Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
müddet, yiyeceğiz, zeytin

Bir Müddet Zeytin Yiyeceğiz, Sonra

Eski 05-15-2009   #1
siLveRghoSt
Varsayılan

Bir Müddet Zeytin Yiyeceğiz, Sonra



BİR MÜDDET ZEYTİN YİYECEĞİZ, SONRA

Kendisini karşılayan sekretere; Nazif Beyle görüşmek istediğini
söyledi

Bunun üzerine sekreter birden ciddileşti: "Nazif Bey mi?"dedi

"Evet, Nazif Bey!" diye cevap alınca,

hüzünlü bir ses tonuyla "Nazif Bey sizlere ömür efendim, onu
kaybedeli dört yıl oldu" dedi

Hiç beklemediği bu haberle bir acı saplandı yüreğine "Ya, öyle
mi?" diyebildi sadece

Hicranlı bir suskunlukla bir müddet öylece kalakaldı Gözlerine
hücum eden yaşlar

yanaklarından süzülüp göğsüne damladı Kendisini Toparlayıp "Onun
adına görüşebileceğim bir yakını var mı acaba?" diye sordu

"Evet var, oğlu Selim Bey"
Titrek bir sesle "Öyleyse Selim Beyle görüşebilir miyim?" dedi
Görevli hanım,

insanda saygı uyandıran bu kibar beyefendiye,

"Selim Bey oldukça meşgul bir insan, randevusuz görüşmek
pek mümkün olmuyor; ama ben yine de kendisine bir haber
vereyim

" Dedi ve telefona yöneldi Sonra "Kim diyelim efendim?" diye
sordu

"Kendimi ona ben tanıtmak istiyorum kızım" cevabı üzerine sekreter
dahili telefonu çevirdi

Daha sonra mütebbessim bir çehreyle, "Selim Bey sizinle görüşmeyi kabul etti, lütfen beni takip edin" dedi

Beraber merdivenden çıktılarİnce bir zevkle döşenmiş geniş bir salondan geçip büyük bir kapının önünde durdular, sekreter kapıyı açarak, 'Buyurun!' dedi
O da içeri girdi Kendisini ayakta bekleyen vakur ve mütebbessim gence
doğru hızlı adımlarla yürüdü, elini uzatarak,

"Merhaba, ben Prof Dr Mehmet Baydemir" dedi

"Bendeniz de Selim Cebeci Lütfen buyurun, oturun" dedi, genç iş adamı

Mehmet Bey, kendisine gösterilen yere oturur oturmaz:
"Yirmi üç yıl, tam yirmi üç yıl Vaktiyle bana burs verip okumama vesile

olan insanın elini öpmek için bu ânı bekledim" dedi ve dudakları titredi,
gözleri doldu

"Ama o büyük insanın elini öpmek nasip değilmiş, bunun için ne kadar üzgünüm anlatamam"

Yaşarmış gözlerini kuruladıktan sonra Selim Beye döndü: "Fakat en azından o büyük insanın mahdumunun elini sıkmaktan da bahtiyarım" Misafirin bu sözleri üzerine Selim Bey yerinden fırladı,

kulaklarına inanamıyordu Kelimelerinin her biri birer hayret nidâsı gibi
dizildi cümlelerine: "Mehmet Baydemir demiştiniz değil mi, Tosyalı Mehmet
Baydemir mi?" Profesör, delikanlının bu heyecanlı haline bir anlam veremeyerek başıyla "Evet" dedi Bunun üzerine Selim Beyin gözleri sevinçle parladı

"Babamla sizi uzun yıllar aradık; ama bulamadık" dedi

Profesörün yanına gelerek iki eliyle elini tuttu, candan bir dost gibi sıktı
ve "Sizi karşıma Allah çıkardı" dedi

Bu sözler profesörü çok şaşırtmıştı

"Uzun yıllar beni mi aradınız? Peki ama neden?" dedi

Selim Bey gülen gözlerle profesöre bakarak

"Bizdeki emanetinizi vermek için" deyince, profesörün şaşkınlığı iyiden
iyiye arttı

"Emanet mi?" dedi

Selim Bey cevap vermeden yerine geçip telefonu çevirdi Karşısındakine
"Gelebilir misiniz?" deyip telefonu kapattı Mehmet Bey, Şaşkın gözlerle Selim Beye bakarken kapı çalındı, odaya iyi giyimli bir bey girdi

Selim Bey ona yanına gelmesini işaret etti, sonra kulağına bir şeyler
fısıldadı Gelen kişi bir şey söylemeden geldiği kapıya yöneldi O çıkarken Selim Bey, misafiriyle tatlı bir sohbete başladı Sohbetleri koyulaştıkça,
çehrelerindeki şaşkınlık, yerini birbirlerine Hasret kırk yıllık ahbapların yeniden buluşmalarındaki sevinç, samimiyet ve güvene bırakmıştı Mehmet Bey yurt dışındaki tahsilinden, araştırmalarından ve yirmi üç yıl boyunca
her yıl büyüyen memleket hasretinden bahsetti Sonra Nazif Beyin duvardaki portresini göstererek,

"Bu günlerimi şu büyük insana borçluyum" dedi "Bana yalnızca maddî destek vermedi, mânen de beni hiç yalnız bırakmadı

Yurt dışında tahsil görürken yanlışa her yeltendiğimde hayalen yanımda
hazır oldu 'Sana bunun için burs vermedim'

Diyerek bana istikamet verdi Ona her namazımda dua ediyorum"
dedi ve gözlerini Nazif Beyin duvardaki fotografına mıhladı Sonra gözleri portrenin altındaki ilk anda mânâ veremediği diğer tabloya kaydı

Son derece şık bir çerçevenin içinde, bazı yerleri yamalı ve tamir görmüş oldukça eski bir çift çorap duruyordu

Biraz daha dikkatli baktığında çerçevede bazı cümlelerin de sıralandığını fark etti:

"Bir müddet zeytin yiyeceğiz, sonra"
Selim Bey, kendisine bir soru sorduğu için başını ona çevirdi; fakat
aklı tabloda kalmıştı

Selim Beye cevap verirken tabloya bir daha baktı İkinci cümle de birinci cümle gibi üç nokta ile bitiyordu:

"Bir müddet sabredeceğiz, sonra"

İyice meraklanmıştı Bu ilk görüşmeleri olmasaydı, yanına gidip Tabloyu iyice inceleyecekti; fakat bu uygun düşmez, düşüncesiyle Yalnızca sohbet arasında göz ucuyla merakını gidermeye çalışıyordu

Ancak her seferinde biraz daha artan bir merakın içinde kalıyordu Üçüncü
cümlede:
"Bir müddet yürüyeceğiz, sonra" diye yazıyor ve altta böyle birkaç cümle daha sıralanıyordu Artık aklı hep tablodaydı Sonunda dayanamayıp,

"Selim Bey merakımı mazur görün Şu tabloya bir mânâ veremedim" Dedi

Selim Bey kendisine has bir gülüş ile misafirine baktı, derin bir nefes alarak

"Malumunuz, babam varlıklı bir insandı Oldukça iyi bir hayatımız vardı Sonra ne olduysa her şeyimizi kaybettik

O zenginlikten geriye hiçbir şey kalmadı Köşkümüzdeki hizmetçiler de gitti
Yemekleri artık annem yapıyordu

Hatırlıyorum da bir sabah, kahvaltıya sadece zeytin koyabilmişti
O zengin kahvaltılarımıza bedel, yalnızca zeytin

Şaşkınlık içinde, 'Başka bir şey yok mu?' diye sormuştum Bu soru
karşısında annemin hüngür hüngür ağlayışı gözümün önünden hiç gitmiyor

Annemin ağlayışına mukabil babam: 'Bir müddet zeytin yiyeceğiz, sonra' dedi ve durdu, güçlü bakışlarını üzerimizde gezdirdi,'Alışacağız'dedi

Ve iştahla bir zeytin alıp ağzına attı Birkaç gün sonra haciz memurları gelip köşkümüzü de elimizden aldılar Kenar bir mahallede küçük, eski bir
eve taşındık Doğru dürüst bir eşyamız da kalmamıştı

Annem bezgin bir sesle: 'Bu evde hiçbir şey yok! Burada nasıl yaşayacağız' Diye haykırdıBunun üzerine babam:

'Bir müddet sabredeceğiz, sonra alışacağız' dedi

Gittiğim özel okuldan ayrılmış, bir devlet okuluna yazılmıştım Sabahleyin okula servisle gitmeyi umarken, babam elimden tuttu, 'Bu ilk günün, okula beraber gideceğiz' dedi
Yürümeye başladık Okul oldukça uzak gelmişti bana, yorulup geride kaldığımı hatırlıyorum

Babam kim bilir hangi düşüncelere dalmıştı Geride kaldığımı fark
etmemişti Biraz sonra fark edince bana döndü İsyan dolu bakışlarımı yüzünde gezdirdim Bir an bana ızdırapla baktıktan sonra, yanıma geldi

Bir şey söylemesine fırsat vermeden, kızgın aynı zamanda nazlı
bir tavırla, 'Yoruldum' dedim

Babam oldukça sakin bir şekilde: 'Bir müddet yürüyeceğiz, sonra
alışacağız' dedi
Babam her sabah erkenden çıkıyor, geç saatlerde ancak dönüyordu Döndüğünde ise küçük odaya çekiliyor, bazen saatlerce orada kalıyordu Çoğu zaman buradan gözyaşları içerisinde çıktığını görüyordum Bir gün,
merakıma yenilip babamın küçük odasına girdim Yerde bir seccade,
seccadenin üzerinde de bir tespih vardı

Duvarda ise Arapça bir ibarenin altında şu yazı vardı: 'Allah borcunu ödeme niyetinde olanın kefilidir'

Babamın dediği gibi oldu, zor da olsa zamanla alıştık Bu hal birkaç yıl
sürdü

Bir gün babam eve çok farklı bir yüz ifadesiyle geldi Ağlamaklı bir yüz ifadesi vardı Her birimize bir paket getirmişti

Köşkten ayrıldığımız günden beri ilk defa paketlerle eve geliyordu Bizi
bir araya topladı

'Bugün, benim için ne mânâya geliyor biliyormusunuz?' dedi, kelimeleri
boğazına düğümlendi, gözlerine yaşlar hücum etti Sözlerini kesmek zorunda kaldı Her birimize hediyelerimizi teker teker verdi ve bizi ayrı ayrı kucaklayıp yanaklarımızdan öptü, kendisi de bir koltuğa oturdu

Cebinden gazeteye sarılı bir şey çıkardı O sırada da ağlıyordu
Hepimiz şaşkınlık içinde babama bakıyorduk

Gazeteyi açtı, içinden bir çift yeni çorap çıkardı

Bu gözyaşlarıyla, bir çift çorabın alâkasını kurmaya çalışırken
babam, beklemediğimiz bir şey yaptı

Çorabı burnuna götürdü, kokladı, kokladı Arkasından hıçkırarak
ağlamaya başladı

Hepimiz şok olmuştuk, tek kelime bile söylemeden bekledik

Babam nihayet kendisini topladı ve 'Bir zaman önce, büyük bir
borcun altına girmiştim

Borcumu ödeme niyetiyle yeniden çalışmaya başladığım zaman kendi
kendime 'bütün kazancım,

borçlarımı ödeyinceye kadar alacaklılarımın hakkıdır Onların
hakkını vermeden ayağıma bir çorap

almak bile bana haram olsun' demiştim Bugün ise, Allah'ın
yardımıyla, borcumu bitirdim

Artık kimseye tek kuruş borcum kalmadı" dedi Sonra gözyaşları içinde
ayağındaki çorapları çıkarıp yeni çoraplarını giydi Ben de o eski çorapları hem aziz bir baba yadigârı, hem de bir ibret

nişanesi olarak sakladım Bu çoraplar her gün bana: 'Paralarını
ödeyinceye kadar bütün kazancım alacaklılarının hakkıdır' diyor"

Selim Beyin bakışları bilinmez âlemlere dalarken o, nemlenen
gözlerini kuruladı, sonra dönüp duvardaki siyah-beyaz fotografa hayran hayran baktı

"Babanız sandığımdan da büyükmüş Selim Bey Ben olsaydım
öyle müreffeh bir hayattan sonra anlattığınız

gibi bir darlıkta, herhalde çıldırırdım" Selim Beye döndü ve
"Siz ne yapardınız?" diye sordu

Selim Bey kendisine has tebessümü ile: "Bir müddet zeytin
yerdim, sonra"dedi ve gülümsedi

O sırada kapı çalındı, biraz önceki beyefendi elinde bir Kutuyla
içeriye girdi
Kutuyu Selim Beyin masasına bırakıp çıktı
Selim Bey yerinden kalkıp kutuyu alarak Mehmet Beye uzattı

'Buyurun, yıllarca size vermek istediğimiz emanetiniz' dedi Mehmet Bey
bilinmez duygular

içerisinde kutuyu açtı İçinden kadife bir kese çıktı Keseyi
açıp içini kutuya boşalttığında merakı iyiden iyiye arttı

Keseden birkaç tane cumhuriyet altını ile bir not çıkmıştı
Mehmet Bey hassasiyetle katlanmış kâğıdı açıp okumaya başladı

Sevgili Mehmet Bey oğlum,

Bazen istediğimizi yaparız, çoğu zaman da mecbur olduğumuzu
Tahsil hayatınız boyunca size burs vermeyi taahhüt etmiştim
Ancak eğitiminizin son altı ayında size burs verme imkânını
bulamadım
Bir müddet sonra imkânlarıma yeniden kavuştum;
lâkin bu sefer de size ulaşamadım Dolayısıyla size borçlandım ve
borçlu kaldım
Eğer böyle bir borcu gözyaşı ve ızdırapla ödemek mümkün
olsaydı,ben bu borcu fazlasıyla ödemiş olurdum

Zira sevgili oğlum, bu altı aylık zaman diliminde
bursunu verememenin ızdırabıyla kaç gece ağladım
Her neyse, bursunuzu tarihlerindeki değeriyle altına çevirdim Bu
altınlar sizindir
Bunlar elinize ulaştığında, borçlarımın tamamını ödemiş olacağım

Sevgilerimle, Nazif Cebeci

Mehmet Bey neye uğradığını şaşırmıştı

Bu büyük insanın yüceliği karşısında bir çocuk gibi yalnızca
ağlıyor, ağlıyordu
Selim Bey de bir hayli duygulanmıştı Onun da yanaklarından
yaşlar süzülüyordu
Bir ara yaşlı gözlerle babasının siyah-beyaz portresine baktı
Kendisine yıllarca hüzünle bakan gözleri, bu sefer sevinçle bakıyor gibiydi

YAZARI BİLİNMİYOR

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Bir Müddet Zeytin Yiyeceğiz, Sonra

Eski 05-15-2009   #2
dam99
Varsayılan

Cevap : Bir Müddet Zeytin Yiyeceğiz, Sonra



evet sana çokmteşekkür ederim bunu bizlerle payaaaaaaalaştığın için,
__________________
iyiler bir gün mutlaka kazanacak
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.