Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > Serbest Forum

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
arayış, dolu, fazıl, izdırap, kısakürek, yıllarınecip

Izdırap Dolu Arayış Yılları(Necip Fazıl Kısakürek)

Eski 02-19-2009   #1
GöKKuŞaĞı
Icon47

Izdırap Dolu Arayış Yılları(Necip Fazıl Kısakürek)



Necip Fazıl, sanat dünyasında alkışlanıyor, üniversitede ders veriyor,devrin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ile randevusuz evinde görüşüyordu Fakat şöhret, para, alkışlar ruhunu doyurmuyordu Geceleri Asmalı Mescit Sokakta arkadaşları ile buluşuyor, e çekiyor, kumar oynuyor; ruhundaki açlığı doyuracak bir şeyler arıyor, ama bir türlü bulamıyordu Yaşadığı bohem hayatdan bıkmıstı Mutsuzdu, kendini ve asıl kimliğini arıyordu

Yeryüzünde yalnız benim serseri,

Yeryüzünde yalnız ben derbederim

Herkesin dünyada varsa bir yeri,

Ben de, bütün dünya benimdir, derim



Yıllarca gezdirdim hoyrat basımı,

Aradım bir ömür arkadaşımı

Ölsem dikecek yok mezar taşımı;

Kendime ben bile hayret ederim

Gönlüm ne dertlidir, ne de bahtiyar,

Ne kendisine yar, ne kimseye yar,

Bir rüya uğrunda ben diyar diyar,

Gölgemin peşinden yürür giderim (1924)




“Yobaz ve Yobazlık”

Şimdi "irticacı" dendiği gibi o zaman da dindarlara mürteci, yobaz diye saldırılıyordu Üstad; korkusuz,cesur ve polemikçiydi, fikir namusu taşıyordu Söyle kükredi:

"Islamiyet ilim, fikir ve medeniyet dinidir Çağlar üstü mesajlar taşır Ilerlemeyi emreder Müslümanlara yobaz diyenler; önyargılı, peşin hükümlü kimselerdir Yobazlık, araştırma ve inceleme yapmadan bir fikre körü körüne saplanmak demektir Müslümanlara yobaz diyenler ön yargılı, peşin hükümlüdürler Asıl yobaz onlardır"
Surda bir gedik açtık, mukaddes mi, mukaddes;

Ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es!


ÇÎLE VE HAFAKANLARLA GEÇEN YILLAR

Ölümsüz hakikati aramayı yalnız basına sürdürdü:

Gaiplerden bir ses geldi: Bu adam

Gezdirsin boşluğu ense kökünde!

Ve uçtu tepemden birdenbire dam;

Gök devrildi, künde üstüne künde

Pencereye koştum: Kızıl kıyamet!

Dediklerin çıktı, ihtiyar bacı

Sonsuzluk, elinde bir mavi tülbent,

Ok çekti yukardan üstüme avcı


Ateşten zehrim tattım bu okun,

Bir anda kül etti can elmasımı


Sanki burnum değdi burnuna yok'un,


Kustum öz ağzımdan kafa tasımı


Bir bardak su gibi çalkandı dünya;

Söndü istikamet, yıkıldı boşluk

Al sana hakikat, al sana rüya!

Işte akıllılık, işte sarhoşluk!


Ensemin örsünde bir demir balyoz,

Sığındım yatağa son çare diye

Bir kanlı şafakta bana çil horoz,

Yepyeni bir dünya etti hediye

YENI DÜNYADA KORKUNÇ GERÇEKLERLE YÜZ YÜZE GELİR

Üstat yeni bir dünya bulmuştur, ama bu yeni dünya bizim tanıdığımız bir dünya değildir Korkunc gerçekler Necip Fazılı beklemektedir Butun insanlık yalana teslim olmuştur Yeni dünyayı görmemek, görmekten daha emniyetlidir

Bu nasıl bir dünya hikayesi zor;

Mekanı satıh, zamanı vehim

Bütün bir kainat muşamba dekor,

Bütün bir insanlık yalana teslim



Nesin sen, hakikat olsan da çekil!

Yetiş körlük, yetiş takma gözde cam!

Otursun yerine bende her şekil;

Vatanım, sevgilim, dostum ve hocam


Necip Fazıl, yeni dünyayı bir türlü kabullenemez Gördüğü hakikatler basını döndürür ve beynini zonklatır Hafakanlar aylarca devam eder


Aylarca gezindim, yıkık ve şaşkın;

Benliğim bir kazan ve aklım kepçe

Deliler köyünden bir menzil aşkın,

Her fikir içimde bir çift kelepçe



Niçin küçülüyor eşya uzakta?

Gözsüz görüyorum rüyada, nasıl?

Zamanın raksı ne, bir yuvarlakta?

Sonum varmış, onu ögrensem asil


Yüz yüze geldiği yeni gerçekler genç sairi, ıstıraptan ıstıraba sürükler, öğrendiği yeni fikirler, eski hayatı ve yasama üslubu ile hiç mi, hiç bağdaşmamaktadır Zıtlıklar, ruhunu yakmakta, beyninde kasırgalar estirmektedir Çektiği fikir çilelerini genç sair söyle anlatır:


Bir fıkır ki sıcak yarada kezzap,

Bir fıkır ki beyin zarında sülük

Selam selam sana haşmetli azap;

Yandıkça gelişen tılsımlı kütük

Yalvardım: Gösterin bilmeceme yol

Ey yedinci kat gök, esrarını aç!

Annemin duası düşte perde ol!

Bir asa kes bana, ihtiyar ağaç!ACILAR ACILAR ACILAR
Herkesi dinlendiren uyku, genç sairin ıstırabını azaltmaz Ruhunda yaman fırtınalar esmekte, acılardan acılar beğenmektedir Herkes için sıradan olan günlük hayat, onu bunaltmaktadır:

Uyku katillerin bile çeşmesi;

Yorgan; Allahsıza kadar sığınak

Teselli pınarı, sabır memesi;

Size şerbet, bana kum dolu çanak



Bu mu rüyalarımda içtiğim cinnet,

Sırrını ararken patlayan gülle?

Yeşil asmalarda depreniş, şehvet;

Karınca sarayı kupkuru kelle



Akrep nokta nokta ruhumu sokmuş,

Mevsimden mevsime girdim böylece

Gördüm ki, ateşte, cımbızda yokmuş,

Fikir çilesinden büyük işkence
Mürşidinin dizinde
Beyoğlu’nun esrarlı geceleri, kumar hayatı, gece âlemleri Necip Fazıl’ın ruhundaki fırtınaları dindiremedi Arayış, hayli uzun sürdü Üstat, teselliyi, Ağa Camii’nden tanıdığı Abdülhakim Arvasî’nın sohbetlerinde buldu ve ondan bir daha ayrılmadı

“Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!


Heybem hayat dolu, deste ve yumak


Sen, bütün dalların birleştiği kök;


Biricik meselem, sonsuza varmak”(1939)

Çile şiiri, onun hakikati arama macerasını, çektiği fikir çilesini, uykusuz geçen geceleri ve hakikati buluş hikâyesini anlatır Çile, aynı zamanda bir sanat şaheseridir ve ezberlemeye değer



“Otuz üç yıl saatim işlemiş, ben durmuşum


Gök yüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum


Tasavvuf yolunu keşfettikten sonra, kendisiyle hesaplaşmalara girdi Uzlet, nefisle mücadele, zühd ve takva yoluna düşmek istedi Ötelere yolculuğu düşünüyor ve nefsiyle kıyasıya mücadele ediyordu
Aynalar Yolumu Kesti isimli şiirinde, aynaya bakarak nefsini müthiş bir şekilde sorguladığını görüyoruz Üstad, günahlarını itiraf ediyor ve Nuh Tufanı’na denk göz yaşı dökmek istiyor “Pişmanlık tövbedir” buyurur Peygamberimiz (sav) Üstad, bohem hayatı yaşadığı günler için göz yaşı döker:


Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik;

İşte yakalandık, kelepçelendik!

Çıktınız umulmaz anda karşıma,

Başımın tokmağı indi başıma

Suratımda her suç bir ayrı imza,

Benmişim kendime en büyük ceza!

Ey dipsiz berraklı, ulvî mahkeme!

Acı, hapsettiğin sefil gövdeme!

Nur topu günlerin kanına girdim;

Kutsal emaneti yedim, bitirdim

Doğmaz güneşlere bağlandı vade;

Dişlerinde, köpek nefsin irade

Günah, günah, hasad yerinde demet;

Merhamet, suçumdan aşkın merhamet!

Olur mu, dünyaya indirsem kepenk;

Göz yaşı döksem, Nuh Tufanı’na denk?

Çıkamam, aynalar, aynalar zindan

Bakamam, aynada, aynada vicdan

Beni beklemeyin, o bir hevesti;

Gelemem, aynalar yolumu kesti (1958)


SANATINA YENİ BİR YÖN VE HEDEF BELİRLEDİ


Büyük ve dahi şair, “gece bir hendeğe düşercesine” gerçeğin kucağına düştükten sonra, sanatına yeni bir gaye belirledi Artık saat için sanat yapmayacaktı Kişisel kaygılarını bir tarafa bırakacak, inandığı hakikatleri anlatacaktı:


Anladım sanat, Allah’ı aramakmış;


Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış (1939)


Durun kalabalıklar



Necip Fazıl, Kaldırımlar’ı yazdığı zaman ferdiyetçi idi Çile’yi yazdığı zamanlarda metafizik endişeleri vardı, “mavera”yı kurcalıyordu Sakarya Türküsü’nü kaleme aldıktan sonra toplumcu bir şair oldu Kalabalıklara yanıldıklarını, yanıltıldıklarını haykırdı:


“Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak”
Haykırsam kollarımı makas gibi açarak


Eserlerinde hayata anlam kazandıran manadan uzaklaşıldığını, toplumun ruh köküne kibrit suyu döküldüğünü sıkça vurguladı Milletimizin sahip olduğu İslâm mirasından koparılmak ve köklerimizden uzaklaştırılmak istendiğini gür bir sesle haykırdı:


“Kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz;
Heykel destek üstünde benim ruhum desteksiz


Bin yıllık İslâm mirasına sahip çıkmamızı istedi Geçmişi karalayanlara katılmadı, mukaddes emanete sahip çıkılması gerektiğini haykırdı:


“Mezarda kan terliyor babamın iskeleti;
Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?”


Manevî temellerden mahrum yetişen nesiller, elbette ahlâk, adalet, erdem, sosyal yardımlaşma gibi kaygılar taşımayacaklardı Taşımadılar da Ülkemizde hâlâ, günaha tanınan hürriyet, sevaba tanınmamakta, hâlâ din ve maneviyat düşmanlığıpirim yapmakta, irtica adı altında İslâm hakikatlerine kılıç çekilmektedir Necip Fazıl, yaşadığı dönemde, İslâm düşmanları ile pervasız kalem mücadeleleri yaptı

YÖNETENLER HALKI SUÇLADI HEP


Türkiye, 80 yılda kalkınmış bir dünya ülkesi olamadı 2 Dünya Savaşı’nda yerle bir olan Almanya ve Japonya 40 senede süper güç oldu, biz bir türlü ayağa kalkamadık Ülkeyi kötü yönetenler ve onu geri bırakanlar; utanmadan dönüp Müslümanları suçladılar:
“Gerici, mürteci, irticacı!”
Halbuki ülkeyi kim yönetiyorsa, geri kalmışlıktan da onlar sorumludurNecip Fazıl; ilim ve tekniğe önem vererek ve çok çalışarak ülkeyi kalkındırmayıp, haksız yere Müslümanları itham edenlere çokkızıyorduOnlara şu mısralarla cevap verdi:

“Rahminde cemiyetin ben doğum sancısıyım,
Kutsal emanetin dönmez davacısıyım
Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana,
Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana
Zaman korkunç daire ilk ve son nokta nerde?
Bazı geriden gelen yüz bin devir ilerde
Bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni;
Sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez yeni



ÖRNEK BİR MÜCADELE VERDİ


Necip Fazıl, din ve maneviyat düşmanlarına karşı, kalemiyle örnek bir mücadele verdi Büyük Doğu dergisini çıkardı Tarihî, siyasî ve İslâmî kitaplar yazdı, konferanslar verdi Piyesler, hikâye ve romanlar da yazan Necip Fazıl, şair ve mütefekkir Necip Fazıl’ı aşamadı O bir devre ışık tuttu Amansız polemikler yaptı İslâm düşüncesinin yılmaz bir savunucusu oldu Bağnazlık, yobazlık, cahillik, din düşmanlığı ile mücadele etti Kavgaları, mücadelesi, eserleri ile örnek bir hayat sürdü Ötelerden habersiz sistemle kavgası hiç bitmedi:


“Ey genç adam, bu düstur sana emanet olsun:
Ötelerden habersiz nizama lânet olsun!”



“BU TAKSİMİ KURT YAPMAZ”
İnsanımıza, özellikle dindarlara yapılan haksızlıklara ve adaletsizliklere isyan etti: O, adaletli bir gelir dağılımı istiyordu, ama ülkeyi yönetenlerin adalet umurunda değildi Necip Fazıl, milli geliri adaletsiz bölüştürenleri şöyle hicvetti:“Allah’ın on pulunu bekleyedursun on kul;
Birine dokuz hisse, dokuzuna tam bir pul
Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa;
Yaşasın kefenimin kefili kara borsa!”


Ülkemizdeki bugünkü ekonomik durum, Necip Fazıl’ın anlattığı günlerden çok farklı değil En zengin % 20, milli gelirin %559’unu, en fakir % 20 ise milli gelirin 49’unu almaktadır


YALAN TARİHE İSYAN ETTİ


“Tarih düpedüz bir ideolojidir

Özellikle Cumhuriyet döneminde tarih, geçmiş dönemleri karalama ideolojisinin emrine verildi Padişahları kötülemek, Osmanlı düşmanlığı yapmak hayli prim yaptı Necip Fazıl, tarihin ideolojik olarak kullanılmasına karşı çıktı, dini ve mazisiyle barışık nesiller yetiştirmek istedi Okul kitaplarındaki tarihe inanmadı, yalan şeyler yazıldığını ifade etti:


“İnanmıyorum bana anlatılan tarihe;
Sebep ne mezardansa bu hayatı tercihe?”


Tarihin bir ideoloji olmaktan çıkarılmalı ve doğru tarihi öğretilmeliydi Bu amaçla Ulu Hakan Abdülhamit Han, Sultan 6 Vahdettin Vatan Haini Değil, Büyük Vatan Dostu gibi kitaplar yazdı Tarihin yeniden ve doğru yazılmasını istedi Sultan Vahdettin’i anlatan kitabından dolayı yargılandı ve mahkûm edildi
Şairliği cüceye verdikten sonra dava şiirleri yazdı, “büyük sanatkârlığa” soyundu Destan, Muhasebe, Zindandan Mehmede Mektup ve yıllarca nesillerin dilinden düşmeyen Sakarya Türküsü, onun sosyal boyutlu dev eserleridir Bu ve benzeri şiirlerinde, kendisini aşan şair, “Büyük Doğu nesli” dediği ve yetişmesi için ömrünü adadığı gençliğe seslenir
Necip Fazıl, toplumcu bir mütefekkirdir Dergiler çıkardı; tarihî, siyasî ve İslâmî kitaplar yazdı, konferanslar verdi Piyesler, hikâye ve romanlar da yazan Necip Fazıl, şair ve mütefekkir Necip Fazıl’ı aşamadı Kalemiyle amansız polemikler yaptı İslâm düşüncesinin yılmaz bir savunucusu oldu



Ülkemizin maddeten ve manen kalkınması için çırpındı, eserler verdi Yalan tarihle ve sahte kahramanlarla mücadele etti Anadolu’ya ayağa kalkması için mücadele verdi Onun gözünde Anadolu bir Sakarya idi Sakarya’nın acı ve ıstırap dolu hikâyesini anlattı, sonra da ayağa kalkması için şöyle haykırdı:

Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak
Haykırsam kollarımı makas gibi açarak

“Sakarya, saf çocuğu masum Anadolu’nun
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun
Sen ve ben, göz yaşıyla ıslanmış hamurdanız,
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader,
Aldırma; böyle gelmiş, bu dünya böyle gider
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz
Sen kıvrıl, ben gideyim, son Peygamber kılavuz

Yol O’nun, varlık O’nun, gerisi hep angarya
Yüz üstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya



Çile ve dâvâ adamı


Davasının çilesini çekti Fikirleri ve eserleri, defalarca mahkemelerde yargılandı Defalarca hapse düştü İçeri girdiği zamanlarda bunalımlar ve hafakanlar yaşadı Mukaddes bir davanın temsilci idi Hiç ümitsizliğe düşmedi Onun en çok imrenilecek tarafı belki de budur Mahkemeler, hapisler, zindanlar onu yıldırmadı; dava ve inancından vazgeçiremedi
Zindandan oğlu Mehmed’e yazdığı mektupta:


‘Mehmed’im sevinin başlar yüksekte;
Ölsek de sevinin, eve dönsek de
Sanma ki, kalır bu tekerlek tümsekte
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir;
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir’ dedi


DEV ESERLER KALEME ALDI


Sakarya Türküsü, sembolik bir şiirdir Bu yönüyle Şeyh Galib’in Hüsn ü Aşk’ını, Şeyhî’nin Harname’sini, Ahmet Haşim’in Merdiven’ini hatırlatır Sahip olduğu müthiş lirizm itibariyle de en çok Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Şehitlerine, İstiklâl Marşı ve Bülbül şiirlerine benzer Necip Fazıl’ın en çok okunan ve en çok ezberlenen şiiridir Uzunluk, lirizm ve bir medeniyet şiiri olması yönüyle de Yahya Kemal Beyatlı’nın Süleymaniye’de Bayram Sabahı şiirini çağrıştırır Hatta mükemmellik yönünden Fuzûlî’nin Su Kasidesi, Bâkî’nin Kanuni Mersiyesi ile kıyaslamak gerekir
Necip Fazıl, ancak büyük ustalarla ve eserleri de büyük eserlerle kıyaslanabilir
Bazı eserler, yazarını ve şairini aşar ve bir âbide niteliği taşır Destan, Kaldırımlar, Muhasebe, Zindandan Mehmede Mektup, Çile, Canım İstanbul, Necip Fazıl’ın dev şiirlerindendir Belki hiçbir şair bu kadar büyük şiir kaleme alamamıştır Üstat, velûd bir yazardı Çok yazdı, fakat kaliteden taviz vermedi
Birlikte kalem mücadelesi verdikleri Osman Yüksel Serdengeçti’yi çok severdi Birlikte Malatya Hapishanesi’nde yatmışlar, aynı dava uğruna mücadele vermişlerdi

BÜYÜK SANATKÂR OLDUĞUNA İNANIYORDU


Prof Dr Ayhan Songar anlatmıştı:
“Ahmet Kabaklı, Prof Süleyman Yalçın, Prof Nevzat Yalçıntaş gibi arkadaşlarla kendisini ziyaret gitmiştik Bizi at sırtında karşıladı Süvari elbisesi giymişti Caka yapmayı pek severdi Bizi eve buyur ettikten sonra attan inip yanımıza geldi
- Ayhan, dün seni televizyonda gördüm, dedi
O zamanlar sadece TRT televizyonu vardı ve bir gün önce ben bir programa misafir olmuştum
- Tabiî ki beğenmediniz Üstad!
- Nereden bildin?
- Çünkü konuşan siz değildiniz


YENİLGİYİ HİÇBİR ZAMAN KABUL ETMEDİ Yenilgi ve mağlubiyeti kabul etmezdi Bir gün bir tren istasyonunda onun sinirli sinirli gezdiğini gören bir hayranı sorar:
- Ne oldu Üstad, treni mi kaçırdınız?
Üstad böyle bir ithamı kabul eder mi? Treni kaçırmak bir eksiklik, bir yenilgidir
- Kovdum gitti, der


BEĞENDİĞİ SANATÇILAR


Necip Fazıl, bunalımlar, hafakanlar ve derin düşüncelerin şairidir İç dünyayı anlatmadaki başarısı bakımından Dostoyevski’yi beğenir; ama Dostoyevski romancıdır, onun gözünde iyi şairler Rimbaud, Baudleare, Valery’dir Poetikasını oluştururken Batılı şairlerden etkilendiğini görürüz Şiirinin muhtevasını ise; önce yalnızlığı ferdiyetçi mizacı, sonra da iman ve inancı belirler Sanatını, inancının emrine verir Yunus, onun en çok gıpta ettiği şairdir:


“Rüzgâra bir koku ver ki hırkandan,
Geleyim izine doğru arkandan
Bırakmam, tutmuşum artık yakandan
Medet ey Yunus’um, dervişim medet!”


diyerek Yunus’un ruhundan yardım ister

DÜNYANIN EN BÜYÜK İKİ ŞAİRİ


Kolay kolay kimseleri beğenmeyen Necip Fazıl, kendisinin büyük şair olduğundan emindir
Bir gün kendisine, bir dostu:
-Üstad, dünyada iki büyük şair var, demiş
Necip Fazıl’ın tepkisi şu olmuş:
-Öteki kim?
Dünyanın en büyük iki şairinden birinin kendisi olduğundan emin olan Necip Fazıl, öteki büyük şairin adını sormuş
Ateşten zehrini tattım bu okun,
Bir anda kül etti can elmasımı
Sanki burnum değdi burnuna yok’un,
Kustum öz ağzımdan kafatasımı

“Delilik ile deha arasında ince bir zar vardır, birinden ötekine geçmek mümkün Necip Fazıl, ‘burnum değdi burnuna yok’un diyerek dâhî olduğunu göstermiştir
Yok’un burnu olmayacağına göre, burnu da bir şeye değmeyecektir Ama bu harika buluş, Üstad’ın dehasını gösterirdi

mekanı cennet olsun


Dikkat:

Bence en büyük haksız, haklıyken ,karşı tarafın eteğine yapışıp, ona: " Gönüldaş! Ne yapıyorsun? Küfür topyekun üzerimize gelirken takındığın bu ayrılık ve eyrılık tavrı ne faciadır! " demeyendir!

Bence en büyük haksız, her itişe kakışa hatta her hakaret ve acı mukabeleye katlanıp sonuna kadar ara bulmaya çalışmayandır

Taraflar arasında küfür ve ihanetten gayrı her, herşey,herşey görmezlikten görülecek, böyle birşey zuhur ettiği anda da o taraf her tarafça, gık demesine, saflarımızdaki bir anlık boşluğu ilân etmesine bile imkân bırakılmadan tepelenecektir

İslam hikmetii budur, İslâm siyaseti budur; ve bizim şu zavallı halimiz " ayrılık çıkaranlar bizden değildir" hadîsinin kılıncına karşıdır

İyice bilmek lâzımdır ki, bu memlekette bütün şubeleriyle küfrün, boğazlamak üzere her an bıçağını bilediği, ne şu, ne bu birlik, dernek, ocak, ne Süleymancı, ne Nurcu, ne İmam hatipli vardır; sadece Müslüman vardır; Müslümanlık ve Müslüman!

Esir kampları halinde Müslümanları depo etmekte kullanılan hangar mânasiyle değil, kâinata hâkim saray mânasiyle camii ve ruhu kurtarmak isteyenler, birleşiniz!

Komünistler, 19 asrın ortalarında yayınladıkları meşhur (Manifest)lerinde şöyle bağırıyorlardı:

_ Dünya proleterleri birleşiniz!

Biz de 20 asrın sonuna doğru şöyle haykırıyoruz:

_ Müslüman Anadolu gençliği! Birleşiniz! Gerçek İslâmlığın bu sahada ruhu kurtarıcı ve muvazeneyi kurucu hakikatini bütün insanlığa arzederek, her haliyle yeni ve güzel örneği nefsinizde çizgileştiriniz, renklendiriniz, maddeleştiriniz! Ve dünyaya haykırınız: " Ben İslâmın gerçeğindeyim; ve gerçek İslâm bende! 20 asır tufanından kurtulmak isteyen, Nuh'un yeni gemisine buyursun!

Evet ey yeni gençlik! sana düşen, bu tayfun ve kasırga asrında Nuh'un yeni gemisini kızağa koymaktır

Hak yardımcın olsun!



(Necip Fazıl Kısakürek - ' Dünya Bir İnkılap Bekliyor ' adlı kitabından

__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK





GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali
GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Izdırap Dolu Arayış Yılları(Necip Fazıl Kısakürek)

Eski 07-31-2010   #2
VANDETTA
Varsayılan

Cevap : Izdırap Dolu Arayış Yılları(Necip Fazıl Kısakürek)



Çok değerli bir şahsiyet mevla ruhuna rahmet eylesin
__________________
Milliyetçilik,faşizmin millete yutturulabilir halidir,aksini iddia edenler kendi milliyetçiliğini
savunanlara saygı duysunlar!
Tek çare;Din birliğidir


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.