Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
çeşmeleri, dönemi, istanbul, osmanlı

Osmanlı Dönemi İstanbul Çeşmeleri

Eski 06-22-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Dönemi İstanbul Çeşmeleri




Sultanlar'dan Yadigar Çeşmeler


İstanbul'un çeşitli köşelerinde paha biçilmez birer sanat abidesi gibi ayakta duran çeşmeler biz Türklerde suya duyulan sevginin eseridir Susuzluk gidermenin sevap olduğu inancı, ayrıca İslamiyet'in temizliği emretmesi yalnız İstanbul'da değil, ülkenin dört bir yanında büyük su tesislerinin, çeşmelerin, sebillerin yapılmasına yol açmış, ancak bunlardan sadece bir bölümü günümüze kadar gelebilmiştir

Şehrin Kanuni Sultan Süleyman, II Osman III Ahmed, III Mustafa, III Selim ve I Mahmud döneminde yaptırılan çeşitli tesislerle yeterli suya kavuşturulmasından sonra padişahlar yayınladıkları fermanlarla suyun fazlasının çeşme yaptırmak isteyenlere ayrıldığını bildirmişler Bu fermanlar üzerine sultanların yanı sıra her devrin önde gelen kişileri adlarını yâd ettirmek amacıyla şehrin muhtelif yerlerine çeşme yaptırmışlardı Böylece Türk mimari sanatının ayrı bir dalı olan çeşme ve sebil mimarisi doğdu Bu mimarinin anıt özelliğini kazanmaya başlaması ise 18 yy'a rastlar Özellikle Lale Devri'nde İstanbul birbirinden güzel, sanatsal açıdan değerli çeşmelere kavuşmuştur Şehirde sadece bu dönemde, 141'i İstanbul, 80'i Beyoğlu ve 71'i Üsküdar cihetlerinde olmak üzere 292 çeşme yaptırılmıştı Bu rakam 17 yy'da 93, 19 yy'da ise 247 olarak belirlenmiştir Sakaların su alıp satması için ayrılan çeşmeler bu rakamın dışındaydı





Saliha Sultan Çeşmesi

Unkapanı Köprüsünün alt başında eski Azapkapı Meydanı'nın ortasında bulunduğu için semtin adını alan bu çeşme 1732 yılında Sultan I Mahmud'un annesi Saliha Sultan tarafından yaptırılmıştır Halk arasında 'Saliha Sultan Çeşmesi' adıyla bilinir

Çeşmenin yapılışı üzerine asırlardır anlatılarak günümüze kadar gelmiş bir öykü vardır Buna göre, bugünkü anıt çeşme yapılmadan önce burada küçük bir çeşme bulunuyor, halk su ihtiyacını buradan karşılıyordu Güzel bir İlkbahar günü şehirde gezintiye çıkan Sultan IV Mehmet'in annesi Hatice Sultan buradan geçerken, çeşme başında ağlayan bir kız çocuğu görmüştü Çocuğun bir elinde bir testi kulpu vardı, diğer eliyle de gözlerinde biriken yaşları siliyordu Çevresinde hayırsever bir kadın olarak tanınan Valide Sultan çocuğun bu halini görünce çok üzüldü, yanına çağırarak para vermek istedi O zaman çocuk yaşından beklenmeyecek bir olgunlukla, "Ben testiyi kırdığım için ağlamıyorum, bir su getirmenin üstesinden gelemediğim İçin ağlıyorum," dedi Valide Sultan bu sözlerden hoşnut kalmıştı Küçük kızın adını, sanını, kimlerden olduğunu, nerede oturduğunu öğrendikten sonra saraya döndü Çok geçmeden Saliha'nın ailesine, kızlarının saraydan istendiğine dair bir haber geldi Yıllar birbirini kovalamış, kırık bir testinin kendisine saray yolu açtığı Saliha varlık içinde büyüyerek alımlı, güzel bir genç kız olmuştu Günlerden bir gün Sultan II Mustafa'nın eşi oldu Salına Sultan artık varlıklı bir kişi olmasına rağmen yoksulluk İçinde geçen günlerini unutamıyor, halka faydalı olmanın yollarını araştırıyordu İşte 1732 yılında meydanın ortasında yükselen çeşme bu düşüncenin eseri oldu

Mimarı kesin olarak bilinmeyen eser, iki tarafta birer çeşme, ortada bir sebil, ayrıca bir su deposundan oluşmaktaydı Sebil ve çeşmelerin yüzleri mermer kaplı olup devrin Doğu ve Batı süslemelerinden esinlenerek yapılmış süslemeler yer almaktadır

İlk Meydan Çeşmesi

Tüm İstanbul çeşmelerinin böyle güzel öyküleri olmasa da, hiç şüphesiz hepsinin kendine göre özellikleri vardır Mesela Sultanahmet'te Ayasofya'nın arkasındaki alanda yer alan Sultan III Ahmed Çeşmesi 'ilk meydan çeşmesi' olma özelliğini taşır Lale Devri'nin ünlü padişahı III Ahmed tutumluluğuyla tanınmasına rağmen, adını sonsuza kadar yaşatacak bu çeşmeyi yaptırabilmek için kesenin ağzını açmış, mimarlarına Avrupa ülkelerindekilerden daha güzel bir çeşme yapmalarını emretmişti Bu emir üzerine dönemin usta taşçıları, dökümcüleri, kurşuncuları, çinicileri seferber edilmiş, padişahın bitmesini sabırsızlıkla beklediği çeşme 1729 yılında tamamlanmıştı Kayserili Mehmet Ağa başkanlığındaki mimarlar heyeti tarafından yapılan çeşme 4 cepheli olup her cephesinde birer çeşme ve köşelerde sebiller ver alıyor, ana yüzü Ayasofya'ya bakıyordu Çini, tunç, ahşap ve mermer malzemenin birbiriyle kaynaştığı çeşmenin bizzat padişah tarafından yazılan tarih beyti, ünlü şair Seyyid Vehbi tarafından "Aç besmeleyle iç suyu / Han Ahmed'e eyle dua' şeklinde değiştirilmişti

Tophane'ye Hayat Veren Çeşme

Tophane Çeşmesi 1732 yılında Sultan I Mahmud tarafından saray baş mimarı Mehmet Ağa'ya yaptırılmıştır 18 asrın başlarında Tophane Meydanı İstanbul'un en merkezi yerlerinden biriydi ve burada çeşitli malların satıldığı dükkânlar bulunmaktaydı Fakat su ihtiyacını karşılayacak bir çeşme yoktu Sultan I Mahmud, annesi Saliha Sultan'a hediye etliği 80 çeşmeyi besleyen Taksim suyu tesisleri ile kenti bol suya kavuşturduktan sonra şehirde adını ebediyen yaşatacak eserler bırakmak istemiş, çeşmelerde karar kılmıştı İşte bu gayeyle yaptırılan Tophane Çeşmesi'ne yer açmak amacıyla önce meydandaki dükkânlar yıktırıldı, bunların yerine I Mahmud ya da diğer adıyla Tophane Çeşmesi yükseldi

Çeşmenin tümüyle mermer olan dört yüzü de birbirinin aynıdır Bu yüzlerde ortada sivri bir kemer, kemerin altında çeşme ve yalak, çeşmenin iki tarafında ise saksı içinde dalları yemişli çeşitli meyve ağaçlarını simgeleyen kabartma motifler bulunmaktadır Çeşmenin üstü başlangıçta kurşun kaplı ve oldukça süslü bir kubbe ile örtülmüştü Ancak daha sonraları bu çatı kaldırılmış, etrafı demir parmaklıklarla çevrili bir teras şekline sokulmuştur Görünüşüyle çeşmenin sanatsal değerini azaltan ve diğer bölümleriyle aynı değerde olmayan bu çatı İstanbul Sular İdaresi tarafından 1957 yılında kaldırılmış, yerine bugünkü çatı konulmuştur




Üsküdar İskele Çeşmesi

Üsküdar İskele Meydanı'ndaki görkemli çeşme, Sultan III Ahmed'in annesi Gülnuş Sultan'ın anısını yaşatır Osmanlı tarihinin en hayırsever sultanları arasında yer alan Gülnuş Sultan'ın 1715'de Edirne'de vefatından ve cenazesinin İstanbul'a getirilerek kendisinin yaptırmış olduğu Yeni Valide Camii önündeki türbeye defnedilmesinden sonra Sultan III Ahmed annesinin adını hayırla yâd ettirecek bir çeşme yapılması için Sadrazam Damad İbrahim Paşa'ya emir verdi 1729 yılında yani Gülnuş Valide Sultan'ın ölümünden 14 yıl sonra açılan çeşmeden yalnız halk yararlanıyor, buradan sakalara ve değer semtlerde oturanlara su verilmiyordu

Yapı sanatı bakımından Türk rokoko sanatının önderi sayılan çeşmenin üç yüzünde ortalarında sivri kemerli birer musluk ile yalakları denize bakan asıl yüzünde iki çeşme ve iki hücre bulunmaktadır Çeşmenin üzerinde Topkapı Sarayı önündeki çeşmede olduğu gibi kabartma ve oyma çeşitli motifler yer almaktadır Yapıldığı yıllarda denize yakın olan çeşme daha sonraları deniz doldurulduğu için içerde kalmış, üstünde yer alan kubbemsi çatı ise zamanla yıkılmıştır






Küçüksu Çeşmesi

Bir zamanlar İstanbul'un en beğenilen mesireleri arasında yer alan Küçüksu'da biblo örneği zarif ve güzel bir çeşme gelenlerin hemen dikkatini çeker Çeşme, 1806 yılında sultan III Selim'in annesi Mihrişah Valide Sultan tarafından mesireye gelenlerin su ihtiyacını karşılamak amacıyla yaptırılmıştı
Küçüksu mesiresi yaz aylarında kadınlı erkekli İstanbulluların akınına uğrar, özellikle çeşmenin çevresi bir insan mahşerine dönerdi Yine burada her yıl yapılan esnafın peştamal kuşanma törenleri, pehlivan güreşleri, cambazların soluk kesen gösterileri ilgiyle izlenirdi Burada sıra sıra dizilmiş kazanlarda pişen mısırlardan yemek de adettendi

İki yüz yıllık tarihi boyunca tüm bu olaylara tanık olan, canlıymış gibi adeta yaşayan Küçüksu Çeşmesi, dört basamaklı bir setin ortasında yer alır Çeşmenin üstü geniş saçaklarla çevrili kurşun kaplı ve kubbelidir Dört yüzünde de birer çeşme bulunmaktadır Çeşmenin kitabesi Hatif Mehmet Efendi tarafından kaleme alınmıştır





Bir Ziyaretin Anısı

Sultanahmet Meydanı'na ilk kez gelen turistlerin dikkatini hemen kubbeli, sütunlu, görkemli bir yapı çeker Bu anıt çeşme, Osmanlı Padişahı II Abdülhamid'i iki kez ziyaret eden Prusya Kralı ve Alman İmparatoru II Wilhelm tarafından Türk-Alman dostluğunu güçlendirmek amacıyla yaptırılmış ve çok beğenilmişti
Alman İmparatoru II Wilhelm, eşi Kraliçe Victoria ile birlikte 1 Kasım 1889 ve 18 Ekim 1898 tarihlerinde II Abdülhamid'i ziyaret etmiş, Şale Köşkü'nde konuk edilen İmparator ve eşi kendilerine gösterilen ilgiden çok memnun kalmışlardı II Wilhelm, Türklere karşı duyduğu yakınlığı ifade etmek istemiş, bu nedenle vatanına döner dönmez bir çeşme yaptırmayı, böylece ziyaretin hatırasını bir anıt halinde ayakta tutmaya karar vermişti Mimar M Spitta tarafından Almanya'da yapılan çeşme, parçalar halinde denizyoluyla İstanbul'a gönderildi Açılış törenine, o dönemin ileri gelen devlet adamları katılmış, törene gelenlere çeşmelerden su yerine akan şerbet ikram edilmişti Şekil bakımdan camilerin şadırvanlarından esinlenen anıt çeşme sekiz köşeli olup, sekiz yeşil somaki sütun üzerine oturtulmuş bir kubbesi bulunmaktadır Çeşmenin içinde sütunların ortasında hazneyi örten ikinci bir mermer kubbe daha vardır Sekiz köşenin yedisinde birer musluk vardır, sekizinci köşeden ise sekiz basamaklı bir merdivenle çeşmeye girilmektedir Çeşmenin sütun kaideleri, başlıkları, kubbe çemberleri, lüleler Doğu üslubunda kabartma nakışlı tunçtan yapılmıştır Bakır kaplı olan kubbenin İç yüzeyi ise mozaik tekniğinde altın parçacıklarla kaplanmış, buraya II Abdülhamid'in tuğrası ile II Wilhelm'in arması işlenmiştir
İstanbul'un bütün çeşmeleri hiç şüphesiz ki bu anlattıklarımızdan ibaret değildir Sultan Birinci Abdülhamid'in Emirgan'da 1782 yılında yaptırdığı çeşme, Sultan İkinci Abdülhamid'in Balmumcu'ya yaptırdığı Hamidiye Çeşmesi, Sultan Abdülmecid'in 1839 yılında annesi Bezm-i Alem Valide Sultan'ın anısını yaşatmak amacıyla Beşiktaş'ta yaptırdığı çeşme ve daha niceleri İstanbul'un kültür mirasına büyük zenginlik katmaktadır Sultanlar, İstanbul'un koynunda ebedi uykularını uyurken, onların 'hayırla anılmak' için yaptırdıkları çeşmeleri korumak ve gelecek kuşaklara nitelik ve özelliklerinden hiç bir şey kaybetmeden bırakmak bizlerin görevidir


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Dönemi İstanbul Çeşmeleri

Eski 06-22-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Dönemi İstanbul Çeşmeleri






II Abdülhamid Han Çeşmesi - Maçka
Yaptıran : II Abdülhamid Han
Yapım Yılı : H 1319 / M 1901
Yeri : Maçka, Teşvikiye Caddesi üzerinde, Maçka Parkı bitimindedir Tophane Nusretiye Camisi önünde iken buraya taşımıştır
Tipi : Dört yüzlü meydan çeşmesi

Laleli Çeşme
Yaptıran : Belli değil Çeşmenin mimari ise Raimondo D'Aronco'dur
Yapım Yılı : H 1322 / M 1904
Yeri : Galata, Şair Ziya Paşa Sokağı'ndadır
Tipi : İki yüzlü köşe çeşmesi


Hamidiye Çeşmesi - Yıldız
Yaptıran : Sultan II Abdülhamid
Yapım Yılı : H 1324 / M 1906
Yeri : Yıldız, Beşiktaş
Tipi : Tek yüzlü mermer çeşme


Şeyh Zâfir Türbesi Çeşmesi (Ertuğrul Camisi Çeşmesi)
Yaptıran : Belli değil Mimari ise Raimondo D'Aronco'dur
Yapım Yılı : H 1322 / M 1904
Yeri : Beşiktaş'ta, Şeyh Zafir Türbe ve Kitaplığı bahçesinin demir parmaklığı üzerindedir
Tipi : İki yüzlü duvar çeşmesi



Hamidiye Çeşmesi - Galatasaray
Yaptıran : Sultan II Abdülhamid
Yapım Yılı : H 1324 / M 1906
Yeri : Galatasaray Lisesi'nin avlusundadır
Tipi : Tek yüzlü meydan çeşmesi (dökmedemir)

Hamidiye Çeşmesi - Yahya Efendi Dergâhı
Yaptıran : Sultan II Abdülhamid
Yapım Yılı : H 1324 / M 1906
Yeri : Beşiktaş'ta Yahya Efendi Dergâhı avlusundadır
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi

Ayasofya Üç Yüzlü Çeşmesi
Yaptıran : Çeşme üzerindeki Sultan V Mehmed'in tuğrasından dolayı, O'nun yaptırdığı sanılmaktadır
Yapım Yılı : H 1330 / M 1911
Yeri : Soğikçeşme 'den Sultanahmet'e çıkarken, Alemdar Caddesi üzerindedir
Tipi : Üç yüzlü köşe çeşmesi


Erenköy İstasyon Çeşmesi
Yaptıran :İsmi bilinmeyen bir anne Tahir ve Fatma adlarındaki çocukları için yaptırmıştır
Yapım Yılı : H 1340 / M 1921
Yeri : Erenköy, Hatboyu Sokağı'ndadır
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi



Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Dönemi İstanbul Çeşmeleri

Eski 06-22-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Dönemi İstanbul Çeşmeleri






Baba - Oğul Çeşmesi (Kuruçeşme)
Yaptıran : Darüsaade Ağası Tayfur Ağa, Sermusahip bulunan manevi oğlu Besim Ağa birlikte yaptırmıştır
Yapım Yılı : H 1260 / M 1844
Yeri : Kadıköy - Acıbadem yolu üzerindedir Günümüzde özgün yerinin karşısına taşınmıştır
Tipi : Tek yüzlü, hazneli köşe çeşmesi

Bezmiâlem Valide Sultan Çeşmesi - Guraba
Yaptıran : Sultan Abdülmecid'in annesi Bezmiâlem Valide Sultan
Yapım Yılı : H 1261 / M 1845
Yeri : Fatih, Çapa, Arpaemini Mahallesi (Yenibahçe), Bezmiâlem Vakıf Gureba Hastanesi yanındaki Bezmiâlem Valide Sultan Camisi giriş kapısının solundadır
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi




Hasan Rıza Paşa Çeşmesi - Kadıköy
Yaptıran : Serasker Hasan Rıza Paşa
Yapım Yılı : H 1261 / M 1845
Yeri : Kadıköy'de Serasker Sokağı'ndadır
Tipi : Tek yüzlü köşe çeşmesi


Bezmiâlem Valide Sultan Çeşmesi - Serencebey
Yaptıran : Sultan Abdülmecid'in annesi Bezmiâlem Valide Sultan
Yapım Yılı : H 1262 / M 1846
Yeri : Beşiktaş'ta Serencebey Yokuşu'ndadır
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi

Bezmiâlem Valide Sultan Çeşmesi - Tarabya
Yaptıran : Sultan Abdülmecid'in annesi Bezmiâlem Valide Sultan
Yapım Yılı : H 1269 / M 1852
Yeri : Tarabya, Hayat Çeşmesi Sokağı'ndadır
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi




Hasan Rıza Paşa Çeşmesi - Moda
Yaptıran : Rıza Paşa
Yapım Yılı : H 1268 / M 1852
Yeri : Kadıköy, Mühürdar, Moda Polis Karakolu karşısındadır
Tipi : Tek yüzlü hazneli köşe çeşmesi

Bâb-ı Âli Kapısı Çeşmeleri
Yaptıran : Sultan Abdülmecid
Yapım Yılı : 1848
Yeri : Alay Köşkü Caddesi üzerindedir
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi


Hırka-i Şerif Camisi Çeşmesi
Yaptıran : Belli değil
Yapım Yılı : XIX yy
Yeri : Hırka-i Şerif Camisi avlu duvarına bitişiktir
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi

Ramiz Ağa Çeşmesi
Yaptıran : Ramiz Ağa
Yapım Yılı : H 1278 / M 1861
Yeri : Beşiktaş'ta, Şenlikdere Mescidi karşısındaki set üzerindedir
Tipi : Tek yüzlü, hazneli köşe çeşmesi



Pertevniyal Valide Sultan Çeşmesi
Yaptıran : Pertevniyal Valide Sultan
Yapım Yılı : H 1288 / M 1871
Yeri : Aksaray'da Valide Camisi'nin orta avlu kapısının sağında ve solundadır
Tipi : Dört birimli tek yüzlü duvar çeşmesi


Hüseyin Avni Paşa Çeşmesi
Yaptıran : Sadrazam ve Serasker Hüseyin Avni Paşa
Yapım Yılı : H 1291 / M 1874
Yeri : Üsküdar, Paşa Limanı Caddesi üzerindedir
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi

Dayı Ömer ve Nafia Hanım Çeşmesi

Yaptıran : Dayı Ömer ve Nafia Hanım
Yapım Yılı : H 1300 / M 1882
Yeri : Cerrahpaşa'da Cerrahpaşa Tıp Fakültesi içinde, Çavuşzade Camisi aşağısındadır
Tipi : Tek yüzlü meydan çeşmesi




Horhor Çeşmesi
Yaptıran : Belli değil
Yapım Yılı : H 1293 / M 1876
Yeri : Aksaray, Horhor Caddesi'nde bir apartman altındadır
Tipi : İkiz tek yüzlü duvar çeşmesi




Bâlâ Tekkesi Çeşmesi
Yaptıran : Şeyh Mehmed Saadeddin ve Şeyh Ali Efendiler
Yapım Yılı : H 1309 / M 1891
Yeri : Silivrikapı'da, Bâlâ Tekkesi sebilleri ortasında yer almaktadır
Tipi : Sebille birlikte tasarlanan tek Yüzlü duvar çeşmesi


Perestü Kadın Çeşmesi
Yaptıran : Sultan Abdülmecid'in altıncı kadını Perestü Kadın tarafından, Sultan Mehmed Han'ın Topçubaşısı Bali Süleyman Ağa için yaptırılmıştır
Yapım Yılı : H 1313 / M 1895
Yeri : Silivrikapı'da Bâlâ Tekkesi karşısındadır
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi


Açıkhava Tiyatrosu Karşısındaki Çeşme
Yaptıran : Belli değil
Yapım Yılı : Kitabesiz XIX Yy
Yeri : Beşiktaş'ta, Beşiktaş Caddesi üzerinde, Hasanpaşa Karakolu yanında iken, Açıkhava Tiyatrosu karşısına taşınmıştır
Tipi : Tek yüzlü, üç birimli duvar çeşmesi


Alman Çeşmesi
Yaptıran : Alman Kayzeri II Wilhelm, Sultan II Abdülhamid için yaptırmıştır
Yapım Yılı : H 1316 / M 1898
Yeri : Sultanahmed Meydanı'nda, park içindedir
Tipi : Meydan çeşmesi



Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Dönemi İstanbul Çeşmeleri

Eski 06-22-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Dönemi İstanbul Çeşmeleri





Selâmi Çeşme
Yaptıran : Çeşmenin yerinde daha önce çok harap, banisi belli olmayan bir çeşme varken, H 1215 / M 1800 yılında Şuhi Kadın'ın Kethüdası tarafından tümüyle yenilenmiştir H 1254 / M 1838-39 tarihinde ise Sultan II Mahmud, Hazinedarı'na çeşmenin tamir edilmesini emretmiştir
Yapım Yılı : H 1215 / M 1800
Yeri : Bağdat Caddesi üzerindedir
Tipi : Tek yüzlü menzil / namazgâh çeşmesi




III Selim Han Çeşmesi (Çiçekçi Çeşmesi)
Yaptıran : Sultan III Selim
Yapım Yılı : H 1217 / M 1802
Yeri : Üsküdar Çiçekçi'de, Harem İskelesi Sokağı'nın köşesindedir
Tipi : Tek yüzlü, hazneli köşe çeşmesi





Mihrişah Valide Sultan Çeşmesi - Yeniköy
Yaptıran : Mihrişah Valide Sultan
Yapım Yılı : H 1220 / M 1805
Yeri : Yeniköy'de, eski Köybaşı Caddesi üzerinde yeni düzenlenen parkın önündedir
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi





II Mahmud Han Çeşmesi
Yaptıran : Sultan II Mahmud
Yapım Yılı : H 1226 / M 1811
Yeri : Beylerbeyi'nde deniz kenarındadır
Tipi : Tek yüzlü meydan çeşmesi


Ahmed Kâmili Efendi Çeşmesi
Yaptıran : Rumeli Elhac Hafız Ahmed Kâmili Efendi
Yapım Yılı : H 1228 / M 1813
Yeri : Sarıyer'de Balıkçılar Çarşısı'nın içinde iken, 1962 yılında çarşının kaldırılması ile meydan çeşmesi konumuna gelmiştir
Tipi : Tek yüzlü meydan çeşmesi




Ahmed Ağa Çeşmesi
Yaptıran : Kaptani Hacı Hafız Ahmed Ağa
Yapım Yılı : H 1233 / M 1817
Yeri : Eminönü'nü Unkapanı'na bağlayan ana caddenin deniz tarafındadır
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi





Cevri Usta Çeşmesi ve Sebili
Yaptıran : Sultan II Mahmud
Yapım Yılı : H 1235 / M 1819
Yeri : Sultanahmed Divanyolu'nda Cevri Kalfa Mektebi'nin altındadır
Tipi : Sebille birlikte tasarlanan tek yüzlü duvar çeşmesi



II Mahmud Han Çeşmesi
Yaptıran : Sultan II Mahmud
Yapım Yılı : H 1247 / M 1831
Yeri : Bostancı, İskele karşısında Bağdat Caddesi başlangıcında, otobüs durağı yanındadır
Tipi : Tek yüzlü namazgâh çeşmesi



Ali Bey Çeşmesi (Cihannüma Çeşmesi)
Yaptıran : Ali Bey
Yapım Yılı : H 1252 / M 1836
Yeri : Beşiktaş'ta, Yıldız Yeni Mahalle 'de, Yeni Mahalle Fırını Sokağı'ndadır
Tipi : Dört yüzlü meydan çeşmesi




Kavacık Çeşmesi
Yaptıran : Hasan Tahsin Bey
Yapım Yılı : H 1253 / M 1837
Yeri : Kanlıca'da Eski Kavacık Çiftliği havuzu başındadır
Tipi : Dört yüzlü, sütun çeşme






Bezmiâlem Valide Sultan Çeşmesi - Maçka
Yaptıran : II Mahmud'un ikinci kadını ve Sultan Abdülmecid'in annesi Bezmiâlem Valide Sultan
Yapım Yılı : H 1255 / M 1839
Yeri : Beşiktaş ile Maçka arasında uzanan Spor Caddesi üzerindedir
Tipi : Dört yüzlü meydan çeşmesi





Abdullah Ağa ve Bezmiâlem Valide Sultan Çeşmesi
Yaptıran : Babüsaade Ağası Abdullah Ağa yaptırmış, Sultan Abdülmecid'in annesi Bezmiâlem Valide Sultan ise tamir ettirmiştir
Yapım Yılı : H 1257 / M 1841
Yeri : Fatih Silivirikapı, Uzun Yusuf Mahallesi, Silivrikapı Yağhanesi Sokağı ile Yeldeğirmeni ve Yedi Emirler Çeşmesi Sokaklarının kesiştiği köşedir
Tipi : Tek yüzlü köşe çeşmesi






II Mahmud Çeşmesi
Yaptıran : Sultan II Mahmud
Yapım Yılı : H 1256 / M 1840
Yeri : Divanyolu'nda Sultan Mahmud Türbesi mezarlık duvarları üzerinde Bâb-ı Âli Caddesi üzerindedir
Tipi : -




Bezmiâlem Valide Sultan Çeşmesi - Topkapı
Yaptıran : Bezmiâlem Valide Sultan
Yapım Yılı : H 1259 / M 1843
Yeri : Topkapı'da sur dışında kale kapısının karşısında, Davutpaşa ve Maltepe yollarının kavşağındadır
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi
çift olarak yapılmış)






Abdülmecid Han Çeşmesi - Yeşilköy
Yaptıran : Sultan Abdülmecid
Yapım Yılı : H 1258 / M 1842 Yeri : Yeşilköy, Bademlik Sokak ile Çekmece Caddesi'nin kesiştiği köşedir
Tipi : Namazgâhlı çeşmesi





Bezmiâlem Valide Sultan Çeşmesi - Yıldız
Yaptıran : Bezmiâlem Valide Sultan
Yapım Yılı : H 1259 / M 1843
Yeri : Yıldız Cihannüma Mahallesi
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi (çift olarak yapılmış)



Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Dönemi İstanbul Çeşmeleri

Eski 06-22-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Dönemi İstanbul Çeşmeleri





Saliha Sultan Çeşme ve Sebili
Yaptıran : Valide Saliha Sultan
Yapım Yılı : H 1145 / M 1732
Yeri : Azapkapı Çeşme Meydanı'nda, Sokullu Mehmed Paşa Camisi'nin arkasındadır
Tipi : Meydan çeşmesi



Ayrılık Çeşmesi (Ahmed Ağa Çeşmesi) Kapıağası Ahmet Ağa'nın yaptırdığı onarımla günümüzdeki şeklini almıştır
Yapım Yılı : H 1154 / M 1741
Yeri : Kadıköy Haydarpaşa Çayırı Sokağı'nı, İbrahimağa Acıbadem Yolu'na bağlayan yolun ve Ayrılık Çeşme Sokağı'na girişin sağındadır
Tipi : Menzil / namazgâh çeşmesi




İshak Ağa Çeşmesi (On Çeşme)
Yaptıran : Kanuni Sultan Süleyman'ın Hasodabaşı Behruz Ağa'dır 1746'da İstanbul Gümrük Emini İshak Ağa'nın tamiratı ile günümüzdeki şeklini almıştır
Yapım Yılı : H 1159 / M 1746
Yeri : Beykoz'da, İskele Meydanı'ndadır
Tipi : Tek yüzlü, hazneli meydan çeşmesi




III Mustafa Han Çeşmesi
Yaptıran : Sultan III Mustafa
Yapım Yılı : H 1174 / M 1760
Yeri : Üsküdar'da Ressam Ali Rıza Bey ve Mehmed Paşa Değirmeni Sokaklarının kesiştiği yerde, Ayazma Camisi'nin avlu köşesindedir
Tipi : Tek yüzlü köşe çeşmesi





I Mahmud Han Çeşmesi - Kandilli
Yaptıran : Sultan I Mahmud
Yapım Yılı : H 1165 / M 1751
Yeri : Kandilli İskele Meydanı karşısında, İskele Caddesi'nin başındadır
Tipi : İki yüzlü meydan çeşmesi




I Abdülhamid Han Sebil ve Çeşmesi
Yaptıran : I Abdülhamid Han
Yapım Yılı : H 1191 / M 1777
Yeri : Bahçekapı 4 Vakıf Han'ın yerinde bulunan Hamidiye İmaret ve Mektebi'nin karşısında iken, Zeyneb Sultan Camisi'nin köşesine taşınmıştır
Tipi : Sebille birlikte tasarlanan iki adet tek yüzlü duvar çeşmesi




Beylerbeyi Camisi Çeşmeleri
Yaptıran : Sultan I Abdülhamid
Yapım Yılı : H 1192 / M 1778
Yeri : Beylerbeyi Camisi, Yalıboyu Caddesi üzerinde, caminin avlu giriş kapısının iki yanındadır
Tipi : İki adet tek yüzlü duvar çeşmesi




Esma Sultan Çeşmesi - Kadırga
Yaptıran : Sultan III Ahmed'in kızı, I Ahmed'in kızkardeşi Esma Sultan
Yapım Yılı : H 1193 / M 1779
Yeri : Kadırga Meydanı'ndadır
Tipi : Dört yüzlü namazgâhlı meydan çeşmesi






I Abdülhamid Han Çeşmesi - Emirgan
Yaptıran : I Abdülhamid
Yapım Yılı : H 1197 / M 1782
Yeri : Emirgan, cami önündeki meydanda Çınaraltı'ndadır
Tipi : Dört yüzlü, sekizgen meydan çeşmesi






Ebubekir Ağa Çeşmesi
Yaptıran : Ebubekir Ağa Kapıcıbaşı
Yapım Yılı : H 1207 / M 1792
Yeri : Eyüp Bahariye'de, Silahdar Ağa Caddesi üzerinde Şah Sultan Camisi ilerisindedir Onarımlar sırasında kemer formu değişmiştir
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi






Süleymaniye Meydanı Çeşmesi
Yaptıran : Belli değil
Yapım Yılı : H 1207 / M 1792
Yeri : Süleymaniye'de, Tiryaki Çarşısı'nın baş tarafındadır
Tipi : Tek yüzlü meydan çeşmesi




Halid Ağa Çeşmesi - Kadıköy
Yaptıran : Darüssaade Ağası Halid Ağa
Yapım Yılı : H 1209 / M 1794
Yeri : Kadıköy, Halid Ağa Sokağı'ndadır
Tipi : Üç yüzlü duvar çeşmesi



Kuzguncuk İskele Çeşmesi
Yaptıran : Belli değil
Yapım Yılı : H 1207 / M 1792
Yeri : Kuzguncuk vapur iskelesi yanındaki bina üzerindedir
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi




Yoğurtçu Çeşmesi
Yaptıran : Belli değil
Yapım Yılı : XVIII yy
Yeri : Kadıköy'de, Yoğurtçu Çayırı Caddesi'nin, Yoğurtçu Parkı Yokuşu'na kıvrıldığı köşede, dere tarafındadır
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi



Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Dönemi İstanbul Çeşmeleri

Eski 06-22-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Dönemi İstanbul Çeşmeleri






Gülnuş Emetullah Valide Sultan Çeşmesi
Yaptıran : Sultan Ahmed III ve Sultan Mustafa II'ün anneleri Gülnuş Emetullah Valide Sultan
Yapım Yılı : H 1121 / M 1709
Yeri : Üsküdar'da Hakimiyeti Milliye Caddesi üzerinde, Yeni Cami önündedir
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi



İbrahim Paşa Çeşme ve Sebili
Yaptıran : Sadrazam Damad İbrahim Paşa
Yapım Yılı : H 1133 / M 1720
Yeri :Şehzadebaşı'nda , Şehzadebaşı ve Dede Efendi Caddeleri'nin birleştiği köşede, Damad İbrahim Paşa Külliyesi'nin bir parçasıdır
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi





Hasan Paşa (Nakkaş) Çeşmesi
Yaptıran : Belli değil
Yapım Yılı : H 1136 / M 1723-24
Yeri : Eyüp, Zal Paşa Caddesi üzerinde, Nakkaş Hasan Paşa Türbesi cephesindedir
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi



Beşir Ağa Çeşmesi
Yaptıran : Hâzin Beşir Ağa
Yapım Yılı : H 1140 / M 1727
Yeri : Kapalıçarşı'nın Köseleciler tarafındaki kapısının dışında Mercan Camisi'ne giden sokakta bulunur
Tipi : Dört yüzlü meydan çeşmesi



İbrahim Paşa Çeşmesi - Ortaköy
Yaptıran : Sadrazam İbrahim Paşa
Yapım Yılı : H 1136 / M 1723
Yeri : Ortaköy'de, Ortaköy Camisi'nin önündeki meydandadır
Tipi : Tek yüzlü meydan çeşmesi



III Ahmed Han Çeşmesi - Topkapı Sarayı
Yaptıran : Sultan III Ahmed
Yapım Yılı : H 1141 / M 1728
Yeri : Topkapı Sarayı , Bâb-ı Hümayun önündedir
Tipi : Dört yüzlü, sebilli meydan çeşmesi



III Ahmed Han Çeşmesi - Üsküdar
Yaptıran : Sultan III Ahmed
Yapım Yılı : H 1141 / M 1728
Yeri : Üsküdar, İskele Meydanı'ndadır
Tipi : Dört yüzlü meydan çeşmesi




Bereketzade Çeşmesi
Yaptıran : İlk banisi Fatih'in müezzinidir H 1260 / M 1894 tarihinde ise Bezmiâlem Valide Sultan isteği ile Hazinedar Azm-i Cemal'in hayratı olarak aslına uygun olarak yenilenmiştir
Yapım Yılı : H 1145 / M 1732
Yeri : Bereketzade Mescidi'nin yanındayken, Galata Kulesi'nin bulunduğu meydandaki yerine taşınmıştır
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi




Hekimoğlu Ali Paşa Çeşmesi - Kabataş
Yaptıran : Sadrazam Hakimoğlu Ali Paşa
Yapım Yılı : H 1145 / M 1732
Yeri : Kabataş, İskele Meydanı'ndadır
Tipi : İki yüzlü, meydan çeşmesi



I Mahmud Han Çeşmesi - (Tophane Çeşmesi)
Yaptıran : Sultan I Mahmud
Yapım Yılı : H 1145 / M 1732
Yeri : Tophane Meydanı'ndadır
Tipi : Dört yüzlü, hazneli meydan çeşmesi



Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Dönemi İstanbul Çeşmeleri

Eski 06-22-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Dönemi İstanbul Çeşmeleri




XV, XVII, XVII Yüzyıl İstanbul Çeşmeleri
XV Yüzyıl İstanbul Çeşmeleri


Rumeli Hisarı Çeşmesi
Yapım Yılı : XVyy
Yeri : Rumelihisarı'nın sahil cephesinde, yol kenarındadır
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi



XVI Yüzyıl İstanbul Çeşmeleri

Çatal Çeşme
Yaptıran : Yaptıran belli değildir H 1282 / M 1766 yılında Hacı Merkerap Kalfa tarafından tamir ettirilmiştir
Yapım yılı : H 957 / M 1550
Yeri : Kadıköy Bağdat Caddesi, Suadiye ile Bostancı arasındadır 1946-1947 yol genişletmesi çalışmaları sırasında bulunduğu yerden geriye alınmıştır
Tipi : Üç yüzlü menzil çeşmesi



Rüstem Paşa Çeşmesi

Yaptıran : Sadrazam Rüstem Paşa
Yapım Yılı : H 962 / M 1554
Yeri : Küçük Ayasofya yakınında Çardaklı Hamam kapısı önündeki köşededir
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi


Paşa Çeşmesi
Yaptıran : Belli değil
Yapım Yılı : H 978 / M 1570
Yeri : Eyüp'te Kalenderhane Caddesi üzerinde, Kızıl Mescid'in karşısındadır Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi



Paşa (Cerrah) Çeşmesi
Yaptıran : Sadrazam Cerrah Mehmed Paşa
Yapım Yılı : H 1002 / M 1593
Yeri : Cerrahpaşa'da, Cerrahpaşa Camisi'nin avlu köşesindedir
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi


XVII Yüzyıl İstanbul Çeşmeleri


Siyavuş Paşa Çeşmesi Yaptıran : Sadrazam Siyavuş Paşa
Yapım Yılı : H 1011 / M 1602
Yeri : Eyüp'te, Sadrazam Siyavuş Paşa Türbesi bitişiğindedir
Tipi : Tek yüzlü duvar çeşmesi


Osman Ağa (Mısırlı) Çeşmesi
Yaptıran : Mısırlı Osman Ağa
Yapım Yılı : H 1030 / M 1621
Yeri : Kadıköy'de Söğütlüçeşme Cadde üzerinde, Osmanağa Camisi karşısındadır
Tipi : Tek yüzlü, hazneli köşe çeşmesi



Babüssaade Ağası Çeşmesi
Yaptıran : Mahmud Paşa
Yapım Yılı : H 1031 / M 1622
Yeri : Kadıköy'de Kurbağalıdere Caddesi'nde Gazhane'yi geçince solda yol kenarındadır
Tipi : Tek yüzlü, hazneli duvar çeşmesi


Mustafa AğaAğa Çeşmesi
Yaptıran : Edirne Sarayı Ağalarından Mustafa Ağa
Yapım Yılı : H 1092 / M 1681
Yeri : Fatih, Nişanca Caddesi üzerindedir
Tipi : Tek yüzlü meydan çeşmesi


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Dönemi İstanbul Çeşmeleri

Eski 06-22-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Dönemi İstanbul Çeşmeleri




Osmanlı Öncesi İstanbul'da Su Tesisleri
İstanbul'un bilinen en eski su tesisleri: Roma İmparatorluğu dönemine tarihlenmektedir Sahip oldukları kentlerde su tesislerine büyük önem veren Romalılar, Antik Byzantion / Konstantinopolis / İstanbul'da da geniş bir su şebekesi kurmuşlar; kendilerinden önceki uygarlıklarda olduğu gibi şehre anıtsallık ve hareket kazandıran çok katlı, sütunlu ve heykellerle süslü nympheumlara, hamamlara, evlere, saraylara su getiren yapıları inşaa etmişlerdir Vitruvius, roma dönemi mimarlığı yapı tipleri ve inşaa tekniklerini anlattığı on kitaptan oluşan De Architecture adlı eserinin VIII Kitabında Roma'daki su yapılarını (sukemerleri, kuyular, sarnıçlar, suterazileri), IX ve X Kitaplarda da su aletlerini (su saati, su orgu, su basma makinaları, su çarkı, su değirmeni, Ctesibius pompası) anlatırken Roma dönemi maksemlerinin, suyollarının, kanalların, büyük su toplama havuzlarının tanımlarını vermektedir

Roma dönemi ile ilgili bilgi veren yayınlardan, şehre uzak kaynaklardan kanallarla taşınıp getirilen suların, yüksek yerlerdeki su toplama havuzlarında ve taksimlerde toplanarak ve kanallarla sarnıçlara, evlere ve çeşmelere dağıtıldığı anlaşılmaktadır Strzygowski ve Forchheimer, İstanbul'un Bizans dönemi su yapılarını anlattıkları Die Byzantinischen Wasserbehalter von Konstantinopel (1893) adlı kitapta, Belgrad Ormanları'ndaki bendlerde toplanan suların bir boru hattı ile buradan alınıp Haliç'e akan iki derenin oluşturduğu vadiler üzerinden sukemerleri yoluyla taşınarak şehir sularında Eğrikapı'ya kadar geldiğini, buradan kente dağıtılmak üzere üç ayrı semtteki (Atpazarı, Yenibahçe, Ayasofya) taksimlere ulaştığını belirtmektedirler
ROMA DÖNEMİ SU YAPITLARI
Sukemerleri / Aquaduct
Üstü kapalı su yollarından akan suyun seviyesini sabit tutarak vadiler üzerinden geçiren ve aynı yükseklikte bir noktaya akıtan, köprü şeklinde ayaklı kemerler üzerine yapılan su yapısıdır İstanbul'da Roma döneminde yapılmış ve günümüze kalıntıları ulaşabilmiş IV yy'a ait sukemerleri; Valens / Bozdoğan Kemeri (368), Ma'zulkemer, Karakemer, Turunçluk Kemeri'dir
Suterazileri
Osmanlı döneminde su basıncını ayarlamaya ve suyu ölçerek dağıtmaya yarayan kule biçiminde yapılar olarak su dağıtım şebekesinde yerini alan suterazilerinin Roma dönemindeki biçim ve iç düzeneğine ait kesin bir bilgi yoktur Romalı Vitruvius De Architectura'da, roma'daki su yapıları ile ilgili bilgi verdiği VIII Kitap "Terazileme ve Terazileme Araçları" adlı V bölümde, suyu konutlara ve kentlere taşıma yöntemlerini anlatırken, önce terazileme yönteminin geldiğini, terazilemenin suterazileri ve dioptrae, chorobates adlı araçlarla yapılabileceğini belirttikten sonra, bunların içinde en sağlıklı yöntemin chorobates adı verilen bir çeşit düz cetvel ile yapılan terazileme olduğundan sözetmekte ancak suterazileri hakkında ayrıntılı bilgi vermemektedir
Maksemler
Şehre gelen suların ölçülerek dağıtımının yapıldığını yapılardır Vitrivius, De Architectura VIII Kitapta şehrin surlarına kadar getirilen suyolunun bir su hazinesine sularını boşalttığını, bu hazinenin yanına üç bölmeli bir havuz inşa edildiğini, su hazinesine gelen suların ayrı ayrı üç borudan üç bölmeli havuzun her teknesine aktığını, üç tekneden ortadakinin sularının borularla bütün şehrin havuzları ve çeşmelerine, yanlarındaki teknelerden birinin borularla hamamlara, diğer teknenin sularının ise evlere gittiğinden sözetmekle böylelikle, Roma dönemi maksemlerinin tanımlarını vermektedir Roma dönemi İstanbul maksemleri ile ilgili en ayrıntılı bilgi veren kaynak, Özkan Ertuğrul "Bizans Dönemi İstanbul Su mimarisi" adlı doktora tezinde (1989), Roma'nın ardılı Bizans / doğu Roma İmparatorluğu döneminde şehre gelen suların Nympheum Maximum, Tezgahçılar Kubbesi Maksemi, Balık Maksemi, Sultanahmet Maksemi, Valens Maksemi ile şehre dağıtıldığını belitmektedir
Kanallar
Suyun bir yerden başka bir yere taşınmasını sağlayan açık / kapalı kanallar açık ya da kapalı sarnıçlar arasındaki bağlantıyı kurmakta, çeşmeler ve evlere su taşımaktaydılar Aynı zamanda sarnıçların fazla sularını aktarmalarını da sağlayan kanallardan günümüzde tespit edilebilenlerinin sayısı 23'tür Su kanalları taş, kurşun veya pişmiş toprak malzemeden yapılmaktaydı Vitrivius bunların içinde en sağlıklısının toprak borular olduğunu, kanal yatağına her yüz oyuk için bir inçin dörtte birinden az olmayan eğim verilmesi gerektiğini belirtmektedir
Büyük Su Toplama Havuzları, Kuyular ve Sarnıçlar
Vitrivius, sukemerleri kurulabilecek kaynaklar yoksa kuyular kazmak geriktiğini belirtmekte, ayrıca suların toplandığı iki veya üç bölmeli, suyun birinden diğerine süzdürme yoluyla temizliğinin yapıldığı büyük haznelerden (sarnıçlar) bahsetmektedir Sözü edilen haznelerle ilgili verilen bilgiler, bu haznelerin Osmanlı döneminde kullanılan suyun dinlendirildiği çökertme havuzlara benzediğini düşündürmektedir Sarnıçlarla ilgili bilgilerin bulunduğu kısımda anlatılan, işlev açısından sarnıçlarla da kesişen bu büyük haznelerin bir örneği, Topkapı Sarayı Birinci Avlusu'nda bulunan, girişi ise İkinci Avlu'dan olan dolab Ocağı'dır Sarayın tüm suyunun tolandığı ve dağıtıldığı bir merkez olan bu büyük haznenin / kuyunun yapım tekniği Roma dönemi özellikleri göstermektedir Yanına Osmanlı döneminde bir sarnıç eklenmiştir İstanbul'da Bizans öncesi dönemden beş adet (Topkapı Sarayı - Birinci Avlu Dolab Ocağı, Topkapı Sarayı - İkinci Avlu Sarnıcın yanında, Topkapı Sarayı - Beşinci Avlu Fil Kapısı yanında, Manganlar Bölgesi'nde Hagia Maria Hodigitria Vaftizhanesi'nin yarım daire avlusunun merkezinde, Darphane Avlusu içinde): Bizans döneminden de iki adet (Topkapı Sarayı - İkinci Avlu Bab-üs Selam'dan mutfaklara giren ilk kapı önünde revak altında, topkapı Sarayı mutfak revakları önünde) kuyu tespit edilebilmiştir
Kuyularla bağlantılı bir diğer Roma dönemi su yapı türü sarnıçlardır Günümüze ulaşabilmiş bilinen sarnıçların en eskileri Roma'nın ardılı Bizans / Doğu roma İmparatorluğu dönemine tarihlenmektedir
Vitrivius, VIII Kitabının VI Bölümü'nde "Su Kemerleri, Kuyular ve Sarnıçlar" başlığı altında sarnıçlarla ilgili "Zemin sert veya damarlar fazla derindeyse; su çatılardan veya yüksek yerlerden toplanarak signinum yapılmış sarnıçlarda biriktirilerek sağlanmalıdır" bilgisini vermektedir Signinum'un nasıl yapılması konusunda verdiği bilgilerden bu işlemle suyun biriktirileceği haznenin iç yüzeyinde bir tür yalıtım oluşturmanın hedeflendiği anlaşılmaktadır
Bu yalıtımın amacının da suyun tadını ve berraklığını arttırmak olduğu Vitrivius'un şu satırlarından anlaşılmaktadır "Bu tür yapılar, suyu birinden diğerine süzdürme yoluyla temizliğinin sağlanması için iki veya üç bölmeli olmalıdırlar: bu şekilde su çok daha sağlıklı ve tatlı olacaktır Çünkü, çamurun çökebileceği bir yer olduğunda su berraklaşacak, kokusuz olacak ve tadını koruyacaktır: aksi durumda ise, tuz katılarak temizlenmesi gerekecektir"
Vitrivius'un bu satırlarından Roma dönemi sarnıçlarının suyun dinlendirildiği çökertme havuzları olarak da kullanıldığı sonucu çıkmaktadır
Çeşmeler
Romalılar'ın ve Bizanslılar'ın günlük yaşantısında büyük önemi olan su ve su yapılarından günümüze çok fazla kalıntı ulaşmamış olsa da kaynaklardan, özellikle Romalılar döneminde zengin örneklerine rastlanan çoğunlukla sütunlu caddeler, forumlar gibi kentin siluetine katkıda bulunan noktalarda konumlandırılan nympheum / anıtsal çeşmelerin, Byzantion / İstanbul'da var olduğu anlaşılmaktadır Genellikle İmparator Valens (364-378) tarafından 368'de yaptırıldığı kabul edilen kemerden gelen suyun ulaştığı Taurus Meydanı'nda (günümüzde İÜ Merkez Binası yerinde) bulunan Nympheum Maximum bunlardan biridir İlk uygulamaları Antik Yunan'a kadar inen ve kentin mamuya açık alanlarını hareketlendiren su anıtları olarak karşımıza çıkan, nympheumların (Anadoll 1997: 1357-58) yanısıra kaynaklardan zengin Roma ve Bizans evlerinin bahçelerinde anıtsal görünüşlü, kolonlu, heykellerle süslü, genellikle mermerden, kimi zaman bronz ve porfir örneklerine de rastlanan çeşmelerden söz edilmektedir Bu çeşmelerin büyük çoğunluğu yıkılmış, tahrib olmuş, bir kısmı Osmanlı döneminde dönemin mimari beğenisi ve biçimine göre yenilenirken özgün karakterini kaybetmiş, bir kısmının da yerine zaman içinde yenileri yapılmıştır
Roma dönemindeki su tesisleri ile ilgili günümüze kadar yapılan çalışmalar ve araştırmalar İstanbul'un bilinen ilk suyollarının 4 grupta toplandığını göstermektedir İmparator Hadrian (117-138) döneminde nşaa edilen, şehrin batısından Sultanahmet Meydanı çevresine ulaşan suyolu, İstanbul'un bilinen ilk suyoludur II Theodosius (408-50) döneminde bu suyoluna ek yapılmıştır Şehrin ikinci büyük suyolu İmparator Konstantin (324-337) döneminde inşaa edilen ve Istranca Dağları'ndan kente ulaşan suyoludur Kaynaklarda Romalılar tarafından inşaa edilen en uzun suyolu olarak anılan 242 km uzunluğundaki bu suyolu, Vize'nin 6 km kadar batısından gelerek Edirnekapı'nın güneyinden şehre girmektedir
İstanbul'un üçüncü önemli suyolu İmparator Valens döneminde yapılmıştır Bu suyolu, günümüzde Şehzadebaşı'nda büyük kısmı ayakta olan kemerin üzerinden geçirilerek 373 yılında şehrin su gereksinimini karşılamıştır İmparator Justinianus (527-65) ve V Konstantinus dönemlerinde yenilenen, genişletilen Valens Suyolu: sarayları, Ahilleus Hamamı'nı ve Yerebatan Sarnıcı'nı besliyordu
Belgrad Ormanı'ndan şehrin kuzeybatısına uzanan, Theodosius I tarafından inşaa edildiği sanılan suyolu, İstanbul'un dördüncü büyük suyoludur
Kuruluşu İÖ 800'lere kadar uzanan Roma İmparatorluğu, İS 395'te Batı ve Doğu Roma olarak ikiye ayrılırken İmparatorluğun doğu kanadı XIX yy tarihçilerinin Bizans olarak adlandırdıkları yeni bir mimari ve sanat anlayışına bürünmüş, kendilerine merkez olarak da yeni bir kenti Bizans / Konstantinopolis / İstanbul'u seçmiş, bu yeni başkent İS VI yy'dan sonra Antik Roma gelenekleri üzerine temellenen yeni ve farklı mimari biçimler sunmaya başlamıştır Bu farklılıklar içerisinden kentin değişmeyen temel özelliklerinden birisi su ve su yapılarıdır
Şehrin zamanla gelişmesi, nüfusunun artması su gereksiniminin artmasını da beraberinde getirmiş; önceleri kuyular, sarnıçlar ve şehir dışındaki su kaynaklarından sağlanan su, gereksinimi karşılayamaz hale gelince mevcut şebekelere ekler yapılarak suyolları, dağıtım şebekesi büyütülmüş, kimi zaman da yeni kaynaklardan şehre su getirilmiştir
İstanbul'un Romalılar tarafından inşaa edilen suyollarına Bizans döneminde fazla ilave yapılmamış, V Konstantinus Kopronymus (741-775), III Romanos Argyros (1028-1034), I Manuel Komnenos (1143-1180) tarafından yapılan onarımlarla yetinilmiştir X yy'a kadar düzgün bir su şebekesine sahip olan İstanbul'un Osmanlılar tarafından fethine kadar kuşatmalar, depremler ile su şebekesi kullanılamaz hale gelmiştir Şehre su getiren suyolları, kuşatmalar ve depremler sonucu tahrip olmaya başlayınca Bizanslılar, daha ucuz ve güvenli bir sistem olan sarnıçlardan şehrin su gereksinimini sağlamayı tercih etmiş, Roma suyollarının büyük maliyet gerektiren onarımı yerine şehrin su gereksinimini surların dışından bağımsız hale getirmek için Roma döneminden beri var olan sarnıçları çoğaltmışlardır
Tarihi yarımadanın değişik bölgelerinde ve sur dışında değişik boyutlarda örnekleri bulunan bu büyük su toplama ve dağıtım merkezlerinden kapalı olanlar şehrin ve büyük binaların su ihtiyacını karşılarken aynı zamanda engebeli bir arazi yapısı olan İstanbul'da üstlerinde yükselen binalara da yüksek ve düzgün bir platform oluşturuyorlardı
Tamara Talbot Rice V yy'dan önceki İstanbul / Konstantinopolis Evleri'ni tanımlarken, Roma Ostia yakınlarındaki zengin evlerine benzeyen avlulu Konstantinopolis Evleri'nin avlusunda ev halkının su gereksinimini karşıladığı bir kuyu ya da sarnıç olduğunu belirtmektedir
Roma döneminden beri var olduğu anlaşılan sarnıçlar, büyük bir olasılıkla , Roma dönemi suyollarının daha önce de söz edildiği gibi çeşitli nedenlerle tahrip olmasından sonra kuşatmalar sırasında daha güvenli bir su sağlama sistemi olduğu için Bizanslılar tarafından yaygın biçimde kullanılmıştır Özellikle IX yy'dan sonra şehrin su gereksinimi eski suyollarına eklenen küçük isale / su şebekeleri ile su toplama hazneleri / sarnıçlardan sağlanmıştır
VI yy'da İmparator Justinianus, kente büyük sarnıçlar yaptırırken İmparator Hadrianus tarafından yaptırılan ve kentteki nympheumlar ile Büyük Saray'a su sağlayan Hadrianus Suyolu'na da tamir ettirmiştir
İstanbul'un Roma ve Bizans dönemlerinde inşaa edilen su tesislerinden biri de ayazmalardır Halkın su ihtiyacını karşılamak amacına hizmet etmeyen, yalnızca kutsal kabul edilen şifalı su kaynakları üzerine inşaa edilen bina anlamına gelen ayazmalar, halkın su gereksinimini karşılayan şehir suyu şebekesi içinde yer almazlardı
Theodosius ve Justinianus Kanunları'nda yer alan su ile ilgili maddelerden İstanbul'un bu dönemlerde dışarıdan gelen su ile beslendiği anlaşılmakta, Justinianus Kanunları'nın 870-878 yıllarına ait redaksiyonunda (Prokhiron) bulunan suyollarının kullanılması konusundaki sert düzenlemeler açık ve kapalı kanalların temizliği ve bakımı ile ilgili özel hükümler ise şehrin su şebekesine verilen önemi göstermektedir
Daha önce de söz edildiği gibi İstanbul'un Roma döneminde yapılan suyolları zaman, doğa şartları ve kuşatmalara bağlı olarak oldukça tahrip olmuş, özellikle 1204'teki Latin İstilası'ndan sonra neredeyse kullanılamayacak duruma gelen suyollarına, İstanbul Osmanlılar'ın eline geçtiğinde önemli onarım ve ilaveler yapılmıştır
OSMANLI DÖNEMİNDE, İSTANBUL'DA SU TESİSLERİ VE OSMANLI SU TEŞKİLATI
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'un Fethi'nden sonraki günlerde oldukça kötü durumdaki mevcut suyollarının acele tamirini emretmiş, ayrıca Fatih suyolları, Turunçlu Suyolları, Şadırvan Suyolları, Mahmutpaşa Suyolları'nı inşa ettirmiştir Geç Roma döneminden beri mevcut olduğu bilinen Kırkçeşme Tesisleri de bu arada onarılarak yenilenmiştir
İstanbul'un tarih boyunca önemli sorunlarından biri olan, kentin büyümesine ve nüfus artışına bağlı olarak sürekli gündeme gelen su sorununun çözümü için, Osmanlılar değişik dönemlerde İstanbul'un var olan suyollarına ekler yapmış, İstanbul'un su sorunu köklü biçimde Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan tesislerle çözülmüştür Osmanlılar'ın su tesislerinin yapımına kendilerinden önceki uygarlıklarda olduğu gibi büyük önem verdiğini Fatih döneminde ayrı bir Su Nezareti / Su Bakanlığı kurmalarından anlamak olasıdır
Fatih'ten sonra oğlu Sultan II Beyazid dönemi (1481-1512)'nde Bayezid suyolları olarak anılan suyolları, Yavuz Sultan Selim dönemi (1512-1520)'nde de çeşitli su tesisleri yapılmış olmasına karşın XVI yy'a gelindiğinde İstanbul'un en önemli sorunlarından biri yine şehrin gereksinimini karşılayacak yeterli su olmayışıdır Su sorununun çözümü için Kanuni Sultan Süleyman, Hassa Başmimari Mimar Sinan'ı görevlendirmiştir Büyük bir olasılıkla dönemin Su Nazırı Hasan Ağa ile birlikte çalışan Mimar Sinan, Roma-Bizans döneminde ve fethinden sonra yapılmış olan suyollarını incelemiş, yeni kaynaklar araştırmıştır 1554 yılında Kırkçeşme Tesisleri'nin inşaatına başlanmış, 1560'da bitirilmiştir Topkapı Sarayı III Ahmed Kütüphanesi H 1815 numarada İstanbul'un Osmanlılar'ın eline geçişinden beri yapılan en kapsamlı su tesisi olan Kırkçeşme Tesisleri'ni gösteren tarihsiz bir kroki bulunmaktadır 1620'den önce yapıldığı sanılan bu krokide, Kırkçeşme Tesisleri'nin Kovuk / Kırık Kemer, Uzun Kemer, Başhavuz, Cebeciköy Kemerleri'ne ait boyutlar ile su tesisi hakkında çeşitli bilgiler bulunmaktadır
İstanbul'un Osmanlı dönemine ait, bir kısmı günümüzde de kullanılan su isale sistemleri 4 bölüme ayrılmaktadır:
1 Halkalı Suları / Cevâmi-i Şerife Suları (Birbirinden bağımsız 16 ayrı isaleden oluşan ve şehre kuzeybatıdan gelen bu hattın bir kısmı büyük bir olasılıkla Roma dönemine aittir)
2 Kırkçeşme Suları (1554-1564)
3 Taksim Suları (1731-1839)
4 Diğer isaleler, Hamidiye, Kayışdağı Suları (1904-?)
Osmanlılar döneminde İstanbul şehrine hizmet eden bu suyolu hatları, seçilen kaynaklar ve oluşturulan bendlerden sukemerleri yardımı ile önce maslaklara, sonra sırası ile maksemlere suterazilerine ulaşırdı Bu yolculuk kimi zaman mahalle çeşmelerinde kimi zaman da binalar ve bu binaların içinde yer alan özel çeşmelerde son bulunurdu Suyun bu yolculuğunda çeşmelere gelene kadar izlediği yol boyunca yer alan Osmanlı su yapıları ve tesisleri şunlardır
Bendler
Bend adı verilen açık su depoları, kaynak ve yağmur sularını toplamak için iki dağ yamacı arasına yapılın büyük kâgir duvarlardır Gövde / Bend Duvarı, Açık Savak / Bendin yan taraflarında taşan suların akıp gitmesini sağlayan düzenek, Su Haznesi / Musluk Haznesi gibi bölümlerden oluşan Osmanlı dönemi İstanbul bendleri düz duvarlı (Karanlık Bend, Büyük Bend, Kirazlı Bend), dirsek duvarlı (Topuzlu Bend, Ayvat Bendi, Valide Bendi) ve kavis duvarlı (Yeni Bend) olmak üzere üç farklı tipte yapılmışlardır
Sukemerleri
Roma döneminden beri şehre su getirmek için kullanılan bir sistem olan, suyun seviyesini kaybetmeden iki yüksek arazi arasındaki dere ve vadiden karşıya geçirmek ve aynı yükseklikte bir noktaya akıtabilmek için köprü şeklinde ayaklı kemerler üstüne yapılan suyollarıdır Kanuni Sultan Süleyman döneminde; İstanbul'a Belgrad Ormanları'ndan su getiren, kullanılamaz durumdaki eski Roma suyolu Mimar Sinan tarafından ekler ve katma sularla yeniden yapılandırılarak Kırkçeşme Tesisleri adını almıştır Osmanlı dönemi İstanbulu'nun en önemli su tesislerinden biri olan bu tesis için Kovukkemer, Paşa Kemeri, Uzunkemer, Mağlova Kemeri, Güzelce Kemer gibi kimi anıtsal ölçekte 33 tane sukemeri yapılmıştır
Havuzlar
Gelen suları toplayıp tasfiye eden ve ana galeriye sevk eden, çapları 2m ile 30 m arasında değişen, genellikle daire planlı, 2-20 m derinliğinde tek veya çift gözlü tesislerdir Çift katlı örnekleri de vardır
Maslaklar
Havuzlardan şehre giden ana galerilerin kollara ayrıldığı uygun noktalarda inşa edilen küçük hücrelerdir Maksemler gibi lüleli taksim sandığı ile donatılmış olup, akan su miktarını tayin ve tesbite yararlardı Kimi kaynaklarda taksim / maksemlerle karıştırılan maslakların özellikle şehir dışında olmalarıdır
Maksemler
Şehre gelen suları şehir içindeki çeşme ve binalara dağıtmak için, su miktarını belirleyen lülelerden savak denilen tevzi / dağıtım teknelerine akıtan düzeneğe sahip, üstü kubbe veya tanoz ile örtülü bir binadan oluşan su hazneleridir Yer üstünde (Taksim, Eyüp, Harbiye maksemleri gibi) ve yer altında (Hacı Osman Bayırı Maksemi gibi) olmak üzere iki tipte inşa edilmişlerdir
Su Terazileri
Suların kaynağından gelirken yolda kaybettiği basıncı tekrar kazındırarak yüksek rakımlı mahallelere aynı basınçla dağıtan, 3-10 m yükseklikte kulelerdir Aynı seviyeli yerlere su dağıtan bir çeşit maslak düzenindedirler
Tersip / Çökertme Havuzları
Şehre gelen suların makseme gelmeden önce temizlenip dinlendirilmesi için yapılmış, birbirine geçen havuzlardan oluşan su tesisleridir Su, bu havuzlarda dinlendirildikten sonra makseme gelerek taksim olunur
Osmanlılar'da su ölçme sistemi de her çeşmeye giden suların belirlenmesi açısından önemliydi Kaynaklarını vakıf suları (hayır için halkın kullanımına bağışlanmış sular), mülk suları(Sultan tarafından temlikname ile kullanımı şahsa bağışlanmış sular), miri sular / hassa suları / devlet suları gibi değişik statüdeki sulardan alan çeşmelere, belirlenen miktarda su verilmesine dikkat edilir, su ölçme işi lülelerle yapılırdı Geniş ve uzun dikdörtgen şeklinde taştan bir sandığın üzerine savaklar-su toplama tekneleri düzenlenir, eksenleri su seviyesinden 96 mm aşağıda olan değişik çaplı kısa pirinç borular sandığın bir kenarına dik olarak yerleştirilir, iç yüzeyleri sandığın iç yüzü ile aynı olur borular iç çaplarına ve debilerine göra lüle, kamış, masura, çuvaldız, hilal gibi adlar alırlardı En çok kullanılan ölçü birimi lüle; yuvarlak küre şeklinde, otuz dirhem (yaklaşık 96,50 gr) ağırlığındaki bir kurşunun içinden geçebileceği kadar bir delikten akan su miktarı olarak tanımlanmıştır
Osmanlı su teşkilatı, daha öncede söz edildiği gibi Fatih döneminde kurulan, Su Nezareti'ne bağlı olarak; su nâzırı, suyolcuları, keşif memurları, korucular, çavuşlar, bend muhafızları, neccarlar, löküncüler ve şehir sakalarından oluşuyordu Su Nezareti'nin başında bulunan Su Nâzırı öncelikle padişahın ve sarayın suyunu sağlardı Ayrıca suların mahallelerden camilere, hamamlara, mahalle çeşmelerine düzenli akışının sağlanması, su tesisatının korunması ve bakımından sorumlu suyolcularına nezâret etmek, su sağlanması konularında mimarbaşı ile birlikte çalışmak Su Nâzırı'nın görevleri arasında idi Su Nezâreti'nin temelini oluşturan Suyolcuları / Suyolcu Esnafı, suyolları ile maslakların tamiri, suların düzenli şekilde akması işleri ile ilgilenerek, su gelen ev, hamam vb yerlerden aylık onarım ücreti alırlardı Suyolcuların çeşitli semtlerde koğuşları vardı Sürekli burada bulunurlar ve nöbet tutarlar, herhangi bir aksaklıkta gerekli onarımı yaparlardı Su Neareti'nde çalışan Neccarlar / dülgerler su tesislerinin marangozluk işlerini yapar, Löküncüler ise su künklerinin birleştiği ağızlardan su sızmaması için kireçle zeytinyağının karıştırılarak dövülmesinden elde edilen macunu kullanarak künklerin yalıtımını sağlardı
Kelime anlamı olarak, Arapça kök ismi mübalağa yapılarak türetilmiş su veren, su taşıyan kişi anlamına gelen sakalar ise özellikle su şebekelerinin evler kadar ulaşamadığı dönemde ihtiyaç sahiplerine su taşıyan esnaf örgütü idi Ayrıca Ayasofya'nın Şekerci kapısı karşısındaki Sakalar Çeşmesi'nin yanında koğuşları bulunan (Koçu 1958: 42) saraya bağlı sakalar, Yeniçeri sakaları vardı
Şehir sakaları, atlı sakalar ve veya / arka sakaları olmak üzere ikiye ayrılırdı Atlı sakalar atlarının yan taraflarında içine su doldurdukları saka meşki denilen deriden tulumları taşırlardı Bu su kulumlarına kırba adı verilir ve ağızları meşin bir bağ ile bağlanırdı Yaya sakaların ise 45-50 litre su alan kırbalarından başka necef tas ve kaseleri de bulunurdu Her evin giriş kapısı yanında saka deliği diye adlandırılan taştan küçük tekneciler olurdu Sakalar getirdiği suyu evin içine girmeden bu teknelere boşaltırlardı Su bu tekneciğe bağlı borudan avludaki veya ev içindeki küplere dolardı Su gereksinimi oldukça en büyük küplerden maşrapalar ile kullanılırdı Kimi evlerde abdesthane ya da sofalara yapılan çeşmelerin duvara gömülü çömlek biçiminde küçük haznelerine yine aynı sitemle su doldurulur, oradan da bir boru ile musluğu su verilirdi
Sakaların hangi çeşmelerden su alabilecekleri belli bir sisteme bağlıydı Her çeşmeden su alacak saka belli olur, sayıları değişmez, ancak bir saka bu işten vazgeçerse, yeni bir saka onun yerine geçebilirdi Çeşme vakfedenler eğer sakaların kendi çeşmelerinden su alıp satmalarını istemiyorlarsa, bunu çeşme vakfiyesinde veya kitabesinde belirtirlerdi Sakaların devamlı su aldıkları çeşmeler ise saka çeşmesi olarak adlandırılırdı Sakaların yanı sıra Osmanlı su teşkilatına sistemli bir şekilde dahil olmayan, yalnızca sevap kazanmak amacıyla atlı veya yaya olarak su dağıtan dervişler de bulunmakta idi
İSTANBUL ÇEŞMELERİ
İstanbul'da hüküm süren hemen hemen her sultan, sadrazam, valide sultan ve diğer ileri gelenler Osmanlı kültüründe, sosyal yaşantısında ve mimarisinde önemli yer tutan; döneminin ekonomik, sosyal ve siyasi gücünün göstergesi birçok çeşme yaptırmışlardır
Yaptırılış amaçlarına göre Vakıf Suları, Mülk Suları, Hassa Suları / Miri Sular gibi değişik adlar altında sınıflanan sulardan kaynaklarını alan bu çeşmeler kimi zaman kamuya açık kent mekânlarını biçimlendiren Osmanlı külliyelerinin bir parçası, kimi zaman da oda çeşmeleri gibi özel mekânları süsleyen, anlamlandıran döneminin mimari zevkini ve özelliklerini yansıtan birer gösterge olarak karşımıza çıkmaktadırlar
Günümüze ulaşan kimi belgelerden Osmanlı yönetiminin, özellikle XVI yy'da genellikle evlere su vermek yerine, mahalle çeşmelerine su götürmeyi yeğlediği anlaşılmaktadır Bu yaklaşım kendine özgü içedönük mahallelerin, cumbalı,ahşap evleri, çıkmazları, organik sokakları kadar çeşmelerinde mahalleyi biçimlendiren vazgeçilmez elemanlar olmasına neden olmuştur İnsan ölçeğine uygun organik sokakların açıldığı "cami meydanı, kıraathane-çınar altı üçgeninin tamamlayıcı öğesi çeşme başları" diğer kentlerde olduğu gibi dönemin İstanbul'unda da birer küçük sosyal iletişim mekânıdır
Hiçbir devirde suyu bol bir şehir olmayan İstanbul'un,XVI ve daha sonraki yüzyıllarda su tesislerinin yenilenmesi ve geliştirilmesi ile bu anlayış değişmiş, evlere kadar su götürülmesi benimsenmiştir Büyük konak ve yalılarda özel künklere sultanın izniyle getirilen mülk suları dışında halkın büyük çoğunluğu tüm su gereksinimini evinin bahçesindeki dolap, su kuyusu gibi yeraltı sularından, sarnıç gibi toplama suyundan ya da mahalle çeşmesinden taşınan sudan bağlardı İstanbul halkının temel gereksinimlerinden en önemlisini karşılayan çeşmeler, mahallelinin kullanımına ve sakalara ait olmak üzere iki grupta toplanıyordu Özellikle at sakalarının mahalle çeşmelerinden su almaları yasaklanmasına rağmen, kimi zaman bu yasağa uyulmadığından, kimi zaman da atlı sakalarla arkalıkla su taşıyan sakaların aynı çeşmeden su almaları yüzünden sık sık anlaşmazlıkların çıktığı belgelerden anlaşılmaktadır Bu yüzden kimi çeşme kitabelerinde çeşmeyi yaptıran tarafından sakaların çeşmeden su alamayacakları belirtilmiştir İstanbul halkının su gereksinimini karşılayan çeşmeler, kaynakları açısından ikiye ayrıılr 1) Şahısların bulduğu veya sahibi olduğu, özel kaynaklardan (Vakıf Suları, Mülk Suları) yararlanan çeşmeler
2) Belgelerde Hassa Suları veya Miri Sular olarak anılan, yapım giderlerini devletin üstlendiği şehir şebekesinden yararlanan çeşmeler
Yüzyıllara göre yapı malzemesi, biçim ve üslup açısından değişimler gösteren çeşmelerin ana şeması;
  • Suyun depo edildiği, erken dönemlerde çeşme mimarisini etkileyen hazne (Kadırga Esma Sultan, Yeşilköy Abdülmecid Han çeşmelerinde olduğu gibi kimi örneklerde bu kısmın üzeri namazgâh olarak kullanılmıştır),
  • Üzerinde daima akan (salma) veya kesilebilen (burma) muslukların yer aldığı, genellikle ait olduğu dönemin mimari modasına uygun süslemelerle bezeli ve çoğunlukla kemerli bir niş içinde bulunan musluk taşı-ayna taşı
  • · Musluk-ayna taşı üzerinde çeşmeyi yaptıran hayırseverin, kimi zaman suyun cinsinin, çeşmenin yapılış tarihinin belirtildiği kitabe,
  • · Musluktan akan suların toplanıp aktığı çukur tekne-kurna ve teknenin iki tarafında bekleme şekillerinden oluşmaktadır
Bu bölümler yüzyıllara göre değişen mimari modalar, şehircilik anlayışı ve beğenilere göre değişim göstermişlerdir Kimi zaman sütun biçiminde (Çengelköy Ahmed Ağa Çeşmesi, 1854) başka devirlerde görülmeyen çeşmeler yapılırken kimi zaman bir yapı cephesi gibi tasarlanmış, kent siluetine katkıda bulunan çeşmeler (Yıldız Bezmiâlem Valide Sultan çeşmeleri) tasarlanmıştır Osmanlı mimarlığında Batılı etkilerin görülmesi ile birlikte; ticari ve sosyal hayatın yoğun olduğu, şehircilik açısından önemli vista noktaları oluşturan, çoğunlukla külliyelerin yanında oluşmuş / oluşturulmuş meydanlara ya da tören alanı olarak önemi bulunan meydanlara / alanlara yapılmış; Batılı mimari modalara göre düzenlenmiş cepheleri Batılı benzerleri ile yarışan, Osmanlı mimarlığının çağdaşlığının dolayısı ile gücünün mimari alandaki göstergesi (Topkapı Sarayı bâb-ı Hümayun önündeki ve Üsküdar'daki III Ahmed Çeşmeleri, Tophane II Mahmud Çeşmesi, Maçka Bezmiâlem Valide Sultan Çeşmesi), kimi zaman da kenti oluşturan yapı toplulukları / külliyelerin birer parçası olarak, cephelere zenginlik katan İstanbul çeşmeleri Osmanlı mimarlık tarihindeki yerlerini almışlardır
İstanbul çeşmelerinin yüzyıllar içindeki malzeme, biçim ve üslup değişimlerine koşut olarak yukarıda sözü edilen bölümlerindeki değişiminin temel özelliği; XV- XVI - XVII yy'larda klasik kemer içinde sade bir ayna / musluk taşı, kitabe, tekne-sekileri ve su haznesinden oluşan cephe tasarımının XVIII yy'da yerini, çeşitli dekoratif kemerlerin içinde güller, vazoda çiçekler, tabakta meyvelerle bezenmiş, Barok biçime uygun, istiridye kabuğu biçimindeki kemer içi süslemelere sahip, kitabe yeri cephe içinde bir bölüm oluşturan, kimi zaman üzerinde Barok üsluba uygun gölgelikler bulunan cephe tasarımına bırakmasıdır XVIII yy'la birlikte çeşme mimarisinde görülen diğer değişmeler; ilk örneklerine XVII yy'da (Hatice Turhan Valide Sultan Çeşmesi ve Sebili, 1663) rastlanan sebil ve çeşmelerin birlikte tasarlandığı düzenlemelerin artması, bağımsız birer yapı olarak küçük köşk şeklindeki anıtsal meydan çeşmeleri (Topkapı Sarayı Bâb-ı Hümayun önünde III Ahmed Çeşmesi vb)nin yapılmaya başlanmasıdır XIX yy'a gelindiğinde ise teknolojik gelişmeler sonucu çeşmelerin su haznesi gibi artık gerekli olmayan bölümlerinin bulunmadığı örnekler ve şehir siluetine katkıda bulunan, yapı cephesi gibi tasarlanmış örnekler görülmeye başlamıştır
Erken devirlerde lülesinin devamlı su akan salma lüleli çeşmeler çoğunlukta iken, Kanuni döneminde Kırkçeşme Tesisleri'nin yapımı sırasında burma lülelerin yani muslukların konulması ile sokaklar çamurdan kurtarılmış ve suların ziyan olması engellenmiştir
Yüzyıl başından beri çeşitli kaynaklarda farklı olarak sınıflandırılan İstanbul çeşmeleri bulundukları yerler ve yapılış amaçlarına göre değişiklikler göstermektedir Kimi zaman Sürre-i Hümayun / Sürre Alayı'nın, ordunun ve kervanların durak noktalarına göre Ayrılık Çeşmesi (Sürre-i Hümayun'la hacca gidenleri, sefere çıkan orduyu veya kervanlarla kentten ayrılanı yakınları buraya kadar uğurlayıp bu noktadan ayrıldıkları için), Selâmi Çeşme (kentten ayrılanların / kente girenlerin durakladığı ve kenti selamladığı / selametlendiği ilk / son durak noktası olduğu için), kimi zaman bulunduğu bölgenin özelliğine göre Bostancı Çeşmesi (kente giriş ve çıkışları kontrol eden Bostancıbaşı'nın bulunduğu noktada olduğu için) kimi zaman da iki veya daha çok yüzünden su aktığı için biçimine göre Çatalçeşme gibi isimler alan Osmanlı dönemi İstanbul çeşmeleri, bu çalışmada bulundukları yerler ve yapılış amaçlarına göre aşağıdaki gibi gruplandırılmıştır
Duvar Çeşmeleri
Cephesi bir yapı / avlu duvarı üzerinde bulunan çeşmelerdir Bu çeşmelerin varsa hazneleri duvarın yüzünde yer alır Tek yüzlü çeşmeler ya da cephe çeşmeleri olarak da adlandırılır XV yy'dan XX yy başına kadar çeşitli üsluplarda yapılmış örnekleri bulunmaktadır
Köşe Çeşmeleri
Yapı / sokak köşelerinde yer alırlar Erken dönemlerde çoğunlukla tek yüzlü daha sonraki dönemlerde iki ve üç yüzlü örnekleri bulunmaktadır Kimi örneklerde iki sokağın kesiştiği köşe kırılmaya karşı belli bir yüksekliğe kadar pahlanmıştır (çalköşe) Duvar çeşmeleri gibi XV yy'dan XX yy'a yaygın biçimde kullanılan çeşme tipidir
Meydan Çeşmeleri
Bağımsız bir yapı olarak önemli meydanlara ve tören alanlarına yapılan çeşmelerdir XVIII yy'dan itibaren Osmanlı mimarlığında görülmeye başlayan, aynı zamanda Osmanlı mimarlığında Batılılaşma olarak adlandırılan dönemin ilk temsilcileri sayılabilecek bu çeşmeler, genellikle dört yüzlü olarak tasarlanmışlardır Kimi örnekler III Ahmed'in Topkapı Sarayı Bâb-ı Hümayun önüne yaptırdığı anıtsal çevrede (1728) olduğu gibi köşelerde sebillerle zenginleştirilerek birer su köşkü şeklinde inşa edilmişlerdir Tek (Boyacıköy, II Mahmud Çeşmesi - 1837) ve iki yüzlü (Kabataş, Hekimoğlu Ali Paşa Meydan Çeşmesi - 1732; Azapkapı, Saliha Sultan Çeşmesi - 1732) örnekleri de bulunmaktadır
Sebillerle Birlikte Tasarlanan Çeşmeler
Kaynaklarda gelip geçenlere su, şerbet, meyve suyu dağıtılan yapılar olarak tanımlanan sebillerin İstanbul'da bilinen en erken örneği 1496 tarihli Efdalzade Sebili'dir
Sebil-çeşme kompozisyonunun ise İstanbul'da bilinen, günümüze ulaşabilmiş en eski örneği XVII yy'a ait 1663 tarihli Hatice Turhan Valide Sultan Sebil ve Çeşmesi'dir XVIII yy'da bu tipin çok rağbet görmesi kimi araştırmacıların bu tipi XVIII yy özelliği olarak yorumlamasına neden olmuştur
Günümüze ulaşılabilmiş en erken örneğin XVII yy'a ait olması bu tipin XVII yy'da ortaya çıktığını kesin olarak göstermekteyse de, Hatice Turhan Valide Sultan örneğinin günümüze ulaşabilmiş tek örnek olması, bu tipin XVII yy'da ne derece yaygın olduğu konusuna açıklık getirebilmeyi güçleştirmektedir
XVII yy'dan itibaren Osmanlı mimarlığında görülmeye başlayan, sebillerle birlikte tasarlanan çeşmelerin genel karakteristiği; sebili mimari kompozisyon olarak tamamlayan, sebilin iki (Hamidiye Sebili 1777, Koca Ragıp Paşa Sebili 1762) ya da tek yanında (Hatice Turhan Valide Sultan Sebili 1663, Sadeddin Efendi Sebili 1741, Damad İbrahim Paşa Sebili 1719) yer alan, sebille aynı tasarım özelliklerini taşıyan, çoğunlukla külliyenin ana giriş kapısı (Hasan Paşa Sebili 1745, Ahmediye Sebili 1721), ya da önemli sokaklara bakan köşeleri (Beşir Ağa Sebili 1745) gibi önemli kısımlarını vurgulayan, zenginleştiren, kent siluetine katkıda bulunan bağımsız anıtsal bir mimari kompozisyon oluşturmalarıdır
XVIII yy'la birlikte ortaya çıkan anıtsal meydan çeşmesi örneklerinde de sebillerin çeşme tasarımını zenginleştiren bir öğe olarak kullandıkları görülmektedir (Topkapı Sarayı Bâb-ı Hümayun önündeki III Ahmed Meydan Çeşmesi 1728, Azapkapı Saliha Sultan Çeşmesi 1732)
Namazgâh Çeşmeleri
Genellikle kervanların konakladığı şehirlerarası menzil noktalarında, şehrin çevresindeki mesire yerlerinde bulunan namazgâhların yanında abdest almak, su içmek ve hayvanları sulamak için yapılan çeşmelerdir Günümüze ulaşabilmiş altı su deposu ve çeşme, üstü namazgâh olan özel örnekleri de (Kadırga Esma Sultan Namazgâhlı Çeşmesi, Yeşilköy Bezmiâlem Valide Sultan Namazgâhı-Abdülmecid Han Çeşmesi, Edirnekapı-Rami arasında Topçular'da Sadrazam Mehmed Paşa Çeşmesi) bulunan namazgâh çeşmeleri ve mimarileri ile ilgili ayrıntılı çok fazla bilgi ve belge olmamasına karşın, İstanbul'a ait suyolu haritaları ve gravürlerden İstanbul'a ait suyolu haritaları ve gravürlerden İstanbul'dan Gebze ve Edirne yönlerine uzanan menzil noktaları üzerinde yer alan namazgâh çeşmelerinin, insanları yağmur, kar ve güneşten koruyacak genişçe bir saçağa sahip, yalaklı şehiriçi çeşmeleri ile benzer mimari özelliklere sahip çeşmeler olduğu anlaşılmaktadır
Namazgâh sofası / sofrası ile çeşmenin (Anadoluhisarı Çeşmesi XVII yy Kadırga Esma Sultan Çeşmesi 1779) ya da namazgâhın mihrabı ile çeşmenin birleştirildiği örnekleri (sur dışında, Edirnekapı Topkapı yolu kenarında Sulukule Kapısı karşısında Vezir Mehmed Paşa Çeşmesi 1589), bulunan İstanbul'un Namazgâh Çeşmeleri'nin çoğu günümüze ulaşamamıştır Bilinenler; Edirne yönünde Atmeydanı Üçler Mevkisi Namazgâh Çeşmesi (1516), Bayrampaşa Çeşmebaşı Namazgâhı, Edirnekapı-Topkapı yolu kenarında Sulukule Kapısı karşısında Vezir Mehmed Paşa Namazgâh Çeşmesi (1589), Edirnekapı-Rami arasında Topçular'da Sadrazam Mehmed Paşa Namazgâh Çeşmesi (1617), Okmeydanı Namazgâh Çeşmesi, Maçka Bezmiâlem Valide Sultan Namazgâhı yanındaki çeşme (1839), Yeşilköy Bezmiâlem Valide Sultan Namazgâhı-Sultan Abdülmecid Han Çeşmesi (1842), Gebze yönünde Suadiye Çatal Çeşme (1550), Anadoluhisarı Toplarönü Namazgâh Çeşmesi (XVIIyy), Beykoz Sultaniye Çayırı'nda Mehmed Bey Namazgâh Çeşmesi (1765); Haydarpaşa Ahmed Ağa Çeşmesi / Ayrılık Çeşmesi (1741), Kadıköy Selâmi Çeşme (1800), Bostancı Sultan II: Mahmud Han Namazgâh Çeşmesi (1831), Dudullu Adile Sultan Çeşmesi (1730-1891)'dir
İstanbul'un özellikle Anadolu yakasındaki menzil noktalarına inşa edilen çeşmelerinin büyük bir bölümü yakın zamana kadar ayakta ve özgün konumlarında iken şehrin bu yöndeki gelişmesi süresince gerçekleştirilen imar faaliyetleri sırasında namazgâhları kaybolmuş, çeşmeler de Bostancı, II Mahmud Han Çeşmesi; Haydarpaşa Ahmed Ağa Çeşmesi / Ayrılık Çeşmesi, Selâmi Çeşme örneklerinde olduğu gibi etrafını saran yapılar arasında sıkışıp kalmışlardır
Oda Çeşmeleri
Saray, konak ve yalılarda temizlik, abdest almak, suyun huzur verici ve seslerin duyulmasını engelleyici özelliğinden yararlanmak için yapılan oda çeşmeleri, aynı zamanda devrinin mimari beğenisini yansıtan biçem ve formları ile iç mekânları zenginleştiren birer estetik mimari eleman olarak Osmanlı Çeşme Mimarlığı'ndaki yerlerini almışlardırMiri Sular / Hassa Suları ve Mülk Suları'ndan beslenen oda çeşmeleri XV yy'dan itibaren oda, sofa gibi değişik iç mekanlarda kullanılmıştır
Sütun Çeşmeler
Osmanlı mimarlığında XVIII yy'dan itibaren kentin cami avlusu, iskele meydanı gibi değişik noktalarında görülmeye başlanan özel bir çeşme tipi de Sütun Çeşmeler'dir İlk örneği Kocamustafapaşa Camisi avlusundaki Hacı Beşir Ağa Çeşmesi (1737) olan sütun biçimindeki bu çeşmelerin üstlerinde devrin mimari beğenisini yansıtan, kimi örneklerde düz, kimi örneklerde stilize lahana biçiminde küresel bitimler bulunmaktadır, (Çengelköy Lahana Çeşmesi) Sütun çeşmeler aynı zamanda teknolojinin gelişmesi ile birlikte depo biçiminde büyük su haznelerine gerek kalmadığının yeni borular ve yeni sistemler sayesinde şehir şebeke suyunun çeşmeden doğrudan akıtılabildiğinin göstergesidir Çoğunlukla XIX yy'a tarihlenen bu çeşmeler büyük olasılıkla dönemin İstanbul'unu Avrupa kentlerine benzetme ideolojisi içinde önemli alan ve yapıları vurgulayan birer anıt heykel olarak tasarlanmış, XVIII yy'ın aynı amaçla tasarlanmış farklı beğenileri yansıtan, dört yüzlü meydan çeşmelerinin rolünü üstlenmiş olmalarıdır Günümüze ulaşabilen örneklerin büyük çoğunluğunun XIX yy'a ait (Tarabya II Mahmud Çeşmesi 1831, Kavacık Çeşmesi 1837) olması bu tipin XIX yy'da yaygın olduğunu düşündürmektedir
Selsebiller
Osmanlı yapılarının içinde, köşk / yalı bahçelerinde bir tür çeşme olarak tanımlanabilecek, mermerden büyük bir taş (Zank Taşı) üzerinde değişik kotlarda tas şeklinde düzenlenmiş küçük yalakların bulunduğu bu yalakların birinden diğerine dökülen suların aşağıdaki havuz veya kurnaya toplandığı dekoratif amaçlı yapılar selsebil olarak adlandırılmaktadır Bu yapılar, su gereksinimin karşılanmasına yönelik yapılar olmayıp, Osmanlı Mimarlığı'nda mekânın zenginleştirilmesine katkıda bulunan mimari öğeler olarak kullanılmışlardır İç mekânlarda tasarlananlar, oda çeşmeleri gibi suyun huzur verici ve seslerin duyulmasını engelleyici özelliğinden yararlanmanın yanı sıra, mekânı klimatize edici işleve de sahiptir Köşk ve yalıların dış mekânlarında tasarlananlar ise, görsel ve diğer işlevsel özelliklerine ek olarak kuşların su gereksinimin karşılanmasına da hizmet etmektedirler


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.