Kesik Çayır Biçilirmi Türküsü Ve Hikayesi |
10-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kesik Çayır Biçilirmi Türküsü Ve HikayesiKesik Çayır Biçilirmi Türkü Hikayesi Meram bağları Meram çayırları tanıktır böylesi yiğit her anaya kısmet olmaz İnadına mertti inadına yiğit inadına yağızdı Konya'nın valisi o yıl Meram'da otururdu hep Meram o zamanlar da en saygıdeğer yeriydi şehrin Mevlevi dedeleri Meram'daydı çelebiler hepten Meram'daydı Ve Vali paşanın yâveri genç yâveri Meram'dan çok az inerdi Konya'ya Bütün oralar bu genç adamı o da bütün oraları tanırdı iyi tanırdı Yâver fesini sola doğru devirdi Güz demiydi Serindi ama o yanıyordu Korkmuyordu Oysa Kocamış bir gece yollara düşmüştü "Dutlu"dan Meram'a doğru akşam namazından sonra Korkmuyordu "Sırtıma sepken yağıyor" "Yanuben yorgun gelirim" demiş elin oğlu zamanında Yâver işte bu hâl idi Konya severdi bu delikanlıyı; O da Konya'yı Ama Konya'dan daha çok sevdiği bir şey bir kişi bir hatun kişi vardı Meram'a ilk zamanlar sık gelirdi Aslı Konaya'lı değildi Sevdiceği bir Mevlevî çelebisinin kızıydı Düşünün Allah etmesin dile düşerlerse ötesi yoktu bu işin Allah etmesin dile düşerlerse Musalla mezarlığında selviler hüzzam makamından bir şarkıyla başlayıverirlerdi Allah etmesin gençti Konya'nın delikanlısı zaten pek hayır okumuyordu adının üstüne Allah etmesin Ama yine de kotkmuyordu işte Sevdiceği bir Mevlevî çelebisinin kızıydı Gelirken- giderken bir şeyler olmuştu Bir şeyler olmuştu çünkü Loraslarından kalkan ebabil kuşları kanatlarında "Günaydınlar" getirdilerdi bir gün Ebabil kuşlarının gözleri kahverengiydi sol ellerinin üstünde bir "Ben" vardı ebabil kuşlarının Bu gece onunla buluşacaktı İlk buluşmaları değildi bu şüphesiz Ama Meram'ın o ördekbaşı ve şili çayırları o "incecik" çayırları tanık olsun ki en mutlusuna gidiyordu buluşmalarının Yâver fesini sol yana devirdi ve bıyıklarını burdu Eli-ayağı yanıyor gibiydi Kerpiç duvarı aşmıya çalıştı Ceketi tozlandı aldırmadı hemen şöyle silkiverdi eliyle ince çayırlar ayağına dolaştılar aldırmadı Çelebi kızı Zerdalinin altına vardı Gözleri apaydınlıktı kahverengiydi Yâver yanına gelince oturuverirdi çayırların üstüne Yâver o cesaretsiz elleriyle çelebi kızın elini tutacak oldu edemedi Oturdu Konya pul pul dirildi gözbebeklerine Yalnız Konya değil dünyalar onundu Anasını hatırladı bir zaman sonra memleketini hatırladı sonra kalkıp gitmek istedi niye istedi bilmem gidemediOturdu Derken efendim sekiz iklimden ipil ipil bir batı rüzgarının seranadı başladı Kız konuşuyordu Çelebi kızı Derken efendim Dere tarafından bir bülbülü vurdular ne hacetti kız konuşuyordu yâver öldü öldü dirildi Konuştular Kızın elleri yâverin ellerinde serindi Uzun uzun konuştular Aşktı bu dost Sevgiydi Ne Konya vardı önlerinde ne zerdali ağaçları Ne Meram ne paşa ne çayırlar ve ne de sekiz taraflarından sekiz kara binayla onları gözetleyen sekiz Konya uşağı Derken efendim yâver "Haydi hoşçakalasız" diyecekti diyemedi Derken efendim sekiz karabina sekiz kurşun kuştu yâverin suratına Derken efendim yâver "gidem" dedi gidemedi Önce sallandı sağ ayağının üzerinde üç kez Sonra sa yanına devrildi Kıpırdayamadı bile Sekiz Konya delikanlısı için sanki bir şey olmamıştı Dere yöresine doğru "Konyalı" yı çağıraraktan yürüdüler Sabah yakındı Çelebi kızı ölü sevgilinin üstüne eğildi Öylece kaldı Gün ışığında ölü yâveri ve çelebi kızını "incecik" çayırların üstünde buldular Paşa vali paşa yâverin anasına yanık künyesini gönderdi yarıntesi günü "İnce çayır biçilir mi Sular ayaz içilir mi Bana yardan vaz geç derler Yâr tat'lolur geçilir mi" Sonra arkasından mezar taşı olsun garibin diye bu türküyü yakıverdiler "İnce çayır biçilir mi?" Biçtiler bile "Aman ben yandım paşam ben yandım Ellerin köyünde vuruldum kaldım" Kesik Çayır Biçilir Mi Soğuk Sular İçilir Mi Bana Yardan Geçti Derler Seven Yardan Geçilir Mi Aman Desinler Desinler Şeker Yesinler Şu Kız Şu Oğlana Yanmış Desinler Ankara'nın Tren Yolu Gahi Eğri Gahi Doğru Canım Benim Anadolu Gideyim Mi Senden Gayrı Aman Ben Yandım Yandım Yandım Yandım Ellerin Memleketinde Eylendim Kaldım |
|