![]() |
Atatürk - Din Ve Laiklik |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Atatürk - Din Ve LaiklikAtatürk'ün düşünceleriyle, Türk ulusuna duyurularını öğrenmek için, başta büyük Nutuk olmak üzere, belgelenmiş olan söylev ve demeçler, orjinal kaynak olarak elimizde bulunmaktadır ![]() ![]() ![]() Atatürk'ün dikkatlerimizi çektiği ölçüde konuyu değerlendirebilmek ve bir zemin hazırlayabilmek için, İslâmiyetin yüzyıllar boyu oluşan yöresel ve kişisel yorum ve ayrıntılarına ya da uygulanış biçimlerine değil de bu dinin başlangıcındaki durumuna ve temel ilkelerine ve kısaca din kavramına değinmeliyiz ![]() Din sözcüğü, çeşitli dillerde oldukça değişik anlamlara gelir ![]() ![]() Müslümanlık din, "Allah tarafından kurulup mensup olanlarını dünya ve âhirette kurtuluşa, esenliğe götüren (itikat ve ameller) den ibaret bir kurumdur" diye tanımlanır ![]() ![]() Laik anlayışın temelini oluşturan vicdan özgürlüğünün İslâm dinindeki yerini vurgulayabilmek için tarihsel birkaç noktaya değinmekte yarar vardır ![]() 610 yılında İslâmın doğuşu ile birlikte bu dini kabul edenlere karşı kabul etmeyenler tarafından türlü yollarla eziyet ediliyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hazreti Peygamber'in zamanında ve O'nun vefatından sonra İslâm cemaati genişleyip üniversel bir topluluk (ümmet) olmaya başlamıştı ![]() ![]() Zamanla, (İçtihat kapılarının kapatılması) yolunun tutulması ile dünya ya da devlet işlerinde katı, dar ve bilim gerçeklerine ters düşen yorumlarla dinî fetvaların çıkartılarak sözde din düzeninin korunması müslüman toplumunun gerilemesine ve olumsuz birçok olayların sürdürülmesi ne neden olmuştur ![]() İslâm dininden daha eski bir din olan Hıristiyanlığın da zamanla aynı biçimde bir seyr izleyerek akla, bilime karşıt olan bir yol tutturması iledir ki çok kanlı bir mücadele verilerek laikliğin yasalar içinde yer alması mümkün olabilmiştir ![]() Burada her iki din arasındaki vicdan özgürlüğüne geçiş açısından bir karşılaştırma olanağı sağlamak üzere Hıristiyanlığın gelişim tarihine kısaca bakacak olursak; Hıristiyanlık, aslında küçük cemaat (Eglise) lerin oluşturdukları din birlikleri olduğu halde Roma İmparatorluğu içinde genişledikçe İmparatora karşı rakip bir ikinci üniversel mertebe düzeni kurmuş ve İmparatorluğun üniverselliğine eşdeğer dinin üniverselliğini (Eglise Catholique) meydana getirmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her iki büyük dinin tarihleri içinde insanların geçirdikleri acı deneyimler sonucu din ve vicdan özgürlüğüne dayalı laik anlayışın temeli kurulur ![]() ![]() Antik dillerden Grekçe'de Laos, kitle, halk, topluluk anlamına gelmekte, ondan türeyen Laikos ise, din adamı sıfat ve yetkisini taşımayan kimseler için kullanılmaktadır ![]() ![]() Laik kimse, halktan olan, bir başka deyimle de, ruhban sınıfına Cleros'a mensup olmayan kimse demektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Türk ve yabancı sözlükleri tarandığında laiklik için, aşağı yukarı ''din işlerini dünya işlerine karıştırmamak, dünya işlerini dinden ayrı tutmak" biçiminde yalın bir tanım bulunur ![]() (Laic) "Din kurumlarından ve din adamlarından (clerge) emir almayan insan ![]() ![]() Laik anlayış, insanlığın çok uzun bir kültür evrimi sonucudur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eski Türk devletleriyle Osmanlı döneminde laik düşünce ve vicdan özgürlüğü hareketinin bir takım belirtilerine ve belgelerine rastlasak dahi gerçek espirisi içinde kesin durum ancak Atatürk'ün yüksek deha ve girişimiyle mümkün olabilmiştir ![]() ![]() Tarih boyunca Kur'ân hükümlerinin donmuş, kalıplaşmış ve bütün uygarlık araçlarına kapalı bir hale getirilerek yorumlanması, din ile dünya işlerinin birbirinden ayrılmasını kaçınılmaz bir zorunluluk haline getirmiştir ![]() Atatürk'ün aşağıdaki sözleri, bu gerçekleri tüm açıklığı ile bildiğine gayet güzel bir belgedir: ''Din, bir vicdan meselesidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gerçekten de hem Hıristiyanlık hem de İslâm tarihini inceleyecek olursak, dinde politik çıkar, ya da maddî kazanç sağlamak isteyenler daima toplumların inançlarını sömürmüşlerdir ![]() ![]() ![]() Osmanlı İmparatorluğu döneminde dinin devlet işlerine karıştırılmasıyla ortaya çıkan olumsuz sonuçları yansıtan belgeler devlet arşivlerindedir ![]() 1831 yılında veba gibi korkunç ve öldürücü bir hastalık Türkiye'nin sınırlarına dayanmıştır ![]() ![]() "Bu bir bid'attır; Karantina denilen şey Frenk âdetidir ![]() diye baş kaldırırlar ![]() Devlet; sağlık, akıl, şeriat yollarının hepsine başvurduğu halde "İstemezük" gürültüsünü bastıramamıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tutucular karantinaya karşı direnişini sürdürdüğü için hükümet 1838 yılında Takvim-i Vekaî gazetesinde "Edille-i Şer'iye ve Akliye" yani Şer'i ve Aklî Deliller başlıklı bir yazı yayınlatmıştır ![]() ![]() Fetva alınamadığı için Matbaanın yurdumuza, sokulması 300 yıl kâdar gecikmiştir ![]() ![]() İnkılâp Tarihi hocalarımızdan Prof ![]() ![]() ![]() "140 veya 150 yıl önce öğrenciler okullarda yere otururlardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Laiklik bu bakımdan, Türkiye'de yalnız dinle devletin ayrılması demek değildir, özgür düşünceyle de düşünmek demektir ![]() Atatürk, gerçek dindara karşı değildi ![]() "Bizi yanlış yola sevkeden habisler, biliniz ki, çok kere din perdesine bürünmüşlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her ne kadar Osmanlı İmparatorluğunun başlangıcından beri Müslüman olmayan dinî cemaatlerin inanç ve ibadet özellikleri tanınıp korunmuş ise de, tarihin gelişimi içerisinde bu tolerans İslâma da uygulanıp sistemleştirilememiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Birbirini izleyen tarihsel olaylar sonucunda TBMM tarafından 1 Kasım 1922'de Saltanat idaresine son verildi ![]() ![]() ![]() ![]() "Hakimiyet ve Saltanat hiç kimse tarafından İlim icabıdır diye verilemez ![]() ![]() ![]() diye Refet Paşa'ya yazar ![]() ''Abdülmecit Efendi, Halifei Müslümin yerine Halifei Resulullah ve babasının adı münasebetiyle Abdülaziz Han oğlu ünvanlarını kullanmaktan kendini alamamıştır" Atatürk Ankara'da Ulus egemenliği temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclici'ne gölge düşürebilecek kasıtlı hareketlerden dolayı endişelerini şöyle açıklamaktadır: ''Asırlar boyunca ve bugün de kavimlerin cehil ve taassubundan faydalanarak binbir türlü siyasi ve şahsi menfaat temini için dini alet ve vasıta olarak kullanmak teşebbüsünde bulunanların iç ve dışta varlığı yüzünden bu zeminde olanları söylemekten kendimizi alamıyoruz ![]() ![]() Atatürk daha Kurtuluş Savaşı başlangıcında Türk Kurtuluş Savaşı başlangıcında Türk toplumu için amaçladığının "tam bağımsızlık' olduğunu belirtmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Laiklik dinle dünyanın, dar anlamıyla, dinle devletin ayrılığı biçiminde ele alındığında, bunun bir takım yasalar çerçevesinde ve belirli tanımlar içerisinde yürütüleceği açık olarak bilinir ![]() ![]() 3115, 2 nci maddede: Türk Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve İnkılâpçıdır ![]() 491, 69 ncu maddede : Türkler kanun nazarında müsavidirler ve istisnasız buna riayet etmeye mecburdurlar ![]() 491, 70 nci maddede: Türklerin tabii hakları şahsın masunluğu, vicdan hürriyeti, düşünce, söz ve neşir hürriyetidir ![]() 491 ve 3115, 75 nci madde : Hiç kimse felsefî kanaatlerinden, ait olduğu din ve ibadetinden dolayı levm edilemez ![]() ![]() Eski Anayasanın bu maddeleri açık olarak laikliği ifade ettiği gibi, 1961 Anayasası da aynı laiklik hükümlerini kuvvetle belirtmektedir ![]() ![]() 3 Mart 1924'de 429 sayılı kanunla Şer'iyye ve Evkaf Vekâletlerinin lağvı ve Hilafetin kaldırılmasıyla dinin devlet içinde siyasal bir fonksiyona sahip olma olanağı tamamen ortadan kalkıyordu, Onun yerine halkın inanç ve ibadete ilişkin işleriyle meşgul olmak üzere, Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı kuruluyordu ![]() Bundan sonra peşpeşe kabul edilen aşağıdaki yasalar laik devlet statüsüne geçişte birer atılım hareketi olarak önem taşırlar ![]() 3 Mart 1924, 430 sayılı yasa ile ünlü (Tevhid-i Tedrisat) Öğretim Birliği Yasası'nın kabulü, 8 Nisan 1924, Şer'iye Mahkemelerinin lâğvı ![]() 20 Nisan 1924, Teşkilât-ı Esâsiye Kanununun kabulü ![]() 17 Şubat 1925, Aşâr'ın kaldırılması ![]() 2 Eylül 1925, İlmiye Sınıfı ve Devlet Memurları kıyafeti kararnamelerinin kabulü ve ilânı ![]() 25 Ağustos 1925, Şapka İktisası Hakkında Kanun, Kanun No: 671 ![]() 30 Kasım 1925/1341, 677 Sayılı yasa ile Tekke ve Zâviyelerle Türbelerin kapatılması ve Türbedârlıklarla bir takım ünvanların yasak edilmesi ve kaldırılmasının kabulü ![]() 26 Aralık 1925, Uluslararası Takvim ve Saatin kabulü ![]() 17 Şubat 1926, 743 Sayılı yasa ile Türk Medenî Kanunu ile kabul edilen Evlenme Akdinin, Evlendirme Memuru tarafından yapılacağı ![]() 9 Nisan 1928 tarihinde (1924) Teşkilât-ı Esâsiye Kanunundan "Devletin Dini Din-i İslâm'dır" maddesi kaldırılır ![]() ![]() 10 Nisan 1928, ''Laik Cumhuriyet" ifadesinin Anayasa'da yer alması ![]() 24 Mayıs 1928, Uluslararası reklâmlarm kabulü ![]() ![]() 3 Kasım 1928, Türk Harflerinin kabulü, Kanun No: 1353 ![]() 1 Eylül 1929, Liselerden Arapça ve Farsça derslerinin kaldırılması ![]() 26 Kasım 1934, Efendi, Bey, Paşa gibi lâkap ve ünvanların kaldırılması ![]() ![]() 3 Aralık 1934, Bazı kisvelerin giyilmeyeceğine dair, Hanım No: 2596 ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Atatürk - Din Ve Laiklik |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Atatürk - Din Ve LaiklikTüm bu gelişmelerdeki amaç, bir yandan devletin üzerinden dinin ve vesâyetini kaldırmak, diğer yandan da bireyin üzerinde yobazın, bağnaz kişilerin baskı unsuru olmasını önlemekti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Atatürk, sahip olduğu dünya ve İslâm tarihi kültürüyledir ki, gerçek dinle bâtıl, yani boş inançları, hurafeyi, iyi ayırıp tanımlamasını yapmış ve yeri geldikçe de bu konularda toplumunu aydınlığa çıkarma yollarını atamıştır ![]() ![]() ![]() ''İnanıp bağlanmakla, mutlu olduğumuz İslâm dinini, yüzyıllardanberi alışageldiği gibi bir siyaset aracı haline düşmekten kurtarp yüceltmenin pek gerekli olduğu gerçeğini görüyor ve biliyoruz ![]() ![]() Samimî dindar kişi ile çıkarcı yobaz farkını gayet iyi değerlendiren Atatürk, laiklikle dinin din duygusu ile inanç ve ibadet alanının asla zedelenmiyeceği tersine manevî bakımdan içtenlikle, yücelik kazanacağını iyi biliyordu ![]() ''Laiklik prensibinde israr ediyoruz ![]() ![]() Atatürk'ün baştanbaşa, kahramanlıklar, başarılarla, dolu hayatında mutlaka kötüleyecek bir tarafı keşfetme çabasında bulunanlar, onun laiklik hususunda gösterdiği titiz tutumdan dolayı rahatsızlık duyarlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Çağının daima ilerisinde olan Atatürk'ün düşünceleri, II ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Atatürk, laik devletin pozisyonuna ve laik tutum ve anlayışa bir diğer açıklamada daha bulunur ![]() "Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir ![]() ![]() ![]() Yarım yüzyılı geçen Cumhuriyet tarihimizde, Kemalizm'in temeli olan ilkelerin her biri hakkında Türkiye içinde ve dışında, çok şey yazılmış ve söylenmiş bulunuyor ![]() ![]() ![]() ![]() Laiklik, siyasal olduğu kadar eğitsel ve daha geniş deyimiyle, kültürel yaşantıya yön veren bir role sahiptir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ''Biz ilhamlarımızı, gökten ve gaibden değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz ![]() ![]() Düşünce ve inanç özgürlüğü demek olan laiklik ilkesi, Atatürk'ün dünya görüşünün kilit önemindeki ögesi, bütünüyle Atatürk devriminin genel karakterini belirleyen özelliğidir ![]() ![]() ![]() "Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müridler ve meczuplar ülkesi olamaz ![]() ![]() ![]() Yüzyıllar boyunca her şeye dinsel açıdan bakmaya, alışık bir Doğu toplumunun laikliğe yönelivermesi kolay değildir ![]() ![]() ''Bir takım şeyhlerin, dedelerin, seyyidlerin, çelebilerin, babaların emirlerin arkasından sürüklenen ve falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacılara talih ve hayatların, emanet eden insanlardan kurulu bir topluma uygar bir ulus gözü ile bakılabilir mi? Ulusumuzun gerçek görünüşü yalnış anlamda gösterebilen ve yüzyıllarca göstermiş olan bu gibi unsurlar ve müesseseler, yeni Türkiye devletinde, Türkiye Cumhuriyeti'nde sürüp gitmeli miydi? Buna önem vermemek, ilerleme ve yenileşme adına en büyük ve düzeltilmesi imkansız bir hata olmaz mıydı? Biz her vasıtadan yalnız ve ancak, bir bakımdan faydalanırız ![]() ![]() ![]() Tanzimat'taki ıslahat hareketleri niye başarılı olamadı? Çünkü teokratik temel ve düzen üzerine Batı medeniyeti kurulmak istendi ![]() ![]() ![]() Ve Atatürk açıklamalarıyla metod olarak, din eğitiminin de nasıl olması gerektiği hususunda yol gösterir: ''Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması gerekir ![]() O büyük insan Türk Milletinin gerçekleri görmesini isteyerek şöyle der: ''Gerçi fikirleri güdenler belirli bir sınıfa dayanacaklarını sanıyorlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Uygar olmayan insanlar, uygar olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar ![]() "Uygarlık tarikatı Türkiye; şeyhler, dervişler memleketi olamaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müridler meczuplar memleketi olamaz ![]() ![]() ![]() ![]() "Tekkelerin gayesi halkı meczup ve aptal yapmaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sonuç olarak diyebiliriz ki; Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni çağdaş temeller üzerine kurarken, Türk toplumunu Ümmet Çağı anlayış ve tutumlarından özgür düşünce ve inanca sahip bir Türk Ulusu olmanın bilincine kavuşturmak istemiştir ![]() ![]() ![]() "Bütün yurttaşların kanun karşısında eşit tutulması'' demek olan halkcılık, ancak laiklikle mümkündür ![]() ![]() Atatürk'ün duygu, düşünce ve tüm hareketlerinde tam bağımsızlık ve çağdaşlıkla nitelenmiş bir ÜLKE BÜTÜNLÜĞÜ amaçlandığına göre, laik devrim ilkesinin önemi kendiliğinden ortaya çıkar ![]() ![]() [ALINTI - Doç ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|