Cam Kırığı Kelimeler Masalı |
10-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Cam Kırığı Kelimeler MasalıHalil, sabahın ilk ışıkları güne değmeye başladığında başka bir şehrin ücra bir deniz kenarı kasabasındaydı Sabahın bu ilk saatleri ona taze bir günü müjdelerken, aynı zamanda yeni bir başlangıcın heyecanını da veriyordu Ama bu başlangıç, ne kadar heyecan verici bir sabah tazeliğine sahip olsa da, ister istemez buruk, kırgın ve küskün bir kalbin gölgesini sürüklemekteydi peşinden Otobüsten indiğinde, önce bu hiç tanımadığı kasabanın binalarına, yollarına ve insanlarına dikkatle baktı Kendisini, hiç tanımadığı bir dünyaya açılan bir bilinmezin kapısında ürkek hissetti Hemen kendisine kızdı! Neden korkuyorum diye hışımla sordu kendisine Korkacak ne vardı ki? Kaybedecek değerlere sahip olanların korkması gerekmez miydi? Onun kaybedecek neyi kalmıştı ki? İçinde birkaç küçük eşyasının bulunduğu çantasını eline alarak cesaretle kasabanın merkezine doğru yürümeye başladı Kasabanın merkezine giden yolun üstünde ilerlemeye başlayınca, yolun sağında ve solunda büyük şehirlerde pek var olmayan bahçeli, kagir evlerin canlı birer varlık gibi inkişafına dikkat etti önce Bu evlerin balkonları ile bahçelerindeki bitkiler, üzerlerine düşen güneşten ve hayat iksirinden yeterince nasibini almış bir özgürlüğe sahip gibiydiler Yer yer bahçenin unutulmuş bir köşesinden hiç beklenmeyen bir canlı renk cümbüşü ile açan çiçekler, adeta ben de varım demek istercesine bir yarış içinde dikkat çekmeye çalışıyor gibiydiler Çiçekler ile bu nebatın var olmak gayreti, ne kadar kuvvetliydi böyle! Bu azimkar duruş, durup dinlenmeden ve dahi hiçbir zorluğa isyan etmeden, gayretle tek bir hedefe, var olmak gayretine yürüyordu Payımıza düşen ışığın taksimindeki miktar ne kadar yoğun olursa olsun, tüm canlıların evvela hayata tutunmayı istemesi gerekiyor olmalıydı Bazen istemek de yetmiyor, almak gerek diye düşündü Bu payı alırken, nasıl aldığımız, nasıl yaşadığımız demekti Nasıl yaşadığımız; tek atımlık bir mermi olan hayatımızın geri dönülmez bir fırsat oluşunun yanında, ağır sorumluluğu ile beraber vardı Sorumluluklardan kaçmak, yenilgiyi baştan kabul etmek anlamına geliyordu Bu deniz kenarındaki kasabadaki sessizlik, büyük şehirlerde var olan hareketlilikten ve gürültü kirliliğinden uzaktı Kasabanın yolları, geldiği şehrin aksine kalabalık değildi Yolda karşılaştığı insanların onun yüzüne dikkatle baktıklarını ve kendi yüzünde bir tanıdık sima aradıklarını hemen fark etti Biraz daha ilerleyince, bir ferah meltem rüzgarının dalga dalga onu karşılayışına hayret etti Bu esinti, şu ana kadar bahçeli evlerin perdelediği, fakat gizlemeye muvaffak olmadığı denizden geliyor olmalıydı Yolun üstünde rastladığı ilk insana; yaşlı bir adama aradığı yeri sormak maksadıyla elindeki adresi gösterdi Yaşlı adam, kasabanın tarihini yüzündeki kırışık derisinde taşıdığı belli olan bir emin ifade ile önce Halil’e sonra kendisine uzatılan adresin yazılı olduğu kağıda baktı, gülümseyerek: - Hoş geldin evlat, dedi Halil de gayri ihtiyari gülümsedi - Hoş buldum, diyerek cevap verdi Yaşlı adam durgun sesiyle devam etti: - Aradığın yer burası değil evladım, bu kasabanın bir köyüdür O köye gidebilmek için köyün otobüsüne binmelisin - Peki, nereden binebilirim? - Az ileriden Ama sanırım gün içinde sadece bir araç gidiyor olmalı Şansın varsa hareket etmemiştir daha Halil, yaşlı adama teşekkür ettikten sonra gideceği köyün otobüsüne yetişebilmek için hızlı adımlarla ilerledi Köy otobüslerinin yanına geldiğinde, gideceği köyün otobüsünü sordu Köy otobüsünün kalkmasına daha uzunca bir süre olduğunu öğrenince sevindi Çünkü bu kasabayı daha yakından görmek istiyordu Kasabanın arka sokaklarında dolaşmadan önce denize doğru yürümek istedi Ve çok geçmeden kasabanın küçük limanına ulaştı Manzara muhteşemdi Uçsuz bucaksız koyu mavinin çevrelediği küçük limanda küçük gruplar halinde öteye beriye savrulmuş hissi veren balıkçı teknelerinin rengarenk duruşu, biraz önceki bahçenin içindeki çiçekler gibiydi! |
|