![]() |
Osmanlı’da Çocuk Terbiyesi |
![]() |
![]() |
#1 |
GöKKuŞaĞı
![]() |
![]() Osmanlı’da Çocuk TerbiyesiOsmanlı’da çocuk terbiyesi Gerçi bu günü her sene kutluyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() Şu halde Fatih’ler, Selim’ler, Süleyman’lar, Sinan’lar yetiştirmiş ceddimizin, çocuk eğitimi konusunda, bizimkinden farklı, ama daha iyi metotları vardı… Daha fazla vakit kaybetmeden bu metodolojinin kaynaklarına ulaşmamız ve güncelleyip çağa taşımamız gerekiyor ![]() Öncelikle şunu görmek gerekir ki, Osmanlı ailesi ve eğitimi, çocuklara müthiş bir özgüven veriyordu ![]() ![]() “…Türklerin kusurlarına gelince, son derece azametli, boylu-poslu oldukları için, kendilerini bütün milletlerden üstün tutarlar ve kendilerini yeryüzünün en cesur insanları sayarlar ![]() ![]() Bundan dolayı da bütün diğer milletleri ve özellikle kendi dinlerinden olmayan Hıristiyan ve Yahudi milletleri toptan küçük görürler ![]() Bu yaklaşım, Thevenot’un sandığı gibi “öteki“leri “küçük görmek” değildi elbet, kendini “olduğu gibi” görmekti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sonuç olarak aile, mektep-muallim ve çevre el ele, Murad, Selim, Süleyman, Sinan gibi “cevher insan“a ulaşıyorlardı ![]() ![]() Mesela, “Türkiye Seyahatnâmesi“yle meşhur Du Loir’ın 1650′lerdeki ahlâkımız hakkındaki hükmü şu: “Hiç şüphesiz ki, ahlâk bakımından Türk siyasetiyle medeni hayatı bütün cihana örnek olabilecek vaziyettedir ![]() Bugünkü “siyasi” ve “medeni” hayatımız için aynı şeyi söyleyebilir misiniz? A ![]() ![]() “Osmanlılar, ihtiyarlara ve çocuklara büyük ilgi gösterirler ![]() “Modernleşme-medenileşme” amacıyla “Avrupalılaşma” sendromunun aileden dışlayıp yalnızlaştırdığı “dede” ve “nine“lerin boşluğu hiçbir şekilde dolmuyor… Çocuklarımız onların yoğun şefkat-sevgi sarmalında yumuşattıkları öğütlerinden ve deneyimlerinden mahrum büyüyor ![]() Eskiden böyle değilmişiz ![]() “Osmanlılarda çocukların analarıyla babalarına karşı besledikleri hürmet, bilhassa şayan-ı takdirdir ![]() Düşünüyorum da, bugün bir yabancı sefirin aynı tarz cümleler kullanmasını pek imkân dâhilinde görmüyorum ![]() ![]() Sir James Porter’i dinlemeye devam edelim: “Osmanlılarda anne-baba sevgisi çok kuvvetlidir ![]() Ne yazık ki, aile dışı bağlarımızdan sonra (komşuluk ilişkisi gibi) aile içi “sarsılmaz bağlılığı” da çoktan kaybettik ![]() ![]() ![]() Osmanlı toplumuna hayranlık duygularını dile getiren sadece Sir James Porter değil elbet, pek çok Avrupalı gezgin böyle düşünüyor ![]() ![]() ![]() ![]() “Dinin mânen zincirlemiş olduğu hakiki Müslümanlar, ancak onun kendilerine çizmiş olduğu daire dahilinde hareket ediyorlar…“ Kimi aydınlarımızın bir türlü gelmek istemediği bu noktaya bir yabancı gezginin üstelik 18 ![]() ![]() ![]() Şöyle devam ediyor: “O su bentlerini, yol boylarıyla gezinti yerlerinde rastlanan sayısız çeşmelerle sebilleri, yolcuları barındırıp dinlendirmek ve yiyeceklerini temin etmek için yapılan o hamamlı, çok odalı ve etrafları sıra sıra dükkânlı hanları kuran da o ruhtur…“ “Hangi ruh” sorusuna, Dr ![]() “Kur’ân’ın mü’minleri teshir eden (adeta esir alan) ruhu! ![]() ![]() Dr ![]() Brayer, eski aile hayatımıza da bakıyor: “Birtakım menfaat kaygıları, eğlence düşkünlükleri, çok defa kadınların da iştirak ettiği ticarî muamele gaileleri (çalışan kadın sendromu), hasılı başka memleketlerin her şeyleri, kadınların çocuklarına karşı şefkatlerini azalttığı halde; Osmanlı’nın aile hayatı, bilakis bütün bu hislerin bir merkezde toplanıp artmasını temin etmektedir ![]() Şerhe, izaha, yoruma gerek var mı? ![]() ![]() İşin özü ve özeti şu ki, Osmanlı ailesi çocuk yetiştirmek üzere kurumlaşmıştı… Çünkü bir topluma verilebilecek en mükemmel armağan “iyi” bir çocuktur ![]() ![]() Şimdiki Avrupaî aile yapımızda ise anne de çalışıyor, baba da ![]() ![]() Dr ![]() “Çocuklar yetişip adam oldukları zaman, (Osmanlı toplumunda) analarıyla babalarını yanlarında bulundurmakla iftihar ettikleri ve küçükken onlardan gördükleri şefkate mukabele etmekle bahtiyar oldukları halde…“ Ve, geçiyor kendi toplumunu (âdeta şimdiki yapımızı) tenkide: “Başka memleketlerde çok defa çocuklar, olgunluk çağına girer girmez (ekonomik özgürlüğüne kavuşur kavuşmaz) analarıyla babalarından ayrılmakta, ekonomik menfaatleri hususunda onlarla çekişe çekişe tartışmakta, hatta bazan kendileri refah içinde yaşadıkları halde anne-babalarını sefalete yakın bir hayat içinde bırakmakta, zavallılara karşı âdeta yabancılaşmaktadırlar…“ Biz de Avrupalılaştık ya, şimdi aynı durumdayız… Aynı sıkıntıları, aynı hasreti çekiyoruz… İşin tuhafı Avrupa aile kurumunu bozmanın faturasına toplumun dayanamadığını görmüş ve aile kurumunu sağlamlaştırma arayışlarına yönelmiştir… Biz ise eloğlunun döndüğü yolda doludizgin ilerliyoruz ![]() A ![]() “…Çocuklarını bundan daha fazla sevgi, özen ve şefkat içinde yaşatan bir memleket bilmiyorum ![]() ![]() ![]() Bundan da anlaşılacağı gibi, Osmanlılar, hayatın tümünü çocuklarıyla paylaşırlardı ![]() ![]() Ne yapmamız gerektiğini yine bir yabancı, Avusturya Başvekili Prens Metternih, hemen hemen aynı tarihlerde, Tanzimat dönemi (1840′lı yıllar) yöneticilerine yazdığı mektupta söylüyor: “Avrupa medeniyetinden sizin kanun ve nizamlarınıza âdet ve maişet tarzınıza uymayan kanunları alıp iktibas etmeyiniz ![]() ![]() ![]() Başka söze ne hacet? Yavuz Bahadıroğu
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar ![]() Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar NFK ![]() GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|
![]() |
![]() |
|