|
|
Konu Araçları |
gargası, gök, halk, hikayelerigözlügölün, oyunlarının |
Halk Oyunlarının Hikayeleri-Gözlügöl'ün Gök Gargası |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Halk Oyunlarının Hikayeleri-Gözlügöl'ün Gök GargasıHalk Oyunlarının Hikayeleri-Gözlügöl'ün Gök Gargası Anadolu'da konar göçer hayatı yaşayan ve belli yerler arasında hayat sürdüren değiştiren Türk kabilelerine Yörük denilmektedir Yörük'ler; Balkar dağlarında, Geyik dağlarında, Bey dağlarında, Akdağlar'da Anamur- Bozyazı çevresindeki Alamusa, Karagedik, Dayılı Sarmış, Elmakuzu dağlarında ilkbahar, yaz, sonbahar mevsimlerini yaşarlardı Akdeniz bölgesinde Fethiye'de yaşayan Yörük'ler yazın Albey, Akdağ, Girdev yaylalarına Antalya-Alanya arasında yaşayan Yörük'ler Geyiktepesi çevresindeki Karaboynuz'a, Çarşır, Eğrigöl, Karıngöl, Çakallar, Çamur yaylalarına, Baran, Feslikan'a Anamur'da yaşayan Yörük'ler Abanoz, Akpınar, Kaş, Kırkkuyu, Gözlügöl, Elbalak, Beşkuyu, Kaşpazarı yaylalarına Bozyazı'da yaşayan Yörük'ler; Bardat Pazarı, Ardıçpınarı, Ardıç Alanı, Elmakuzu, Çoğoluk, Tersakan, Devrent yayla'larına giderlerdi Yörük göçerler; bütün yı1 boyunca çadırlarda yaşayıp koyun, keçi beslerler ilkbaharda sahillerden yaylalara, sonbaharda yaylalardan sahillere göç ederlerdi Yayla göçleri görülmeye değerdi Yörük'ler atının kuskununu, devesinin havudunu, eşeğinin palanını çeker, çuvalını, haranı'sını, senidini, sayacağını, kap-kacağını, yiyecek - içeceklerini develere yükler, çebiçlerini, yazmışlarını, tekelerini, toklularını, öküzlerini, tosunlarını önüne katar yaylanın yolunu tutarlardı Yollarda kuzu ve oğlakların annelerini emmesini sağlar, fazla emmemeleri için süt sağar, sağdıkları sütü yoğurt-peynir yapmak yerine dağa dökerlerdi Yaylalarda sağdıkları sütten kışlık peynir, yağ, çökelek yapar, yannıklarda bişşek ile ayran yapıp çomça ile tas'a koyup içerlerdi Eğirtmeç eğirir, çulfallık'ta çul - kilim, heybe - çuval dokur, yufka ekmek açarlardı Şu anda Anamur ve Bozyazı yöresinde halk oyunları olarak çalıp söylenen Gök Garga türküsü 18'nci yüzyılın ikinci yarısında buralarda yaşayan yörük'lerin yaşantılarından çıkmıştı O dönemlerde Anamur - Bozyazı tek yerleşim yeriydi Komşu ilçe Ermenek gibi beyliklerle idare ediliyordu Her iki ilçe'de de konar - göçer yörük'ler yaşıyordu Her sene olduğu gibi yine bir ilkbahar mevsiminde Anamur - Bozyazı yöresinde yaşayan Yörük Türkmen'ler deniz seviyesinden 1200 m yükseklikte bulunan Ermenek'e bağlı Kazancı yakınlarında bugünkü adıyla Elbalak yaylası çevresinde konaklamışlardı Yörük'ler ısının yükselmesi ile birlikte buralara gelmek için yola çıkmıştı Çadırlar, un çuvalları, kap-kacaklar, yiyecek-içecekler, giysilerin bulunduğu Alaçuvallar Beserek'lere, Gayalık'lara , Maya ve Daylak'lara yüklenmişti 2000'in üzerinde keçi ve oğlak, obanın gençleri tarafından çoktan yayla yolunu tutmuştu 5 adet iri yağız köpek adeta hayvanlara çobanlık yapıyordu Sabahın alacakaranlığında yola çıkan Yörük obası Pınarlar yakınında konaklamış bir gün bu civarda kalmıştı Yine şafakla yola çıkan oba Kaş - Abanoz arasında konaklamış bir gecede orada kalmışlardı Halkalı - Kervanalanı arasında, Akpınar- Çandıralanı arasında, Kırkkuyu - Dokuzoluk arasında birer gün konaklayan Yörük obasının son durağı Elbalak yaylası olmuştu O yıl Yörük'lerin başı Salih dede idi Salih dedenin oğulları Selim, Abdurrahman, Durmuş, Hüseyin ile kızları Asiye, Raziye ve damatları Mehmet, İsmail bir oraya bir buraya koşuşturuyor; bir kısmı ağıl yapmaya çalışırken diğerleri çadırları kuruyordu Elbalak yaylasına gelen Yörük obası sadece Salih dedelerde değildi Geçen yılın oba başı Sarı İbrahim ile bir önceki yılın oba başı Hüsmen dayının eş ve çocukları, torunları da obanın arasındaydı Onlarda en az Salih dedenin ev halkı kadar kalabalıklardı Onlar da Yürük obasının bir parçasıydı Yörük kültürünün tüm özellikleri çadırlarda görülmekteydi Dıştan görünüşü sade olmasına rağmen içlerinde düzenli bir yerleşim vardı Baş direğe Kur'an-ı Kerim ve silahlar asılırdı Kapının yanındaki direğe mutfak eşyaları, orta direğe fener asılırdı Çadırı ikiye bölen perdenin kenarlarına ise eşya ve erzak sandıklarıyla içerisinde kıyafetlerin bulunduğu Alaçuval'lar dizilirdi Yiyecek torbaları çadırın rutubet almayan ve pek göze çarpmayan yerlerine konurdu Kapıya göre sol taraf erkeklere, sağ taraf kadınlara ayrılırdı Yaklaşık 10'a yakın çadır kurulmuş, yeterince ağıl yapılmıştı Dadaloğlu'nun : Ey dağlar sözümüzün doğrusu böyle Noksanım varsa gel bana söyle Türkmen'e bir at, yayla, bir davar ile Ala dilber, soğuk su, mor çemenler gerek mısralarına uygun biçimde rüzgarların ıslık çaldığı, burcu - burcu kekik kokan dağlarda, vadilerde, goyaklarda, mor çemenler arasında 10'larca yıldır Yörükler ilkbahar, yaz, sonbahar'ı buralarda geçiriyorlardı Artık Elbalak yaylası onların yaylak yurduydu Elbalak yaylası ve çevresinin özellikle Gözlügöl'ün yaylakları, buz gibi soğuk suları Ermenek göçer Yörük'lerinin de iştahını kabartmıştı Onlar da ilkbaharda buralara gelmeye otlakları gütmeye başlamışlardı Önceleri gençler arasında başlayan kavgalar daha sonra kadınları, kızları hatta bizzat Yörük beylerini de içine almış, olay davarların kurşunlanmasına, bazı çadırların yakılmasına, su kuyularının taşla doldurulmasına, insanların yaralanmasına ve hatta öldürülmesine kadar uzanmıştı Yıllar yılı devam eden bu sınır kavgaları hem Anamur hem Ermenek beylerini hem de her iki yerleşim birimindeki devlet yöneticilerini rahatsız ediyordu Yörük Qba başları Salih dede, Sarı İbrahim ve Hüsmen ağa vefat etmiş, Salih dedenin yerini oğlu Selim Çavuş, Sarı İbrahim'in yerini oğlu Durali, Hüsmen ağanın yerini oğlu Mehmet almıştı Ama sınır kavgaları hiç değişmemişti Bu kavgaları önlemek için Anamur'la Ermenek arasında sınır çizilmesi gerekiyordu Her iki yörenin devlet yöneticileri ile Yörük beyleri bir araya gelmişler barışçı bir çözüm aranmıştı Çözüm şöyleydi : Elbalak yaylasında bulunan Anamur Yörük'leri Gözlügöl civarında toplanacaklar, Ermenek Yörük'leri de Elbalak'a aynı uzaklıkta Ermenek yöresinde bir araya geleceklerdi Aynı gün sabaha karşı horozlar öter ötmez Yörük'ler hem Ermenek tarafından hem de Anamur tarafından yola çıkacaklar her grubun arasında karşı taraftan 2'şer şahit bulunacaktı Antlaşma şartları gereğince Anamur Yörük'leri Gözlügöl'de toplanmış yatsı namazını kıldıktan sonra meydana büyük bir ateş yakmışlardı Ateş o kadar harlıydı ki karşı dağların yamaçlarını bile gündüz gibi aydınlatıyordu Yörük'ler de sanki sabah olmuş gibi saz çalıp türkü söylemeye, eğlenmeye başlamışlardı Horozlar bu aydınlığı ve gürültüyü duyunca sabah oldu zannederek ötmeye başlamışlardıHorozlar ötünce karşı tarafın şahitleriyle birlikte yola çıkılmıştı Gün ağardığı zaman bir Gök Garga peydahlanmış Ermenek yönüne doğru yol boyunca uçmaya başlamıştı Yörük beyi Selim Çavuş'un torunu Ayşe kız, Gök Garga'dan gözünü ayıramıyordu Oba'nın önüne bir belen çıkmıştı Belen'in arkasından dolanmak gerekiyordu Gök Garga kestirme bir yoldan uçmaya devam etmiş, Ayşe kız oba'dan ayrılarak Gök Garga'nın peşine takılmıştı Gözlügöl'ün uzantısı bir su başına vardığı zaman Gök Garga suyun kenarına konmuş, kana - kana su içmiş Ayşe'de elini yüzünü yıkamış Gök Garga'nın yanında beklemeye başlamıştı Gök Garga bir oraya bir buraya gidiyor fakat uçmuyordu Ayşe kız'ın kendileriyle birlikte olduğunu zanneden Yörük'ler belen'in arkasından dolanarak suyun bulunduğu yere gelmişler Ayşe kızı ve Gök Garga'yı orada bekler vaziyette görünce hayretlerini gizleyememişlerdi Onların gelişi ile birlikte Gök Garga yine havalanmış kuzeye Ermenek tarafına doğru uçmaya başlamıştı Ayşe'de koşarcasına onun uçtuğu yönde peşine takılmıştı Yörük obası da Ayşe'nin arkasından kestirme yollardan Elbalak yaylasının doğu yamaçlarından Ermenek'e doğru yol almaya başlamışlardı Bu hızlı yürüyüş öğleden sonraya kadar devam etmiş, sınır kavgası yapılan Elbalak yaylası çok gerilerde kalmış, Ermenek Yörük'leri hala görünmemişti Öte yandan Ermenek Yörük'leri Anamur Yörük'lerinin harekete geçtiği saatlerde derin uykularındaydı Şafak sökmüş horozlar ötmeye başlamış onlar da Elbalak yaylasına doğru yürümeye başlamışlardı Gök Garga'nın, Ayşe kızın durumu, Ayşe kızın gözüne girmek isteyen gençlerin hareketleri Anamur Yörük'lerine daha bir şevk vermiş hızlarını artırmıştı Ermenek'e bağlı Kazancı yöresine yaklaştıkları zaman ilerde bir toz bulutu görmüşler, yürüyüşlerini yeterli görerek beklemeye başlamışlardı Gök Garga'da guru bir pelit ağacının üzerine konmuştu Ayşe'nin gözüne girmek isteyen oba'nın gençleri ileri atılmışlar guru ağacın üzerindeki Gök Garga'yı tutup Ayşe kıza getirmişlerdi Gök Garga sanki Ayşe kızın avuçlarının içinde mutluydu Ayşe kız adeta Gök Garga'ya aşık olmuştu Gençler hemen aracıkta pelit dallarından bir gafes yapmışlar ve Gök Garga'yı gafese koymuşlardı Gök Garga gafeste, gafes Ayşe kızın elinde idi Gözlügöl'ün Gök Garga'sı gafese girmişti Derken Ermenek Yörük'leri Kazancı yakınlarında Anamur Yörük'leriyle buluşmuş her iki tarafın şahitleri karşılıklı görüşmüşler, anlaşmışlar, olayı onaylamışlardı Buluşma yeri Anamur ve Ermenek ilçesinin sınırı olmuştu Durum Yörük beylerine ve her iki ilçenin yöneticilerine bildirilmiş Anamur - Ermenek sınırı böylece çizilmişti Başbakanlık arşiv belgelerine göre; Osmanlı imparatorluğunda oymak, aşiret ve cemaatlarla ilgili bölümlerde bu yörelerin, Yörüklerin yaylakları olduğu da ifade edilmektedir Belgelerin bir bölümünde yörükan taifesinden Sipahili cemaatinin Niğde, Konya, Adana, Mersin, Kastamonu, Kocaeli sancaklarında yaşadıkları belirtilerek; “İncirbelik nam mahalden kalkup, Anamurda Kırkkuyu nam mahalde yaylayup, İncirbelikte kışlarlar” denilmektedir Bu yöreler aynı zamanda tarihi İpek Yolunun da geçit yerleriydi Alanyaya 30 km mesafede bulunan Alarahandan kalkan İpek Yolu yolcuları Mersin, Adana, Gaziantep, Kahramanmaraşa giderken bu yörelerden geçmekteydi İpek yolu güzergahını belirleyen işaret taşları hala buralarda sapasağlam durmaktadır O yıldan sonra Elbalak otlakları, Gözlügöl, Kırkkuyu, Dokuzoluk ve civarındaki yaylalar Anamur'lu , Bozyazı'lı Yörüklerin yaylakları olmuştu Gök Garga için, Ayşe kız için türküler söylenmeye başlanmıştı Gök Garga Zeybeği türküsü Anamur'da, Bozyazı'da, civar il ve ilçelerde yıllar yılı nesilden nesile söylenegelmiş, halk oyunları olarak bu yörelerde, eğlence yerlerinde, düğünlerde, bayramlarda, kızlı erkekli oynanmaya başlanmıştır Öyle ki diğer yöresel halk oyunlarıyla birlikte yapılan yarışmalarda 10'larca Türkiye birincilikleri kazanmıştır Her yörenin halk oyunlarında olduğu gibi Gök Garga oyununda da kız ve erkeklerin özel kıyafetleri vardır Bu kıyafetler yıllarca halk arasında da giyilmiştir Oyun; davul, klarnet, kabak kemani gibi çalgılar eşliğinde söylenmekte ve oynanmaktadır Gözlügöl'ün Gök Garga'sının sözleri şöyledir: Amanın Gök Garga'yı, çocuk Gök Garga'yı Guru ağaçta duddular, ooof duddular oy Amanın duddular da, çocuk duddular da Dar gafese de gaddılar hey, heeey gaddılar hey Aman çıkabilsem, çocuk çıkabilsem Şu yokuşun başına vay, Eeee başına vay Amanın yeni girdim, çocuk yeni girdim Onüç ondört yaşına vay, Eeee yaşına vay Gök Garga'nın sözleri bu şekilde devam edip gitmektedir |
Halk Oyunlarının Hikayeleri-Gözlügöl'ün Gök Gargası |
11-04-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Halk Oyunlarının Hikayeleri-Gözlügöl'ün Gök GargasıHİKAYEDE ADI GEÇEN İSİM VE SÖZCÜKLER Kuskun Eğere bağlı olup hayvanın kuyruğu altından geçirilen kayış Havud : Deve semeri Palan : Enli ve yumuşak bir çeşit eğer Çebiç : Keçinin ve tekenin küçüğü, oğlak'ın büyüğü Yazmış : Kuzulamayan kısır keçi Teke : Keçinin erkeği Keçi : Tekenin dişisi Toklu : Bir yaşını bulmuş kuzu Bişşek : Yannıkta yayık yapılırken kullanılan alet Çomça : Kaşığın büyüğü Eğirtmeç : Yün veya kıl ip eğrilen alet Çulfallık : Dokuma tezgahı Beserek : Buhur ve boz develerin birleşmesinden meydana gelen tülü devenin erkeğine verilen isim Gayalık : İki yaşını geçmiş boz devenin dişisi Maya : Tülü devenin dişisinin ismi Daylak : İki yaşını geçmiş dört yaşını bitirmemiş deve Salih dede : Oba başı Selim : Salih dedenin oğlu Abdurrahman : Salih dedenin oğlu Durmuş : Salih dedenin oğlu Hüseyin : Salih dedenin oğlu Asiye : Salih dedenin kızı Raziye : Salih dedenin kızı Mehmet : Salih dedenin damadı İsmail : Salih dedenin damadı Sarı İbrahim : Oba başı Hüsmen dayı : Oba başı Çemen : Çimen Vadi : Koyak, alan Goyak : İki dağın arasında kalan dere boyu Otlak : Hayvan otlatılan yer, mer'a Yaylak : Hayvanları yayılıp otlamasına elverişli yer, otlak Selim Çavuş : Oba başı Durali : Oba başı Mehmet : Oba başı Gök Garga : Mavi ile açık yeşil arası olan renkte bir karga türü Belen : Küçük tepe, dağ beli geçidi Pelit : Meşe |
|