Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Gezelim, Görelim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ağaçları, istanbulun, tarihi

İstanbulun Tarihi Ağaçları

Eski 07-16-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

İstanbulun Tarihi Ağaçları



İstanbulun Tarihi Ağaçları






Doğal olarak yaşamlarını sürdürebilme olanağını bulabilen ağaçlar, önlerindeki bir çok tarihi olaya da tanık olmuşlardır Günümüz İstanbul’unda öylesine yaşlı ağaçlar vardır ki, onların isimleri tarihi olaylarla birlikte anılmaktadır Yüzyıllar boyunca ulu gövdeleri, geniş dalları birçok anıyı saklamışlardır Sultanahmet Meydanı’ndaki Kanlı Çınar, Gülhane Parkı önündeki Yeniçeriler Çınarı, Koca Mustafa Paşa Camisi’nin avlusundaki Zincirli Servi, Büyükdere’deki Büyükdere Çınarı ile Emirgân Çınarı bunların başında gelmektedir Bu ağaçların önünde tarihin en kanlı olayları cereyan etmiş, bazılarının gövdelerini meczuplar istila etmiş, bazılarının isimleri çeşitli söylentilere karışmış, bazısının altında da devrin en seçkin simaları toplanarak akademik konuları tartışmışlardır

İstanbul tarihinde iz bırakmış ağaçlardan Yeniçeriler Çınarı’nın ayrı bir öyküsü vardır Sultanahmet Meydanı’ndan Gülhane Parkına inen yolun başındaki bu çınar tarihi bir olaya rastlantı sonucu da olsa tanık olmuştur









Yeniçeriler Çınarı (Eminönü)


Fatih Sultan Mehmet’in ilk sarayının bulunduğu bugünkü Topkapı Sarayı’nda yaşayan hizmetkârlardan genç bir kız hürriyetine kavuşabilmek için duvarlara tırmanıp kendisini saray dışına atmıştır Ne var ki, tanımadığı bir kişi onun saray giysilerinden ve heyecan içerisinde oluşundan şüphelenerek yakalamış, buradaki heybetli çınarın gövdesi içerisine hapsetmiş, bahşiş koparabilmek için saraya haber vermiştir


Fatih Sultan Mehmet olayı öğrenir öğrenmez, o adamı huzuruna çağırmış, davranışından memnun olduğunu ve karşılığında isteğinin ne olduğunu sormuştur Adam ise yaptığı bu işin karşılığında para istemediğini, hünkâr tarafından mutlak mükafatlandırılmak isteniyorsa, çınar yakınında bir yeniçeri ocağının kurulmasını dilemiştir Bunun üzerine de bu çınarın yanında bir yeniçeri ocağı kurulmuş, “Kız Bekçileri” ismi de bu ocağa verilmiştir Topkapı Sarayı’nın ön karakolu olan bu ocakta kırk yeniçeri sürekli nöbet tutmuş, buradaki askerler heybetli görünüşleri, renkli giysileri ile gelip geçen herkesin dikkatini çekmiştir Yeniçerilerin kaldırılmasına kadar bu karakol önemini korumuş, İstanbul’a gelen gezginler ve yabancı devlet elçileri bu çınardan “Yeniçeri Ağacı” veya “Kız Bekçileri” ismi ile söz etmişlerdir



Kanlı Çınar (Vaka-i Vakvakiye) (Eminönü)






Sultanahmet Meydanı’ndaki bir diğer çınar ağacının önünde kanlı olaylar olmuş ve bu nedenle ona “Kanlı Çınar” ismi verilmiştir Günümüze ulaşamayan bu çınar, Ayasofya ile Sultanahmet camileri arasında, bugün park olan yerde bulunuyordu Burada ağacın dikkati çeken bir özelliği de dallarından birisinin Ayasofya’yı göstermesi idi

Tarihin derinliklerine baktığımızda bu çınarın isminin ilk kez Sultan İbrahim’in tahttan indirildiği günlerde geçtiğini görüyoruz Sultan İbrahim’in tahttan indirmek için ayaklananlar önce Sadrazam Ahmed Paşa’yı yakalamış ve asileri destekleyen Vezir Sofu Mehmet Paşa’ya teslim etmişlerdir Kurnaz ve işini bilen bir vezir olan Mehmet Paşa önce Onu Şehzadebaşı’ndaki konağında ağırlamış, sonra da şeyhülislamdan idamı için fetva almıştır Öte yanda Ahmed Paşa malını mülkünü Mehmed Paşa’ya bırakarak canını kurtardığını sandığı anda birden karşısında devrin ünlü celladı Kara Ali’yi görünce her şeyin bittiğini anlamıştı Kara Ali ve diğer cellatlar onu sürükleyerek konağın bodrumuna indirip kementle boğmuşlardır Bunun ardından sadrazamın cesedi bir ata bağlanarak sürüklene sürüklene Sultanahmet’teki bu çınarın altına bırakılmıştır Bu arada yeniçeri kılığına giren bir câni, insan yağı romatizmaya iyi gelir diyerek sadrazamın şişman vücudunu parça parça doğrayarak isteyene vermeye başlamıştır Bu acı olay üzerine bu çınara “Kanlı çınar” sadrazama da bin parça anlamında “Hazerpare Ahmet Paşa” ismi yakıştırılmıştır

Kanlı Çınar, bir süre sonra yeni bir kanlı olaya sahne olmuştur Yeniçeri ulûfelerinin dağıtıldığı bir gün Girit seferinden dönen yeniçerinin dağıtımdan pay alamamaları, kapıkulu ocaklarına da ayarı düşük akçe verilmesi ortalığı karıştırmış ve yeni bir ayaklanmaya neden olmuştur At Meydanı’nda toplanarak saray kapılarına dayanan yeniçeriler ve onlara katılanlar yeni kurbanlar istemeye başlamıştır Sultan IV Mehmet henüz çocuk yaşta bir padişahtı Padişahın yanındakiler asilere direnmişlerse de durumun daha da kötüye gitmesi üzerine istenilen kişileri boğdurup saray duvarlarının dışına bırakmışlardı Boğdurulanlar arasında Kızlar Ağası, Kapı Ağası, Padişahın müsahibi ile Kösem Valde Sultan zamanında nüfuzu artan Mülki Kalfanın kocası Şaban Ağa’da bulunuyordu

Bundan sonra isteklerini elde eden asiler, kesik başları çınarın dallarına asmıştır Buradaki başlar günlerce asılı kalmış, rüzgarla sallanmış ve halk bu görünümü dehşet içerisinde seyretmiştir

Çınara ikinci kez kanlı bir olaydan sonra “Vaka-i Vakvakiye” ismi halk tarafından yakıştırılmıştır İstanbullu bir şair de bu olay üzerine bir şiir yazmıştır

Gûşu merihe erüp tantana-i cahü celâl
Lerzenâk etti bu kavga gühu âfâkı
Oldu mahmur nice mest müdamı devlet
Câmı ikbale ne tarh etti bilinmez Sâki
Bağbanı felek gine güzârı seyret
At Meydanına dikti secere-i vakvakı

Sultanahmet Meydanı’ndaki bu çınarın yazgısı bununla sona ermemiş, 1826 yılında son yeniçeri isyanı bastırıp, ocak dağıttığı zaman Sultanahmet Camisine gizlenen son yeniçeriler de boğdurulup cesetleri yine bu çınarın dallarına asılmıştır
Secerei Vakvak’ın öyküsünü hazırlayıp, şiire çeviren İzzet Molla da şu dizeleri yazmıştır:

Bir zaman ehli fitne camii Hanı Ahmedde
Bigünah asmış iken kullarını Hallâkim
Şimdi erbabı Şekanın dökülüp kelleleri
Meyve vaktine yetiştik, secerei vakvakın





Zincirli Servi (Fatih)


İstanbul ili Fatih ilçesi Kocamustafapaşa’da, Kocamustafapaşa Cami’sinin avlusunda bulunan, desteklerle korunmaya çalışılan zincirli servinin İstanbul folklorunda önemli bir öyküsü vardır Buna göre; Bu zincir borcunu kabul etmeyenler ağacın altına getirilecek olunursa, zincir hareketlenerek borçlunun üzerine değermiş Bu nedenle de alacaklı birçok kişi Osmanlı tarihinde Kadı’nın yerine şahitler önünde, yakaladığı borçlusunu servinin önüne götürür ve onun vereceği hükmü beklermiş Ancak servinin üzerindeki zincirin nasıl ve ne şekilde hüküm vereceği de bilinmez Zincirli Servi ile ilgili bir başka inanışa göre de bu zincir kıyametin kopmasını önlüyormuş Zincir yerinden kopup düşecek olursa o zaman kıyamet koparmış

Yüzyıllar serviyi öylesine yıpratmış ki nihayet zinciri taşıyamamış, yerinden koparak yere düşmesin diye zincir İstanbul Belediye Müzesi’ne kaldırılmış

Bu ağacın yanında tunç şebekeli, üzeri kitabeli, mevsimine göre açan çiçeklerle bezeli bir mezar bulunmaktadır Bu mezarla ilgili de bazı inanışlar vardır İslam tarihlerine göre Hz Hüseyin’in şehit edilmesinden sonra ailesi esir edilmiş, önce Şam’a getirilmiş, sonra da Yezid onları Medine’ye göndermişti Zincirli Servi’nin yanındaki bu mezar Hz Hüseyin’in Fatma ve Sakine isimlerindeki iki kızına aittir Bu kızların Arap Yarımadası’ndan İstanbul’a ne şekilde geldikleri de bilinmiyor Tarihi belgelerle ispatlanamayan bu geliş iki şekilde olmuştur Bunlardan birine göre Yezid, Hz Hüseyin’in kızlarını Bizans İmparatoru IV Konstantin’e cariye olarak göndermiştir Diğer rivayete göre de Yezid, kızları Mısır’a deniz yolu ile gönderirken gemi korsanların hücumuna uğramış, içerisindekiler esir edilerek İspanya’ya götürülmüştür İspanya Kralı da esirler arasından seçtiklerini IV Konstantin’e hediye olarak göndermiş ve bunların arasında da Hz Hüseyin’in kızları İstanbul’a gelmiştir Bir başka rivayete göre de bu iki kızı Haçlılar Beyrut’tan İstanbul’a getirmiştir

IV Konstantin bu kızların Hz Hüseyin’in kızları olduğunu öğrenince onları diğer esirlerden ayırmış ve bugünkü Kocamustafapaşa Camisi’nin bulunduğu yerdeki Hagios Andreas Manastırı’nda misafir etmiştir İmparator kızları kendi oğulları ile evlendirmek istemişse de kızlar, kendilerine yapılan evlenme teklifine ancak kırk gün sonra cevap vereceklerini söylemişlerdir Verilen süre bittiği zaman cevabı almaya gidenler iki kardeşin birbirlerine sarılmış, üzerlerine nur inmiş cesetleri ile karşılaşmışlardır Bunun üzerine Tahire-i Muhteremeler diye isimlendirilen bu iki kardeş bugünkü Kocamustafapaşa Camisi’nin avlusunda Zincirli Servi’nin yanına gömülmüşlerdir Sonraki devirlerde mezarın yeri kaybolmuştur

İstanbul’un fethinden sonra Sümbül Sinan Efendi bu rivayetleri göz önüne alarak buraya bir mezar yapmış, yanına da bir Bektaşi tekkesi kurmuştur Ayrıca ölümünden önce de “Beni Tahire-i Muhteremelerin ayakucuna gömünüz” diye vasiyet etmiştir

Sultan II Mahmut kendisine nakledilen rivayetlere ve gördüğü rüyalara dayanarak Zincirli Servi’nin altına tunç şebekeli bir açık türbe yaptırmış, üzerine de devrin ünlü hattatı Yesarizade Mustafa İzzet Efendi’nin talik yazılı bir kitabesini koydurmuştur


Emirgan Çınarı (Sarıyer)

İstanbul Sarıyer ilçesi, Emirgân’da ünlü Çınaraltı Kahvesi’ne ismini veren Emirgân Çınarı’nın edebiyatımızda önemli bir yeri vardır Birkaç yüzyıllık bir geçmişi olan bu çınarın altında devrin tanınmış kişileri toplanmış ve çınarın altı bir nevi akademi konumuna gelmiştir

Ruşen Eşref Ünaydın Boğaziçi isimli eserinde bu çınarın altından şöyle söz etmiştir:

“ Onun güzelliği üç sade şeyin birbirine uygunluğundan geliyor; çınar, mermer, deniz

Dört, beş çınar, deniz kıyısında yokuşumsu bir meydanı kaplamış Her birinin bir ağaç iriliğindeki dalları, mermer direkli beyaz bir cami minaresinin üst hizasına kadar sarmaş dolaş çıkıyor Bu açık hava kahvesi yazları bir bakıma o semtin umumi selamlık dairesi… Geçenlerde bir gün beyaz ceketli bir bahriye zabiti, kaloş kunduraları kaldırımlarda çıkırdayan kranta bir memur mütekaidi (emekli) ile orada tavla oynuyordu Zar ve pul takırtılarına, öteki basanın başına toplanmış gençlerin iddialı dört kol iskambil partileri de karıştı; her iki masanın gürültülerine de nargile tokurtuları kırıtkan dumanlı bir çeşni daha katıyordu

Emirgân Çınarı’nın ününün artması memleketin her yanına yayılmış, özellikle XX yüzyılın başlarında burası tanınmış kişilerin uğradığı yer olmuştur Özellikle Salı ve Cuma günleri öğleden sonraları memleket çapındaki ünlüler burada toplanır olmuştu


Büyükdere Çınarı (Sarıyer)






İstanbul Sarıyer ilçesi, Büyükdere’de bulunan bu çınarın 4000 yıllık bir geçmişi olduğu rivayet edilmektedir Ne var ki bu çınar I Dünya Savaşı’ndan sonra yıkılmış ve yok olmuştur Çınarın bulunduğu alana Bahçe Kültürleri İstasyonu yapılmıştı


XIX yüzyılda yapılmış bir gravürden bu çınarın birbirleri ile kaynaşmış birkaç iri gövdesi olduğu görülmektedir Bu çınarın altında IHaçlı Seferi komutanlarından Godefroy de Bouvillon 1096’da karargâhını kurmuş, bu nedenle de çınara “Platane de Godefroy Bouvillon” ismi verilmiştir

Sultan II Mahmut’un sık sık gittiği Büyükdere çayırında bu çınarın altında oturup Yeniçerilerin oynadığı Tomak oyununu seyrettiği kaynaklarda belirtilmektedir Ayrıca devrin ünlü musiki üstatlarına da burada konserler verdirmiştir

Büyükdere Çınarı bir söylentiye göre üzerine düşen yıldırımdan, bir başka söylentiye göre de içerisinde yapılan kahve ocağının tutuşması sonucu yanmıştır
__________________

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.