![]() |
Kütük|Masal Ve Hikaye Özetleri |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kütük|Masal Ve Hikaye ÖzetleriKütük Alacakaranlık içinde sivri, siyah bir kayanın belli belirsiz hayali gibi yükselen Şalgo Burcu uyanıktı ![]() ![]() ![]() ![]() Burcun tepesinde beyazlı siyahlı bir bayrak, can çekişen bir kartal ıstırabıyla, kıvranıyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Arslan Bey sordu: “Bizim kaleden daha yüksek mi?” “Daha yüksek beyim ![]() Kumandanın, “Bizim kale” dediği, henüz çırpınan bayrağına hasretle baktığı Şalgo Burcu idi ![]() ![]() “Ben, bir kalenin karşısında çok duramam” dedi, “Hiç sabrım yoktur ![]() Kâhya başını kaldırdı: “O da sabırsız… Ama ne yapsın? Dregley, pek yalçın, pek sarp… Borsem Dağları içinde baş kale bu imiş diyorlar ![]() “Paşa, muhafızlara önce teslim teklif etmedi mi?” “Etti ![]() “Kabul etmediler mi?” “Hayır, etmediler ![]() “Kalenin kumandanı kimdi?” “Zondi isminde bir kahraman…” “Ben onların kahramanlıklarını bilirim ![]() ![]() ![]() “Hayır, Arslan Bey, Zondi bildiklerinizden değil ![]() ![]() “Paşa, teslim teklifini kiminle gönderdi?” “Papaz Marten Uruçgalo ile…’ “Ne ise… Türk elçi gönderseydi, mutlaka kafasını keserler, kale bedenlerinden aşağı fırlatırlardı ![]() “Paşa Türk elçisi gönderseydi, Zondi bunu yapmazdı ![]() “Ne biliyorsun?” “Papaz Marten’e söylediği sözlerden anladım? “Ne demiş?” ![]() “Demiş ki; git, paşaya söyle ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Sahi, namuslu bir askermiş…” Kâhya; “Yalnız namuslu bir asker değil, Arslan Bey” dedi, “Hem de gayet yüce ruhlu bir mert ![]() “Nasıl?…” “Bakın anlatayım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Sahi yüce bir adammış…” “Sonra, elimize diri geçen esirlerden işittik: Kalenin avlusuna silahlarını, gümüş takımlarını, en kıymetli eşyalarını yığarak, yakmış ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Demek paşa, bu mert düşmanla konuşamadı ![]() “Evet, konuşamadı ![]() ![]() ![]() “Aşkolsun! Ben olsam bir türbe yaptırırım vallahi…” Arslan Bey, düşmanın cesurunu, kahramanını, yılmazını severdi ![]() ![]() ![]() Ortalık bütün bütün kararıyor, gece oluyordu ![]() Kâhya, uzun uzadıya anlattığı Dregley Kalesi’nin hikâyesini hâlâ bitiremiyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Hepsinin alınması belki bir ay sürmez…” diye mırıldandı ![]() ![]() ![]() “Bu kalenin alınması mı beyim?” “Hayır, canım… Bu, birkaç günlük iş! Hele hava biraz kapansın… Fulek’e kadar dört beş kale var… Onların hepsini diyorum ![]() “Bir ayda dört beş kale… Bu güç beyim ![]() “Niçin?” “Daha bu kaleye bir tüfek atılmamış… Ben attan inerken yoldaşlar söylediler ![]() “Ben burasını, bir kurşun atmadan alacağım ![]() “Nasıl beyim?” “Senin aklın ermez ![]() “Hiç topa tutmadan hücum mu edeceğiz?” “Hayır ![]() “Ya ne yapacağız?” “Havanın kapanmasını bekle, dedim ya… Göreceksin…” Arslan Bey, planlarını en yakın adamlarından bile saklardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() çadırlarında dedikodu yapıyorlardı ![]() ![]() “Hava bozmayacak mı? Ah, biraz sis olsa…” diye gözlerini gökten, kalenin sallanan bayrağından ayıramıyordu ![]() İşte kâhyanın getirdiği mektupta Ali Paşa da teklifini kabul ediyordu ![]() ![]() ![]() Koyu karanlık içinden uzaktan uzağa Şalgo Burcu’ndaki nöbetçilerin attıkları acı naralar, acı köpek ulumaları işitiliyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Hava kapanıyor gibi, değil mi?” “Evet ![]() ![]() “Bakalım yarın…” “Hücum mu edeceğiz beyim?” “Hayır canım, hava bozsun, görürsün ![]() Kâhya, yine bir şey anlamadı… Bir sabah… Binlerce bacadan henüz tütmüş soğuk, nemli bir duman kadar koyu bir sis her tarafı kaplamıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() O kadar neşeli idi ki… Bütün subayları, çavuşları çağırttı ![]() ![]() ![]() “Ağalar” dedi ![]() ![]() ![]() ![]() Nihayetleri görünmeyen beyaz, büyük sakalının çerçevelediği yüzü sis içinde asılı duruyor sanılan ihtiyar topçubaşı sordu: “Siz gelmeden ben dövmeye başlayım mı, beyim?” Arslan Bey güldü: “Hayır… Senin iki topunun güllelerine ihtiyacımız yok ![]() ![]() “Nasıl gürültü beyim?” “Toplarını boşuna yerinden kımıldatma ![]() ![]() ![]() ![]() … “Anlamıyor musun? Yalnız gürültü istiyorum ![]() “Pekâlâ beyim ![]() Sonra diğer subaylara döndü: “Siz de bütün askerlerinizi savaş düzeniyle bunlara yaklaştırın ![]() ![]() ![]() ![]() İhtiyar topçubaşı gibi subaylar da, çavuşlar da, bu emirden bir şey anlamadılar ![]() ![]() “Baş üstüne, baş üstüne…” “Haydi, ama çabuk…” Hepsi iki adım ayrılınca sisin içinde görünmez oldular ![]() “Sen de koş, yanına bir adam al, gerideki Değirmenli Çiftliği’nde biriktirdiğim elli mandayı hemen buraya sür ![]() ![]() “Başüstüne…” “Ama çabuk…” Hızla mahmuzlanan azgın at, şaha kalkarak sisin içine atıldı ![]() ![]() Biraz sonra… Nereden geldiği belli olmayan derin bir gürültü sis içinde kaynıyor; ileri geri, yaklaşıyor, uzaklaşıyor, dalgalanıyordu ![]() ![]() ![]() Sağ taraftan topçuların “heya, mola”ları işitiliyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Askerler, subayların emriyle oldukları yerlerde bağdaş kurmuş bekliyorlar, gürültü ediyorlardı ![]() Nihayet, Arslan Bey, terden sırılsıklam olmuş atı ile duman içinde savaş sıralarının arasında, adım adım göründü ![]() “Yiğitlerim!… Sis açılmaya başladı mı hemen susun ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Topçuların, topçulara karışan angaryacıların “heya, mola” naraları gittikçe artıyor, büyüyor, tüyleri ürpertecek heyecanlı yankılarla görünmeyen dağları, taşları inletiyordu ![]() Öğleye doğru sis açılmaya başladı ![]() ![]() ![]() ![]() Artık herkes birbirini görüyordu ![]() Kaleye pek yaklaşmıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cesur Arslan Bey, kır atını ileriye sürdü ![]() ![]() “Hey bre Şalgo muhafızları!… Ben, padişahımın dedesine sizin kralınızın memleketlerinden büyük yerler zaptetmiş Bosna Valisi Yahya Paşa’nın torunlarındanım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kale ile beraber bütün ordunun işittiği bu teklifi, tercüman, avazı çıktığı kadar bağırarak tekrarladı ![]() Derin bir sessizlik… Arslan Bey’in atı duramıyor, şaha kalkıyor, sağa, sola tepiniyordu, kâhya, dizgininden tutmaya çalışıyordu ![]() Burcun tepesinden bir cevap verdiler ![]() “Ne gibi şartlarla, diyorlar beyim ![]() Arslan Bey, deminkinden daha sert bir sesle haykırdı: “Şartım filan yok ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Genç tercüman, bu sözleri, yine avazı çıktığı kadar tekrarlarken, bütün askerler, gözlerini yolun gediğine çevirdiler ![]() ![]() ![]() ![]() Biraz sonra… Şalgo’nun tepesinde, şan, namus kefeni olan uğursuz beyaz bayrak dalgalanıyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Teslim olan kumandanla erkânına Arslan Bey; “Korkmayınız ![]() ![]() ![]() ![]() Tercüman bunu tekrarlayınca hepsi birbirlerine bakıştılar ![]() ![]() ![]() ![]() “İşte” dedi, “Sizin böyle topunuz var mı?” Düşman kumandanı tercümanla cevap verdi: “Hayır ![]() “Niçin yapmıyorsunuz?” “Bilmiyoruz ![]() Genç irisi bir şövalye tercümana bir şeyler sordu ![]() “Ne diyor?” dedi ![]() “Bey bu topu kaç günde İstanbul’dan buraya getirmiştir, diyor ![]() “Sen de ki: İstanbul’dan getirmemiş ![]() ![]() Tercüman bu sözleri söyleyince esirler afallaştılar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Ne diyor?” “Bu mertlik değil… diyor ![]() “Ona sor ki: Henüz bir kere patlamayan bir toptan korkarak, hemen teslim oluvermek mi mertliktir?” Tercüman sordu ![]() Kale kumandanı, gözlerini yerden kaldırıp cevap veremedi ![]() ![]() Bir güllesiyle kaleyi yıkacak olan bu korkunç top, siyaha boyanmış kocaman bir kütükten başka bir şey değildi!… |
![]() |
![]() |
![]() |
Kütük|Masal Ve Hikaye Özetleri |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kütük|Masal Ve Hikaye ÖzetleriBir "görkemli kütük" hikâyesi! Bir yangını söndürmek için diyarlar aşan civanmertlere bedel, bunlar kılını bile kıpırdatmadan yanında yöresinde ne varsa kara delik gibi yutmaya çalışır ![]() ![]() ![]() ‘Gidiyoruz… Bana bir dünya haritası getir evlat!’ Nerede mazlum, mağdur, kimsesiz ya da terkedilmiş bir insan varsa onun ıstırabını duyar duymaz, çılgına dönen mesuliyet şuuruna sahip kişileri anlatıyor bu cümle ![]() Tıpkı merhum Mehmet Akif Ersoy Bey’in dediği gibi: “Kanayan bir yara görsem yanıyor ta yüreğim/ Onu dindirmek için tekme yerim çifte yerim/ Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım” hassasiyetine sahip insanlara sesleniyor ![]() *** Âdem oğullarının insaniyetine yapılan çağrılar zaman tünelinde yankılanır çok zaman… bir aksi sada arar ![]() “Kim var?” diye sağına soluna bakınmadan, “Ben varsam, başkasını aramaya ne hacet!”, düşüncesiyle hemen harekete geçenler vardır bir de… Engellere aldırmadan, hiçbir şeye takılmadan, hatta bahsini bile etmeyi israf kabul edip, sadece hedefe kilitlenirler ![]() “Karşımda bir yangın var ![]() ![]() ![]() ![]() *** Bir de yangını çıkartanlar, zulmü irtikâp edenler, mazlumu inletenler vardır ![]() ![]() Ama bir de… Evet, bir de sureti haktan görünenler vardır ![]() Abi kadar, kardeş kadar yakın… Komşu kadar kapı kapıya… Ama sınırları aşan, diyarları geçen hassas insanların ocağına ateş düşürmek, sırtına hançer saplamak üzere her saniye fırsat kollayan… Mahremine göz dikip, ganimet sayan… Pişkin mi pişkin… Gözünü zayıflara diken… Kendi küçük problemlerinde boğulmuş, mümin ferasetiyle bakmaya mecali kalmamış çaresizleri avlamak, içine kâğıt doldurup, vitrininde sergilemek üzere ağını germiş… “Görkemli kütükler” vardır ![]() İşte şimdi onların dünyasına bir göz atacağız ![]() ![]() *** Öncelikle bunlar Allah’ın rızasını kazanabilmek için her şeyini ortaya koyabilen, rahmete mazhar olmuş insanların karşıtıdır ![]() Yani hiçbir şey ortaya koymayan, rahmetten nasipsiz tipler… Bütün hünerleri, güzel sözler sarf ederek ortama en uygun görüntüleri vermekten ibarettir ![]() İslam tarihinin ilk örneğini oluşturanlar Hz ![]() ![]() ![]() Ve bu tipler tarih boyunca isimleri, dönemleri ayrı ayrı da olsa aynı vasıfları sergileyerek her devirde varlığını sürdürmüştür ![]() *** Vatan, millet, devlet, egemenlik, din yahut milli kültür… Revaçta olan ne ise onun içine girer, en güzel cümlelerle o işin misilsiz, nazirsiz adamlarından biri olduğunu her fırsatta dile getirir ![]() Bir hiç için tarifi imkânsız dolaplar çevirir ![]() ![]() Bir el uzansa, bu kartondan dünyayı dürtüverse, makyajlı yüz hemen bozuluverir ![]() Ardından ne gizli ajandalar çıkar! Kültürü bozmaya, birlikleri parçalamaya, dirliği dağıtmaya ![]() ![]() ![]() ![]() *** Bir yangını söndürmek için diyarlar aşan civanmertlere bedel, bunlar kılını bile kıpırdatmadan yanında yöresinde ne varsa kara delik gibi yutmaya çalışır ![]() “Görkemi” istismar etmeye çalıştığı çevreyi uyutabilmek için bir cümlede bir düzine yalanı art arda dizmekten ve dizdiği yalanlara uygun şekiller almaktan gelir ![]() “Kütüklüğü” ise gerçekler ortaya çıkınca belli olur ![]() Aklını olup-biten şeyleri kavramakta güçlük çekenlerin istismarında ve onların arkasına gizlenerek maksadını gerçekleştirmekte kullananların bilmediği bir şey vardır ![]() Tarih denilen arşivde sayılamayacak kadar “görkemli kütük” bulunur ![]() ![]() ![]() Ama hepsinden daha gerçek olan şudur ki, dünya bu görkemli kütüklerden hiç birine kalmamıştır ![]() ![]() Ve bir gerçek daha vardır: Zayıf olduklarında yalanlarla sarmalanmış bin bir suratlı görüntü sergilemeleri, güçlendikleri zaman zulmün envai çeşidini uygulamaları aynı kökten kaynaklanır: Aslında görkemli bir kütükten başka bir şey olmadıklarını gizleyebilme telaşı! Ve o korku ile her sesi, her soluğu, her çıtırtıyı kendi aleyhinde zannetmekten doğan cinnet hali… Saadet asrında bunların sembol ismi İbn Selül’ün oğlundan geliyordu ![]() ![]() *** İbn Selül’ün oğlu ne yapardı? Mescitte Müslüman görünürken, dışarıda organizasyonlar yapar, Mekkelilerle ya da Yahudilerle diyaloglar geliştirerek Hz ![]() ![]() ![]() Sadece kaçmak da değil, Hz ![]() ![]() Kendisini aziz görür dünyanın en aziz insanlarını aşağılamaya çalışırdı ![]() Geçen zaman gösterdi ki, Hz ![]() |
![]() |
![]() |
|