Alternatif Enerjiler |
02-22-2008 | #1 |
Equinox
|
Alternatif EnerjilerDünya alternatif enerji kaynaklarına yöneliyor Bu kaynakların başında güneş ve rüzgar enerjisi yer alıyor Güneş yüzyıllardır dünyadaki bütün yaşamın kaynağı Bugün güneş ve rüzgar enerjisi dünyamızı bir çevre felaketinin eşiğine getiren fosil yakıtlara alternatif olacak güce erişti Günümüzde enerji üretmek amacıyla kulanılmakta olan petrol ve kömür gibi yakıtlar, içinde bulunduğumuz yüzyıl sona ermeden tükenecek Bu yakıtlara alternatif olabilecek kaynaklar ise yenilenebilir enerjilerdir Doğa Dostu Enerji Yeryüzünün kullanılmakta olan tüm yenilenebilir enerjilerin kaynağı güneştir Hava tabakalarının farklı sıcaklıklarda ısınıyor olması rüzgarı oluşturur Bioenerjide kullanılan metan gazı, yeşil bitkilerin güneş ışığı sayesinde depoladıkları karbondioksitin sonucudur Güneş ışığı aynı zamanda denizlerdeki dalga enerjisi ve sıcaklık farklarıyla enerji elde edilmesini de sağlar Güneşin tükenmez enerjisinden yaralanarak ve az bir maliyetle, evlerimizi veya kullanım suyumuzu ısıtıp, elektrik elde edebiliriz Güneş kolektörlerini kullanarak, kullanım suyunu arzu edilen sıcaklıkta ısıtabilir, güneş pilleri sayesinde, yılın her ayı, istediğiniz yerde, istediğiniz kadar elektrik elde edebilirsiniz Rüzgar enerjisiyle, elektrik üretebilir; kuyulardan su çekmek için kullandığınız pompaları çalıştırabilirsiniz Özellikle yurdumuzun Marmara, Güney Ege, İç Anadolu ve Karadeniz bölgelerinin rüzgar potansiyeli yüksektir 3 m/s 'den yüksek rüzgar hızlarında, jeneratörünüz elektrik üretecektir Ülkemizde, 1962 yılından beri, MTA tarafından sürdürülen çalışmalar sonucunda, çok sayıda jeotermal kaynak bulunmuştur Jeotermal kaynaklarla ısıtma , soğutma ve elektrik üretimi gerçekleştirilebilir Yine bu kaynaktan yararlanarak elektrik üretmek olasıdırOrganik atıklardan yararlanarak, gaz elde edilmesi ise bioenerjinin alanına girer Tüm çiftlik ve köy evlerinde, toplanan organik atıklar, çeşitli biçimlerde fermantasyona tabi tutularak, gaz elde edilebilir Üretilen bu gazlardan enerji elde etmek için yararlanmak olasıdır Tükenmeyen Bedava Enerji Akarsuların yanına küçük hidroelektrik santralları kurarak, elektrik üretilebilir Debinin en az olduğu zamanlarda bile akarsularda, mikrohidro elektrik santrallar kurulabilir AES Alternatif Enerji Sistemleri, elektrik şebekesinin ulaşmadığı veya ucuz enerji elde etmek istenen her yerde, kolay kullanılabilecek seçenekler sunuyor Ses ve atık kirliliği yaratmayan tek enerji kaynağı: GÜNEŞ PİLLERİ Yakıtı güneş ışığı olan, hareketli parçaları olmayan, doğa dostu ve ülkemizde her yerde yüksek verimlilikle kullanılabilecek elektrik üreticileridir 25 YIL GARANTİ Ürettikleri voltaj 12, veya 24 V (DC) düz akımdır Modüler olmaları nedeniyle, artan güç isteğine bağlı olarak gerekli güç çıkışı modül eklenerek artırılabilir Güneş pillleri sizin için, ömür boyu sorunsuz, bedava elektrik üretir HABERLEŞMEDEN AYDINLATMAYA HER ALANDA Özellikle elektrik şebekesi olmayan bölgelerde güneş pilleriyle aydınlatmayı sağlamak çok ekonomiktir Güneş pillerinin kullanım alanlarının başında haberleşme gelmektedir Yerleşim merkezlerine uzak yerlerdeki GSM yansıtıcıları ve radyo istasyonlarının enerjilerini karşılamak için ideal çözümdür Sizi şebeke bağımlılığından, jeneratörlerin bakım ve işletme masraflarından kurtarır GÜNEŞ PİLİ VE DİZEL JENERATÖR Elektrik şebekesi olmayan yerlerde, dizel jeneratör yerine güneş pilleri kullanılması durumunda, sistem kendini 3 senede amorti eder Hayat boyu bedava elektrik üretir Üstelik neredeyse sıfır işletme maliyetiyle GÜNEŞ PİLLERİ KULLANIM ALANLARI
Güneş pilleri çevre dostu ve tükenmez enerji kaynağı güneşten, insan ömrü boyunca elektrik üretirler Türkiye yılda ortalama 2600 saat güneşlenme zamanıyla güneş enerjisinden ekonomik olarak yararlanılabilinen bir ülkedir
Haberleşmeden Aydınlatmaya Bir güneş pili sistemi dizayn etmek için sistemin kurulacağı bölge ve üretilmek istenen enerji miktarının bilinmesi gerekir Sistem, arzu edilen özel koşullar da göz önüne alınarak istenen koşullarda (Akülerin bakım gerektiren veya gerektirmeyen tipte olması, pillerin yerleştirilmesi istenen yer, vs) dizayn edilebilir Güneş pillerinin kullanım alanlarının başında aydınlatma ve haberleşme gelmektedir Yerleşim merkezlerine uzak yerlerdeki GSM vericilerinin ve radyo istasyonlarının enerjilerini karşılamak için ideal çözümdür Sizi şebeke bağımlılığından, jeneratörlerin bakım ve işletme masraflarından kurtarır Enerji gereksiniminizi doğanın sonsuz rüzgar gücüyle karşılayabilrsiniz Rüzgar jeneratörleri, birkaç yıl içinde ilk kuruluş maliyetlerini karşılayarak, sonraki yıllarda, bedava elektrik üretmenizi sağlar Elektrik üretmek istediğiniz her yerde, rüzgar jeneratörlerini kullanmak olasıdır Rüzgar jeneratörü elektrik üretim sistemini, akülerle birlikte dizayn edebilir, üretilen elektriği depolayabilir-siniz Böylece, rüzgar hızının yeterli olmadığı anlarda, sistem, akülerde depolanan enerjiyi kullanacaktır Rüzgar jeneratörleri, çevreyi kirletmeyen enerji üretim araçlarıdır Elektrik üretirken çıkardıkları ses, tipik bir çamaşır makinasının sesi kadardır Ses kirliliği yaratıp çevreyi rahatsız etmez Rüzgar jeneratörünün üreteceği elektrik gücü, rüzgar hızıyla orantılıdır Rüzgar hızı attıkça, üretilen elektrik miktarı da artar Rüzgar jeneratörleri DC üretirler ve sistem çıkışında AC alınmak isteniyorsa, sisteme inverter eklemek gerekir Bireysel kullanım amaçlı üretilmiş Ampair Hawk jeneratörlerini, küçük güçlü elektrik motorlarını çalıştırmak için tercih edebilirsiniz Rüzgar Jeneratörleri Kullanım Alanları
Bergey XL1 en yüksek teknoliji ürünü olan küçük ölçekli rüzgar türbinidir Dünyanın önde gelen küçük ölçekli rüzgar türbini üretici olan Bergey Windpower tarafından üretilmektedir ve 5 yıl üretici garantisi ile desteklenmiştir Bergey XL1 rüzgar türbini zorlu hava koşullarında otomatik çalışma , yüksek güvenilirlik ve az sıklıkta bakım için tasarlanmıştır Bergey XL1’in hepsi bir yerde güç merkezi isteğe göre sinüs dalga inverter dahil hibrid sistem integrasyonu sağlar Montajı kolay, çok güvenli ve kesintisiz gücü ile Bergey XL1 Rüzgar jeneratörü konutlar için en temiz çözümdür Genel Özellikler
Bergey BWC 1500 Rüzgar Jeneratörü (15 kW) Bergey BWC 1500 modern, 1500 watt çıkış gücüne sahip, yüksek güvenilirliğe sahip, düşük bakımlı tasarlanmış özel bir rüzgar jeneratörüdür Hava ve sistem koşullarına göre otomatik olarak işletmeye girer ve çıkar Akü şarj etmek ve su pompalamak amacıyla kulanıma sunulan iki farklı modeli mevcuttur Akü şarj etmek için kullanılması düşünülen BWC 1500 modelleri 12, 24, 36, 48 ve 120 Volt DC gerilim çıkışı desteklemektedirler Çiftlik evleri, kabinler, şebekenin ulaşmadığı köyler ve telekomünikasyon sistemleri başlıca kullanım alanlarıdır 175-300 yada daha fazlası güçleri sürekli çalıştırmaya müsaitir Su pompalama amacıyla kullanılan BWC 1500 modelinde 300 metre derinlikten rüzgar gücü ile su pompalamanın keyfine varılır Yapılan testlerde geleneksel mekanik rüzgar enerjili su pompalama sistemlerine göre daha verimli çalıştığı onaylanmıştır Güneş enerjili PV su pompalama sistemlerine nazaran 2 yada 3 kat daha ekonomiktir Genel Özellikler
Bergey BWC Excel Rüzgar Jeneratörü (75-10 kW) Bergey Excel serisi rüzgar jeneratörleri, sağlam ve güvenilir küçük rüzgar türbinleri sınıfında dünya üzerinde yüzlerce kurulu sistem ile lideer durumdadır Uzun garanti süresi ve yüksek kalitesi ile rüzgar jeneratörü sistemi kurmak isteyenlerin birinci tercihi Bergey BWC Excel serisi rüzgar jeneratörleridir Evinizde mevcut bulunan elektrik şebekesinin seviyesinden ve kalitesinden şikayetçiyseniz Bergey BWC Excel serisi rüzgar jeneratörleri ile en uygun çözümün sunulması mümkündür * Excel-S: Şebeke bağlantılı uygulamalar için (10 kW) * Excel-R: DC ve Akü Şarj uygulamaları için (7,5 kW) * Excel-P: Su pompalama uygulamaları için (10 kW) Genel Özellikler
Yeni Bergey BWC XL50 düşük rüzgar hızı ortalamasına sahip olan bölgelere yeni olanaklar sağlar Bergey Windpower'ın dayanıklı, sağlam alternatör ve kanat yapısı ile birlikte uzun direk yükseklikleri sayesinde en iyi rüzgar gücü ekonomisinin elde edilmesini sağlar BWC XL50 uygulamaları ABB ayarlanabilir hız kontrolörleri ile birlikte kurulmaktadır Sistem 3 fazlı olarak hem şebeke bağlantılı hemde şebekesiz uygulamalarda çalışabilir 600 Volt DC akü gerilimi ile birlikte 70 kW'lık UPS yada hibrid sistemlerde kullanılması mümkündür BWC XL50 elektrik şebekesi ulaşmayan ve yüksek güce ihtiyaç duyan yerlerde en ekonomik enerji maliyetlerini sunmaktadır Genel Özellikler
Teknik Özellikler
Kullanım Alanları
Bu portatif mikro-hidro türbinler, akü şarjı amaçlı olarak, üzerlerinde harici bir rektifayrı bulunan düşük gerilim jeneratörüyle birlikte dizayn edilirler MT türbinleri, saniyede 3 litre debiye ve minimum 3 m net düşüye sahip yerlerde kullanılabilirler Özel bir jeneratör dizaynı yapılarak, çok yüksek toplam verim elde edilebilir
Yatlar için Towed Türbin Jeneratörleri
Aquair 100
Alternatif enerji elde etmenin yollarından biri de organik maddelerin gazlarını kullanmaktır Ağaç, odun talaşı, mısır, fındık kabukları, gübre ve kentsel atıkları bio-enerji için vazgeçilmez kaynaklardır Bio-enerji, organik maddeler içinde bulunan karbon ve hidrojen elementlerinin uygulanan değişik teknolojilerle enerjilerinin açığa çıkması ilkesine dayanır Kullanım Alanları
|
Cevap : Alternatif Enerjiler |
02-22-2008 | #2 |
suskun
|
Cevap : Alternatif EnerjilerBilgiler için teşekkürler
__________________
'' Milli Benligini Yitirmis Uluslar Başka Milletlerin Avıdır !!!! '' Mustafa Kemal ATATÜRK |
Cevap : Alternatif Enerjiler |
02-22-2008 | #3 |
Equinox
|
Cevap : Alternatif EnerjilerNükleer Santralden Nükleer Silaha Türkiye neden nükleer santral sahibi olmak istiyor? Yaklaşmakta olan enerji krizine karşı şimdiden önlem almak için mi? Türkiye'nin enerji talep tahminlerini yapan kurum olan TEİAŞ'ın 2020 yılı talep öngörüsü, 570 milyar kilovatsaat (eşittir 570 gi*****saat) Yalnız, devlet yetkililerinin attıkları projeksiyonun tuttuğu pek görülmüş değil Örnek verirsek, Enerji Bakanlığı, 2000 yılında 5 yıl sonrasının enerji talebini 197, TEAŞ 212, Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) ise 171 milyar kilovatsaat olarak tahmin etmişti Peki, 2005'te toplam talep ne kadar oldu? 145 milyar kilovatsaat Milliyet gazetesinde nükleer karşıtı duruşunu sayıları konuşturarak devam ettiren Meral Tamer'in deyişiyle, "EMO bile Türkiye'nin gelecek yılki elektrik ihtiyacını 5 yıl öncesinden tahmin etmeye çalışırken fevkalade bonkör davranmış!" Yani TEİAŞ'ın 570 milyar kilovatsaatlik tahmininin iler tutar yanı olmadığını söylemek için -2020 yılı EMO tahmini, 310 milyar kilovatsaat!- biliminsanı olmaya gerek yok; üç basamaklı sayılarla temel aritmetik işlemlerini yapabiliyor olmak yeter Acaba Bilgi Edinme Hakkı çerçevesinde "Enerji talebi patlayacak, krize gireceğiz" söylemini ortaya atanların, ÖYS'de doğru yanıtladıkları net matematik sorusunu öğrenme hakkına sahip miyiz? Sorunun yanıtı ne olursa olsun, bu sözün tevatürden öte bir geçerliliği olmadığı bizce ortada ENERJİ BAĞIMSIZLIĞI MAVALI Madem öyle, Türkiye neden nükleer enerji istiyor? Doğalgaz cenderesinden kurtulup enerji bağımsızlığına kavuşmak için mi? Nükleer santrallerde yakıt olarak uranyum-238 kullanılır Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) raporlarına göre, Türkiye'deki tahmini uranyum rezervi 9 bin ton civarında 1 kilogram yakıt elde etmek için, uranyum madenlerinde 500 ila 5000 kilogram radyoaktif kayanın yeryüzüne çıkarılması gerekiyor 1300 me*****lık bir hafif sulu reaktör için her yıl 25 ton hafif zenginleştirilmiş uranyum gerekir Bu da 120 bin ayrıştırma birimi (separative work unit / SWU) kullanılarak 210 ton doğal/zenginleştirilmemiş uranyumun işlenmesi demektir Yani matematik olarak Türkiye, kendi uranyumunu kullanabilir Güzel Ama bir eksik var, o da bu konudaki irade beyanı Nükleer santrali en çok isteyenlerin bugüne kadar Türkiye'deki uranyum ile ilgili durum tespitinden öte gitmemelerinin bir nedeni olsa gerek Hatta TAEK yetkilileri, sağda soldaki demeçlerinde uranyumu ithal edeceklerini açıkça söylüyorlar Yani, insan sermayesini saymazsak, Türkiye, kendi uranyumunu kullanabilecek durumda; ama bilinçli olarak kullanmıyor Bu da TAEK'in yanıtlaması gereken bir soru; ancak enerji bağımsızlığından çok, muhtaç olunacak elleri çeşitlendirme girişimi diyebiliriz, nükleer reaktör çabalarına (Bir de toryum efsanesi var ki, Nasreddin Hoca'nın koyun fıkrasına benzediği için onu burada ciddiye almayıp es geçmeyi tercih ediyoruz) NÜKLEER BOMBA Geriye AKP hükümetinin ve ordunun nükleer bomba isteyip istemediği tartışması kalıyor Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden nükleer silahsızlanma uzmanı Mustafa Kibaroğlu, Türkiye'de yaygınlaşmakta olan, nükleer bomba sahibi olmayı destekleyen görüşün dayanaklarını şöyle sıralıyor: ABD'nin Kuzey Kore'ye karşı yürüttüğü politikanın sökmemesi ve Kuzey Kore'nin kendi nükleer bombasını ya da blöfünü yapması, NATO'nun bir savunma örgütü olarak giderek işlevini kaybetmesi, ABD'nin Kürtlere karşı uyguladığı siyasetin Türkiye'deki ana akım görüşü, ABD ile 'stratejik' ilişkileri sorgulatacak ölçüde mutsuz etmesi, Ve tabii ki meşhur 'çuval' olayı Buna bir madde eklemek gerekirse, bizzat ABD ve Rusya da dahil, gitgide daha fazla ülkenin NPT'yi (Non-Proliferation Treaty / Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması) delme pahasına, yeni nükleer silah teknolojileri üzerinde çalışmaktan geri durmaması gösterilebilir Rusya geçtiğimiz yıl yepyeni bir silah yaptığını göğsünü gererek açıkladı Aynı zamanlarda ABD de 'bunker buster / sığınak delici' bombalar üzerine çalışıyordu Bu silahlar, düşü açısı itibarıyla, toprak altındaki sığınakları hedefleyen nükleer bombalar Tüm bunları alt alta yazınca, uzun vadeli bir askeri stratejinin "Ortalık karışıyor, biz de hafiften elimizi güçlendirmeye çalışalım" demesi olanak dışı değil SANİYENİN MİLYONDA BİRİNDE HİROŞİMA Peki, 'barışçıl amaçla' çalışan bir nükleer santralden nükleer silah çıkar mı? Nükleer santrallerde yakıt olarak uranyum-238 kullanıldığını (U-238) söylemiştik 238 sayısı, 92 proton ve 146 nötrondan gelir Uranyum-235'te ise, yalnızca 143 nötron vardır Bu izotop, 'abisinden' farklı olarak, parçalanabilir ve bu parçalama işlemi sonunda atom bombasının yapılması sağlanabilir Bir atom bombasının içinde U-235 çekirdek maddeyi oluştururken, U-238, onu çevreleyen koruyucu / nötron yansıtıcı maddeyi oluşturur U-235, dünyanın en hızlı ve ölümcül zincirleme reaksiyonuna neden olabilen bir kimyasal maddedir Uygun bir ağırlıktaki U-235 kütlesinin üzerine bir-iki parça nötron gönderdiğinizde, nötron elemente çarpar ve onu parçalar, parçalanan bölüm başka bir parçacığa çarpar ve onu parçalar Atom bombası böyle çalışır: U-235 -ya da plütonyum-239- ile parçacıkları ile dolu bir çekirdeğin çevresine kimyasal tepkimenin dışarı taşmasını engelleyici U-238,onun da dışına konvansiyonel patlayıcı konur Konvansiyonel patlayıcı patlayınca, bir saniyenin milyonda biri sürede zincirleme reaksiyon gerçekleşir İlginç olan, bir nükleer santralde de enerjiyi açığa çıkaran zincirleme reaksiyonun aynı ilkelere dayalı olmasıdır Ancak reaktörde, kütleler çok daha küçük, işlem de kontrollüdür Yine de, Sinop'a kurulması beklenen hafif su reaktörü (su, soğutma için kullanılıyor) tipinde U-238'in yanısıra yüzde 3,6 oranında U-235 içeren düşük ölçüde zenginleştirilmiş uranyum kullanılır Adından da anlaşılacağı gibi, zenginleştirme de kendi içinde üçe ayrılır: * Çok hafif zenginleştirilmiş uranyum (slightly enriched uranium / SEU), yüzde 0,9 ile 2 arasında U-235 içerir Böylece uranyum zenginleştirme masrafların azaltılmış olur, ama bu tip uranyumu yakıt olarak kullanan (bir zamanlar Akkuyu talibi olan CANDU, bu konuda dünyada tek) ortaya nükleer reaktörde kullanılacak suyun ağır su olması gerekiyor (döteryum oksit, D2O); bu da kurulum maliyetini artırıyor * Hafif zenginleştirilmiş uranyum (lightly enriched uranium / LEU), yüzde 2-20 arasında U-235 içerir Ancak dünyadaki birçok hafif su reaktörü, yüzde 3-5 arasında U-235 içeren uranyumu kullanmayı tercih eder Bu, yalnızca maliyet ile ilgili bir tercih değil; politik de bir tercihtir; çünkü yüzde 10'dan sonrası silah teknolojisine girmeye başlar * Yüksek ölçüde zenginleştirilmiş uranyum (highly enriched uranium / HEU), ikiye ayrılır: yüzde 85 ve üzeri U-235 içeren uranyum, silah uranyumu olarak anılır, halbuki yüzde 20, hatta daha aşağısında U-235 oranının -silahın kütlesi büyümek kaydıyla- atom bombası yapmaya yettiği söylenir Uranyum zenginleştirme işlemini dünyada iki elin parmakları kadar şirket yapıyor; hepsi de kendi ülkelerinin ordularıyla yakın ilişki içinde çalışıyorlar Bu yüzden Türkiye'nin, hele UAEA'nın sıkı denetimi varken, doğrudan zenginleştirilmiş uranyum alıp bunu stoklayarak bomba yapması mümkün değil Ancak atık olarak kullandığı uranyumdan plütonyum üretip, Hindistan'ın yıllar önce yaptığı gibi, eğer UAEA'nın gözlerinden 'şark kurnazlığı' ile bu plütonyumu kaçırmayı başarırsa, nükleer bomba sahibi olması, teknik olarak mümkün Önce plütonyumu, sonra Hindistan'ı anlatalım: Plütonyum, doğada uranyumdan da seyrek bulanan bir element Tıpkı uranyum gibi, çarpışmayı seven, nerdeyse kaotik bir yapısı var Yalnız, uranyumdan çok daha güçlü Doğada çok seyrek bulunan bir madde olduğu için, kimyagerler, bu maddeyi kimyasal tepkimelerle üretmeyi deneyip 1941'de bunu başarmışlar U-238, ağır sudaki etkin maddelerden biri olan döteryum bombardımanına tutulunca plütonyum 239 ortaya çıkıyor Nagazaki'ye atılan bomba, bir plütonyum bombasıydı Hindistan, dünyanın az sayıda nükleer bomba sahibi ülkesinden biri olmayı, kısmen Kanada ve ABD sayesinde becermişti Bu iki ülke, Hindistan'a CIRUS adlı bir reaktör yapmışlardı (Canadian - Indian - US Reactor) Reaktör aslında Kanada yapımıyken, reaktörün gereksindiği ağır su, ABD'den geliyordu Bu reaktör sayesinde -reaktör UAEA'nın denetimi altında değildi-, Hindistan, yılda 6,6-10,5 kg arasında plütonyum biriktirerek, ilk nükleer denemesini 32 yıl önce, 18 Mayıs 1974 tarihinde yaptı Mahatma Gandhi'nin kızı Indra Gandhi, "Gülümseyen Buda" adlı bu operasyonun gerçekleşmesini sağlayan herkesi nişanlara boğdu Türkiye'de de birileri yakın gelecekte çıkıp da Turgut Özal'ın vaktiyle Anayasa hakkında dediklerini NPT hakkında derse şaşırmamak gerek Bazı köşe yazarları “Türkiye'nin nükleer güç olması kaçınılmazdır” hamasetini döktürmeye başladı bile Ancak şark kurnazlığı nereye kadar söker, bilinmez Kibaroğlu, kibarca uyarıyor: "Bugüne kadar üyesi olup da hakkını verdiğimizi bir Anlaşma'yı çöpe atmaya kalkışmanın yaptırımları, Türkiye'nin sandığından çok daha ağır olacaktır" “Yurtta barış, dünyada barış”, Atatürk'ün güzel sözlerinden biridir, malum Yurtta barışı sağlamayı bir türlü beceremedik, bari bu güzel sözün ikinci yarısının hakkını verelim Nükleer bomba yaparak değil, Meclis'te tezkere savarak KİRLİ BOMBALAR Sovyet bloğunun yıkılmasıyla birlikte konvansiyonel bombalar yetmezmiş gibi yaşamımıza bir de 'kirli bombalar' girdi Kirli bomba, 'klasik' nükleer bombalardan hem boyutu, hem de malzemesinin elde ediliş ve üretiliş biçimi ile ayırt ediliyor Nükleer bombaların boyu, zaten artık Şişko ile Sıska kadar değil (sırasıyla 21 ve 15 kiloton) Kirli bombanın yapılması için gerekli olan nükleer maddeleri elde etmenin bir zor, bir de kolay yolu var Zor yolu, en 'kaliteli' nükleer bomba materyali olan silahlarda kullanıma hazır plütonyum ya da uranyum ele geçirmek Eski Sovyet ülkelerinde bu, pek de olanaksız değil Örneğin birkaç yıl önce Gürcü oduncular Lja ormanlarında kazara bir termonükleer jeneratör bulup aylarca yoğun bakımda kalmışlardı 1990'ların sonunda, bir nükleer atık deposu Çeçen militanlar tarafından yağmalanmıştı Ruslar, ne kadar malzemenin çalındığını belirlemeye hiçbir zaman yanaşmadılar Ama şöyle bir ipucu verelim: Nagazaki'ye atılan bombada yalnızca 62 kg plütonyum vardı E-bay'de bir açık artırma metni: "Bu, uranyum-238 22 gram çekiyor Yerinizde olsam solumam ve yemek sosu olarak kullanmam; ama onun dışında bir zararı yok Gelecek yıl Filipinler'e taşınıyorum ve bunu ülkeye sokamayacağım muhtemelen 73 yaşındayım, 38'lik revolverimi de sattım; çünkü Filipinler'de ölümcül silah taşımasına izin verilen tek grup, teröristler Bu madeni Utah'taki Teksas Çinko Şirketi'nden ayrılırken hoşçakal armağanı olarak aldım" KORKUDAN SİLAHA SARILMAK 1992'de, Clinton'un sonradan CIA Başkanı yapacağı istihbaratçı John Deutsch, dünyada yaklaşık 25 ülkenin istese hemen nükleer bomba yapmaya başlayabilecek teknolojiye sahip olduğunu söylemişti Nükleer enerji uzmanları, bu 25 ülkenin arasında İsviçre, İsveç, Kanada, Brezilya, Avustralya, Arjantin, Japonya, Güney Kore, Endonezya, Almanya, Tayvan gibi dünyanın dört bir yanında ülkeleri sayıyor Bir ülkenin nükleer silah sahibi olmak istemesinin temel nedeni, bir hasmından ciddi biçimde korkuyor olması ABD'nin ilk nükleer bombasının ardında, Naziler'den hızlı davranma kaygısı vardı Pakistan-Hindistan örneği, İsrail'in hâlâ 'Evet, var' diyemediği yüzlerce bombası, Kuzey Kore'nin ABD korkusu Artık tarihe gömülmüş korkular da var Örneğin zamanında Güney Afrika Cumhuriyeti'nin ırkçı beyaz yöneticileri, kendilerini kara Afrika'nın kalanının gazabından korumak için yedi uranyum bombası yapmış, yönetim ırkçı azınlığın elinden kurtarılınca da bu bombalar imha edilmiş ABD ve SSCB'nin birbirlerinden olan korkuları, dünyanın en korkunç cephanesinin ortaya çıkmasına neden oldu Soğuk Savaş bittiğinde, Sovyetler'in 35 bin, ABD'nin 25 bin nükleer savaş başlığı vardı 2002 yılına gelindiğine, bu sayı yaklaşık 8 bin ile 10 bine düşürülmüştü Bu yıl iki ülkenin yaptığı bir antlaşmaya göre, bu sayı 2012 yılında sırasıyla 1700 ve 2200'e düşürülecek |
Cevap : Alternatif Enerjiler |
02-22-2008 | #4 |
Equinox
|
Cevap : Alternatif EnerjilerHalkımız her zaman, nükleer enerji denilirken radyasyonu düşünmüş ve bilinçsizliğin etkisiyle haklı olarak Akkuyu Projesi'ne karşı çıkmıştır Gelişmiş Avrupa Ülkelerinin hiçbir zaman vazgeçemediği nükleer enerji bize hala çok uzaktır Fransa, Almanya, İtalya, İngiltere, ABD, bazı İskandinav Ülkeleri, Bulgaristan, Rusya, Ermenistan ve daha birçok ülkenin vazgeçilmez enerji kaynağı olan nükleer enerjinin fayda ve zararlarından bahsedelim; Nükleer enerjinin üretimiyle bilindiği gibi radyasyon açığa çıkar Bu olay, gayet doğal karşılanmalıdır Şu konu açıkça belirtilmelidir ki; insan ömrünün her saniyesinde 15,000 radyasyon parçacığı, insan vücuduna çarpar Böylelikle insana, yılda 500 milyar radyasyonik parçacık çarpar Tüm ömür boyunca 40 trilyon partikül çarpması meydana gelir Bir röntgen çekilmesi halinde insan vücuduna trilyonlarca partikül geçer Ancak, şu sonuç açıkça belirtilmiştir ki, 50 katrilyonda bir parçacık (1/50000000000000000) insan hücresine zarar vermektedir Tabii ki her radyasyon ışını bu rakamlar eşiğinde güvenlidir anlamına gelmez Ancak biraz önceki oranlar denetiminde radyasyon şiddeti (sayısı) değil de, radyasyon cinsi önemlidir sonucuna varabiliriz Yapılan araştırmalarda, oluşan kanserin %0,5'i, insanlara, ömürleri boyunca çarpan radyasyonik parçacıklardan oluşmuştur Şüphesiz ki radyasyon kanser riskini artırır Ancak her insan, mutlaka radyasyona maruz kalmaktadır Eğer insan radyasyondan korunmak istiyorsa; topraktan kendini izole etmelidir, çünkü toprak uranyum kaynağıdır Beton ve tuğla evler yerine ahşap evlerde oturmalıdır çünkü beton ve tuğla uranyum ve potas barındırır Böyle durumda insan kurşun zırhtan elbiseler giymelidir Bunun gibi daha birçok önlem alınmalıdır Bu önlemler oluşan radyasyonun ancak %20 sini engeller Ancak bunların hiçbiri mümkün olmadığına göre şu kabullenmeyi tekrar hatırlayalım; sıradan bir insana çarpan 50 katrilyon radyasyon parçacığından sadece biri kansere yol açabilir Radyasyonun en kullanışlı birimlerinden biri olan mrem, 7000000 parçacığa verilen isimdir Öyle ki, 1 mrem radyasyon, televizyon izleyerek, fosforlu saatlerden vb önemsiz kaynaklardan kolaylıkla alınabilir 10000 mremin altındaki radyasyonlar düşük seviyeli radyasyonlardır Şu ana kadar olan bütün reaktör kazalarının çoğunda da 10000 mrem sınırı aşılmamıştır ABD Bilimler Akademisi, İyonlaştırıcı Radyasyonun Biyolojik Etkileri Komitesi'nin vardığı bağımsız sonuca göre ‘‘1 mrem radyasyon, kanserden ölme riskini sekiz milyonda bir (1/8000000) oranında artırır’’ Uluslararası Radyolojik Korunma Kurulu (ICRP) ise bu oranı on milyonda bir (1/10000000) olarak açıklamıştır Radyoaktif serpinti, ekstentif bir değişimdir Örneğin bir nükleer serpinti olduğunda o çevrede yaşayan nüfus ne kadar ise kişi başına düşen parçacık sayısı da yaklaşık olarak onun oranı kadar olur Her parçacık insanlara çarpmak zorunda değildir Toprağa adsorplanabilir Bir reaktör kazasının olması günümüzde zor bir ihtimaldir Çünkü önceki kazalar teknolojik yetersizlikten ileri gelmiştir Günümüzde ileri teknoloji kullanılmaktadır Fransa ve İtalya da reaktörler sebze ve meyve tarlalarıyla bitişik inşa edilmiştir Hiçbir tehlikeli durum olmamaktadır ABD'de reaktör kazaları olmuştur Bu kazalarda çevreye radyasyon saçılmıştır ancak bir röntgen filminde alınan radyasyon 80 kat daha fazladır yani 80 mremdir Japonya'ya atılan atom bombası sonrasında çok yüksek seviyeli (100000 mremin üzerinde) radyasyon açığa çıkmıştır Atom bombasının atılmasının ardından 80000 kişilik bir Japon grubu üzerinde yapılan testlerde; 8500 Japon, toplam 100 bin ile 600 bin mremlik radyasyona maruz kalmış ve 1974 yılına kadar, beklenenden 200 kişi fazlasında, kanserden ölüm vakası görülmüştür 1935-1954 yıllarında İngiltere'de ‘‘ankylosing spondylitis’’ denilen omurga hastalığı tedavisinde 300000 mrem civarında ağır dozlarda radyasyon uygulanırdı 1970'e kadar, tedavi gören 14000 hastada, beklenenden 80 kişi fazlası kansere yakalanmıştır Önemli konulardan biri de genetik bozukluklardır Yaygın bir nükleer sanayinin yol açacağı genetik etkiler 2,6 gün geç çocuk sahibi olmakla aynı değeri taşır Geç yaşta annelikte, çocuğun dawn sendromu, turner sendromu vb kromozomal düzensizliğe yakalanma şansı çok artarken; yaygın bir nükleer sanayinin bulunduğu yerlerde, normalde oluşan genetik bozuklukların üç binde biri kadar artış olmuştur Kimyasal maddeler (kükürtdioksitin suda çözünmesiyle ortaya çıkan bisülfatlar, nitrojen oksitlerden elde edilen nitrözamin ve nitröz asiti vb) genetik bozukluklara yol açarlar Ayrıca hava kirlenmesiyle, kimyasal maddeler bozulurlar ve birçok genetik bozukluklara sebebiyet verirler Yine 28,35 g alkol, genetik etki bakımından 140 mremlik radyasyona eşittir Kafein de buna benzer Dünya televizyon kanallarından biri, bazı insanları korkutmak için çok fazla tahrip edici özelliği olan, hurler sendromuna yakalanmış iki güzel ikiz bebeği (çok cici elbiseler giydirilmiş olarak) konuk etmiştir Tüm ayrıntılar bu hastalığın dehşet verici sonuçlarıyla ilgiliydi 5 yaşına gelince kör ve sağır olacaklar ve 10 yaşında ölmeden önce de kalp, karaciğer, akciğer ve böbrek rahatsızlıkları geçireceklerdi Çok kısa bir süre için, radyasyonun söz konusu olduğu bir işte çalışmış olan babaları, seyircilere, çocuklarının, genetik hastalığına kendisinin maruz kaldığı radyasyonun neden olduğunu açıkladı Radyasyonun ne kadar korkunç bir şey olduğunu gösterebilecek daha etkili bir propaganda olabilir mi? Ancak babasının işi dolayısıyla aldığı radyasyonun sadece 1300 mrem olduğu; yani eşinin çocuklara hamile kaldığı zamana kadar aldığı doğal radyasyonun yarısından da az bir doz olduğu belirtilmedi Bu dozda bir etkilenim sonucu, çocukların genetik bozuklukla doğma olasılığı 25 binde birdir; normal risk, kendiliğinden meydana gelen mutasyonlara bağlı olarak %3 tür Çocukların genetik sorunlarının, babalarının işyerinde aldığı radyasyona bağlı olma olasılığı ise; binde birdir Nükleer enerji karşıtları, her an yeni bahaneler üretmek isterler Bunlardan biri de Dünya Ülkelerinin nükleer enerjiden vazgeçtiği söylentisidir Dünya Ülkeleri bu enerjiden vazgeçmemiştir Sadece ekonomik durgunluk, Çernobil muhalifleri akımı, gelişmiş ülkelerin yeterince nükleer enerji santralleri olduğu için artık ihtiyaç duymaması gibi etkenler, bu imajı ortaya çıkarmıştır Bu enerjiden, İsveç'in vazgeçtiği söylenir İsveç, bu santrallerden vazgeçmemiştir Halen nükleer santraller çalışmaktadır ve asla vazgeçemez Çünkü bu santraller, çevreye hiçbir zarar vermemektedir (Aksine ekonomik faydası vardır, çevreye dosttur, çünkü İsveç'te diğer santral türlerinden saatte 29 kg/h'lık CO2 açığa çıkarken, nükleer santrali olmayan Danimarka'da bu miktar 890 kg CO2 sınırını zorlamıştır) Ancak yeni santral yapmama kararı almıştır Çünkü siyasiler, oy kaygısı çekmektedir Ülkenin %60'ı nükleer enerjiye hayır demiştir Yine Kanada, nükleer santral yapmamaktadır Çünkü çok fazla santrali vardır Bu ülkenin artık nükleer enerji santraline ihtiyacı yoktur Çin ve Kore, dörder tane santral inşa ediyor Şu sıralarda inşa işlemi yavaşlatılmış durumdadır Bunun sebebi, çevreye zarar verdiği değildir, tek sebebi ekonomik durgunluktur Son 3 yılda 11 adet nükleer enerji santralleri inşasına başlanmıştır 1996 yılında dördü Çin'de olmak üzere 6 tane, 1997 yılında 1 adet G Kore'de, 1998 yılında 3 adet yine G Kore'de, 1999 yılında 1 adet Slovakya da başlanmış ve halen inşaları devam etmektedir Aklımıza şöyle bir soru gelebilir, ‘’Niçin gelişmiş ülkeler de inşa işlemi yoktur?’’ Tek sebebi, gelişmiş ülkelerin yeni santrallere ihtiyaç duymamasıdır Bu ülkelerin yeterince santralleri vardır, bunlardan asla vazgeçmemiştirler ve asla da vazgeçemezler Fransa'nın, yaklaşık olarak %75'lik enerji ihtiyacı nükleer reaktörler vasıtasıyla karşılanır Yine ABD'nin %25'lik enerji ihtiyacı bu enerjiyle karşılanır Ülkemiz; stratejik açıdan çok önemli bir mevkiidedir Uluslararası gücümüzün sürekliliği için nükleer enerji santralleri şarttır En uygun bölge de Akkuyu'dur Çünkü en güvenli yer orasıdır Gerek soğutma suyuna (denize) yakınlığı ve gerekse deprem bölgesi olmayışı ile en uygun yerdir Nükleer enerji santralleri, insanoğlunun inşa ettiği en güvenli makinedir Geçmişte olan nükleer enerji kazaları abartılmaktadır Çünkü insanların aklına birden atom bombası gelmektedir İyi bir nükleer enerji santrali, atom bombasından bile etkilenmez Günümüzde, bir de rüzgar enerji santralleri ortaya atılmıştır Bu yeni enerji sistemi 4,6 cent/kwe enerji üretmektedir Bu sistem çok ucuza enerji üretmektedir Elbette ki inşasına karşı değiliz, yapılmalıdır Ancak şu unutulmamalıdır ki hiçbir enerji, nükleer enerjiye alternatif değildir Nükleer enerji, 2,5 cent/kwe enerji üretmektedir Ayrıca 1000 MW lık bir adet reaktör, 1 er MW lık 8000 adet rüzgar santraline eşdeğerdir Çünkü 1 rüzgar paneli, 1 MW tan fazla enerji üretemez Ürettiği enerjide %20 verimlidir 8000 MW lık inşaa edilen rüzgar santralleri ancak 1000 MW enerji üretebilir 8 adet reaktör (1 Akkuyu Projesi) = 64000 adet rüzgar paneli 8000 adet rüzgar santrali ise yüzlerce hektar arazinin işgali demektir Bu araziye insan girmesi de sakıncalıdır Yine Güneş Enerjisi üretimi metodu da buna benzer Ülkemiz, rüzgar ülkesi değildir Bazı Ege kesimleri yeterli rüzgarı görmektedir Elbette ki rüzgar sistemleri de kurulsun O bölgeye bağımsız enerji sağlayabilir Ya rüzgar kesilirse? Nükleer enerjiye hiçbir enerji alternatif değildir Dünya'da 400'ün üzerinde nükleer santral vardır En çok da Kanada'dadır Üstelik bu santrallerin çoğu, turistik yerleşim merkezlerine yakındır Pickering Santrali, bir köyün içinde ve yat marinasıyla yan yanadır Burada 8 reaktör vardır Çevreye hiçbir zarar vermemektedir Bu tür Candu santrallerinde asla serpinti olmaz Bizim yapmayı tasarladığımız sistem de Kanada teknolojisine benzer Bu sistemde serpinti ortaya çıksa; ilk önce yakıtın kendisi, nükleer serpintiyi adsorplar Radyasyonun buradan kurtulduğunu düşünelim Bu defa kapalı soğutucu sistem içinde kalır Buradan da kurtulduğunu varsayalım Soğutucu sistemin dışında yine kapalı bir sistem olan reaktör koruma kabı vardır Hadi buradan da kurtulduğunu düşünelim Bu defa en dışta beton sistemi ve onun içinde 4-25 cm kalınlığında çelik sistemi bulunan, beton konteynır vardır Zaten serpintinin bu kısma gelmesi mümkün değildir Gelse bile asla dışarıya sızma yapmaz Çernobil Santrali'nde bu sistem yoktu Sadece kütleyi taşıyacak çelik bir kap ve dışta betonarme bir bina vardı Zaten kazada vardiya değişimi sırasında, reaktörün gücünün birden düşürülmesinden, yani insan hatasından meydana gelmiştir Yeni, teknolojik santrallerde böyle hatalar olmaz Serpinti ortaya çıksa bile, yedi katmandan oluşan reaktörden, dışarıya asla sızıntı olmaz Elbette ki her enerji üretme sistemi çevreye zararlıdır Ancak içlerinde en çevrecisi nükleer enerji santralidir Nükleer enerjiye karşı olan insanlarımız, eski enerji üretim metotlarımızdan memnun gözüküyorlar Ancak nasıl bir enerji üretimi yaptığımızı bilmiyorlar Barajlarımız dönümlerce arazimizi sular altında bırakmıştır, üstelik yetersizdir Bu açığı kapatmak için kullandığımız termik santrallerimiz aracılığıyla, tonlarca CO2, CO, SO2, NO2, ağır metallerden Ag, Pb, Sg, U ve daha birçok zararlı maddeleri doğaya verdiğimizden haberleri var mıdır? Yine enerji açığımızı doğalgaz ile kapatmaya çalışıyoruz Bu enerji türü, doğaya, termik santralden daha az zararlıdır Ancak sonuçta zararlıdır, çünkü çevreye yine zararlı gazlar verilmektedir Üstelik doğalgaz bulmamız çok da kolay değil Eğer komşu doğal gaz ülkeleri, bu enerji kaynağı transferini keserse açıkta kalırız Alternatif diye düşünülen, Güneş ve rüzgar enerjisinden başka bir de termal enerji vardır Yeraltından gelen sıcak su çok korroziftir Nitekim, Denizli'deki su da böyledir Ayrıca atık su ise çok zehirlidir Bu suyun tekrar yeraltına gönderilmesi gerekir Çevreye zararlıdır Bu enerji sistemi de, nükleer enerjiye asla alternatif olamaz Türkiye'nin en büyük barajı Atatürk Barajı'dır Bu barajın gücü 2400 MWh'tir Verimi ise %50 ile 1000 MWh'tir Akkuyu'ya yapılması tasarlanan nükleer enerji santralindeki 8 adet reaktörün gücü ise 8000 MWh civarındadır Buna göre; 8 adet Atatürk Barajı = 1 Akkuyu nükleer santrali (Enerji bakımından) olur Nükleer reaktör yakıtı olarak genelde U235 kullanılır Yakıt reaktife girmeden önce doğal radyoaktiftir 1x1 cm ebadındadır Bir yakıt kabında 37 tane çubuk kap sistemi vardır Her çubuk 50 adet yakıt (1x1 cm ebatlı) almaktadır Bir yakıt kabı toplam; 37 x 50 = 1850 adet yakıt bulundurur Bu da 1850 ton kömüre eşdeğerdir Yine 1kg nükleer yakıt, 2 milyon litre benzine eşdeğerdir Nükleer enerji karşıtlarının en önemli soruları, ‘’Nükleer atıklar ne yapılacaktır’’ sorusudur Cevap olarak birçok yöntem var Bunlardan en önemlileri, camlaştırma ve kayalaştırma yöntemidir; Camlaştırma yöntemine göre; reaktörden çıkan atık, ilk 10 yıl reaktör kabı yanındaki havuzda bekletilir Sonraki 20 yıl ise beton havuzda bekletilir Atıkta U238, U237, Neptinyum, Sezyum, vb maddeler bulunur Bu atıklar istenirse sonsuza dek burada bekletilir İstenirse camlaştırılarak (küçük cam küreler halinde) etrafında çelik küre, yine etrafında fiziksel koruyucu, aşınmaya karşı etkileşimli madde, dış dolgu maddesi bulundurularak yerin 600 metre altına gömülür 600 metre aşağıda su olduğunu düşünelim; Bu su asla yeryüzüne çıkamaz Zaten 200 yıl sonra, atık maddenin %98'i kaybolur Geriye %2 lik U238, U235, Protaktinyum, Plütonyum gibi doğada çok fazla bulunan maddeler kalır Bunlar zaten doğada çok fazladır Yeryüzüne çıksalar bile radyoaktif tesirleri, doğadaki gibi doğal normlarda olur 200 yıl boyunca cam küreciklerde hiçbir aşınma olmaz (Mezopotamya'da 3000 yıl dayanan camlar su içerisinde bulunmuştur) Zaten 200 yıl sonra nükleer etki doğal hale gelir Mutlaka çok azda olsa zehirlilik etkisi vardır, ancak Hg, Cd, As, Cd gibi diğer zehirli kimyasallarla karşılaştırıldığında radyoaktivite için durum çok daha olumludur Kaya kütlelerine dönüştürme yöntemine göre ise; atıklar kayalaştırılarak yeraltına gömülmektedir Kayaların hareketi çok iyi bilindiği için hiçbir riski yoktur 200 yıl sonunda zaten nükleer atık, doğal radyoaktiviteye dönüşür Biz bu sorunları düşünmemeliyiz Bilim adamları bu sorunları çözdüler Bizler, kömürün yanmasıyla oluşan atıkları düşünelim (Her yıl Amerika'da bu kirlilikten dolayı binlerce kişi ölmektedir) Baraj suları altında telef olan hektarlarca arazimizi düşünelim Bunlara çözümler arayalım Sonuç olarak; yüksek teknolojiyle inşa edilen bir reaktör, insanlara radyoaktif etki yapmaz Reaktörlerin atık maddeleri de toprağın altına betonlanarak, çeliklenerek veya kurşunlanarak bırakıldığı taktirde izole edilir, zamanla zararsızlaşır Bir gram aktif maddenin reaktörde yakılmasıyla; E = m C2kadar enerji açığa çıkar, sayısal değer olarak bu enerji; E = m C2 = 1 g x (30000000000 cm/sn)2 = 900000000000000000000 (900000 katrilyon) Erg'likenerji açığa çıkar Q = 900000 katrilyon erg x 0,00000002389cal/erg=1501000000000 cal/1g kadar ısı enerjisi açığaçıkar Bu değer ise; P = 25002000 kWh/1g güce eşittir Bu rakamlar, hiç de küçümsenecek rakamlar değildir Nükleer enerji aleyhindeki tepkiler, halkımızın bilinçsizliğinden ileri gelmektedir Reaktörler, diğer enerji kaynaklarına oranla daha tehlikesiz, daha yararlı, daha ucuz, ve daha çevrecidir Niçin çevreci ve ekonomik yol varken diğerlerini alternatif kabul edelim? |
Cevap : Alternatif Enerjiler |
02-22-2008 | #5 |
Equinox
|
Cevap : Alternatif EnerjilerYazı: Charles Petit Tartışmalı Pahalı Yine de Dünyayı kurtarabilir Yine mi nükleer santraller? Olabilir ABD'deki nükleer güç reaktörlerinin sayısı 103 ve bu, dünya genelindeki toplam sayının dörtte biri (Ama bir santral var ki o dünya genelinde tanınıyor Bu, beceriksiz çizgi film kahramanı Homer Simpson'ın güvenlik denetçisi olarak görev yaptığı Springfield santrali) Florida Üniversitesi'nden nükleer yakıt uzmanı James Tulenko, "Santraller para basıyor," diyor Birçok santralin yüklü inşaat masrafları kendini amorti etmiş olduğu için "Yalnızca işletme giderleriyle ilgileniyorsunuz Tüm bu santraller gece gündüz enerji üretiyor" diye belirtiyor Ve elektriği, doğalgaz ya da kömürle çalışan santrallerden daha ucuza üretiyorlar Gelişen bir nükleer endüstriye ilişkin umutlar, 27 yıl önce Three Mile Adası reaktörlerinden biri kısmen eridiğinde ve bundan yedi yıl sonra yaşanan Çernobil dehşetiyle suya düştü Buna ek olarak, 1970'ler ve 80'lerde elektrik piyasası düzenleme kurumları tarafından alınan kararlar, şirketleri, nükleer santrallerin milyar dolarlık inşaat faturalarını neredeyse ödeyemez hale getirdi Günümüzde ABD, elektriğinin yarısını kömürle çalışan daha ucuz santrallerden elde ediyor Bunun getirdiği sorun da her yıl gökyüzüne salınan ve küresel ısınmaya neden olan iki milyar tonluk karbon dioksit Hindistan ve Çin gibi sanayileşmekte olan -ve üretebildikleri her bir me***** enerjiye aç olan- ülkeler de büyük bir hızla, kömürle çalışan yeni santraller inşa ediyor |
|