Atatürk Ve Basın |
10-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk Ve BasınBir toplumun müşterek ve umumî hisleri ve fikirleri vardır Toplumların kıymetleri, medenileşme seviyeleri, arzu ve eğilimleri ancak bu umumî his ve fikirlerin belirme ve görünme derecesiyle anlaşılır Bir toplumu sevk ve idare eden insanlar için, toplumun talihi üzerinde hüküm vermek mevkiinde bulunan dostlar ve düşmanlar için ölçü, bu topluluğun kamuoyundan anlaşılan kabiliyet ve kıymettir Bundan ötürü milletler, kamuoyunu dünyaya tanıtmak mecburiyetindedir Bütün dünya kamuoyu hakkında bilgi sahibi olma ise, yaşam gereklerinin düzenlenmesi için şüphesiz lâzımdır Bu hususta ise mevcut vasıtaların birincisi ve en mühimi basındır Basın, milletin umumî sesidir Bir milleti aydınlatma ve uyarmada, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, özet olarak bir milletin mutluluk hedefi olan müşterek istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir 1922 (Atatürk’ün SDI, s 224-225) Basın, kötüye kullanmalara mâni olur ve hükûmet vasıtalarını, vazifelerini doğru yapmaya mecbur eder Yayın, en etkili kontrol vasıtalarındandır Bu noktada, tenkidin kolay ve fakat yapmanın güç olduğu gerçeği, unutulmamak lâzımdır Onun için, umumun iyiliği fikri her türlü tenkitlere ve münakaşalara daima hâkim ve esas tutulmalıdır Gerekli görülen fikirler, umumun iyiliği için ortaya atılmalıdır Bu fikir hareket noktası olunca, tenkit ve münakaşa devletin de iyiliği için yapılmış ve vatandaşların toplumsal ve siyasî eğitimlerini yükseltmeye hizmet etmiş olur 1930 (Afetinan, MB ve MK Atatürk’ün El Yazıları, s 60; 482-483) Basın, hükûmetlerin siyaseti üzerinde geniş ölçüde tesir yapan büyük bir kuvvettir 1930 (Cumhuriyet gazetesi, 31 10 1930) Türkiye basını, milletin gerçek ses ve iradesinin belirme yeri olan Cumhuriyet’in etrafında çelikten bir kale meydana getirecektir Bir fikir kalesi, düşünüş kalesi! Basınla ilgili kişilerden bunu istemek, Cumhuriyet’in hakkıdır Bugün, milletin samimî olarak birlik ve dayanışma içinde bulunması zarurîdir Umumun kurtuluşu ve saadeti bundadır Mücadele bitmemiştir Bu gerçeği milletin kulağına, milletin vicdanına gereği gibi eriştirmede basının vazifesi çok ve çok mühimdir 1924 (Atatürk’ün SD II, s 166) Cumhuriyet devrinin kendi zihniyet ve ahlâkıyla donanmış basınını, yine ancak Cumhuriyet’in kendisi yetiştirir 1925 (Atatürk’ün SDI, s 326) Cumhuriyet’in sağlamlaştırılması ve yükseltilmesi hususunda kalem ve fikir sahiplerinin yapacağı hizmet, şüphesiz pek geniş ve etkili olur Bu yoldaki çalışmaların daima beğeni ve takdir ile karşılanacağı da şüphesizdir 1924 (Florinalı Nazım’ın yazısına verdiği cevaptan) Basının, umumî hayatta ve Cumhuriyet’in ilerleme ve gelişmesinde sahip olduğu vazifeler yüksektir 1930 (Afetinan, MB ve MK Atatürk’ün El Yazıları, s 62; 492) Basının tam ve geniş hürriyeti iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet olduğunu söylemeye lüzum görmem Her türlü kanunî kayıtlardan evvel bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasî görüşlerine olduğu kadar, vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü hususî görüşlerin üstünde olan yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevî zorunluluğu, asıl bu mecburiyettir ki umumî düzeni temin edebilir Bununla beraber bu yolda yanılma ve kusur olsa bile, bu kusuru düzeltecek etken ve vasıta, asla mazide zannolunduğu gibi, basın hürriyetini kısıtlayan bağlar değildir; aksine, basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir 1924 (Atatürk’ün SDI, s 317-318) Gazetelerden korkmamak icap eder Gazetelere gelince: Onlar, mevcut kanunlar dairesinde hürdür Kanunun haricine çıkarlarsa kanunî sorumluluğa maruz kalırlar Basın da, kanun dairesinde hürriyetinin saklı olduğuna emin olunca şu veya bu zatın veya memurun bir gazeteyi mahkemeye vermesinden korkmamalı İlmî ve toplumsal tenkitler için kimsenin bir şey demeye hakkı yoktur Şahsî tenkitler de haklı noktalara yöneltilmiş olmalı 1923 (Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 4 12 1929) Basın, hiçbir sebeple baskı ve nüfuza tâbi tutulamaz 1923 (Atatürk’ün SD III, s 65) Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdırlar 1929 (Ayın Tarihi, Cilt: 20, Sayı: 65, 1929) Gazeteler, kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdırlar 1923 (Atatürk’ün SDII, s51) Basın hürriyetinin mahzurlarının giderilmesinin yine basın hürriyetiyle mümkün olduğuna dair bu Büyük Meclis’in yol gösterme ve düzenleme sahasında güzel karşılanan esaslar, eğer cumhuriyetin ruhu olan faziletten mahrum kendini bilmezlere, basının sinesinde haydutluk fırsatını verirse, eğer halkı aldatan ve doğru yoldan çıkaranların fikriyat sahasındaki uğursuz tesirleri, tarlasında çalışan suçsuz vatandaşların kanlarını akıtmasına, yuvalarının dağılmasına sebep olursa ve eğer en nihayet haydutluğun en kötüsünü göze alan bu gibi kimseler, kanunların özel müsaadelerinden istifade imkânını bulurlarsa Büyük Millet Meclisi’nin eğitici ve ezici kudretinin müdahale ve uyarması elbette gerekli olur 1925 (Atatürk’ün SDI, s 325-326) Özel maksatla yayın yapan bazı gazetelerin, halkın ekseriyeti üzerinde yaptığı tesir, her memlekette olduğu gibi o gazetelerin lehinde değildir 1924 (Atatürk’ün SDIII, s 78) Aşağı insanların para ile yaptırdıkları basın mücadeleleri vardır En adî yalanları yaymada basının kullanıldığı görülmüştür Basın ve fikir hürriyetinin maruz kaldığı başka tehlikeler de vardır Basının ve hatta fikir cemiyetlerinin, millî hükûmetin tesirinden kurtularak, siyasî ve iktisadî gizli maksatlara âlet olmasından korkulur Basının para ile satın alınabilmesi, milletlerarası yüksek para âleminin basın üzerinde gizli tesiri veyahut sadece ecnebi devletlerin örtülü ödeneklerinin tesiri, işte bunların kamuoyunu aldatma ve yanıltmasından gerçekten korkulur Fakat, hürriyetten çıkacak bu fenalıklar, asla çaresiz değildir Evvelâ, basın hürriyetine yasal bir sınır çizilir İkinci olarak, gazeteler, hususî bir teşkilât yaparak, bununla kendi üzerlerinde ahlâkî bir tesir icra ederler İlk zamanlarda bir kazanç işinden başka bir şey olmayan gazetecilik, toplumsal bir kurum haline gelebilir Bundan başka, halkın fikrî ve siyasî eğitimi de bir teminattır Halk, birçok gazeteleri okumaya ve onları birbirleriyle kontrol etmeye ve gazetecilik yalanlarına inanmamaya alışırlar Bütün bunların üstünde, her şeyin açık olması sayesinde, iyi niyetin gelişeceğini ve hayatî meseleler üzerinde iyi niyet sahibi insanların daima ekseriyeti teşkil edeceklerini kabul etmek uygun olur Çünkü, her zaman dünyanın yarısını ve bir zaman dünyanın hepsini aldatmak mümkündür Fakat, bütün dünyayı her zaman aldatmak mümkün değildir Tecrübe göstermiştir ki, her şeyi söylemekten insanları menetmek, asla mümkün değildir Fakat, millî terbiye ve büyük manevî kuvvetlere karşı hükûmetin münasip hareket tarzı sayesinde, isyankâr fikirlerin yayılmasına müsaade etmeyecek toplumsal bir ortam yaratmak mümkündür Fakat herhalde, her şeyin söylenmesine müsaade etmek ve bunun karşısında söyleyenlerin fiile geçmesini bekleyerek tedbir almakla yetinmek de mânasızdır Bütün halkın fiile geçtiği gün, onları durduracak kuvvet yoktur Tıbbî bir hıfzıssıhha olduğu gibi, toplumsal bir hıfzıssıhha da vardır Her ikisi aynı ilkeye dayanır Maddî mikropları yok etmek mümkün olmadığı gibi manevî mikropları da yok etmek mümkün değildir Fakat, şahsın vücudunda maddî bir sağlamlık yaratmak mümkün olduğu gibi, toplumsal bünyede de manevî bir sağlamlık yaratmak ve bu suretle bir karşı koyma zemini hazırlamak mümkündür 1930 (Afetinan, MB ve MK Atatürk’ün El Yazıları, s 61-62; 488-492) Bilerek veya bilmeyerek yabancı kaynakların ilh¤¤¤¤¤ kapılanlar vardır Bunlar fikirleriyle, sözleriyle toplumsal bütünlüğümüzü zaafa düşürebilecek faaliyette bulunuyorlar Vatandaşlar, bu gibileri tanımalı ve onların sözlerindeki gerçek mânayı bulmaya çalışmalıdırlar 1925 (Atatürk’ün SDV, s 211) |
|