|
|
Konu Araçları |
destanları, islamiyet’in, kabulünden, sonraki, türk |
İslamiyet’in Kabulünden Sonraki Türk Destanları |
01-14-2011 | #1 |
Şengül Şirin
|
İslamiyet’in Kabulünden Sonraki Türk Destanlarıİslamiyet’in Kabulünden Sonraki Türk Destanları 1 Karahanlı Dönemi Satuk Buğra Han Destanı Hz Muhammed kanatlı atı Burak’ın sırtında göklere yükseldiği “Mirâc Gecesinde” gök katlarında kendinden önceki peygamberleri görür Bunlar arasında birini tanıyamaz ve Cebrail’e bunun kim olduğunu sorar Cebrail : ” Bu peygamber değildir Bu sizin ölümünüzden üç asır sonra dünyaya inecek olan bir ruhtur Türkistan’da sizin dininizi yayacak olan bu ruh “Abdülkerim Satuk Buğra Han” adını alacaktır” Hz Muhammed yeryüzüne döndükten sonra hergün islâmiyeti Türk ülkesine yayacak olan bu insan için dua etti Hz Muhammed’in arkadaşları da bu ruhu görmek istediler Hz Muhammed dua etti Başlarında Türk başlıkları bulunan silâhlı, kırk atlı göründü Satuk Buğra Han ve arkadaşları selâm verip uzaklaştılar Bu olaydan üç asır sonra Satuk Buğra Han, Kaşgar Sultanının oğlu olarak dünyaya geldi Satuk Buğra Hanın doğduğu gün yer sarsılmış, mevsim kış olduğu halde bahçeler, çayırlar çiçeklerle örtülmüştü Falcılar bu çocuğun büyüyünce müslüman olacağını söyleyerek öldürülmesini isterler Satuk Buğra Hanı, annesi : ” Müslüman olduğu zaman öldürürsünüz” diyerek ölümden kurtarır Satuk Buğra Han 12 yaşında arkadaşlarıyla birlikte ava çıkmağa başlar Avda oldukları günlerden birinde kaçan bir tavşanın arkasından hızla koşarken arkadaşlarından uzaklaşır Kaçan tavşan durur ve bir ihtiyar insan görünümü kazanır Satuk Buğra Han’ın sonradan Hızır olduğunu anladığı bu yaşlı kişi ona Müslüman olmasını öğütler ve islâmiyeti anlatır Satuk Buğra, Kaşgar hükümdarı olan amcasından islâmiyeti kabul etmesini ister Kaşgar Hanı, müslüman olmayacağını söyler Satuk Buğra Han’ın işaretiyle yer yarılır ve hükümdar toprağa gömülür Satuk Buğra Han hükümdar olur ve bütün Türk ülkeleri onun idaresinde islâmiyeti kabul ederler Satuk Buğra Han, ömrünü müslümanlığı yaymak için mücadele ile geçirmiştir Menkabelere göre Satuk Buğra Han’ın düşmana uzatıldığında kırk adım uzayan bir kılıcı varmış ve savaşırken etrafına ateşler saçıyormuş 96 yaşında Tanrıdan davet almış bu sebeble Kaşgar’a dönmüş ve hastalanarak burada ölmüştür 2 Kazak – Kırgız Kültür Dâiresi Manas Destanı Ortaasya’da yaşayan Türk boyları arasında XIII yüzyılda doğup gelişmiştir Cengiz nâme Moğol hükümdarı Cengiz’in hayatı, kişiliği ve fetihleri ile ilgili olarak Cengiz’in oğulları tarafından idare edilen Türkler tarafından meydana getirilmiştir Orta Asya’da yaşayan Türkler özellikle de Başkurd, Kazak ve Kırgız Türkleri, Cengiz destanını çok severek günümüze kadar yaşatmışlardır Cengiz-nâme’de, Cengiz bir Türk kahramanı olarak kabul edilmekte ve hikâye Türk tarihi gibi anlatılmaktadır Cengiz, Uygur Türeyiş destanının kahramanları gibi gün ışığı ile Kurt-Tanrı’nın çocuğu olarak doğar Cengiz-nâme, Moğol Hanlarının destanî tarihi olarak kabul edildiğinden tarih araştırıcılarının da dikkatini çekmiştir XVII yüzyılda Orta Asya Türkçesinin değerli yazarı Ebü’l Gâzi Bahadır Han, “şecere-i Türk” adlı eserinde “Cengiz-Nâme”nin 17 varyantını tesbit ettiğini söylemektedir Bu bilgi, bu destanın, Orta Asya’daki Türkler arasındaki yaygınlığını göstermektedir Orta Asya Türkleri, Cengiz’i islâm kahramanı olarak da görmüşler ve ona kutsallık atfetmişlerdir Batıdaki Türkler tarafından ise Cengiz hiç sevilmemiştir Arap tarihçilerinin, bu hükümdarı islâm düşmanı olarak göstermeleri ve tarihî olaylar onun sevilmemesinde etkili olmuştur Moğolların Anadolu�ya saldırgan biçimde gelip ortalığı yakıp yıkmaları, Bağdat’ın önce Hülâgu daha sonra Timurlenk tarafından yakılıp yıkılması, Timurlenk’in Yıldırım Beyazıd’la sebebsiz savaşı gibi tarihi gerçekler, Cengiz’in de diğer Moğollar gibi sevilmemesine sebeb olmuştur Cengiz-Nâme batıda yaşayan Türkler’in hafıza ve gönüllerinde yer almamıştır “Cengiz-Nâme”nin Orta Asya Türkleri arasında bir diğer adı da ” Dâstân-ı Nesl-i Cengiz Han”dır Edige Bu destanda XIII yüzyılda Hazar denizi kıyısında kurulan Altınordu Hanlığının XV yüzyılda Timurlular tarafından yıkılışı anlatılmaktadır Destanın adı, Altınordu Hanı ve bu destanın kahramanı Edige Mirza Bahadır’a atfen verilmiştir Edige Mirza Bahadır’ın devletini ayakta tutabilmek için yaptığı büyük mücadeleler, ölümünden sonra XV yüzyılda destan haline getirilmiştir 1820′yılından itibaren yazıya geçirilen Edige destanının Kazak-Kırgız, Kırım, Nogay, Türkmen, Kara Kalpak, Başkırt olmak üzere altı rivâyeti tesbit edilmiştir Çeşitli Türk guruplar arasında Alp Er Tunga ve Oğuz Kağan gibi ilk Türk destanlarının izlerini taşıyan Türk kahramanlık dtünya görüşünü temsil eden burada bahsi geçenler kadar yaygınlaşmamış ortak edebiyat geleneği içinde yer almamış pek çok başka destan örneği bulunmaktadır Osmanlı sahasında destandan hikâyeye geçişte ara türler olarak da nitelendirilen çok tanınmış ve bir çok Türk topluluklarınca da bilinen Köroğlu örneği yanında daha sınırlı alanlarda tesbit edilen Danişmendname , Battalname gibi ilgi çekici örnekler de bulunmaktadır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : İslamiyet’in Kabulünden Sonraki Türk Destanları |
01-14-2011 | #2 |
Şengül Şirin
|
Cevap : İslamiyet’in Kabulünden Sonraki Türk Destanları3 Türk-Moğol Kültür Dâiresi Cengizname Destanı Ortaasya’da yaşayan Türk boyları arasında XIII yüzyılda doğup gelişmiştir Cengiz nâme Moğol hükümdarı Cengiz’in hayatı, kişiliği ve fetihleri ile ilgili olarak Cengiz’in oğulları tarafından idare edilen Türkler tarafından meydana getirilmiştir Orta Asya’da yaşayan Türkler özellikle de Başkurd, Kazak ve Kırgız Türkleri, Cengiz destanını çok severek günümüze kadar yaşatmışlardır Cengiz-nâme’de, Cengiz bir Türk kahramanı olarak kabul edilmekte ve hikâye Türk tarihi gibi anlatılmaktadır Cengiz, Uygur Türeyiş destanının kahramanları gibi gün ışığı ile Kurt-Tanrı’nın çocuğu olarak doğar Cengiz-nâme, Moğol Hanlarının destanî tarihi olarak kabul edildiğinden tarih araştırıcılarının da dikkatini çekmiştir XVII yüzyılda Orta Asya Türkçesinin değerli yazarı Ebü’l Gâzi Bahadır Han, “şecere-i Türk” adlı eserinde “Cengiz-Nâme”nin 17 varyantını tesbit ettiğini söylemektedir Bu bilgi, bu destanın, Orta Asya’daki Türkler arasındaki yaygınlığını göstermektedir Orta Asya Türkleri, Cengiz’i islâm kahramanı olarak da görmüşler ve ona kutsallık atfetmişlerdir Batıdaki Türkler tarafından ise Cengiz hiç sevilmemiştir Arap tarihçilerinin, bu hükümdarı islâm düşmanı olarak göstermeleri ve tarihî olaylar onun sevilmemesinde etkili olmuştur Moğolların Anadoluya saldırgan biçimde gelip ortalığı yakıp yıkmaları, Bağdat’ın önce Hülâgu daha sonra Timurlenk tarafından yakılıp yıkılması, Timurlenk’in Yıldırım Beyazıd’la sebebsiz savaşı gibi tarihi gerçekler, Cengiz’in de diğer Moğollar gibi sevilmemesine sebeb olmuştur Cengiz-Nâme batıda yaşayan Türkler’in hafıza ve gönüllerinde yer almamıştır “Cengiz-Nâme”nin Orta Asya Türkleri arasında bir diğer adı da ” Dâstân-ı Nesl-i Cengiz Han”dır Edige Bu destanda XIII yüzyılda Hazar denizi kıyısında kurulan Altınordu Hanlığının XV yüzyılda Timurlular tarafından yıkılışı anlatılmaktadır Destanın adı, Altınordu Hanı ve bu destanın kahramanı Edige Mirza Bahadır’a atfen verilmiştir Edige Mirza Bahadır’ın devletini ayakta tutabilmek için yaptığı büyük mücadeleler, ölümünden sonra XV yüzyılda destan haline getirilmiştir 1820′yılından itibaren yazıya geçirilen Edige destanının Kazak-Kırgız, Kırım, Nogay, Türkmen, Kara Kalpak, Başkırt olmak üzere altı rivâyeti tesbit edilmiştir Çeşitli Türk guruplar arasında Alp Er Tunga ve Oğuz Kağan gibi ilk Türk destanlarının izlerini taşıyan Türk kahramanlık dtünya görüşünü temsil eden burada bahsi geçenler kadar yaygınlaşmamış ortak edebiyat geleneği içinde yer almamış pek çok başka destan örneği bulunmaktadır Osmanlı sahasında destandan hikâyeye geçişte ara türler olarak da nitelendirilen çok tanınmış ve bir çok Türk topluluklarınca da bilinen Köroğlu örneği yanında daha sınırlı alanlarda tesbit edilen Danişmendname , Battalname gibi ilgi çekici örnekler de bulunmaktadır 4 Tatar – Kırım Timur ve Edige Destanları AKSAK TİMUR DESTANI HAKKINDAKI KISIM Hazreti Aksak Timur Neslinden Bahsedelim; Hindistan şehrinde Cengiz Han’ın oğlu Jaday Han hanlık eder idi Günlerden bir gün yatıyordu Kötü bir rüya gördü Korkup sıçrayıp uyandı Bir müddet kaldı Falcıları rüya tabircilerini topladı Dalağına baktırdı anlattı Falcılar rüya tabircileri söylediler: “Ey Hanım! Dalağında öyle görünür ki kendi ülkende Almalık denilen köyde bir kişiden korkunuz vardır O kişi kırkıcı oğlu kazancı oğlu tavukçu oğlu Taragay denilen kişidir” dediler “O Taragay’ın izi nişanı odur ki alnında beni var sol gözünde akı vardır O Taragay’ın hatunu hamiledir Onun karnındaki çocuğundan ecelin ölümün var”dediler O ahmak kaderi tedbir ile bozmak istedi Allah’ın takdiri nasıl bozulur Ondan sonra konuştular “Bu hatunu öldürelim” diye “Karnını yaralım” dediler Han söyledi: “Bu hatunun karnındaki çocuğunu öldürürseniz o çocuğu çabuk öldürü! Anası ölmesin!” dedi Ondan sonra o hatunu diz çöktürdüler aklı başından gitti ölecekti Ondan birkaç gün sonra o zavallı diz çöktürülüp eğilen kadının gözü parladı bir erkek evlat doğurdu O oğlanı alıp baktıklarında bir ayağı topal idi şöyle dediler: “Böyle eziyetten ölmedin kurtulup doğdun canın demir imiş” dediler O oğlanın adını bu sebepten dolayı Aksak Timur koydular Aksak Timur’un babası anası öldü Yetim kaldı Büyütmek ve bakmak için hiç kimse kalmadı Sonraları kendisi yürümeye başlayıp yiğit olduktan sonra dışarı çıkıp altı yedi oğlan çocuk ile birleşip her gün buzağı otlatırlardı Edige Destanı Bu destanda XIII yüzyılda Hazar denizi kıyısında kurulan Altınordu Hanlığının XV yüzyılda Timurlular tarafından yıkılışı anlatılmaktadır Destanın adı, Altınordu Hanı ve bu destanın kahramanı Edige Mirza Bahadır’a atfen verilmiştir Edige Mirza Bahadır’ın devletini ayakta tutabilmek için yaptığı büyük mücadeleler, ölümünden sonra XV yüzyılda destan haline getirilmiştir 1820′yılından itibaren yazıya geçirilen Edige destanının Kazak-Kırgız, Kırım, Nogay, Türkmen, Kara Kalpak, Başkırt olmak üzere altı rivâyeti tespit edilmiştir Çeşitli Türk guruplar arasında Alp Er Tunga ve Oğuz Kağan gibi ilk Türk destanlarının izlerini taşıyan Türk kahramanlık dünya görüşünü temsil eden burada bahsi geçenler kadar yaygınlaşmamış ortak edebiyat geleneği içinde yer almamış pek çok başka destan örneği bulunmaktadır Osmanlı sahasında destandan hikâyeye geçişte ara türler olarak da nitelendirilen çok tanınmış ve bir çok Türk topluluklarınca da bilinen Köroğlu örneği yanında daha sınırlı alanlarda tespit edilen Danişmendname , Battalname gibi ilgi çekici örnekler de bulunmaktadır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : İslamiyet’in Kabulünden Sonraki Türk Destanları |
01-14-2011 | #3 |
Şengül Şirin
|
Cevap : İslamiyet’in Kabulünden Sonraki Türk Destanları5 Selçuklu – Beylikler ve Osmanlı Dönemleri Destanları Seyid Battal Gazi Destanı Bu destanın kahramanı Türkler arasında Battal Gâzi adıyla benimsenmiş bir Arap savaşcısıdır Asıl destan, VIII yüzyılda, Emevî’lerin hırıstıyanlarlayaptıkları savaşlarda büyük kahramanlıklar göstermiş Abdullah isimli bir kişiyle ilgili olarak doğmuştur Battal arapça kahraman demektir, Battal Gâzi, Arap kahramanına verilen unvanlardır Türklerin müslüman olmalarından sonra Battal Gâzi destan tipi Türkleştirilmiş önceki destan epizotlarıyla zenginleştirilmiş ve anlatım geleneği içine alınmıştır XII ve XIII yüzyıllarda Battal-Nâme adı ile ve nesir biçimi yazıya geçirilmiştir Hikâyeci âşıkların repertuarlarında da yer almıştır Seyyid Battal adıyla da anılan bu kahraman hem çok bilgili, çok dindar ve cömertdir Müslümanlığı yaymak için yaptığı mücadelelerde insanların yanında büyücü, cadı ve dev gibi olağanüstü güçlerle de savaşır ” Aşkar Devzâde” isimli atı da kendisi gibi kahramandır Arap, Fars ve Türklerin X-XX yüzyıllar arasında oluşturdukları ortak islâm kültür dâiresinin ürünlerinden biri olmakla beraber Orta Asya’da yaşayan Türk guruplar arasına da yayılarak Türk kabul ve değerleriyle kaynaşmıştır Danişmendname Destanı Anadolu’nun fethini ve bu mücadelenin kahramanlarını anlatan, 12 yüzyılda sözlü olarak şekillenen 13 yüzyılda yazıya geçirilen İslâmî Türk destanlarındandır Danişmendnâme’de hikâye edilen olayların tarihi gerçeklere uygunluğu, kahramanlarının yaşamış Türk beyleri olmalarından, Anadolu coğrafyasının gerçek isimleriyle anılmasından dolayı uzun süre tarih kitabı olarak nitelendirilmiştir Köroğlu metni destan adıyla anılmakla ve bazı destanî niteliklere de sahib olmakla birlikte XX yüzyılda Anadolu’dan derlenen örnekleri daha çok halk hikâyesi geleneğine yakındır Anadolu’da hikâyeci âşıklar tarafından 24 kol halinde anlatılır Danişmendname Anadolu’nun Müslüman-Türklerin hakimiyetine girmesi hakkında yazılmış halk destanı Danişmend Gazi ve Melik Gazi’nin kahramanlıklarını, gazalarını anlatan, Battalname tarzında yazılmış olan Danişmendname’nin ne zaman ve kimin tarafından yazıldığı kesin olarak bilinmemektedir Eser ilkönce Anadolu Selçuklu Sultanı İkinci İzzeddin Keykavus’un emriyle İbn-i Ala tarafından derlendi İbn-i Ala halk arasındaki rivayetlerin doğrularını toplayıp, Danişmendname’yi yazdı Hikaye edilen vak’alarla adı geçen kahramanların tarihten alınmış olması ve coğrafi isimlerin Anadolu’ya uygunluğu, eserin Türk edebiyatında uzun süre tarih kitabı gibi kabul edilmesine sebeb oldu Osmanlı Hükümdarı Sultan İkinci Murad’ın emriyle Tokat Dizdarı arif Ali, Danişmendname’yi Türkçe olarak aralarında manzum parçaların da bulunduğu bir nesir diliyle 17 bölüm halinde yazdı Danişmendname’nin konusu özetle şöyledir Peygamber efendimizin hicretinden 360 sene sonra, Battal Gazinin torunlarından Melik Ahmed Danişmend, halifeden izin alarak, birçok beyle birlikte Anadolu’da fetihlere başlar Uzun bir zamandır harab olan Sivas’ı mamur hale getirerek buraya yerleşir Burada mücahidleri ikiye ayırır Turasan idaresindeki mücahidler İstanbul üzerine giderler Fakat Alemdağ önlerinde şehid olurlar Melik Ahmed Danişmend ise Sivas’tan Karadeniz’e kadar olan bölgeyi fethetmeyi kararlaştırır Artuhi isminde bir Hıristiyanın Müslüman olmasına vesile olur ve onu yanından ayırmaz Tokat, Zile, Amasya, Çorum ve Niksar bölgelerini fethederek halkı Müslüman olmaya davet eder Halkın büyük bir kısmı İslamiyeti seve seve kabul eder Ancak bir müddet sonra Niksarlılar dinden çıkarak bölgedeki birçok Müslümanı öldürürler Danişmend Gazi, Niksar’ı tekrar alarak Canik’e doğru yola çıkar Fakat yolda pusuya düşürülerek şehid edilir Vasiyeti üzerine Niksar Kalesi karşısında bir yere defnedilir Danişmend Gazinin şehid edilmesinden sonra Hıristiyanlar kaybettikleri yerleri tekrar alırlar Danişmend Gazinin oğlu Melik Gazi Bağdat’a giderek halifenin huzuruna çıkar Babasının fethettiği yerleri Hıristiyanlardan tekrar alır Niksar’a babasının mezarının üzerine bir türbe yaptırır Melik Gazinin fetihlerini Anadolu Selçukluları hakimiyetine bağlayan destanda olaylar birbiri arkasına devam ettirilerek anlatılır Battalname’nin bir devamı olarak kabul edilen bu eserde münacaatlar, Allah’a sığınıp yardım dilekleri, Hızır aleyhisselamın görünüp yaraları iyileştirmesi, bazı Hıristiyanların rüyalarında Peygamber efendimizi görerek Müslüman olmaları, kimi Hıristiyan kızlarının mücahidlerle evlenmeleri gibi dini motifler yanında tarihi ve efsanevi unsurlar da çoktur Eserin son bölümü bir sonsözden ibarettir Yazar burada dünyanın faniliğinden bahsederken dini ve ahlaki nasihatler verir Danişmendname’de tarihi, masallaştıran ve pekçok vak’a için yanında tarihe ışık tutan parçalar da vardır Eserde gazalara kimlerin hangi sıra ile katıldıkları belirtilmekte, özellikle başı açık, yalın ayak harb eden dervişlerin küffar ile yapılacak gazaya yürüyüşleri hakkında bilgi verilmektedir Danişmendname’nin kahramanı olan Melik Danişmend Gazi, Battal Gaziye benzeyen bir kişi olup, bilgili, dindar ve usta bir kumandandır Bir kılıç darbesiyle, düşman askerinin başını ve vücudunu oturduğu atın eğer kayışına kadar ikiye böler Muharebe esnasında attığı naralarla koca bir orduyu dağıtır Halk şairleri tarafından bu tür eserlerin nazmında çok kullanılan “Mefailün mefailün faulün” vezninde ve o devir halkının kolay anlayabileceği dille söylemiş ve yazılmış olan Danişmendname, tarihçiler için kaynak eserlerden sayılmıştır Osmanlı tarihçileri devirlerinin tarih zevkine uygun buldukları bu eserden bir tarih kaynağı olarak faydalandılar On beşinci yüzyılda yaşayan arif Ali yazdığı Danişmendliler tarihini anlatan Mirkat-ül-Cihad adlı eserinde Danişmendname’den çok faydalandı Anadolu’da birçok yazması bulunan eserin bir nüshası da Paris Milli Kütüphanesindedir İstanbul’da Millet Kütüphanesi Ali Emiri Bölümü (Tarih Nu: 571) ile Belediye (İnkılap) Kütüphanesi Muallim Cevdet Bölümü (Nu: K441)nde birer nüshası daha vardır Eser, 1960 senesinde batı dillerine tercüme edilerek La Geste de Melik Danişmend, Etude Critique Danişmendname adı altında yayınlandı Eser üzerinde son ilmi çalışma İréne Melikof tarafından yapılmış ve La Geste Melik Danişmend Tome I, Edition Critique Tome II adı ile iki cilt halinde yayımlanmıştır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : İslamiyet’in Kabulünden Sonraki Türk Destanları |
01-14-2011 | #4 |
Şengül Şirin
|
Cevap : İslamiyet’in Kabulünden Sonraki Türk DestanlarıKöroğlu Destanı Bolu beyi, güvendiği seyislerinden biri olan Yusuf’a : ” Çok hünerli ve değerli bir at bul ” emrini verir Seyis Yusuf, uzun süre Bolu beyinin isteğine uygun bir at arar Büyüdüklerinde istenen niteliklere sahip olacağına inandığı iki tay bulur ve bunları satın alır Bolu beyi bu zayıf tayları görünce çok kızar ve seyis Yusuf’un gözlerine mil çekilmesini emreder Gözleri kör edilen ve işinden kovulan Yusuf, sıska taylarla birlikte evine döner Oğlu Ruşen Ali’ye verdiği talimatlarla tayları büyütür Babası kör olduğu için Köroğlu takma adıyla anılan Ruşen Ali, babasının isteğine göre atları yetiştirir Taylardan biri olağanüstü bir at haline gelir ve Kırat adı verilir Kırat da destan kahramanı Köroğlu kadar ünlenir Seyis Yusuf, Bolu beyinden intikam almak için gözlerini açacak ve onu güçlü kılacak üç sihirli köpüğü içmek üzere oğlu ile birlikte pınara gider Ancak, Köroğlu babasına getirmesi gereken bu köpükleri kendisi içer, yiğitlik, şâirlik ve sonsuz güç kazanır Babası kaderine rıza gösterir ancak oğluna mutlaka intikamını almasını söyler Köroğlu Çamlıbel’e yerleşir, çevresine yiğitler toplar ve babasının intikamını alır Hayatını yoksul ve çaresizlere yardım ederek geçirir Halk inancına göre silâh icat edilince mertlik bozuldu demiş kırklara karışmıştır Çeşitli dönemlere ve farklı siyâsî birlikler sahip Türk gurubları arasında tesbit edilen Türk destanlarının kısaca tanıtımı ve özeti bu kadardır Bu destan metinleri incelendiğinde hepsinde ilk Türk destanı Oğuz Kağan destanının izleri bulunduğu görülür Bu destan parçaları Türk dünyasının ortak tarihî dönem hatıralarını aksettiren ilk edebî ürünler olarak da önem ve değer taşırlar
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|