Gerçeği Söyleyen |
07-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Gerçeği SöyleyenGerçeği Söyleyen Yazısı - Gerçeği Söyleyen İclal Aydın - İclal Aydın Yazıları Puslu, gri bir pazar günü Hava soğuk Galileo’nun 1615’te Toskana Büyük Düşesi Christina’ya yazdığı mektubu okuyorum Güneş’i hareketsiz biçimde göksel yörüngelerin merkezine yerleştiren, Dünya’nın hem kendi ekseni hem de Güneş etrafında döndüğünü söyleyen matematikçi düşünür Galileo bu fikrin öncüsü olarak dönemin bilim adamlarının saldırısına uğradığı yıllarda yazılmış mektup Galileo pek çoğunuzun bildiği gibi ev hapsinde, gözlerini kaybetmiş bir şekilde hayata veda etmiş Düşes’e yazdığı mektuptaki bir satır, nedenini ilk okuduğumda anlayamadığım bir şekilde hüzünlendirdi beni Diyordu ki: “Gerçeklerden daha çok kendi fikirlerine düşkünlük gösteren bu kişiler, bakmaya tenezzül etseler kendi duyularının onlara göstereceği yeni şeyleri inkâr etmeye ve çürütmeye çalışmazlardı” Kendi fikirlerine düşkünlük gösterenler *** Kendimi ne çok yakalıyorum Ama ne çok yakalıyorum Başkalarından şikâyet ederken Çok şikâyet ederken Söylediğim yeni bir şey yokken Bir keşfim, üzerinde yükseleceğim bir cesaretim yokken üstelik Zaman zaman sıradan, sürüden biri olarak nefes alıp verdikçe, öncü olan herkese ve her şeye tahammülsüzlük beslerken O tahammülsüzlük içinde bazen gerçekleri göremeden yaşarken *** Galileo mektubuna şöyle diyor: “Birkaç yıl önce, haşmet-meâblarının da bildiği gibi, göklerde, bizim çağımızdan önce hiç görülmemiş birçok şey keşfettim Bu keşiflerin yeni olması ve akademik filozoflar arasında yaygın olan bazı fiziksel kavramlarla çelişen sonuçları, rahatsız edici oldu Hatta sanki o şeyleri doğanın keyfini bozmak ve bilimleri baş aşağı etmek için kendim göğe yerleştirmişim gibi, hiç de az olmayan sayıda profesörü bana karşı ayaklandırdı () Sonuçta çeşitli suçlamalar ortaya attılar ve boş argümanlarla dolu bir sürü yazı yayınladılar; üstelik vahim bir hata yaparak, doğru düzgün anlamadıkları ve amaçlarına pek de uygun olmayan İncil’den alınmış pasajlar eklediler”() *** Bazı şeyler hiç değişmiyor Hiç Geçen hafta arkadaşım Veda oğlu Söz’le yaptığı bir konuşmayı anlatıyordu Birlikte okudukları bir hikâye kitabının son sayfasından sonra “yani ne anladın?” diye sormuş Veda “Ne anladım?” diye sormuş Söz de “Bir gerçeği ilk kez söyleyenler bir bedel öderler mutlaka ama ona bedel ödeten o insanların torunları ve torunlarının torunları o kişiye her zaman minettar kalırlar” “Gerçeği söyleyeni cezalandıranları anlamamı bekleme anne” demiş 7 yaşındaki Söz Kahkahalar attım bu dosdoğru yanıtı karşısında İlk olmak her vakit zordur Her vakit ve daima *** Galileo’nun muhteşemliğinde olmasa da ne çok mektup yazar ne çok mektup alırdık eskiden; rengârenk pullarla süslü Söz’ün yaşlarında başlamıştık elimizde beyaz zarfla, heyecan içinde PTT’nin yolunu tutmaya Aldığım son mektupta sevgili arkadaşım Sedef Erken bunu öyle güzel, öyle güzel anlatmıştı ki “Sevgili İclal, Hatırlasana çocukluğumuzu Ne güzel mektuplar yazardık Ben özel kâğıtlar arardım ama pek bulunmazdı biliyorsun Her şeyden az vardı ve belki de bu yüzden hepsi çok kıymetliydi Teksir kâğıtlarının kenarlarına kendim çiçekler çizer, boyardım Yazım kaymasın diye çizgisiz kâğıdın altına konacak kapkalın çizgileri olan kağıtlar üretirdim Küçük kareli defterin büyüğü, büyük metod defterinin çizgilisi bile bulanmazdı Yazarken düşündüm de çok mu ileri gittim İclal? Ne diyecekler biliyorsun değil mi bunları hatırladığımız için? Olsun, ben şimdiden gülüyorum denebileceklere, eminim sen de öyle Romantik olmak iyidir hemşire, en azından haris olmaktan hayırlıdır Mektup yazmayalı epey oluyor, sanırım en az birkaç ay Göreceli iyi durumda sayılırım Hayatında hiç mektup yazmamışlar var, biliyor musun? Hüzünlü birkaç yarım mektubum ise çekmecemde duruyor Bilirsin sen, bazı mektupların zamanı vardır, bir türlü tamamlamak istemez canın Bir şeyi başlatacak ya da bitireceklerdir, kıyamazsın İşte onlardan 2012’ye az kaldı Herkesi bir telaş almış, kıyamet kopacak diyorlar hemşire Ben inanmıyorum buna, gaybı O’ndan başkasının bilemeyeceği çok ortada Ama bir kızılca kıyamet kopacaksa, bak ona inanırım Her gün küçük kıyametlerin ortasında yaşamıyor muyuz nasılsa? Bir tek şuna şaşıyorum aslında; Nasıl oluyor da hâlâ aynı gemide olduğumuzu anlamıyorlar, nasıl? Bu denli bilginin, bu denli sınırsız olanağın olduğu bir çağda bu büyük görmezlik nasıl oluyor da zihinleri kaplıyor Bakmak ile görmenin, sanmak ile bilmenin bu kadar birbirinden ayrıldığı, ‘idrak’ çıtasının bu kadar düştüğü bir çağ daha yaşanmış mı acaba? Bir defterim var benim, biliyorsam kaynağını da not ederek okuduğum güzel şeyleri biriktirdiğim Aşağıdakini oradan alıp gönderiyorum Yabancı bir kaynaktan çevirmiştim galiba, emin değilim Hakkını helal etsin sahibi, çünkü benim okuduğum yerde de anonimdi Senin cümlelerin gibi bunlar da sahiplerinden ayrılıp kendi başlarına yürümüş gitmişler İclal Demek o denli özgürleşmişler, özgürleştirmişler Biz aynı gemideyiz İclal, aynı gemideyiz NUH’un Gemisinden Öğrenebilecekleriniz BİR Gemiyi kaçırmayın İKİ Herkesle aynı gemide olduğunuzu unutmayın ÜÇ Planlama yapmak iyidir Nuh gemiyi yapmaya başladığında henüz yağmur başlamamıştı bile DÖRT Formda olun 600 yaşına geldiğinizde bile önemli bir şey yapmanız gerekebilir Nuh gemiyi yaptığında 600 yaşındaymış BEŞ Eleştirileri boşverin Yapmanız gereken işe odaklanın ALTI Geleceğinizi yukarılarda arayın YEDİ Her ihtimale karşı ikişer kişi olarak seyahat edin Yani bir partneriniz olsun SEKİZ Hız her zaman avantaj değildir Salyangozlar da çitalarla aynı anda gemideydi DOKUZ Strese girdiğinizde minik bir seyahat yapın İçinize ya da dışınıza ON Unutmayın Nuhun gemisini amatörler yaptı, Titanik ise profesyonellerce yapılmıştı ON BİR Fırtına problem değil Kaderiniz sizden yanaysa her zaman bir bot bulunur *** Nuh’un gemisi nerede? Kimin umurunda? Benim değil Artık değil Kalıntısından çok öğrettikleri önemli benim için Sedef’in mektubuyla yaşamıma eklenen 11 altın kuralı Ya sizin? İclal Aydın |
|