Cahit Sıtkı Tarancı Hayatı |
10-09-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Cahit Sıtkı Tarancı Hayatıcahit Sıtkı Tarancı(d 4 Ekim 1910, Diyarbakır – ö 13 Ekim 1956, Viyana) Asıl adı Hüseyin Cahit olan Türk şair Diyarbakır'ın Camii kebir mahallesinde doğdu Nümune-i Terakki-i Hamidi Mektebi-i İptidaisinde başladığı İlk öğrenimini Mektebi-i Sultaninin iptidai kısmında tamamladı İlkokuldan sonra İstanbul'a gelerek, Orta öğrenimine Kadıköy'de Saint Joseph Lisesi'nde ve Galatasaray Lisesi'nde devam etti Ziya Osman Saba ile dostluğu bu yıllarda sıra arkadaşlığı olarak başlamıştır Liseden sonra Mülkiye Mektebine gitti ancak başarılı olamadı Yüksek ticaret okuluna yazıldı, bu arada Cumhuriyet gazetesinde hikayeleri çıkmaya başlamıştı Buradaki öğrenimini tamamlamadan kazandığı parayla Paris’te öğrenim görmeye gitti İkinci Dünya Savaşı'nın çıkması üzerine yurda döndü Askerliğini yaptıktan sonra Anadolu Ajansı ve Çalışma Bakanlığı'nda çevirmen olarak çalıştı 1953 Aralık ayında ağır bir hastalığa yakalandı; tedavisi için gönderildiği Viyana'da 13 Ekim 1956 yılında hastanede zatülcenp hastalığından öldü Ankara'da toprağa verildi Ona göre şiir, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır Şiirde ses, anlam ve biçim bütünlüğü arar Vezin ve kafiyeden kopmamış; ama ölçülü veya serbest, her türlü şiirin güzel olabileceği inancını taşımıştır Açık ve sade bir üslubu vardır Çoğu gerçeğe bağlı olan mecazları, derin, karışık ve şaşırtıcı değildir Uzak çağrışımlara ve hayal oyunlarına pek itibar etmemiştir Zaman zaman bazı imaj ve sembollere başvurmuştur Şiirlerinde en çok yaşama sevinci ve ölüm temalarına yer vermiş, ama hep ölümün üstüne gitmiştir Ayrıca yitik aşklar, mutlu sevdalar, yalnızlık,kaçış, yaşadığı bohem hayatın buruklukları, çocukluk özlemi de şiirlerine konu olmuştur "Sanat için sanat" ilkesine bağlı kalmıştır Batıya yönelen şiirimizde öncelikli bir yeri vardır, şiirinde divan etkisi yoktur, daha çok halk şiirinden yararlandığı söylenilebilir (Karacaoğlan’a yaklaşan deyişleriyle) İlk şiirlerinde fransız ozanların etkileri görülürTüm Bunlara bir açılım kazandırmak umuduyla Orhan Veli hareketine katılır ancak aradığını bulamadığı için sonra vazgeçer Cumhuriyet döneminin önemli şairlerindendir Şiir yazmaya lise yıllarında başlayan Cahit Sıtkı Tarancı, Otuz Beş Yaş şiirinin 1946 CHP Şiir Yarışması’nda birincilik kazanmasıyla ününü pekiştirdi Şiirlerinde yaşamanın ve aşkın güzelliğini ören, ölümün üstünlüğünü vurgulayan şair, anlatım gücüyle dikkat çekti Ömrümde Sükût, Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel, Sonrası adlı şiir kitapları, arkadaşı Ziya Osman Saba'ya gönderdiği mektupların toplandığı, Ziya'ya Mektuplar adlı kitabı yanında, ölümünden sonra yayınlanan, gazetelerde kalmış 22 öyküsünü toplayan Cahit Sıtkı Tarancı'nın hikâyeciliği ve hikâyeleri ile makalelerini ve konuşmalarını içeren Yazılar adlı kitapları da vardır |
Cahit Sıtkı Tarancı Hayatı |
10-09-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Cahit Sıtkı Tarancı Hayatı[size="3"][/i] Diyarbakır'da doğdu, İlk öğrenimini aynı şehirde yaptı Orta öğrenimi için İstanbul'a gönderilerek, Kadıköy Fransız Saint Joseph Lisesi'ne yazıldı Burada dört yıl okuduktan sonra Galatasaray Lisesi'ne geçti Mülkiye Mektebi'ne girdi Buradaki öğrenimini tamamlamadan paris'e gitti İkinci Dünya Savaşı'nın çıkması üzerine yurda döndü Anadolu Ajansı ve Çalışma Bakanlığı'nda çevirmen olarak çalıştı 1954'te ağır bir hastalığa yakalandı Türkiye'de tedavisi sonuç vermeyince Viyana'ya götürüldü 13 Ekim 1956'da orada bir hastanede öldü Ankara'da toprağa verildi 'Sanat için sanat' ilkesine bağlı kaldı Ona göre şiir, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır Vezin ve kafiyeden kopmamış; ama ölçülü veya serbest, her türlü şiirin güzel olabileceği inancını taşımıştır Açık ve sade bir üslubu vardır Çoğu gerçeğe bağlı olan mecazları, derin, karışık ve şaşırtıcı değildir Uzak çağrışımlara ve hayal oyunlarına pek itibar etmemiştir Zaman zaman bazı imaj ve sembollere başvurmuştur Şiirlerinde en çok yaşama sevinci ve ölüm temalarına yer vermiş, nedense hep ölümün üstüne gitmiştir Ayrıca yitik aşklar, mutlu sevdalar, yalnızlık, yaşadığı bohem hayatın buruklukları, çocukluk özlemi de şiirlerine konu olmuştur ESERLERİ ŞİİR: Ömrümde Sükût (1933, 1968) Otuz Beş Yaş (1946, 1982) Düşten Güzel (1952, 1969) Sonrası (Ölümünden sonra 1957, 1962) MEKTUP: Ziya’ya Mektuplar (Ölümünden sonra 1957 Ziya Osman Saba'ya mektupları) ÖYKÜ: Cahit Sıtkı'nın Hikayeciliği ve Hikayeleri (Ölümünden sonra Selahattin Ömerli derledi, 1976) Bütün Şiirleri (Asım Bezirci derledi, 1983) Tarancı, 1946 CHP Şiir Yarışması'nda birincilik kazanmıştı 'Otuzbeş Yaş' şiirinin yazarı Cahit Sıtkı Tarancı, 1956'da tedavi gördüğü Viyana'da 46 yaşında öldü Türk şiirinin en büyük ustalarından Cahit Sıtkı Tarancı, 1 ocak 1910'da Diyarbakır'da doğdu Mülkiye Mektebi'nde başladığı yüksek öğrenimini, Paris'te Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde tamamlamak istediyse de, İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesi üzerine, yurda dönmek zorunda kaldı Çevirmen olarak çalıştı Ağır bir hastalığa yakalandı Tedavisi için gönderildiği Viyana'da 12 ekim 1956'da öldü Ankara'da toprağa verildi Şiir yazmaya lise yıllarında başlayan Tarancı, 'Otuz Beş Yaş Şiiri'nin 1946 CHP Şiir Yarışması'nda birincilik kazanmasıyla ününü pekiştirdi Şiirlerinde yaşamın ve aşkın güzelliğini öven, ölümün üstünlüğünü vurgulayan şair, anlatım gücüyle dikkat çekti 'Ömrümde Sükut', 'Otuz Beş Yaş', 'Düşten Güzel', 'Sonrası' adlı şiir kitapları ile arkadaşı Ziya Osman Saba'ya gönderdiği mektupların toplandığı 'Ziya'ya Mektuplar' adlı kitapları yayımlandı Ölümünden sonra yayımlanan 'Yazılar' isimli kitabı, gazetelerde kalmış 22 öyküsünü, hikayeciliği ve hikayeleri ile makalelerini ve konuşmalarını içerir Otuz Beş Yaş Şiiri Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder Dante gibi ortasındayız ömrün Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz? Ya gözler altındaki mor halkalar? Neden böyle düşman görünürsünüz, Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Zamanla nasıl değişiyor insan! Hangi resmime baksam ben değilim Nerde o günler, o şevk, o heyecan? Bu güler yüzlü adam ben değilim; Yalandır kaygısız olduğum yalan Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız; Hatırası bile yabancı gelir Hayata beraber başladığımız, Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; Gittikçe artıyor yalnızlığımız Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç farkettim taşın sert olduğunu Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış Ayva sarı nar kırmızı sonbahar! Her yıl biraz daha benimsediğim Ne dönüp duruyor havada kuşlar? Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim? Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar? Neylersin ölüm herkesin başında Uyudun uyanamadın olacak Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında? Bir namazlık saltanatın olacak, Taht misali o musalla taşında |
|