti: "Söylenenlerin bir önemi yoktur Söyleyenin önemi vardır" Sarf edilen laflardan ziyade onları kimin söylediğinin Ince ayırım!

Bu yüzyılın önemli düşünür ve gezginlerinden Pico Iyer ise şöyle bir değerlendirme yapar: Dedikoduya olan açlığımız bizi, duyduğumuz her şeyi çekiştirerek konuşmaya, düşünmeden "gövdeye indirmeye" itiyor Bilmiyoruz ki böyle yapa yapa aslında kendimizden tüketiyoruz Dedikodu ziyafetinden karnımız tok değil, tam tersine, eksilerek, azalarak kalkıyoruz

Onun yerine Einstein'ın Başarı Formülü'nü hatırlamakta fayda var Diyelim ki, "Başarı A olsun" der O zaman A eşittir X artı Y artı Z Bu denklemde X çalısmaya tekabül eder Yani X eşittir emek Y ise oyundur Hayatı sevmek, sevilmek, kıymet bilmek Ve "Z" der Einstein, insanın dilini tutmasına denk gelir Dolayısıyla başarının formülü: Bol bol çalış, bol bol sev, bol bol oyna aman dilini tut, kem söz etme kimse hakkında!

Güzel formül! Dün olduğu gibi bugün de aynen geçerli


Elif Şafak

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.